01 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET [email protected] 28 MAYIS 2014 ÇARŞAMBA 14 KÜLTÜR JUSTIN TIMBERLAKE, KONSERİNDE SOMA’YI UNUTMADI Bir ışık da Soma için yaktılar Kültür Servisi Justin Timberlake önceki akşam İstanbul İTÜ Stadyumu’ndaki konserinde Soma’yı unutmadı. Konser sırasında Soma’daki maden faciasında hayatını kaybedenler için “Until The End of Time” şarkısını seslendiren Timberlake, “Bu şarkı Soma’da hayatını kaybedenlere... Hepiniz bir ışık da onlar için yakın” diyerek tüm dinleyenlere duygusal anlar yaşattı. Binlerce seyirci de telefonlarının ışıklarını yakarak sanatçıya eşlik etti. Yaklaşık 2 saat sahnede kalan Timberlake, çok sevilen şarkıları “Tennessee Kids”, “Pusher Love”, “Rock Your Body”, “Cry Me a River”, “Love Stoned”u da seslendirdi. Konser boyunca Timberlake’e 28 kişiden oluşan dansçı ve orkestra ekibi eşlik etti. Ayrıca konserde, Soma’da yapılacak okula yardım toplamak amacıyla “Çocuklar Gülsün Diye” adlı bir bağış standı kuruldu. Klasik müzik ve yas Geçen hafta yerde gökte ağıt ve her yerde ulusal yas vardı. Yitirdiğimiz madencilerin yakınlarından yükselen çığlıklar gökyüzünü sarmıştı. Türkiye genelinde 3 günlük yas ilan edildi ve doğal olarak her türlü etkinlik iptal oldu. Yasın üçüncü gününde konser vermek üzere İstanbul’a gelip geri gönderilen Staatskapelle Berlin Orkestrası’nın şefi Daniel Barenboim, “Böyle durumlarda sessizlik müzikten daha önemlidir” diyerek konserin ileriki bir tarihe atılmasını kabul etmiş. Programda Elgar’ın ikinci senfonisi ve iki Wagner uvertürü çalınacaktı. Aslında bu denli ağırbaşlı bir içerik taşıyan konser icra edilseydi acıklı havayı bozmazdı. Hatta Zorlu Performance Center’da 400TL’den başlayan bilet gelirinin Soma’ya yollanması da ayrı bir anlam taşıyabilirdi. Yas yalnız üç gün değildi. Her organizasyon felaketin ardından vereceği ilk konseri iptal etti: İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası, Aksanat, İşSanat, Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası ve Türkiye’deki tüm devlet orkestraları. Hatta daha da uzak tarihlerdeki Mersin Festivali 24 Mayıs’ta yapacağı açılışı 30 Mayıs’a erteledi. Klasik müzik etkinlikleri 42. İstanbul Müzik Festivali’nde Borusan Çocuk Korosu’nu, konserde solist olarak çellist Dorukhan Doruk’u dinleyeceğiz u Klasik müzik etkinlikleri kaldırılırken bütün radyo ve televizyonlarda klasik müzik çalınmaktaydı. Öte yandan futbol maçları da devam ediyordu. sik müziğin eğlence müziği olmadığı vurgulandı. Oktay Rifat’ın ‘Horozcu’luğu Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık, Oktay Rifat’ı doğumunun 100. yılında “Elleri Var Özgürlüğün” adlı sergi ile anıyor. Sergide çağdaş şiirimizin klasiklerinden Oktay Rifat’ın yaşamından kesitler, ailesi ve edebiyatçı dostlarıyla ilişkileri yansıtılıyor. Fotoğraflarının yanında el yazısı ile şiirleri, imzalı kitapları, resmi belgeleri, mektupları, daktilosu, küllüğü, pardösüsü, kasketi, saati gibi özel eşyaları da sergileniyor. Nâzım Hikmet’in annesi Celile Hanım, Metin Eloğlu gibi ressamların fırçasından portrelerini izliyor, birkaç tablo ile de olsa ressam Oktay Rifat’ı tanıyoruz. Tüm bu gezi boyunca bize Oktay Rifat’ın sesinden şiirler eşlik ediyor. Girişteki ekranda da Oktay Rifat’ın görüntüleri izlenebiliyor. “Elleri Var Özgürlüğün” sergisini gezdiğimizde bu büyük şairin kişiliğinde ne kadar çok niteliği buluşturduğunu bir kez daha kavrıyoruz. Oğuz Demiralp’in sergi kataloğundaki yazısında da belirttiği gibi şairliğinin yanı sıra iyi bir romancı, tiyatro yazarı, denemeci ve çevirmen. Şiirde ilk kez Orhan Veli ve Melih Cevdet’le birlikte başlattıkları Garip anlayışı ile tanınsa, ilk kitabı birlikte yayımladıkları “Garip” (1941) olsa da Oktay Rifat kendine has bir şair. Garip’in getirdiği ünle yetinmemiş, şiirde her zaman çırak hissetmiş kendini, şiirini geliştirmiş, değiştirmiş. Daha önce de yazmıştım, Oktay Rifat “Hiçbir zaman ‘ben oldum’ demeden, sürekli arayan, bulduğuyla yetinmeyip daha ötesini isteyen bir şair. Rahatlıkla üçdört şaire yetecek kadar şiir, şiir anlayışı, eğilimi bir arada. Üstelik ilk şiire başladığı günden beri, yirmili yaşlarından beri, her yaptığını bilerek, üzerinde düşünerek yapmış biri. İzah edemeyeceği, hesabını veremeyeceği tek bir dizesi yok! Ustalığının doruğunda bile yenilik peşinde. (...) Belki de bu niteliği nedeniyle hep genç, hep delikanlı, hep heyecan uyandırıcı.” (Şiir Ustalardan Öğrenilir, Everest Yay. 2006) Garip’le başlayan İkinci Yeni’ye, toplumculuğa, gerçeküstücülüğe, mitolojiye uğrayan, her uğrak yerinden kazanımlarla çıkıp billurlaşan bir şiiri var Oktay Rifat’ın. Her zaman önce şair olmuş, hayata ve kitaplara şair olarak bakmış, yaklaşmış. Sergide sevgili, eş, baba, dede, dost, arkadaş, ressam, avukat, balıkçı, marangoz, aşçı, sporcu Oktay Rifat’ı da tanımış oluyoruz. Sevdiğiniz, usta bildiğiniz bir şairi tüm nitelikleriyle görüp kavramak, onun sizdeki imgesini daha da güçlendiriyor, hayranlığınız artıyor. “Tanzimat’tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi”nin Oktay Rifat maddesinin ilk cümleleri şöyledir; “Tam adı Ali Oktay Rifat. Kendisi kullanmadığı halde bazı kaynaklarda soyadı ‘Horozcu’ olarak geçer.” Bu madde oğlu Samih Rifat’ın 1999’da doldurduğu “Bilgi Formu”ndan yararlanılarak hazırlanmış. Oysa basılı birçok kaynağa ve internet sitelerinin çoğuna göre Oktay Rifat’ın soyadı “Horozcu”dur. “Elleri Var Özgürlüğün” sergisinde Oktay Rifat’ın birçok resmi evrakı ve kimlik belgeleri yer alıyor. Pasaportuna, evlilik cüzdanına, ehliyetine, avukatlık kimliğine baktığımızda adı “Ali Oktay” soyadı “Rifat”. Hiçbir belgede “Horozcu” diye bir soyadı geçmiyor. Oktay Rifat’ın soyadı tartışması yeni bir şey değil. Dr. Selahattin Tuncer 2005’te yayımlanan “Şair Oktay Rifat Yaşam Öyküsü ve Sanatı” adlı kitabında bu soyadı sorununu inceler. TCDD Basın Müşaviri şair Mehmet Aycı da Rifat’ın TCDD 1. Bölge Müdürlüğü’nde uzun yıllar avukatlık yaptığını, dosyasındaki belgelerde şairin tam isminin “Ali Oktay Rifat” olarak geçtiğini gördüğünü belirtmiş (www.milliyet.com. tr/2005/11/08/son/sonyas17.html). Oktay Rifat’a “Horozcu” soyadı yapıştırılmış bir kere, her duyduğuna inanan, doğrusunu araştırmayan bu toplumda düzeltmek olası görünmüyor. Oktay Rifat’ı doğru bilgilerle, belgelerle tanımak istiyorsanız “Elleri Var Özgürlüğün Oktay Rifat 100 Yaşında” sergisi 22 Haziran’a kadar Beyoğlu Yapı Kredi Kültür Merkezi’nde. İstanbul’da festivaller başlıyor İstanbul’da 1 Haziran Pazar günü İKSV’nin 42. Müzik Festivali başlıyor. Lütfü Kırdar’da yapılacak açılışta Gürer Aykal yönetimindeki BİFO konserinden önce Borusan Çocuk Korosu’nu, konserde solist olarak çellist Dorukhan Doruk’u dinleyeceğiz. 4 Haziran’daki ikinci konseri ünlü çellist Steven Isserlis solistliğinde Hakan Şensoy yönetimindeki Milli Reasürans Orkestrası gerçekleştirecek. Isserlis Dvorak’ın ünlü viyolonsel konçertosunu çalacak. 5. Uluslararası İstanbul Opera Festivali’nin duyurularını ünlü müzik kanalı Mezzo’da izlerken göğsüm kabardı. Yurtdışından izleyici çekmek bir yana İstanbulda da böyle bir opera festivalinin düzenleniyor olması heyecan verici. Opera dağarcığında İstanbul ve Osmanlı esinlenmelerini temel alan programlar hazırlanmış. 3 Haziran günü Ankara Devlet Operası’ndan Verdi’nin Attila’sıyla açılacak. Rossini’nin Maometto secondo (Fatih Sultan Mehmet), Mozart’ın Saraydan Kız Kaçırma, Gluck’un Beklenmedik Karşılaşma, Rey kardeşlerin Lüküs Hayat operetiyle devam edip Dmitri Hvorostovsky’nin Zorlu Performans Center’daki müthiş bir gala konseriyle 17 Haziran’da son bulacak. Fotoğraf: FATİH ERDOĞDU Dorukhan Doruk n Kültür Servisi SaintMichel Fransız Lisesi Soma’da hayatını kaybeden maden işçilerinin ailelerine yardım amacıyla “Soma’ya Ağıt Dayanışma Konseri” düzenliyor. Bugün saat 19.00’daki konserin geliri ÇYDD’nin Soma Eğitim Projesi’ne aktarılacak. Soma’ya Ağıt Dayanışma Konseri kaldırılırken bütün radyo ve televizyonlarda klasik müzik çalınmaktaydı. Öte yandan futbol maçları da devam ediyordu. Geçen hafta içinde yer alan iki konser beni İstanbul’un iki yeni mekânıyla tanıştırdı: Mecidiyeköy Quasar’da Cem Mansur yönetiminde büyük bir coşkuyla çalan gençlik orkestrasını ve Anadoluhisarı’ndaki 19. yüzyıldan kalan Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı’nda piyanist Zeynep Üçbaşaran’ın zarif Liszt resitalini dinledim. Konser öncesi yapılan konuşmalarda acımız dile geldi, kla Çerkeslerin yaşamına tanıklık Serina Haratoka Tara’nın ‘Kabardey Balkar ve Çerkesler’ sergisi Feriye Lokantası’nda ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK “Çocukluğumdan beri hem şarkılarda hem de anlatılan hikâyelerde o muhteşem doğa, destanlar ve bu destanlardaki kahramanlar hep aklıma kazındı. Ben bir Çerkesim, benim atalarım Kafkasya’da uzun süren KafkasRus savaşı sonucunda 1864 yılında anavatanlarından sürgün edilmişler ve göç yollarında konkunç, insanlık dışı koşullarda büyük kayıplar vererek Osmanlılar tarafından Kayseri Sivas arasında bulunan Uzunyayla’ya yerleştirilmişler. Bu yeni vatana alışmaya çalışsalar da hep geri dönebilmeyi arzu etmiş u Tara’nın objektifinden doğasıyla, insanıyla, sokaklarıyla, danslarıyla, yemekleri ve kıyafetleriyle Çerkeslerin yaşamına tanık oluyoruz. “Kabardey Balkar ve Çerkesler” sergisindeki fotoğraflarda, KabardeyBalkar Cumhuriyeti’ndeki Kafkas dağlarının en önemli noktası Elbruz dağlarını görüyoruz. ler. Geleneklerini terk etmemiş, dillerine, âdetlerine, yemeklerine, danslarına hep sahip çıkmışlar.” Bu sözlerin sahibi fotoğraf sanatçısı Serina Haratoka Tara. Bu aralar Tara’nın objektifinden doğasıyla, insanıyla, sokaklarıyla, danslarıyla, yemekleri ve kıyafetleriyle Çerkeslerin yaşamına tanık oluyoruz. “Kabardey Balkar ve Çerkesler” sergisindeki fotoğraflarda, KabardeyBalkar Cumhuriyeti’ndeki Kafkas dağlarının en önemli noktası Elbruz dağlarını görüyoruz. Baksan, Çegem ve Çerek nehirleri şelale ve kanyonu, mavi gölleri ile görkemli bir doğaya sahip. Serginin de büyük bölümü doğa fotoğraflarından oluşuyor. Etnik kimliklerle ilgili bir fotoğraf projesi yapmayı düşünen Tara’nın bir arkadaşı önce kendi özüne bakmasının doğru CRR İSTANBUL GİTAR GÜNLERİ VE GİTAR YARIŞMASI SONA ERDİ Askeri Müzikle doruğa yükselmek objeler... EGEMEN BERKÖZ bir başlangıç olacağını söylemiş ve böyle başlamış Kafkasya’ya seyahati. Tara, sergiyi özellikle Çerkes sürgününün 150. yıldönümünde gerçekleştirmek istemiş. “Amacım Çerkeslere göremedikleri anavatanlarını biraz olsun tanıtmak ve Çerkes olmayanlara da Çerkes kültürünü ve sürgünü anlatmaktı. Dünyanın kültür mozaiğinde önemli bir yeri olan Çerkes halkının, ikinci anavatanı Türkiye’de unutulmaması ve daha çok tanıtılmasının kültürel zenginlik adına büyük bir sosyal sorumluluk görevi olduğunu düşünüyorum.” Sergi yarın akşama kadar Feriye Lokantası’nda görülebilir. HİSART CANLI TARİH VE DİORAMA MÜZESİ İspanyol gitarcı Marco Socias gitarının tellerine dokunup ilk notalar yükseldiği an orkestranın tüm üyelerinin yüz anlatımları ve devinimleriyle ona katıldığını gördüm. Rodrigo’nun bizim tanıdığımız adıyla Gitar Konçertosu’nun, özgün adıyla “Concierto de Aranjuez”inin sonuna kadar da bu duygudaşlık artarak sürdü. Belli ki orkestra ile solist provalarda birbirlerini sevmişlerdi. İzleyiciler de yapıtın başından sonuna kesintisiz bir “crescendo” ile artan coşkuya katılmaktan geri kalmadılar. Alkışlar bitmek bilmedi, Socias defalarca sahneye geri geldi, konser ancak herkes yorulunca bitebildi. Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nun (CRR) içinde bulunduğumuz konser mevsiminde yaptığı güzel işlerden biri olan CRR İstanbul Gitar Günleri ve Klasik Gitar Yarışması’nın ödül ve bitiş akşamındaydık. Tarih 23 Mayıs Perşembe. Akşam, 21 Mayıs’ta başlayıp üç gün süren yarışmada ilk üçe giren yarışmacılara ödüllerinin verilmesiyle başladı. Ödüller, seçici kurulu oluşturan ve yarışma boyunca akşamları konser veren usta gitarcıların (Arjantinli Ricardo Moyano, Meksikalı Raul Olmos, Amerikalı David Russel, İspanyol Marco Socias, Ahmet Kanneci, Soner Egesel, Sinan Erşahin) imzalarını taşıyan pırıl pırıl birer gitardı. Üçüncü, İÜ Devlet Konservatuvarı mezunu, yüksek lisans çalışmasını MSGSÜ Devlet Konservatuvarı’nda sürdüren Tuna Tandoruk, ikinci Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nden Çavgın Çınkıt ve birinci MSGSÜ Devlet Konservatuvarı mezunu, yüksek lisansını da orada yapmakta olan Onur Yılmaz’ın ödüllerini alıp kısa birer parçayla sanatlarını göstermelerinden sonra da Rengim Gökmen yönetimindeki CRR Senfoni Orkestrası sahnede yerini aldı. Orkestra, konserin ilk bölümünde Mozart’ın ustalık dönemi yapıtlarından, müziğinin doruğuna ulaştığı son üç senfonisinden ilkini (KV 543 Si Bemol Majör 39. Senfoni) seslendirdi. İkinci bölümde ise yarışmayı taçlandıran iki yapıt dinledik. Gitar yazınının “Cervantes”i diyebileceğimiz Joaquin Rodrigo’nun iki gitar konçertosundan ikincisi olan “Concierto para un Gentilhombre”nin solisti Sinan Erşahin’di. Ve konser Rodrigo’nun ilk gitar konçertosu “Concierto Aranjuez”in Marco SociasorkestraRengim Gökmen ortak yapımı doruk seslendirisiyle sona erdi. Yaşadığımız alacakaranlıkta geleceğe umudumuzu besleyen üç genç müzikçi daha tanımıştık ama yetişen onca genç müzikçinin gelecekleri ne olacak sorusu da olanca ağırlığıyla karşımızdaydı. Kültür Servisi Hisart Canlı Tarih ve Diorama Müzesi 1 Haziran Pazar günü açılıyor. Açılış öncesi dün bir basın toplantısı düzenlendi. Çuhadaroğlu Şirketler Grubu’nun İstanbul Çağlayan’daki Hürriyet Mahallesi’nde bulunan binasının onarılmasıyla kurulan Hisart Canlı Tarih ve Diorama Müzesi’nde düzenlenen basın toplantısına Hisart’ın kurucusu ve aynı zamanda Çuhadaroğlu Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Nejat Çuhadaroğlu katıldı. Çuhadaroğlu “Hisart’a gelen ziyaretçiler farklı ölçeklerdeki dioramalar (üç boyutlu modelleme) ve gerçek boyutlardaki mankenlerin yanı sıra hem tarihi olayları anlatan tablo, gravür, fotoğraf gibi görselleri, hem dönem kıyafetlerini, hem de askeri ekipmanları bir arada görecek” dedi. Hisart Canlı Tarih ve Diorama Müzesi 1500 metrekarelik, 6 kata yayılan bir sergi alanından oluşuyor. Müzede, Roma İmparatorluğu, Anadolu Selçuklu Devleti, Osmanlı İmparatorluğu, Kurtuluş Savaşı, I. ve II. Dünya Savaşları, Körfez Savaşı gibi dünya tarihinin oluşumuna etki eden pek çok medeniyet ve olaya ait askeri ve etnoğrafik eserler yer alıyor. n Kültür Servisi Maltepe Üniversitesi Felsefe Söyleşileri’nin “Aydınlanma ve Akıl” temalı 14.’sü 31 Mayıs Cumartesi günü Betül Çotuksöken’in konuşmasıyla sona eriyor. Söyleşi, 31 Mayıs saat 10.00 12.00 arasında Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek. Maltepe’de felsefe Gülemiyorsun ya, gülmek Bir halk gülüyorsa gülmektir Ne kadar benziyoruz Türkiye'ye Ahmet abi. Edip Cansever’i yirmi sekizinci ölüm yıldönümünde sevgiyle, özlemle anıyoruz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle