06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 NİSAN 2014 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 ‘Sen gel, biz sıkışırız’ SİNAN TARTANOĞLU ANKARA Dershaneleri kapatarak cemaat ile savaşmaya başlayan AKP hükümeti, cemaatin eğitim alanındaki gücünü kırmak için ikinci planı devreye soktu. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “cemaat okullarını boykot” çağrısının ardından Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) cemaate ait özel okullardan yaşadıkları olumsuzluklar nedeniyle ayrılan ve atılan öğrencilere devlet liselerinin kapılarını açtı. Cemaat okullarından kaçan öğrenciler için Anadolu ve fen liselerinde açık kontenjan olup olmadığı koşulu ise aranmayacak. Böylece hem devlet liselerindeki öğrencilere tanınmayan bir hak cemaat yurtlarından kaçan öğrencilere tanınmış olacak hem de zaten kalabalık olan lise sınıfları daha da kalabalıklaşacak. Dershanelerin kapanmasına ilişkin yasayla cemaatle arasındaki savaşı başlatan hükümet ikinci cepheyi açtı. Başbakan Erdoğan’ın Balıkesir seçim mitinginde, “Göndermeyin bunların okullarına. Bunlara tavır koyun. Bunlara dersi bunları boykot ederek vereceksiniz” sözlerinin ardından MEB Ortaöğretim Kurumları Genel Müdürü Ercan Türk tarafından yazılan ve Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı ve Milli Eğitim Müsteşarı Yusuf Tekin tarafından tüm lise müdürlüklerine gönderilen genelgede, özel liselerden devlet liselerine geçişin yöntemleri sıralandı. Yazıda, “Son günlerde özel öğretim kurumlarında öğrenim gören öğrencilere yönelik basın yayın organlarında haberler yer almakta olup, yaşanan olumsuzluklara bağlı olarak okullarından ayrılmak isteyen öğrencileri olduğuna dair bakanlığımıza talepler ulaşmaktadır” denildi. Bu durumdaki öğrencilerin nakil şartlarını taşımadıklarının belirtildiği yazıda “Resmi okul ve kurumlarımıza geçiş yapamayan öğrencilerin mağdur oldukları görülmektedir” ifadeleri kullanıldı. Yazıda, cemaat okullarından kaçan öğrenciler için tüm devlet okulu öğrencilerinin liseden liseye geçişlerinde uygulanan Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği’nin hangi yöntemle “delineceği” anlatıldı. Yazıda, “yaşadıkları olumsuzluklardan dolayı özel öğretim kurumlarından ayrılmak zorunda kalan ya da bırakılan öğrencilerin” nakil ve geçişlerinin “nakil olunacak okulun taban puan şartını taşımak kaydıyla, açık kontenjan şartı aranmaksızın” yapılacağı belirtildi. Yani bu öğrenciler için okulda boş yer olup olmadığı önemli olmayacak. MEB’in lise sınıflarının ortalama mevcudunu 30’un altına düşürme hedefi olmasına karşın, Türkiye genelinde lise sınıfları ortalama yaklaşık 35 kişi. Cemaat okullarından kaçan öğrencilerin de gelmesiyle birlikte MEB, hem hedefinden uzaklaşacak hem de öğrenciler sınıflarında daha da sıkışacak. Ancak Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği’ne göre lise sınıflarının mevcudu 40’ı geçemez. MEB, özel cemaat okullarından ayrılan veya atılan öğrenciler için devlet okullarının kapılarını açıyor 1946’yı Sollayan Seçim... Çok partili dönemin ilk tek dereceli seçimi 21 Temmuz 1946’da yapılmış ve tarihe “Büyük yolsuzlukların yapıldığı seçim” olarak geçmiştir. Ancak sağda yer alan partiler ve yandaşları, bu seçimi tam bir “Türkiye efsanesi”ne dönüştürmeyi başarmış, sandık oyunları ile Demokrat Parti iktidarının önünün kesildiği algısını yaratmıştır. Oysa Demokrat Parti seçime 63 ilden 47’sinde katılabilmiş, bağımsızlar da içinde olmak üzere bir kaynağa göre 367, başka bir kaynağa göre de 273 brüt aday göstermiştir. Brüt dememin nedeni, yasal engel olmadığı için Mareşal Çakmak’ın 5; Bayar, Koraltan, Menderes, Köprülü ve Tengirşek’in 3’er; Emin Sazak, Cemal Tunca ve Refik Şevket İnce’nin 2’şer ilden aday gösterilmesinden kaynaklanmaktadır. Bazı illerde de eksik sayıda aday gösterilmiştir. 465 milletvekili seçildiği için DP’nin tüm adaylarının kazanması durumunda bile iktidar olma olanağı bulunmamaktadır. Ancak bu durum sandık oyunları yapılmadığı anlamına gelmemektedir. 1946’da da bugün olduğu gibi tek parti iktidardadır. Sıradan kamu görevlileri bile iktidar yanlısı ya da iktidarın emrindedir. Bazı illerde, nedeni kediye bağlanmamakla birlikte oy sayımı sırasında elektrikler kesilmiştir. 34 ilde (ki 30’u CHP’nin seçimi kazandığı ildir) tüm tutanaklara itiraz edilmiştir. DP’liler, İzmir’de, Bursa’da, Adana’da, Ankara’da protesto mitingleri düzenlemişlerdir. DP sözcüleri ve yöneticileri, bugün CHP’lilere yapılan değerlendirme, eleştirme ve suçlamalara benzer sözcüklerle aykırılıkları dile getirmişlerdir. Bir benzerlik de Cumhuriyet gazetesinin 1946 seçimi sonrasıyla bugünkü yayınlarında görülmektedir. 23 Temmuz 1946’da “Seçimin neticesi henüz meçhul” manşetiyle çıkan Cumhuriyet şu bilgiye yer vermiştir: “İstanbul’da, İzmir’de, Aydın’da, Manisa’da, Konya’da ve bazı yerlerde heyecanlı bir hava içinde şüpheler ileri sürülüyor. Demokratlar seçim mazbatalarının değiştirildiğini öne sürüyor.” 1946 seçimleri ile ilgili yakınmaların başında da “Bazı vali ve kaymakamların açıktan iktidar partisini (CHP) koruyan ve kollayan bir tutum alması” gelmiştir. Ama o seçimde oy ayrımına katılan bakana rastlanmamıştır. Ancak en büyük fark olarak şunu vurgulamamak sanırım haksızlık olur. 1946’da önce çok partili sürece, ardından da demokrasiye geçmeyi hedefleyen bir “Milli Şef” vardı. Bugünse demokrasiden tek parti sürecine dönmeye niyetlenen ve “millet” kavramını “ümmet” niyetine kullanan bir Başbakan var. HHH 1946’da itirazlar sonrasında değişen sonuç olmamasına karşın, son yerel seçimde yenilenen sayımla el değiştiren ilçe, belde ve hatta il belediye başkanlıkları olmuştur. Özellikle Ankara ve İstanbul’da açıklanan belgeler ciddidir ama bu yazıyı yazdığım ana kadar bilinmezlik sürmüştür. HHH Sayım ve birleştirme tutanaklarındaki usulsüzlüklerin ele yüze bulaşmasının nedeni olarak AKP’lilerin bilgisayar konusunda fazla gelişmemiş olduğu ileri sürülüyor. Bunda da bilgisayarda uzmanlaşmış olan paralelcilerin uzaklaştırılmasının payı olduğu belirtiliyor. HHH Bir başka eleştiri de CHP’nin il ve ilçe başkan adaylarını belirlemedeki karar değişiklikleri ile ilgili. CHP’nin aday belirlemede; önce YÖK’ün sunulacak aday sıralaması, ardından da cumhurbaşkanının rektör atama yöntemine benzer bir yol izlemesinin örgütü üzdüğü söyleniyor. Duyurması benden... HHH Ayrıntılı bilgi için kaynak: 1946 Seçimleri Erol Tuncer TESAV Yayınları / Ankara 2008 Zaten kalabalıklar Yönetmelik delinecek ‘Davutoğlu savaşa götürür’ Haber Merkezi CNN Türk televizyonunda yayınlanan “Aykırı Sorular” programına katılan eski AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın balkon konuşması sırasında “Suriye ile savaş halindeyiz” ifadesi için “umarım hatadır” dedi. Fırat, Davutoğlu’nun Başbakan Erdoğan’ı yanlış yönlendirdiğini söyledi. Dışişleri Bakanı’nı “hayalperest” olarak tanımlayan Fırat, “Davutoğlu bizi savaşa götürür mü, böyle bir tehlike var mı?” sorusuna “Evet böyle bir tehlike var” cevabını verdi. ANKARA(ANKA) Diyarbakır’dan saat 11.36’da kalkış yaparak Hatay Gaziantep bölgesinde “Hava Muharebe Devriye Görevi” yapan iki F16 uçağı, Suriye’ye ait bir MI17 helikopterinin, Yayladağı’nın güneyinde sınıra yaklaşması üzerine bölgeye yönlendirildi. Suriye’ye ait söz konusu hava aracı sınıra 2,6 deniz mili kala geri dönerek bölgeden uzaklaştı. TSK’den yapılan açıklamaya göre dün dört F16 ile TürkiyeSuriye hudut hattı boyunca devriye uçuşu yapıldı. Uçaklara Suriye’de konuşlu SA5 ve SA17 füze sistemleri tarafından, toplam dört dakika 55 saniye süre ile radar kilidini muhafaza etmek suretiyle tacizde bulunulduğu bildirildi. Suriye sınırında F16 devriyesi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle