05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 MART 2014 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER ‘Berkin, annesine çakıl taşları çıkarmıştı denizden ve mahalle arasında misket oynamayı severdi’ 7 Bildiğin çocuktu işte u Elvan ailesi, mütevazı bir hüzün içerisinde açıyor kapıyı. Oturup Berkin’den konuşacağız. Bir ölüm değil bu! Yeniden doğumun içindeyiz. Derinden hissettiriyorlar bunu. Hüzünle, aşkla ama daha çok kırgınlıkla dertleşiyoruz... Zalime Bir Şey Demem... Öfke hareketsizleştiriyor, hüzün kalbimizi ağrıtıyor, duyduğumuz yalanlardan midemiz bulanıyor, “Bu kadar mı hırs olur, insan sınırsız sahip olduğunu düşündüğü güce bu kadar yapışırsa insanlıktan çıkmaz mı” diye içimizden geçen soruların soru olmadığını fark ediyoruz ansızın. Çatılmış ve haris bir alından, aşağı doğru kararmış bir yüzden, doymak bilmez bir gövdeye doğru akan ve paçalardan dökülen bir kara su var karşımızda. Böyle bir resim görüyorum baktığımda ben, sizi bilemem. Ne derseniz deyin artık, eskilerin sözüyle “tefessüh” etmiş, kokuşmuş bir durumla karşı karşıyayız. Bu dayanılmaz koku, savunulacak yanı yönü kalmayan ve her gün bir tarafı yıkılan, çöken, artık bir harabe bile olmayanı savunmak için bin dereden su getirenlerden geliyor. “Ya yıkılır giderse, biz ne yaparız o zaman” diye telaşlananların, iktidarlarını savunmak için ne yapacaklarını bilemeyenlerin kokuları, dünyanın en güzel çiçeklerinin bulunduğu şu güzelim bahçeyi kara bir bulut gibi saracak kadar yoğun. HHH Bu iktidarı savunmanın zorluğunu biliyorlar ve buldukları çare geçmişin defterlerinde buldukları bir iki resimdir. Menderes dönemini, 27 Mayıs öncesini anlatıyorlar bize. O zamanın meclisini, o zamanın diktatörlüğe eğilimli partisini bugüne benzetmenin kırıklığına, işe yaramazlığına aldırmadan lafa girişiyorlar. Efendim, “O zaman da gençler sokağa çıkmış, ‘kardeş kardeşi vurur mu’ diye marşlar söylüyorlarmış, o zaman da iktidar partisi hakkında yolsuzluk iddiaları dillendiriliyormuş, şimdi yeniden bir kaos yaratılarak Türkiye bir 27 Mayıs türbülansı içine sokulmak isteniyormuş...” Bir taşla iki kuş vuracaklar böylece. Hem iktidara karşı çıkanları, yalana dolana, inkâr edilmez yolsuzluklara bulanan “fezlekecileri” deşifre edenleri darbecilikle suçlayıp sindirecekler, hem de tarihi temizleyip, başka türlü anlatarak, inkâr kabul etmez, kanıtlanmış çöküşü bir yerinden durdurmaya çalışanlara destek çıkacak, makam ve mekânlarını koruyacaklar. “Gerçeğin hizmetinde olmakla” tanımlanmış mesleklerinden bile utanmaları yoktur. HHH Türkiye’deki durum 27 Mayıs 1960 öncesine benziyor mu? Doğrusunu isterseniz benziyor bazı bakımlardan. Demokrat Parti de iktidarı bırakmamak için elinden geleni yapıyor, muhalefet liderini taşlatıyor, sokağa çıkan gençleri kurşunlatıyor, muhalefet partisini sindirmek için Meclis’te yargı yetkisine sahip bir “Tahkikat Encümeni”, komisyonu kuruyor, böylece ayakta kalmaya çabalıyordu. Bizim sahte “müverrih”, sahte tarihçi o zamanın gerçeği ile bu zamanın gerçeğini karşılaştırırken, gerçeği ortadan silmeyi, kendince usta bir demagojiyle örterek sonuç almayı umuyor. Aslı şöyledir. O zamanın yolsuzluğu da yolsuzluktu, o zamanın zorbalığı da zorbalıktı. Söylemediği, üstünü örttüğü gerçek ise şimdikinin o zamanların gerçeğini kat kat aştığı, kıyas kabul etmez boyutlara ulaştığıdır. Onu söyleyemiyor. Gerçeğin kendisi korkutuyor çünkü onu. Kabul etse, çekip gitmesi, kalemini kırması gerekecek, oysa o muktedirin karşısında yerlere kadar eğilmek ve bizi darbecilikle korkutmak istiyor yalnızca. HHH Zalime bir şey demem, o her an kendini tariftedir, girdiği yolda zorbalıktan, zulmü artırmaktan başka çıkar yol bulamaz, başkası uymaz doğasına. Halkın karşısındadır ve kuşkusuz önünde sonunda yenilecektir. Onlarla kavga yazıya şan verir. Peki, ben niye yazılarımı onların medyatörleriyle kirletiyorum ki? “Hayır onlar utanmazlar, boşuna uğraşma” diye sesleniyor arkadaşlar... Ama ben utansınlar istiyorum, kötü örnek olmasınlar, kendilerine benzeyenleri çoğaltmasınlar istiyorum, çok şey mi istiyorum. ANNE GÜLSÜM ELVAN: ERK ACARER Sami Elvan’la yüz yüze oturup tüm öfke ve huzursuzluğun içinde dingin sözler arasında kaybolunca... Bir değil milyon kere yanıyor insan Berkin’e... Adı konmamış bir Anadolu bilgesinin büyüteceği çocuk. Kim bilir o martı kanadından kaşların altındaki iri gözler kaç yaraya merhem olacak, hangi umutlu yarınlara bakacaktı? Her şeye rağmen bunun adı inanç. Berkin’le beraber tanıdığımız, Sami Abimizin, Sami kardeşimizin, Sami Amca ya da babamızın inancı. Ne mutlu bize, yarınlarımızı kurtaran insanlar da var. Ne mutlu sen varsın ve senin gibi adamların yüzü suyu hürmetine dimdik ayaktayız hâlâ! Sondan başlayalım... Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın çok ağır ithamları ve infial yaratacak sözlerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Çocuğumuzu daha yeni yerine koyduk. Bizim yanımızda yürüyen insanlar bile çileden çıkıyor. Buna rağmen kimse provoke olmuyor. Ben de sağduyumu korumak zorundayım, insanlara örnek olmak istiyorum. 9 ay hastanede kaldık. Bir geçmiş olsun telefonu bile almadık. Bizim çocuğumuz kazada ya da bir başka nedenle bu hale gelmedi ki! Biz insan değil miyiz? Nasıl bir yönetim tarzı bu, anlamıyoruz. Madem bizden, halktan, sana oy vermemiş ve vermeyecek olandan bu kadar nefret ediyorsun, bize senin olmadığın bir yeri göster orada yaşayalım! Bence artık Recep Tayip Erdoğan meşruiyetini yitirmiştir. Türkiye’nin başbakanı filan da değildir. Bizler sadece geride kalan tüm çocuklarımızı korumak istiyoruz. Söyleyecek bir söz bulamıyoruz. Doğrusu, bu konuda konuşmak bile istemiyoruz. Hayranlık yaratacak ölçüde bir sağduyuya sahipsiniz, Burak Can’ın babasını arayarak Köpeğinin bile içi sızladı Açıkça görülüyor. Zaten hiç de saklamıyor. Bir oğul kaybetti Gülsüm Elvan ve öfkesini dürüstçe yaşıyor. Sorulara öylece, içinden geldiği gibi yanıt veriyor. Acı yaratanlar öfkeye de çanak tutuyorlar... Başbakan beni yuhalatmış. Beni taşlatarak kendini aklamaya çalışıyor. Bize dokunmasalar yaşayıp gidiyorduk işte. Evladımı yitirdim ben. Üstelik bu bir kader değildi, sözümün arkasındayım bu yüzden. Oğlumu Allah verdi, Recep Tayyip Erdoğan aldı. Emri ben verdim diyen de, polisin destan yazdığını söyleyen de, onlara ikramiye dağıtan da oydu. Şimdi çocuğumun arkasından konuşup terörist diye anıyor. Ona göre ülkesini, özgürlüklerini, yaşam alanını koruyan herkes terörist. O zaman bizi de terörist yazsınlar. Benim oğlum ekmek almaya çıktı, vuruldu. Polise taş da atmış olabilirdi. Bunun cezası genç bir fidanı koparmak mıdır? Başbakan ilk gün gelip, bir hata oldu, telefi etmek için elimizden geleni yapacağız, dese ve bunun için çaba gösterseydi, ellerine ayaklarına kapanırdım onun. Ama şimdi... Hakkımı helal etmiyorum. Üstelik çocukları var! MHP lideri Bahçeli, evladı olmadığı halde yaramıza dokundu. Neden, çünkü vicdan sahibiydi insanlar. Ama Başbakan bundan nasibini almamış belli. Berkin size göre nasıl bir çocuktu? Vicdanlıydı, paylaşımcıydı. İnsanları severdi. Tüm canlıları severdi. Mahallede Şila diye bir köpekleri vardı çocukların. En çok Berkin ilgilenirdi. Vurulup hastaneye yattığında, Şila geceler boyu inim inim inledi, nerede bir polis görse üzerine saldırdı. Sonra da bir gün ansızın çekip gitti. Ne diyeyim ki daha; köpeğinin bile içi bu kadar sızladı! toğraflarını çekiyorlar. Henüz Berkin hayattaydı, hastaneden eve geliyordum, “Eşim, dikkatli ol gaz atıyorlar dedi.” Oysa ne bir kalabalık ne bir eylem vardı. İki Akrep sokağa girip gaz atmış, mahalleden bir kadının eline kapsül isabet etmiş. Birkaç gün önce, yine ortada hiçbir şey yokken saldırı olmuş. Polis, bebek arabasıyla gezen bir çiftin üzerine gaz atıp sonra da mahalleden ayrılmış. Her gece hiç durmadan kışkırtıyorlar. Anlam vermek çok zor. Polis bizim vatandaşımız değil mi? Üstelik maaşları bizim vergilerimizle ödeniyor. Yeter artık! TOMA’ları karşımıza dikiyorsun, Akrepleri mahallelerimize sokuyorsun, insanların üzerine gidiyorsun. Bunca acının arasında sağduyuluyuz hâlâ! Biz barış istiyoruz, huzur istiyoruz, özgürlük istiyoruz çünkü. 14 yaşındaki bir çocuktan bile korktunuz. Bunun bir anlamı var ama. İnsanlara haklarını, hukuklarını ve özgürlüklerini verseydiniz, korkmanıza da gerek kalmayacaktı. bunu bir kez daha gösterdiniz... 9 ay boyunca yoğunbakım kapısının önünde, doktorun ağzından çıkaBaşbakan’ın sözünü etcak iki kelimeyi bekletiği şu bilye meselesine gedik. Bazen yıkıldık, balelim... Berkin’in mezarızen hayata bağlandık. Evna bilyeler neden atıldı? lat acısının ne olduğunu O bilyeleri Berkin’e aranladık. Bir çocuğu bükadaşları attı. Onlar mahalyütüp o yaşa getirmek le arasında beraber oynasonra da birden kaybetdıkları misketlerdi. Bir gün mek kolay mı? İşte bu Büyükada’da denize girmeyüzden aynı kaderi payye gitmiş arkadaşlarıyla. Anlaşan herkesi anlayabilinesi için hem denizkabuğu yoruz. Gönülden yanlahem de taş çıkarmış. Yarındayız. ni bildiğiniz çocuktu işte Ama bunu anlayaBerkin, misketleri de varmayanlar da var hâlâ... dı, taşları da! Anadolu’dan geldik biz. Kimi zaman tezgâhta rının çocuklarına bakalım... Nesimit satarak kazandım ailemin geçimini. Benim yetme den Başbakan’ın oğlu gidip ifadiğim yerde eşim yardımcı oldu. de vermedi. Bu adalet, bu yasaFaturalarımızı, kiramızı ödeye lar sadece onun çocuğu için mi? mediğimiz zamanlar oldu. Ama Bu ülkede sadece Başbakan’ın ya çocuklarımıza bir tek haram lok da AKP vekillerinin çocukları mı ma yedirmedik. Bunu net olarak var? Söyledim ya, bu konularda söyleyebilirim. Bir de başkala hiç konuşmak istemiyorum artık. İŞTE BERKİN’İN TAŞLARI! Öfkemiz, hüznümüz büyük. Ama yine de kim olursa olsun; “o da evlat acısı çeksin” diyemiyoruz! Acınızı yaşatmadıklarını görüyoruz. Okmeydanı’nda, mahallenizde neler oluyor? Aylardır tahrik ediyorlar. Akrep’ten çıkıp mahallenin fo O halkın, herkesin evladı Oğlunuz bu ülkenin gerçek sembollerinden biri oldu... Berkin’im 14’ünde kaldı. Benim çocuğumun cenazesinde her kesimden insan vardı. Sağcısı, solcusu, CHP’lisi, MHP’lisi, İşçi Partilisi oradaydı. Bütün kitle örgütleri cenazedeydi. Oğluma terörist diyenler hiçbir şeyi düşünmüyorlar. Onların hesabına göre AKP ve AKP’liler dışında herkes terörist! Benim çocuğumu tüm dünya sahipleniyor. Bizi, “Kitleleri ayağa kaldırdınız” diye suçluyorlar. Avrupa’nın ortasında, “Berkin Elvan ölümsüzdür” diye bağırmalarını da mı biz söyledik. Bizler artık sadece anne babayız. Bunun ötesinde Berkin, halkın ve herkesin çocuğudur. Hiçbir zaman çirkin oyunlara alet olmayacağız. Yasını tuttuğumuz oğlumuzun arkasından örgüt üyesi de, militan da dense aldırmayacağız. Halk gerçekleri biliyor. Avukatımız bunları söyleyenler hakkında gereken işlemleri yapacak zaten! Tuhaf iddialara da göğüs germek zorunda kaldınız. Halkın galeyana gelmesi için Berkin’in fişinin çekildiğini bile söyleyenler oldu... Hastanedeki insanları da zan altında bırakıyorlar. Adli Tıp raporları da yakında çıkacak. Hastane personeline, en alt kademesinden en üst kademesine kadar minnet duyuyoruz. Yatan bir hastada yaralar açılır. Berkin’in en küçük bir yarası bile olmadı. Bakmak değil çırpındılar oğlum için. Bize, “Berkin sadece sizin evladınız değil bizim de oğlumuz”, dediler. Ortada büyük bir haksızlık vardı. Bunu herkes biliyordu. Bu iddialar akıldışı da bir yandan. Son güne kadar çocuğumuzun yanına girdik çünkü. Berkin, ağırlaşana kadar yaşam ünitesine de bağlı değildi üstelik! Berkin’in yaşaması bir mucizeydi aslında... Beyninin yüzde yetmişi hasar görmüştü. Durumun vahametini ilk gün bile biliyordum. Çocuklarımdan gizledim. Ama ne yalan söyleyeyim, be nim de içimde hep bir umut vardı. Diyorum ki, her şeye rağmen yaşasaydı... Bir bebek gibi bakmaya razı olurduk ona! Ama ölmedi zaten. Sadece evini ayırdı bizden. Bu yüzden sabah kalkıp mezarlığa bakarak günaydın diyoruz! Berkin nasıl bir çocuktu? Yaramaz bir çocuktu. Ablalarıyla kavga ederdi zaman zaman. Ama hemen barışırlardı. Gitmiş onların isimlerini yazdırmış kollarına zaten. Çok zeki bir çocuktu. Sevgi dolu ve duyarlıydı aynı zamanda. Çocuklarımızın paylaşımcı olması için elimizden geleni yaptık. Berkin ekmeğini, misketini paylaşırdı. Geleceğe yönelik planları neydi? Öyle büyük bir hesabı yoktu henüz. Futbol oynamayı çok severdi. Futbolcu olmak isterdi. Son zamanlarda denizcilik okumak gibi bir fikri de olmuştu. Peki, hangi takımı tutardı? Berkin Beşiktaşlıydı. Bizde de misket var ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Berkin Elvan’ın mezarında misket bulunmasını eleştiren “demir misket” sözlerinin ardından Halkevleri üyeleri, Güvenpark’ta yurttaşların çocuklarıyla birlikte gelerek yoğun destek verdiği “Berkin Elvan son olsun, çocuklar oyun oynasın” etkinliği yaptı. Etkinlikte misket oynayan çocuklar, sihirbaz gösterisi izledi ve balondan yapılan oyuncuklarla oynadı. Çocuğu misket oynayan bir anne, “Çocukların parklarda güvenle oyun oynadıkları bir Türkiye hayal ediyoruz. Çocuklar oyun oynasın, analar ağlamasın” dedi. Güvenpark’taki son eylemi ise üinevirseti ve lise öğrencileri gerçekleştirdi. Sloganlar atıp şarkılar söyleyen gruba polis saldırmazken gençler 1 saat sonunda olaysız dağıldı. Berkin Elvan’ın ölümünden beri günlerce polis ablukasından kurtulamayan Güvenpark’ta dün bir dizi eylem yapıldı. İlk eylem, Halkevleri’nin çağrısıyla “Berkin Elvan son olsun, çocuklar oyun oynasın” sloganıyla düzenlendi. Yurttaşların küçük çocuklarıyla birlikte katıldığı etkinlikte, Başbakan Erdoğan’ın Berkin Elvan’ın mezarına atılan misketleri eleştiren sözlere tepki olarak çocuklar misket oynadı. Misket oyunun ardından çocuklar sihirbaz gösterisi izledi, ip atladı ve balondan yapılan oyuncaklarla oynadı. Çoucuğunu Güvenpark’a getiren bir anne, Günlerdir polis işgali altındaki Güvenpark’ta buluşan ailelerden Erdoğan’ın sözlerine gönderme: “Çocukların parklarda güvenle oyun oynadıkları bir Türkiye hayal ediyoruz. Çocuklar oyun oynasın, analar ağlamasın” dedi. Polis müdahale etmedi, eylem sakin bitti Güvenpark’taki son eylem ise Lise ve üniversitelilerin oluşturduğu gençler tarafından yapıldı. Aralarında Devlis, Kaldırac, AKADER’in de yer aldığı yaklaşık 100 kişilik eylemci grup, Güvenpar’ta bayraklarıyla eylem yaptı “Hırsız var”, “Katil var” “Berkin Elvan mücadeleyeye devam”, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganları atan gençler eylemin sonuna doğru türküler söyledi. Polisin müdahale etmediği grup 1 saat sonra olaysız olarak dağıldı. nANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yerel seçimlerde oy verme günü saat 06.00’dan 24.00’e kadar alkollü içki satılamayacak, içkili ve umumi yerlerde alkollü içki verilmesi ve içilmesi yasak olacak, eğlence yerleri oy verme süresince kapalı kalacak, eğlence yeri niteliğindeki lokantalarda yalnızca yemek verilebilecek. Emniyet ve asayişi korumakla görevli olanlardan başka kimse; köy, kasaba ve şehirlerde silah taşıyamayacak. Radyolar ve her türlü yayın organlarınca saat 18.00’e kadar seçim ile ilgili haber, tahmin, yorum yapılamayacak. nHaber Merkezi Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Başbakan Tayyip Erdoğan’ın mitinglerine 13 saat 32 dakika ayıran TRT’nin seçim dönemi yasaklarını ihlal ettiğine karar verdi ve ilk kez ihlal cezası verdi. YSK, Samanyolu’na ise 8 kez program kapatma cezası kesti. Samanyolu bu programlarda sekiz kez belgesel yayınlayacak. Öte yandan, CHP’den sonra AKP’nin eseçmen uygulamasına YSK’den yasaklama kararı çıktı. nANKARA (AA) Sayısal Loto’nun çekilişinde kazanan numaralar “1, 4, 5, 9, 38 ve 48” olarak belirlenirken, 6 bilen 2 kişi, 725 bin 392 lira ikramiye kazandı. 5 bilenler 3 bin 167 lira 55’er kuruş, 4 bilenler 40 lira40’ar kuruş, 3 bilenler ise 5 lira 80’er kuruş ikramiye kazandı. 30 Mart yasakları belirlendi YSK’den TRT’ye uyarı Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ 2 kişiye 725 biner TL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle