03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 MART 2014 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 Haydi bulun onları... Burak Can’ın babası ne diyor duydunuz mu? “Bedava ölüm bedava... Benim sağ ve solla işim yok!” Dün yazdım yineleyeyim: “Bu cinayet bir provokasyon kokuyor...” Kör teröre, kışkırtmalara... Karanlık güçlere lanet olsun! Hiçbir zaman umutsuz değilim ama korkuyorum... İçimizde hülyanın izlerinin görülmesi gerek... Yaşamak! Demokrasi içinde, barış içinde, bir orman gibi kardeşçesine... Yeter çektiğimiz bu acılar... Gözyaşları yeter! Polis bu denli acımasız olmasın, siyasetçiler alanlarda bir oy için insanlarımızı ayrıştırmasın! Toplum bu çatışmadan bıktı usandı, farkında bile değilsiniz... O alanlardaki kalabalıkları görünce gaza geliyorsunuz... Gerçekler bir süre saklanabilir... Eğer dalkavuklar sarmışsa çevrenizi, size “padişahım çok yaşa” diyorlarsa... Vallahi yandınız! Bırakın alan edebiyatını, gidin yolsuzluğun, rüşvetin üzerine, gerçekten yücelirsiniz... Ama bir türlü yapmıyorsunuz! Çatışma ortamını seviyorsunuz! Yapmayın... HHH Umutlarımızı çalmanıza asla izin vermeyecek bu toplum. Kim ne yaparsa yapsın gün gelecek yargının karşısında hesap verecek. Edmond Jabes’i biler misin? Bak ne diyor: “Ölü gövdeden tek kalan külleridir. Oraya dek kendi düşüncemize eşlik etmiş oluruz.” Büyüyen ve bizi tedirgin eden duymazlığımızda gizlenmiş söyleşi, bizim en ulaşılmaz derinliğimizde sürüp gider... Var oluşumuz, düşüncelerimizi özgürce ifade etmekten geçer... Demokrasilerde yasaklar değil yasalar vardır! Yargı bağımsızdır; hukukun üstünlüğü, evrensel hukuk geçerlidir. Kızma, öfkelenme, gözdağı verme! Karşı çık tüm ölümlere! Ayrıştırma! Irkçılık, mezhepçilik yapma! Cinayetleri düşün, 25 adamın tecavüzüne uğrayan 13 yaşındaki kızları... Şiddete uğrayan kadınları! Mısır’da askerlerin, polislerin öldürdüğü çocuklar için de ağla, kendi ülkenin öldürülen çocukları için de... Bağış, Bayraktar, Çağlayan ve Güler ile ilgili fezlekeler internete düştü u Haramzadeler333 adlı Twitter hesabı dün dört bakan hakkında hazırlanıp savcılığa iade edilen fezlekeleri yayınladı. Fezlekede suç örgütü lideri olarak tanımlanan Rıza Sarraf’ın dört bakan ve çocuklarıyla olan rüşvet ilişkileri ayrıntılarıyla anlatıldı. Şüphelilerin örgüt faaliyeti kapsamında paravan firmalar üzerinden komisyonla para transferleri ve para kuryeliği yaptıkları kaydedildi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturması kapsamında dört bakanla ilgili Meclis’e gönderilen ancak iade edilen fezlekeler olduğu iddia edilen belgeler, önceki gün Haramzadeler tarafından internette yayımlandı. Fezlekeye göre, suç örgütü lideri olarak gösterilen İranlı Rıza Sarraf, Muammer Güler’in İçişleri Bakanlığı’na atandığını öğrenmesi üzerine “Hayırlı uğurlu olsun, gözün aydın... Gücümüze güç geldi” diyerek sevindi. Ekonomi Bakanlığı’ndan istifa eden Zafer Çağlayan’ın “Saat aldığımı ve saat verildiğini kim söylüyorsa namerttir, edepsizdir, vicdansızdır, ahlaksızdır” sözleriyle yalanladığı İsviçre’den gelen, Rıza Sarraf’tan aldığı iddia edilen 700 bin liralık saatin ayrıntıları da fezlekede yer aldı. Fezlekeye göre Çağlayan, Sarraf’tan istediği saat gelmeyince “bozulmuş”. Bakan Çağlayan’ın saati koluna taktığının delili olarak ise Ekonomi Bakanlığı’nın sitesinde yer alan çeşitli programlara ilişkin fotoğraflar da yayımlan Kara para için rüşvet çarkı ‘Üç farklı örgütün organize işleri’ Fezlekede, örgütün liderinin Sarraf olduğu, şüphelilerin birbiriyle irtibatlı üç farklı örgüt yapılanmasıyla bir araya geldikleri anlatılırken, şu ifadeler kullanıldı: “Yapılan teknik ve takip çalışmalarında, Rıza Sarraf liderliğindeki örgütün, Ekonomi Bakanı Mehmet Çağlayan, İçişleri Bakanı Muammer Güler, Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış ve Halk Bank Genel Müdürü Süleyman Aslan ile örgüt faaliyeti çerçevesinde haksız maddi menfaat ilişkisi geliştirdiği, bu kapsamda Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan yöneticiliğinde ve İçişleri Bakanı Muammer Güler yöneticiliğinde iki ayrı gurubun, Rıza Sarraf liderliğindeki örgüt ile rüşvet suçunu işleme amacıyla ve tek bir organizasyonun çatısı altında fiili ve sürekli bir birliktelik sergiledikleri, bu örgütlerin rüşvet vermek ve rüşvet almak suçlarını belli bir hiyerarşi ve koordinasyon ağıyla, belli sistemde ve sürekli olarak işledikleri belirlenmiştir.” Yakalayın Katilleri... Yağmura kesilmiştik, maviydi aydınlık, hatta gülüm bilir misin, yaşama ilişkin şiirler okuyorduk... Karadeniz’den esen bir fırtına, Ege’de imbat, Marmara’da poyraz olurduk... Akdeniz’in mavi sularında, limon bahçelerinde dolaşırdık... Hiç ama hiç ümitlerimizi yitirmedik... Sevgiyi, aşkı, özlemi, sevdayı, barışı, kardeşliği! İnsandık biz... Çok acılar çektik, parasız kaldık, zindanlarda yattık, işkencelerden geçtik. Zulme, baskıya direndik! Ödün vermedik hiçbir siyasal iktidara! Kapıkulu olmadık... Kimseye ödeyecek bir borcumuz yok! Rüzgârgülü değildik, giden ağam gelen paşam demiyorduk. İnsan sevgisiyle çoğalıyorduk. Berkin Elvan’ı son yolculuğuna uğurlarken yüz binlerdik biz... Kırıp dökmedik... Bir gece Burakcan’ın öldürüldüğü haberini alınca isyan ettik. Berkin, Burakcan, Ali İsmail ve tüm canlar... O çocuklar bizimdi... Etle tırnak gibiydik... Bizi ayrıştırmak isteyenlere; din, dil, ırk, mezhep üzerinden siyaset yapanlara karşı sesleniyorduk: “Bizi ayrıştırmayın, bu senaryoları hazırlayanlara karşı demokratik yollardan toplumsal tepki gösteririz!” HHH Çünkü biz halktık, mesleğimiz ne olursa olsun... Yıllardır hem askeri hem de siyasi vesayete karşıydık. Soyguna, yağmaya, hırsızlığa, yolsuzluğa! Berkin’in acısı yüreğimizi yakarken, Burakcan’ın ölüm haberiyle bir kez daha sarsıldık. Gözyaşlarımız yüzümüze döküldü, anlamadılar; bitirdik birbirimizi yıllardır aynı coğrafyada. Binlerce yıllık tarihimiz ve uygarlığın beşiği olan bu topraklar kan gölüne çevrildi. Çocuklarımız öldürüldü, insanlarımız yakıldı; otobüslerde, sınır boylarında Mehmet’ler, dağlarda gençler... Polisler, savcılar, öğretmenler! Biz bütün yoksunlukları gördük, yaşadık, insanlık tarihinden sınıfta kaldık, demokrasimizi ve özgürlüklerimizi geliştiremedik. Berkin’i kim öldürdü, Burakcan’ı gecenin karanlığında kim vurdu? dı. Fezlekede Çağlayan ve ona bağlı olan grubun Sarraf’tan 88 milyon lira rüşvet aldığı öne sürüldü. Zekeriya Öz’ün koordinatörlüğünde İstanbul Cumhuriyet Savcısı Celal Kara’nın yürüttüğü 17 Aralık soruşturması kapsamında bakanlar Egemen Bağış, Erdoğan Bayraktar, Zafer Çağlayan ve Muammer Güler hakkında hazırlanıp Meclis’e gönderilen, ancak usul hataları gerekçeyle savcılığa iade edilen fezlekeler olduğu belirtilen belgeler, @haramzadeler333 adlı Twitter hesabı tarafından internette yayımlandı. Fezlekede suç örgütü lideri olarak tanımlanan Rıza Sarraf’ın dört bakan ve çocuklarıyla olan rüşvet ilişkile ri ayrıntılarıyla anlatıldı. Fezlekeye göre 17 Aralık soruşturması İstanbul Emniyeti’ne yapılan 7 Mayıs 2010 tarihli bir ihbar maili üzerine başladı. İhbarda, İranlı Rıza Sarraf isimli kişinin İstanbul’da, babasının Dubai’de olduğu, yurtdışından milyonlarca doları Türkiye’ye soktukları, bu işi Kapalıçarşı’da faaliyet gösteren Durak Döviz firmasını kullanarak yaptıkları anlatıldı. Şüphelilerin örgüt faaliyeti kapsamında Rusya’daki bankaların sıcak para ihtiyacını karşılamak üzere paravan firmalar üzerinden komisyonla para transferleri ve para kuryeliği yaptıkları kaydedilen fezlekede, yine İran’a uygulanan ambargoyu aşarak bu ülkenin Türki ye ve diğer ülkelerdeki parasını İran’a taşımak ve sıcak para ihtiyacını karşılamak için altın ihracatı yaptıkları anlatıldı. Fezlekede, şüphelilerin Dubai ile İran arasında gerçekte olmayan ihracatlara ait Halkbank’a sahte transit gıda/ilaç ticaretiyle komisyon karşılığında para taşımacılığı yaptıkları öne sürüldü. Sarraf ve şüphelilerin altın kaçakçılığı, güçlük çıkaran Gümrük ve Emniyet görevlilerinin tayininin çıkartılması, üst düzey siyasi kamu görevlileri ile rüşvet ilişkisi geliştirme, Dubaili emniyet görevlilerine İstanbul’da lüks otellerde kadın sağlayarak fuhuşa aracılık etme suçu işledikleri kaydedildi. Sarraf’ın Güler sevinci Fezlekede; Sarraf’ın, Muammer Güler’in İçişleri Bakanı olduğu medyada yayımlandıktan sonra örgüt yöneticilerinden Rüçhan Bayar’ın akrabalık ilişkisini kullanmayı hedeflediği anlatılıyor. Buna ilişkin bir görüşme kaydı delil olarak da kullanılıyor. İddialara göre 24 Ocak 2013’te Rıza Sarraf ile Rüçhan Bayar arasında şu konuşma geçti: Rıza Sarraf: Hayırlı uğurlu olsun, gözün aydın... Gücümüze güç geldi. Benim kafa dengim mi onu söyle bana. Bayar: Aynen. Sarraf: Tabii burdan o bu Çin’e de bağlantı kurar bundan. Bayar: Vallaha her yere kurar abi yani ordayken, valiyken bile kuruyordu bütün dünyayla bağlantıyı bütün valileri karşılıyordu ya... Çok güzel oldu. Sarraf: İşimiz düşük bir şey söyleyeceğim. Abimin şu vatandaşlık işine de bir el atarsın artık İçişleri Bakanı.. Bayar: Oaa haa atarız atarız atarız... Fezlekede, Sarraf’ın Güler ve grubuna 5 milyon 800 bin dolar rüşvet verdiği iddia edildi. ‘Çağlayan’a 88 milyon rüşvet’ Fezlekeye göre Rıza Sarraf’a ait firmaların Halkbank’ın hesabına gelen paraların altına dönüştürülerek ihracatla İran’a gönderilmesi Zafer Çağlayan üzerinden gerçekleştirildi. Fezlekede, Rıza Sarraf’ın İran’a sıcak para akışı yapmak için firmalarının HalkBank’taki hesabına gelen paranın yüzde 0.40.5’ini Zafer Çağlayan’a rüşvet olarak gönderdiği öne sürülürken bu bakana verildiği iddia edilen para miktarı şöyle verildi: 32 milyon 53 bin Avro, 6 milyon 766 bin 750 dolar, 3 milyon 465 bin TL, 300 bin İsviçre Frangı. Fezlekede, Çağlayan ve HalkBank Genel Müdürü Süleyman Aslan’a verilen rüşvet miktarının Türk parasına çevrilmiş halinin 88 milyon 438 bin 430 TL olduğu ifade edildi. Fezlekede, Sarraf liderliğinde ki suç örgütünün Bakan Çağlayan’a Cenevre’den getirilen ve 300 bin frank değerindeki saatin 25 Eylül 2013 tarihinde teslim edildiği belirtildi. 5101G modelinden olan saatin, 316 bin dolar değerinde olduğu ifade edilen fezlekede, saatin 26 Eylül ve 27 Eylül tarihlerinde Çağlayan tarafından kullanıldığı ifade edildi. Fezlekede buna ilişkin Çağlayan’ın saati takarak katıldığı programlarda çekilen ve bakanlığın sitesine konulan fotoğraflar delil olarak kullanıldı. Telefon görüşmelerine yer verilen fezlekede, Zafer Çağlayan’ın Patek Philip 5101G model saat istediği, Rıza Sarraf’ın geciktirmesine bile tahammül edemediği ve bu sebeple Özel Kalemi Onur Kaya’nın Rıza Sarraf’ı aradığı ifade edildi. Sarraf’la 22 EyZafer Çağlayan’ın ağır ifadelerle yalanladığı 700 bin liralık sa atin ayrıntıları da fezlekede yer aldı. Fezlekedeki iddialara göre, Çağlayan’ın ısrarları ile özel kuryelerle Cenevre’den getirilen saat Çağlayan’a iletiliyor. Fezlekede, Çağlayan’ın o saatle çekilmiş fotoğrafları da yer alıyor. DOSYA İNCELEME İÇİN BAŞSAVCIVEKİLİNDE O saatin hikâyesi lül 2013’te bir görüşme yapan Onur Kaya, şunları söyledi: “Dün Bakan Bey yine arabada yanındaydım ben de. Bu şeyle ilgili biriyle görüştü. Şu şekilde bir şey iletmemi söyledi. Ama tabii maalesef... Görevim gereği iletmek zorundayım. Bu, dün daha doğrusu daha önceki gün Cenevre ile ilgili herhalde bir şey istemiş. Bir konu varmış onunla ilgili hiçbir gelişme olmamış. Bakan da bayağı bir şey yaptı, bozuldu.” Rıza Sarraf ise şu yanıtı verdi: “Siz kendisine iletin, ben oraya yolladım. Burdan İstanbul’dan arkadaş yolladım oraya, o vardığı uçak saatinde oraya yetiştiğinde kapalıydı, orda bekliyor, pazartesi geri gelecek zaten alıp...” Fezlekeye göre, yapılan teknik takip çalışmalarında saptandığına göre bakanın koruması Murat Yılmaz 24 Eylül günü saat 22.30 sıralarında Ce nevre uçağıyla Atatürk Havalimanı dış hatlar geliş bölümüne geldi. Buradan 25 Eylül günü saat 01.00 sıralarında Ankara Esenboğa Havalimanı’na iniş yapan Yılmaz’ın yanında siyah ve gri renkli sırt çantası ve valiz vardı. Saat 01.25 sıralarında Yılmaz, yanına gelen X kişiye çantaları verdi. İkili buradan bir aracı binerek havaalanından ayrıldı. Saat 2 sıralarında Yılmaz tekrar havaalanına gelerek 04.00 uçağı ile İstanbul’a döndü. Fezlekede XRay’den geçen çantada bu saatin gözüktüğüne ilişkin resim yer aldı. Çantanın teslim edilmesinin ertesi günü bakanın özel kalem müdürü Onur Kaya’yı arayan Sarraf, “Onur Bey dün akşam Emrah Bey’e teslim edilmiş, haberiniz olsun” dedi. Onur Kaya ise, “Tamam bana ulaştı, şimdi hatta şu an geldi ben de onu açıyorum çantada... Şu an bakıyorum, Rıza Bey çok teşekkür ediyoruz” karşılığını verdi. İstanbul Haber Servisi 17 Aralık “Rüşvet” ve “Yolsuzluk” soruşturması kapsamında hazırlanan ilk iddianame, başsavcı vekilliği tarafından onaylanarak 20. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. 17 Aralık 2013’te çeşitli operasyonlara dönüşen ve şüphelileri arasında Fatih Belediyesi çalışanlarının da bulunduğu soruşturma 88 gün sonra tamamlandı. Soruşturmayı yürüten savcı Ekrem Aydıner’in hazırladığı iddianame onay için Başsavcı Vekili Orhan Kapıcı’ya sunuldu. Başsavcı Vekili Kapıcı’nın onaylamasının ardından iddianame mahkemeye gönderilecek. Yürütülen soruşturma kapsamında hazırlanan iddianamede şüphelilere “rüşvet almakvermek”, “resmi belgeyi bozma yok etme veya gizleme”, “2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’na muhalefet” suçlamaları yönelti ‘17 Aralık’ için ilk iddianame hazır liyor. İstanbul 20. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilen iddianamede, 31 şüphelinin yer aldığı öğrenildi. Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir’in avukatı Turgut Yenilmez, İstanbul 20. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilen iddianamede, rüşvet suçlamasıyla 17 Aralık’ta gözaltına alınan Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir’e takipsizlik verildiğini açıkladı. Yenilmez, Mustafa Demir’in kardeşi Sebahattin Demir’e de “Ateşli silahlar kanununa muhalefet” suçlaması yöneltildiğini kaydetti. Mahkeme de iddianameyi kabul ederse sanıklar hâkim karşısına çıkacak.17 Aralık’da Fatih Belediyesi’ne yönelik yapılan operasyonda gözaltına alınan Mustafa Demir’inde aralarında bulunduğu 19 kişi mahkemedeki ifadelerinin ardından serbest bırakılmıştı. Tutuklanan 2 şüpheli ise avukatlarının yaptığı itiraz üzerine daha sonra serbest bırakılmıştı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle