05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 ŞUBAT 2014 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 ‘Kayıtları sil’ emri ‘Belgeler sıfırlandı’ iddiası Haber Merkezi Hükümet ile cemaat arasındaki savaşın ardından başayan ses kaydı yayınına dün yenileri eklendi. Son ses kaydında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’ın “hayati” olarak nitelendirdiği önemli belgeleri temizlemek için büyük bir öğütücü alınması istediği iddia ediliyor. Haramzadeler isimli sosyal medya hesabından dün yayınlanan 2. ses kaydında Erdoğan ailesinin 17 Aralık operasyonu sonrasında yolsuzluk iddialarına konu olabilecek belgeleri evlerinden temizlediği iddia ediliyor. Ses kaydının ilki Başbakan Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’ın sağ kolu Medet Nebi Yanık ile Albayrak’ın konuşmasını konu alıyor. Albayrak olduğu iddia edilen ses, Yanık’tan büyük bir öğütücü almasını istiyor. 2. kez öğütücü aldığı anlaşılan Yanık’ın ilk aldığı öğütücünün yetersiz olmasından dolayı şikâyet ediyor ve bir daha kazık yemek istemediğini söylüyor. Albayrak olduğu iddia edilen şahıs Yanık’tan hemen iyi ve büyük bir öğütücü alıp gelmesini, hayati bir konu olduğunu söylüyor. Ses kayıtlarının ikincisinde Berat Albayrak ve Bilal Erdoğan’ın evden çıktığı Yanık’ın yaptığı konuşmadan anlaşılıyor. Üçüncü ses kaydında ise Yanık ile Başbakan Erdoğan’ın kızı Esra Albayrak’a ait olduğu iddia edilen konuşma yer alıyor. Esra Albayrak’a ait olduğu iddia edilen ses Yanık’tan evin alt katında çalıştığını ve aldığı öğütücüyü oraya getirmesini istiyor. CANAN COŞKUN Başbakan’la oğlu arasındaki konuşmaları 25 Aralık soruşturmasında yer almayacak Ben Duydum Halk Duymasın Bir başkasını dinlemek iyi bir şey midir? Hayır, ayıp bir şeydir. Pek çok ayıp şeyde olduğu gibi bunun da ilk sahibi devlettir. Eskiden dinleme işleri teknik bu kadar gelişmediği için kulakların bizzat işin içinde olduğu ilkel yöntemlerle yapılırdı. Hafiye bir şekilde sızar, yaklaşır, kulağını diker, dinlerdi sizi. Raporuna da yazardı: Komünist Mehmet şundan bundan söz etti diye. O zaman teknik olmadığı için izleme dedikleri de çoğu zaman tabana kuvvet... Sonra teknoloji katlanarak gelişince dinleme ve teknik izleme işleri de modernleşti. Artık kitapları, dersleri, doktora tezleri falan var. İzleneni on santim yakına kadar getiren; zoom yapan kameralar, tüm sokakları tutmuş MOBESE’ler, mikroskopik boyutlara inmiş dinleme cihazları, aynı işi gören uzaktan kumandalı telefonlar... Daha yazımızı yazarken elimizden kapıveren echelonlar falan filan... Kurtuluş yok kısacası. HHH Sonuçta Orwel’in başka niyetlerle yazdığı “1984” gelecek öngörüsü gerçekleşti. Artık “Büyük Birader” hepimizi gözlüyor. İzleme, dinleme meseleleri bilimselleşip kitaplara sığmaz hale gelince ve dinlemelerin kimi zaman ters tepeceği de anlaşılınca “Büyük Birader”in de daha sıkı korunup kollanması gerekli oldu. “Büyük Birader” dediğimiz sistemin sadık bekçisi görevini layıkıyla yerine getirmesi beklenen devlettir. Devletin ve devletlilerin korunup kollanması için ise her zaman işe yaramasa da ayrıntılı düzenlemeler gereklidir. Bu düzenlemelerden son zamanlarda sıkça tartışılanı, dinlemelerin hukuka uygun olup olmadığı meselesidir. Öyle ya, dinleyecekse devlet dinleyecek ve kanuna, yönetmeliğe göre dinleyecek. Teori ve pratik her şeyden önce bu alanın sınırsız olmasını kural olarak kabul ediyor: Devlet istediği kadar dinler. Yakalamak için dinler, önlemek için dinler, bilgi sahibi olmak için dinler ve ne kadar isterse o kadar kişiyi, istediği kadar dinler. Bu dinlemeler elden ele geçer ya da üstüne vazife olmayanlar eliyle yapılırsa o zaman devlet “dur” diyecek, o kötü elleri kesip atacaktır. Teoride buna yasal dinleme, yasadışı dinleme ayrımı deniliyor. HHH Bu ayrım pek önemlidir ve biraz karışık olsa da pek güzel tanımlanmıştır. Şimdiki uygulamada hâkim kararı varsa yasal, hâkim kararı yoksa yasadışı saymak esastır. Deniliyor ki, “yasadışı dinleme çok önemli bir yolsuzluğu ortaya çıkarsa da nafiledir ve biz seçkin medya mensupları duymuş dinlemiş olsak da zinhar itibar etmemeli, dinletmemeli, yazmamalı, duyurmamalıyız.” Medyamızın görevi halka haber vermek, halkın haber alma hakkını savunmak olan anlı şanlı mensupları bu ayrımı pek seviyor ve kutsuyorlar. Kamu yararı diye bir şey tanımıyorlar. Oysa asıl olan dinlemenin yasallığı değil içeriğidir. HHH Peki, yasal ya da değil bu dinlemeler başka delil yoksa yargıda kullanılmalı mı? Bana sorarsanız hâkim kararıyla ya da değil dinlemeler hiçbir şekilde kanıt sayılmamalı, delil diye sunulmamalı, kararlara geçmemelidir. Çünkü gelişen teknoloji Başbakan’ın da dediği gibi her türden manipülasyonu olanaklı hale getirdi. Her dinleme bir iddiadır ve kuşkusuz onu yadsımak da bir iddiadır. Ama eğer gerçekten kişinin özel hayatını ilgilendirmiyorsa dinlemeye dayalı bu iddiaları halkın duyması neden kötü bir şey olsun. Biz “seçkinler” o kayıtları duyma, değerlendirme hakkına sahipsek halk neden sahip olmasın ki? Biz pek akıllıyız da halk aptal mı? Sapla samanı ayıramıyor mu? Bırakın halk duyduklarıyla bir kanaat oluşturma hakkına en az sizin kadar sahip olsun. Hem gelişen teknoloji size bu gizleme hakkını bir yana bırakın, olanağı verir mi? Bakın yeni bir kayıt düştü düşecek bir türlü hâkim olamadığınız ve hiçbir zaman olamayacağınız internete... Hadi tıkayın kulaklarınızı... İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) 10. maddesi ile yetkili savcılığı, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne yazı göndererek 15 Aralık sonrası telefon dinleme, iletişim tespiti ve fiziki takip işlemlerinin sonlandırılarak imha edilmesini istedi. 25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturması savcıları İrfan Fidan, Murat Çağlak ve İsmail Uçar’ın imzalarının bulunduğu yazıda, mahkeme kararlarına istinaden yapılan telefon dinleme, iletişimin tespiti ve fiziki takip işlemlerinin 15 Aralık 2013 tarihi itibarıyla sonlandırılarak imha işlemlerinin başsavcılık nezaretinde yapılması için gönderilmesi istendi. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın da şüphelileri arasında yer alan ve son günlerde ses kayıtlarının gündemi sarstığı 25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonu kapsamın SAVCILIK: DİNLEME KAYDI YOK İstanbul Haber Servisi Terörle Mücadele Kanunu’nun 10. maddesiyle görevli İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekilliği’nce yürütülen 25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturması kapsamında ifade veren Başbakan’ın oğlu Bilal Erdoğan hakkında herhangi bir dinleme, fiziki takip ve iletişimin dinlenilmesine ilişkin mahkeme kararı olmadığı belirtildi. AA’nın haberine göre, Bilal Erdoğan’ın avukatı Ahmet Özel, soruşturmayı yürüten savcılıktan, müvekkili hakkında dosya kapsamında herhangi bir dinleme, fiziki takip ve iletişimin dinlenilmesiyle ilgili mahkeme kararı olup olmadığı ve böyle bir karar var ise ne zaman sonlandırıldığına ilişkin talepte bulundu. Savcılık da cevap yazısında, “Bilal Erdoğan ile ilgili 2012/656 soruşturma numaralı dosya kapsamında herhangi bir fiziki takip, iletişimin dinlenmesi, kayda alınmasına dair mahkeme kararı bulunmamaktadır. Dolayısıyla herhangi bir sonlandırma kararı da yoktur” dedi. Soruşturma dosyasından el çektirilen savcı Muammer Akkaş “hem başsavcılık üzerinden hem de yargılama kararlarını uygulama durumunda olan Adli Kolluk üzerinden yargıya açıkça baskı yapılmış ve mahkeme kararlarının uygulanması önlenmiştir. Mahkeme kararlarını uygulamayarak sıralı amirler suç işlemiştir. Şüphelilerin önlem alması, kaçması ve delil karartmasına imkân verilmiştir” demişti. da 15 Aralık 2013’ten sonraki kayıtlar soruşturma dosyasında olmayacak. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlarla Şube Müdürlüğü’ne TMK savcıları Uçar, Fidan ve Çağlak imzalarıyla gönderdiği yazıda, 2012/656 soruşturma No’lu “suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve ihaleye fesat karıştırmak” suçlarıyla ilgili dosya ev rakının 15 Aralık 2013 tarihinde emniyet müdürlüğü tarafından savcılığa gönderildiği belirtildi. Yazıda, “Daha önce başsavcılığımızın talebi ile mahkeme kararlarına istinaden yapılan telefon dinleme, iletişimin tespiti ve fiziki takip işlemlerinin 15 Aralık 2013 tarihi itibarıyla sonlandırılarak imha işlemlerinin başsavcılığımız nezaretinde yapılması nı müteakip evrakın başsavcılığımıza gönderilmesi rica olunur” ifadelerine yer verildi. omba ses kayıtları dosyada mı? Savcılık kaynakları, Başbakan Erdoğan ile oğlu Bilal Erdoğan’ın arasında geçen ses kayıtlarının dosyada olup olmadığına ilişkin de, kayıtların polis fezlekelerinde olmadığını belirtti. B İnsan Hakları Raporu’na Gezi ve yolsuzluk operasyonu damga vurdu ABD: 17 Aralık skandal İğneli Fırça ZAFER TEMOÇİN Bu da ‘ada pazarlığı’ Haber Merkezi Sosyal medya gündemi değiştiren ses kayıtlarıyla çalkalanıyor. Bilal Erdoğan’a ait olduğu iddia edilen yeni ses kayıtlarında rüzgâr santralı kurmak amacıyla Çanakkale açıklarındaki 4 adanın pazarlığı yapılıyor. Kayıtlarda Bilal Erdoğan’a üniversiteden arkadaşı Ahmet Murat Yelkenci Gökçeada ile Bozcaada arasında bulunan 4 adanın yüzde 45 turizm imarına sahip ve toplam fiyatının 20 milyon dolar civarında olduğunu mesaj yoluyla bildiriyor. Kayıtlarda “Bosphorus360” isimli şirket ile Usame Kutup’un da ismi anılıyor. Adaların alınmasının ardından hem turizm hem de yapılaşma imarında değişiklik yapılacağı değerlendiriliyor. ‘Böyle fırça yemedim’ Dün akşam saatlerinde düşen kayıtlarda ise Akşam ve Güneş gazeteleri ile Sky Türk televizyon kanalının satışına ilişkin ses kayıtları da yayımlandı. Konuşmalarda, Akşam ve Güneş gazeteleri ile Sky Türk kanalının içerisinde bulunduğu yayın grubunun, Ethem Sancak tarafından alınmasının “Başbakan’ın emriyle” olduğu ileri sürülüyor. 17 Ağustos 2013 tarihinde yapılan telefon görüşmelerinin kayıtları olduğu belirtilen görüşmelerde, Mehmet Cengiz’in, Şaban Cengiz Kazancı’ya, “Böyle fırça yemedim” diyerek Erdoğan’ın kendisine kızdığını dile getirdiği görülüyor. İkili arasında geçen diyalogda sık sık küfredilmesi dikkat çekiyor. GENELKURMAY BAŞKANLIĞI İDDİALARI YANITLADI: Kriptolu telefonla ilgimiz yok ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay Başkanlığı, “devlet erkânının kullandığı kriptolu cep telefonlarına ait anahtarların Genelkurmay Başkanlığı’na bağlı MUBİLDESKOM Elektronik Anahtar Üretim Merkezi’nde insan müdahalesi olmadan elektronik ortamda üretildiği” yönündeki iddialar ile ilgili açıklama yaparak topu TÜBİTAK’a attı. Açıklamada şunlar kaydedildi: “Devlet erkânı tarafından kullanılan; kriptosu, kripto anahtarları, yazılımı ve cihazın üretimi tamamen TÜBİTAK tarafından yapılan ‘Kriptolu Cep Telefonları’ ile TSK’nin hiçbir ilişkisi bulunmamaktadır.” Genelkurmay Başkanlığı, askeri liselere giriş sınavlarına ait soruların çalındığı yönündeki haberlerle ilgili de bir açıklama yaptı. Açıklamada soruların ÖSYM tarafından hazırlandığı vurgulanarak “Genelkurmay Başkanlığı bu sürece yönelik olarak soruların hazırlanmasına, soruların içeriğine, soru kitapçıklarının basılmasına ve imtihan günü sınavların yapılmasına müdahil olmamaktadır” denildi. ‘Sorular çalındı’ iddiası Haber Merkezi ABD Dışişleri Bakanlığı’nın her yıl yayımladığı “İnsan Hakları Raporu”nda ülkeler bazında ihlallerin sıralandığı raporda geçen sene 48 sayfa tutan Türkiye bölümü bu sene 51’e çıkarken rapora Gezi olayları ve 17 Aralık “yolsuzluk ve rüşvet” soruşturması damga vurdu. Raporda 17 Aralık operasyonu için ilk kez “skandal” ifadesi kullanıldı. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın geleneksel olarak her sene yayımladığı, ülkelerde yaşanan ihlallerin incelendiği İnsan Hakları Yıllık Raporu’nun 2013 bulguları dün açıklandı. Dışişleri Bakanı John Kerry’nin sunumunun ardından söz alan ABD Dışişleri’nin demokrasi, insan hakları ve çalışma konularından sorumlu Bakan Yardımcısı Uzra Zeya aralarında Türkiye’nin de bulunduğu ülkelerde yaşanan basın özgürlüğü sorunlarına vurgu yaptı. Zeya, Türkiye’de çok sayıda gazetecinin hapiste olduğuna değinerek 2013 sonu itibarıyla Türkiye’de gazeteci, yazar, çevirmen 73 kişinin hapiste tutulduğunu söyledi. Zeya, 17 Aralık operasyonuna ilişkin “savcılara ve hâkimlere sağlanan geniş yetkilerin, özellikle de devlet güvenliğiyle alakalı kapsamlı soruşturmalar sırasında ceza kanunlarının tutarsız ve belirsiz şekilde uygulanmasına sebep olduğunun” kaydedildiğini ifade etti. Zeya, “Özellikle de, kolluk kuvvetleri ve yargı, ‘17 Aralık yolsuzluk operasyonu ve onu takip eden skandal sırasında’ hükümetin binlerce polis ve savcının görev yerini değiştirmesiyle yürütme organının etkisine maruz kaldı” ifadesini kullandı. Zeya, raporun Türkiye kısmı ile ilgili sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye’deki duruma ilişkin ise rapor yargılama süreleri, adalete etkin erişim, bağımsız yargı süreci ve hukukun üstünlüğü kapsamında soruşturmaların önemi konularındaki kaygılarımızı yansıtıyor. İnsan hakları, Türkiye ile stratejik ve karşılıklı menfaatlare dayalı çok geniş olan ilişkilerimizin bir parçası. Kaygılar ise ifade özgürlüğü, azınlıkların durumu, toplumun kırılgan kesimleri, yargılama süreci ve hukukun üstünlüğü.” [email protected] Kuzu: Başbakan’ın ‘şifresini’ çözdüler Haber Merkezi AKP Milletvekili ve TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, Başbakan Tayyip Erdoğan ve oğlu Bilal Erdoğan arasında geçtiği iddia edilen ses kayıtlarına ilişkin yaptığı “montaj yapıldığı” yorumlarının ardından Twitter’da yorumladı ve kriptolu telefonların da dinlendiğini itiraf etti. Kuzu Twitter üzerinden attığı mesajda, “Başbakana ait kriptolu telefonun şifresini çözen çete, Boğaz’da bir yalıdan Avrupa ve ABD’ne servis yapmış. Kriptolu telefonları şifreleyen TÜBİTAK elemanlarından beş kişi bu olaylar üzerine aniden izne ayrılmış!!!!” ifadelerini kullandı. Tuncay Özkan: Yolsuzluk düzenini yıkalım İstanbul Haber Servisi Ergenekon davası kapsamında tutuklu bulunan gazeteci yazar Tuncay Özkan, kendi el yazısıyla yazdığı ve Twitter hesabından yayımlanan mektupta Türkiye’nin “kindar ve alçak” bir dönemden geçtiğini belirterek bundan sonrası için herkesi göreve çağırdı. Başbakan Erdoğan ve oğlu arasında geçen konuşmalara değinen Özkan, “Bu soysuzluğu, yolsuzluğu, entrika düzenini yıkıp geleceğe koşalım. Zaman kaybetmeyelim artık. Alçakları yurdumuzda daha fazla tutmayalım. Bundan sonrası için herkesi göreve çağırıyorum” dedi. Özkan özetle şunları söyledi: “Ne zalim, ne acımasız, ne utanç verici günler! Neyse ki bu kindar ve alçak dönemin sonuna geliyoruz. Ne yazık ki ödediğimiz bunca bedele rağmen 2003’ten bu yana ne söylediysek gerçekleşti. Keşke bunca çürümeyi, yozlaşmayı, alçaklığı yaşamasaydık. Canımızı ortaya koyduk ama olmadı. Demek ki halkımıza yeterince anlatamamışız. ‘Bir musibet bin nasihatten iyidir’ atasözünün bu günleri anlattığına inanıyorum.” ‘Gizli belge’ davasında ek iddianame şaşırtmadı İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen sözde askeri casusluk davasıyla ilgili ek iddianamede, Murat Karataş sanık, eşi Özge Karataş ise kurulduğu savlanan örgütün mağduru olarak yer alıyor. Murat Karataş’ın avukatı Murat Ergün, iddianamenin hazırlanması aşamasına kimsenin ne Özge Karataş’a ne de müvekkiline bir şey sorma gereğini duymadığını belirterek “Mağdura ‘Mağdur musun’, şüpheliye ‘Suçlu musun’ diye sorulmamış” dedi. Daha önce ek iddianamenin TSK’deki terfileri önlemek amacıyla hazırlandığını savunan Ergün, inceledikçe de yeni ayrıntıların ortaya çıktığını vurguladı. Müvekkili Murat Karataş’ın, iddianamede 83 numaralı şüpheli olarak yer aldığını, aynı iddianamenin 122 numaralı mağdurunun ise eşi Özge Karataş olarak gösterildiğine dikkat çekti. “Dünya hukuk tarihinde eşlerin karşı saflarda yer aldığı başka bir suç örgütü davası var mı, bilemiyorum” yorumunu yapan Ergün, “Hukuken kabul edilmesi mümkün olmayan bu durumun, mantıksal açıklamasını da bulamadım” dedi. 20 polis daha gitti ELAZIĞ (Cumhuriyet) Elazığ Emniyet Müdürlüğü’ne 10 Ocak’ta Nihat İşlek’in atanmasının ardından şube müdürlerinin görev yerleri değiştirildi. Elazığ Emniyet Müdürlüğü’nde dün de Terörle Mücadele Şubesi’nde görevli 1 emniyet amiri, 3 komiserin de aralarında bulunduğu 20 polis, kent merkezindeki çeşitli karakollara gönderildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle