23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 ŞUBAT 2014 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER Şırnak’ta 20 yıl önce 38 kişinin öldüğü olayın zamanaşımına bir ay kalmıştı 11 gidermeye yeter mi? Başbakan’ın oturak yerinde kıl olmakla müftehir kitleler, “Onu bırak da niye telefonda oğluna ‘Evde ne var ne yok çıkar’ dedin, onu anlat” demez mi? “Vurdumduymazlığın bu kadarına da pes” diye isyan etmez mi? HHH Tarihten biliyoruz ki, etmiyor. Halkımız, belki otoriteye hürmetinden, belki “Ne olur ne olmaz” korkusundan, Hünkârın gidişinden tamamen emin olmadıkça alkışı, tezahüratı kesmiyor. Lakin devrildiği saat, heykelinin üzerinde zıplamak için meydanlara doluyor. Şark’ta işler biraz böyle yürüyor. Madem Başbakan, DP döneminden dem vurdu; biz de o dönemden bir örnek verelim. Kendisine Menderes’in gözde bakanlarından Samet Ağaoğlu’nun “Yassıada Günlükleri”ni (Gülay Sarıçoban, Yapı Kredi Y, 2013) okumasını tavsiye edelim. Ağaoğlu, Başbakan’ı “uçuran” o alkışların, o övgülerin, o tezahüratın nasıl kandırmaca olduğunu, nasıl bir anda tersine dönebildiğini, bugün “Dik dur” diye gaz verenlerin, devrildikten sonra nasıl “Biz onu uyarmıştık” diye yan çizdiklerini, “içeriden” gözlemlerle anlatıyor. Kitaptan bir bölümü aktarırken bayat sıkıyönetim bildirilerinden ziyade, ibretlik tanıklıklara itibar edilmesinin, kişi ve ülke sağlığı açısından daha anlamlı olduğunu belirtmek istiyorum. Katliam askeri savcılığa gitti MAHMUT ORAL Başbakan İlk Kez Savunmaya Geçti Başbakan, son 10 yıldır belki de ilk kez savunmaya geçti. Hep o hamle eder, gündem belirler, çerçeveyi çizerdi; diğerleri ona cevap yetiştirirdi. İşler ilk kez tersine döndü. Gündem, Erdoğan’dan bağımsız hareket eden, başıboş bir mayına dönüştü. Onu ne zaman, nerede vuracağı belli değil. Her gece yeni bir dinleme kaydı, sağlam görünen bir urbayı iplik iplik çözerken Başbakan’ın yeni bir açığını ele veriyor. Ve Erdoğan, cevap veremiyor: “Hayır, o ses benim değil. Asla oğlumla böyle bir konuşma yapmadım. ‘Paraları sıfırla’ diyen ben değilim” diyemiyor. Telefonda “Tamamen sıfırlandı mı” diye soran kısık sesi izah edemedikçe, meydanlarda yüksek sesle bağırıyor. O bağırtı, o kısık seste hissettiğimiz suçüstü ürpertisini bastırmaya yetmiyor. Tersine, “telefondaki kısık ses”in meydandaki her haykırışı, neyi örtmeye çalıştığı sorusunu beraberinde getiriyor. Başbakan, ilk kez gündem yaratmıyor, gündemden kaçıyor. HHH Ama kaçarken tehlikeli bir şey yapıyor. “27 Mayıs heyülası”nı hortlatıyor. Menderes’in arkasına saklanıyor. Dün, “Çok önemli bir tarihi belge açıklayacağım” diyerek 27 Mayıs’tan sonra, dönemin Eskişehir Sıkıyönetim Komutanı’nın, “Hükümet erkânı, beraberinde 12 uçak dolusu altınla yurtdışına kaçarken yakalanmıştır” diyen bir bildiriyi halka dağıttığını iddia etti. Tarihin dikkate almadığı bir bildiriye halkın dikkatini çekme gayretkeşliğinin tek bir nedeni var: “Dün Menderes’i soygunculukla suçladılar, bugün beni suçluyorlar” demek... Menderes’i kendine siper ederek telefondaki soygunu perdelemek... HHH Bu iddia, bugünkü çürük kokusunu DİYARBAKIR Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Ortasu (Roboski) köyünde 28 Aralık 2011’de 34 kişinin bombalanarak öldürülmesiyle ilgili soruşturmanın askeri savcılığa gönderilmesinin ardından, Şırnak’ın Kuşkonar ve Koçağılı köylerinin 1994 yılında savaş uçaklarınca bombalanması sonucu 38 kişinin yaşamını yitirdiği katliamla ilgili dosya da zamanaşımına 1 ay kala askeri savcılığa gönderildi. Şırnak’ın Kuşkonar ve Koçağılı köyleri, 1994 yılında askerler tarafından boşaltılmak istendi ancak köylüler buna karşı çıktı. 26 Mart 1994’te savaş uçaklarının bombalaması sonucu Kuşkonar köyünde 25, Koçağılı köyünde ise 13 kişi öldü ve 13 kişi yaralandı. AİHM, olayda ölen 38 kişiden 33’ü hakkında verdiği kararda Türkiye’yi, “hava saldırı sı emri vermek”, “yeterli soruşturma yapmamak”, “insan yaşamını dikkate almadan bombalama yapmak” ve “uçuş kayıtlarını gizlemek” suçlamalarıyla 2 milyon 305 bin Avro tazminat ödemeye mahkum etti. Olayla ilgili dönemin Jandarma Asayiş Komutanı emekli Korgeneral Hasan Kundakçı, rütbeli askerler Adnan Karaardıç, Metin Hazar ve İbrahim Erge hakkında Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı tarafından yürütülen soruşturma zamanaşımına 1 ay kala Diyarbakır 7. Kolordu Komutanlığı Askeri Savcılığı’na gönderildi. Soruşturmayı yürüten cumhuriyet savcısı Osman Coşkun’un görevden alınmasının ardından yerine atanan özel yetkili savcı Semih Akgün’ün dosyayı ilk iş gününde askeri savcılığa göndermesiyse dikkat çekti. Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, “Dosyanın faili meçhul cinayetle ri soruşturan savcıdan alınıp başka bir savcıya verilmesi düşündürücüdür. Çünkü ben böylesi bir süreçte bunun tesadüf olduğunu düşünmüyorum. Türkiye’de iki aydan bu yana yaşanan gelişmelere bağlı olarak yaşandığını düşünüyorum. Soruşturmayı yılladır yürüten savcıların görevden alınmasından hemen sonra dosyanın askeri savcılığa gönderilmesi dikkat çekicidir” dedi. Katliamın 20 yıldır aydınlatılamadığını ifade eden Elçi, “Zamanaşımına 1 aydan daha az bir süre kala özel yetkili savcılık dosyayı askeri savcılığa gönderdi. Bu ağır suçun zamanaşımına uğramaması gerekir. Fiilen itiraz etme şansımız kalmadığı gibi bu aşamada itiraz etmeyi düşünmüyoruz. Umudumuz askeri savcıların dava açmasıdır. Umarım savcılar failleri korumazlar ve kollamazlar” diye konuştu. SAMET AĞAOĞLU’NUN KİTABINDAN Nerede Hayranların? “Vekiller onun (Menderes’in) sözlerini hayranlıkla dinledikleri, alkışladıkları, en ufak bir itiraz yapmadıkları halde şimdi (Yassıada’da) ‘Bizim haberimiz yok’ diye kekeliyorlar. Menderes iktidarda ‘Bütün şerefler benimdir’ diye kükrüyordu. O halde neden bugün ‘Bütün mesuliyetler benimdir’ diyemiyor? ‘Çok güzel yapmışsınız, hayran olduk’ diyenler neden şimdi, ‘O yaptı, biz de tasvip ettik’ demek cesaretini gösteremiyor? İşte Şark burada kendini gösteriyor. Ah melun Şark! Ah bu Şark’ta politika yapmak! Seni düşmanların değil, dostların yiyor!” İHD 2013 YILI RAPORU: AKP hükümeti otoriterleşti İstanbul Haber Servisi İnsan Hakları Derneği (İHD) 2013 yılı hak ihlalleri raporu, Gezi Parkı Direnişi ve sonrasında yaşanan olaylarda hükümetin giderek otoriterleştiğini ortaya koydu. Raporda, 17 Aralık yolsuzluk operasyonları sırasında devletin şeffaf ve hesap verebilen bir devlet olmadığının görüldüğü belirtilerek yargının siyasal iktidarın yanı sıra çeşitli güç odaklarının elinde bir baskı mekanizması gibi kullanıldığı ifade edildi. Bilançoya göre ikisi çocuk 44 kişi yargısız infaza kurban gitti, 4 tiyatro oyunu yasaklandı, 9 kitap toplatıldı. 15 bin 632 internet sitesi engellendi. Gezi Direnişi’nde 9 kişinin yaşamını yitirdiği, 9 bin 564 kişinin yaralandığı, gözaltına alınan 6 bin 977 kişiden 187’sinin tutuklandığı, 3 bin 276 kişinin yargılandığı kaydedildi. Rapora göre cezaevlerinde 33 kişi hayatını kaybetti. 18 kişi faili meçhul saldırılarda öldürüldü. 5 kişi namus cinayeti, 12 kişi de cinsel ve etnik kimliklerine yönelik saldırılarda öldürüldü. 52 kadın intihar etti, 269 kadın öldürüldü, 556 kadın taciz ve tecavüze uğradı. İfade özgürlüğü ile ilgili 483 kişi hakkında 489 dava sonuçlandı. Toplam 1862 yıl 116 gün hapis cezası verildi. #İyikiDoğdunDenizGezmiş Mersin Üniversitesi boykotta ABİDİN YAĞMUR BEYOĞLU’NDAKİ ARAMA KARARI OHAL kararı CANAN COŞKUN MERSİN Mersin Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencileri, 2 günlük ders boykotu başlattı. Mersin Üniversitesi Kız Öğrenci Yurdu’ndaki sorunlara dikkat çekmek isteyen öğrenciler, geçen aralık ayında rektörlük binasını bir süre işgal etmiş, üniversite yönetimi 121 öğrenciye soruşturma açmıştı. Bu kapsamda, o gün işgal eylemini görüntüleyen 12 iletişim fakültesi öğrencisine de soruşturma açılmıştı. İletişim fakültesi öğrencileri, rektörlüğün bu uygulamasına 2 günlük ders boykotu yaparak tepki verdi. İletişim fakültesi önün de bir araya gelen öğrenciler, “Eğitim haktır engellenemez”, “Katil değil Metin’iz, sansürü yeneriz” sloganları atarak Cumhuriyet Meydanı’na yürüdü. Cumhuriyet Meydanı’nda fotoğraf makinelerini yere bırakan öğrenciler adına basın açıklamasını okuyan Nesime Karateke, “12 iletişim fakültesi öğrencisi, görüntü aldıkları ve haber yaptıkları için haklarında soruşturma açılmıştır. Ayrıca olay günü okulda olmayan gazetecilik bölümü öğrencisi iki arkadaşımız da bu hukuksuzluktan nasibini almıştır” dedi. Öğrenciler daha sonra Mersin Üniversitesi giriş kapısına kadar yürüdü. Haber Merkezi Türkiye devrimci hareketinin önderlerinden Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu’nun (THKO) kurucusu, Deniz Gezmiş yaşasaydı 67 yaşında olacaktı. 27 Şubat 1947’de Ankara Ayaş’ta doğan ve 25 yaşındayken dava arkadaşları Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan ile birlikte idam edilen Gezmiş, doğum gününde unutulmadı. Sosyal medya kul lancıları dün Twitter üzerinden #İyikiDoğdunDenizGezmis ve #DenizGezmis etiketlerini kullanarak gönderdikleri mesajlarla Gezmiş’in doğum gününü kutladı. Gezmiş’i sözleri ve onun için yazdıkları şiirleri paylaşan kullanıcılar, kısa bir sürede #İyikiDoğdunDenizGezmiş etiketini Twitter’de “trend topic” (günün en çok konuşulan konusu) haline getirdi. PANEL Kabul Edilişlerinin 90. Yılında Devrim Yasalarımızı Kim Çaldı? Sunuş Orhan KURTULDU Tiyatro Sanatçısı Açılış Konuşması kapkaç içinmiş! Beyoğlu’nda bir ay süreyle kişilerin üzerinde ve eşyalarında arama yapılmasına izin verilen ve itiraz üzerine kaldırılan arama kararının gerekçesi ortaya çıktı. Beyoğlu İlçe Emniyet Müdürlüğü’nün, kapkaç, gasp, hırsızlık ve yankesicilik başta olmak üzere asayiş olayları ile suçun önlenmesi amacı ile 18 yerde 20 Şubat ile 20 Mart tarihleri arasında önleme kararı verilmesini talep ettiği anlaşıldı. Çağdaş Hukukçular Derneği karara itiraz dilekçesinde, önleme arama kararının hukuka ve insan haklarına aykırı olduğunu belirterek kimlerin ve ne aranacağı konusunda kolluğa sınırsız bir yetki verildiği vurgulandı. İstanbul 33. Asliye Ceza Mahkemesi de önleme aramasını kaldırdığı kararında, Beyoğlu Emniyet Müdürlüğü’nün talebinde soyut ifadelerin bulunduğunu kaydetti. Mahkeme tehlikenin oluştuğu tespit edilmeden, herhangi bir delil ve belge ibraz edilmeden verilen kararın yerinde olmaması nedeniyle önleme arama kararını iptal etti. KESK’ten Diyarbakır’da hasta tutuklular eylemi Prof. Dr. Necla ARAT Kadın Araştırmaları Derneği Başkanı Oturum Başkanı 170 tutuklu MAHMUT ORAL Av. Önay ALPAGO Devlet (E) Bakanı Konuşmacılar ölüm sınırında açıklama yapan Uğur Yaman, hasta tutukluların tedavilerinin yapılabilmesi için serbest bırakılmalarını istedi. Yaman “Sağlık ve yaşam hakkı insanın en doğal ve en vazgeçilmez haklarındandır. Bugün itibarıyla 170’i ağır olmak üzere toplam 550 hasta tutsak cezaevlerinin olumsuz koşullarında ölümü beklemektedir. 12 yıllık süre içerisinde 2 bin 300 tutsak cezaevinde yaşamını yitirmiştir. Hükümet buna karşın üzerine düşeni yapmıyorsa insanlık suçu işliyor demektir. KESK olarak insan yaşamına saygılı olan herkesi barışın geleceği adına duyarlı olmaya, hasta tutsaklara sahip çıkmaya çağırıyoruz” diye konuştu. Doç. Dr. Firdevs GÜMÜŞOĞLU Mimar Sinan Ü. Öğretim Üyesi Türker ERTÜRK E.Tuğamiral/Aydınlık Gazetesi Yazarı DİYARBAKIR KESK Diyarbakır Şubeler Platformu, 12 yıllık AKP iktidarında 2 bin 300 hasta tutuklunun yaşamını yitirdiğine dikkat çekerek cezaevlerinde 170 ağır, 550 hasta tutuklu bulunduğunu belirtti. KESK Diyarbakır Şubeler Platformu’nun Ekinciler Caddesi’nde hasta tutuklularla ilgili dün düzenlediği eyleme Barış Anneleri Meclisi üyeleri, BDP il yöneticileri ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri katıldı. “Tutsaklar ölüyor devlet izliyor” pankartı açan eylemciler, “Ölüyorlar! Daha ne kadar sessiz kalacaksınız. Hasta tutsaklara özgürlük” yazılı dövizler taşıdı. Platform adına Prof. Dr. Birgül Ayman GÜLER CHP İzmir Milletvekili Prof. Dr. Zekeriya BEYAZ Marmara Ü. İlahiyat Fak. E. Dekanı 2 Mart 2014 Pazar, 13.oo 17.oo Beşiktaş Belediyesi, Akatlar Kültür Merkezi Zeytinoğlu Cad. No. 8, Etiler (Giriş Serbesttir.) KADIN ARAŞTIRMALARI DERNEĞİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle