05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 ŞUBAT 2014 CUMA 4 HABERLER Gülen’e ‘Ülkenin huzurunu bozma’ diye seslenen Erdoğan, cemaatin eğitim kurumlarını da hedef aldı Zor Dostum Zor PARİS Rus tankları 1968 yazında Çekoslovakya’ya girerlerken Paris’teydim. Doğrusu birkaç ay önce gazeteci olarak gittiğim, Prag’dan sosyalist uygulama açısından, yeni bir dönem başlıyor umuduyla dönmüştüm. Brejnev’in buna müsaade etmeyeceğini ve “Rus imperyası”nın bu girişimi boğacağını düşünememiştim. O günleri hüzünle anıyorum. Herhalde aynı dönemleri hüzünle ananlardan biri de Rusya’nın yeni çarı Vladimir Putin olsa gerek. Çünkü eski dönemler olsaydı. Mo tarh boyunca kendi toprağı gördüğü burnunun dibindeki Ukrayna’da olanlara hoşgörü göstermez, dayanırdı kapıya. Ne var ki artık zamanlar değişmişti. Ukrayna’da meydana gelenler, yalnız bir ülkenin demokrasi ve özgürlük mücadelesinden ibaret olsaydı, çözümler de daha kolay olurdu. Ne var ki Ukrayna toprakları üzerinde meydana gelenler, Avrupa veya daha geniş anlamıyla, Batı ile Rusya arasında, nüfuz mücadelesinden başka bir şey değil. HHH Aslında, Bağımsızlık Meydanı’ndaki direnişleriyle, sandıktan çıkmış diktatör oligark Victor Yanukoviç’i devirenlerin önemli bir bölümü oraya özgürlük ve demokrasi dürtüleriyle akın etmişlerdi. Ama aralarında radikaller ve “nasyonal sosyalistler” de az değildi. Bunların parlamentoda da yüzde 11 oranında temsil edildiklerini, önümüzdeki seçimlerde oylarını daha da arttırmalarının olasılığını da gözden uzak tutmamak gerek. Velhasıl hangi cepheye baksanız ilginç görüntülerle karşılaşıyor ve fark ediyorsunuz ki kimse uzaktan göründüğü kadar masum değil. Victor Yanukoviç, gırtlağına kadar yolsuzluğa batmış, görkemli yaşamıyla ekonomik bunalımın batağında yaşayan Ukraynalıların tepkisini çeken bir oligark. Peki, o öyle de yıllardır hapiste yatan orada sağlığını yitiren ve çoğu kişi tarafından bir özgürlük kahramanı olarak görülen Yuliya Timoşenko ne? Onun da kendi yönetiminde gırtlağına kadar yolsuzluğa battığı, gaz satışından yasadışı gelir sağladığı herkes tarafından bilinen bir gerçek değil mi? Ukrayna tümüyle yolsuzluk batağı içinde çırpınan bir ülke. 1991 sonunda, bazı randevuların ayarlanması için aracılığını istediğim kişiler beni uyarmışlardı. Kiev’de rüşvetin açamayacağı kapı yoktur. 45 milyonluk ülke yolsuzluğun da etkisiyle şu anda ekonomik bunalımın tam ortasında iflasın kıyısındadır. HHH Ekonomik bunalım, halkın alıştığı yolsuzluğa daha fazla tepki göstermesine neden olmuştur. Bu durumdan siyasetçilerin çıkarmaları gereken önemli bir ders var. O da ekonomik büyüme ortamında fazla umursanmayan yolsuzluklara tepkilerin bunalım dönemlerinde artmasıdır. Ekonomik bunalım yolsuzluğa tepkiyi arttırıyor, yolsuzluk da ekonomik bunalımı tetikliyor. Bugün başka ülkelerde olduğu gibi Ukrayna’da görülen de budur. Ukrayna’nın içinde bulunduğu durumda, iki yılda 335 milyar dolara ihtiyacı vardır. Ukraynaların umut kapısı olarak baktıkları, AB’nin ise bu miktarı tek başına bulması imkânsız. Şimdi Rusya ve ABD’nin de katılacağı bir konsorsiyum oluşturmaya çalışılıyor. İşin ilginci, Yanukoviç’in gitmesine neden olan AB ile müzakerelerin de umut edilen sonucu vermesi ve Ukrayna’nın birliğe üye olması da imkânsızdır. Ukrayna, AB ile NATO’ya ortak olmak istemekte, Kiev’deki çoğunluk Batı ülkeleri ve kurumlarıyla bütünleşmeyi bir kurtuluş olarak görmektedir. Oysa, Moskova, Ukrayna’yı kendi güvenlik çemberinin en önemli unsuru olarak kabul etmektedir. Moskova, Kiev’deki Batı yanlısı gelişmeleri durduramadığı takdirde, ülkenin er ya da geç bölünmesi mukadderdir. Ukrayna, türdeş bir topluluk değil. Ülkenin doğusunda anadili Rusça olan ve Kiev’deki akımlara karşı koymaya kararlı bir nüfus var. En nevraljik bölge, Kırım’da ise nüfusun yüzde 60’ı Rus kökenlilerden oluşuyor. Bir bölünme halinde Kırım bölgesinin de Kiev’den kopacağı kesin. Zaten Moskova, Kırım’da aykırı akımların gelişmesine izin vermeyeceğini çeşitli kereler açıkladı. Kısacası Ukrayna’da her şey ilk bakşta görüldüğünden daha karmaşık ve daha zor. ‘O dershaneleri bırakın’ SERGÜL CANIGÜR BURDUR Türkiye’yi sarsan 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun olduğu gün oğlu Bilal Erdoğan ile yaptığı iddia edilen telefon görüşmesinin kayıtları gündeme bomba gibi düşen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Fethullah Gülen’e sert çıktı. Kasetlerin montaj olduğunu iddia eden Erdoğan, “Ey hoca, eğer bir yanlışın yoksa Pensilvanya’da durma. Senin vatanın Türkiye ise buyur Türkiye’ye, vatanına gel. Siyaset de yapacaksan çık meydanlarda siyaset yap, ama bu ülkeyi karıştırma, huzurunu bozma. Ulusal güvenliğimizi tehdide yönelik birçok provokatif eylemlerin içinde bulunma” dedi. Erdoğan’ın Burdur mitingi öncesi kentteki kamu binalarına AKP ve Erdoğan posterleri asılırken, Cumhuriyet Meydanı’ndaki miting alanına Saidi Nursi’nin resmi ve Risalei Nur’da yer alan “Hükümet içindeki hükümetin zararı görüldü” yazılı afişler asılması dikkat çekti. 1960 darbesinin ardından Eskişehir Örfi İdari Kumandanlığı tarafından dağıtıldığı iddia edilen, “Ankara’daki bütün hükümet erkânı ve Demokrat Parti başkanları, 12 uçak dolusu altın, mücevherat ve para ile yabancı memlekete kaçarken yakalanmışlardır” yazılı belgeleri halka gösteren Erdoğan, oğlu Bilal Erdoğan ile yaptığı telefon görüşmelerinin kamuoyuna yansımasıyla ilgili CHP ve Fethullah Gülen’i suçladı. Erdoğan, “Şimdi bu hocayla, CHP genel müdürü, el ele kol kola Türkiye’yi kaosa sürüklemenin gayretindeler. Bu mücadele artık bir istiklal mücadelesidir” dedi. Binlerce kişinin cemaat tarafından dinlendiğini belirten Erdoğan, “Benim ülkemin en Erdoğan dün Burdur ve Uşak’ta konuştu. mahrem bilgileri başka ülkelerin adına çalışan casuslar tarafından dinleniyor ve servis ediliyor. Benim yanıma polis olarak gelen, bizim yetiştirdiğimiz emniyet amiri, komiseri benim ofisimin en mahrem yerine böcek yerleştiriyor ve beni dinliyor. ‘Sen hükümetsin, kontrol et’ diyorlar. Casusluk denilen bir olay var. Adam yargıda, poliste yapılanmış. Yakaladık, tespit ettik, yargı sürecini başlattık” diye konuştu. Hükümete yönelik yolsuzluk protestolarıyla ilgili eylemlere de değinen Erdoğan, “Ey sokağa çıkan gençler, bu paralel yapının tuzağına düşmeyin. Sosyal medya bir haber yapmış. Ben yoğun bakımdaymışım. İşte yoğun bakımdan buraya geldim. Dün MGK’den çıktım, hemen yoğun bakıma soktular” dedi. Burdur programının ardından Uşak’a geçen Erdoğan mitingdeki konuşmasında Gülen cemaatini sert sözlerle eleştirirken şunları söyledi: “Bırakın bunların dershanelerini filan, bırakın bunların okullarını filan. Bize devletin okulları yeter deyin. Hafta sonlarında anne baba eğer yavrusuna takviye istiyorsa, takviye dersler vereceğiz. Ücretsiz olacak. Öğretmenlerimiz bedellerini alacaklar. Özel okula gidiyor para veriyor, bir de dershaneye gidiyor yine para veriyor. Bu nasıl iştir? Hep money money money (para, para, para). Artık bu oyunu bozmaya mecburuz” dedi. Çelik: Kas spazmı var ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP’nin eski milletvekili Feyzi Başaran, Twitter üzerinden Başbakan Tayyip Erdoğan’ın hastalığı nedeniyle yoğun bakımda olduğunu ileri sürünce Ankara’da kısa süreli telaş yaşandı. İşbaşaran, Twitter’daki hesabından önce Başbakan Erdoğan’ın yoğun bakımda olduğunu duyurdu. “Başbakan yoğun bakımda... Yanlış bilgi olsun isterim... Yaşadıkları çok ağır...” dedi. Ancak Başbakanlık kaynakları İşbaşaran’ın ifadelerinin gerçeği yansıtmadığını ifade etti. AKP’nin hekim milletvekillerinden, Erdoğan’ın sağlık ekibinin başında bulunan Cevdet Erdöl de çok geçmeden haberi yalanladı. Başaran daha sonra iddiasından geri adım attı. AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, İşbaşaran’a “Türkçemizde güzel bir atasözü var. Diyorki: ‘Atın ölümü, itin bayramıdır.’ At ölecek ki it bayram etsin. Şimdi ısrarla Sayın Başbakan’ın sağlığı üzerinden birileri spekülasyon yapmaya çalışıyor” diye yanıt verdi. Çelik, önceki gün Erdoğan’la konuştuğunu belirterek “Sırtında bir şey varmış hatta sordum ‘İnşallah bel fıtığı değildir’ diye. Bir kas spazmı gibi bir şey var. Dün biraz terapi ile bugün, programlarına yine gitti” dedi. CHP’li vekilin kızına gözaltı Erdoğan’ın Burdur mitingi öncesi “Bu topraklarda Mustafa Kemal yenilmez” pankartı açan 12 TGB üyesi gözaltına alındı. Uşak’ta ise eylem yapacakları şüphesiyle aralarında CHP Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ın kızı lise öğrencisi G.Y’nin de olduğu TGB’liler gözaltına alındı. Yılmaz, “Başbakan’ın ve Bakan’ların çocukları hakkında yolsuzluk iddiaları engellenirken diğer yurttaşların anayasal hakları ortadan kaldırılıyor” diye tepki gösterdi AFİŞ SANSÜRÜ İÇİN SUÇ DUYURUSU ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP, afişlerinin sansürlenmesiyle ilgili olarak Başbakan Tayyip Erdoğan, Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek ve Erdoğan’ın danışmanı Mustafa Varank hakkında suç duyurusunda bulundu. Melih Gökçek’in “Cumhuriyet Halk Partisi’nin afişlerini asmayı engellemişim. Suça bak, suça. Şeref midir, suç mudur siz karar vereceksiniz” sözlerine de dikkat çeken CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran suç duyurusunda, CHP afişlerinin asılmasını keyfi olarak engelleyenlerin TCK’nin “görevi kötüye kullanmak” suçunu düzenleyen 257. maddesi uyarınca 1 yıldan 3 yıla kadar hapisle cezalandırılması istendiğini belirtti. ‘Cemaatle kasetim çıksın bırakırım’ CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan’ın ‘cemaatle kol kola’ iddiasını yanıtladı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’nin cemaatle işbirliği içinde olduğu eleştirilerine “Cemaatle kasetim çıksın istifa ederim” diye yanıt verdi. Ses kayıtlarında cemaatin suçlandığını belirten Kılıçdaroğlu, 4 bakanın Rıza Sarraf’la ilişkisi olduğunu anımsatarak “Devletin sırlarını Sarraf’a teslim etmediğini kim biliyor? Neden getirip cemaate bağlıyorlar” diye sordu. Bakanların istifa etmesine karşın Başbakan’ın hâlâ koltuğunda oturduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, “4 bakan daha onurlu çıktı” diye konuştu. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “Aykırı Sorular” programına konuk oldu. Kılıçdaroğlu, Enver Aysever’in gündeme ve yerel seçimlere ilişkin sorularını yanıtladı. Baykal’ın kaseti ile Erdoğan’ın kaseti farklı: 2 olay arasında dağlar kadar fark var. Biri tümüyle özel yaşamla ilgili. Faili de Erdoğan’dır, onun bilgisi dahilinde gerçekleşen bir olaydır. Çünkü kendisi failin bulunması için MİT’e talimat verdi ama bulunmadı. Bugünküler ise bir hırsızlığı anlatıyor. Hükümetin ve bakanın Türkiye’yi nasıl soydukları anlatılıyor. Bunların doğruları bizim açımızdan kesinleşti. Kendisi de “Kriptoluları da dinlemişler” diye itiraf etti. Bugüne kadar dünya kadar ses kaydı yayımlandı. Kimse yalan yanlış demedi. İlk kez oğluyla olandan sonra inkâr etmeye başladı. Neden cemaate bağlıyorlar?: Cemaatle ilgilimiz, ilişkimiz, özel sohbetimiz, görüşmemiz yok. Cemaat, gazetelerde yazan, bildiğim cemaat. Ben hiçbir zaman “Siz ne istediniz de biz vermedik” demedim. Cemaatle kasetim çıksın istifa ederim. “Yolsuzlukları ortaya çıkardınız” diye, 17 Aralık’tan sonra onları düşman belledi. Senin bakanına 700 binlik saati kim verdi, Rıza Sarraf. Kim bu adam? 4 bakanı teslim aldı, 4 bakana rüşvet verdi. 4 bakandan birisine “MİT bizi takip mi ediyor” diye soruyor. Diğeri “Emin ol bi şey yok, ben senin önüne yatarım” diyor. Bunun Türkçesi, “Ben bakan olduğum sürece senin kılına kimse dokunamaz”dır. Devletin sırlarını Sarraf’a teslim etmediğini kim biliyor? Neden getirip cemaate bağlıyorlar, bu ülkenin kendi iç dinamikleri yok mu? AKP seçimde büyük oy kaybedecek: Seçimde AKP’nin büyük oy kaybedeceğini düşünüyorum. Bizim bir anketimiz, çalışmamız yok. Geçmişe göre daha iyi olmayı istiyoruz, her alanda çalışıyoruz. Halkın Sayıştay raporlarını Meclis’ten kaçıran bir iktidara sorması gerekir. Halk detayı bilmek zorunda. Bu ülkenin aydınlarına görev düşüyor. Halkı aydınlatacak olan odur. Aydın kendisini iktidara kiralamışsa, o sorumluluğun altında ezilir. Yandaş kanallar da var. Bunlardan bazıları hâlâ yolsuzluk olmadığına inanıyor. Üç büyük ili alacağız: İzmir’i kaybetme olasılığımız yok. Binali Yıldırım bütün müteaahitlerini oraya yığmış. Parayla İzmir’i satın alacaklarını zannediyor. İstanbul’u da alacağız. Elimizde anketler var. Ankara’da da çok iyi durumdayız. Hayalin ötesinde gerçek olarak ortaya çıkacak. Barış süreci için adım atarız: Biz inanç üzerinden siyaset yapmayız. Kimliği, inancı ne olursa olsun, kimliğinden ötürü bir sorunla karşılaşan beni bulsun. Her kişinin hayatı değerlidir, terörü istemeyiz. Bunun önündeki engelin kaldırılmasını isteriz. İktidar olursak, çözüm için adım atarız. Biz 17 maddelik Özgürlük ve Demokrasi Bildirgesi yayımladık. BAHÇELİ’DEN ‘ALO FATİH’ GÖNDERMESİ Yurt Haberleri Servisi MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin Antalya’nın Manavgat İlçesi Belediyesi başkan adayı Raşit Doğan Enhoş’un proje tanıtım toplantısına katıldı. Başbakan Erdoğan’ın Habertürk TV yetkilisi Fatih Saraç’ı arayarak “Bahçeli’nin konuşmasına ait altyazı bandının kaldırılması” talimatı vermesine göndermede bulunan Bahçeli, “Önümüzdeki günler itibarıyla gecemizi gündüzümüze katacağız, her Antalyalıya ulaşacağız, her ilçede çalışacağız. Bugün çok mutluyuz, hele Manavgat’a bir girişimiz oldu ki eğer bunları televizyonlar verir de, ‘Alo’ kesintisine uğramazsa Antalya bizim” dedi. programının ardından dün Çorum’a gitti. Ankara’da polis kurşunuyla öldürülen Ethem Sarısülük’ün babası Muzaffer Sarısülük de Balbay’ı karşılayanlar arasındaydı. ETHEM SARISÜLÜK’ÜN BABASI KARŞILADI Balbay, Amasya’daki ‘Sülale devri bitecek’ MEHMET MENEKŞE AMASYA – CHP İzmir Milletvekili ve gazetemiz yazarı Mustafa Balbay, “Osmanlı’da Lale Devri vardı, bunlarda da sülale devri var. Osmanlı’nın Lale Devri uzun sürmedi ise bunların da sülale devri uzun sürmeyecek” dedi. Balbay, CHP Amasya merkez İlçe Başkanlığı’nın düzenlediği “Özgürlük ve Demokrasi” konulu panele konuşmacı olarak katıldı. Amasyalıların yoğun ilgisi ve sevgi gösterileri karşısında duygulanan Balbay, gözyaşlarını tutamadı. Konuşmasına “Merhaba özgürlük” diye başlayan Balbay, “Benim özgürlüğüm sizlersiniz. Benim için özgürlük sizlere kavuşmak demektir” dedi. Yeniden yargılama tartışmalarına da değinen Balbay, “Kokmuş aşın tabağını değiştirseniz ne değişir? Özgürlüğüm yarımdır. Tüm yurtseverler serbest kaldığı gün ancak kendimi özgür hissedeceğim” diye konuştu. Herkesi AKP iktidarına karşı birleşmeye çağıran Balbay, sözlerini şöyle sürdürdü: “Eskiden faili meçhuller vardı bugün faili meşhur cinayetler var. Ethem Sarısülük’ü katledenler yargılanamıyor. Daha güzel bir Türkiye için, halk iktidarı için birleşmek zorundayız.” Kendilerini ‘ülkücü’ olarak tanıtan binlerce kişi, BDP’lilerin Urla’ya girmesini istemedi Erbakan, mezarı başında anıldı Urla’da yine gerginlik EMRE DÖKER URLA Urla’da geçen hafta sonu Halkların Demokratik Partisi (HDP) seçim bürosu açılışında yaşanan olayların ardından dün de Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) üyelerinin ilçeye yapmak istediği ziyaret, gerginliğe neden oldu. Kendilerini “ülkücü” olarak tanıtan binlerce kişinin tepkisi üzerine BDP heyeti ilçe girişinde polis tarafından saatlerce tutuldu. Heyeti temsilen küçük bir grubun kent merkezinde yaptığı basın açıklamasının ardından da olaylar çıktı. BDP’liler, 2 otobüs ve özel araçlarla dün öğle saatlerinde ilçeye geldi. Ancak binlerce kişinin kent merkezinde toplanması nedeniyle polis, BDP’lileri, ilçe girişinde durdurdu. Kent merkezindeki kitle polisin 4 saat süren çağrılarına karşın dağılmazken BDP’lileri ilçeye sokmayacaklarını açıkladı. Bu saatler içinde Urla Belediye Başkanı Selçuk Karaosmanoğlu da belediye hoparlöründen halkı sakin olmaya çağır İstanbul Haber Servisi Eski başbakanlardan Prof. Dr. Necmettin Erbakan, vefatının 3. yılında anıldı. Erbakan için Zeytinburnu Merkez Efendi Kabristanı’nda düzenlenen anma törenine, Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Mustafa Kamalak, SP Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Yasin Hatipoğlu da katıldı. Erbakan’ın mezarı başındaki anmaya orada bulunan bir kedi damgasını vurdu. Anma sırasında Kuranıkerim okunurken mezar üzerine çıkan bir kedi, önce Kuran okuyan hocanın önünde durdu. Ardından Yasin Hatipoğlu’nun omzuna tırmanan kedi, şaşkın bakışlar arasında oradan uzaklaştırıldı. dı. Daha sonra BDP’liler adına 5 kişinin meydana gelerek açıklama yapmasına izin verildi. Bu sırada meydanın çevresinde bekleyen kalabalık, İstiklal Marşı’nı okudu. PKK karşıtı sloganlar atan grup, “Burası Urla burdan çıkış yok”, “Ya Allah bismillah Allahu ekber”, sloganları attı. BDP’li ve HDP’lilerin alandan ayrılmasının ardından gerginlik devam etti. Gruptan kimileri alanda asılı olan HDP bayraklarını yakarken bir bölümü de HDP Urla Seçim Bürosu’na saldırmaya çalıştı. Çevik kuvvet de gaz bombası ve coplarla olaya müdahale etti. BDP’liler de dönüş yolundaki Güzelbahçe’de çok sayıda binaya taşlarla saldırdı. İçinde 2 astsubay ve 1 uzman çavuşun bulunduğu kamyona da taş ve sopalarla saldıran gruptakiler, kamyondaki askerleri çıkarmaya çalıştı. Bu sırada gruba tepki gösteren bir kişiyi de darp etti. Askerler kamyonu kalabalığın arasından çıkarmayı başararak hastaneye gitti. Hafif yaralanan askerler tedavilerinin ardından taburcu edildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle