29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 ARALIK 2014 PAZARTESİ 6 HABERLER Yüksekova diken üstünde. Halk güvenlik güçlerinin halkı kışkırttığını söylüyor Panzerler marş çalıyor YÜKSEKOVA HakkÓAri’nin Yüksekova ilçesindeki gerginlik, geçen yıl çatışmalarda öldürülen PKK’liler için yapılan mezarlığın güvenlik güçleri tarafından tahrip edilmesiyle başladı. 67 Aralık’ta ilçede yaşanan çatışmalarda Mehmet Reşit İşbilir, yeğeni Veysel İşbilir ve Bemal Tokçu öldü. Sık sık polis ve göstericilerin karşı karşıya geldiği ilçede 26 Ekim’de 3 askerin yüzleri maskeli kişilerce sokak ortasında başlarından vurularak şehit edilmesinin ardından, son bir ayda 4 kişi de şüpheli şekilde öldürüldü. Cinayetleri “çözüm sürecine karşı provokasyon” olarak nitelendiren Yüksekovalılar, güvenlik güçlerinin de tutumunu eleştiriyor. Kaymakam İbrahim Çenet ve diğer yetkilerle ise tüm taleplerimize karşın görüşemiyoruz. Cumartesi günü 1 kişinin öldüğü 1 kişinin yaralandığı olaylardan önce konuştuğumuz yerel yöneticiler, Yüksekovalılar, yaşananları şöyle anlatıyor. MAHMUT ORAL ‘Savaşla büyüyen çocuklar’ l Yüksekova Çetesi’nin 1990’lı yıllarda katlettiği Yüksekova’nın önemli işadamlarından Abdullah Canan’ın oğlu İHD Hakkâri Şubesi Denetleme Kurulu üyesi Tayyüp Canan, Yüksekova gençliğinin içinde yaşadığı sıkıntılara ve uzun süren çatışma koşullarına dikkat çekiyor. “Savaşlarla büyüyen çocuklar çok tehlikeli olur” diyen Canan, şunları anlatıyor: “Bu bölge gençliğinin gözleri önünde kapılar kırılarak evlere çamurlu potinlerle girilerek analar babalar gözaltına alındı. Babalar, sadece iç çamaşırlarıyla bekletilerek çocuklarının gözleri önünde itibarsızlaştırılmak istendi. Böyle bir nesil geliyor. Devlet eğer şu anda etkili olan siyaset yapıcı nesil ile görüşüp sorunu çözmez ise gelecek nesillerle görüşme şansı olmayacaktır. Bugünün gençliği beni, ‘Senin baban öldürüldü neden onu (cinayettte adı geçen Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul) öldürüp intikamını almıyorsun?’ diye eleştiriyor. Şimdiki gençlik sırf arkadaşı gözaltına alındığı için dağa çıkabiliyor. Çok tehlikeli bir gençlik yetişiyor.” yerek başlıyor söze. İlçede bin kadar kayıtlı esnafın üçte birinin SGK primlerini bile ödeyemediğini belirtiyor. Olayların esnafı çok tedirgin ettiğini, işlerini aksattığını da vurgulayan Sarı, “Ama esnaf o yüzünü poşuyla kapatan çocuğun yüzündeki bağı indirmekten çekiniyor. Çünkü kendi çocuğu çıkma olasılığı var. Bu nedenle de görmezden geliyor. 67 Ekim olaylarından sonra hiçbir şeye tahammül edemeyen bir polis ve onun karşısında yine hiçbir şeye tahammül edemeyen bir gençlik çıktı ortaya. Esnaf çaresiz, çekler dönüyor, senetler protesto ediliyor. Esnaf kredibilite sorunu yaşıyor” diyor. 17 yaşındaki R.Ö. toprağa verildi Milletin Kendi Diline Dönmesine Küfredenler Bir bakalım önce: İmam hatip okullarında Arapça zorunlu ders yapıldı... İngilizce gibi yani... Bir imam hatip hocası hatta öğrencilere okulda Türkçe konuşmayı da yasakladı mı, evet, “Türkçe konuşmazlarsa Arapçayı daha iyi öğrenirler” gerekçesiydi. Türban liselerde. ortaokullarda serbest bırakıldı mı... Tayyip’in oğlu Bilal, Milli Eğitim’i perde arkasından yönetmeye başladı mı, Milli Eğitim yetkilileriyle özel toplantılar yapmaya başladı mı... Okullarda kızerkek ayrımı gündeme geldi mi... Geldik “Erdoğan İslami Eğitim Şurası”na... Bütün bunlar ve üstüne üstlük okulöncesi çocuklara bile diniKuran eğitimi gündeme geldi mi... ‘Erdoğan İslami Eğitim Şurası’ tüm eğitimi dinselleştirme önerilerini bir bir aldı mı... Şura denen ucube toplantı, İmam Hatipliler Derneği ile Erdoğan’ın oğlunun oyuncağıdır. Ne kadar dinciköktendinci, cihatçı, şeriatçı varsa, hepsi bir araya geldi ve bu yıl hangi şeriatçı eğitim kararlarına imza atacağız diye oylama yaptılar; gayri milli bir meclistir. Pedagoji ile, eğitim ve kalitesi ile, Türkiye neden eğitimde yerlerde sürünüyor gerçekleriyle, bilimsel eğitim ve ülke kalkınmasıyla zerre kadar ilişkisi olmayan, kafayı eğitimi dincileştirmeye takmışların toplantısıdır... Tamamen RTE ve adamlarının tezgâhıdır. Bakan Nabi Avcı, RTE’nin eğitimdeki cihazıdır. Şura adı verilen toplantıda oylanan dincileşme “önerileri”, güya “hükümete gelen talep” yaftası altında, RTE+Avcı tarafından daha önce tezgâhlanmış kararlardır. Orada yapılan bütün oylamalar, hükümetle bir danışıklı dövüştür... Avcı, toplumdan gelecek tepkiye göre bunları uygulamaya koyacak, yarı koyacak, az koyacak veya kısmi koyacak/koymayacaktır... Adının önünde profesör yazar, ama dünyada eğitimin nerede gittiği ile, eğitim / kalkınma / bilim ve sanayileşmeyle ilgisi olmayan, bir kara cehalet rolünü benimsemiştir. ‘ Yüksekova Belediye Başkanı Ruken Yetişkin, “Yüksekova için açıkçası biz ‘İmdat’ diyoruz, çünkü 12 Eylül dönemini andırıyor” sözleri, ilçede yaşanan gerilimin dozuna işaret ediyor. Yetişkin “Yüksekova’da son üç ayda gerilim 67 Ekim ile birlikte tırmandı. İlçede 3 askerin öldürülmesi ile de doruğa çıktı. Zaten bir süreç varken 3 silahsız insanın öldürülmesinden insanlar rahatsız olmuştur” diyor. Geçen günlerde, 22 yaşındaki Barış G.’nin başından vurularak, ayaklarından bağlanmış olarak bir gölette bulunduğu ilçede son dönemde yaşanan cinayetlere dikkat çeken Yetişkin, “Bir hacı öldürüldü mesela, ilçede herkes tarafından seviliyordu. Biz kaymakama polis şiddetini ve diğer endişelerimizi, durumu anlattık. Önceki kaymakamla daha çok konuşabiliyor, fikir alışverişinde bulunuyorduk. Ama yeni gelen kaymakamla, olaylar böyle giderse herhalde artık konuşamayacağız. Çünkü ben burada bir katliam yaşanmasından korkuyorum. Bingöl’de 33 silahsız askerin öldürülmesi gibi karanlık güçler mi devrede? Her gün evden çıkarken ‘acaba eve döner miyim?’ diye düşünüyorum. Bu camdan bakıp dakika başı onlarca panzerin gelip geçtiğini görünce ne demek istediğimi anlardınız. Gecenin saat 9’unda benim evimin önünden ‘Ölürüm Türkiyem’ şarkısı eşliğinde panzerin geçmesi hiç doğal değil bence” diye konuştu. Başkan Yetişkin, Yüksekova’ya bağlı 183 köyden sadece 59’unda yaşamın devam ettiğini, diğer köylerin tamamen boşaldığına dikkat çekerken, tarım ve hayvancılığın bittiğini, köylerde tutunamayan insanların ilçeye taşınmak zorunda kaldığını vurguluyor. Yüksekova Esnaf ve Sanatkârları Odası Başkanı İrfan Sarı da “Durum iyi değil” di Katliamdan korkuyorum’ Yargısız infaz iddiası Hakkâri’nin Yüksekova ilçesinde önceki gün çıkan olaylarda boynundan vurularak yaşamını yitiren 17 yaşındaki R.Ö’nün cenazesi toprağa verildi. R.Ö’nün cenazesi Malatya Adli Tıp Kurumu’ndaki otopsinin ardından dün öğleden sonra Yüksekova’ya getirildi. İlçe girişinde kalabalık bir grup tarafından karşılanan cenaze, Akalın köyünde toprağa verildi. Cenazenin ardından Hakkâri kent merkezinde yüzü maskeli bir grup Atatürk heykeli ve Şenler kavşağında bekleyen polis zırhlı araçlarına, taş ve havai fişeklerle saldırdı. Polis de göstericilere TOMA’lardan basınçlı su sıkarak ve gaz bombası ile müdahale etti. Kent merkezinde yaklaşık 20 dakika süren olaylar nedeniyle esnaf kepenk kapatırken, atılan gazlardan sokakta bulunan yurttaşlar da etkilendi. Olaylarla ilgili 3 kişi gözaltına alındı. Polis, R.Ö.’nün ölümüyle ilgili güvenlik kamerası görüntülerini toplarken Yüksekova Belediyesi Eğitim Destekevi’nin güvenlik kamerasının hard disklerine el koydu, 5 kişi de gözaltına alındı. R.Ö’nün iki yıl önce gösteriler nedeniyle bir hafta tutuklu kaldığı, yargılamasının sürdüğü, babası Mustafa Özdel’in de halen cezaevinde olduğu öğrenildi. gidip çatışmaya girmesi mümkün değil” dedi. Çocuğun ailesinin çok ciddi iddiaları bulunduğunu kaydeden Canan “Ailesi diyor ki, çocuk öldürülmeden önce polis tarafından yakalanmış. O sırada o çocukla beraber olan çocuklar, o gözaltına alındığında ‘R.. gözaltına alındı, yakalandı’ diye bağırarak oradan kaçmışlar. O çocuklar oradan kaçtıktan sonra oradan cenazesi çıkıyor. Bu yargısız infaz iddiasıdır” diye konuştu. HDP Hakkâri Eş Başkanları; Musa Çiftçi ile Rahmi Temel, Hakkari il Genel Meclis Başkanı Lokman Özdemir, DTK Hakkâri Delegesi Hatice İdem, DBP Kadın Meclisinden Sinem Duran, konuyla ilgili basın açıklaması yaptı. DBP İl Eş Başkanı Çiftçi, “polis 17 yaşındaki bir gencimizi sokak ortasında infaz etmiştir. Yeni çıkardıkları yasanın bundan sonra nasıl yürürlüğe konulacağının da bir göstergesidir” dedi. HDP Merkez Yürütme Kurulu da yazılı bir açıklama yaptı. “Görgü tanıklarının anlatımına göre, R. evine 100 metre uzaklıktaki tepedeki özel harekât timleri tarafından hedef alınarak vuruldu” denildi. Açıklamada, “Sivilleri hedef alan girişimlerin halkın duygularında nasıl bir kırılma yaratacağını ve bunun sonuçlarının ne olacağını hükümetin iyi hesap etmesi gerekir. İçişleri Bakanı’nı göreve çağırıyoruz. Olayı kapatma çabasına giren Hakkâri Valisi ve Emniyet Müdürü ile sorumlular görevden alınmalı” dedi. Bu arada Hakkari Emniyet Müdürlüğü dün gece R.Ö.’ye ait olduğunu iddia ettiği bazı MOBESE görüntülerini basına dağıttı. Görüntülerde yol kenarındaki kömür torbalarının arkasında gizlenen yüzü maskeli bir kişinin silahla polise ateş açtığı yer aldı. ‘ özümü içselleştiremeyen bürokratlar’ İHD Hakkâri Şube Başkanı avukat İsmail Akbulut, Hakkari ve özel olarak da Yüksekova’da “çözüm sürecini içselleştiremeyen” bürokratların görev yaptığını söyledi. Kürt sorununun demokrasi çerçevesinde çözülmesini istemeyen bir çevrenin sürekli provokasyon peşinde olduğunu dile getiren Akbulut “Süreci bozacak olan PKK de olsa halk yine tepki gösterecektir. Kobani eylemlerinde hükümet sadece ‘vandallık’ söylemine takıldı ardından da ‘kamu düzeni’ demekten öteye geçmedi. Eğer çözüm süreci yürütülüyorsa bu karakollar neden yapılıyor, bu güvenlik yolları neden inşa ediliyor? Eskiden gece giden askeri sevkiyatlar neden artık gündüz yapılmaya başladı?” diyor. Ç Bu Birinci perde... İkinci Perdeyi Açıyorum... İkinci perdede Osmanlıca vardır. Çünkü aynı tayfa, Osmanlıcayı zorunlu ders olarak eğitime kakalama peşindedir. Bunların hiçbiri “Çocuklar Osmanlıcayı öğrenebilirler mi, öğrenseler de ne olacak, toplumda, dünyada karşılığı var mı” sorusunu sormazlar, o toplantıda bunu öneren ve kabul edenlerin beyinleri bu kadar çalışır. Bir AKP’li kadın akademisyen de “mezar taşlarımızı çocuklarımız okuyabilecekler” demez mi... Ancak bir çüşşşşşş diyebilirim... “Herkes Osmanlıca öğrenecek” demenin toplumdaki karşılığı, “herkesi Osmanlı mezar taşları araştırıcısı ve okuyucusu yapacağız”dır... Veya “herkes Osmanlı arşivleri araştırıcısı olacak”, demektir. Bu kadar zekâ geriliği, cehaletle bile mümkün olamaz. Durun, bu cehaletin sadece dincilikle ilgisi yok... Okumuş, aydın kılıklı olmakla, ama mutlaka Genç Cumhuriyet düşmanı olmakla yoğun ilgisi var. Bunlardan birisi ve benzerleri şöyle diyor: Alfabe değiştirilerek Türkiye bir gecede dilsiz bırakıldı. Arşivleri okuyacak kimse kalmadı... Bu kadar cehalet okumakla mümkündür, diye bir hiciv vardır. Şimdi size birkaç rakam vereceğim: “Osmanlı Devleti’nde... basit okuryazarlık oranı bile çok düşük düzeydeydi. 1800 yılında Osmanlı Devleti’nin hiçbir yerinde okuryazar oranı % 5’i geçmemekteydi ve ülke genelinde ortalama okuryazar oranı muhtemelen % 1’di. Tanzimat dönemi sonunda Ahmet Mithat Efendi okuma yazma bilmeyenlerin nüfusun % 9095’i kadar olduğunu, bunların kalemsiz ve dilsiz olduklarını yazmaktaydı...” Oktay Yenal bu gerçekleri ortaya çıkarttı... Milletin konuşma dili Osmanlıca değil, Türkçe idi. Özbeöz Türkçe... Osmanlıca sarayın ve çevresinin diliydi... Osmanlıca; TürkçeArapçaFarsça karışımı bir dildi ve esas kelime türetme Arapça olduğu için de Türkçe sayılamazdı... Osmanlıca öğrenen, Arapçayı da okuyamaz, mesela Kuran’ı da. Osmanlıca, Osmanlı ile resmi dil olarak cehennemin dibini boyladı. Edebiyat fakültelerinde Osmanlıca öğretilir. Osmanlıca kurslar da vardır, arşiv araştırıcısı olacak tarihçi adayları gidiyor öğreniyorlar. Alfabe değişince kimse dilsiz kalmadı. Arşivler de kimsesiz kalmadı... Osmanlıca bilenlerin beyinlerinden Osmanlıca sökülüp alınmadı... Onlar bu dilde okuma yazmayı sürdürdüler... Meraklısı arşivlerde çalıştı. Milletin zaten Osmanlıca ile ilgisi yoktu. Bizim bir Türkçemiz vardı, milletin dili milletin resmi diline dönüştü... Osmanlı bir saray diliydi... Milletin dili değil. Saray yerle bir olup yerine Cumhuriyet gelince, Cumhur’un dili, yani Türkçe, resmi dil oldu. Türkçe, milletin kendi dilini konuşmasının büyük zaferidir. Cumhuriyet budur. Pek çok okumuş cahil, ama âlim pozlarında, Osmanlıca 1928’de zorunlu dil yapılmalıydı diyor. Güya, yapılmamasının nedeni de geçmişin tamamen unutulmasını sağlamakmış. Aklına iyi bir şey gelmiyor, bu Genç Cumhuriyet düşmanlarının... Mesela Türkiye’yi, Türk yurttaşlarını egemen bilim dilinin tez elden bir parçası yapmak ve çağdaş uygarlığa doğru hızla yol almak... gibi. Son bir rakam size: “19231924 eğitimöğretim yılında Türkiye’nin nüfusu 1112 milyondu. Bu nüfusun %10 ve kadınların sadece %3’ü okuryazardır.” Okuryazarlığı olmayan bir millete, hızla yeni alfabe ile kendi dilini okuma yazma öğretilme seferberliğidir, 3 Kasım 1928’in alfabesi. Türkçeye,Türkçe alfabeye geçildi. Millet ve Cumhuriyet düşmanlığı yapma ey okumuş cehalet... Bir not daha: KaçakSaray ile Osmanlı dilinin zaman ayarı, sizce raslantı mıdır? Ya kendi çocuğuysa HDP Hakkâri Milletvekili Esat Canan, Hakkâri Valiliği’nin “adliye lojmanlarına saldırı olduğu ihbarı üzerine bölgeye giden ekiplerle göstericiler arasında çatışma çıktığı” yönündeki açıklamasının doğru olmadığını belirterek “Hastaneden aldığım bilgiye göre çocuk boynundan, şah damarı denilen yerden tek bir kurşunla vurulmuş ve kurşun sırtından çıkmış. Ateşli silahla öldürülmüş yani. Ben çocuğun öldürülmesinden daha önce oradan geçtim. Zaten adliye lojmanlarının bulunduğu yer ve orası polis kontrolünde. O gün de ben oradan geçtiğimde lojmanların çevresinde polis aracı ve polis gördüm. O kadar polisin içinden o çocukların anan: Tek kurşunla boynundan vurulmuş C Hedef alınarak vuruldu Okuryazar Oranı Yüzde 1 9 yaşında bombayla yaralandı Gazın hedefi yine çocuk DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Şırnak’ın Cizre ilçesinde Yurtsever Devrimci Genç Kadın Hareketi (YDGKH) IŞİD’in Kobani’ye yönelik saldırılarını protesto için yürüyüş düzenledi. PKK ve Öcalan lehine slogan atan kalabalığa polis, Eski Belediye Caddesi’nde gaz bombaları ile müdahale etti. Olaylar sırasında 9 yaşındaki A.E, gaz bombasıyla başından yaralandı. A.E, Cizre Devlet Hastanesi’nde tedavi altına alındı. Şırnak Silopi’de de dün gece olaylar çıktı. Eylemcilerin olduğu bölgeye giden zırhlı şortlant aracına göstericiler molotoflarla saldırdı. Molotof zırhlı aracın ön camına isabet etti. Araç hakimiyetini yitirince devrildi. Kazada 2 polis yaralandı. Şırnak’ta 2 polis yaralı Türkçe Milletin Zaferidir ‘Çözümün tek engeli iktidar’ Haber Merkezi Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, “Sayın Abdullah Öcalan, barış ve müzakere sürecinin baş müzakerecisi olarak bütün Türkiye halklarının barış umudunu heba etmemek için elinden geleni yaptı, yapıyor da” dedi. HDP Amasya 1’inci Olağan İl Kongresi’nde konuşan Yüksekdağ, “Gerçek bir siyasi taraf gibi müzakerenin gereğini yerine getireceksiniz, ya da bu halk çözümün nasıl olacağını size gösterecektir. Bizim çözüm gücümüz vardır. Aradaki tek engel sizsiniz, bu siyasi iktidardır. Bütün Türkiye halkları size şu soruyu sorar: Peki, siz ne yapıyorsunuz? Örneğin Sayın Cumhurbaşkanı ne yapıyor? Toplumu germekten, kutuplaştırmaktan başka bir şey yapmıyor” diye konuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle