08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 ARALIK 2014 ÇARŞAMBA 8 n Baştarafı 1. Sayfada HABERLER CÜNEYT ARCAYÜREK GÜNCEL UMUT VE EKMEK MÜCADELESİ YATAĞAN Dün imzalanan devir sözleşmesiyle, aslına bakarsan “babalar gibi” satılan Yatağan Termik Santralı’nın kapısında devasa bir akbaba duruyor. Altında da 3 yıllık taşeron işçi, bu toprağın çocuklarından Serdar Demir. Çevrede barikatlar. Sendika, özelleştirmeyi akbaba pankartıyla anlatmış. “Seni bekliyor” dedim Serdar’a. Delikanlı sustu, başını kaldırıp resme baktı. Öfkeli, sıkkın görünüyordu ama beklemediğim bir cevapla yetindi: “Ben zaten taşerondum abi. Sözleşmeyi imzalamışlar, işsiz kaldık. Artık gelmeyin dediler.” Sustu... Barikatlara, ateşe doğru yürüdü. Santralın kapısında “boyun eğme” pankartının altındaki sendikalı işçiler daha kararlı. Slogan atıyorlar: “Asla teslim olmayacağız.” Hamaset değil, haykırışlar öylesine ete kemiğe bürünmüş, öylesine canlı ki. Büyük bir birlik, mücadele ve kararlılık yansıyor. O sırada “Yatağan işçisinin yanında SERDAR KIZIK burada.” Madenİş’in yiğit direnişçisi, şube başkanı Süleyman Girgin’i bulduk sonunda. Santralın ikinci girişinde işçilerle nöbette. Onun dilinden aktarıyorum: “Halkın malını kaptırmamak için direniyoruz. Senin benim paralarımızla yapılan santralı sermayeye peşkeş çektirmemek için. AKP’nin talanına göz yummamak için, her yıl 300 milyon kâr eden santralın parasıyla kaçak saraylar yapmasınlar diye mücadelemiz.” Vardiyadan çıkan işçiler geçiyor önümden. Ama rotaları evleri değil, direniş... Girgin, hararetle anlatmayı sürdürüyor mücadelelerini. Bir imtihandan geçtiklerini söylüyor: “Kendi sendikam dahil bütün sendikalara sesleniyorum, bu halkın, işci sınıfının imtihanıdır. Demokrasinin, adaletin olmadığı yerde direnmek haktır. Herkesi Gezi Parkı’nda olduğu gibi direnişe, dayanışmaya çağırıyoruz. Biz asla teslim olmayacağız. Bunu yazın, direne direne kazanacağız...” n Baştarafı 1. Sayfada GÜNDEM MUSTAFA BALBAY girişiyoruz ve bu süreçte akla karayı ayırt etmeye zaman kalmıyor. Yüzde 10 barajı hak ihlali mi değil mi; Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvuruları görüşmeye başlayacağı haberi ile, siyasal partiler görüş ayrılıklarıyla tabii yine birbirine düştü. Bir gazeteci yüksek mahkemede bu konuda karar oluştuğu ve kararda barajın yüksek olduğu kanısının egemen olduğunu yazınca, ilgili her çevrede olur olmaz hayır veya evet sesleri yükseldi. Oysa Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın hemen yaptığı açıklamaya göre, ortada ne böyle belirlenmiş yargı vardı ne de yüksek mahkeme konuyu henüz görüşmeye başlamıştı. Kılıç, mahkemede önce başvuruların usul konusunda kabul edilebilirlik müzakeresi yapacaklarını, sonra ya esasa geçeceklerini ya reddeceklerini söylüyor. HHH Usul açısından baraj konusundaki başvuruları görüşmek istemezse mahkeme, partilerin bu konuda birbirine ters düşen görüşmeleriyle tartışmalar yeniden başlayacak. Yani değişen bir şey olmayacak! Ya barajın hak ihlali olduğuna karar verirse... işte o zaman seçimi etkileyecek yeni bir fırtına kopacak. Hele CHP’nin barajı yüzde 3’e indirmeyi önermesi kabul görürse mini minnacık partiler bu yüzdeyi yakaladı mı Meclis’te olacaklar.. bir, iki, üç.. Sayısını bugünden kestirmenin olanaksızlığı ortada ama dört partili Meclis’te olağan sonuçları almakta zorlanıyoruz... Yüzde 3’le Meclis’te uygun özdeyişle Kürt çalar Çingene oynar artık. HHH Yüzde 10 elbette yüksek. Aşağıya çekilmesi elbette zorunlu. Ama Türk siyasal partileri birbirine o kadar uzak ki ya da iktidar partisi 12 Eylül mirası yüksek barajdan o denli memnun ki, kırk yılda bir araya gelip Türkiye gerçeklerine uygun bir baraj yüzdesi saptayamıyorlar. Aslında yüksek mahkemenin alacağı kararı beklemeden partilerin Millet Meclisi’nde bu konuyu ele alıp makul ve makbul bir çözümle halletmeleri gerekir ne hayal ama... burundan kıl aldırmayan RTEAD nerede? Dört ay, dört yıl bir iktidar bahşedilse kendisine, ülkeyi sarsan bütün sorunları çözeceğini ilan eden Kılıçdaroğlu nerede? Bu iki partinin davranışlarıyla siyasal yaşamımız, iki yakası bir türlü bir araya gelemeyenlere benziyor. HHH Genel merkezinin demokratik rejimin temeli olan laikliği yeterince savunamamasını ve AKP’nin sosyal yaşamda, eğitimin her alanında laikliğin ırzına geçen hamlelerini desteklemekteki ayıbını, “aç olanın derdi laiklik değil” diyerek örtmeye çalışıyor. Seçimde olası bir başarıyı AKP hükümetinin hatalarına bağlayarak daha fazla oy alacağı gibi, bir büyük partiye yakışmayan bir senaryoya bağlanmış ve böylece oylarını artıracağını düşünüyor.. Oysa anketler hâlâ CHP’nin iktidar seçeneği olduğu güvencesini halka veremediğini açıklayan rakamlar açıklıyor. Son bir ankete göre AKP oyları düşüyor, amenna... ama CHP oyları da yüzde 26 27.1’de demir atmış, kıpırdamıyor. HHH Ha, bakın Kemal Kılıçdaroğlu’nun hakkını Kemal Kılıçdaroğlu’na verelim. CHP’nin başarısızlığının temelinde, söyledi gibi... “iktidar olmamızı AKP değil kendimiz engelliyoruz” diyor. Elhak doğru! Örneğin, partinin sorumlu kurumlarında görüşüp karar almadan, yardımcısı Sezgin Tanrıkulu’na parti adına Dersim’den özür diletiyor Gitmiş Diyarıbakır’a barış için 12 şart açıklamış. Hapishaneyi müzeye çevirmek, faili meçhul cinayetleri çözmek vs. gibi 12 şart! Elbette bu koşulların bir değeri var, var ama Genel Başkan’ın çözüm süreciyle toplumsal barışın nasıl çözümleneceğini içeren bugüne dek çarpıcı bir açıklamasına rastlamadık. İktidar İmralı’daki terörist başı ile yaptığı pazarlık içerikli görüşmelerden bizi bilgilendirmiyor diyen bir mazerete sığındı. Daha doğrusu çözüm sürecinde olası yanlışlıklar ve hatalarla iktidarı sarsmayı umut eden bir anlayış içinde görünüyor. HHH Uzunca bir süre seçim barajı tartışmalarıyla oyalanır ama daha önemlisi İmralı’nın dayatmalarına boyun eğerek barışa ulaşacağımız umuduyla gelecek yılın şubatına, martına kadar zaman geçirir ve bir de bakarız ki... ...ancak bir arpa boyu yol almışız! yız” pankartıyla komünist gençler geliyor barikatlara. Benim de aklıma, geçen yıl Yatağan’da bir tek AKP’nin olmadığı, sağcısı, solcusu, komünisti, ülkücüsü, HDP’lisi 40 bin kişilik özelleştirme karşıtı miting düşüyor. Gazeteci kimliğiyle dolaşırken, aralarda “ateşli dersler” alıyoruz bu arada. Ali Gider anlatıyor: “Mesele kendi derdimiz, çıkarımız değil. Halkın çıkarını savunuyoruz Yatağan’ı da alan şirket yasaklıyken bile ihale kazanmış EMRE DÖKER İZMİR Yatağan Termik Santralı, ihale yasağı olan firmaya devredildi. Özelleştirme İhalesi Başkanlığı’nın yaptığı ihaleyi kazanan Elsan Elektrik Şirketi, dün itibarıyla işletmeyi kağıt üzerinde devraldı. Elsan, Bereket Grubu’nun bir şirketi olarak dikkat çekiyor. AKP’li bakanların adından övgüyle söz ettiği Bereket Grubu’na, 2012’de Resmi Gazete’de yayınlanan kararla 6 ay boyunca tüm kamu ihalelerinde yasak getirilmişti. Şirket, bu yasağı devam ederken İzmir ve Manisa’nın elektrik dağıtım faaliyetini yürüten Gediz Elektrik ihalesine de katılarak 10 rakibini saf dışı bırakmıştı. Yatağan Termik Santralı’nın ihalesini kazanan Elsan Elektrik, Denizli merkezli Ceyhun Saldanlı’ya ait Bereket Enerji bünyesinde bulunuyor. Bereket Enerji daha önce Aydın, Denizli ve Muğla’nın elektrik dağıtımını yapan Aydem Elektrik Dağıtım’ın özelleştirmesini kazanmıştı. Bereket Grubu, İzmir ve Manisa bölgesine dağıtım yapan Gediz Elektrik ihalesini almasıyla da Ege bölgesinde elektrik dağıtımı yapan tek şirket haline gelmişti. Ancak şirket, Gediz ihalesini kazandığı süreçte, kamu ihalelerinden 6 ay süreyle yasaklıydı. Buna karşın ihaleyi kazanması o dönem AKP’yle olan yakın bağlantılarına bağlanmıştı. Özelleştirme l Sendika Başkanı: Yatağan ihalesini sekiz saat kala duyurmuşlardı ‘Bereket’i ‘Santralı talan ettirip İşçiler Yatağan’ı bir saray daha terk yaptırmayız’ etmiyor OĞUZ YILDIZ YATAĞAN Yatağan Termik Santralı ve kömür işletmesinin özelleştirilmesine karşı eylem yapan enerji ve maden işçilerinin, işyerlerindeki direnişi sürüyor. Santralın ve kömür işletmelerinin giriş ve çıkışını iş makineleriyle kapatan işçiler, önceki geceyi hem çalışarak hem nöbet tutarak geçirdi. İşçiler üretime ara vermedi. Direniş eylemleri, vardiyası biten işçiler tarafından devralındı. Zaman zaman halay eşliğinde türküler söyleyen işçiler, gecenin ilerleyen saatlerine kadar ayakta kaldı. Bazı işçiler, uyumak için nizamiye önündeki yeşil alanı tercih etti. Bazı işçiler de geceyi, direniş çadırında geçirdi. Havanın aydınlanmasıyla enerji ve maden işçileri, Tesİş ve Madenİş sendikalarının getirdiği simit, ekmek, domates, zeytin, peynir ve çay ile kahvaltı yaptı. Burada açıklama yapan Maden İş Sendikası Yatağan Şube Başkanı Süleyman Girgin, “Santralı talan ettirip bir saray daha yaptırmayız” dedi. Direnişi, “Türk işçi sınıfının imtihanı” olarak değerlendiren Girgin, “Hükümetin işçiye ve emekçiye karşı yaptığı baskı ve zulüm ortadadır. İşçisinden emekçisine, gazetecisinden, öğrencisine emekten yana olan herkes bir araya gelip bu mücadeleye destek vereceklerine inanıyoruz. Bunu Haziran direnişi gibi sürdürebilirsek, el ele olursak mücadeleden başarıyla çıkacağız” diye konuştu. Tesİş Sendikası Yatağan Şube Başkanı Fatih Erçelik de, şunları söyledi: “Yatağan’da yaşanan özelleştirme süreci ülkede bir ilktir. Özelleştirmeler 15 gün önceden ihale ilanı ile duyurulur. Bu ise ihale saatine sekiz saat kala duyurulmuş ve hemen ilandan kaldırılmıştır. Alıcı firma buraya gelirse içeriye almamakta kararlıyız. Bizler Yatağan halkı, enerji ve maden işçileri ile direnişimizi sürdüreceğiz. Yapılması gereken ne varsa yapacağız.” Şirket, bu ihaleden önce 7 Mayıs 2012’de Alaşehir M Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nun yaptığı “serbest piyasadan elektrik enerjisi alımı” ihalesini kazanmıştı. Ancak şirket bu ihaleyle ilgili sözleşmeyi imzalamaktan vazgeçmişti. Bu nedenle zor durumda kalan Özelleştirme İdaresi, 29 Mayıs’ta ihaleyi iptal etmek zorunda kalmıştı. Bunun üzerine kurum, Kamu İhale Kanunu’nun 58. maddesine dayanarak, tüm kamu ihalelerinin Bereket Enerji’ye 6 ay süreyle yasaklanması kararı aldırdı. Bereket Enerji’nin aldığı ceza 10 Temmuz 2012’de resmi gazetede yayımlandı. Böylece, Bereket Enerji nedeniyle cezalı konumda bulunan Ceyhan Saldanlı ve yönetimi, 6 aylık ceza süresini doldurmadan, cezanın üzerinden 5 ay 9 gün geçmişken Gediz Elektrik ihalesine girmişti. İhalenin ardından Gediz Elektrik Hisselerinin Bereket Enerji Grubu’na devredilmesi için 5 yıldızlı bir otelde tören gerçekleştirilmişti. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, törende Bereket Enerji ailesinin bir üyesi olduğunu dile getirmişti. Merkezi Denizli’de bulunan 18 yıllık Bereket Grubu, özellikle HES’lere yönelik yatırımları ile dikkat çekiyor. Bereket, ABD’li dev yatırım bankası Goldman Sachs’ın enerji şirketi Cogentrix Energy’nin sahip olduğu 2’si faaliyette 5 HES projesini satın almıştı. 1995’te kurulan Bereket Enerji toplam 630 megavat kurulu güce sahip Yatağan Termik Santralı özelleştirme ihalesini kazanmıştı. İhale 7 Ağustos 2014’te İhale Komisyonu’nca onaylanmıştı. 6 ay yasaklıydı veren bir yorgunluktu. Gezi üzerine söylenmiş sözlerden biri de şudur: İnsan görmeden öğrenebilir ama, görmeden sevemez. Ege coğrafyasını görünce hayran olunacak o kadar çok yeri var ki... Denizle kıyı, kıyıyla ova, ovayla vadi, vadiyle dağ etekleri, dağ etekleriyle zirve birbirini bu kadar güzel tamamlayabilir. Her biri ötekinden daha alımlı bir cennet parçası. Eski Foça ile Yeni Foça arasındaki o kıvrımlı yollarla saklambaç oynayan koylardan kim gözünü alabilir? Çandarlı ile Dikili arasındaki toprak deseni kaç coğrafyada vardır? Tire’den Ödemiş’e giderken her santimi yeşilin tonlarıyla örülü toprağa bakıp insan nasıl olur da kendisini doğanın bir parçası gibi hissetmez? Ödemiş’in o güzelim beldeleri Ovakent, Bademli, Konaklı’da insanların yüzüne vuran bereketi görünce oradan nasıl ayrılabilirsiniz? Dört mevsimi ayrı güzel bu bölgede sonbahardan kışa dönüş, ağaç dallarındaki çıplaklıkla kendisini gösteriyor. Yoksa toprağın yeşili insana dört mevsim hasat duygusu veriyor. Ege’nin zeytinine ve incirine gönderme yapıp; dağlarından yağ, ovalarından bal akar diyenler, az bile demiş... HHH Bu güzelim coğrafyanın Aliağa bölgesi için aynı şeyleri söylemek mümkün değil. Burada bacalar, gri bir hava, göze batacak gibi ufku kapatan duvarlar insanı karşılıyor. Aliağa 1970’li yıllarda ağır sanayi bölgesi ilan edildi. O gün başlayan süreç, bugün dünyanın sadece 5 bölgesinde bulunan gemi söküm tesisleri, her türlü çevre kirliliğine açık fabrikalarla devam ediyor. Bölgeye termik santral yapımına karşı bilinçle direnen insanlar, Özal’ın tartışmasız iktidar sahibi olduğu 1980’lerden beri pes etmiyorlar. Son olarak yapımı düşünülen santral iznini Danıştay iptal etti. Bölgedeki kirlilik ve olumsuz gidiş sadece yol çevresinde görülenlerle sınırlı değil. Ana yoldan sapıp çevre tepelere tırmanınca insanın içini acıtan ağaç kıyımları, sanki gözünüzün önünde birini boğazlıyorlar ürpertisi veriyor. HHH Soma’dan Yatağan’a, Kaz Dağları’ndan Efemçukuru’na, Aliağa’dan Bergama’ya kadar Ege’nin geniş bir bölümünde bugünkü güzellikleri tehdit eden sanayi yatırımları ve maden aramaları söz konusu. Bu girişimleri yapanlar yöre köylüleriyle tamamen duygusal bağlar kurup çevre duyarlılığını da erozyona uğratmaya yönelmiş görünüyorlar. Örneğin; Aliağa’nın Horozgediği köyünde, kanser hastası olmayan hane yok. Ama göreceli zenginlik yöre insanları arasında “Öleceksek cipimizle ölelim” gibi deyimleri de yerleştirmiş! Vahşi kapitalizm için üretilen bir söz vardır; kapitalizm gölgesini satamadığı ağacı keser! Kapitalizmin, sanayinin bu kadar vahşileşen boyutunu sağduyulu hiç kimsenin kabul edeceğini sanmıyoruz. Elbette öteki bölgeler için de değişik planlamalar yapılabilir ama, gözünü rant bürümüş AKP iktidarının bu gidişine karşı yaşam odaklı kalkınmayı da göz ardı etmeyen bir Ege planlaması hedeflemek gerekiyor. Tıpkı Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) gibi Ege’yi bir bütün olarak ele almak, bereketli toprakların getireceği zenginliği öne çıkarmak, ciddi bir planlamayla bölge halkını da bu heyecana katmak gerekiyor. Kara kara düşünüyorlar Somalı işçiye kaymakam fırçası YUSUF ÖZKAN Hükümet işten atılan işçilere rödovansçı şirketlerin yeni açacağı ocakları adres gösterdi Yine ölüme yolladılar MUSTAFA ÇAKIR ANKARA Hükümet Soma’da işten atılan 2 bin 831 işçiye faciaların temel nedeni olarak gösterilmesine karşın rödovansçı şirketlerin açacakları yeni ocakları adres gösterdi. Şirketlerin insafına bırakılan işçiler yeni açılacak bu ocaklara alınacak. İşçilerin kıdem tazminatlarının nasıl ödeneceği ise netleşmedi. Direnişlerine devam eden Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy termik santrallarındaki işçileri için de “göstermelik” adım atıldı. Soma’dan gelen işçiler Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ile görüştü. Toplantıya sendikalar da katıldı. İşçiler görüşmede 4 talebi gündeme getirdi. Sendikalar Soma’da işten atılan 2 bin 813 işçinin Türkiye Kömür İşletmeleri’nde (TKİ) işe alınmasını istedi. Soma Kömürleri AŞ’nin teminatının da işçilerin kıdem tazminatı için kullanılmasını talep etti. Çalışma Bakanı Faruk Çelik bu talepleri Enerji Bakanı ile görüşeceğini söyledi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız da “Orada (Soma) önümüzdeki aylarda yeni devreye girecek olan maden ocakları vardır, işçi kardeşlerimizin oralarda değerlendirilmesi gerekir” dedi. Yıldız rödovansa (madenin kiralanması) devam edecekleri mesajı da vererek, “TKİ orada (Soma) kamu eliyle maden işletmeyecektir. Bizim temel politikalarımızdan bu manada herhangi bir geri dönüş, ‘u’ dönüşü yapmamız doğru olmaz” diye konuştu. Torba yasa ile madenlerde çalışan işçilere en az iki asgari ücret hakkı getirilmişti. İşçiler iki asgari ücretin başlangıç ücreti, taban ücret olduğunu, toplusözleşme ile kazanılan sosyal hakların bunun üzerine eklenmesini istiyor. Ancak Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) ile bazı özel işletmeler ikramiye, sosyal yardımlar gibi ödemeleri iki asgari ücretin içinde gösteriyor. Ermenek gibi bazı yerlerde de yemek ücretleri kesilerek iki asgari ücretin içinde gösteriliyor. Devlet yasaya uymadı Zonguldak’ta 3 bin işçinin ücretlerinin iki asgari ücretin altında olduğuna dikkat çeken Genel Madenİş Sendikası, TTK aleyhine dava açtı. Dünkü görüşmede sendikalar iki asgari ücret uygulamasına uyulmasını istedi. Bakan da destek verdi. Madenlerde halen cumartesi günleri de çalışma yapılıyor. Sendikalar yasa değişikliği yapılarak yılbaşından itibaren madenlerde haftada 5 gün çalışma, hafta sonları 2 gün tatil istedi. Hattat Holding temsilcisi de bu öneriyi destekledi. Bakan da öneriye destek verdi. Bu konuda yasa değişikliği yapılacak. Görüşmeye katılan Tesİş Sendikası temsilcisi Yatağan’da direnişlerine devam eden işçilerin 6 ay olan 4C için başvurma sürelerinin 2 yıla çıkarılmasını istedi. Bakan Faruk Çelik de şirket yetkilileri ile telefonda görüştü. Şirket öneriyi kabul etti. İşçilere 4C’ye geçmek için 2 yıl süre tanınacak. Hükümet, toplam 294 maden alanını ihale yoluyla arama ve işletmeye açıyor. Resmi Gazete’de yayımlanan ilana göre, taban ihale bedelleri 30 bin lira ile 300 bin lira arasında. Bakan Çelik, 176 maden ocağından 106 kömür madeninde üretimin durdurulduğunu söyledi. 2 bin 87 inşaatı denetlediklerini, 1647’sinin faaliyetini durdurduklarını açıklayan Çelik, 600 civarında inşaatın durdurulma işleminin de devam ettiğini bildirdi. “Böyle işverenlik olmaz” diyen Çelik, bunu “ülkeye saygısızlık” olarak değerlendirdi. Soma’da 6 aylık dönemde gerek maaş gerek yardım olarak 5 ayda 66 milyon 500 bin liralık ödeme gerçekleştirdiklerini belirten Çelik, Ermenek’te de 18 kişiyle ilgili ve kazanın meydana geldiği ocakla ilgili 180 işçi ve hayatını kaybedenlerin hak sahiplerine 6 ay net maaş karşılığı yardım yapılacağını söyledi. 106 madende üretim durdu Yatağan işçisine bir parmak bal SOMA Soma’da cep telefonlarına gelen kısa mesajlarla işlerine son verilen binlerce kişi, kış ortasında geçim ve gelecek kaygısına düştü. 301 kişinin katledildiği maden faciasından bu yana hiçbir AKP’li bakanın, milletvekilinin ilçeye uğramadığını vurgulayan işçiler, dün görüştükleri Kaymakam Bahattin Atçı’dan da “fırça” yedi. Kaymakam, isyanını dile getiren zor durumdaki işçilere, “Saçma konuşmayın”, “Saygısızlık yapmayın”, “Aranızda ne tip adamlar var” gibi cümleler kurarken, çaresizliğini de, “Ben ne yapabilirim, bakanlar benim emrimde mi? Beni de kabul etmiyorlar” sözleriyle dile getirdi. İşsiz kalan işçilerden Arif Şengül ve Sefa Köken, Soma Kömürleri AŞ’nin TKİ’yle sözleşmesinin feshini beklerken işten çıkarıldıklarını vurgulayarak, “Soma Kömürleri AŞ, arkadaşlarımızın ölümü pahasına 2017’ye kadar çıkarması gereken kömürü çıkardı, şimdi bizi de yok sayıyor” dediler. Eynez ocağında çalışırken işsiz kalanlardan 2 çocuk babası İsmail Acar, 7 kişinin akciğerlerinden meslek hastalığına yakalanmasına karşın yeraltına inmek zorunda kaldığını söyledi. Şimdi bundan bile mahrum olduklarını söyleyen Acar, kara kara düşündüğünü vurguladı. Ahmet Tanrıverdi adlı işçi de, 2 oğlundan büyüğünün üniversite sınavına hazırlanırken işsiz kaldığını belirterek, “Oğlum şimdi okuluna ara vermek zorunda kalacak. Yakında seçim var. Bu insanlar ne yüzle kapımıza gelecekler? Eşyalarımızı toplayıp başka yerlerde iş aramaya çıkacağız” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle