07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 ARALIK 2014 ÇARŞAMBA 6 HABERLER Başbakan’ın ‘önemli açıklamalar yapacağım’ diyerek girdiği grup toplantısından bedelli çıktı Adaletsizliğin bedeli ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Ahmet Davutoğlu, iki hafta önce Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Birileri ara ara bu yarayı kaşıyor. Şu anda konuşulan net bir şey yok. Böyle bir durumda TSK’nin ihtiyacı göz ardı edilemez” dediği bedelli askerlik konusunda hükümetin “27 yaşını dolduranlar için 18 bin lira karşılığında bedelli” kararı aldığı açıklandı. Bedelli uygulamasının adeletsizlik yarattığı eleştirilerine değinmeyen Davutoğlu, çözüm sürecine ilişkin “Çözüm süreci, Kuvayi Milliye’nin ayrılmaz bir parçası olarak milleti tekrar kardeş kılma misyonunun adıdır” dedi. 17 Ekim’de “Bedelli askerliğin çıkması mümkün değil, fakir çocuğunun askerlik yapması, zengin çocuğun bedel ödeyerek askerlik yapmaması olmaz” diyen Davutoğlu, partisinin grup toplantısında özetle şu görüşleri dile getirdi: Baraj falan tanımayız: Biz baraj falan tanımayız, biz sadece milleti tanırız. Cumhurbaşkanımız, geçen yıl çağrıda bulundu. “Gelin barajları sıfırlayalım, gerekiyorsa dar bölgeye geçelim, dar bölge sıfır baraj ya da daraltılmış bölge yüzde 3 veya 5 oranında baraj ya da mevcut sistem” dedi. Diğer partiler hiçbir cevap vermediler. Çünkü kendileri korkuyorlar. Biz barajdan korkmayız. Barajdan korkanlar son 1.5 yıldır neredeyse tekliflerimize cevap vermeyenlerdir. AYM Başkanlığı’nın açıklaması: Seçimlere 67 ay kalmışken bu tartışmalar neden başlatılıyor? Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’nın dün yaptığı açıklama bu konuda önemli bir mesajdır. Bu tartışmadan hareketle Türkiye’de tekrar istikrarsızlık havası estirmeye çalışanlar boşuna heveslenmesinler, bir siyasi dizayn yapılmasına kesinlikle izin vermeyiz. Seçimler vaktinde ve Türkiye’deki kurallar, hukuk kuralları, hukuk devleti kuralları içinde yapılacaktır. Bedelli askerlik: TSK’den gelen talep üzerine sözleşmeli er ve erbaş alımlarıyla ilgili ciddi kolaylaştırmalar getiriyoruz. Bu alımları, 20 yaşına kadar indireceğiz. Askerlik yapmamış olanlar da sözleşmeli olarak er ve erbaş olabilecek. Bakanlar Kurulu’nda 1 Ocak 2015 tarihinde 28 yaşından gün almış olan veya 31 Aralık 2014 tarihi itibarıyla 27 yaşını doldurmuş olan vatandaşlarımıza bedelli askerlik imkânı geteriliyor. Bu vatandaşlarımız 18 bin lira ödemek karşılığında askerlik görevini yapmış sayılacaklar. Parası da Savunma Sanayii Fonu’na aktarılacak. Başvurular, 1 Ocak 2015 itibarıyla yapılabilecek. Hesaplamalarımıza göre 700 bin kişi yararlanacak. Şimdilik taksit düşünülmüyor. Sermaye ve Enerji Ham petrol, o kadar politik bir mal ki, ani fiyat değişikliklerinde, siyasi dedikodulara, komplo teorilerine dayalı açıklamalar hemen öne çıkarak popüler oluyorlar. Halbuki petrol, kapitalist üretim tarzının Fordist ve postFordist (yapısal kriz) dönemindeki en temel enerji kaynağı. Dahası, kimya sanayiinde, inşaattan tekstile, bilişimhaberleşme teknolojisine kadar petrol ürünleri vazgeçilmez bir yer tutuyorlar. Dolayısıyla petrolün üretiminin, fiyatını, piyasadaki oyuncuların tercihlerinden önce, kapitalist üretim tarzının öncelikle, ekonomik finansal dinamiklerinin, jeopolitik gereksinimlerinin belirleyeceğini düşünmemiz gerekiyor. Gerçekten de petrolün varil fiyatında, hazirandan bu yana görülen “beklenmedik” gerileme eğiliminin arkasında öncelikle “mali kriz”, “uzun durgunluk” ikilisinin basıncı var. Pazartesi yazımda, Amerika’da son yıllarda hızla artan petrol üretimini, yatırımları finanse etmeyi kolaylaştıran mali ortama değinmiştim. Bu mali ortamı oluşturan iki etkenden söz edebiliriz. Bunlardan biri, 2008 mali krizinin ardından ABD Merkez Bankası’nın (FED) izlediği düşük faiz, parasal genişleme politikaları. İkincisi, FED’in bu politikaları mali piyasalarda nakit birikimine yol açarken spekülatif sermayenin kendine gidecek yer olarak, kaya gazı hidrolik kırma sektörü firmalarını keşfetmesi. Bu sırada, sermayenin bu yeni alana girişini kolaylaştıracak yasalar çıkıyor, kültür endüstrisi de “enerji alanında bağımsızlaşıyoruz”, “ABD’nin liderliği güçleniyor” gibi fanteziler üreterek, üzerine düşeni yapıyordu. Adeta Red Kid’in “Oklahoma” öyküsünü anımsatan bir görüntü oluşuyor, binlerce “müteşebbis”, “Junk bond” piyasasından aldıkları kredilerle bu yeni alana dalıyordu. Bu “hücum” da, tarihte benzer durumlarda birçok kez yaşandığı gibi, sermayenin, giderek, rekabet içinde, bir adım sonrasını düşünmeden var olan fiyat, talep düzeyini, mali ortamı veri alarak üretim kapasitesi ve arz üretmesine yol açtı. Bu sürecin içerdiği kriz dinamikleri, dünyanın en büyük enerji ithalatçısı (ve artık en büyük ekonomisi) Çin büyümeye devam ettiği sürece kendilerini açığa vurmadan birikmeye devam ettiler. Ancak sürdürülebilir büyüme tam anlamıyla bir fantezidir, her kapitalist ekonomi eninde sonunda, kâr oranlarından başlayarak, kapasite fazlası, zayıf talep, kredi balonu karışımından oluşan bir duvara çarpar. Önce ekonomi yavaşlar, borçların karşılıkları buhar olmaya başlar. Sonra bir tetikleyici “hiç beklenmedik” bir alandan gelir, kriz “ortaya çıkar”. Pazartesi Financial Times’ın bir kez daha dikkat çektiği gibi, Çin de bu noktaya gelmiş; kapasite fazlası talep yetersizliği ciddi sorunlar yaratmaya başlamış; uzun dönemli deflasyonist – durgunluk olasılığı gündemdeymiş. Özetle, bir taraftan mali sermaye kültür endüstrisi, devlet, kaya gazı hidrolik kırma alanında kapasite inşasını, üretimi, borçlanmayı teşvik eder, ABD petrol üretimini 2008’den bu yana yüzde 80 artmasıyla oluşan bir arzı dünya enerji piyasalarına sokarken, aynı anda, dünyanın en büyük enerji tüketicisinden gelen talep ivme kazanarak yavaşlıyordu... Bence bu denklem bize petrol fiyatlarındaki düşmenin maddi zeminini veriyor. Bu zeminde, bence iki boyutlu bir “hipotez” inşa etmek olanaklı. Yukarıdaki denklem (Avrupa Birliği ekonomilerinin durumunu da düşünerek) daha bir süre kalıcı olabilir, fiyatlar düşmeye devam edebilir. İkincisi, fiyatlardaki bir düşme eğilimine bağlı olarak, ilk elde Venezüella, İran, Nijerya, sonra da Suudi Arabistan ve Körfez Emirlikleri gibi bazı petrol ihracatçıları, gelirleri düşerken siyasi istikrarlarını kaybedebilir ya da bu yönde beklentiler yaratarak mali piyasalara ek belirsizlikler getirebilirler. Bu hipotezin ikinci boyutuna bakarak, özellikle Venezüella bağlamında bir sonuç daha çıkarabiliriz. Kapitalizme alternatif bir toplum için “daha adaletli dağılım”, “yoksullara yardım” çabaları yeterli olmuyor. Kapitalizmden daha yüksek bir refah, kültürel dinamizm, toplumsal ilerleme getirecek bir üretim tarzı inşa edilemezse, kapitalizmin dinamikleri “yeniden dağılım”, “yoksullara yardım” projelerini zamanla çürütüyor... ‘Fakirzengin eşitsizliği yaratıyor’ BARKIN ŞIK ANKARA Hükümet, son olarak 2011 yılında çıkardığı bedelli askerlik uygulamasını, genel seçime giderken bir kez daha hayata geçiriyor. 1 Ocak 2015 tarihi itibarıyla 28 yaşından gün almış olanlar, 18 bin TL karşılığında bir tek gün bile silah altına alınmadan askerliğini yapmış sayılacak. 28 yaş kriterine Türkiye’de toplam 531 bin kişinin girdiği belirtildi. Buna göre, bedelli askerlik kapsamına giren herkesin uygulamadan faydalanması durumunda 9.5 milyar TL’lik kaynak doğacak. Askeri kaynaklar, bedelli askerlik uygulamasının zengin fakir ayrımı yarattığına dikkat çekti. Askeri kaynaklar, “Genelkurmay Başkanlığı, konuyla ilgili görüşlerini daha önce hükümetimize iletti. Bu hükümetimizin kararıdır. Kararı saygıyla karşılıyoruz” dediği bildirildi. Türkiye’de 1987, 1992, 1999 ve 2011 yıllarında hayata geçen bedelli askerlik uygulaması için hükümet bir kez daha düğmeye bastı. 2011 yılında kanunlaşan bedelli askerlik düzenlemesinden 30 yaş üstündeki asker kaçakları 30 bin TL ödeyerek faydalandı. O dönemde 420 bin kişinin bu kapsamda olduğu belirtilirken uygulamadan ancak 70 bin kişi yararlandı. Uygulamadan 2 milyar 79 milyon 810 bin TL gelir elde edildi. Türkiye’de 1980 sonrasında 4 kez bedelli askerlik uygulaması hayata geçirildi. 1987’de 198 bin kişinin yararlanması öngörülürken 18 bin 433 kişi faydalandı, 1992’de hak sahibi 243 bin kişiden, 35 bin 111 kişi, 1999’da hak sahibi 344 bin kişiden, 72 bin 290 kişi bedelli askerlik yaptı. Yeni bedelli uygulamasından faydalanabilecek kişi sayısının ise 531 bin kişi olduğu belirtiliyor. Bedelli askerlik için belirlenen 18 bin TL’nin peşin ödeneceği ve taksik yapılmayacağı belirtiliyor. Uygulamadan yararlanacak olanların 2011 yılında olduğu gibi silah altına alınmaması öngörülüyor. Genelkurmay Başkanlığı’nın, hükümete aktardığı görüşler şöyle: l Bedelli askerlik uygulamalarında alınan sonuç, hep beklentilerin altında kaldı. 500 binin üzerinde ifade edilen başvuru beklentisi, maksimum 100150 bin aralığında kalacak. l Normal koşullarda yapanlar üzerinde moralmotivasyon açısından olumsuz etkisi yaratıyor. l Maddi olanağı olmayanlar açısından “fakirzengin” diye eşitsizlik yaratıyor. l Alanında yetişmiş, uzman tabip ve mühendis gibi personel ihtiyacının karşılanmasını sekteye uğratıyor. Irak ve Suriye merkezli gelişmelerin yarattığı hassas ortam nedeniyle TSK’nin personel mevcudunu koruması şart. ‘Parayla olur, vicdanla asla’ ERK ACARER Bir süredir üzerinde konuşulan bedelli askerliğin Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından ilan edilmesinin ardından insan hakları ihlallerinin hiçbir biçimde yaşanmadığı demokratik ülkelerde, tartışmasız bir şekilde uygulanan “vicdani ret” kavramı yeniden masaya yatırıldı. “Parayla” askerlikten muaf olmak mümkün oluyorken “vicdanla” aynı muafiyeti yaşayamamak konusu üzerinde tartışılmaya başlandı. Bedelli askerlik uygulaması, Osmanlı İmparatorluğu dönemine kadar uzanırken konunun toplumsal ve sınıfsal boyutlarını özetleyen deyimlerin bile ortaya çıktığı biliniyor. Vicdani Ret Derneği Eşbaşkanı Oğuz Sönmez, “Zenginimiz bedel öder askerimiz fakirdendir” ifadesinin bir kez daha hayat bulduğuna dikkat çekerken vicdani ret ve paralı askerlik çelişkisini şu sözlerle anlattı. “1 milyonun üzerinde asker kaçağı var. Yaş itibarıyla 534 bin kişiye bedelli askerlik olanağı tanınıyor. Yani 500 bin kişi yasadan yararlanamıyor. 18 bin TL bir önceki bedele göre çok düşük. Paranın tümü yine peşin olarak ödenecek. Pek çok gencin bu parayı ödeme imkânı yok. Hak sahibi 534 bin kişi de bedelli askerlikten ekonomik nedenler yüzünden yararlanamayacak. Yasa ancak yüzde 10’u kapsar. Bir gencin, bundan yararlanabilmesi için 2250 lira kazancı olması gerekiyor. Güçlükle ödeyebilenlerin durumu daha vahim olacak. Açıkça bankaların ve sistemin kucağına düşmüş sayılacaklar.” 5’inci kez çıkarılacak Erdoğan da ‘olmaz’ demişti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçtiğimiz hafta, yaşanan bedelli askerlik tartışmaları üzerine, “Birileri çıkıp zaman zaman bu işi kaşıyorlar” diyerek konuyla ilgili beklentisi olanlara olumsuz mesaj vermişti. Erdoğan, şunları söylemişti: “… Birileri çıkıp zaman zaman bu işi kaşıyorlar. Bunlar doğru yaklaşım tarzı değil. Burada TSK’nin kanaatını bir kenara koymak da mümkün değil. Bu kanaat TSK’nin ihtiyacını değerlendirmeye alarak böyle bir karar verilir, sonra da hükümet kararını uygulamaya koyar. Şu anda böyle bir kararı ne hükümet vermiştir ne TSK’nin bu konuda kesin bir kanaatı açıklanmıştır ne de bana kesin olarak yansıyan bir şey söz konusudur. Cumhurbaşkanı olarak ben de bu olayın artı ve eksilerini ilgili mercilerle değerlendirerek karar vermek zorundayım. Sırtımızda ağır bir küfe var.” Kendisini, “Müslüman bir vicdani retçi” olarak tanımlayan Hasan Bal da bedelli askerlik ve vicdani ret kavramları arasında derin bir çelişki olduğunu söyledi. Bal, “Canların, iktidar ve sermayeye değil, Allah’a ait olduğunu düşünüyorum. Mevcut ‘dinidar’ iktidarın insanların canını bir nevi Allah’ı inkâr eder gibi inkâr ettiğini görüyorum. Varlıklı olanı inek gibi sağmak, yoksulun ise canına kastederek, statükolarının sürmesini sağlamak bu iktidarın pervasız yapısına yakışıyor” dedi. Kısa bir süre önce 2014 raporunu açıklayan Avrupa Vicdani Ret Bürosu, Türkiye hükümetinin vicdani ret konusunda Avrupa Konseyi’ne karşı oyalama taktiği izlediğini belirtmişti. Raporun Türkiye bölümünde, “Hakkın ulusal güvenlik bahanesiyle tanınmaması kabul edilemez” ifadeleri yer almıştı. AB raporunda da Türkiye’nin, Avrupa Konseyi’ne üye ülkeleri içinde vicdani reddi tanımayan tek ülke olduğu vurgulanmıştı. Yoksul yine askere... Dizayn anaokulundan başlayacak SİNAN TARTANOĞLU ANTALYA Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 19. Milli Eğitim Şurası’nın açılışında, “Bizim bazı sıkıntılarımız var hâlâ. Bu sıkıntıları anaokulundan başlayarak bir hayat tarzı sunarak yeneceğiz” sözleriyle “yeni nesil dizaynı” mesajı verdi. Erdoğan, Antalya’da düzenlenen 19. Milli Eğitim Şurası Genel Kurulu’nun açılışını yaptı. Böylece tarihte ilk defa bir Milli Eğitim Şurası’na cumhurbaşkanı düzeyinde katılım oldu. Konuşmasında sık sık iktidarları öncesinde “eğitimin insan formatlama aracı” olarak kullanıldığını ancak kendilerinin bu anlayışı ortadan kaldırdığına işaret eden Erdoğan, gençlerin “ırkçılık hastalığından, ayrımcılıktan, horlamadan ve nefret suçlarından” korunması demokrasinin, milli iradenin, başkalarının değerlerine saygının öğretilmesi gerektiğini dile getirdi. Erdoğan’ın “Bu değerleri müfredata koymak tek başına yeterli değildir. Bunları kuru bilgi olmaktan çıkarıp hayat tarzı haline dönüştürecek olanlar en başta öğretmenlerimizdir. Bu noktada hâlâ sıkıntılarımız var. Bu sıkıntıları, anaokulundan başlayarak öğrencilerimize bir hayat tarzı olarak sunarak inanıyorum ki aşacağız” ifadelerini kullanması dikkat çekti. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “‘Einstein kimdir’ deseniz, her gencin söyleyecek bir ya da birkaç cümlesi vardır. ‘İbni Sina kimdir’ deseniz çoğunun bu ismi hiç duymadığını görüyorsunuz. Yabancı pop şarkıcılarının adını ezbere sayan ama Dede Efendi’yi, Itri’yi tanımayan, Neşat Ertaş dinlemeyi hakir gören, kendi sanatçısından maalesef utanan gençlerimiz var. İki yüz yıldır eğitimin formatlama aracına dönüştüğü bir sistem ne yazık ki kendisine yabancı bireyler yetiştiriyor ve bunu da cesaret edip hiç kimse sorgulamıyor, sorgulayamıyor. İşte bizim en başta bu dönüşümü gerçekleştirmemiz gerekiyor. Erdoğan “İlim, Müslümanın yitiğidir, nerede bulursa alır. Ancak Çin’deki, Amerika’daki ilmi alırken kendi özümüzden, ruhumuzdan kopmayacağız” dedi ve kendisine hayranlık duymasını gaye edinecek şekilde yetiştirilmesini istedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, hükümete geldiklerinde eğitimi en öncelikli alan ilan ettiklerini belirterek “Çünkü 4 temel taş önemliydi: Bir eğitim, iki sağlık, üç adalet, dört emniyet” dedi. 19. MEB Şurası’nın açılışında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘yeni nesil dizaynı’nı anlattı Milli EğitiM Şurası’nda 4+4+4’tEn sonrası planlanMaya baŞlandı, din EğitiMindE yEni pErdElEr açılıyor ‘Dindar’ nesle tam gaz SİNAN TARTANOĞLU ANTALYA “4+4+4” eğitimi sistemini 2010 yılındaki 18. Milli Eğitim Şurası’nda hazırlayan Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), dün başlayan 19. şurayla ise “dindar nesil” anlayışını pekiştirecek olan “yoğunlaştırılmış din dersi”ni gündemine aldı. Bakanlık, “dindar nesil” projeksiyonuna uygun olarak ayrıca, öğrencilere “demokrasi ve insan hakkı” bilincini yerleştirmek için verilen “insan hakları, yurttaşlık ve demokrasi” ile “trafik güvenliği” dersini müfredattan çıkarıp “ahlak eğitimi” dersine yer açacak. MEB, 19. Milli Eğitim Şurası’na 222 sayfalık bir raporla hazırlandı. Her bir gündem konusu için toplamda 2 bin 200 akademisyen, maarif müfettişi, okul yöneticisi, öğretmen, veli, öğrenci ve sivil toplum kuruluşu temsilcisinin katılımıyla oluşturulan özel ihtisas komisyonları raporlarıyla 11 ilden gelen raporların birleştirilmesi sonucu oluşturulan şura hazırlık raporu, bakanlığın şura boyunca tartışılmasını ve karara bağlanmasını istediği önerileri içeriyor. MEB’in şura dosyasında şu öneriler bulunuyor: 4+4+4 eğitim sistemiyle üç yılda haftada ikişer saat “Kuranıkerim”, “Hz. Peygamber’in hayatı” ve “temel dini bilgiler” dersi veren MEB, bu derslerin haftalık ders saati çizelgesindeki yerini “yoğunlaştıracak”. Yani, örneğin seçmeli Kuranıkerim dersinin öğrencinin tercihine bağlı olarak haftada 6 ders saatine kadar alınma Avcı: Din DErsi muAfiyEti ŞurA’DA tArtıŞılAcAk Şura’nın yapıldığı otelde NTV’nin sorularını yanıtlayan Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Alevi öğrencilerin zorunlu din dersinden muaf tutulması tartışması ile ilgili olarak Avrupa’da örneklerin olduğunu belirtti. Avcı “Yani zorunlu dersler var ama o zorunlu derslerden velilerin yazılı talebiyle muaf tutulma seçeneği var. Böyle bir şey burada da gündeme muhtemelen gelecektir. Bunları tartışacağız. sı sağlanacak. Böylece ikişer saatten yıllar içinde tamamlanabilen Kuranıkerim müfredatının 1 yıl içinde tamamlanması sağlanacak. Diğer seçmeli din derslerinin de ilerleyen yıllarda paket program olarak tamamlanması sağlanacak. Özellikle seçmeli din derslerinde, zorla din dersi seçtirildiği eleştirilerinin muhatabı olan okul müdürleri, seçmeli dersleri dönemlik olarak düzenleyebilecek, ders saatlerinde farklılıklar oluşturabilecek. Böylece okuldan okula değişen esnek çizelge modeli benimsenecek. Anadolu liseleri, fen liseleri ve sosyal bilimler liseleri tek bir okul türü adı altında birleştirilecek. Hazırlık sınıfı uyguBirleşmiş Milletler’in Uluslararası Çocuk Hakları Beyannamesi’nde çocuğun eğitimi konusunda karar verecek nihai merciin anne baba olduğuna dair açık bir hüküm de var. O hüküm doğrultusunda bu tür talepler. Zaten AİHM’e yapılan başvurular da ayrıca gündeme getiriliyor. Dolayısıyla bütün bunları hesaba katan bir düzenleme yapılabilir. Onun müzakeresini bu şurada yapabiliriz” dedi. laması kaldırılacak. Getirilmesi planlanan düzenlemeler, AKP hükümetlerinin “demokrasi ve insan hakları”na dönük eğitim politikalarının “göstermelik” olduğunu da ortaya koydu. Bakanlığın planlamasına göre, trafik güvenliği dersiyle insan hakları, yurttaşlık ve demokrasi dersi kaldırılacak. Bu derslerin içerikleri sosyal bilgiler derslerinin içine konulacak. “Rehberlik ve kariyer planlama” dersi de kaldırılarak serbest etkinlikler dersi kapsamında değerlendirilecek. Daha önce EğitimBirSen’in önerisi olarak gündeme getirilen, MEB’in de sıcak baktığı belirtilen “ahlak eğitimi dersi”, MEB’in önerileri arasında yer aldı. Saate özel inceleme istemi EMİNE KAPLAN ANKARA TBMM Soruşturma Komisyonu, bugün eski İçişleri Bakanı Muammer Güler, yarın da eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın ifadesine başvuracak. Rıza Sarraf’tan sağlanan maddi menfaatlar karşılığında İran’a altın ihracatı yapması işlerinde imtiyaz, kaçak yollarla yurda sokulmak istendiği iddia edilen 1.5 ton altınla ilgili adli ve idari soruşturmaları engelleyerek altının Dubai’ye çıkışını sağladığı ileri sürülen Çağlayan’ın 700 bin TL’lik saatiyle ilgili Cenevre’deki hesaba para transferi olup olmadığının araştırılması ve saatin faturasının istenmesi önerildi. 4 eski bakanla ilgili rüşvet aldıkları iddiasıyla kurulan TBMM Soruşturma Komisyonu, eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar ile eski AB Bakanı Egemen Bağış’ın ardından bugün de eski İçişleri Bakanı Muammer Güler’in ifadesini alacak. Güler’in Rıza Sarraf’tan sağlanan maddi menfaatler karşılığında Sarraf’ın araçlarına trafikte emniyet şeridi kullanma imtiyazı verdiği ve koruma polisi görevlendirdiği, Sarraf’ın yakınlarını yasaya aykırı olarak istisnai yoldan Türk vatandaşlığına geçirilmesini sağladığı, Sarraf’la ilgili adli ve istihbari çalışma yapılıp yapılmadığının araştırılması için talimat verdiği, Sarraf’ın usulsüzlükleri hakkında basında çıkacak haberlerin engellenmesi için girişimde bulunduğu ileri sürülüyor. Demokrasi dersi kalkıyor Müdürlere büyük inisiyatif Yoğunlaştırılmış din eğitimi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle