06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET [email protected] 16 ARALIK 2014 SALI 14 KÜLTÜR ‘Tek güvencemiz izleyicilerimiz’ Usta oyuncu Genco Erkal’dan ‘bakanlığın Gezi cezasına’ tepki Kültür Servisi Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bu yıl da Gezi Direnişi’ni destekleyen bazı özel tiyatroları devlet desteğinden mahrum bırakması üzerine, usta oyuncu Genco Erkal bir açıklama yaparak “Kültür Bakanlığı bir kez daha kamuoyundan gizlediği gerekçeyi açığa vurdu. Önce altı yılını dolduran tiyatrolara yardım yapılmayacağını söyleyerek makyajla gerçek nedeni gizlemeye çalıştılar, ama son kararda asıl niyet açığa çıktı” dedi. Bakanlığın tavrını, “Mesele altı yıl yardım almış tiyatrolar değil, mesele muhalif tiyatrolara hayat hakkı tanımamak, diğer tiyatrolara da gözdağı vermek” şeklinde yorumlayan Erkal, konuyla ilgili hukuk mücadelesinin sürdüğüne dikkat çekerek şöyle dedi: “Bizim tek güvencemiz izleyicilerimizdir. Bakanlığa teşekkür ediyorum. Bakanlık bizimle uğraştıkça izleyicimiz artıyor. Bütün oyunlarımız kapalı gişe oynuyor. Bu dayanışma duygusu çok değerli. İşte sanatın gücü. Iktidarları da korkutan budur zaten.” Genç kalemler ve iki oyun Serra Yılmaz ‘Fü’ de. Sami Berat Marçalı tarafından sahnelenen ‘Fü’ ve ‘Poz’ Karaköy İkincikat’ta İkincikat Karaköy’de dünyaya, dünebugüne ve hatta yarına kadınların gözünden bakan iki oyun Murat Mahmutyazıcıoğlu’nın yazdığı “Fü” ve de Deniz Madanoğlu’nun yazdığı “Poz.” İkisi de genç kalemler… İki oyun da Sami Berat Marçalı tarafından sahnelenmiş… Murat Mahmutyazıcıoğlu’nun akıcı bir kalemi var. Duygu yüklü bir oyun yazmış ama abartılı bir duygusallık değil söz konusu olan. İnsanı kimi zaman güldüren, tebessüm ettiren ve bazen de hüzünlendiren bir oyun… Öncelikle, gençlik yıllarını çoktan geride bırakmış olan iki kız kardeşin; Füreyya (Fü) ve Münevver’in (Mü) aralarındaki ilişki insanı kavrayıveriyor. Fü’nün yitirmekte olduğu cazibesinden kaynaklanan kaprisleri altında yatan acılar, burukluklar, pişmanlıklar… Mü’nün anaçlığının altında yatan özlemler o kadar gerçek ki… Öte yandan, Deniz Türkali (Fü) ve Serra Yılmaz’ın (Mü) zevkle izlenen oyunculuklarında kuşaklar arasında iletişim kurabilmenin hiç zor olmadığı da görülüyor. Sanki bu iki kardeşin kendi çevrelerinde ördükleri dünyalarına farklı bir gezegenden adeta düşen konservatuvar öğ ‘Fü’ u “Fü”de, Deniz Türkali ve Serra Yılmaz ellerindeki malzemeyi keyifle yoğururken zevkle izlenen bir ikili oluşturarak hem metne hem de Sami Berat Marçalı’nın rejisine katkıda bulunuyorlar. “Poz”da ise Esra Dermancıoğlu ve Selen Uçer’in genelde olagelen başarılı performanslarının yanı sıra Gülce Oral ve Banu Çiçek Barutçugil de düşmeyen tempolarıyla dörtgeni tamamlıyorlar. Selen Uçer ‘Poz’ da. Bakan Çelik’in açtığı tazminat davasına Akmen’den yanıt BREZİLYALI FOTOĞRAFÇI SEBASTIAO SALGADO ‘Üzgünüm, bende para yok!’ Kültür Servisi Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, bir köşe yazısında “kişilik haklarına saldırıda bulunduğu ve hakaret ettiği” gerekçesiyle gazeteci ve Tiyatro Eleştirmenleri Birliği Başkanı Üstün Akmen, Evrensel gazetesi ve gazetenin sorumlu yazı işleri müdürü aleyhine 10 bin TL’lik tazminat davası açtı. Ömer Çelik, avukatı aracılığıyla şikâyet dilekçesini, Ankara Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi Hâkimliği’ne sundu. Söz konusu dilekçede, Üstün Akmen’in 29 Ekim tarihli “TÜSAK Yasa Tasarısı, Meclise Varmadan Ortadan Kaldırılmalı” başlıklı yazısında “Sanatçılara eşi menendi görülmemiş işkence”, “Bakanım Civanım Ömercik Bey”, “kültürsüz kültür bakanı” ve benzeri ifadelerle Ömer Çelik’in kişilik haklarına ağır saldırıda bulunduğu kaydedildi. Konu ile ilgili açıklama yapan Üstün Akmen, Ömer Çelik’in kendisinin ödeyeceği 10 bin liraya ihtiyacı olduğuna üzüldüğünü söyledi. Akmen, “Keşke Ömer Çelik Bey’in alındığı ifadelerimi kendisine birer birer açıklama imkânını elde edebilseydim. O da bu yollara tevessül etmeseydi. Üzgünüm, ama bende para yok! Umarım, haklarını aylardır inanarak savunduğum binlerce TÜSAK mağdurundan 500 sanatçı, adam başı 20 Türk Lirası hibe eder, ben de sayın bakana borcumu öderim” dedi. ‘Gezegenimiz yok oluşun eşiğinde’ rencisi Sibel (Canan Atalay) ile zaman içinde kurulan dostluğun aşamaları da keyifle işleniyor. Sibel ve sıklıkla yolda, sokakta gördüğümüz saçları jöleli, gömleği vücuduna yapışık hafif arabesk sevgilisi (Aziz Caner İnan) de bu iki kadın sayesinde önlerinde açılıveren farklı bir pencereden bakmayı öğreniyorlar çevrelerine. Küçük ve yumuşak bir oyun “Fü” ama içinde dolaştığı alanlar küçük değil. İç dünyalar, dışa yansıyan dünyalar, çelişkiler, çatışmalar, özlemler… Hepsi birbiri içine geçiveriyor. Gençliğinde yaşadığı acıları adeta hal ve davranışlarıyla deliliğe övgü düzerek unutmaya çalışan Fürey ya ve geçmişte ve de halen yaşamakta olduğu acıyı; oğlu tarafından terk edilmişlik acısını derinden hisseden Münevver, hayatın tiyatroya odaklamış olan Sibel ve de hayatını Sibel’e odaklamış olan genç sevgili… Bu resimde Canan Atalay ve Aziz Caner İnan, ustalarının yanında ezilmeyen oyunculuklarıyla dörtgeni tamamlıyorlar. Ustalar; Deniz Türkali (Fü) ve Serra Yılmaz ellerindeki malzemeyi keyifle yoğururken zevkle izlenen bir ikili oluşturarak hem metne hem de Sami Berat Marçalı’nın rejisine de katkıda bulunuyorlar. ‘Poz’ “Poz”un yazarı Deniz Madanoğlu. Olaylar, şöhreti çektiği bir fotoğrafla yakalamış olan bir ölü adamın hayatındaki kadınlar arasındaki ilişkiler çevresinde dönüyor. Aslında, bir oda içinde geçen dörtlü ve ikili diyaloglardan öğreniliyor yaşananlar... Bu durum, yani ikili ve dörtlü buluşmalar belki biraz monotoniye yol açıyor… Ortada, o anda deklanşöre basanı ünlü kılan bir “poz” vardır. Bu poz nasıl yakalanmıştır? Ahlak tartışması işte bu noktada devreye girer, ama bir süre sonra kanımca metinde duygusallığa doğru bir kayış da gözlemlenir. İlişkiler ağında duygusal sahneler, fevri anlar, zaaflar öne çıkar. Adama hastalık derecesinde tutkulu bir asistan (Esra Dermancıoğlu), onun şöhretini kendi yükselişi için kullanmayı amaçlayan bir eş (Selen Uçer), çocuk yaşta verdiği cüretkâr pozla ona şöhret kapılarını açmış olmanın sancısını çeken bir manevi evlat (Gülce Oral) ve söz konusu cüretkâr pozu çeken adam kadar etik değerlerden yoksun bir belgeselci gazeteci (Banu Çiçek Barutçugil)… Bütün bu girift ilişkiler acaba daha geniş bir alana yayılabilir miydi ya da daha dar bir alanda mı yürütülebilirdi, tartışmalı? Sonuçta, oyuncular “Poz”un çıtasını yükseltiyorlar. Esra Dermancıoğlu ve Selen Uçer’in genelde olagelen başarılı performanslarının yanı sıra Gülce Oral ve Banu Çiçek Barutçugil de düşmeyen tempolarıyla dörtgeni tamamlıyorlar. Kültür ServisiDünyaca ünlü Brezilyalı fotoğrafçı Sebastiao Salgado, küreselleşmenin, göçlerin ve az bilinen yörelerin çarpıcı örneklerini belgelemek amacıyla çıktığı dünya yolculuğu sonunda, insanoğlunun gezegeni pervasızca yağmaladığı sonucuna vardı. 70 yaşındaki fotoğrafçı, 8 yıl boyunca çektiği karelerin yer aldığı “Yaratılış” adlı sergisi için gittiği Hong Kong’da, insanlığın doğayı evcilleştirme dürtüsünün yeryüzünü yok oluş ve tükenişin eşiğine getirdiğini söyledi. Salgado, “Biz artık gezegenimizin bir parçası değiliz, gezegenimizin yabancısı olduk çıktık” dedi. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle