02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 OCAK 2014 SALI CUMHURİYET SAYFA 13 Pek öyle görünmese de espirili, ama adı gibi de şaşırtıcı. Yabancı bir ülkenin adını taşımak ve Avrupa’nın burnu en büyük (belki de en milliyetçi) devletinin başkanı olmak kolay değil. (Neredeyse her kurumun başında mutlaka “national” var. TC’ye ve “Milli”ye uyuz olanların kulakları çınlar mı?) Hollande, Fransa Cumhurbaşkanı. (Gerçi ilk adı kurtarıyor: François!) Şaka değil. Hollande ise çok şakacı. Belli ki kadınları bir holdingin muhasebe müdürü tipiyle değil de esprili yönüyle etkiliyor. 22 yıl aradan sonra ilk kez gerçekleşen dünkü ziyaret 48 saat bile sürmeyecek. Fransız cumhurbaşkanları zaten “hızlarıyla” ve “hızlılıkları”yla ünlü. Hızlılık bir tür devlet başkanı geleneği. Sarkozy cumhurbaşkanı mazbatasını almadan boşanma ilamını çıkarmıştı. Ve koltuğundan önce İtalyan artisti Carla Bruni’nin kucağına atladı. Ondan önceki Jacques Chirac’ın kamuoyunca tescilli lakabı, Fransız devlet geleneğini yeterince açıklıyor: “Mösyö Duşdahil Ondakka!” “Hızlılık” geleneği elbette kazalara da yol açabiliyor. Hollande’in en güçlü rakibi olarak gösterilen IMF Başkanı Dominique StrausKhan New York’ta otel odasında hizmetçiyi, “farklı hizmet sunmaya” zorlaması yüzünden cumhurbaşkanlığı koltuğundan oldu. Fransız medyası yandaş yasal hale getiren 18 AB basın aşamasına henüz ülkesinden biriydi zaten. ulaşmış değil... Parisliler de (Berlinliler “Kasklı gece ziyaretçisi” gibi) çalışkan ve yetenekli bir haberi fotoğraflarıyla eşcinsel belediye başkanı patlatıldı. tarafından yönetilmekten Evdeki sevgili, kahrından mutluydular. önce hastanelik oldu. HHH Sonra da Hollande’ın şaka yaparken cumhurbaşkanlığı sarayını baltayı taşa vurduğu da olur: terk etti. “Cezayir’den başına bir şey (Oysa first lady olarak gelmeden döndü” dediği bir bu seyahatte Hayrünnisa bakanı yüzünden Cezayir’in Gül’ün konuğu olmaya tepkisine hedef oldu. hazırlıyordu kendisini. Belki Ama kendisini kamuoyunda de iyi oldu. Bir de başımıza, şöyle savundu: metresten devlet konuğu “Kötü bir şaka bile kusursuz ağırlama geleneği mi çıkacaktı. bir öfkeden iyidir!” Allah korudu diyelim!) Dünkü görüşmelerde şaka Hollande’ın benzer vukuatıyla yapıp yapmadığını bilemiyoruz. sarayı terk eden ilk sevgili Büyük bir olasılıkla değildi bu. danışmanları onu “kusursuz Aynı olay üç yıl önce de öfke”ye karşı uyarmışlardır. yaşanmıştı. O zaman da nikâhsız sevgilisi, ama dört çocuğunun annesi Royale aynı sevgili yüzünden evden ayrılmıştı. (“Men dakka dukka”nın Son hamleyi Bursa’da Bülent Fransızcası varmış!) Arınç yaptı: HHH “Biz varsak siz de varsınız. Yoksak Hollande iki gün sessiz siz de yoksunuz!” kaldı. Zülfikâr gibi keskin bir ifade bu. Daha sonra da Şantaj da kokuyor, uzlaşı da. kemali ciddiyetle, HHH “devlet işini öteki Bölünen Müslümanları birleştirmek işlere karıştırmadığını” için daha barışçıl, daha zevkli açıklamakla yetindi. girişimler de var: Anketler de zaten Hem keyifli, hem dünyevi: kamuoyudaki desteğine “MÜSLÜMANLARIN ARTIK BİR gölge düşmediğini ortaya ADASI OLDU!” koyuyordu. Laiklerden arındırılmış bir Pasifik Evlilik dışı (papaz adasında... nikâhsız!) ilişkiler, İktidar ve cemaatin eşcinsel birliktelikler kucaklaşmasından daha anlamlı ne bile devlet katında çok olur ki? Sonra da erkek plaj haşemaları ve doğaldı. denizde kutlama.. Fransa, “kadın kadına Maldivler barış için belki de son erkek erkeğe” evliliği şans! Hızlı Ziyaretçi, Kusursuz Öfkeye Çarptı mı? Takvim Sorunu!.. Yolsuzluk ve paralel devlet yapılanması, anlaşılan o ki, yerel seçimlerin temel unsurları olacak. Gülen ve Erdoğan kavgasıyla ortaya dökülen gerçekler, iktidarın ne denli büyük açmaza düştüğünü gösteriyor. Doların önlenemez yükselişini, ekonomi dünyasındaki çatırtıları da eklersek, AKP’nin iktidardan gitmesi, artık bir takvim sorunudur. Cemaat ve iktidar cephesinde her geçen gün yeni telefon kayıtları, tapeler ortalığa dökülüyor. Daha neler göreceğiz kim bilir?.. Tanık olduklarımız büyük bir açmazı sergiliyor. Muhalifleri tasfiyeye yönelik Ergenekon, Balyoz ve benzeri davalarda delillerin sahte olduğu, bir bir ortaya çıkıyor. Kumpas mağdurları hâlâ cezaevlerinde yatarken, söz konusu davalar ve yargılamalar ardı ardına çöküyor. Peki, Erdoğan, emniyet ve yargıdaki yapılanmaları vurgularken, operasyon ve davalarda bu sahte delilleri düzenleyen, hazırlayan, savunmanın bilirkişi ve inceleme istemlerini kabul etmeyenlere ne olacak? Soruşturma sürecindeki polisler, savcılar ve hâkimlerin yaptıkları araştırılacak, soruşturulacak mı? HHH Bir yandan, devlet içindeki paralel yapı unsurlarının oradan oraya sürüldüğünü izliyoruz... Dosyalar, belgeler havalarda uçuşuyor. Diğer yandan iktidara yönelik büyük yolsuzluk savları... Tapelerde neler var neler? Yandaş ve cemaat medyasının bir dönem yaptığı gibi gizli kayıtlarla sağlanan telefon konuşmalarının bire bir dökümünü bir yana koyalım. Yargısız infaz yapmak, itibarsızlaştırmak, ne hukuka ne de vicdanlara sığar çünkü. Ancak yolsuzluk savları geçiştirilecek gibi değil. Yeryüzünde hangi iktidar, yolsuzluk savlarından ötürü bünyesindeki dört bakanı feda ederken ayakta kalabilir? Söz konusu bakanların fezlekeleri nasıl Meclis’e gelmez? Partisinden istifa eden Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın “Yapılan her şeyden Başbakan’ın da haberi vardı” sözlerinin neden üstüne gidilmez. HHH Örneğin Urla Zeytineli’ndeki villalar... SİT alanında, hakkında yıkım kararı verilen villaları yasallaştırma çabalarında Başbakan Erdoğan devrede mi? Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Bayraktar’ın rolü ne? Sorunların çözümü ve işlerin yoluna girmesi için bu konuda İzmir Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne talimat verdi mi? Bu villalardan ikisi Başbakan’a armağan edildi mi? Eski İzmir Valisi Cahit Kıraç, bu villalar yüzünden mi İzmir’den Diyarbakır’a tayin edildi? Daha birçok yolsuzluk savlarıyla ilgili olarak Başbakan ayrıntılı bir açıklama yapmıyor. Konuşmalarla ilgili tam bir yalanlamaya yönelmiyor. Neden “Bunlar tezgâhtır, montajdır, yalandır” demiyor, diyemiyor? Yolsuzluk savlarını yanıtsız bırakarak gündemden kaldırmaya mı çalışıyor yoksa? HHH Yolsuzluğun hesabının seçimlerde sorulması gerektiğine yönelik değerlendirmeler, inandırıcılıktan uzaktır, gülünçtür. O zaman hukuka ne gerek var? Erdoğan, AKP’ye yönelik yolsuzluk soruşturmalarının paralel devlet eliyle üretildiğini söylemekle yetiniyor. Balyoz, Ergenekon ve benzeri davalarda koruyup kolladığı, savunduğu polisleri, savcıları şimdi paralel devletin unsurları olarak gösteriyor. Artık iş çığırından çıkmış durumda. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, liman yolsuzluğu operasyonunun örtbas edilmek istendiğine dikkat çekti hafta sonu. Vali Mustafa Toprak’ın, operasyonun durdurulması için polislere talimat verdiğine ilişkin ses kayıtlarının ortalarda dolaştığını anımsattı. Yatırımlarının, Vali Toprak tarafından sürekli engellendiğini öne sürdü. Daha da ileri gitti. “Bu tapeler çıktıktan sonra, yayımlandıktan sonra İzmir Valisi, kendi ayakları ile terk etmek zorundadır. Buradan sayın valiyi devlet valisi olmadığı için, zanlıları koruduğu için acilen istifaya çağırıyorum” dedi. Türkiye, böylesine bir çalkantılı dönem görmedi... SON ÇAĞRI... Chirac’ın İtalyan film yıldızı Claudia Cardinale ile beraberliği, Mitterrand’ın evlilik dışı kızı ve metresleri, Giscard d’Estaing’in oynaşları bilinen sırlardı. Önceki günkü New York Times, Fransız devlet başkanlarının “vakit tasarrufu” için bağcıksız ayakkabı tercih ettiklerini yazıyordu. Zaten Hollande da, sevgilisini evde bırakıp bir başka sevgiliye giderken ayakkabılarından yakalandı. (Bizde ise şimdiliksadece ayakkabı kutuları başa bela!) Hollande, oysa yeterince tedbirliydi. Film yıldızı sevgiliye korumasının kullandığı motosikletle gidiyordu. İkisinin de kafasında kask vardı. Gece yarısıydı. Yüzleri görünmüyordu. Ama pusuya yatmış paparazziler onu ayakkabılarından kolayca teşhis ettiler. Önceki günkü bir yemekte giydiği şık ve özel ayakkabılarla gelmişti ziyarete! Talihsizlik, belki de Fransızcada “dost başa, düşman ayağa...” atasözünün olmamasıydı. HHH ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] Fenerbahçe’nin Tarihi Dik Duruşu... 3 Temmuz 2011’den beri Fenerbahçe’ye reva görülen ağır saldırı, aynı zamanda Türk spor tarihine ismini altın harflerle yazdıran bu dev kulübün camiasıyla beraber gösterdiği inanılmaz direnç ile de hatırlanacak. Aradan geçen 2.5 yıllık süreçte, başta Aziz Yıldırım ve tüm yöneticilerin, teknik adamdan masöre, futbolcudan voleybolcuya yaşadığı işkence maalesef esef verici boyutlara ulaştı. Bir yıl tutuklu kalan Başkan Yıldırım ve arkadaşlarının yanı sıra belki neredeyse tüm sarı lacivertli taraftarlar bu acıyı yüreklerinde hissettiler. Sanki 25 milyon tutukluydu! Başbakan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın aranırken günlerce kaybolup(!) ancak soruşturmayı yürüten savcı ve polisler toptan değiştikten sonra ortalığa çıkabildiği bir Türkiye’de, Yıldırım, kumpaslara ve kutuculara “hadi ordan”ı çekip Yargıtay’ın alelacele mahkumiyet kararını onaylamasından sonra derhal yurda dönmüştür. Bu her şeyden önce bir mertlik dersidir! Yıldırım, sözünün eri olduğunu göstermenin ötesinde, her açıdan meşruiyetini kaybetmiş bir hukuk düzenine dönüş yaparak camianın bu yoz ortamda tüm kartları açık oynayacağını dosta düşmana ilan etmiştir. Bugün artık Türkiye’de yargı bağımsızlığının tamamen yok olduğunu 17 Aralık’tan önce tüm demokrat çevreler dile getirirken, o tarihten itibaren bu tepkilerin katlanmışını bu sefer kendi canları yanan iktidar çevreleri haykırmaya başladı. “Paralel yapı” dramını o gün keşfedip(!) dehşete düşen değerli siyasilerimiz arasında Başbakan ve Meclis Başkanı bile bulunduğuna göre, şu günlerde yargının tüm çivilerinin çıkık olduğunu artık ülkenin dörtte üçü kabul etmiş durumda! İşte Yargıtay’dan gelen ve Yıldırım’ı tekrar cezaevine yollayan nihai karar, böyle bir kaynayan, kendini dağıtmış kazanın orta yerine düşüverdi. Ne ÖYM’nin ortadan yok olma sürecini yaşıyor olmamız, ne mahkumiyet kararını veren mahkemenin kumpasçılığının tescili, ne can havliyle gerçekleri topluma anlatmak için dili çözülen iktidar, ne de ikna edicilikten uzak deliller bu kararı durdurabildi! Hatırlarsanız uydurma çıkan “Emenike’nin para sayma görüntüleri”nden, içinde sözde para olduğu iddia edilen ama “suçüstü” yapılmayan çantaya kadar, onca iddia havada kaldı! Fenerbahçe’ye yönelik saldırının başlangıcından 24 saat sonra, kullanılan dilin, olayın çıkış noktasının ve ana tablonun Ergenekon ve Balyoz koktuğunu görmek zor değildi. Ayrıca kullanılan medya organları, yürütülen psikolojik harp ve saldırı odakları fazlasıyla bu durumu teyit ediyordu. O andan itibaren kamuoyunda yavaş yavaş Fenerbahçe’nin fahri avukatlarından biri de ben oldum. Maalesef özellikle iki spor kulübü yönetim düzeyinde bu süreçte kötü imtihan geçirdiler: Biri konudan direkt çıkar beklediğinden, diğeri ezeli rekabeti yanlış anladığından... UEFA müfettişi, merkeze yüz binlerce “ihbar” maili geldikten sonra İstanbul’a teşrif etti ve Federasyon’da görev yapan iki rakip takım görevlisi gereken beyin yıkamayı yaptılar. Sonuç malum: Avrupa’da önce bir yıl, ardından verilen sözde 2 yıllık ceza ile toplam fiili olarak 3 yıl engellenen Fenerbahçe! İşin trajikomik yanı ise şu noktada düğümleniyor: Türkiye’de, Avrupa’da CAS ve UEFA’nın aldığı kararlar, malum Trabzon ve Galatasaray çevrelerinde Fenerbahçe’nin suçluluğunun kanıtı olarak gösterilirken, ne hikmettir ki UEFA için de tam tersine Türk yargısının aldığı kararlar kendi cezalarının kaynağı oluverdi. Şimdi her noktasıyla kumpasçılığı oportünist resmi ağızlardan itiraf edilen “paralel yapı”nın kararları! Yani “Bozacının şahidi şıracı!”... Fenerbahçe’nin dik duruşu, Türkiye’nin umududur. Yıldırım geçen hafta sonu “Tek suçumuz Atatürkçü olmaktır” diyerek tespiti netleştirmiştir. “Yeni Türkiye” dizayn edilirken, siyasetordubasınyargı derken sıra spora gelmiş, ama tüm entrikalara rağmen “Son Kale” teslim alınamamıştır! İşte zaten bu nedenle başta Doğu Perinçek veya yazar Mehmet Kunt gibi Galatasaraylılar bile, bu süreçte koyu Fenerbahçeli gibi hissedebilmiştir kendilerini. Bu nedenle yurdun dört bir yanında başka taraftarlar arasında olan biteni nesnel olarak değerlendirenler, sarılacivertin bu tarihi direncine şapka çıkarmışlardır. İstanbul’un işgal yıllarından başlayarak Kurtuluş Savaşımızın şanlı destanına damgasını vuran kilit kurumlardan biri olan Fenerbahçe’ye yakışan da zaten budur. Yakın bir gelecekte, Fenerbahçe konusunda ciddi hatalara düşmüş olan bazı yöneticiler daha da mahcup olacaklardır. Yıldırım, şayet yeniden yargılanma talebi konusundaki yüzde yüz haklı itirazı reddedilse de, sıfatı çalınsa da, artık bu tarihin içinde Fenerbahçe’nin ebedi Onursal Başkanı’dır. HARBİ SEMİH POROY BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ [email protected] BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN T.C. İSTANBUL ANADOLU 16. İCRA DAİRESİ’NDEN TAŞINIRIN AÇIK ARTIRMA İLANI 2013/24532 ESAS Aşağıda cins, miktar ve değerleri yazılı mallar satışa çıkarılmış olup: Birinci artırmanın aşağıda belirtilen gün, saat ve yerde yapılacağı ve o gün kıymetlerinin %50’sine istekli bulunmadığı takdirde, yine aşağıda belirtilen gün, saat ve aynı yerde 2. artırmanın yapılarak satılacağı; şu kadar ki, artırma bedelinin malın tahmin edilen değerinin %50’sini bulmasının ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olmasının ve bundan başka paraya çevirme ve payların paylaştırma giderlerini geçmesinin şart olduğu; birinci artırmadan on gün önce başlamak üzere artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebileceği, birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden başlamak üzere ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebileceği, mahcuzun satış bedeli üzerinden aşağıda belirtilen oranda KDV.’nin alıcıya ait olacağı ve satış şartnamesinin icra dosyasından görülebileceği; gideri verildiği takdirde şartnamenin bir örneğinin isteyene gönderilebileceği; fazla bilgi almak isteyenlerin yukarıda yazılı dosya numarasıyla dairemize başvurmaları ilan olunur. 21/01/2014 NOT: İhaleye iştirak edeceklerin satışa çıkarılacak malın muhammen bedelinin % 20’si oranında ihale teminatını ve ihale sonrası ihale bedelini İstanbul Anadolu l6. İcra Müdürlüğü’nün (T.Vakıflar Bankası T.A.O. İstanbul Anadolu Adalet Sarayı Şubesi nezdinde bulunan TR82 0001 5001 5800 7297 9369 29 nolu hesabına) yatırılması gerekmektir. 1. İhale Tarihi: 14/02/2014 günü, saat 10.00 10.10 arası. 2. İhale Tarihi: 03/03/2014 günü, saat 10.00 10.10 arası. İhale Yeri: BACAR OTOPARKI BÜYÜKBAKKALKÖY MAH. KAŞİF SOK. NO: 12 MALTEPE/İSTANBUL No: 1 Takdir Edilen Değeri TL.:100.000,00 Adedi: 1 KDV: % 1 Cinsi (Mahiyeti ve Önemli Nitelikleri): 54FN054 Plakalı, 2012 Model, MERCEDES Marka, C180 Tipli, MERCEDES MARKA C180 TİPLİ 2012 MODEL AMG AMBLEMLİ BEYAZ RENKLİ, 54 FN 054 PLAKALI ARAÇ. MUHTELİF YERLERİNDE ÇİZİKLER VE KIRIK VAR. CAM TAVAN MEVCUT TAVAN SİYAH RENKLİ, 78418 KM’DE. (İİK m.114/1, 114/3) : Bu örnek, bu Yönetmelikten önceki uygulamada kullanılan Örnek 63’e karşılık gelmektedir. “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın: 5160) 1/ Üçgen katla 1 nıp bükülerek ba2 şa bağlanan yemeni. 2/ Büyük 3 erkek kardeş.. Bir 4 kurulun, bir top5 luluğun en önemli üyelerinden her 6 biri. 3/ Bir yolun 7 yokuş bölümü... 8 “O yer” anlamında kullanılan söz 9 cük. 4/ Suyu alın1 2 3 4 5 6 7 8 9 mış her tür yiyecek maddesinin artığı... “ 1 B A S M A C I A derdim var birbi 2 A T E D E R İ K rinden seçilmez / Bir 3 Ş A N D E L L İ ayrılık bir yoksulluk 4 T S ÖME L E K bir ölüm” (Karacaoğ 5 A T E Ş P A T lan). 5/ Eskiden kökD İ M boya bitkisinden, bu 6 R E N E T K Ö R E Ş E gün ise bireşim yoluy 7 D O la elde edilen kırmızı 8 A R A R İ N İ T boyar madde. 6/ Ka 9 İ S T EM MA le duvarı... Hükümdar başlığı. 7/ Halk şairi... Tırpana balığına verilen bir başka ad. 8/ Japon lirik dramı... Cinsel zevkleri çağrıştıran, cinsel istek uyandıran. 9/ Bir şeyden elde edilen yararlı sonuç... Bir nota. 1/ Kılçıksız, iri ve yassı taneli bir fasulye cinsi. 2/ Kaz Dağı’nın antik dönemlerdeki adı... Filipinler’in en büyük ve en kalabalık adası. 3/ Honduras’ın para birimi. 4/ Resim ya da fotoğrafta duruş... Havadaki su buharı. 5/ İslam inancına göre kıyamet günü bütün ölülerin dirilerek toplanacağı yerin adı... Bir nota. 6/ Tavlada “iki” sayısı... Sıcak iklimlerde yetişen maranta adlı kamıştan elde edilerek çocuk maması yapmaya yarayan un. 7/ Yankı... Alkolsüz içecek, meşrubat. 8/ Doğadan elde edilen yararlı şey... İzmir’in Kemalpaşa ilçesinin eski adı. 9/ Yavru yapmaya alışkın kümes hayvanları için kullanılan sözcük... Duvar içindeki kapaksız küçük dolap. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 YUKARIDAN AŞAĞIYA:
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle