13 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 OCAK 2014 CUMARTESİ 6 HABERLER Kılıçdaroğlu rüşvet operasyonunda adı geçen 4 bakanın Yüce Divan’da yargılanacağını söyledi ‘Başçalan da hesap verecek’ BAŞBAKAN ERDOĞAN OĞLUNA SAHİP ÇIKTI ‘Evlatlıktan reddederim’ ÖZLEM GÜVEMLİ Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, adı yolsuzluk iddialarına karışan oğlu Bilal Erdoğan’a sahip çıktı. 4 çocuğunun da imam hatip mezunu olduğunu dile getiren Erdoğan şöyle devam etti: “Ben onlardan razıyım. Son zamanlarda evlatlarımla ilgili olarak ana muhalefetin yapmış olduğu çamur atma propagandaları... Benim evlatlarımdan bir tanesi böyle bir yolsuzluğa karışsın, bir saniye yanımda tutmam evlatlıktan reddederim. Kalkıp evlatlarımın sosyal faaliyetleri üzerinde, kendileriyle alakası olmayan, mensubu olduğu vakıflarla ilgili çalışmalarından rahatsız olan bu ana muhalefet lideri önce kendisi aynaya baksın aynaya..” Erdoğan, imam hatip liselerinin 100. kuruluş yıldönümü nedeniyle Üsküdar Belediyesi ve ÖNDER tarafından Burhan Felek Spor Salonu’nda düzenlenen “100 Yıllık Hikâye İmam Hatip” etkinliğine katıldı. Fethullah Gülen cemaatine yönelik eleştirilerine devam eden Erdoğan, “Bütün tahriklere rağmen eline silah alanlardan, şid deti bir çözüm yolu olarak görenlerden olmadık. Yerin üstü varken, siyaset varken, meşru mücadele yöntemleri varken yerin altını tercih edenlerden, gizlenenlerden, sinsi bir virüs gibi bünyeyi işgal etmeye çalışanlardan olmadık” dedi. “Müslüman, Müslümana tuzak kuramaz ” diyen Erdoğan Müslümanların ubudiyet (kulluk, kölelik, itaat) anlayışını gözden geçirmek zorunda olduğunu ifade etti. Erdo ğan, “Cumhurbaşkanı’nın da hatası vardır, Tayyip Erdoğan’ın da hatası vardır, Meclis Başkanı’nın da hatası vardır. Hiçbir insan sorgulanamaz değildir. Onun için kendimizi gözden geçirmeye mecburuz. Hesaba çekilmeden kendimizi hesaba çekmeye mecburuz” dedi. Salonun en üst bölümüne asılan Atatürk posteri Erdoğan konuşmaya başladığı sırada hızla toplandı. Yetkililer demir bariyerlerin arkasına toplanan posteri tamamen yerinden söktü. Gazeteciler olayı görüntülemeye başlayınca Atatürk posteri yerine yeniden asıldı. Yurt Haberleri Servisi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, rüşvet ve yolsuzluk operasyonuna adı karışan 4 bakanın Yüce Divan’da yargılanacağını belirterek “Adına Başbakan diyen Başçalan var. Onun da hesap vermesi lazım” dedi. Partisinin aday tanıtım toplantısı için Karaman’a giden CHP lideri Kılıçdaroğlu, yurttaşların yo ğun ilgisiyle karşılandı. Erdoğan’ın, yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının ardından dile getirdiği “Bize darbe yapıldı” açıklamalarını eleştiren Kılıçdaroğlu, “Ne darbesi? Çocukların zengin oldu, yedi göbeğin zengin oldu. Şimdi, ‘darbe yapıldı’ diyor. Darbe yapıldıysa bu millete darbe yapıldı” ifadelerini kullandı. Her kentte yolsuzluk ol duğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Çocuklarına gemi aldılar. Bir değil, iki değil, üç değil, dört değil, yedi gemi oldu. Hâlâ ‘Benim çocuğumun gemisi yok, gemiciği var, o kadar büyütmeyin’ diyor. 700 bin liralık rüşvet saat aldılar, Ankara Mamak’ta 10 daire demektir. Yetmedi, kol saati veren adamın uçağıyla, ailesiyle umreye gittiler. Haram paray ‘Benim kutumdan elma çıktı’ Partisinin aday tanıtım toplantısı için Karaman’a giden Kılıçdaroğlu, yurttaşların yoğun ilgisiyle karşılaştı. Konuşmasında kadınlara seçme ve seçilme hakkını CHP’nin sağladığına dikkat çeken Kılıçdaroğlu, Karaman’ın kadın belediye başkan adayı Merih Ünver’i sahneye davet etti. Başkan adayı Ünver de elindeki kutuyu göstererek “Kutunun içinde elmas var. Karaman elması” diyerek içinde elma olan kutuyu hediye etti. Kutuyu açıp içindeki elmayı çıkaran Kılıçdaroğlu, “Benim kutumdan elma çıktı. İçinde 4.5 milyon dolar yoktu. O kutunun içinde 700 bin liralık saat de yoktu. Ama o kutunun içinde Karaman köylü ve çiftçisinin alın terini simgeleyen elması vardı” dedi. (Fotoğraf: AA) Atatürk posteri krizi la umre olur mu? Büyükelçileri toplamışlar, ‘Bu hükümete darbe yaptılar, bunu anlatın’ diyorlar. Bir büyükelçi bu bakanların yatak odalarına 7 kasa niye girdi dese bakan ne diyecek? Birisi daha sorarsa, bu kasaların içinde milyon dolarlar, Avrolar ne geziyor? Herkesi aptal sanıyorlar” dedi. “Rüşvetin başı Başbakan’dır” diyen Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Daha önce iftira atıyor diye dava açıyordu. Ben ‘çetenin başıdır’ diyorum, tık yok. 4 bakanın yolsuzluğu çıktı, mecburen istifa ettiler ama bir türlü fezlekesi Meclis’e gelmiyor. 4 bakanın fezlekesi gelecek, Yüce Divan’a gidecek. Sadece adına Başbakan diyen Başçalan var, onun da hesap vermesi lazım. Onun bakanı, ‘Sayın Başbakan bana istifa et diyorsun ama bana ne dediysen ona imza attım’ dedi. Onun çete reisi ve Başçalan olduğunu söyledi. ‘Bunun hesabını sandıkta vereceğiz’ diyorlar. Bunun hesabı mahkeme önünde verilir. Kaçıyor. ‘Mağdurum’ diyor. ‘Bize darbe yapılacaktı’ diyor. Bırak bu mağdur edebiyatını.” Başbakan Nasıl Diktatör Oldu? Başbakan, Bakanlar Kurulu’nun başkanı demek. Yasama organı olan parlamentoyu yönetmez. Tersine, etkinlikleriyle ilgili olarak parlamentoya hesap verir. Parlamento gerektiğinde güvensizlik belirterek hükümeti düşürebilir. Yürütme, doğal olarak yargıya karşı da sorumludur. Başbakan, gerek bireysel etkinlikleri gerekse başkanı olduğu kabinenin etkinlikleriyle ilgili olarak gerektiğinde yargı önünde hesap verir. Bizim siyasal yaşamımızda ise, çok az istisna dışında, bu demokrasi kurallarının tam tersi geçerli. Bunun da ötesinde, günümüz Türkiye Başbakanı tam anlamıyla bir diktatör görüntüsüne ve yetkilerine sahip. Bu neden böyle? Üzerinde düşünelim. HHH En önemli, belki başlıca neden, bireysel çıkarlarla ilgili. Milletvekillerini, aynı zamanda partinin başkanı olan başbakan belirliyor... Bu, başbakanın istemediği bir davranış sergileyen milletvekilinin bir daha seçilme şansı yok demektir. Bu anlamda, diktatörlük olgusu önce partinin hiyerarşik yapısından Fatih Hilmioğlu’na, bütün siyasal başlıyor. Siyasal partiler yasa tutsaklara özgürlük! sının ve parti tüzüklerinin parti başkanına sınırsız yetki tanıdığı bir demokraside, söz konusu kişinin diktatörleşmesi kaçınılmaz olacaktır. HHH Bizde başbakanın diktatöre dönüşmesinin bir başka nedeni, uygulanmakta olan seçim sistemidir. Yüzde onluk bir seçim barajı, parlamentoda bir partinin haksız çoğunluğuna yol açacaktır ve nitekim öyle de olmuştur. Faşist 12 Eylül darbesi sonrasında getirilen yüzde on gibi bir seçim barajının uygulandığı bir ülkede demokrasi sözü kandırmacadır. HHH Türkiye örneğinde başbakanın diktatörleşmesinin bir başka temel nedeni de toplumca demokrasi kültürüne çok az sahip oluşumuzdur. Örgütsüz bir halk, sadece bir insan kalabalığı demektir. Demokrasi kültürü öncelikle örgütlülük bilincidir. Bizde büyük halk kitlelerinin beklentisi ve arzuladığı şey örgütlenme değil, bir kurtarıcının gelmesidir... Bu nedenle de kurtarıcı olarak gördüğü kişiye tapınırcasına bağlanır. Onu bütün kusurların üstünde ve ötesinde görür. Bu bizde her zaman az çok böyleydi. Günümüzde ise en aşırı bir örneğini yaşamaktayız. HHH Günümüz Türkiye Başbakanı’nın neden bir diktatöre dönüşmüş olduğunun başkaca özel nedenleri üzerinde de duralım... Artık açık seçik görülebildiği gibi, başta ABD emperyalizmininki olmak üzere güçlü bir dış destekle önü açılmış bir kişiden söz ediyoruz... Bu kişi, bugün iflas etmiş olan ılımlı İslam safsatasının Türkiye temsilcisi olarak saptanmıştı... Kibirli ve fanatik kişiliği, iktidar hırsı ve para tutkusu, sıradan yurttaşı etkileme konusunda hitabet ustalığı, çıkar çevreleriyle ilişkileri, bugün ak dediğine ertesi gün hiç sıkılmaksızın kara diyebilme kıvraklığı, belli ki ona yatırım yapan güçlerce bir laboratuvar ortamında gibi incelenmiş ve üzerinde görüş birliğine varılmıştır... Ülke içindeki etkisi ise halk kitlelerinin bir kurtarıcı beklentisinin güya karşılığıymış gibi pazarlanmasının yanı sıra, yerli sermayenin güçsüzlük ve kimliksizliğinden, bunun da bir sonucu olarak merkezdeki siyasal örgütlenmelerin çözülüşünden, 12 Eylül faşist darbesi sonucunda emekçi örgütlerinin ve solun ezilip parçalanmasından; bütün bunlara tüy dikercesine de aydınlanma kültüründen ve yurttaşlık bilincinden nasibini almamış, omurgasız bir okumuş yazmış güruhunun bilinçsiz, duygusuz, lanetli desteğinden gelmektedir... HHH Gezi ve ardından (ne kadar engellemeye çalışsalar da yağma ve hırsızlık kumpaslarını gözler önüne seren) yolsuzluk operasyonları diktatörü ve diktatörlüğü köklerinden salladı... Akıllı bir son vuruş ülkeyi hasret kaldığı temiz havayla dolduracaktır... Bunun yolu ise, kanımca, parlamento içi çalışmalar kadar ve ondan da çok, halk insanlarını özgürlük, iş, adalet, barış sloganları hedeflerinde örgütlemek, harekete geçirmektir.... *Bugün (18 Ocak Cumartesi) Adana Barosu sosyal tesislerindeki dinleti ve söyleşimize sanatseverleri bekliyoruz. ‘Yargıya müdahale’ ALİCAN ULUDAĞ Kanadoğlu yeniden yargılama için ‘kıdemli üye’ formülünü eleştirdi ANKARA Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, Balyoz davasında yeniden yargılamayı sağlamak için gündeme gelen Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na sadece “kıdemli üyelerin” katılmasına yönelik değişiklik önerisini “saçma” olarak nitelendirdi ve bunun yargısal faaliyete müdahale olacağını kaydetti. Kanadoğlu, çözüm konusunda ise “Herhangi bir hâkim, anayasayı, yasaları, vicdanını göz önüne alırsa bu dosyada elbetteki bozma kararı verilir. Bunun için falan yerden filan taraftan ayrım yapmaya gerek yok. Hâkim olması yeter” dedi. Adalet Bakanlığı’nda, Ergenekon ve Balyoz gibi tartışmalı davalarda yeniden yargılamanın önünü açmak için yeni bir formül geliştirildiği öğrenildi. Buna göre Yargıtay Yasası’nda yapılacak bir değişiklikle, kararların son temyiz incelemesini yapacak olan Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na kıdemli üyelerin katılması sağlanacak. Bu yolla 12 Eylül referandumu sonrası atanan ve cemaate yakın olduğu iddia edilen 160 yeni üye dışarıda kalacak ve böylece bozma kararı çıkacak. Öneriyi değerlendiren Yargı tay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Kanadoğlu, “Böyle saçma bir şey olamaz. Yargıtay üyesi olduktan sonra kıdem ancak idari bir görev için yararlıdır. Bu yargısal faaliyetin yanlış değerlendirmesi olur. Sırf bu iş için yapılıyorsa bunda sonuç verir mi vermez mi bilmiyorum. Bunlar 160 yeni üyenin nasıl olduğunu tahmin ediyorlar. Önlem olarak bunu düşünüyorlar. Ancak yargısal faaliyet bakımından olacak iş değil” dedi. Gelinen durumu “Yargı nasıl bir hale düşürüldü?” sözüyle özetleyen Kanadoğlu, şöyle konuştu: “Yargısal faaliyetin böyle sınırlandırılması (yalnızca kıdemli üyelerin katılması) bir amaca ulaşmak isteğiyle alınsa bile yargısal faaliyete kesin bir müdahale olur. Yargıya başka bir müdahale olur.” Yaşanan sorunların çözümünün hukuk reformu ile olacağını vurgulayan Kanadoğlu, “Doğru yöntem her şeyden önce gizli tanıklık kurumu ve yasasının değiştirilmesi, özel yetkili mahkemelerin ve TMK yasasının kaldırılması ve o geçici 2. maddesinin kaldırılması olur. Baştan sona hukuk reformu için samimi bir siyasi irade gerekir” ifadesini kullandı. ‘CASUSLUK’ DAVASINDA SANIK AVUKATLARI İSYAN ETTİ ‘Engizisyon mahkemesi gibi’ OZAN YAYMAN İZMİR İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ve kamuoyuna “askeri casusluk” diye yansıtılan davada 59 tutuklu sanığın tahliye istemlerinin reddedilmesine tepki gösteren avukatlar, tarihteki engizisyon mahkemesine gönderme yaptılar. Verilen ara kararın adil olmadığını ve mahkemenin maddi gerçeğin araştırılması konusunda gereken duyarlılığı göstermediğini savunan avukatlar, HSYK’ye suç duyurusunda bulunacaklarını söylediler. Duruşmanın görüldüğü son gün savunma yapan avukat Nevzat Güleşen, Galileo’nun dünyanın yuvarlak olduğunu söyleminin engizisyon mahkemelerinde yargılandığını, ancak sonuçta bilim adamı nın haklı çıktığını vurguladı. Dokümanlarla oynandığını ve dijital verilerin sahte olduğunu savunduklarını anımsatan Güleşen, TÜBİTAK yerine üniversitelerden rapor alınması gerektiği yönündeki çağrılarının bir türlü karşılığını bulmadığını söyledi. Sanık avukatlarından Atilla Ertekin de gelinen noktada yargılama değil, infazların söz konusu olduğunu söyledi. Ertekin şöyle konuştu: “2 yılla yargılanan sanıklar içinde hâlâ tutuklu olanlar var. Ceza alsalar bile zaten cezaevinde yattıkları süre bunu karşılıyor. Ama anlaşılmaz bir biçimde belirli isimler cezaevinde tutuluyor. Bu da engizisyon mahkemelerini gündeme getiriyor.” Sanık avukatlarından Murat Ergün de “engizisyon mahkemesi” söylemini yerinde bulduğunu vurguladı. 2. soruşturmaya yayın yasağı İstanbul Haber Servisi İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, yolsuzluk ve rüşvet iddialarına ilişkin 25 Aralık’taki 2. soruşturma kapsamında dosyayla ilgili her türlü haber, röportaj, eleştiri ve dosyanın içeriklerinin yayınlanmasını soruşturma tamamlanıncaya kadar yasakladı. İşadamları Abdullah Tivnikli ve Mustafa Topbaş’ın avukatlarının talebi üzerine mahkemece alınan yayın yasağı kararında “adil yargılama hakkının etkilenmesi, özel hayatın ve haberleşmenin gizliliğini ihlal edecek hususların ortaya çıkma ihtimali” gerekçeleri sıralandı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle