13 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 OCAK 2014 CUMARTESİ 4 AKP’nin, kimileri bizzat Başbakan Erdoğan, kimileri ise AKP yöneticileri, milletvekilleri ve iktidar yanlısı medya tarafından dile getirilen Cemaat suçlamaları, ilginç kodlar içeriyor. HHH “Darbecilik” kodu: AKP’nin, askerlerin siyasal ağırlığını yok etmek için kullandığı ve özellikle kendilerine “liberal” diyen yazarlar ve gazeteciler tarafından benimsenmiş bir kod. Bu kod sayesinde, Silivri davalarındaki haksızlık ve adaletsizlere bile “Kurunun yanında yaş da yanar” diyerek göz yuman pek çok yazar ve gazeteci oldu. “Vesayet” kodu: Yargının Kemalist (Atatürkçü) devlet yaklaşımı sahibi olduğunu ve askerlerin etkisi altında kaldığını, bu nedenlerle de bağımsız ve tarafsız davranmadığını vurgulayan bir kod. Yargıyı bütünüyle AKPCemaat HABERLER AKP’nin Cemaat İçin Kullandığı Kodlar etkisine alan 12 Eylül 2010 referandumunda yüzde 58 oy alacak kadar etkili oldu. “Çete” kodu: Mafyayı ve ayrıca Silivri davalarına esas teşkil eden “örgütlü terör suçunu” anımsatan bir kod. Hem ahlak, hem siyaset, hem de hukuk açısından çok suçlayıcı. “Paralel devlet” kodu: AKP’nin yıllardır mağduriyet için kullandığı ve “Hükümet olduk ama iktidar olamadık” sloganı ile ifade ettiği, ayrıca Türkiye’nin devlet geleneği açısından “derin devlet” anlamında karanlık işler yapan gizli örgütleri anımsatan bir kod. “Dış odaklar” kodu: Doğrudan adı da verilerek İsrail üzerinden yapılan ama bütün yabancı devletleri ve yabancı kuruluşları kapsayan bir kod. Uluslararası finans kuruluşları, medya kuruluşları, düşünce kuruluşları ve büyük devletler bu kodun kapsamında. “Haşhaşiler” kodu: Din ve tarih açısından çok ağır suçlamaları içeren bir kod. Hasan Sabbah’ın kurduğu bu örgüt sadece bireysel terörle siyaseti etkilemek için devlet yöneticilerine suikast yapmakla kalmıyor, esas olarak Sünni imparatorlukları hedef alıyordu. HHH AKP bir yandan bu kodlarla Cemaate karşı çok ağır siyasalideolojik ve toplumsal saldırılarda bulunurken, öte yandan bunların arkasına sığınarak, Cemaatle birlikte üç yıl önce kurduğu yargı yapısını, tümüyle kendine bağlamak için Meclis’i çalıştırıyor, yüzlerce polisi ve önemli yerlerdeki savcıları da görevden alıyor. Bu arada kamuoyunu tatmin etmek için de “Yanılmışız”, “Ne safmışız”, “Aldatılmışız” gibi sloganları gündeme getiriyor. Bir yanda rüşvet ve yolsuzluk iddiaları, bir yanda bu kodlarla yapılan ve büyük bir saldırıya dönüşen bir savunma... Bakalım genel kamuoyu bütün bunlara nasıl tepki verecek? Darbelerden Darbe Beğen! Geçenlerde köşe yazarı dostum dert yanıyordu: Şaşkınlıkla görüyorum ki, çok kişi sivil darbe kavramını ilk kendisinin kullandığını ileri sürüyor. Oysa bunu ilk yazanın ben olduğumu sanıyordum. Daha iyi ya! dedim ve ekledim: Aynı kavram aynı anda çok kişinin aklına gelmişse demek bir konsensüs oluşmuş. Türkiye’nin tarihini doğru okuyamayanlar Tayyip Bey’in sivil darbesini anlamakta güçlük çekmişlerdi. Aslında tartışma darbenin giysisinden çok, cebir şiddet unsurunda düğümleniyordu. Gerçekten de eski TCK’nin 146. maddesi ile şimdiki TCK’nin 309, 311 ve 312. maddelerinin metinlerinde yazıldığı gibi, cebir şiddet unsuru söz konusu fiillerin oluşması için zorunludur. Olayın inceliği de işte bu noktada. Çünkü bir yandan her cebir şiddet suçum oluşmasına yetmez, devleti dize getirecek elverişli vasıtaların bulunması şarttır, öte yandan da kimi zaman maddi cebir olmasa da gözle görülmeyen manevi cebir yeter. HHH Darbeciler devletin gücünü şu ya da bu yolla ele geçirmeden önce ya da sonra, onu kullanarak, devletin anayasasının ilkelerini ortadan kaldırır, erklerinden birini esir alırsa, manevi cebir unsuru oluşmuş ve bunu kullananlar da söz konusu suçları işlemiş olurlar. Şimdi bu açıklamalar ışığında bakalım. İnsanlar Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmak veya TBMM’yi ya da TC Hükümeti’ni ortadan kaldırmayı amaçlayarak yanlarına beş Kalaşnikof, altı tabanca, yedi kama alarak, bağıra çağıra İstanbul’dan Ankara’ya yola çıksalar, amaçladıkları suçu işleme suçundan tutuklanmaktan çok, akli dengelerinin bozukluğundan dolayı bir yere kapatılma yaptırımıyla karşılaşırlar Çünkü ellerindeki araçlarla o suçu işlemeyi düşünmek sağlıklı adam işi değildir. Buna karşılık, hiçbir silah kullanmadan, insanlar, devletin yürütme erkinin polisine ya da yargı erkine sızmışlarsa ve bunları, Meclis’i, hükümeti ya da yargıyı tasfiye etmek ya da çeteleştirmek amacıyla kullanıyorlarsa, söz konusu suçun unsurları oluşmuş sayılır ve ortada, darbeden bahsedecek bir oluşum vardır. Yine aynı şekilde, devletin erkini meşru yoldan ele geçirmiş kişi veya kişiler, bu erki, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın öngördüğü sınırlar dışında, rejimin yapısını değiştirecek, devletin organlarını felce uğratacak, kuvvetler ayrılığı ilkesini ayaklar altına alacak yönde kullanıyorlarsa, ortada bir darbe vardır. HHH Şu anda birden fazla darbe girişimi olduğu, ortada darbeden geçilmediği artık herkesin gördüğü gerçek. Çıkıp haykırsak yeridir: Vatandaş sivil darbelerden darbe beğen! Recep Tayyip Erdoğan’a karşı bir darbe girişimi olduğu doğrudur. Ama aynı zamanda, bu darbe girişmi olmasa bile, iktidarın gırtlağına kadar yolsuzluğa battığı da doğrudur. Bu iki birbirinden bağımsız gerçeğin hiçbiri diğerinin gerçekliğini ortadan kaldırmıyor. Tayyip Bey’e karşı darbe girişmi olduğu doğrudur, ama bir zamanlar o darbe devletin erki kullanılarak hukuka karşı işletildiğinde kendisinin darbecilerle birlikte olduğu da doğrudur. Aynı zamanda Tayyip Bey’in kendisine karşı darbe girişimine, devletin erklerini birbirine sokarak, kuvvetler ayrılığını çiğneyerek, yargıyı yürütmeye bağlayarak başka bir darbeyle karşı çıktığı da doğrudur. Ve bütün bu doğrulardan iki yanlış çıkmaktadır. Çünkü ortada ikisi de darbeci ikisi de yanlış iki taraf vardır. Şimdi hangi darbenin daha iyi olduğunu sormanın da bir anlamı yoktur. Ama illa isterseniz, hangisinin daha iyi olduğunu her ikisinin de sillesini yemiş Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu’na soralım. Yalnız acele edelim! Malum, Hilmioğlu, içeride ölüyor da! Her şey yeni başlıyor İLHAN TAŞCI ANKARA Hükümet, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 1. Dairesi’nde elini güçlendirerek yargıda hâkimiyeti sağlayabilmek için “hükümete dokunanlar” ve “dokunulmasını önleyemeyenleri” yerlerinden ederken cemaat kanadı da 7 yıldır “yıpranmış” isimleri gözden çıkarttı. Bu çerçevede hükümet son 7 yıldır yürütülen bütün soruşturmaların “kara kutusu” konumundaki İstanbul Başsavcısı Turan Çolakkadı’yı, “fiziken var olmayan” mahkemeye başsavcı atadı. Cemaat kanadı ise Balyoz, Ergenekon, Odatv gibi davalarla isimleri sürekli gündeme gelen Fikret Seçen, Ercan Şafak, Cihan Kansız, Savaş Kırbaş’ın alınmalarına fazla direnmedi. Her iki taraf da önümüzdeki günlerde çıkması beklenen ve yüzlerce hâkim savcıyı kapsayacak olan kararnamede yeni partnerleriyle yola devam edecekler. Yaklaşık 13 bin yargıç ve savcının kaderinin belirlendiği HSYK 1. Dairesi yargı açısından kilit bir öneme sahip. Hafta başında Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın, “tanışma” amacıyla katıldığı HSYK Genel Kurulu’nda sürpriz bir hamleyle daire üyelerinin yerlerinin değiştirilmesi teklifinin oy çokluğuyla kabul görmesiyle; bakan çocuklarının tutuklandığı, Başbakan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın ifadeye çağrılmasıyla da hedef tahtasına yerleştirilen yargıda ilk dizayn gerçekleşmiş oldu. Önce “üyelerin yeri değiştirilsin mi”, sonra da “hangi üyelerin yeri değiştirilsin” diye gerçekleştirilen oylama sonucunda, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün atadığı isimlerden Bülent Çiçekli ile Ahmet Berberoğlu 1. Daire’den alındı, yerlerine Rasim Aytin Halil Koç getirildi. İbrahim Okur başkanlığındaki 1. Daire Zeynep Nilgün Hacımahmutoğlu, Kenan İpek, İsmail Aydın, Teoman Gökçe, Halil Koç ve Ra HSYK’de üstünlük kuran hükümet, yargıda devam ettireceği operasyonlarda elini güçlendirmek amacıyla yeni partner arayışına girişti. Cemaat ise ‘yıpranmış’ isimleri gözden çıkarttı 13 bin yargıç ve savcının kaderinin belirlendiği HSYK’nin 1. Dairesi kritik öneme sahip. Her iki taraf da önümüzdeki günlerde çıkması beklenen kararnamede yeni partnerleriyle yola devam edecek. Cemaat direnmedi Hükümetin kurul üzerinde eli güçlenirken cemaatin de kimi savcılardan “yıpranmaları” nedeniyle vazgeçtiği dillendiriliyor. Gelecek günlerde çıkması beklenen kararnameyle, hem hükümetin, hem de cemaatin bir partner değişikliğine gideceği konuşuluyor. Bu değişikliğin ilk isimlerinin başında İstanbul Başsavcısı Turan Çolakkadı sayılıyor. Çolakkadı, Türkiye’nin tartıştığı Ergenekon, Balyoz, KCK, Odatv gibi davaların tamamının “karakutusu” olan hatta kimi dosyalar hakkında Ankara’dan bile fazla bilgisi olan bir isim. Ancak kararnameyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemeleri Başsavcılığı’na atandı. Oysa hukuken böyle bir mahkeme var, ancak fiziken yok; tamamen kâğıt üzerinde bir görev yeri. Benzer durumu Çolakkadı’nın selefi olan Aykut Cengiz Engin de yaşamıştı. Ergenekon savcılarının kendilerinin dinlememesi üzerine yerlerini değiştirmek istemesinin ardından Engin bölge adliyeye atanarak pasifize edilmişti. HSYK’nin kararnamesinde yerleri değiştirilen savcılardan 17 Aralık operasyonunu yürüten Muammer Akkaş, eski ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın bacanağının da yer aldığı İzmir’deki liman operasyonunun başsavcıvekili Ali Haydar ve silah taşıdığı iddia edilen MİT’in “yardım TIR’ını” aratmak isteyen Adana Savcısı Özcan Şişman “hükümete dokunanlar” olarak değerlendirilebilir. Turan Çolakkadı ile başsavcıvekili Oktay Erdoğan’ı ise büyük gözaltı kararları nedeniyle “hükümete dokunulmasını engelleyemeyenler” kategorisinde değerlendirmek mümkün. sim Aytin’den oluşmuş oldu. İki yeni üye, Adalet Bakanlığı Müsteşarı Kenan İpek ve değişime destek veren Hacımahmutoğlu ismi de dikkate alındığında diğer üyeler destek vermese bile hükümet kanadı 4 üyenin oyuna ulaşmış oldu. Yeni üyeleriyle ilk kararnamesini hazırlayan dairenin bu kararına yalnızca üyelerden Teoman Gökçe muhalif kaldı. Dairedeki durum bu olmakla birlikte Yargıtay ve Danıştay üyelerinin seçildiği genel kurulda tablo biraz daha farklı. Çünkü, HSYK’nin üye yapısında 17 Aralık’tan sonra herhangi bir değişiklik olmadı. Dolayısıyla Başbakan’ın ifade ettiği “paralel yapı” kurulda varlığını sürdürüyor. Bu nedenle gelecek günlerde yapılacak Yargıtay ve Danıştay’a üye seçimlerinde cemaatin ağırlığını koyma olasılığı bulunuyor. Belirleyicilik sürer mi? Hükümetin 1. Daire’de belirleyici etkisi hissedilse de konumunu korumayı sürdürüp sürdüremeyeceği belirsiz. 17 Aralık’tan beri yaşananlara bakıldığında, HSYK’nin konumlanması belli bir düzlemde ilerlemiyor. Örneğin HSYK Genel Kurulu, hükümetin 17 Aralık operasyonunu durdurmaya yönelik ilk hamlesi olan Adli Kolluk Yönetmeliği’ndeki değişikliğin 5’e karşı 13 üyenin oyuyla anayasaya aykırı olduğunu karara bağladı. Bu nedenle Başbakan HSYK’yi hedef alarak “Elimde yetki olsa yargılarım” çıkışını yaptı. AKP tam hâkimiyet peşinde STRATEJİ OYUNU... EMİNE KAPLAN alınırken kurula verildi. Ancak kurula verilirken “görevleriyle ilgili kişisel suçlar hakkındaki soruşturma ANKARA HSYK 1. Dairesi’nde izni işlemleri” ile “kovuşturma izni yaptığı üye değişikliğiyle kuruldaki ceişlemleri” ayrımı yapıldı. Üyelerin kimaat yapısını “şimdilik” kıran AKP, şisel suçlarıyla ilgili izin işlemi Adalet HSYK yasa önerisindeki kritik madBakanı’na verilerek “korsan bildiri” delerle gücünü sağlamlaştırmak istiolarak nitelendirdiği girişimler karşıyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün sında yaptırım uygulaması yolu açıldı. veto edebileceği sinyali üzerine bazı Yasa önerisinde AKP’nin HSYK üzemaddelerde değişiklik yapılsa da strarinde tam hâkimiyet sağlamasına yol tejik önemi olan maddelerde geri adım açacak maddeler ise korundu. HSYK atılmadı. Kurul üyelerinin bakan tara1. Dairesi’nin üye yapısının değiştirilfından dairelerde görevlendirilmesi, mesiyle “şimdilik” istediği kararları kurulun 17 üyeyle toplanması koşuçıkarma gücüne kavuşan AKP, Adalu getirilmesine ilişkin düzenlemelerin let Bakanı’nın kurul üyelerinin hangi önemli olduğunu belirten AKP yönedairelerde görevlendirileceği ve Tefticileri, “HSYK’de şimdilik o yapı kırıldı. Ama bunun bir garantisi yok. tiş Kurulu Başkanı’nı tek başına belirBazı maddelerin stratejik önemi var. leyeceğine ilişkin hükümler ile toplantı Yasa önerisi geçtiği zaman kurulda yeter sayısının 15’ten 17’ye çıkarılmageçici olarak sağlanan hâkimiyet sına büyük önem veriyor. AKP yöneticileri, “HSYK’deki üye değişikliğiyle sağlama alınmış olacak” görüşünü oradaki yapı kırıldı. Ancak bu geçici dile getirdiler. bir durum, ileride o üyeleTBMM Anayasa rin tavırlarında değişiklik Komisyonu’nda önolmayacağının garantisi ceki gün kabul ediyok. Toplantı yeter sayısı len HSYK yasa öne17’ye çıkarılarak alınacak risinde, parti içinden kararlarda ‘bizimle mutave Cumhurbaşkanı bık kalmadan bir şey yaGül’den gelen itirazpamazsınız’ deniyor. Balar üzerine pek çok kanın dairelerde üyeleri maddede değişikCHP ve MHP, istediği gibi değiştirebilik yapıldı. Öneriyle TBMM Adalet bazı konularda kurul Komisyonu’nda kabul lecek olması, ileride daibaşkanı olarak Adaedilen HSYK önerisine relerde yaşanabilecek kilitlenmeyi de önleyecek” let Bakanı’na verilen muhalefet şerhi koygörüşünü dile getirdiler. yetkilerde geri adım du. CHP’nin muhalefet Hâkim ve savcıların ataatıldı, ancak değişikşerhinde, önerinin bir ma ve yer değiştirmelerilikler yapılırken hüçok hükmünün anane karar veren 1. Daire’nin kümet tedbiri elden yasanın başta “deüye sayısı, yasa önerisiyle bırakmadı ve “simokratik hukuk dev5’e düşürülüyor. Önerinin gorta” işlevi göreleti” ilkesini düzenleyasalaşması durumunda cek biçimde düzenyen 2’nci, “mahkemesöz konusu daire, 3 üyeyle lemelere gitti. lerin bağımsızlığı”na (salt çoğunluk) tüm kararEn çok eleştirisi ilişkin 138. maddeları verebilecek. Hükümet, konusu olan kurul si olmak üzere birçok Adalet Bakanı’na verilen üyelerinin soruşturhükmüne aykırı olduyetkiyle 1. Daire’nin üyema ve kovuşturmağu tespitine yer verdi. lerini istediği zaman istesıyla ilgili yetki, Adadiği gibi değiştirebilecek. let Bakanlığı’ndan O savcılar rapor aldı İstanbul Haber Servisi Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 1. Dairesi’nin 127 sayılı adli yargı kararnamesi ise tenzili rütbeye uğrayan İstanbul Başsavcıvekilleri Fikret Seçen, Cihan Kansız, Ercan Şafak, Ali Güngör ve Terörle Mücadele Kanunu (TMK) ile yetkili savcı Muammer Akkaş, 10 günlük sağlık raporu aldı. Başsavcıvekilleri atama kararına itiraz edecekler. HSYK 1. Dairesi’nin kararnamesiyle 19 savcı ile bir hâkimin görev yerleri değiştirilmişti. Kararname kapsamında Ergenekon ve Balyoz soruşturmalarını yürüten savcılar olarak tanınan İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekilleri Fikret Seçen, Cihan Kansız, Ercan Şafak ve Ali Güngör’ün tenzili rütbeye uğrayarak görevleri düz savcı olarak değiştirilmişti. Başsavcıvekillerinin atama kararına itiraz edecekleri öğrenildi. Savcıların itiraz için dilekçeleri hazırladıkları belirtildi. İtirazı HSYK Genel Kurul’u değerlendirecek. CHP ve MHP şerh koydu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle