01 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 OCAK 2014 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR Prof. Dr. Halet Çambel 97 yaşında yaşama veda etti 15 Arkeolojiye adanmış bir ömür bul Üniversitesi’nden Kültür Servisi Arkeuzmanlarla, o dönemolojinin duayen ismi, İsde Adana Osmaniye’ye tanbul Üniversitesi’nden bağlı Kadirli yakınlaemekli akademisyen Prof. rındaki Karatepe’deki Dr. Halet Çambel, dün kazı çalışmalarına başsabah Arnavutköy’deki ladı. Uzun yıllar Karaevinde yaşamını yitirdi. tepe’deki kazıları yürü97 yaşındaki Çambel’in ten Çambel, ortaya çıcenazesi, 14 Ocak Sakan Hititlerin son dölı günü saat 10.00’da İsnemine ait eserlerin kotanbul Üniversitesi Ederunması için burada bir biyat Fakültesi’nde yamüze kurulmasına da pılacak törenin ardından, önayak oldu. 15 Ocak Çarşamba gü194849 yıllarında nü Muğla Akyaka’da, eşi Fransız Enstitüsü’yle Nail Çakırhan’ın yanına birlikte Yazılıkaya defnedilecek. Midas şehri kazıları27 Ağustos 1916’da nı yürüttü. 1960 ihtiBerlin’de doğan Çambel, lali sonrasında üniverAlmanya’da askeri ataşesiteden uzaklaştırılan lik görevini yapan Hasan (147’ler olayı) Çambel, Cemil Bey (Hasan Cemil Kartepe’deki kazılarını Çambel) ile dönemin Bersürdürdü ve hem buralin Büyükelçisi’nin kızı daki hem Hatay ile çevRemziye Hanım’ın üçünresindeki tarihi eserlerin cü çocuğu olarak dünyataranması ve belgelenya geldi. 8 yaşında ailesiymesi için uğraş verdi. le Türkiye’ye gelen Çambel, oru Yaşamının 1964’te ErganiÇayönü kazılarıtaokul ve liseyi Arnavutköy Kız prehistorya ve na başladı, bir yandan da Keban BaKoleji’nde (şimdiki adıyla Robert arkeolojiye adayan rajı nedeniyle sular altında kalacak Kolej’de) okudu. Ardından Paris Sorbonne Üniversitesi’nde arkeoHalet Çambel, çok sayıda alandaki eserlerle ilgili çalışmalar yürüttü. Bu çalışmalar, birçok proloji eğitimi aldı; artık ömrünü bu üstün hizmet ödülünün jenin de temelini oluşturdu. mesleğe adayacaktı. yanı sıra 2005 yılında 1976 yılında çağdaş arkeoloLise yıllarında başladığı eskji metotlarının ülkemizde de uyrim sporunda da ustalaşan ÇamHollanda devletinin gulanmasını sağlamak amacıybel, 1936 Yaz Olimpiyatları’nda, kültür ve kalkınmaya la, çeşitli üniversitelerin katılımıySuat Fetgeri Aşeni ile birlikte, hizmet edenlere verdiği la TÜBİTAK’a bağlı bir “ArkeoTürkiye’yi olimpiyatlarda temsil Prens Claus Ödülü’nün de metri Ünitesi”nin kurulmasına da eden ilk Türk kadın sporcu oldu. önemli katkıları olan Çambel, 1984 Halet Çambel, 1940’ta İssahibiydi. yılında emekli olmasına rağmen tanbul Üniversitesi EdebiKaratepe ve ErganiÇayönü’ndeki yat Fakültesi’nde asistan olaaraştırmalarını sürdürdü. rak akademik kariyerine başlaYaşamının 50 yıldan fazla zamanını prehisdı ve aynı üniversitede doktora derecesini altorya ve arkeolojiye adayan Halet Çambel, dı. Ardından iki yıl Almanya’da Saarbrücken çok sayıda üstün hizmet ödülünün yanı sıra Üniversitesi’nde konuk öğretim üyesi olarak çalıştı. Türkiye’ye döndükten sonra gazeteciyazar 2005 yılında Hollanda devletinin kültür ve kalkınmaya hizmet edenlere verdiği Prens Claus Nail Çakırhan ile evlendi. Ödülü’nün de sahibiydi. 1947 yılında, Türk Tarih Kurumu ve İstan ‘Yetmez Ama Evet’çiler İçin Ağıt… Sizleri herhangi bir zaman bağışlayabileceğimi hiç sanmıyorum. Tıpkı bir zamanlar, bir gün gelip de birilerini kullandıkları oydan dolayı suçlayabileceğimi de hiç sanmadığım gibi. Ama bir gün geldi, sizlerin “yetmez, ama evet” oylarınız, sonuçları bakımından yalnızca birer oy olmaktan çıkıp, “ve hatta hıyanet”in tehlike çanlarına dönüştü. Üstelik büyük çoğunluğunuz bakımından bu oylar, yalnızca bir defaya özgü “kazalar” olmakla kalmayıp, bu ülkenin aydınlarının bir bölümü için epey eskiden bu yana artık teamüle dönüşmüş bir tavrın, başka deyişle hep idareimaslahattan yana bir tavrın yeni göstergeleriydi. Çünkü sizler, yani o bilinen anayasa oylamasında “yetmez ama evet”leri pusulalara basanlar, en önemli ülke sorunları söz konusu olduğunda bile her zaman açık seçik ve kararlı bir tutumdan yana değil, fakat hep suya sabuna fazla dokunmamaktan yana oldunuz. Üstelik böyle bir tutumu örneğin “tarafsızlık” ya da “aydın tavrı” diye adlandırmaktan da hiçbir zaman çekinmediniz. Şimdiye kadar nerelerde olmadınız ki? Kısaca söylemek gerekirse, göze çarpabileceğiniz, hemen görülebileceğiniz, sütunlara ve ekranlara yansıyabileceğiniz her yerde, ama her yerde vardınız. Kendinizi hep “aydınlar” diye nitelendirdiniz, fakat kimi zaman bazı yerlerde olmamanın da çok güçlü bir aydın tavrı ve militan bir eylem niteliğini kazanabileceği gerçeği hiçbir zaman geçerli olmadı. Ülke, iktidar tarafından hızla bir din devletine dönüştürülürken bu durumdan içtenlikle kaygı duyanların: “Bu kadarı artık biraz fazla olmuyor mu?” şeklindeki sorularına, “Ama neden? Ben akşamları pekâlâ rakımı içebiliyorum!” yanıtını vererek, nasıl bir gaflet uçurumunun kenarında olduğunuzu kendiniz sergilediniz. Kapkara güçler, Mustafa Kemal’in cumhuriyetinin mezarını kazarken ve o cumhuriyetin tüm kazanımlarını yıkarken, sizler ortaya “İkinci Cumhuriyetçiler” kimliğiyle(!) çıktınız ve cumhuriyetinizin ilk “icraatı” olarak “Artık Mustafa Kemal Atatürk ve Kemalizm de eleştirilebilir ve eleştirilmelidir!” saptamasında bulundunuz. Bunun hemen ardından da gündeme “Mustafa Kemal’in bir diktatör olup olmadığı” sorusunu getirdiniz. Bunları yaparken, İstiklal Savaşı’nın en kritik günlerinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki hasımlarının gayretiyle Başkomutanlık süresi uzatılmayan Mustafa Kemal’in, emrindeki ordularla o Meclis’i susturacak yerde cepheden ayrılıp Ankara’ya geldiğini ve Meclis’ten resmi uzatma talebinde bulunduğunu unutup, böyle bir insanın nasıl diktatör olabileceğini düşünmediniz. Tıpkı Birinci Cumhuriyet’in neden yıkılmış olabileceğini de düşünmediğiniz gibi. Ama bütün bunları zaten isteseniz de düşünemezdiniz, çünkü düşünme yetileriniz hep akşamları içkilerinizi rahat yudumlayabilmekle ve muktedirin kapısında “akil adamcılık” oynamakla sınırlı kaldı. Sonunda “Kemalizmin vesayetinden(!)” kurtarmakla övündüğünüz ülkeniz, şimdilerde tarihte eşi görülmemiş yolsuzluk fırtınalarının esareti altına girdi. Bilincinden tümüyle yoksun olduğunuz o tarih, inanın ki sizleri asla bağışlamayacak! Kayıp Renoir müzeye geri veriliyor u 60 yıldan fazla bir süredir kayıp olan 14x23 cm. boyutlarındaki tablo 2012’de bir müzayedede gün yüzüne çıkmıştı. Renoir’ın resmini müzayedeye koyan beden eğitimi öğretmeni tabloyu bitpazarından 7 dolara aldığını ileri sürmüştü. Tablonun bugünkü değeri 100 bin dolar. Post gazetesinden bir muhabirin Renoir’ın manzara resminin Baltimore Sanat Müzesi’ne ait olduğuna ilişkin belgeleri yayımlaması sonucunda FBI tabloya el koymuştu. Yapılan araştırma sonunda, ünlü sanat koleksiyoncusu Saidie May’in tabloyu 1926’da Paris’teki BernheimJeune Galerisi’nden satın aldıktan sonra, 1937’de başka yapıtlarla birlikte Baltimore Sanat Müzesi’ne Kültür Servisi Fransız ressam PierreAuguste Renoir’ın, Baltimore Sanat Müzesi’ne bağışlandıktan sonra 60 yıldan fazla bir süredir kayıp olan ve 2012’de bir müzayedede gün yüzüne çıkan bir tablosunun müzeye geri verilmesi kararlaştırıldı. Ünlü empresyonist ressamın 1879 tarihli “Seine Nehri Kıyısında” adlı tablosu 1951’de Baltimore Sanat Müzesi’nden çalındıktan sonra 2012 yılında beden eğitimi öğretmeni Marcia Fuqua tarafından müzayedeye konulmuştu. Fuqua, 14 x 23 cm. boyutlarındaki tabloyu 2009’da bitpazarından 7 dolara satın aldığını söylemişti. Tablonun bugünkü değerinin 100 bin dolar olduğu belirtiliyor. Tablonun çalıntı olduğunun anlaşılması üzerine müzayede iptal edilmiş, Washington bağışladığı anlaşılmıştı. Mahkeme, pek çok belgenin yanı sıra tablonun müzeye bağışlandığını gösteren vasiyetnameyi yeterli bularak, “Seine Nehri Kıyısında” adlı resmin Baltimore Sanat Müzesi’ne geri verilmesini kararlaştırdı. Bu yıl kuruluşunun 100. yılını kutlamaya hazırlanan Baltimore Sanat Müzesi’nin yöneticileri, Renoir’ın tablosunun en kısa zamanda müzedeki yerini alacağını açıkladılar. Gezi Direnişi’ni anlatan ‘Başlangıç’ belgeselinin yönetmeni Serkan Koç: ‘Biz değil, Başbakan halkı kine teşvik etti’ u Yönetmen Serkan Koç, “Biz de Gezi eylemleri sırasında yaşamını yitiren gençlerin aileleriyle birlikte Başbakan Erdoğan hakkında suç duyurusunda bulunacağız” dedi. SELDA GÜNEYSU ANKARA Hakkında “Başbakan’a hakaret, halkı kin ve düşmanlığa teşvik etmek” suçundan soruşturma açılan, Gezi Direnişi’ni anlatan “Başlangıç” belgeselinin yönetmeni Serkan Koç, “Halkı biz yaptığımız belgeselle değil, Başbakan Tayyip Erdoğan Gezi eylemleri sırasında kullandığı ifadelerle kin ve düşmanlığa teşvik etti. Eylemler sırasında ‘Polisimiz destan yazdı’ sözlerinin ardından 10’a yakın genç yaşamını yitirdi. Bu nedenle biz de Gezi eylemleri sırasında yaşamını yitiren gençlerin aileleriyle birlikte Başbakan Erdoğan hakkında suç duyurusunda bulunacağız” dedi. Koç’un yönettiği “Başlangıç” belgeseli, dün Ankara Halk Tiyatrosu’nda Ankaralı sanatseverlerin beğenisine sunuldu. Gösterime katılan yönetmen Serkan Koç, belgesele yönelik soruşturmayla il gili olarak Cumhuriyet’e açıklamalarda bulundu. Savcılığın, ifadesi alınırken belgeselde geçen “Zıpla, zıpla zıplamayan Tayyip”, “Şerefine Tayyip”, “Tayyip istifa” gibi sloganları soru olarak yönelttiğini belirten Koç, belgeselci olduğunu ve belgeselde “olanın anlatıldığını” söylediğini kaydetti. “Gezi eylemleri sırasındaki atmosfer neyse, biz onu yansıttık” diyen Koç, şöyle konuştu: “Başbakan’ın sözlerinin ardından kolluk güçleri eylemlerde orantısız güç kullandı. Bu nedenle 10’a yakın genç yaşamını yitirdi. Belgeselde tüm bunların görüntüleri var. Televizyonların yayımlayamadığı görüntüler bunlar. Görüntülerde de görülüyor, polisi kışkırtan biri var. Şimdi benim hakkımda isterlerse 100 yıl hapis cezası öngören dava açsınlar. Sonuçta orada ölen insanlar var. Ben bunu savcılık ifademde de söyledim. Avukatım, ‘Dava açılmasına gerek görülmemesi’ yönünde bir ifade kullandı. Ben de ‘Hayır, keşke dava açılsa, bizim görüntülerimiz asıl kimlerin suçlu olduğunun kanıtı’ yanıtını vermiştim. O kadar genç ölmüşken, pek çoğu da ağır yaralanmış, hâlâ hastanelerde yatarken, bize 100 yıl ceza istemiyle dava açılmış ne yazar?” n ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Geçirdiği rahatsızlık sonucu önceki gün yaşama veda eden 58 yaşındaki şair Adnan Azar, son yolculuğuna uğurlandı. Azar için önce Ankara Gazi Mahallesi Merkez Camisi’nde tören düzenlendi. Buradaki törene yakın arkadaşları şair ve yazarlar Akif Kurtuluş, Şükrü Erbaş, Haydar Ergülen, Ethem Baran, Hasan Ali Toptaş, Hayati Baki, Fahri Özdemir, tiyatro sanatçısı Orhan Alkaya, ressamlar İbrahim Karaoğlu, Habip Aydoğdu, fotoğraf sanatçısı Mahmut Turgut ve gazetemiz yazarı Işık Kansu katıldı. Şair Adnan Azar son yolculuğuna uğurlandı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle