01 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 OCAK 2014 PAZARTESİ 10 EKONOMİ [email protected] AKP sansürde dünya birinciliğine koşuyor SEKTÖRDEN T. Telekom’dan Guinness rekoru Türk Telekom, bir tek çift fiber kablo bağlantısı üzerinden saniyede 8 terabit veri aktarımı gerçekleştirerek bu alanda bir erişim rekoru kırarken, bu başarı Guinness tarafından da tescil edildi. ‘Başbakan’ın Sözü Demokrasiye İkinci Tekme’ Yüce Meclis çatısı altında, kafasına tekme yiyip beş günlük iş göremez raporu alması yetmezmiş gibi, bir de Başbakan Erdoğan’dan “Sen kimsin ki, haddini bil!” diye tehdit alan Yargıçlar Sendikası Genel Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu aradığımda yoldaydı. Meclis’e gidiyormuş. Sağlık durumunun uzun konuşma yapmaya elvermediğini, ancak sırf mücadeleyi sürdürdüğünün altını çizmek adına, komisyonda kısa bir konuşma için söz isteyeceğini belirtti. Sesi halsiz geliyordu. Şiddetli ağrıları olduğunu söyledi. Tomografide kötü bir şey çıkmamış; ama raporda “Çene ve boyun bölgesinde ekimozlar (morluk)” yazıyormuş. “Geçmiş olsun” dedim. Başbakan’ın “Sen kimsin, haddini bil” çıkışından henüz haberdar değildi. O sıra telefon kesildi... Numarasını tekrar tuşlayıp aktardım, şu yanıtı verdi: “Şiddet kullanan milletvekilini uyaracağı yerde sahip çıkması, demokrasiye ikinci bir tekme olmuştur” dedi. Başbakan’ın, “Komisyon çalışmalarında herhangi bir yetkileri olmadığı halde dışardan gelenlerin konuşma yapacağım diye oraya girmesi ayrı bir yanlış. Senin bir defa orada konuşma yetkin yok” sözünü anımsatıp sordum: “Yetkiniz yok mu gerçekten?” “Yasal düzenlemeye doğrudan taraf bir sivil toplum örgütü olarak haklarımızı nasıl kullanmamız gerektiğini biliyoruz” diye yanıt verdi. HHH Yaşananları hâlâ normal bulanlar için hafta sonu özeti: Bir iktidar milletvekili, Meclis’te yasa görüşülürken bir yargıcı tekmeliyor. Yargıç iş göremez raporu alıyor. Başbakan yanında, adli makamların ifadeye çağırdığı halde gitmeyen oğlu olduğu halde, “Sen kimsin, haddini bil” diye sesleniyor. Sonra şu oluyor: İstanbul’dan verilen gözdağı, ışık hızıyla adresine ulaşıyor. Başbakan’ın deyimiyle TBMM’deki “o samimi ortama”... Bir önceki gün yediği tekmeyle beş günlük iş göremez raporu alan yargıç komisyonda görünür görünmez ortalık yine karışıyor. Komisyon başkanı, “söz hakkınız yok” diyor ve Eminağaoğlu’nu salondan çıkarıyor. HHH AKP Tokat Milletvekili Zeyid Aslan, internet ansiklopedisi Wikipedia’ya küfürleriyle “madde” olmuş bir milletvekili. Kadın gazetecileri “sözle” taciz eden, sonra gayet rahat “Ben şaka yapmıştım, ciddiye mi almışlar” diyebilen, bir başka küfürlü vukuatının ardından “Yaptığım yanlıştı, artık bu konuyu kapatalım” deyip tekrar tekrar küfreden, Meclis Başkanı talimatıyla küfürleri tutanaklardan çıkarılıp şifrelenecek kadar “kurumsal” düzeyde utanma duygusu yaşatan bir hukukçusiyasetçi... Aslan, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç tarafından da “Sinirli bir arkadaş, ama yaptıkları mazur görülemez” diye tanımlanmıştı. Ne var ki, bu “sinirli arkadaş” hep mazur görüldü. Partisi, sırf kamuoyu biraz yatışıp oyalansın diye kendisini “ihraç” istemiyle disipline sevk eder gibi yapıp korudu. Sözlü şiddetini açık fiziksel şiddete dönüştürmesi Aslan için kelimenin tam anlamıyla bir ödül oldu. Şüphesiz ki bu berbat siciline rağmen “sinirli arkadaş” tablonun asli aktörü değil. Hükümetin telaşı çok büyük. Adalet Bakanı’nı HSYK’nin adı konulmamış “kral”ı haline getirecek olan düzenleme için zamanla yarışıyor. Fakat öyle anlaşılıyor ki, hükümetin gerçek anlamda “kafa göz yara yara” ilerlediği bu yoldaki mayın sayısı, sanılandan çok fazla. Varlığı günlerdir konuşulan telefon tapelerinin, Bilal Erdoğan’ın haftalar sonra Başbakan’ın makam aracında göründüğü gün çıkması, bunun güçlü bir kanıtı. Teknolojinin birçok alanında en geride olan Türkiye, sansür alanında dünyanın en büyüğü olmak için yeni adımlar atıyor. İktidara geldiğinden beri basın ve interneti denetim altına almak isteyen AKP hükümeti, bu kez torba kanun tasarısıyla interneti tamamen hükümetin kontrolüne geçirmeye çalışıyor. Artık Erdoğan hükümetinin ‘uygunsuz’ bulduğu bir tweet veya bir YouTube videosuna erişim engellenebilecek. Teknolojik gelişmişlik konusunda dünyanın en kötü ülkeleri arasında yer alan Türkiye son 10 yılda internete erişim ve sansür konusunda dünyanın birincisi olmak için emin adımlarla ilerliyor. Google 2013 yılı şeffaflık raporunda Türkiye içeriklerin kaldırılması konusunda dünya birincisi olurken AKP internet sitelerini kapatmak için bundan böyle mahkeme kararına da ihtiyaç duymayacak. 5651 sayılı kanuna eklenen maddelerle artık internet siteleri herhangi bir mahkeme kararı olmadan Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) ve Ulaştırma Bakanlığı’nın emriyle 4 saat içinde kapatılabilecek. 17 Aralık 2013 tarihinde TBMM’ye ulaşan bir kanun teklifi, o günden bu yana internet camiasında tartışılıyor. “İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” AKP MKYK üyesi Şanlıurfa Milletvekili Zeynep Karahan Uslu tarafından verildi ve 26 AKP milletvekili tarafından da imzalandı. Teklifin sunumunda “İnternetin dağınık ve dinamik yapısı, yeni ihtiyaçları ortaya çıkarmıştır... Bu kapsamda 5651 sayılı kanunun mevcut maddelerinde değişiklik ve yeni eklemeler öngörülmektedir” deniliyor. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu, önümüzdeki salı günü yapacağı toplantıda, alt komisyonda kabul edilen “torba” tasarıyı görüşerek aynen veya bazı değişikliklerle karara bağlayacak. Avea, “Denemesi Bedava” kampanyasıyla Avea’lı olmak isteyenlere, ilk 3 ay boyunca bedava konuşma, mesajlaşma ve internete girme fırsatı sunuyor. “Avea’ya Hoş Geldin Tarifesi”ne gelen müşteriler, ilk 3 ay boyunca 500 MB cepten internet, Avea’lılarla 500 dakika, 500 SMS ve her yöne 50 dakikayı ücretsiz olarak kullanabilecek. Avea’yı 3 ay denemesi bedava TTNET’e ileşim ödülü TTNET, Amerikan İletişim Profesyonelleri Ligi LACP tarafından düzenlenen “Magellan İletişim Ödülleri”nden yedi projesiyle ödül kazandı. “TTNET Müzik”, “TTNET Webim” “TTNET Çarşı”, “İnternetle Hayat Kolay”, “İyi ki TTNET’liyim Kısa Film Yarışması” ve “TTNET’in Gülen Yüzleri” ödül aldı. Sansür yasasıyla ilgili Sayfalar Ortak Platformu 18 Ocak’ta eylem çağrısı yaptı. Platform, 18 Ocak’ta saat 18.00’de sokağa çıkmaya, 21.00’de tencere tava çalma ve ışık söndürme eylemleri yapmaya çağırdı. 18 Ocak’ta eylem var * Bir içeriğin adli makamlara şikâ yet edilmesi zorunluluğu ve bir içeriği yayından silmek için mahkeme kararı gere kliliği ortadan kaldırılıyor. * Değişikliğe göre içerik sağlayıcı, Tele münikasyon İletişim Başkanlığı’nın talep koetti ği bilgileri vermek zorunda. Yer sağlayıc ıysa, hukuka aykırı içeriği, kendisine bildirild iğinde yayından çıkarmakla yükümlü. Traf ik bilgilerini 12 yıl arasında saklayacak. İlgil i kümlülükleri yerine getirmeyen yer sağl yüayıcı hakkında 10 ila 100 bin lira para ceza sı uygulanabilecek. * İçerikler kaynağından kaldırılana kada r internet siteleri yasaklı olsun deniyor . Ama içeriğin kaldırılmasını takip etmek serv is sağlayıcıya düşüyor. * TİB yanlışlıkla şu sayfa kaldırılsın derse ve o sayfada aslında suç unsuru yok sa ve o site bu yüzden zarar görürse dava açsa bile bir şey olmayacak. * TİB bir siteyi kapatırsa bunun için bir sebep sunmak zorunda olmayacak. * Kurulacak Erişim Sağlayıcılar Birliği, tüm mobil ve sabit internet servis sağlayıcı şirketlerinin çatı örgütü olacak. Bu birlik TİB veya bakanlık tarafından alınan engelleme kara rını 4 saat içinde uygulamaya geçecek. Kanun Teklifi Sunumunda Neler Var? Vergi yükünü azaltın Kemal Cılız Türkiye Bilişim Sanayicileri Derneği (TÜBİSAD) Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Kemal Cılız, Türkiye’nin 2023’te dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girebilmesi için bilgi ve iletişim teknolojileri sektörünün büyümeye olan çarpan etkisinden yararlanması ve bu sektöre gerekli önemi vermesi gerektiğini kaydetti. Güçlü bir siyasi sahiplenme ile bilgi ve iletişim teknolojilerinin stratejik bir sektör olarak kabul edilmesi gerektiğine işaret eden Cılız, “Sektörümüzdeki çok yüksek olan vergi yükünün özellikle yazılım, servis ve telekom hizmetlerinde azaltılması gerekiyor. Şeffaf ve rekabetçi piyasa şartları sağlanmalı” dedi. Cılız, yaptığı yazılı açıklamada bilgi teknolojileri sektörünün 2013’te yaklaşık yüzde 13 büyüme gerçekleştirdiğini tahmin ettiklerini, sektörün 2014 yılına ilişkin büyüme tahmininin ise yüzde 5 ile 8 arasında olduğunu kaydetti. Kingston’dan yeni nesil bellek Kingston Digital Inc, kişisel güvenliğe yönelik DataTraveler Locker+ G3 (DTLPG3) USB 3.0 Flash sürücüsünün satışa sunulduğunu duyurdu. Yeni nesil DTLPG3, tüketicilere USB 3.0 hızında en iyi kişisel güvenliği sağlamak üzere veriler için parola koruması ve donanım şifrelemesi içeriyor. DTLPG3, 135MB/saniyeye kadar okuma hızı ve 40MB/saniyeye kadar yazma hızı ile önceki nesil DataTraveler Locker+ G2’ye oranla hızını arttırıyor. Yoruma bakıp alışveriş yapılıyor Dünya verilerine göre tüketiciler alışveriş yaparken yüzde 92 oranla en çok arkadaş ve ailelerinin tavsiyelerine güveniyor; yüzde 73’ü ise okudukları yorumların alışveriş kararlarını etkilediğini kabul ediyor. Türkiye’de ise tüketicilerin yüzde 70’i okudukları yorumlardan etkilenerek alışveriş yapıyor. deyişle, kapitalist ekonomiler büyük borç yükünü temizleyecek, toplam talebi canlandıracak “artıkdeğeri” hâlâ üretemiyorlar. Buna karşılık cılız ekonomik toparlanma bile MB bilançolarına büyük yükler getirdi. Conference Board’un 2014 beklentileri de bu nedenlerle oldukça “ılımlı”; küresel büyüme oranının yüzde 3.1’de, ABD büyüme oranının yüzde 2.3’te kalmasını bekliyorlar. CB ekonomistlerine göre AB bölgesi büyüme oranı pozitif alanda, ama yüzde 0.8 gibi düşük bir düzeyde kalacak. ABD, AB dünya ekonomisinin yarısını oluşturuyorlar. Öbür yarısında gelişmekte olan ülkeler ve Çin var. Bu bölgede ekonomik büyümenin AB, ABD’den yüksek olmakla birlikte yavaşlamaya devam etmesi bekleniyor. Bu yıl dünyanın en büyük ekonomisi durumuna yükselen Çin’in artık ortalama yüzde 109 gibi büyüme hızlarını yakalaması olanaksız. Çin’in hem büyüme oranlarında belirgin bir yavaşlama var, hem de ekonomisinin taşıdığı borç yükü ağırlaşmaya devam ediyor. Japonya’da Abe hükümeti büyük bir parasal genişlemeyle ekonomiyi canlandırıp deflasyonu geriletmeye çalışıyor. Ancak borç yükü GSMH’nin yüzde 250’sine ulaşınca gündeme gelen yüzde 3 satış vergisinin ekonomide yapacağı etki henüz belli değil. Hindistan, Brezilya gibi büyük ekonomilerin büyüme hızlarında da bir yavaşlama bekleniyor. Özetle dünya ekonomisinin her iki yarısını bir araya Girişimci Onur Onat ile Alpaslan Topcu’nun kurduğu GüvenRehberi.com, Türkiye’de tüketicilerin ve firmaların gerçek kullanıcı yorumuna ulaşmasına yardımcı olmayı amaçlıyor. Site alacağı ürün ve hizmete karar vermeden önce internetten araştırma yapan tüketicilere hizmet verecek. oranı düşmeye devam ederek yüzde 62.8’e geriledi. Avro bölgesinde de işsizlik oranı yüzde 12’de kalmaya devam ediyordu. Hem de, Social Europe Journal sitesinde yazan Harold James’in “The New Inequality” başlıklı yazısında işaret ettiği gibi, bu kadar mali genişleme paketinden sonra. James, bu paketlerin yeni iş yaratmak yerine zengini daha zengin yoksulu daha yoksul yaptığına dikkat çekiyor (08/01/2014). Zayıf ekonomik toparlanma aynı zamanda artan toplumsal gerginliklerle, hangi siyasi sorunlara yol açacağına henüz karar verememiş bir öfke kabarmasıyla birlikte geliyor. sonuçlar doğmaya başladı, giderek ağırlaştı. Bu yüzden bugün, siyasi istikrarsızlıklar “ekonomik mucizeyi” yıkıyor saptaması, bence arabayı atın önüne koşmaya benziyor. Ekonomik mucize dağılmaya başlarken siyasi istikrarsızlık oluşmaya başladı; şimdi bunlar ekonomik sorunları, büyüme dış kaynak girişine endeksli olduğundan daha da arttıracaklar. Türk Lirası’nın değer kaybetmesine karşın Merkez Bankası’nın TL’yi para operasyonlarıyla savunmaya çalışması, aklımıza, “MB rezervleri tükenme noktasına gelirse ne olacak?” sorusuyla birlikte Tayland Bath krizini getiriyor. O noktaya gelmesek bile, özel sektörün dış borçları, dövizde artış, borsada gerileme, böyle giderse, toz duman dağıldığında, uluslararası sermaye için çok elverişli bir “mülksüzleştirerek biriktirme” (“accumulation by disposession” David Harvey), ülke varlıklarını ucuza kapatma, olanağı yaratarak ülke dışına büyük çaplı değer transferine yol açabilecek. Karşımıza tüm çirkinliğiyle gelen [G]erçeğe gelince, bunu Reuters’in bir yorumun başındaki iki spota dayanarak tanımlamaya çalışayım. “Yolsuzlukların odağında inşaat sektörü var”. “İnşaat sektörü ekonomik büyümenin motoruydu”. Öyleyse yolsuzluklar ekonomik büyümenin motoruymuş. Bu da işte gerçekte böyle bir ekonomik mucizeymiş... AKP hükümeti doğarken ortada dosyalar vardı. Can çekişirken ortaya yeni dosyalar çıkıyor. Council on Foreign Relations’dan Cook’un vurguladığı gibi, 2010 referandumu en büyük manipülasyondu... Bugün de “demokrasiden 1990’lardaki kadar uzak” (Foreign Affaires 9/01/14). Dünya ekonomisi 2014 yılına iyimser girmeye çalışıyor. IMF 2014 yılı beklentisini ekimde aşağı çekmişti; ABD işsizlik oranlarındaki olumlu gelişmelerden hareketle gelecek üç hafta içinde yukarı doğru düzeltecekmiş. 2013 yılında bir şok yaşanmadı. Avrupa Birliği bölgesinde krizin sert dalgalanmalı dönemi geride kalmış gibi, zayıf da olsa bir ekonomik büyüme söz konusu. Çin korkulan “sert fren” riskini atlatmış görünüyor. Japonya’da Şinzo Abe hükümetinin deflasyonu aşmak için devreye soktuğu parasal genişleme zayıf da olsa ilk sonuçlarını veriyor. 2014’e Girerken Ekonomik Görüntü Bulanık devam ediyor ‘Büyük Durgunluk’ Büyüme belirtileri var ama cılızlar, “Büyük Durgunluk”un bir “Uzun Durgunluk”a dönüşme eğilimi etkisini sürdürüyor. Genelde abartılı iyimserliği ile bilinen The Economist dergisinin “İyimserlik neden kötü haber?” başlıklı yorumu anlamlı bir uyarı. The Economist gelişmiş ülkelerdeki büyümeye ilişkin iyimser bir resim çizdikten sonra, dönüp merkez bankalarının ama özellikle Fed’in bu iyimser görüntü karşısında uluslararası sermaye hareketlerini olumsuz etkileyecek önlemlere gitmesinden korktuğunu belirtiyor. Diğer bir deyişle, oksijeni ve serumu keserseniz (bono alımını azaltır faizleri artırırsanız) hasta yine şoka girebilir diyor. Eğer hâlâ bu durumdaysak krizin geride kalmaya başladığından söz etmek olanaksız. Geçen haftalarda Lawrence Summers, hem IMF konferansında, hem de Financial Times’taki yorumunda dikkat çekmişti: Bu kadar mali genişlemeye karşın hâlâ enflasyonist baskı yok. Diğer bir koyunca ortaya düz çizgi gibi bir büyüme eğrisi çıkmaya başlıyor. Büyümenin motoru olma işlevi finansal sermayeden (destekleyici mali genişlemeden) sanayi sermayesine geçmeden de bu durumu aşmak olanaklı olmayacak. IMF’yi iyimserliğe iten eğilimlerden birinin hafta kapanırken olumsuz işaretler vermesi, durumun kırılganlığına tanıklık ediyordu. ABD’de aralık ayı işsizlik verileri en kötümser beklentilerin bile gerisinde kaldı. İşsizlik oranı yüzde 6.7’ye düştü ama beklenen 190.000 yeni işyerinde yalnızca 74.000 yeni iş yaratıldı, iş piyasasına katılım Türkiye’de 2014’e girerken iyimserliğe izin vermeyen bir görüntü var. Bu hükümetin on yıllık “Mucize Ekonomi” hikâyesinin/fantezisi tükendi. Bu hikâye yıkılır, fantezi buhar olurken, ekonominin [G]erçeği de tüm betimlemeleri aşan bir çirkinlikle karşımıza geliyor. Bu ülkenin bağımsız sosyal bilimcileri son yıllarda, cari açığa, biriken dış borca, özel sektörün dövizle borçlanma hastalığına, ihracatın ithalat bağımlılığına bu durumun sürdürülemezliğine dikkat çekiyorlardı. Bu ülkeye değerlenmek için gelen mali sermaye de, 2012 sonuna doğru kaygılanmaya ve ekonominin kırılganlıklarına giderek daha fazla işaret etmeye başlamıştı. Türkiye ekonomisinin büyüme hızı 2012 yılında sert bir frenle yüzde 8.8’den 2.2’ye inince kırılganlıklar görünür olmaya, pasta küçülürken de bölüşüm üzerinden kimi siyasi Bu sırada Türkiye Rüzgârda potansiyel çok, üretim yok Ekonomi Servisi Türkiye Rüzgâr Enerjisi Birliği (TÜREB) Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Serdar Ataseven, “Türkiye rüzgâr ve güneşte Avrupa’ya göre yüzde 2530 civarında daha fazla enerji potansiyeline sahip. Türkiye, rüzgârda 2014 sonuna kadar 38004000 MW’a ulaşacak. 2023’te enerjimizin yüzde 20’sini rüzgârdan karşılamayı hedefliyoruz” dedi. Enerji ihtiyacının yüzde 27’sini yerli ve yenilenebilir kaynaklardan karşılayan Türkiye, tükettiği enerjinin yüzde 73’ünü ithal ediyor. Enerji ithalatına her yıl yaklaşık 60 milyar dolar pay ayıran Türkiye’nin toplam kurulu gücü 61 bin MW düzeyinde bulunuyor. Avrupa’da en fazla rüzgâr santralı yatırımı yapan ülke ise Almanya. Ülkenin 2012 sonu itibarıyla 31 bin MW sadece rüzgârda kurulu gücü var. Yani Almanya Türkiye’nin toplam gücünün yarısı kadar rüzgârda kurulu güce sahip. Geçen yıl sonu itibarıyla kurulu gücü 29003000 MW civarında rüzgâr santralının hayata geçtiğini söyleyen Ataseven, “Bunun yanında 1000 MW inşa halinde gücümüz var. Bu yıl ilk kez 700 MW’a yakın rüzgâr santralını devreye aldık” diye konuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle