14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 EYLÜL 2013 PAZAR CUMHURİYET SAYFA Gazeteciler Cemiyeti’nin bildirisinden öğrendiğimize göre, Başkan Nazmi Bilgin ile Yönetim Kurulu, eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ ile gazeteciyazar Tuncay Özkan’ı Silivri Cezaevi’nde ziyaret etti. Başbuğ, sokaktaki insanın bile yarın başına neler geleceğinin belli olmadığını ve yargılandığında adil karar verilip verilmeyeceğini bilemediğini ifade etti… Beraber çalıştıkları, emrindeki insanların tutuklandığı bir ortamda dışarıda bulunmanın yaratacağı sıkıntılara dikkat çekerek, kendisinin halen vicdani bir rahatlık içinde bulunduğunu bildirdi… Mahkeme heyetine daha önce, iddianameyle kendisine ulaşmak amaçlanıyorsa kendisinin burada bulunduğunu belirttiğini ve bu takdirde çalışma arkadaşlarının serbest bırakılmasını istediğini hatırlattı. Kendilerini yargılayan mahkemenin bu konuda yetkili olmadığını, bu yüzden mahkemeye resmi savunma vermediklerini ifade etti. Asimetrik psikolojik bir harekâtla karşı karşıya bulunduklarını belirterek, “Karşı tarafın medyası var, bizim medyamız yok. Asker olarak her gün çıkıp konuşma lüksümüz yok, karşı taraf her gün HABERLER konulardan ağır cezalara çarptırıldığını anlattı… Mahkemenin verdiği kararları kamu vicdanının kabul etmediğini ifade etti. Bu kararların siyasi olduğunu ve geçmişten çok gelecekle hesaplaşmayı amaçladığını kaydetti. “Kendisini ömrünün sonuna kadar cezaevinde tutabileceklerini” belirtti… “Ancak şunu bilmeliler ki, beni asla siyasi inançlarımdan ve meslek ilkelerimden vazgeçiremezler” dedi. HHH “Vardiya Bizde” grubu da yayımladıkları bildiride şöyle diyordu: “Bugün 21 Eylül 2013. Balyoz kararının üstünden tam bir yıl geçti... Tam bir yıldır ‘Sessiz Çığlık’ adını verdiğimiz etkinliklerimiz ile Hukuk ve Adalet çığlığımızın duyulmasına çalıştık, çalışıyoruz... Yine bekliyoruz... Bu kez beklediğimiz Yargıtay’ın adaleti... 9 Ekim’in Türkiye’de Yüksek Yargının varlığına inancımızı tazeleyebileceğimiz bir tarih olmasını umuyoruz.” 9 Başbuğ, Özkan Ve Balyoz konuşuyor” dedi. Cezaevi koşullarına da değinen Başbuğ, “Burada bir üçgenle karşı karşıyayız. Bir ucunda yargılama, bir ucunda yazılı basın, diğer ucunda televizyon. Bunların arasında kalırsanız psikolojiniz bozulur. Bu üçgenin dışında kalmak gerekiyor. Ancak o zaman ruh sağlığımızı koruyabiliriz” ifadesini kullandı. HHH Gazeteciyazar Tuncay Özkan da Ergenekon davasında, daha önce yargılanıp beraat ettiği Ruhi Su’yu Anma Sevgili, Dün gece Kadıköy Belediyesi’nin himayesinde Barış Manço Kültür Merkezi’ nde ölümünün 28. yıldönümünde Ruhi Su’yu andık. Ben de anmaya 20 Ocak 1980’de yayımlanmış şu seslenişimle katıldım: “Ev buz gibi... Dışarda ne yağmur ne de kar olmakta karar kılabilmiş pis bir sulusepken... Biraz önce cereyan da yoktu. Ve soğuk mumun titreşen ışığında daha da keskini eşiyordu. Televizyonda, yalanlar, dolanlar, maskaralar, soytarılar, evimizin içine kadar girmişler, karanlığa karanlık, soğuğa soğuk, yokluğa yokluk katmak istercesine, yüzümüze karşı sırıtıyorlar. Reklamlarda yoksul bir toplumun bireylerini, birer birer çıkmaz sokaklara doğru köşeyi döndürmek amacıyla hünerler saçılıyor. Görüntü, içeriğinden duyduğu utançtan değil, cereyan düşüklüğünden, titriyor, kayıyor. Usumda bir soru: Acaba bugün kaç kişi öldü? Ekranda bir haber: ‘Beytüşşebap Hakkâri yolunda okuldan dönerken, kar altında kalan altı lise öğrencisinden dördü öldü.’ Biraz sonra yılların kaşarlanmış kriptocusu sahibi adına “aman dikkat ha!” diye kamuoyu oluşturuyor ekranda. İliklerimde soğuk, usumda öldürülenler, çığ altında kalanlar, dağ gibi dış borçlar, baskı yasaları, SİA anlaşmaları CİA dolapları... Dışarıda yağmur mu, kar mı olacağı kararlaştırılmamış pis, cıvık bir sulusepken... HHH Ruhi Su’nun ‘Çocuklar. Göçerler, Balıklar’ adlı son uzunçalarını koyuyorum pikaba. Bir tekerleme ile başlıyor: ‘Nereden gelirsin? Zikzak kalesinden..’ Arkadan Nâzım’ın Masalların Masalı... Sonra Lorca... Sonra Nâzım’dan ‘Kız Çocuğu’! Hiroşma’da kâğıt gibi yanan, artık sürekli sizden yalnızca çocuklar öIdürülmesin diye imza isteyen kız çocuğu ve Aziz Nesin, ozan Halim Şefik, Dedemoğlu, Garip, Dadaloğlu ve Melih Cevdet ile süren bir uzunçalar. Bizim müziğimiz hepsi, geçmişten bugüne uzanan sanatımız, yüzyıllar süren çilemiz, güzel günlere umudumuz, Lorca’yı özümseyen evrenselliği ile bizim sanatımız, Ruhi Su’nun sazında, ustalığında çağlayan sanatımız. Nüansların incecik aralığına sığdırılmış koskoca bir zenginlik, sınır tanımayan bir evrensellik ve çağları aşan bir ölümsüzlük içinde bizim sanatımız... Uzun çalar bitmeden soğuğu da unutuyor insan, biraz önceki karanlıkların da geçiciliğini görüyor birden. Yok yanılmamak gerek! Ruhi Su’nun çalarında ne işin kolayına kaçan slogancılık var ne de hazır reçetecilik. Daha başka bir şeyler dökülüyor Ruhi Su’nun sesinden ve sazının telinden. Sanatı sanat yapan ince ama sapasağlam bir mesaj uzanıyor bize. Uzunçaları dinleyince, küçük küçük kurnazlıkların koca bir ahmaklığı oluşturduğu bu düzende bireysel olarak, aslında çıkmaza yönelen köşeleri dönerek kurtulma çabasındaki sayılan az olmayan kişilerin çirkinliğinden bunca umutsuzluğa düşmenin yanlışlığını anlıyorsunuz. HHH Ruhi Su her türküsünde size o yaşlanmayan gülümsemesiyle haykırıyor. İşte bu senin sesin! İste bu ses yüzyılların ötesinden acıları çileleri ve umutları böylesine güzel böylesine dokunaklı dile getiren çıkış yolu! Ve Ruhi Su’nun mesajı aydınlığı muştuluyor, yolu gösteriyor size. Ev soğuk... Ekrandan yalanlar, dolanlar, yalancılar, hırsızlar, maskaralar geçti... Beytüşşebap yolunda ölen öğrencilerin haberi... Sayısını bilemediğimiz terör kurbanları... baskı yasaları... uyduluk manevraları... teslimiyet girişimleri... Dışarda pis cıvık sulusepken... dışarıda koyu karanlık... Ve Ruhi Su’nun sesinden, sazından koskoca aydınlığa giden, pırıl pırıl bir yol dökülüyor... Lorca’larla, Nâzım’larla, Aziz Nesin’ler ile Dadaloğulları ile, Dursun Bebeklerle, Halim Şefik’lerle, Melih Cevdet’lerle, ‘Hiroşimalı Küçük Kızlar’la, Ruhi Su’larla, adı bilinmeyen ozanlarımızla, hep birlikte yürünecek, pırıl pırıl bir yol... Sağ olasın Ruhi Su, binlerce kez... Cezaevinden bile beter Standart Profil fabrikasında işten atılan her işçi için fabrikaya sadece 485 lira ceza verilirken şartların ağırlığı CHP’li Özgür Özel’i şaşırttı MUSTAFA ÇAKIR ANKARA Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı iş müfettişleri, 125 işçiyi işten atan Manisa’daki Standart Profil fabrikasına 60 bin lira ceza kesti. Böylece işveren attığı her işçi için sadece 485 lira ceza ödeyecek. Fabrika Müdürü Sebahattin Karabulut’a da işyerinde sendikal baskı yaptığı gerekçesiyle 9 işçi için sadece 6 bin 786 lira para cezası verildi. İfadeleri ile fabrikanın ceza almasını sağlayan 4 işçi ise işveren tarafından çeşitli gerekçelerle anında işten atıldı. CHP Manisa Milletvekili, Cezaevleri İnceleme Komisyonu üyesi Özgür Özel sendikalı oldukları gerekçesiyle işten çıkarılan fabrika işçilerini ziyaret etti. “130 cezaevi ziyareti yaptık. Buradaki kadar tüyler ürperten ifadeler duymadım” diyen Özel, izlenimlerini gazetemize anlattı. Geçen hafta direniş çadırlarını ziyaret ettiğini, bu sırada Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşarı Fatih Acar’ı telefonla arayarak bilgilendirdiğini belirten Özel, kendisine bir rapor göndereceğini de ifade ettiğini bildirdi. Acar’ın da işyerine müfettiş göndereceğini söylediğine dikkat çeken Özel, Çalışma Bakanlığı’na gönderilecek raporu almak için önceki gün yeniden işçileri ziyaret ettiğini belirtti. Özel ziyareti sırasında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından fabrikaya verilen ceza tebligatına da ulaştı. Ergenekon hakimlerine dava yok ANKARA (AA) Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Yargıtay 4. Dairesi’nin, Ergün Poyraz’ın, Ergenekon davası hâkimlerinin kişisel kusurlarla adil yargılanma hakkını ihlal ettikleri iddiasıyla açtığı davayı “husumet yokluğu” nedeniyle reddeden kararını oybirliğiyle onadı. Davada hüküm giyen bazı sanıklar, tutukluluk hallerinin devamına karar veren hâkimler hakkında tazminat davası açmıştı. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, davaların ağır ceza mahkemesinde görülmesine karar vermişti. Kararın temyizi üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, daire kararını bozarak davaların Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nde görülmesine hükmetmişti. Kurulun bozma kararının ardından Ergenekon davası sanıkları davalarını gören ağır ceza mahkemesi başkan ve üyeleri hakkında açtıkları tazminat davaları yeniden 4. Hukuk Dairesi’ne geldi. Daire, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun bozma kararına uyarak açılan tazminat davalarını oybirliğiyle reddetti. ‘Mutlaka kazanacağız’ İSTANBUL / İZMİR (Cumhuriyet) Balyoz davasında yargılanan emekli ve muvazzaf askerlerin yakınlarının oluşturduğu Vardiya Bizde Platformu’nun, İstanbul ve İzmir’de her cumartesi gerçekleştirdiği “Sessiz Çığlık” eylemi 1. yaşını doldurdu. Platform üyelerinin dün düzenlediği “Sessiz Çığlık” eylemlerinde, davada kararın açıklanmasının 1. yıldönümü olduğu belirtilerek “özel yetkilerle donanmış 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin hukuk tarihine kara bir leke olarak geçecek kararı verdiği günün yıldönümü” denildi. İstanbul’daki eyleme CHP İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt, gazetemiz yazarlarından şair Ataol Behramoğlu, gazeteciler Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Can Ataklı ve Mustafa Mutlu da katıla Sessiz Çığlık eylemleri birinci yılını doldurdu ‘4 işçiyi hemen attılar’ 60 bin liralık cezanın Standart Profil için caydırıcı olmaktan uzak, “devede kulak” kaldığını, ayrıca iki işçinin bir günlük çalışması ile fabrikaya bu parayı zaten kazandırdığını dile getiren Özel, sonrasında yaşanan ilginç bir gelişmeyi de aktardı. Özel, müfettişlere ifade vererek fabrikanın ceza almasını sağlayan 4 işçiden 4’ünün de işten atıldıklarına dikkat çekti. Bunun İş Yasası’na göre çok ağır bir suç olduğunu belirten Özel, işçilerin müfettişlere verdiği ifadelerin nasıl işverenin eline geçtiğini de sordu. Yeniden Çalışma Bakanlığı ile görüşeceklerini kaydeden Özel, yeni teftiş isteyeceklerini söyledi. Özel, fabrikada 700 sendikalı işçiden 400’ünün işten çıkarıldığını, toplamda ise 1000’in üzerinde işçinin atıldığını bildirdi. “Bu işin sonunu bırakmayacağız” diyen Özel, “Ben aynı zamanda CHP Cezaevlerini İnceleme Komisyonu üyesiyim. Şimdiye kadar 130 cezaevi ziyareti yaptık. Bunun yanı sıra çok sayıda işçi çadırı ziyaretinde de bulundum. Ne 130 cezaevinde, ne de gittiğimiz onlarca grev çadırında Standart Profil’de duyduğum kadar tüyler ürperten ifadeler duymadım” diyen Özel, şunları söyledi: “Fabrikanın bütün kameraları işçilerin üzerine dönük. İnsan haklarına aykırı. İşçiler yer değiştirdiklerinde fabrika görevlileri de gelip kameraların açılarını onlara döndürüyorlar. Hamile kadınları işten atıyorlar. Yeni evlilere ‘hamile kalırsanız işten atılırsınız’ diyorlar. Kadın işçilere ‘sendikaya üye olursanız sizi işten atamayız. Biz sizi yüz kızartıcı suçtan atarız. Bunu kocanıza, babanıza anlatamazsınız’ diyerek kadınlar üzerinde insafsız bir baskı oluşturuyorlar. Sendikalı işçilere çarşamba günü işten çıkarılacaklarını söylüyorlar. Her gün ‘çarşambanın yolcuları burada mı’ diye anons yapıyorlar.” rak destek verdi. Vardiya Bizde Platformu’nun her cumartesi günü İstanbul’da Beşiktaş’taki Demokrasi Anıtı önünde gerçekleştirdiği “Sessiz Çığlık” eyleminde, basın açıklamasını 18 yıl hapis cezasına çarptırılan emekli Tümamiral Ali Deniz Kutluk’un eşi İrem Kutluk okudu. Açıklamada, “Yargıyı bağımsızlığa, tarafsızlığa, hukukun ve vicdanın gereğini yerine getirmeye davet ediyoruz. Sesimiz duyuluyor mu, bilmiyoruz. Ancak biz kararlıyız. Adalet yanımıza gelene kadar aramaya, çağırmaya, çığlık atmaya devam edeceğiz. Haklıyız, mutlaka kazanacağız.” Öte yandan Vardiya Bizde Platformu’nun İzmir Konak Alanı’nda gerçekleştirdiği “Sessiz Çığlık” eyleminde de “Mücadelelerimizi sürdüreceğiz” vurgusu yapıldı. Türk kökenli vekile ırkçı saldırı Haber Merkezi Almanya’da bugün yapılacak seçimler öncesi, Sol Parti Berlin Parlamentosu milletvekili, iç politika, katılım ve politik göçmenler sözcüsü Hakan Taş’ın evinin posta kutusu ve daire kapısına “SS” simgesi çizilerek, “Yabancılar dışarı” ve “Yakında öleceksin” yazısı yazıldı. Devlet Koruma Polisi’nin olaya el koyduğunu belirten Hakan Taş, “Bu olay son haftalarda göçmen kökenli adaylara karşı uygulanan Neonazi kampanyanın bir parçasıdır” dedi. Taş, olayı ciddiye aldığını ancak bundan dolayı yılmasının söz konusu olamayacağını söyledi. Taksim’de işçi eyleminde gerginlik l İstanbul Haber Servisi Gebze’de Fen İş Fabrikası’nda çalışan 520 işçi işten çıkarıldı ve üretime ara verildi. Tazminatlarını ve 3 buçuk aylık maaşlarını alamadıklarını söyleyen işçiler, Galatasaray Meydanı’nda eylem yaptı. Grup, Taksim Meydanı’na doğru yürümek istedi. Ancak polis işçilerin yürümesine izin vermedi. Yürüyüşlerine izin verilmeyen grup ile polis arasında gerginlik yaşandı. Zaman zaman oturma eylemi yapan grup, polisler tarafından güçlükle ikna edildi. Bir süre devam eden gerginlik daha sonra sona erdi. ihd’den adalet bakanı’na: Eceliyle ölmenin ne olduğunu bilmiyor İstanbul Haber Servisi İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nin dün Galatasaray’da gerçekleştirdiği oturma eyleminde, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cezaevlerindeki hasta tutuklu ve hükümlülere ilişkin verdiği sayıların gerçeği yansıtmadığı belirtildi. Ergin’in cezaevlerinde 244 kişinin hasta olduğunu açıklamasına karşın bu sayının binleri bulduğu kaydedildi. Eylemde 2000’de Hayata Dönüş operasyonunda akciğerinin bir bölümü yanan ve akciğer nakli gereken 48 yaşındaki Mehmet Yamaç’ın tedavisi için engellerin kaldırılması istendi. Açıklamada Bakan Ergin’in, “14 hasta mahpus rapor beklerken eceliyle vefat etmiştir” şeklindeki ifadeleri şöyle eleştirildi: “Sanırız Bakan eceliyle ölümün ne demek olduğunu bilmiyor. Hasta mahpuslar eceliyle ölmezler, tedavi edilmedikleri ve özen gösterilmediği yaşamlarını yitirirler.” Tartıştığı torununu öldürdü l ÇORUM (Cumhuriyet) Osmancık ilçesinde i İsmet G. (73) evde oturduğu sırada torunu S.G, ile tartıştı. S.G. daha sonra evden ayrıldı. İsmet G., av tüfeğini alarak evden çıkıp sokak üzerindeki torununa iki el ateş etti. Açılan ateş sonucu S.G. olay yerinde öldü, seken saçmalar bu sırada yol üzerinden geçen Satı Koyun (43) ile Saniye Kaya’yı (80) yaraladı. İsmet G., jandarma tarafından av tüfeğiyle birlikte yakalanarak gözaltına alındı. ‘Katilleri herkes tanıyor’ İstanbul Haber Servisi Cumartesi Anneleri, 443. kez Galatasaray Meydanı’nda toplanarak devletten kayıp çocuklarının akıbetini sordu. Eyleme katılan BDP’li Sırrı Sakık, “Eğer bu süreçte adım atılması isteniyorsa bu annelerin sesine kulak verilmelidir. Bu katilleri biz biliyoruz, devlet de biliyor” dedi. Eylemde, Dargeçit Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma sonucu, temmuzda kemikleri toplu mezarda bulunan 13 yaşındaki Seyhan Doğan’ın 18 yıl önce altı kişi ile birlikte gözaltına alınarak Dargeçit Jandarma Taburu’na götürüldüğü ve kaybedildiği anlatıldı. Kayıpların bulunması için TBMM’de soru ve araştırma önergeleri verdiklerini belirten Sakık, “Müzakereden bahsedilerek, bütün önergelerimiz reddedildi” diye konuştu. l GAZİANTEP (Cumhuriyet) İslahiye ilçesinde, aralarında miras nedeniyle husumet bulunan Mevlit O. (65) ile Sadık O. (46), sokakta karşılaşınca tartışmaya başladı. İki tarafın çocuklarının da katıldığı tartışma, kısa sürede büyüyerek taş, sopa ve av tüfeklerinin kullanıldığı kavgaya dönüştü. Kavgada kim tarafından ateşlendiği belli olmayan av tüfeğinden çıkan saçmaların yaraladığı Selahattin O, kurtarılamadı. Miras kavgasında kan aktı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle