14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 EYLÜL 2013 PAZAR 8 GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK n Baştarafı 1. Sayfada Cumhurbaşkanı’na mı yoksa Başbakan’a mı inanacağını şaşırıyor insan. Başbakan RTE’nin açıklamaları, Esad’ı ancak askeri bir hareketin devireceğine inandığının kanıtı, belgesi... Örneğin Esad’ın kimyasal silahlar kullandığı açığa çıkınca ABD’nin derhal Suriye açıklarına füzelerle yüklü savaş gemilerini göndermesini alkışlayan RTE; ne zaman ki Başkan Obama Şam’a ders verecek kısıtlı bir askeri müdahaleden söz etti. Karşı çıktı. Müdahalenin daha kapsamlı olması gerektiğinde direndi. Hatta bu yönde kurulacak ortak bir koalisyonda Türkiye’nin yer almaya hazır olduğunu açıkladı. HHH Fakat BM Genel Kurul toplantılarına giderken konuşan Cumhurbaşkanı A. Gül ise Suriye olayı başladığından beri hükümetin izlediği savaş çığırtkanlığı diye özetlenen savaş yanlısı politikaları, tabii RTE’yi yalanladı: “Başından beri Suriye’deki meselenin savaşsız halledilmesi için en büyük çabayı Türkiye’nin gösterdiğini” söyledi. Bu sözlerini “Türkiye savaş istemiyor” diye tamamladı. Gördük ki, Çankaya ile Başbakanlık ayrı telden çalıyor! Şimdi, A. Gül’ün bu açıklamalarıyla dış siyasette ortaya çıkan devlet içindeki derin görüş ayrılığını ucuz yoldan yorumlayarak Çankaya ile Başbakanlık arasında gelecek yıl yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimine mi bağlayacağız? HHH Bu nasıl devlet?.. Devletin başı ile devletin hükümeti bugüne dek izlenen Suriye ile savaş bağlantılı politikalarda başından beri birbirine ters düştüğünü Cumhurbaşkanı açıklıyor. Ne muhalefetten ne de medyadan ve de hatta Meclis’ten devletin içine düştüğü derin zafiyete işaret eden bir eleştiri yok!.. Ama Başbakan için izlediği dış politikayı savunup övecek fırsatlar tükenmiyor. Cumhurbaşkanı’nı doğrulamak için değil elbette; bu kez izlediği politikaları savunmasını, övmesini sağlayacak olanağı TÜSİAD uzattı RTE’ye. “Türkiye’nin Batı dünyasıyla sürekli çatışan, Doğu’da da karşılık bulmayan bir ülke konumuna geldiğini” açıklayan TÜSİAD’ın Yüksek İstişare Kurulu’ndaki eleştirilerden yola çıkarak bugün yarın doğrudan karşısına alamadığı A.Gül’ün ters düşen söylemlerini yanıtlayabilir. HHH Şu sıra El Kaide dayanmış sınırımıza. Ana muhalefet hükümetin izlediği Suriye politikaları sonucu, El Kaide ve benzeri terör örgütleriyle artık komşu bile değil, iç içe yaşar olduğumuzu söylüyor. Üstelik bu örgütlerin Türkiye’de de uzantıları olduğunu vurguluyor... Hatta kafalarına göre bir Türkiye’de, bir Suriye’deler diyor. Bu örgütlerin içimizden beslendiğini söylüyor ve bir sonuç açıklıyor: “Kara sınırında durum vahim!” Açıklıyor, söylüyor ana muhalefet. Kös dinliyor beriki. HHH Muhalefetin gerçekleri içeren eleştirileri RTE için her zaman olduğu gibi bugün de sorun değil. O şimdi halkı uyutacak, “herkesi memnun edecek” dediği yeni oyuncağı demokratikleşme paketiyle oynaşıyor. Herkesi memnun edecek dediği paketi daha açıklanmadan bir numaralı ilgilisi Barış ve Demokrasi Kürt Partisi Başkanı Selahattin Demirtaş, kendilerine ulaşan bilgilere dayanarak olumsuz diye değerlendirdi. Diğer muhalefet partileri daha baştan paketin sürece yararlı olmayacağı kanısında. Geriye kala kala RTE, bakanları ve partisi kalıyor. Muhalefet partilerini yok saydığına göre... ...daha açıklanmadan böyle bir pakete olanak tanıdığı için Başbakan’ı öven bakanlar, demokraside ileri bir hamle diye yorumlayacak yalaka yandaş TV’ler ve örgüt... ...kısacası arkasında duranlar RTE’ye yeter! HABERLER Masal dinlemeye bayılır mısınız? Minik yaşlarda anneannenin dizi dibinde otururken... Keloğlan’ın akıl almaz serüvenleri. Tarzan’ın çılgınca cambazlıkları. Nasrettin Hoca’nın eşiyle geçimsizlikleri, dünya güzelini kıskanan elmacı cadıyı... Daha neler neler. Hele yedi cücenin öyküleri... Masallar unutuldu mu? Anımsanmıyor mu? Küçükken dinlediğimiz masal içimizde yeni duyarlıklara yol açardı. Kendiliğinden yaşamayacağımız şeyleri duymak, öğrenmek bir çaba işi de değildi. Anneannemiz ya da halamız, teyzemizdi kahramanlar. Ben arada kendimi de o masalların birine katardım. La Fontaine masalcılar kralıydı. Hep öyle kaldı. Hele Orhan Veli’nin güzel Türkçesiyle okuduğumuzda daha çok sevdik. La Fontaine doğayı severmiş. Çıkar köy köy dolaşırmış. Köylülerle içli dışlı olmaktan hoşlanırmış. Belki de bu yaşantısıdır ona binbir çeşit masalları masallara geçerken uyuyup kaldığımızı anımsarım. Kimi zaman ben de beyaz perde arkasında Karagöz oynatmaya kalkmıştım, beceremedim. Ne anlatmak istiyorum. Bir başka çeşit masal dünyasında yaşadığımızı mı? Masal gündelik yaşamın dışından biridir. Düşlere giren, bizleri oyalamak için akıl dışı ne oyunlar oynata oynata... Çocukluğumdaki İstanbul’la, Şehzadebaşı’yla, Fatih’le şimdiki aynı adlı yerleri karşılaştırmak bile zor. Evet, o masal dünyasıydı, bu ise günümüzün sert mi sert gerçek yüzü... Çocuk kitapları çıkıyor, ama içlerinde bir tane bile Karagöz’le Hacivat yok. Onlar Bursa’daki mezarlarından seslenmezler mi? Ne oldu, ne çabuk unuttunuz bizi diye. Şimdikiler unutur, ama yarının çocukları onları daha canlı olarak yaşatır. Yalnız beyaz perdede mi? Gerçek yaşamda da nice Hacivat’lar var, Karagöz’ün evinin önünde nutuk çeken. Bir masal da böyle bitti işte... GÜNDEM MUSTAFA BALBAY n Baştarafı 1. Sayfada Tarihte, savaş sonrası yapılan ilk anlaşmanın Kadeş Anlaşması olduğu kabul ediliyor. Kadeş; bugün Suriye toprakları içinde, SuriyeLübnan sınırının hemen iç kısmında, Asi Irmağı kıyısında. Tarihi kentten bugüne az da olsa kimi izler kalmış. Kadeş Savaşı, Mısır Firavunu Ramses’le Anadolu’da kurulu Hitit imparatorluğunun kralı Hattuşili’nin, “bölgenin birinci gücü olma” mücadelesinin en önemli parçasıydı. İ.Ö. 1286’da başlayan savaş İ.Ö. 1270’te anlaşmayla sona erdi. Tarihçilere göre uzunca süren savaşın son günlerinde Hititler bir savaş hilesine başvuruyor. 4 Hitit askeri bilerek Ramses’in askerlerine yakalanıyor. Sorguya çekiliyorlar. Diyorlar ki: “Hitit ordusu korktu, tümüyle çekildi. Biz de çekilirken yakalandık.” Ramses rahatlıyor. Ancak kısa sürede anlaşılıyor ki; Hitit ordusu 3 kilometre ötede. Mısır ordusu geri çekiliyor. Arada Asi Irmağı kalıyor. İki taraf da kendi ülkelerine, “savaşı biz kazandık” haberi veriyor. Anlaşma da bu anlatıma uygun bir dille yapılıyor! HHH Coğrafyamızın kaderi ya da gerçeği, bu topraklar tarih boyunca hep uzun süren savaşlara, kısa süren barışlara sahne oldu. Hitit tabletlerine göre 4 bin yıl önce Hititlerin iki ana sorunu şuydu: Bölge güvenliği ve iç barış. İmparatorluk sınırları içinde konuşulan dil sayısı 9’du. O günden bu güne 35 uygarlığa beşiklik etmiş Anadolu’da kurulan devletlerin sorunu, özünde değişmedi. Bu kadar uzak tarih yeter, yakın tarihe gelirsek... Soğuk savaşın bitimindeki bütün sıcak durumlar bölgemizde yaşandı. Biz de bu sıcaklığı ensemizde hissettik. Balkanlar’da yaşanan tüm acılar bizim de sinir uçlarımıza dokundu. Coğrafi yakınlık bir yana, gerek Balkan ülkelerinde yaşayan Türk kökenliler, gerekse Türkiye’deki 10 milyonu aşkın Balkan kökenli, Ankara’yı da “acil çözüm arayışlarının” tarafı yaptı. Benzer tablo Kafkaslar’da da yaşandı. Kafkas ülkelerinin kendi aralarındaki gerilim, Rusya’nın “arka bahçe” politikasından ödün vermeyen tutumu ve Türkiye’deki yaklaşık 6 milyon Kafkas kökenli yurttaşımız... Soğuk savaşın hemen sonrasında NATO’nun kriz haritalarında yer alan 25 sorunlu noktanın 16’sı Türkiye’nin etrafındaydı. Türkiye o süreçte, sorunun değil, çözümün parçası olmaya özen gösterdi. Uluslararası toplumla birlikte hareket etti. Ülke sınırları dışındaki soydaşlarına da şu iki temel ilkeyi benimsetti: Kimliğinizi ve kültürünüzü koruyun. Bulunduğunuz ülkenin yasalarına uyun. HHH Bugün bambaşka bir dış politika anlayışıyla karşı karşıyayız. Çözümden çok sorunun parçasıyız. Uluslararası toplum Türkiye’ye “gerilimi yükseltmemek için kontrol altında tutulması gereken ülke” muamelesi yapıyor. Etrafımızdaki ülkelerin içinde taraf tutuyoruz. Tutmakla kalmıyor, her türlü yardıma ve özel işbirliğine giriyoruz. Yönetim anlayışı olarak, dışımızdaki sorunlara iç işimiz gibi öncelik veriyoruz. Böyle bir dış politika sürdürerek hiçbir sorun çözülemez. Tam tersine bu anlayış yeni sorunları beraberinde getirir. Üstelik bu sorunlar içimizdeki gerilimleri artırıcı sonuçlar doğurabilir. Bugün Suriye krizinde öyle bir noktaya geliyoruz ki; neredeyse Esad’dan daha yalnızız. Bir güç ne kadar büyük olursa olsun, yalnızlaştıkça güçsüzleşir. Tamam; coğrafya ülkelerin kaderini belirler ama, ülkeler de o kaderi yönetebildikleri kadar vardır. Masallar İçinde! duyuran, yazdıran. Masal ille de zamanların gerisindeki olayları, kişileri yazmak değil. Onları canlandırmak. Bizde masalcılığın baş örneği Karagöz’dür. Bir ikilidir. Biri “Hay Hak” diyerek gelir sahneye, öteki de şarkılar türkülerle ortaya çıkar. Masal ondan sonra gerçek yaşama dönüşür. Babam Karagöz oynatmayı severdi! Şehzadebaşı’ndaki ahşap evin büyük sofasında beyaz perde kurardık. Şamdan yakılır, babamla ben arkasına geçerdik; ellerimizde Karagöz, Hacivat ya da cüce Bebe Ruhi... Bir konuşmadır gider. Masallardan Hamileler dışarı çıkmasın diyen İnançer’den yine skandal sözler: Kadınla eşit değiliz u “Hamile kadınların sokakta gezmesi estetik değil” sözleriyle tepki çeken Ömer Tuğrul İnançer, bu kez de “Eş yoktur, zevce vardır. Çalışan kadın ‘ben kocama muhtaç değilim’ deyip yuvasını dağıtıyor” dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TRT’deki ramazan programında söylediği “Hamile kadınların sokakta gezmesi estetik değil” sözleriyle tepki çeken Ömer Tuğrul İnançer, bu kez de “Eş yoktur, zevce vardır. Çalışan kadın ‘ben kocama muhtaç değilim’ deyip yuvasını dağıtıyor” dedi. TRT’deki “Ömer Tuğrul İnançer ile Gönül Dünyamız” isimli programda kadının ekonomik hürriyeti gibi aldatmacalardan vazgeçilmesi gerektiğini ileri süren İnançer, programda şunları söyledi: “Evlilik kurumunun bugünkü empoze edilen, ‘Ben kendi ayaklarımın üzerinde dururum’, ‘kadının ekonomik hürriyeti’ gibi aldatmacalardan vazgeçilmesi lazımdır. İstatistikle meşgul olanlar boşanmaların kimler arasında olduğunu bir istatistiki anket yapıversinler. Çalışan kadından bahsediyorum. ‘Ben kocama muhtaç değilim’ diye evvela ailesini dağıtıyor. Kocasına muhtaç değil ama elin adamının, patronunun hizmetinde olmayı haysiyetine uygun buluyor. Kocasının emrinde olmayı haysiyetine uygun bulmuyor. Ben eş demem. Eş yoktur, eşitlik yoktur. Ben karımla, çocuğumla eşit değilim. Eşim değil, zevcem olur. Karı da kurumsallığı anlatmak için kullanılır.” İnançer, daha önce de TRT 1’de , “Hamileliği davul çalarak ilan etmek bizim terbiyemize aykırıdır. Ayıptır ayıp. Bunun adı realizm değildir. Bunun adı terbiyesizliktir.” TRT yetkilileri ise bu skandal sözlerle ilgili olarak “Canlı yayın sırasında takdir edilir ki, konuğun ne söyleyeceğini bilemeyiz. Bu kurumu bağlayan bir görüş değildir” açıklamasını yapmışlardı. O müezzin revlendirildiği öğrenildi. Dolmabahİstanbul Haber Servisi Gezi Parkı çe Camisi imamı Halil Necipoğlu’nun protestoları sırasında polisin gaz bomtayini Zeytinburnu’na yapıldı. Beyoğbalarında kaçanların sığındığı ve revir lu Müftüsü Recai Alolarak kullanılan anbayrak da Karadeniz cak Başbakan’ın “içki Ereğli’ye tayin ediliçildiğini” iddia ettiği Müezzin Yıldırım, eylemledi. Kamuoyundan gizDolmabahçe Bezmi rin ilk başladığı günlerde calenen atamaların ortaÂlem Valide Sultan miye sığınan eylemcileri saya çıkması üzerine dün Camii’nin müezzini kinleştirip yaralananların buaçıklama yapan Diyave imamı ile Beyoğrada tedavi olmalarına izin net İşleri Başkanlığı, lu Müftüsü’nün gövermişti. Olaylar yatıştıktan sonra da eylemcilerin camimüezzin Yıldırım’ın rev yerleri değiştirilden sakin bir şekilde çıkmanaklinin görevden aldi. Müezzin Fuat Yıllarını sağlamış, orada kimse ma değil teftiş süredırım, iddialarla ilgözaltına alınmamıştı. “Camicinin selameti bakıgili verdiği ifade de de içki içildi” tartışmaları üzemından geçici bir gö“Kimseyi içki içerrine başlatılan soruşturmada revlendirme olduğuken görmedim, yalan müfettişlere camide alkol şişesi de alkol içen bir kişi de nu ileri sürdü. Beyoğlu söyleyemem” demişti. görmediğini söylemişti. Müftüsü’nün KaradeDolmabahçe Bezmi niz Ereğli’ye gerçekleÂlem Valide Sultan şen tayininin mevzuat Camisi’nin müezzigereği rutin bir rotasyondan ibaret olduni Fuat Yıldırım Başakşehir’e bağlı Kağu ifade edilen açıklamada, imamın ise yabaşı köyüne gönderildi. Yıldırım’ın, Zeytinburnu’na 3 ay önce başka sebep“teftişin selameti” için 6 ay süreyle lerle tayin edildiği savunuldu. Kayabaşı köyünde müezzin olarak gö Dolmabahçede içki içildiğini yalanlamıştı sürgün edildi Örnek davranışlar ALEVİLERDEN BÜYÜK TEPKİ YÖK’ten tartışılacak karar n ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Şiddet olayları ve insani kriz nedeniyle eğitimöğretimin sürdürülemez olduğu Yükseköğretim Kurulu’nca (YÖK) tespit edilen ülkelerde öğrenim gören öğrenciler, Türkiye’deki yükseköğretim kurumlarına yatay geçiş başvurusu yapabilecek. “Şiddet olayları” ve “insani kriz” kavramlarının yönetmeliğe girmesi ise akıllara Suriye’yi getiriyor. “Yükseköğretim Kurumlarında Önlisans ve Lisans Düzeyindeki Programlar Arasında Geçiş, Çift Anadal, Yan Dal ile Kurumlararası Kredi Transferi Yapılması Esaslarına İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” Resmi Gazete’de yayımlandı. Ayrıca, başvurunun kontenjandan fazla olduğu durumlarda ÖSYS puanı en yüksek adaydan sıralanarak kontenjan kadar adaya yatay geçiş yaptırılacak. Pir Sultan örgüt simgesi sayıldı MEHMET MENEKŞE Kayseri’de şüpheli sıvı Bir araçta üzerinde kurukafa, Rusça yazılar bulunan ve roket başlığı olabileceği tahmin edilen bir aparat ele geçirildi. Genelkurmay inceliyor Haber Merkezi Kayseri Malatya karayolunda polis, şüphe üzerine durdurduğu ticari araçta 19 santim uzunluğunda, gri renkli üzerinde kurukafa ve Rusça yazılar, numaralar bulunan, roket başlığı olabileceği tahmin edilen bir aparat ele geçirdi. Olayla ilgili olarak biri Suriyeli 3 kişi gözaltına alındı. Şüpheli aparatın ne olduğunun belirlenmesi için Genelkurmay Başkanlığı’ndan özel ekip istendi. Kayseri polisi, Mardin’den İstanbul’a giden aracı arama noktasında durdurdu. Araçta bulunan 1’i Suriye uyruklu, 1’i Şırnaklı, değeri ise Mersin’li 3 kişi gözaltında tutulurken; sürücünün yanındaki ön koltuğun altında alüminyum folyaya sarılmış bir mekanik parça incelemeye alındı. Aparatın içinde sıvı olduğu da belirlenince, arama noktasına Kayseri ve Ankara’daki AFAD ekipleri, polis olay yeri inceleme ekipleri çağrıldı. İlk belirlemede, bu aparatın içinde sıvı bir patlayıcı, ya da civa olabileceği belirtildi. Aparatın ne olduğunun tam olarak belirlenmesi için Genelkurmay Başkanlığı’ndan özel ekip istendi.Bir polis yetkilisi “Roket başlığı olduğu na dair ağırlıklı düşünce var. İçindeki sıvının kimyasal veya biyolojik bir madde olabileceği de göz ardı edilmiyor. Civa da olabilir” diye konuştu. Dershanelere 15 derslik şartı n ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Dershanelerin özel okula dönüştürülerek kapatılması planıyla ilgili olarak Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ilk adımı attı. Dönüşüm için yasa hazırlığının yeni yasama dönemine kalması, yeni yasanın da ancak 2014’te yürürlüğe girmesi tartışmaları yaşanırken MEB, “büro tipi” de denilen küçük dershaneleri kapatma yoluna gitti. Özel Öğretim Kurumları Standartları Yönergesi’nde değişiklik yapan MEB, dershanelerin minimum 20’şer metrekarelik en az 15 derslik koşulu getirdi. Standartlar Yönergesi’ne uygun nitelikler taşımayan dershaneler denetimler sonucu kapanacak. MEB Özel Öğretim Kurumları Standartları Yönergesi’nde değişiklikle dershaneleri kapatma planında ilk adımını attı. l 800 gram A4 ve C4 bulundu Patlamaya hazırdı Yurt Haberleri Servisi Aldıkları bir istihbaratı değerlendiren güvenlik güçleri, Bingöl’ün Genç ilçesinde yaptıkları aramada toprağa gömülü, kullanılmaya hazır düzenekte 800 gram A4 ve C4 plastik patlayıcı ele geçirdi. Patlayıcının kullanılmaya hazır düzenekte olduğu belirtildi. Bingöl Emniyet Müdürlüğü’nden bölgeye giden bomba uzmanları, patlayıcıyı etkisiz hale getirdi. AMASYA Kırıkkale F Tipi Cezaevi’nde Pir Sultan Abdal kartpostalına “terör örgütü simgesi” olduğu iddiasıyla el konulması tepki çekti. Ercan Yıldız isimli mahkum, üzerinde Pir Sultan Abdal’ın resmi bulunan kartpostalı mektup aracılığıyla göndermek istedi. İdare, önce mektupta sakıncalı bir durum tespit etmedi. Ancak Cezaevi Disiplin Kurulu Başkanlığı, Pir Sultan Abdal’ın ünlü bağlamalı figürünü gösteren kartpostala sakıncalı olduğu gerekçesiyle el koydu. Karar tepki gösteren Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı Kemal Bülbül, “Pir Sultan Abdal’a yapılan herhangi bir saldırı ve hakaret dünya insanlığının ortak vicdani, insani, kutsal değerlerine yapılmıştır” dedi. Kararı “akıldışı” olarak niteleyen Bülbül, Pir Sultan’ın insanlık ailesinin kutsal bir değeri olduğunu belirtti. Kartpostalın yerine ulaştırılmasını isteyen Bülbül, Adalet Bakanı Saddullah Ergin’e çağrıda bulunarak şunları kaydetti: “Sayın Bakan, başında bulunduğunuz bakanlığın ilgili birimi sözü geçen kartpostalı en kısa sürede yerine ulaştırmalıdır. Bir inancı aşağılamak, hakir görmek fiilinden dolayı cezaevi idaresi derhal görevden alınmalı ve yargılanmalıdır.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle