19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 AĞUSTOS 2013 PAZARTESİ 6 HABERLER Polis Taksim’i gaza buladı, İstanbul’un gece hayatının merkezlerinden Bekâr Sokak’ta masada oturan iki kişi tartaklanıp, gözaltına alındı l Galatasaray Meydanı’nda iki gence polisin müdahalesini görüntülemek isteyen Radikal muhabiri Alpbuğra Bahadır Gültekin de polis müdahalesi ile karşı karşıya kaldı. Gültekin, yaşadıklarını şöyle anlattı: “İftar sonrası Galatasaray’da iki genç şarkı söylüyordu. Polis ‘Yeter, sizi mi dinleyeceğiz!’ diyerek gençlere bağırdı ve müdahale etti. Bunu görüntülemek istediğim sırada polis bu kez ‘Neden çekiyorsun!’ diye üzerime yürüdü. Polislerden bazıları çektiğim görüntüleri silmek istedi. Gazeteci olduğumu söyledim. Kurum kartımı gösterdim, o kartın geçersiz olduğunu söylediler. Kısa bir süre polis aracında bekletildim. Yaklaşık yarım saat, 45 dakika sonra herhangi bir gözaltı işlemi yapılmadan serbest bırakıldım.” Sil onu Slogan attı, gözaltına alındı İstanbul Haber Servisi Lise ikinci sınıf öğrencisi 14 yaşındaki B.F., dün sabaha karşı Taksim’de polislere küfür ettiği, “Polis onurlu yaşa simit sat” sloganı attığı gerekçesiyle gözaltına alındı. Kimlik tespitinin ardından serbest bırakılan B.F, Emniyet’te kötü muameleye maruz kalmadığını söyledi. Beyoğlu Çocuk Şube’ye götürülen B.F, kimlik tespitinin ardından, ailesine teslim edildi. B.F,’nin bugün savcılığa giderek ifade vereceği belirtildi. B.F’ye barodan atanan avukat Cihat Duman, müvekkilinin İstiklal Caddesi’nde gözaltına alındığını belirterek şöyle konuştu: “Polisin yakalama tutanağına göre polislere ‘Şerefsizler o. çocukları, simit sat onurlu yaşa’ gibi sözlerle bağırdığı iddia ediliyor. Susması için yapılan uyarıları dinlemediği için gözaltına alındığı belirtiliyor. Ben Emniyet’e ulaştım, kimlik tespitinin ardından çocuk annesine teslim edildi. Yasa gereği, suça sürüklenen çocuk sıfatıyla gözaltına alınan 18’den küçük kişilerin ifadesini polis değil, savcı alabiliyor. Bu durumda savcı da serbest bırakılmasını istedi. Davetiye yoluyla çağrılarak Çağlayan’daki adliyeye gidip savcıya ifade verecek. Herhangi bir darp ya da kötü muameleye maruz kalmadığını ifade etti.” İstikal Caddesi’nde yola barikat kuran, ateş yakan bir grup ise polise taş ve şişe attı. Polis, gruba tazyikli suyla müdahale ederek barikatı dağıttı. Olaylar sırasında yaralananlar çevre hastanelere götürüldü. Bu sırada barikatın kenarında duran bir kişi de polisin TOMA aracından sıktığı tazyikli su ile yere düştü. Polisle göstericiler arasında yerde baygın halde bir süre kalan kişi çevik kuvvet polisleri tarafından yerden kaldırılarak olay yerinden uzaklaştırıldı. Olaylar sırasında İstiklal Caddesi’nde bulunan 4 çevik kuvvet polisi de bir an eylemcilerin arasında kaldı. Polisler koşarak Taksim Meydanı’na doğru kaçtı. Polisin müdahalesi sabah 06.00’ya kadar sürdü. Şansal: Kaçırıldım İstanbul Haber Servisi Barbaros Şansal, cumartesi gecesi 23.30 sularında Halk TV’de canlı yayına telefonla bağlandı. Polisin Taksim’de uyguladığı şiddete ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Şansal, konuşmasını bitirdikten sonra, reklam arasında Halk TV spikeri Lale Özan Arslan’ı arayarak, “Kapımda siviller var, sanırım gözaltına alacaklar. İnternet bağlantım da kesildi” dedi. Şansal’ın bu sözlerinin ardından, Arslan’la bağlantısı koptu. Barbaros Şansal’ın yakın arkadaşı sanatçı Güvenç Dağüstün, Şansal’ın evinden gözaltına alındığını söyledi. Emniyet’ten ise gözaltı haberi doğrulanmadı. Gece boyunca kendisinden haber alınamayan Şansal, dün saat 14.00 sıralarında Twitter hesabından şunları yazdı: “Sağlıklı ve güvenli şekilde ancak uykusuz olarak evime döndüm! Sorun yok. Sarıyer’deki evimdeyim. Cep telefonum yok. Karakola uğrayıp ifade verdim. Şikâyetçi değilim. Sorun yok, daha sonra açıklama yaparım. @guvencdagustun ile ev telefonundan görüştük!” Şansal, Odatv’ye yaptığı açıklamada ise evine gelen 3 kişinin kendisini sivil polis diye tanıtarak arabaya bindirdiklerini söyledi. Arabayla Pirinçli köyüne götürüldüğünü ifade eden Şansal, “Sabaha kadar orada tuttular. Kötü muamelede bulunmadılar. Sadece konuştular. Ancak ne söylediklerini şimdi konuşmak istemiyorum” dedi. Şansal’ın avukatı Efkan Bolaç, “Darp ve kötü muameleyle ilgili bir şikâyeti olmadı ama kaçırılma nedeniyle şikâyetçi. Kişilerin kimliklerini bilmiyor yalnızca eşkallerini tarif etti” diye konuştu. Barbaros Şansal’a yönelik sosyal medyadaki yoğun ilgi aynı zamanda tepki de çekti. Twitter kullanıcıları, bir ayı aşkın bir süredir kayıp olan eski korucu Sıddık Bilen’in bulunması için de harakete geçme çağrısı yaptılar. Abdullah Cömert Hatay’da anıldı simit sat Onurlu yaşa İstiklal’de barikat Ali’yi andılar CAN HACIOĞLU ESKİŞEHİR Eskişehir’de kalabalık bir grup Taksim Gezi Parkı protestoları sırasında Eskişehir’de bir grubun sopalı saldırısına uğrayarak Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde 38 gün yaşam mücadelesi verdikten sonra yaşamını yitiren 19 yaşındaki Ali ismail Korkmaz için yürüyüş düzenledi. Yürüyüş sırasında kalabalık Korkmaz’ın saldırıya uğradığı yere karanfiller bırakıp mumlarla ‘Ali’ yazdı. Sıddık Bilen kayıp... HATAY Gezi Direnişi’nde polis şiddeti sonucu yaşamını yitiren Abdullah Cömert’in ölümünün 60. gününde bir araya gelen göstericiler, “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam” ve “Anaların öfkesi, katilleri boğacak” sloganlarıyla yürüdü. Halkın tepkisiz oluşundan yakınan Abdullah Cömert’in ağabeyi Zafer Cömert, “Kardeşim bundan 60 gün önce burada katledildi. Bugün istedik ki, aradan iki ay geçmesine rağmen katiller bulunmadığı için bir araya gelelim, olmadı. Halkımız tepkisiz kaldı. TOMA’ların şiddetinden, cadı avına kadar her şeyi birlikte yaşadık, aynı acıları paylaştık. Susma, sustukça sıra geleceğini de söyledik. Anlaşılan sesimiz ve duyurularımız insanlara ulaşmadı. Ateş düştüğü yeri yeterince yaktı. Ama bu ateş başka yerleri de yakacak. Bu sessizlik hiç de hayra alamet değil” diye konuştu. Konuşmaların ardından gözyaşlarını tutamayan Abdullah Cömert’in annesi Hatice Cömert de, bugüne kadar acılarını paylaşanlara teşekkür ederek oğlunun ruhuna Fatiha okunmasını istedi. Gecenin geç saatine kadar TOMA, Akrep ve çevik kuvvetin gölgesinde güncel konularla birlikte katılımın az olmasının nedenlerini tartışan grup, daha sonra sessizce ayrıldı. Tepkisiz topluma MEHMET ALİ SOLAK sitem (DHA) l Polisin, Taksim Bekâr Sokak’ta ocakbaşında oturan 2 kişiyi gözaltına alması, bu iki kişiyi sokak ortasında dövmesi de “bu kadarına da pes” dedirtti. Bir kişi tarafından kameraya alınan olaylarda, polisin ocakbaşında oturan iki yaşlı adamı hiçbir gerekçe sunmadan zorla yerinden kaldırdığı, tartaklayarak yurttaşları itelediği, bazı polislerin ayağıyla bastığı ve ters kelepçe taktığı, yaka paça gözaltına alındığı dikkat çekti. Kaldırıp dövdüler İstanbul Haber Servisi İstiklal Caddesi’nde toplanan ve Taksim Meydanı’na yürümek isteyen gruba polisin biber gazı, tazyikli su ve plastik mermiler ile müdahalesi sabah saatlerine dek sürdü. Olaylarda, aralarında 14 yaşındaki bir çocuk ile Alman vatandaşının bulunduğu toplam 41 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanların Emniyet’teki işlemlerinin sürdüğü belirtildi. Olaylarda ara sokaklarda oturan yurttaşlar da polis şiddetinden nasibini aldı. Taksim Bekâr Sokak’ta ocakbaşında oturan 2 kişinin tartaklanarak masadan kaldırması ve sokak ortasında dövülmesi tepkilere neden oldu. İstanbul Barosu Yönetim Kurulu üyesi Hasan Kılıç, “Burası dağ başı mı, hukuk devleti mi?” diyerek polisin tutumunu eleştirdi. CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da olayla ilgili soru önergesi verdi. Plastik mermi ile başından yaralanan 5 yaşındaki E.Y. adlı bir çocuğun durumunun iyi olduğu belirtilirken; olayları görüntülemek isteyen Radikal gazetesi muhabiri Alpbuğra Bahadır Gültekin’in çektiği görüntüler polis tarafından silinmek istendi. Taksim İstiklal Caddesi’nde sosyal medyada yayılan “Taksim’e 1 milyon kişi” çağrısı nedeniyle önceki gün akşam 19.00 sıralarında toplanan gruplar Taksim Meydanı’na yürümek istedi. Polis, yürüyüşe izin vermedi. Gruba megafonla “Burada toplu halde bulunmanıza kesinlikle müsaade etmeyeceğiz. Slogan atarak İstiklal Caddesi üzerindeki esnafa, herkese zarar veriyorsunuz. Lütfen bizlere yardımcı olun. Dağılmazsanız müdahale etmek zorunda kalacağız” diye uyarıda bulundu. Uyarıların ardından eylemciler geri çekildi ancak dağılmadı. Saat 20.00 sıralarında polis eylemcilere TOMA aracından tazyikli suyla müdahale etti. Mis Sokak’taki bazı işyerlerine kaçan eylemcileri polis işyerlerine girerek gözaltına aldı. Ocakbaşı Bugün 5 Ağustos, Silivri’nin Kapatıldığı Gün Hürriyet iyi, ahlaki bir gazetecilik tavrı sergiledi. Ben buna derin vicdan derim; ulusun, insanlığın, gazeteciliğin, biraz da adaletin vicdanı.. Mustafa ve Tuncay’ın, Ergenekon davasının nasıl hukuki ve delillere dayalı bir dava olmadığını madde madde, kısa ve öz anlatan mektubunu yayımladı. Ergenekon davası üzerine iddianameye ve daha öncesinden uçuşturulan sahte enformasyona dayalı (sanıklar aleyhine) tüm yayınların yanında, şüphesiz, bu haber yaya kalır. Ama yine de, Ergenekon davasında zaten baştan beri duyarlı diğer gazeteleri bir kenara bırakırsak Hürriyet’i alkışlarım! Bu vicdanlı tutumu, Balyoz davasında da sergilemişti... Burada önemli olan, her iki davanın da inandırıcılığını sıfırlamasıdır... Her iki davada da, delillerin hepsi çürütülmüştür, savcıların ve mahkemenin ellerinde kalan ise asla suç olmayan bazı siyasi metinler, normal ikili görüşmeler, otel salonlarında açık toplantılardır... Soruşturmayı başlatan “Ümraniye bombaları” mı? Sanık avukatları, özellikle Zeynep Küçük, bu bombaların hikâyesinin bütünüyle izini sürerek paramparça etti... Neden Küçük’ün savunmasını merak edip okumazsınız? Bir polisiye film gibidir! Sanık avukatlarının hepsi, tüm iddiaların asılsızlığını çok başarılı savunmalarıyla gösterdi. 2003’teki Ayışığı vb. gibi üst düzey komutanlar arasında konuşulduğu ileri sürülen “darbe planları” mı? Hep yazdım. Darbe planı vardıysa, savcılar doğrudan bu söylentileri ve çevresindeki komutanları konu alan bir iddianame hazırlayabilirlerdi. Ama bunu yapmadılar. Oradan bir şey çıkmaz, mı dediler! Danıştay suikastı ve cinayeti, bitmiş bir davanın, gayet ilgisiz bir şekilde, “işte eylemleri de var” demek için davaya iliştirilmiş bir uydurukluktur. Bunun da hikâyesi yazıldı. Osman Yıldırım denen adam, Ergenekon’da “gizli tanık” yapılarak Danıştay davasında verdiği ifade, sözde bir başkasına yani kendisine doğrulatma yoluna gidildi. “Savcılar bir kişiden iki kişi yarattılar.” Sözde iki kişinin, aslında tek kişi olduğu ortaya çıktı. Bu savcıların yatacak yeri yok! Bulunan cephaneler falan, hepsi davanın mizansenleridir. Tıpkı, Balyoz davasının tek mizanseni olan sahte Balyoz Planı CD’si gibi. Yani ünlü 11 No’lu CD... Uluslararası bilirkişiler dahil, onlarca inceleme CD’lerin 2003 yılında üretilmediğini, 2009 yılında tamamlandığını dolayısıyla bütün senaryoların sahte olduğunu açıkladı... Ergenekon terör örgütü adıyla imal edilen savcı iddiasının ne başkanı var, ne tüzüğü, ne üyeleri, ne faaliyeti, ne başka bir şeyi... Burada sanıklara karşı yapılan usulsüzlüklerden, hukuksuzluklardan falan bahsetmeyeceğiz... Çünkü bu dava aslı astarı olmayan senaryolar üzerinde inşa edilen, muhalefeti derdest etmeye yönelik bir intikam davasıdır... Siyasi davalarda hukuki deliller yoktur, aranmaz, buna ihtiyaçları da yoktur davayı açanların... Ama sanık ve avukatlar büyük bir hukuk savunması yaparak, davayı inceleyeceklere sağlam kanıtlar sundular. En sonunda yakın tarihe bile kalmadan bugün bu davanın içyüzü ortaya çıkarıldı... saklı gizli hiçbir şey kalmadı! HHH Mesele, “davada bazı hukuksuzluklar yapıldı, hukuk ihlalleri nedeniyle mağduriyetler yaşandı, ama keşke bunlar olmasaydı da, Ergenekon davasının üzerine gölge düşmeseydi...” orta yolculuğu değildir. Bu davayı inceleyemeyen, ileri sürülen savcı iddialarının doğru, hukuki, gerçek olup olmadığını inceleme zahmetinde bulunmayanların kendilerine buldukları bir orta yoldur... ne şiş yansın ne kebap... “Ergenekon doğru, ama bir sürü haksızlıklar ve hukuksuzluklar yapıldı”; çok sıradan bir davadan kaçma, davanın aslı astarını görmeme bahanesidir... Bazı gazeteci yazarlara bakıyorum, dava için yalanlar çöktü derse Ergenekoncu olarak yaftalanmak korkusu içinde, kendilerine böyle bir kaçak yol inşa ediyorlar... Oysa bir avukattan, hukukçudan bilgi alabilirler... ileri sürülen iddiaları savunmalarla karşılaştırabilirler... Bizim tek seçeneğimiz vardır: Gerçeği, sadece gerçeği görmeye çalışmak... Ve gerçeği savunmak... HHH Bugün bu dava hakkında mahkeme kararları açıklanabilir... Veya izleyen günlerde... Sürpriz bekliyor muyum... Mustafa Balbay “Yüzde 1020 sürpriz olabilir” düşüncesinde... Her zaman bir marj bırakmak gerekir... Ama Balyoz örneği ortadayken, doğrusu bu davada sürpriz beklemek, benim için yüzde 1 bile değildir. Sanki Ergenekon terör örgütü varmış, bu örgüt devleti ele geçirmeye, hükümeti yıkmaya yönelik faaliyetlerde bulunmuş gibi ağır cezalar verecekler, bu en büyük olasılık. Tahliye olabilir mi, olabilir... Kimler, nasıl bilemem. Ama bu, hukuk için kara bir lekedir. Asla hukuk yoluyla temizlenemeyecek bir leke... Bu davayı tezgâhlayanların tarafsız bir mahkeme önüne çıkarılmasıyla, hukuk ve adalet yerini bulur... Not: Geçen salı günkü yazımda, muhalefet gazetelerini anarken, gazeteye yazıyı yetiştirmekteki zaman sıkışıklığı nedeniyle Aydınlık’ın adını yazmayı unuttum... hıncı ‘Direniş Çadırı’nda iftar Dev Sağlık’tan CEMİL CİĞERİM SAMSUN Sendikalı oldukları gerekçesiyle Gazi Devlet Hastanesi’ndeki görevlerine son verilen Dev Sağlıkİş üyesi üç işçi, “Direniş Çadırı”nda sürdürdükleri eylemin 900. gününde iftar verdi. Gazi Devlet Hastanesi personelinin de ilgi gösterdiği iftar yemeği sonrası açıklamada bulunan Dev Sağlıkİş Sendikası Bölge Temsilcisi Yüksel Arslan, sendikal çatı altında hak arama mücadelesine başlattıkları için işten atıldıklarını söyledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle