19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 AĞUSTOS 2013 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA DİZİ 11 PATLAYICI YÜKLÜ BOT AÇIKLAMASI ‘Davutoğlu’nun eleştirdiği noktadayız’ BARKIN ŞIK Doç. Dr. Serhat Güvenç’e göre bugünkü en önemli dış politika sorunumuz, bütüncül bir dış politikamızın olmayışı. Güvenç, ‘Olaylara gündelik tepki vermek noktasına geldik’ dedi ‘Eylem hazırlığı yapıyorlardı’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) İçişleri Bakanı Muammer Güler, Sakız Adası’nda silah ve patlayıcı yüklü bir botla Türkiye’ye gelmek üzereyken yakalanan 4 zanlıdan birinin, Adalet Bakanlığı ile AKP Genel Merkezi’nde düzenlenen saldırının faillerinden DHKPC üyesi Hasan Biber olduğunu açıkladı. Güler, şüphelilerin Türkiye’ye yönelik eylem hazırlığında olduğunu belirtirken “Zaten bizim daha öncesinde adı geçen şahsın Türkiye’de yeni bir eylem hazırlığında olduğuna dair duyumlarımız da istihbaratımız da vardı” dedi. Çifte saldırıya ilişkin soruşturmayı yürüten Ankara Savcılığı, daha önce kırmızı bülten çıkardığı şüpheli Biber’in iadesi için Adalet Bakanlığı’nda dosya gönderecek. Biber, Dışişleri Bakanlığı kanalıyla Yunanistan’dan istenecek. Ayrıca Türkiye’de güvenlik birimlerinden oluşturulacak bir heyetin Yunanistan’a gidip 19911998 yılları arasında Limanİş Sendikası Genel Başkanlığı da yapan Biber’in sorgusuna katılması değerlendiriliyor. Öte yandan Yunanistan resmi haber ajansı ANAMPA’nin haberinde, aralarında Biber’in de bulunduğu 8 kişinin tutuklandığı, bu kişilerden 5’inin Türk, 3’ününse Yunan vatandaşı olduğu kaydedildi. Atina ve Selanik kentlerinde dün gözaltına alınan 14 kişiden 12’sinin ise serbest bırakıldığı kaydedildi. ANKARA Kadir Has Üniversitesi Öğretim üyesi Doç. Dr. Serhat Güvenç, AKP hükümetinin Ortadoğu’da izlediği politikayı ve gelgitlerini Cumhuriyet’e değerlendirdi. Güvenç, Türk Dışişleri’nin iddiasının aksine proaktif yaklaşımını kaybettiğini ve olaylara gündelik tepki vermek noktasına geldiğini söylerken Dışişleri Bakanlığı bürokrasisi ile ilgili önemli bir uyarıda bulundu. Güvenç, “Siyasetlerine uyumlu bir bürokrasi istiyorlar. Siyasi iktidar bunu tercih edebilir ama bazen size aykırı şeyler söyleyecek insanlara, danışmanlara ihtiyacınız olur. Farklı şeyleri anlamlandırabilmek için. Bugünkü sorunumuz bütüncül bir dış politikamız oluşmuyor. Sayın Davutoğlu’nun eski Türk dış politikasında en çok eleştirdiği şey buydu” dedi. Güvenç’in sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle: Türkiye’nin Mısır’daki tüm gruplara eşit mesafede bulunmaması eleştiriliyor. Siz ne dersiniz? İdeali budur. Ama Türk hükümeti bunu yapamıyor. Kendine yakın grupları daha fazla önemsiyor. Onların iktidardaki konumlarını daha fazla önemsiyor. Bu tür bir ilişkinin getirisi var ancak bu gruplar iktidardan uzaklaşırsa bu sefer ülkeden ülkeye ilişkiler etkileniyor. İdeolojik akrabalıklarla dış politika yürütüldüğünde bu tür sorunlar oluyor. Mısır’ın Ankara Büyükelçisi geçen günlerde Türkiye’ye tepkili bir mülakat verdi... Başka ülkelerin içişlerine müdahil olmanın, özellikle Arap ülkelerine bu kadar müdahil olmanın doğurduğu olumsuz bir hava var. Türkiye’nin oyun kurabileceği bağlam, çerçeve bitti. Dolayısıyla bölgesel aktörlerle işbirliğine gitmesi gerekiyordu. Eskiden Türkiye’nin içinde bulunduğu bölgedeki ülkeler statükocu ülkelerdi. İran, Irak, Suriye, Türkiye. Şu anda statükonun muhafaza edilemediği bir durum ile karşı karşıyayız. Dolayısıyla pozisyon alınıyor. Pozisyon alınırken de daha önce kontrol altına alınabilen Kürt hareketi ve PKK ortaya çıkan bu yeni durumdan yararlanabiliyor. Sorun bölge ülkelerinin ortak bir zeminde buluşamaması. Aslında Irak Kürtleri ile geliştirdiğimiz ilişkiyi Suriye’deki Kürtlerle neden geliştiremiyoruz bunun sorulması lazım. AKP hükümetinin Esad yönetimi ile yakın ilişkileri vardı. Ne oldu da böyle oldu? Devletlerarası ilişkilerin bir mantığı vardır. Jeopolitik rekabet ortamı doğdu ve Türkiyede bu ortamda ona göre pozisyon aldı. Nedir bu jeopolitik rekabet? ABD, Irak’tan çekilince büyük bir güç boşluğu doğdu. İki ülke var bölgede. Biri İran diğeri Türkiye. Dolayısıyla Türkiye devreye girdi. Davutoğlu, Arap Baharı’nı tarihi bir gelenek olarak görüyordu. Bunları göz önünde bulundurursanız politika değişikliğini anlamlandırabilirsiniz. Güç boşluğunu doldurma mücadelesidir yaşanan. Suriye’nin Kuzeyi’nde PYD bayrak dikiyor, Erbil’de dört ülkedeki Kürtler konferans düzenleme hazırlığında. Türkiye, burada oyunu doğru kurabildi mi? Neden geliştiremiyor sizce? Suriye’de AKP’ye yakın duracak bir iktidar ihtimalini zora sokuyor, Türkiye’nin iç politikalarına yansımaları olacak tabii. Suriye’de özerk Kürt bölgesinin ortaya çıkmasının ister istemez içeride yansımaları olacaktır. Peki, Türkiye’nin PYD’ye mesafeli durması Türkiye’nin açılım sürecini etkiler mi? Hükümet, Suriye’de Kürtlerin hâkim olması yerine El Nusra’nın hâkim olmasını istiyor. Kürt hareketi sadece Suriye ve içinde değil, bütün bölgeyi ilgilendiren bir konu artık. Açılım sürecini yönetirken Suriye’deki Kürtlere farklı bakarsanız çelişkiyi izah etmeniz çok zor olur. ‘Çelişkiyi izah etmek zor’ PKK’Lİ BAYIK’TAN SON UYARI: Adım atılmazsa strateji değişir DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Terör örgütü PKK’nin Kandil’deki yöneticisi KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, “Artık adım atılması lazım. 1 Eylül son tarihtir. 1 Eylül’e kadar adım atılmazsa amacın çözüm değil, tasfiye ve katliam olduğu anlaşılacaktır. Elbette o zaman özgürlük hareketi ve Kürt halkı bu tasfiyeye karşı kendini savunacaktır” dedi. Öcalan’ın BDP heyeti ile yaptığı son görüşmede, çekilmenin tamamlanmasından sonra PKK’lilerin silahsız olarak 15 Ekim’de Türkiye’ye geri gelebileceğini söylediği iddia edildi. Ronahi TV’ye konuşan Bayık, “Önder Apo son olarak 8 komisyon önerdi. Bu komisyonların oluşturulmasını, demokratikleşme ve çözüm için yasa tasarıları hazırlamasını ve meclise sunmasını istedi. Eğer gerçekten Kürt sorununu çözme istemi varsa Önder Apo ve Özgürlük hareketi bunun zeminini yarattı” dedi. PKK yöneticilerinden Diyar Gameşlu da Londra’da yayımlanan Sharq Al Awsat gazetesine yaptığı açıklamada, geri çekilmenin yakında biteceğini, PKK’nin Türkiye’ye eylüle kadar zaman verdiğini söyledi. Gameşlu, Türk hükümetinin süreci aktif olmayan biçimde sürdürmesi durumunda PKK liderlerinin farklı bir stratejisinin olacağını ifade etti. ‘Sıkıştık’ 15 günde Libya’ya müdahale konusunda Türkiye 15 günde 180 derece politika değiştirdi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu bir şeyi gösteriyor. Davutoğlu yönetimindeki Türk dış politikasının proaktif olma, olanlara tepki vermek değil her şeyin bir iki adım önünde olmak gibi bir iddiası vardı. Yapılabilse güzel bir iddia tabii. Libya meselesi Türkiye’nin uluslararası ortamı doğru okumak noktasında sıkıntıları olduğunu gösterdi. BM’den böyle bir karar çıkabileceğini Ankara tahmin edemedi, ihtimal vermedi. Ama karar çıktıktan sonra oyuna girmek için 15 gün içinde 180 derece politika değişikliğine gidildi. Demek ki dış politika konularında büyük lokma yiyip büyük laf söylememek gerekiyor. Suriye konusunda bizi neler bekliyor? Suriye sınırında yalnızca bir Kürt özerk bölgesi değil, El Nusra, El Kaide gibi grupların hâkim olduğu cepçikleri de ekleyelim. Böyle bir sınır hattında yaşamak ve bunlara göre politikalar geliştirmek durumunda Türkiye. İyi politikalar geliştirilmezse 1012 sene güvenlik açısından sallantılı bir dönem geçireceğiz gibi gözüküyor. ARINÇ’TAN İLGİNÇ İMRALI ÇIKIŞI: 180 derecelik değişim Aykırı şeyler l Hükümetin Dışişleri Bakanlığı bürokrasisinden yeterince yararlanmadığı yönünde iddialar var. Dış politikadaki gelgitler bu yüzden yaşanıyor olabilir mi? Türkiye’nin resmi temsilcilikleri ön verileri aktarmak Doç. Dr. konusunda bir sıkıntı Serhat Güvenç yaşamış değil ama Ankara’da nasıl değerlendirildiğine ilişkin sıkıntı var gibi. Davutoğlu’nun bir vizyonu var. Siz o vizyonu benimsemediyseniz Sayın Dışişleri Bakanı’na entelektüel katkı sağlamanız mümkün değil. Bürokrasi ile ilgili bir sıkıntı olduğunu, bu son torba yasa dedikleri Dışişleri Bakanlığı teşkilat düzenlemesinden de anlıyorum. Siyasetlerine uyumlu bir bürokrasi istiyorlar. İktidar bunu tercih edebilir ama bazen size aykırı şeyler söyleyecek insanlara ihtiyacınız olur. Farklı şeyleri anlamlandırabilmek için. Kendi duymak istediklerinizi söyleyecek insanlar etrafınızda kümelenirse birtakım şeyler ters gittiğinde anlamlandırmakta zorlanırsınız. Bugünkü sorunumuz bütüncül bir dış politikamız oluşmuyor. Türkiye’nin dış politikası olaylara gündelik tepki vermek noktasına geldik. Sayın Davutoğlu’nun eski Türk dış politikasında en çok eleştirdiği şey buydu. Irak’taki Kürtlerle yakınlaşırken hükümetin aklında misakımilli mi var? Bu rahmetli Turgut Özal’dan beri gündemde olan bir konu. “Türkiye ya küçülecek ya da büyüyecek” diyorlar. Bir de şuna dikkat etmek lazım; Türkiye bütün bu süreçte Arap pazarlarını rekabetçi ortamını kaybetti. Dolayısıyla kendi bölgesinde Kürt bölgelerinden ileri gidememek gibi bir durum var. Ekonomik olarak söylüyorum. Bu senaryoların gerçekleşebileceğini ihtimalini güçlendiren şeylerden biri. Körfez pazarlarına TIR’larla mal gönderme imkânımız bitti. Ekonomik anlamda bölge Kürtleri ile ekonomik entegrasyon büyük ölçüde oluşmuş gözüküyor. Suriye’deki muhaliflere kendi sınırımızdan her türlü desteği veriyoruz. Ama Lübnan üzerinden Hizbullah Suriye’ye müdahil olunca tepki gösteriyoruz. Bu duruma ne diyorsunuz? Bir ülkenin içişlerine müdahale etmek, silahlı muhalif unsurları barındırmak Türkiye’nin geleneksel dış politikası açısından bakarsanız ikisi arasında güç kullanımı bir ülkenin içişlerine karışmak anlamında nitelik olarak bir fark yokmuş gibi görünür ama bu uluslararası ilişkiyi nasıl okuduğunuza bağlı. Siz kendinizi ahlaken haklı görüyorsanız haklı bir dava desteklediğinizi düşünüyorsanız, siz bunları meşru ve gayrimeşru olarak görürsünüz. On yıllardır içinden çıkamadığımız açmaz var biliyorsunuz. Sizin teröristiniz bizim özgürlük savaşçımız olabilir. Geldiğimiz nokta bu aşağı yukarı. Türkiye ilk kez silahlı bir gruba ev sahipliği yapıyor. Üzerinde durulması gereken önemli bir konu bu. İnsani koşullar sağlanmalı Haber Merkezi Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Abdullah Öcalan’ın İmralı’daki cezaevi koşullarına ilişkin “Kanunlara göre, eğer tutuklu bir sene boyunca yerinde uyumlu ise daha sonra iyi bir yere alınır. Bana göre de birisi ceza aldığında onu insanca çekmeli” diye konuştu. Arınç, Erbil merkezli Rudaw televizyonuna verdiği söyleşide, TürkiyeIrak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) ilişkilerini, çözüm sürecini ve Öcalan’ın cezaevindeki koşullarını değerlendirdi. Öcalan’ın İmralı Cezaevi’nde daha geniş bir odaya alınmasıyla ilgili Arınç, “Evet geniş bir yere almışlar. Kanunlara göre, eğer tutuklu bir sene boyunca yerinde uyumlu ise daha sonra iyi bir yere alınır” diye konuştu. Arınç, IKBY yönetimiyle Türkiye’nin iyi ilişkiler içinde olduğunu vurgulayarak “Irak ile ticaretimiz 20 milyar dolar civarında. Bunun yaklaşık 11 milyar doları Kürt bölgesindedir. Ancak bu ilişkilerimizin salt ticaretten ibaret olduğu anlamına gelmez. Güvenlik ve diğer konularda da birlikte çalışmalarımız var” dedi. Arınç, Kürt olup olmadığıyla ilgili soru üzerine, “Aslen Türk’üm ancak Kürt olsaydım da bir şey fark etmezdi. Yine Müslüman bir ailede dünyaya geldiğim için Rabbime şükrederdim” yanıtını verdi. söylenmeli l BİTTİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle