25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 HAZİRAN 2013 ÇARŞAMBA kultur@cumhuriyet.com.tr 18 KÜLTÜR Algıya müdahale İngiliz sanatçı Mat Collishaw’un ‘Hayalet Görüntü’ sergisi 11 Ağustos’a kadar ARTER’de NAZLI PEKTAŞ ‘Yeniden Yapım’ Muhafazakârların “geçmişi ihya etme” arzusu nedense eski eserleri koruma, restore etme yoluyla değil de artık tek bir taşı bile kalmamış yapıları yeniden inşa etmek yoluyla hayata geçiriliyor. Başbakan, Osmanlı dönemiyle özellikle ilgilendiklerini söylüyor. Osmanlı’dan kalma tamamen yıkılıp kaybolmadan kurtarılması gereken yüzlerce yapı var ve çoğu cami. Ama o yeniden yapmak peşinde. Bu tür inşaatlara “rekonstrüksiyon” yani yeniden yapım deniyormuş. Mimarlar daha tanımlarken “Yeni yapı, yerine yapıldığı anıtın tarihi dokusuna, özgün malzeme ve işçiliğine sahip değildir. Bir kopya, tarihi yapının kütle ve mekânlarını ancak biçimsel olarak canlandırabilir, anıtın yerini alması olanaksızdır; kısaca tarihi değer taşımaz” diyor (bkz.restoraturk.com). İstanbul’da bu tür birçok inşaat sürüyor. Basında zaman zaman konu edilseler de gündeme gelemiyorlar. Osmanlı’yı ihya etmek isteyenlerin ikilemi ise yeniden yapmak isterken var olanı yıkmasında açıkça görülüyor. Kentsel dönüşüm adı altında Fatih’te, Balat’ta, Fener’de geleneksel ahşap ve kâgir Osmanlı konutları yıkılıyor. Menderes döneminde yok edilen Karaköy Camii var örneğin. Orada daha önce 17. yüzyılda Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın inşa ettirdiği bir cami, ondan da önce Fatih Sultan Mehmet zamanında yapılmış bir tekke varmış. Fatih’in yaptırdığı tekke değil de II. Abdülhamit’in yaptırdığı camii yeniden inşa ediliyor. Ahşap mimarinin en seçkin örneklerinden sayılan Karaköy Camisi’nin mimarı D’Aronco’nun çizimleri ışığında aslına uygun olarak yeniden inşa edileceği söyleniyor. Burada can alıcı olan aslına uygun sözü. Aslına uygun denince bir yapının içiyle, dışıyla, işleviyle aynen yapılması anlaşılıyor. Bu binaların yeniden inşasına karar verenler ise aslına uygun derken sadece yapının dışının eski haline benzemesini yeterli buluyorlar. Başbakan Erdoğan, “Topçu Kışlası aslına uygun olarak yapılacak” diyor (Zaman, 06.06.2013). Sık sık ve küçük değişikliklerle Topçu Kışlası’nın içinde neler olacağını anlatıyor. Topçu Kışlası işlev olarak aslına uygun olmadığı gibi iç mimari açısından da tamamen yeni olacak. Çünkü binanın içi hakkında elde hiçbir belge ve görsel yok. Uzmanlar, “yeniden yapım bile mümkün değil” diyorlar. Kışlanın mimarı Başbakan Erdoğan sanıyorduk ama Halil Onur’muş. Onur da Başbakan’dan farklı konuşmuyor. Projede müze, sergi salonları, kafekitapevleri, satış birimleri (AVM’nin mimari ifadesi mi?) ve yeraltında da otopark ve müze depolarının olduğunu söylüyor (Dipnot Tablet, s.116, 07.06.2013). Yapının aslına uygun yapılmayacağı, sadece dış görüntüsünün benzetilip içinin yeniden inşa edileceği bu beyandan da anlaşılıyor. 1800’lerde Topçu Kışlası’nda ne otel, ne otopark, ne de müze varmış. Demirören’in İstiklal Caddesi’ndeki AVM’si de iyice deforme edilmiş bir yeniden yapım. Demirören AVM’nin, Deveaux Apartmanları ile aynı bina olduğunu iddia edilse de sadece dışı (o da kısmen ve kabaca) eskiye uygun, içi AVM olarak yeni inşa edilmiş. Peki, Demirören AVM’nin inşaatı sırasında temelleri ciddi derecede hasar gören 500 yıllık Hüseyin Ağa Camii’nin yerine inşa edilen yapının aslına uygun olduğunu söylenebilir mi? İstanbul Fındıklı’da Mimar Sinan Üniversitesi’nin karşısındaki Mimar Sinan’ın 1591 yaptığı 1957’de Menderes’in yıktığı Süheyl Bey Camisi’nin yeniden yapımı ise en ilginç örnek. İçi bir yana dışının bile eskisi ile en küçük bir benzerliği yok. Tamamen yeni bir yapı. Hangisi doğru ya da hepsi mi yanlış? Uzmanı bilir. Eğer restore edecek yapıdan bir taş bile kalmadıysa bana hiç yapmamak daha doğru geliyor. İngiliz sanatçı Mat Collishaw’un, ARTER’de açılan, Türkiye’deki ilk kişisel sergisi, “Hayalet Görüntü”de yer alan işler; izleyicinin kusursuz sanat eseri karşısında aldığı tavra müdahale ederek algısını değiştirmeye zorluyor. Şaşırma ve şok, Collishaw’un işlerini ilk gören izleyicinin yaygınlık kazanmış bir tavırdır. Çünkü Collishaw bunu ister. Gerçek ile kurgu arasında olan biteni, gerçeğin içinden çekerek hayale salar. Örtbas edilen hiçbir şey yoktur, ama yanılsama ve arzu üst üste binerek gizlenenleri açığa çıkarma isteğindedir. Küratörlüğünü Başak Doğa Temür’ün üstlendiği sergide yer alan 18 yapıt, Collishaw’un 1990’lardan bugüne ürettiklerinden seçilmiş. Collishaw ile ilk kez karşılaşacak izleyiciyi de düşünülerek; sanatçının üretim dili geriye dönük bir okuma ile sunulmakta. Bu açıdan bakıldığında yapıtlar arasındaki illüzyon kendi içlerindekiyle birleştirerek genel bir okuma ortaya sermekte: İmgelerin gücü. İmgelerin zihin üzerindeki etkisini zekice kullanan sanatçı, kendi varsayımlarımızı sorgulamaya zorlar ve böylece neye inanıp neye inanmadığımızı fark etmemize yardımcı olur. Teknolojinin olanaklarını üretiminin hem sürecine hem de kendisine dahil ederek onları da nesnesi yapan Collishaw için ışık, karanlıkla birlikte yapıtları için hem gösteren hem de gösterilendir. Işık ve karanlığın birlikte sundukları metafor ise yanılsamadır. Ve elbette teknolojik müdahalelerle yapıta giren hareket, Collishaw’un işlerini zamanın ve uzamın dışına taşırarak huzursuz bir sınıra taşır. İdamdan Önce Son Yemek (2010) adlı seride Collishaw, ölüm cezasına mahkum 13 tutuklunun son yemeklerinin yeniden sahneleyerek fotoğraflar. Gördüklerimiz natürmort u Türkiye’deki ilk kişisel sergisini açan Collishaw, izleyicinin kusursuz sanat eseri karşısında aldığı tavra müdahale ederek algısını değiştirmeye zorluyor. İdamdan Önce Son Yemek adlı seride Collishaw, ölüm cezasına mahkum 13 tutuklunun son yemeklerinin yeniden sahneleyerek fotoğraflıyor. BERLINER ENSEMBLE, BİNASINDAN ÇIKARILMA TEHLİKESİYLE KARŞI KARŞIYA Detay tur. Anlık bir algıyla yağlı boya tablo sandığımız bu fotoğraflar, kusursuzlukları ile karanlığın ortasında sahip oldukları ışığı, mahkumların arzularından alır. Sanatçının Vehbi Koç Vakfı desteğiyle ürettiği ve dünyada ilk kez ARTER’de gösterilmekte olan “Ödüllü Mahsul” başlıklı bilgisayar animasyonu, gerçekle kurgu arasında medya aracılığı ile çoğaltılanlarla vicdanımız arasındakileri sorgular. Bu video yerleştirmesinde sanatçı, foto muhabiri Kevin Carter’ın 1993 yılında Sudan’daki kıtlık sırasında çektiği ünlü fotoğrafa animasyon tekniğiyle hareket kazandırmış. Carter’ın çok zayıf bir kız çocuğuyla bir akbabayı gösteren özgün fotoğrafı, 1994 yılında Pulitzer Ödülü almış ve Afrika’daki açlığın simgesine dönüşmüştü. Fotoğrafçının 33 yaşında intihar etmesiyle ardında sorular bırakan bu fotoğraf; foto muhabirlerinin, işleriyle vicdanlarının karşı karşıya geldikleri anları (zenci çocuğa yardım et mek varken fotoğraf çekmek) sorgulatmıştır. Sanatçı fotoğrafı hareketlendirerek hissettirdiği nefes ve akbabanın kısa süreli hareketi, görüntünün gerçekliği ile durumun gerçekliği arasında bir yerde, izleyeni şüpheleriyle baş başa bırakır. Collishaw’un sanat tarihsel göndermelerde bulunduğu diğer işleri de güzelliklerini ve etkili anlatımlarını teknolojinin olanaklarından alır. Adını İngilizcesi Afterimage olan bir optik illüzyon teriminden alan sergi, bakılanın ardında kalan görüntüyü anlatır ve bir süre devam eden bu görüntü “Hayalet Görüntü”dür. Collishaw, görüntüler arasında şok edici ve korkunç olan ile güzel olanı yan yana koyar. Hangisine baktığınızı bilememek gerçekliği kırar. Collishaw da bu kırılma anını sanat nesnesinin biricikliği içinde kurgularken, arzu, ölüm, yaşam, iyilik ve kötülük ışıklandırılarak yeniden üretilir. Işık hayalin yeni mekânıdır. Gerçekleri hayalden okumak için son tarih 11 Ağustos. Brecht’in tiyatrosu zorda Kültür Servisi Alman tif bir kara mizah” diye geoyun yazarı ve şair Bertolt çiştirmeye kalkınca, YahuBrecht’in 1949’da dönemin di soykırımına arka çıkmakla Doğu Berlin’inde kurmuş olsuçlanmıştı. duğu ünlü tiyatro topluluğu Berliner Ensemble, perdeBerliner Ensemble, 60 yıla sini 1949’da Brecht’in “Ceyakın bir süredir bulunduğu saret Ana ve Çocukları” adTheater am Schiffbauerdamm lı oyunuyla açtı. Brecht’in binasından çıkarılma tehlikeeşi, oyuncu Helene Weigel’in siyle karşı karşıya. de yönetmenlik yaptığı topBerliner Ensemble’ın geluluk, aynı yıl, “Puntila Ağa leceği, şimdilik, topluluk ile ile Uşağı Matti”yle başlaya1954’ten bu yana evi olan birak Brecht’in oyunlarını sahnanın sahibi aranelemeyi ilsındaki kira sözke edindi. Berleşmesi anlaşliner Ensembu Topluluğun 60 yıla mazlığının nale, 1954’te, bunyakın bir zamandır sıl sonuçlanacadan sonra sübulunduğu binadan ğına bağlı görürekli oynayacanüyor. ğı Theater am çıkıp çıkmayacağı Tiyatronun Schiffbauerkira sözleşmesi bulunduğu bidamm binasına anlaşmazlığının nasıl nanın sahibi taşındı. olan Ilse Hol1954’te “Cesonuçlanacağına bağlı. zapfel Vakfı’nın saret Ana başındaki Alve Çocuklaman oyun yazarı” ve 1955’te rı Rolf Hochhuth, Berliner “Kafkas Tebeşir DaireEnsemble ve yönetmeni Clasi” ile Paris başta olmak üzeus Peymann’ın sözleşme kore Avrupa’da çeşitli kentlere şullarını sürekli çiğnedikledüzenlenen turneler, Berliner rini ileri sürüyor. Hochhuth, Ensemble’ın bütün dünyaayrıca, sözleşmede, 1960’larda üne kavuşmasına yol açtı. da yazmış olduğu “TemsilBrecht’in 1956’da ölmesinci” adlı oyunun Berliner Enden sonra topluluğun yönetisemble tarafından her yıl sahciliğini Weigel üstlendi. nelenmesi maddesinin de yer Giderek, Brecht oyunları aldığını, ama topluluğun bu dışında pek çok yenilikçi ve koşula uymadığını söylüyor. muhalif oyun da sahneleme Hochhuth, 1960’larda, II. başlayan Berliner Ensemble, Dünya Savaşı sırasında Pa1971’de Weigel’in ölümünpa XII. Pius’un Yahudilerin den sonra da varlığını sürdürRoma’dan sürgün edilişi kardü. 1995’te Heiner Müller’in şısında kayıtsız kalışını eleşsahneye koyduğu “Arturo tirdiği “Temsilci” adlı oyunUi’nin Engellenebilir Yükla ünlenmiş; ancak, 2005’te, selişi” topluluğun taYahudi soykırımını inkâr rihindeki en büyük eden David Irving’e sahip başarılardan biçıkınca pek çok eleştirinin ri oldu. Bu yapım, hedefi olmuştu. 1997’de UluslaraHochhuth, Irving’in “Edrası İstanbul Tiyatro ward Kennedy’nin arabaFestivali’nde de sının arka koltuğunda, sahnelendi. Auschwitz’teki gaz odalarında ölenlerden çok daha fazla kadının öldüğü” yolundaki açıklamasını, “provoka n Kültür Servisi Senaristliğini Gülse Birsel’in yaptığı, Kanal D’de yayınlanan komedi dizisi “Yalan Dünya”da Gezi olaylarını konu alan bölümün sansüre takıldığı iddia edildi. Oyuncu Şebnem Sönmez, Twitter hesabına, “Az evvel öğrendim, Gülse Birsel’in Yalan Dünya dizisinde Gezi olaylarını yazdığı bölüm reddedilmiş. Oyuncular ve Gülse’ye helal olsun!” yazdı. Dizinin bu haftaki bölümü, oyuncuların büyük çoğunluğunun Gezi Parkı eylemlerinde olması sebebiyle yayınlanmamıştı. ‘Yalan Dünya’ya Gezi sansürü PERA MÜZESİ’NDE SEMPOZYUM AYVALIK MÜZİK AKADEMİSİ Kültürel aktör olarak elçiler Kültür Servisi Viyana Don Juan Arşivi, Pera Müzesi, Viyana UNESCO Uluslararası Tiyatro Enstitüsü ve İstanbul Avusturya Kültür Forumu işbirliğiyle hazırlanan, “Osmanlı İmparatorluğu ve Avrupa Tiyatrosu” sempozyumu 1314 Haziran tarihlerinde Pera Müzesi Oditoryumu’nda. Sempozyum, 17. ve 18. yüzyıl Türk/ Osmanlı kültürü ve diplomasisinin Avrupa’daki tiyatro sahneleri üzerine çeşitli performatif ifadelerini, Avrupa Tiyatrosu ve operasının Osmanlı İmparatorluğu’nda ortaya çıkışını ve Osmanlıların Avrupa’ya karşı tutumlarını inceliyor. Bu yılın konusu olan “Siyaset Kültürü ya da Kültürel Siyaset: OsmanlıAvrupa İlişkilerinde Kültürel Aktör olarak Elçiler” ise temel olarak Osmanlı elçilerinin Avrupa saraylarındaki, Avrupalı elçilerin de Osmanlı Sarayı’ndaki çoğu kez cazip ve etkili ziyaret ve kabullerini sadece siyasal ve diplomatik anlamda değil, kültürel ve popülerlik açısından da inceliyor. İlk dönemlerden 19. yüzyılın başına dek Osmanlı İmparatorluğu ile Avrupa devletleri arasındaki elçilerin kültürel rolünü araştırıyor. Akademi 15. yaşını kutluyor Kültür Servisi Ağırlıklı olarak yaylı çalgılara odaklanan ve bu yaz 15. yaşını kutlayacak olan Ayvalık Uluslararası Müzik Akademisi (AIMA), 2013 sezonunda da heyecan verici bir masterclass programıyla yeni öğrencilerini ağırlamaya hazırlanıyor. Yarın başlayacak ve eylül ayı sonuna kadar sürecek program kapsamında Burak Onur Erdem, Gülayşe Koçak, Andrej Bielow, Lukas David, Çiğdem İyicil, Elena Papandreou, Gülşen Tatu, İdil Biret, Peter Bruns yönetiminde atölye çalışmaları ve masterclass’lar düzenlenecek. Bugüne kadar yaklaşık 600 adede ulaşan, Türkiye’den ve dünyanın farklı yerlerinden gelen öğrenciler, 8 ila 10 gün boyunca öğrenme, çalışma ve ustalık kurslarından oluşan yoğun bir sürecin sonunda, Ayvalıklılarla bir araya gelerek konserler veriyor. AIMA’nın bir diğer projesi Worldwide Network of Artist Residencies’e (Dünya Sanatçı Rezidansları Ağı) üye olan AIMA Retreat ise dünyada sanatsal keşfi ve yaratıcı düşünceyi destekleyen herkese küçük bir ücret karşılığında kapılarını açıyor. Türkiye’de klasik müziğin gelişimi için çalışan AIMA, sanatseverlerin desteklerini bekliyor. (www.ayvalikmusic.com) n Kültür Servisi İzmir Devlet Opera ve Balesi, 20 Haziran Perşembe günü saat 21.30’da Carl Orff’un “Carmina Burana” sahne kantatını Bornova Aşık Veysel Rekreasyon Alanı’nda sunacak. İzmir Büyükşehir Belediyesi işbirliğiyle gerçekleştirilecek olan gösteride; İZDOB solistleri, korosu, orkestrası ve çocuk korosu sahnede olacak. Şef Rengim Gökmen yönetiminde gerçekleştirilecek olan Carmina Burana’da soprano soloyu Evren Işık, tenor soloyu Erdem Erdoğan, bariton soloyu da İstanbul Devlet Opera ve Balesi solisti Kevork Tavityan seslendirecek. İZDOB’tan Carmina Burana Yazarımızın yazısı elimize ulaşmadığından yayımlayamıyoruz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle