16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 HAZİRAN 2013 PAZARTESİ 10 EKONOMİ [email protected] Halkın sesi artık sosyal medya Yasaklamak mümkün değil Hükümet yetkililerinin “baş belası” diye nitelediği sosyal medyanın yasaklanmasının mümkün olamayacağını dile getiren Akdeniz, “Bunu eğer başarabilirseniz demokrasiyi de öldürmüş olursunuz. Türkiye bu yolu seçerse demokratikleşme açısında çok büyük bir geri adım atmış olur. Zaten Türkiye’de ciddi bir internet kontrol rejimi var. 30 bin kadar siteye çocukların korunması bahanesiyle erişim engellenmiş, milyonlarca web adresi de evlerden filtrelenmiş. Sosyal medyaya da düzenleme gelirse evde oturup penguen belgeselleri seyretmekten başka yapacak bir seyimiz kalmaz” diye konuştu. Sosyal medyanın örgütlenSon 4 yıldır yoğun olarak hayatımıza giren sosyal medya, alışkanlıklarımızı me gücünü ilk Mısır’daki Tahrir Meydanı kökünden değiştirdi. Kimse artık haberleri takip etmek için televizyon başında örgütlenmesinde gördük. Avrupa’da ekosaatlerce beklemiyor, insanlar örgütlenmek, sokağa çıkmak için sendikalardan ya da nomik krize karşı halkların sokağa dökülmesinde ya da Wall Street’i işgal et ey siyasetçilerden direktif beklemiyor. Artık Twitter, Facebook üzerinden insanlar örgütlenip lemlerinde yine sosyal medyanın gücüdevrim yapıyor ya da iktidarları düşürme gücünü dahi organize edebiliyor. ne şahit olduk. Hükümetlerin hoşlarına gitmeyen haberlerin kamuoyuna duyu gelmiş habercilik görevini yapmadırulmasında yine sosyal medyanın ne ka ğı için bu dönemde Türkiye’de sosİstediğinizi dar aktif olabileceğini ve hiçbir haberin yal medya patlaması yaşandı. “Sosmahkemeye yal medya artık halkın sesi olmuşartık saklanamayacağını anladık. Türkiye ve dünya, ünlü sosyal ağ tur. Halkın sesini dinlememek de taşıyamazsınız Twitter’ın ve Facebook’un gücüne ve çok büyük yanlış olur” diyen Akyayılma etkisine Taksim Gezi Parkı ey deniz, demokrasinin sadece sandıkProf. Dr. Yalemlerinde bir kez daha şahit oldu. Pro ta verilen oyla bitmediğini, katılımcı dem a n Akdeniz, mokrasi açısından sosyal medyanın rolü testoların yoğunlaştığı saatlerde dünya çaTwitter’da yazdıkla pında yüz binlerce tweet atılırken, Gezi nün son günlerde görüldüğü gibi çok rı nedeniyle kullanıcıların Parkı ile ilgili hashtag’ler de dünyadaki kritik önemde olduğunu vurguladı. gözaltına alınmasını da eleştirerek, Hayatında daha önce Twitter kultrend konu başlıklarının zirvesine yerleşti. “ İsteyen istediğini söyler. Tabii ki Türkiye’de şu anda her 10 gençten 9’unun lanmayan on binlerce kişinin başifade özgürlüğünün de sınırları var, ta haber kanalları olmak üze sosyal medya hesabı var. Haftanın en az 6 ama bu sınırların da ne şekilde çizilgünü Facebook, 5 günü de Twitter’a giri re görsel medyanın Gezi Pardiğinin en başta devlet otoriteleri, poyorlar. Gençlerin büyük bir bölümü haf kı olayları ile ilgili tutumunlis, savcılıklar ve mahkemeler olmak üzetada yaklaşık 50 saatlerini sosyal medya dan dolayı mecburen twere herkesin çok iyi irdelemesi lazım. Geda harcıyor. Sabah ilk kalktıklarında ya et atmaya başladığına dikzi Parkı’na gelin, buraya ambulans lazım kat çeken Akdeniz, “Teda akşam yattıklarında yine bu mecralarya da polisin şiddet uyguladıgı bir resim da zaman geçiriyorlar. Hal büyle olunca levizyonlar görüntüleri bu sınırları aşamaz. Ayrıca sosyal medyagençlerin örgütlenme, sokağa çıkma ey gösterir mi, yarın ganın da kendine has kuralları var. Benim de lemleri de bu sosyal ağlar üzerinden şe zetelerde haberi okur hakkımda yazılanlar var. Her yazılanı çizimuyum devri bitti. Dakilleniyor. leni mahkemelere taşımaya kimsenin gücü ha da önemlisi yurttaş İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Yaman gazeteciliğinin temelle yetmez. Beğenmezseniz bir kullanıcıyı taAkdeniz’e göre geleneksel medya alışıla ri atıldı” diye konuştu. kip etmezsiniz, hatta bloke bile edebilirsiniz” değerlendirmesini yaptı. Yeni Bir Türkiye İçin Türkiye son günlerde sarsılıyor; her gece, yeni bir sabaha uyanıyor. Özgürlük özlemi çok güçlü bir biçimde dile getiriliyor. Siyasetin, bu toplumsal isteği doğru okuması ve gereğini yapması gerekiyor. HHH AKP iktidarı, dış kaynaklı ekonomik gelişmeye öncelik verirken aslında çok sınırlı olan hak ve özgürlük alanını, siyasallaştırdığı dinin öğelerini de kullanarak iyice daraltıyor; demokratikleşmeyi tamamıyla savsaklıyor. Şu sırada yaşanan olayların temelinde yatan ana çelişki, eksikli de olsa ilerleyen ekonomi ve gerileyen demokrasi arasındadır. AKP iktidarı, insanlığın binlerce yıl süren aklın özgürleşmesi savaşımlarının ürünleri olan evrensel özgürlük değerlerini, niteliği gereği bir türlü anlayamıyor ve özümseyemiyor. Nedir bunlar? Somut olarak, düşünce, anlatım ve örgütlenme özgürlüğü, hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti, özgür basın, çağdaş eğitim, özerk üniversite, özerk demokratik kurumlar, her düzeyde yönetime katılma ve bunu sağlayacak siyasi parti yapılanmaları. Türkiye, yeni bir anayasa yapılmasının gündemde olduğu bir dönemde bile bu evrensel değerlerin güçlendirilmesini konuşamıyor. Çünkü, AKP’nin düşünsel ya da ideolojik niteliği, bu partinin evrensel insan haklarını sahiplenmesine izin vermiyor. Solcusuyla, sağcısıyla yıllardır AKP’yi parlatıp ondan demokratik açılım bekleyen kimi yazar ve yorumcular, geç de olsa uyanıyor. Bu, çok önemli bir toplumsal kazanımdır. Aslında son olaylar, öncelikle TV ve gazetelerin olumsuz yapısını ortaya çıkardığı gibi sosyal medyanın da gücünü gösterdi. Demokrasi isteniyorsa, düzeltmeye oradan, yandaş sermayemedya bağından başlanabilir. Devlete iş yapan, enerji, özelleştirme, alımsatım ihalelerine giren sermaye sahiplerinin TV ve gazete sahibi olmaları konusu, çağdaş bir demokraside olduğu gibi, örneğin AB ya da ABD benzeri bir yasal düzenlemeye yerleştirilebilir. Basınyayın özgürlüğü düzenlemesi, kuşkusuz, sosyal medyayı da içermelidir. HHH Ancak, gerek kimi yazar ve yorumcular, gerekse başta CHP olmak üzere muhalefet, Cumhurbaşkanı ve kimi bakanların olayları yumuşatıcı davranışlarına sarılıyor; Başbakan’ın dışında kalan AKP yöneticilerine neredeyse yalvaryakar oluyor. Başbakan da kendi haklılığını haykırmayı sürdürüyor. AKP üst yönetiminde kimilerinin iyi demokrat rolü oynamasının hiçbir kalıcı sonuç vermeyeceği açıktır. AKP niteliği gereği, parti olarak, demokrat olamaz. Daha özelde de yüzde 50’yi zorla evde tutuyorum diyen; bununla da yetinmeyip özgürlük isteyen gençleri faiz lobisinin oyuncağı gören bir kişi, toplumdan özür dilese ne olur? Bu düşünce sahibinin, demokratik bir ülkede bir gün bile başbakanlık yapmaması gerekir. Siz, ister dua edin, ister yedirmeyiz deyin, bu düşünce sahibi olan kişiden bir demokrat çıkmaz. Başbakan ile AKP ayrı düşse de bunun kendiliğinden demokratikleşmenin yolunu açacağı öne sürülemez. Ayrıca, yıllarca destekleyen yazar ve yorumcular AKP’den vazgeçerken, birçok AKP’li hak ve özgürlük isteklerine destek verirken, CHP’nin AKP gibi olma, AKP yanaşmalarını ve başarısızlığını kanıtlamış sağcıları bağrına basma gibi bir büyük yanlıştan bir an önce kurtulması, artık uyanması, Cumhuriyetin hedeflediği evrensel değerleri ve solculuğunu anımsaması gerekiyor. HHH Evrensel ölçülerde bir demokratikleşme programı hiç zaman yitirilmeden hazırlanmalı; bu programı, ülkenin tüm demokrasi güçlerinin desteğini alarak, barış ve yeni anayasa yapılması süreçleriyle bütünleştirmelidir. Başarılması gereken budur. Bunun dışındaki girişimlerin hiçbir kalıcı sonuç vermeyeceği önceden bilinmelidir. Toplumun, giderek ilkelleşen boğucu AKP yönetiminden kurtularak özgürlük nefesi almasının yolu buradan geçiyor. Parolanızı değiştirin! Facebook ve Twitter gibi sosyal medya kanallarında yaşanan mesaj trafiği ve çevrimiçi mecralardaki kullanım yoğunluğu siber suçluların iştahını kabartıyor. SEKTÖRDEN Dijital şehre öncülük Amsterdam’da gerçekleştirilen Smart City Konferansı’na katılan Turkcell Superonline Genel Müdürü Murat Erkan, “Hedefimiz ‘dijital şehirler’ dönüşümüne öncülük etmek” dedi. Erkan, sağladıkları son teknoloji fiber optik altyapı ile kaynakların etkin ve verimli kullanılmasına, sürdürülebilir rekabet ortamının yaratılmasına ve belediyelerin herhangi bir altyapı harcaması yapmadan akıllı şehirler oluşturmasına olanak sağladıklarını söyledi. İşte Gezi Parkı’nın Zello’su Gezi Parkı’nda başlayan Türkiye’nin tüm illerine yayılan eylemler sırasında haberleşmek için internet üzerinden telsiz gibi konuşma imkanı veren Zello uygulaması kullanılıyor. Eylemler sırasında sosyal medya araçlarının ne denli etkili kullanıldığı biliniyor. Zello ise Twitter ve Facebook gibi paylaşım araçlarına alternatif olarak sesli mesaj iletilmesine olanak tanıyor. Veri iletişimi kuran uygulama akıllı telefonları bir telsize dönüştürüyor. Kurulan gruplar sayesinde eylemciler etrafındaki kişilerle iletişime geçebiliyor. ESET, özellikle bu dönemde parola değiştirmenin ve internet kullanımında daha dikkatlı olmanın doğru olacağı uyarısında bulundu. Kötü yazılımlara ve virüslere karşı dikkat edilmesi gereken noktalar: * Tanımadığınız kişilerin arkadaşlık isteklerini geri çevirin. * Tanımadığınız kişilerden gelen eposta ve sms’leri açmayın. * Facebook güvenlik ayarlarınıza göz atın, değiştirin. * Sistem güncellemelerini ihmal etmeyin. * Sık sık virüs taraması yapın. Kadınlara destek Dell, 2015’e kadar bir milyon kadın girişimciyi desteklemek için “Pay It Forward” inisiyatifini başlattı. İnsiyatif mali destek ya da zaman ayırarak kadınların tüm potansiyellerini ortaya çıkarabilmeleri için bilgi, teknoloji, sermaye ve ağ desteği sağlanacak. “Gezi Parkı Direnişi” olayında güvenlik güçlerinin, Başbakan’ın tepkisini, çoğunluk olduğu kuruntusuyla “azınlığı” yok etmeyi düşünenlerin fantezilerini kastetmiyorum, ama yazı ilerledikçe bunlarla da bir ilişki kurabileceksiniz sanırım. ABD’nin en gizli ve güçlü istihbarat kuruluşu National Security Agency (NSA) tarafından geliştirilmiş iki gözetleme sistemiyle ilgili, geçen hafta, İngiltere’de The Guardian, Amerika’da Washington Post gazetelerinin aynı anda yayımladıkları, adeta bir bilimkurgu korku filmi içinde yaşadığımızı düşündüren bilgiler dünyayı sarstı. Bu “filmde”, tüm dünya halkları, bilişim teknolojilerini kontrol eden bir azınlığın elinde esir olmuş. Bireylerin attıkları her adım, söyledikleri her söz, yazdıkları, okudukları her doküman, girdikleri her web sitesi, çektikleri her fotoğraf, film, bilgisayarlarının içindeki veriler izleniyor, kopyalanıyor, son derecede kompleks algoritmalar aracılığıyla devletlere tehlike oluşturma olasılıkları değerlendiriliyor. WIRED dergisinde aktarılan bir olay da bu filmi bizim sinemalara kadar getiriyor. The Guardian ve Washington Post’a sızdırılan ilk bilgi, NSA’nın, Boston’daki bombalı saldırının ardından, “Çok Gizli” bir mahkeme kararına dayanarak telekomünikasyon şirketi VERIZON’dan tüm müşterilerinin ABD içinde ve dışında gerçekleştirdikleri iletişim kayıtlarının kopyalarını istediğini ortaya koyuyordu. Sızan bilgiler VERIZON’un tek örnek olmadığını, çoktan NSA’nın, Microsoft, Yahoo, Google, PayTalk, AOL, Skype, YouTube, Apple gibi internet hizmeti sunan şirketlerle işbirliği yaptığını, onların veri depolarını kullandığını ortaya koyuyordu. The Guardian’ın eline geçen “Çok Gizli” damgalı bir “Power Point” sunumda da bu veri depolarının kullanımı, bu tür bilgilere ulaşımı kolaylaştırmak için geliştirilmiş PRISM adlı, bir programdan söz ediliyordu. Adeta Bilimkurgu Korku Filmi... PRISM, her seferinde izin almaya gerek kalmadan, gerektiğinde bu hizmet sunucularının veri depolarına ya da bunlara bağlı bilgisayarlara girerek ses, video, fotoğraf dosyalarını, dokümanları, epostaları, “chat” içeriklerini kopyalayabiliyormuş. NSA’nın, PRISM aracılığıyla küresel çapta bir “bütünsel gözetleme” kapasitesi kurmak istediği anlaşılıyor. Bu amaç tüm dünyada sıradan bireyleri olduğu kadar siyasetçilerin, iş çevrelerinin vb. özel yaşamının, ekonomik sırlarının gizliliğini hedef almanın yanı sıra devletlerin güvenliklerini de tehdit ediyor. Geçen hafta “hacktivist” grup, Anonymous’un yayımladığı NSA belgeleri, ABD’nin bu bilgi toplama işini, özel sektörün ve internet şirketlerinin işbirliğiyle halen 35 ülkede gerçekleştirmekte olduğunu gösteriyor (Common Dreams, 07/06). Financial Times’ın cuma günü aktardığına göre, Avrupa Birliği görevlileri, ABD’nin bu gizli izleme programını “canavarca” olarak nitelemiş, bireylerin özelini korumak için hemen önlem alınmasını istemişler. Almanya’da veri koruma yasalarının uygulanmasından sorumlu Peter Schaar, çok sayıda Alman vatandaşının ABD internet sunucularını kullanıyor olmasından hareketle ABD hükümetinden bu konuda açıklama yapmasını istemiş, Avrupa Komisyonu yetkilileri. Avrupa vatandaşlarının özel yaşamına ilişkin haklarının ABD tarafından ihlal ediliyor olmasından kaygı duyduklarını dile getirmişler. ABD tarafından kullanılan PRISM türü programlar için uzaktan denetleme sistemleri remote control system (RCS) adı kullanılıyor. WIRED dergisinin, ucu Türkiye’ye kadar ulaşan bir olaydan hareketle aktardığına bakılırsa, “Da Vinci” adlı program gibi piyasada satılan RCS’ler de var. RCS’lerin “tecavüzü”, sizi bir web sitesine davet eden sahte bir haberleşmeyle başlıyor. Program önce bilgisayarınıza bir izci robot gönderiyor. İzci makineniz, sisteminiz hakkında gereken bilgileri toplayıp ana sunucuya (server) gönderiyor, bir seri başka program gelebilmesi için çeşitli kapılar açıyor. RCS yoluyla bilgisayarınıza yerleşen programlar sizden habersiz, bilgisayarınızın tüm denetimini ele geçiriyorlar. RCS programları ekran resimleri çekiyor, ses kayıt mikrofonunu açarak ortam dinlemesi, kamerasını açarak canlı gözleme ve kayıt yapabiliyor; tüm dosyalarınızı, Sykpe konuşmalarınızı eposta hesaplarınızı, hatta klavye vuruşlarınızı izleyerek şifrelerinize ulaşabiliyor. “Da Vinci”yi üreten ve satan İtalyan şirketinin sözcüsü, RCS programlarının çalışabilmesi için genelde yalnızca devletlerin sahip olabildiği kompleks ve güçlü platformlar gerektiğini, programın virüs ve izleme programlarından kendini koruyabilmesi için sürekli Remote control system (RCS) yenilenmesi gerektiğini söylemiş. Şirket bu programı yalnızca devletlere satıyormuş. RCS saldırılarını izlemeye çalışan Kasperksy şirketi, bugüne kadar İtalya, Meksika, Kazakistan, Suudi Arabistan, Türkiye, Arjantin, Cezayir, Mali, İran, Hindistan ve Etiyopya gibi ülkelerde en az 50 olay saptamış. WIRED’in bu konuya eğilmesine neden olan olay da çok düşündürücü. Gülen hareketinin ABD’deki okulları hakkında eleştirel yazılar yazan bir kadına gönderilen, Harvard Üniversitesi server’ınden geldiği izlenimi veren (Harward.edu olarak yazıldığı için kuşku yaratmış) eposta, tanınmış bir araştırmacının adını kullanıyor, “Buradan ilgilendiğiniz konuda yeni bilgilere ulaşabilirsiniz” diyerek bir web adresi sunuyormuş. Bu noktada devreye giren uzman şirket Arsenal Consulting, RCS saldırısının Türkiye’deki bir web sitesinden kaynakladığını saptamış (Kim Zetter, WIRED, 04/06/2013). Dün kaygı yaratan, Pentagon’un ve büyük savunma sektörü şirketlerinin gücüydü. Bugün federal hükümetin içinde ve etrafında hızla büyümekte olan yüzlerce veri toplama, veri madenciliği, yazılım programı şirketleri kaygı yaratıyor. ABD, istihbarat toplama sektöründe yılda 80 milyar dolar harcıyor. Washington Post’un bir araştırmasına göre bu alanda her gün 854 bin devlet memuru işbaşı yapıyor. Bunların içinde yaklaşık 55 bini NSA için çalışıyor. Financial Times’da yazan Edward Luce, Dwight Eisenhoower’in Amerikalıları, askeri sınai kompleks kavramını kulanarak “Bunun ekonomik, siyasi hatta manevi etkileri her kentte, her eyalet meclisinde, federal hükümetin her bölümünde kendini gösteriyor” uyarısını anımsatıyor. Luce’e göre askeri sınai kompleks bugün de etkin, ama “bugün artık esas öykü, veri istihbarat kompleksiyle ilgilidir” (07/06). Veri gözetleme kompleksi Sütaş’tan Bingöl’e 30 milyon Avro yatırım Ekonomi Servisi Sütaş, Bingöl’e 30 milyon Avroluk yatırım yapacak. Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz ile Bingöl’de valilik tarafından Sütaş’a tahsis edilen arazide incelemelerde bulunan Sütaş Grubu Başkanı Muharrem Yılmaz, Bingöl’de bu arazi üzerinde 30 milyon Avro’luk yatırım yapma kararı aldıklarını açıkladı. Yılmaz, yatırımın tamamlanmasının ardından 1000 kişiyi istihdam edeceğini söyledi. Yılmaz, “Sütaş’ın mutlu inekleri, bölgeye bereket getirecek. Çözümün sürdürülebilirliği, kalıcılığı, iktisadi ayağını, ekonomik ayağının da sağlam bir şekilde oluşturulması ve refah getirmesiyle, refahı artırmasıyla mümkün. Barışla birlikte uzun yıllardır hayal ettiğim şekilde, bu bölgede yatırım yapmak istiyorum” dedi. Verizon ve PRISM
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle