24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
31 MAYIS 2013 CUMA CUMHURİYET SAYFA Bütünü görmek istiyorsanız parçaları birleştireceksiniz. Yoksa gelişmenin hızı, hızın ivmesi sizi şaşırtacak, tek tek olayların içinde kaybolacaksınız. Üstelik olup biteni anlamakta da zorlanacak, değerli Aslı Aydıntaşbaş gibi yazınıza “Tehlikenin Farkında mısınız?” başlığı atıp “endişeli modernleri” yatıştırmaya girişeceksiniz. Bu biraz da tehlike karşısında takınılan doğal insan halidir. Korkuyu yenebilmek için “Yok canım bir şey olmaz, o kadar da değil, sakin ol, sakin ol, bir şey olmaz” diye kendini yatıştırmaya, ama yine de tehlikeye doğru ilerlemeye benzer. Sonrası teslimiyettir. “Eh ne yapalım olacaktı, oldu” durumudur. HHH Onun için zaman yitirmeden parçaları birleştirseniz, üstünüze üstünüze gelenin ne olduğunu anlayabilir, yapılacak bir şey varsa belki çok geç kalmadan önlem alabilir, en azından neyle karşı karşıya olduğunuzun bilincine varabilirsiniz. Yavaş yavaş ısınan suda haşlanan kurbağa gibi olmak ister misiniz? İstemezseniz parçaları birleştirin, mozaiğin bütününü görmeye çalışın. Ne görüyorsunuz? Eğitimin dinselleştirildiğini görebildiniz mi? İçki yasaklarının yaygınlaştığını, yasal temele kavuşturulduğunu peki? Peki bunun içki yasağı olmaktan öte bir şey, özgürlüklerin kısıtlanması, yaşam tarzınıza doğrudan ve din adına bir karışma olduğunu da anlayabildiniz mi? Anlamadınız. Aslı Aydıntaşbaş gibi, gelinen duruma çoktan evet dediniz de “İran mı olduk korkuları yersiz, olsa olsa biraz HABERLER der. “Suriye politikamıza karşı çıkan vatan hainidir” der. Dedikleri diyeceklerinin işaretidir. HHH Bu gelişmenin hızı, hızın ivmesi sizi şaşırtır. “Fütuhatçı Osmanlı’nın torunları” olduklarını söyleyenler içeride ve dışarıda parçaları birleştiremeyenlere parçaların ne olduğunu da unutulmaz sembollerle anlatıverirler. Türkiye’nin hızla sürüklendiği yer iyi bir yer değildir. Gördüğümüz tabloda ülkemize biçilen rol de, birleştirmekte zorlandığınız parçaların içinde büyükçe bir parçadır. Arada bir gidip akıl danışılan büyük devletler isteklerini artık sitilize ettiler. Üç temelde topladılar: “İran’la mesafeyi aç, İsrail’le dostluğu pekiştir, Suriye’de plana uy!” Bu koşullar aynı zamanda içerde geliştirilen “otoriter İslamcı devlet modeline” Batı’nın onayının, sessiz kalmasının da koşullarıdır. HHH Parçaları birleştirin, Yavuz Sultan Selim köprüsüne bir de buradan bakın. O, babasını askeri darbeyle deviren, kardeşlerini, onların çocuklarını katleden, İran’ın o zamanki şahı Şah İsmail’i Çaldıran’da yenilgiye uğratandır; Şam’ın ve Halep’in fatihidir; ilk halifedir. Kürt beylerini Osmanlı’ya bağlayan, Selimname’sinde “Kürtleri Kızılbaşlar ile savaşa teşvik ettiğini, 40 binle 70 bin arasında Kızılbaşın öldürüldüğünü” yazan ünü büyük İdrisi Bitlisi de onun pek güvendiği adamlarındandı. Köprüye onun adının konmasının derin bir anlamı vardır. Olacakları söylüyor. Parçaları birleştirin, “Taşbaşlaşmayın” diyor. 9 “Türk halkından beklediğimiz, makul sürenin geçmesini büyük sabırla beklemesidir. Çok uzun sürmeyecek, makul bir süre olacak. Evrensel değerlerle örtüşen kararlarımızı göreceksiniz. Mahkememize 5 bin civarında bireysel başvuru yapıldı ve bunların büyük çoğunluğu adil yargılama hakkı ile ilgili. Anayasa Mahkemesi hem yürütme, hem yasama hem de diğer yargı organlarını bireysel başvuruyla kuşatarak, bu sorunun çözümüne en yakın sürede tüm katkıyı sunacaktır.” Parçaları Birleştirin daha Kayserilileşiriz” mi diyorsunuz? Peki Diyanet’in günlük yaşamla ilgili fetvalar vermeye hazırlandığını da duymadınız mı? Duydunuz ama “ne var ki bunda” deyip geçtiniz mi? Keşke parçaları birleştirebilseydiniz. Birleştirebilseydiniz bu hızlı gidişin ancak otoriterlikle mümkün olabileceğini de anlayacaktınız. Çünkü otoriterlik o parçaların yapıştırıcısıdır. İnsanlar özgürlüklerinden kendi rızalarıyla vazgeçmezler, onlara kabul ettirmek gerekir. İnsanları kandırmanın yollarını ararsınız; “din iman” dersiniz, “Suriye’ye gözümüzü mü kapatsaydık” dersiniz; ama yine de insanların aklı ve özgürlük tutkusu ağır basar, yalana dolana inanmayı reddeder. İşte o zaman otoritenin 71’lerden, 80’lerden bildiğimiz sesi gelir: “Ne yaparsanız yapın bu böyle olacak” der, “Taksim Gezi Parkı yıkılacak” der, “Toplanmak yasak” der, “İçki satışı şu saatten şu saate” der, “Evinde iç” Kılıç’tan Uzun Tutukluluklara ‘İhlal’ Sinyali Tutuklu milletvekilleri sorunu iki hafta sonra, 12 Haziran’da ikinci yılını dolduracak. CHP, MHP ve BDP’den sekiz tutuklu vekilin her biri cezaevinde 45 yıldır tutuklu. İktidar partisi AKP; muhalefetin ve TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in çabalarına rağmen sorunun çözümü yönünde samimi bir gayret içinde olmadı. Milletvekillerini yargılayan mahkeme heyetleri de çıkarılan bazı düzenlemeleri vekillerin tahliyesi lehinde kullanmaktan kaçındı. Ankara kulislerinde bir süredir, “tutuklu milletvekilleri” sorununun Anayasa Mahkemesi tarafından çözüleceğine ilişkin bir senaryo konuşulmakta. Yüksek mahkemeye “bireysel başvuru hakkı” çerçevesinde bazı tutuklu milletvekilleri tarafından yapılan “uzun tutukluluk” itirazları var. Bu başvurular üzerine Adalet Bakanlığı’ndan istenen yanıtlar da geçtiğimz haftalarda mahkemeye ulaştı. Kulislerdeki senaryolara göre, aralarında milletvekillerinin de bulunduğu uzun süredir tutuklu olan bazı isimlerin yaptıkları başvurularla ilgili Anayasa Mahkemesi’nden “adli yargılanma hakkının ihlali” kararı çıkma ihtimali çok yüksek. Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç dün TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Toplantısı’nın onur konuğu idi. Verdiği “üstü kapalı mesajlar” kulislerdeki beklentileri doğrular nitelikteydi. Konuşmasının önemli bir bölümünü “Türkiye’de yargının sebep olduğu hak ihlallerine” ayıran Kılıç özellikle de anayasanın 90. maddesinde öngörülen “uluslararası sözleşmelerin ulusal mevzuat karşısında üstünlüğü” ilkesine yargıçların uymamasından yakındı. Bu yüzden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde açılan ihlal davaları açısından Türkiye’nin ikinci sırada yer aldığına, Türkiye’nin en çok mahkum edildiği ihlal kararının ise adil yargılanma hakkıyla ilgili verildiğine dikkat çekti. Uzun tutukluluklara ‘ihlal’ diyebilir Kılıç’ın konuşmasını hem zamanlama hem de içeriği açısından değerlendirdiğimizde, çıkardığımız sonuç şu: Aralarında Ergenekon, Balyoz ve KCK davalarından yargılanan milletvekilleri, gazeteciler ve komutanların da bulunduğu uzun tutukluluk mağdurlarının başvuruları için, yüksek mahkemeden “adil yargılanma hakkının ihlali” yönünde karar çıkma olasılığı iyice güçlenmiş gözüküyor... CHP heyetinin hazırladığı raporda gizli servis elemanlarına dikkat çekildi Reyhanlı’da ABD’li esnaf! AYŞE SAYIN TÜSİAD’ın tek derdi AKP tüzüğüymüş! TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Toplantısı’na ne devlet, iktidar ne de muhalefet lider seviyesinde katıldı. Cumhurbaşkanı ya da Başbakan’ın katılmayışı iş dünyasının ilgisini de azaltmıştı. İstanbul ve Ankara’dan özel olarak davet edilen basın mensuplarının sayısı iş insanlarından fazlaydı. Birçok TÜSİAD üyesi yemeğe dahi kalmadan otelden ayrıldı. Günün iki konuşmacısının da “hukuk” ve “adalet” alanlarından seçilmesi çok umut vericiydi. Sabah seansında Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç onur konuğuydu. Öğle yemeğinde ise Adalet Bakanı Sadullah Ergin. Ancak, Türkiye, cezaevlerinde çocuk tecavüzlerini, yıllarca tutuklu kalan gazeteciler, milletvekilleri, rektörler ve askerleri, Fazıl Say, Sevan Nişanyan ve Canan Arın gibi isimlere yönelik davalar ve mahkumiyet kararlarını ve bireysel tercihlere dayatma olarak getirilen alkol yasaklarını tartışırken, TÜSİAD toplantısında hükümeti temsil eden Adalet Bakanı Ergin’e iş dünyasından sadece “AKP tüzüğündeki ‘üç dönem seçilme’ şartını kaldırsanız ülkemiz için ne iyi olur” şeklinde soru bile denemeyecek ölçüde övgü gelmesi, Ümit Boyner sonrasının “Yeni TÜSİAD”ını özetlemeye yetti de arttı bile. ANKARA Reyhanlı saldırısını yerinde inceleyen CHP’nin savcı 4 milletvekilinin, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na da sunduğu “ön raporu”nda çok çarpıcı iddialara yer verildi. Yerel yetkililerin, “Saldırıların asıl amacı Reyhanlı halkını Suriyeli sığınmacılara saldırtıp onların öldürülmelerini sağlamaktır” değerlendirmesine yer verilirken buna kanıt olarak da patlamadan 3 gün önce “bayrak kavgası”nın yaşandığı Suriye uyruklu restoran işletmecisinin gözaltına alındıktan sonra, ABD Başkonsolosluğu’ndan edilen “vatandaşımızdır” telefonu üzerine serbest bırakılarak “sınır dışına çıkarılması” gösterilerek bu kişinin “gizli servisle irtibatlı” olabileceği değerlendirmesi yapıldı. CHP’nin savcı kökenli milletvekilleri Ali Özgündüz, Ömer Süha Aldan, İlhan Cihaner ve Ercan Cengiz’den oluşan heyet, 2123 Mayıs’ta Reyhanlı’da yaptığı incelemeleri rapor haline getirirken önümüzdeki günlerde de Adana’ya giderek özel yetkili savcılığın yürüttüğü soruşturmayla ilgili incelemelerde bulunacak. Ön raporda, şu çarpıcı değerlendirme ve saptamalara yer verildi: Amaç, sığınmacılara saldırtmak: Görüştüğümüz bazı yerel yetkililere göre, saldırıların asıl amacı Reyhanlı halkını Suriyeli sığınmacılara saldırtıp onların öldürülmelerini sağlamaktır. Çünkü, bu patlamadan 3 gün önce Reyhanlı’da restoran işleten Suriye uyruklu bir kişiye ait restoranda Türk bayrağı ‘MİT’İN İZLEDİĞİ ARAÇLAR YEM MİYDİ?’ Reyhanlı’daki inceleme sonuçlarını Cumhuriyet’e değerlendiren Aldan, Reyhanlı olayında birçok “soru işareti” bulunduğunu belirtirken özellikle Vali Celalettin Lekesiz’in kendilerine yaptığı bir değerlendirmenin, yeni soru işaretlerine yol açtığına dikkat çekti. Aldan şu bilgileri verdi: “Hatay Valisi’ne bir soru sordum; MİT uzun süre bu araçları rengi, markasıyla, özelliğiyle haber vermiş. Bu araçlar, Hatay’dan yola çıkıp Konya, Ankara’ya gelene kadar, sayısız MOBESE kamerasının önünden geçmiş. Hiç mi MOBESE’ye yakalanmadılar? Niye Reyhanlı’nın içine sokulmasına izin verildi? Bunlar Reyhanlı’ya giriyorlar. 72 MOBESE kamerası çalışmıyor. Bu araçlar kentin içine kadar giriyor, şehir merkezinde park ediliyor. O noktada rahatlıkla bir müdahale olurdu. Vali bana şunu söyledi: ‘Belki o araçlar patlatılmamış olabilir. Belki de o olayda kullanılan araçlar o araçlar değildi’ dedi. O zaman akla şu geliyor: MİT’in izlediği araçlar yem miydi? Yoksa bu araçlar mı patladı, bu konu belirsiz.” na hakaret edildiği (bayrağın cinsel organa sürülüp, yere atılıp ezilip, yakıldığı) söylentisi üzerine özellikle ülkücü gençlerin organize ettiği bir grubun sokaklarında olayı protesto etmeleri sırasında, bu kişilerin Suriyeli plakalı araçlara saldırıp araçları tahrip ettiği ve karşılaştıkları Suriyelileri dövdükleri, bu gergin ortam sonucu meydana gelen patlama sonrası da insanların bir kısmının Suriye uyruklu şahıslara saldırdığı belirtilmiştir. ABD konsolosluğu o Suriyeli için devrede: Söz konusu olayın meydana geldiği restoranın, 4 kişilik bir aileye sahip Suriye uyruklu ABD vatandaşı Muhammet Qudaymat tarafından işletildiği, bu kişinin restoranın vitrin camına Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) tarafından kullanılan Suriye bayrağı ve Türk bayrağı yaptırdığı öğrenilmiştir. Qudaymat’ın kavga olayından sonra emniyet tarafından ifadesi alınmak üzere karakola götürül düğü, gözaltı sırasında ABD Adana Başkonsolosu’nun ilçe kaymakamını arayarak bu kişinin ABD vatandaşı olduğunu belirttiği, olayla ilgili ifadesi alındıktan sonra şahsın adli olaya karışması sebebiyle sınır dışı edildiği, yerel idarecilerin amirleri tarafından özel bilgi olarak tarafımıza iletilmiştir. Kanaatimizce ABD vatandaşı olan ve asıl işi “iç mimarlık” olan bu kişinin Reyhanlı’da bu tür bir işletme açmasının, kendi kimliğini gizlemeye dönük olup gizli servislerle irtibatlı olduğu değerlendirmesi yapılmıştır. Hükümet faili savcıdan önce buldu, yetkili savcı olay yerine bile gelmedi: Olayı soruşturmakla yetkili Adana Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan hiçbir savcının olay yerine gelmediği öğrenilmiştir. Üstelik henüz olay yeri inceleme ekiplerinin ekspertiz raporunu vermedikleri, olaydan sonra hükümet yetkililerinin ve Hatay Valisi’nin soruşturmaya ilişkin yap tığı açıklamaların adli makamları rahatsız ettiği öğrenilmiştir. El Kaide evinde 2 milyon TL: Reyhanlı’da bir ihbarın değerlendirilmesi sonucu El Kaide örgütüyle bağlantılı bir evde yapılan aramada 2 milyon TL ve bir kısım silahın ele geçirildiği ve bunlarla ilgili soruşturmanın devam ettiği söylenmiştir. ‘Aleviler yaptı’ algısı yaratılıyor: Kamuoyuna da yansıyan jandarma istihbarat raporlarında adı geçen özellikle bir kişinin Nasır Eskiocak’ın o bölgede yaşayan Arap Alevilerinin dini lideri dede Nasır Eskiocak’ın torunu olması ve olaydan sonra ortadan kaybolması hassas bir konu olup bu kişinin Suriye ile ticari ilişkileri nedeniyle daha önceden de Suriye’ye giriş çıkış yapması göz önüne alındığında, patlamalarla bu kişinin irtibatının kurulması halinde eylemin Alevi kişilerin desteğiyle yapıldığı biçiminde bir kamuoyu algısı yaratılması durumunda önümüzdeki süreçte Hatay ve çevresinde mezhep eksenli gerginlik ve çatışmaların yaşanabileceği olasılığı olduğu düşünülmektedir. Yakalanan ve tutuklanan kişilerin hemen hemen tamamının Alevi inancına mensup olması ve bu kişilerin bir kısmının kaçakçılık faaliyeti amacıyla sık sık Suriye’ye girip çıkmaları, orada farklı amacı olan kişilerle irtibata geçmeleri sonucunda bu eylemle ilişkilendirilmesi halinde eylemi planlayanın Suriye birimleri olduğu ve bu kişilerin de eyleme yardım ettikleri şeklinde oluşturulacak kamuoyu algısı, tehlikeyi daha da büyütmektedir. Yargıçlar uygulamıyor Kararlar evrensel değerlerle örtüşecek Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkının bu olumsuz tablonun düzeltilmesi için getirildiğinin altını çizen Kılıç’ın hemen bu vurgunun arkasından kullandığı şu ifadeler dikkat çekiciydi: devriye gezen askeri time ateş açıldı Suriye sınırında ‘kaçakçı’ tacizi AKIN BODUR / BARKIN ŞIK CHP, Başbakan’a ‘Suriyeli muhaliflere lojistik desteğin içinde sarin gazı da var mı?’ diye sordu ‘Türkiye’ye nasıl girdi?’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP’nin Suriye’de Esad rejimini “kimyasal silah kullanmakla” suçlamasına karşın Adana’da El Kaide’nin Suriye uzantısı El Nusra’ya yapılan operasyonda 2 kilogram öldürücü sarin gazı bulunmasının yankıları sürerken, CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç, Başbakan Tayyip Erdoğan’a “Suriyeli muhaliflere verilen lojistik desteğin içinde sarin gazı da var mı?” sorusunu yöneltti. Koç, sarin gazının Türkiye’ye nasıl girdiği sorusuna Erdoğan’ın ve hükümetin yanıt vermesini isterken, bir süre önce Suriye’de “kimyasal silah kullanıldığı” iddiaları gündeme geldiğinde BM’nin Bağımsız Uluslararası Suriye Araştırma Komisyonu Başkanı Carla Del Ponte’nin ise “Muhaliflerin sarin gazı kullandı SARİN GAZI OPERASYONUNDA 5 KİŞİ SERBEST ADANA (Cumhuriyet) Reyhanlı’da 52 kişinin yaşamını yitirdiği bombalı saldırıların ardından El Kaide ile bağlantılı olan El Nusra Cephesi üyelerine yönelik Adana’da düzenlenen ve kitle imha silahı olan sarin gazının da ele geçirildiği operasyonda gözaltına alınan 12 kişiden 5’i savcının sorgusunun ardından serbest bırakıldı. Diğer 7 zanlının da sorgularının ardından adliyeye sevk edilecekleri bildirildi. Adana Valisi Hüseyin Avni Coş, “Söylenilen tarzda elde edilmiş gaz, vesaire yok. Bazı kimyasal maddeler var. Uzmanlar değerlendiriyor” dedi. riye Ordusu uzantılarının eline geçmesinin durumun vehametini daha da artırdığını söyledi. ükümet savaş mahkemesinde yargılanır’ Sarin gazı kullanımının uluslararası hukuk açısından “savaş suçları” kapsamına girdiğine dikkat çeken Özgündüz, “Anlaşılıyor ki, muhalifler tarafından kullanılan silahlar ya ülkemizden gidiyor ya Suriye’de üretiliyor ya da Katar, Suudi Arabistan tarafından, ülkemiz üzerinden muhaliflere ulaştırılıyor. Bu uluslararası savaş suçudur ve bir an önce sarin gazının kaynağı tespit edilmelidir. Eğer bu olayda bizim hükümet yetkililerinin parmağı varsa, bugün olmasa dahi ileride Uluslararası Savaş Mahkemesi’nde yargılanır” dedi. ‘H İSKENDERUN / ANKARA Hatay’ın Suriye sınırındaki Altınözü ilçesine bağlı Hacıpaşa beldesinde sınıra giden Türk vatandaşı Ahmet Yağcı, önceki gün Suriye tarafından açılan ateş nedeniyle yaşamını yitirdi. Dün de sınırda devriye gezen askeri time ateş açıldı. Genelkurmay Başkanlığı, askerin ateşe karşılık verdiğini ve merminin zırhlı araca isabet etmediğini açıkladı. Askeri kaynaklar, ateş açanların kaçakçı olduğunun değerlendirildiğini söyledi. Kaynaklar, Suriye’de iç savaş olayları yaşanırken ilk kez bu şekilde bir olayın yaşandığına dikkat çekti. Hacıpaşa’da çarşamba günü Asi Nehri kenarına giden Ahmet Yağcı, Suriye’den açılan ateş sonucu yaşamını yitirdi. Hatay Valiliği ola yın “kaçakçılıktan kaynaklanan alacakverecek anlaşmazlığı” nedeniyle meydana geldiğinin değerlendirildiğini açıkladı. Genelkurmay Başkanlığı’ndan yapılan açıklamada ise “Hatay bölgesindeki Hacıpaşa Hudut Karakolu sorumluluk sahasına, Asi Nehri kenarında devriye faaliyeti icra eden Taktik Tekerlekli Zırhlı Araçlı Devriye Timi”ne saat 13.10’da, Suriye tarafından 35 şahıs hedef gözetmeksizin 1520 el hafif silahlarla ateş açmıştır. Devriye timi tarafından, derhal karşılık verilmiş olup şahıslar kaçarak gözden kaybolmuştur” ifadeleri kullanıldı. Kaynaklar, olayı kaçakçıların gerçekleştirdiğinin değerlendirildiğini bildirdi. Suriye’nin Hatay sınırındaki toprakları El Kaide ile bağlantılı El Nusra Cehpesi’nin kontrolünde. ğına ilişkin kuvvetli delillerin tespit edildiği” açıklaması yaptığını anımsattı. Koç, şu görüşleri dile getirdi: “Başbakan şimdi, sağa sola küfredeceğine, CHP’yi suçlayacağına, düşünsün sarin gazı orada nasıl bulunuyor? Hangi kanaldan nereye gönderilecekti? Türkiye’nin sınır güvenliği yok. Türkiye’nin bizzat Başbakan, bizzat savaşa katılan ne idüğü belirsiz güruha lo jistik destek verdiğini açıklıyor. Bu lojistik destek içinde sarin gazı da var mı? Başbakan, şimdi büyük bir ihtimalle ‘sarin gazını CHP Genel Merkezi’nde üretiyorlar’ diyebilir. Çünkü panik atak geçiriyor Başbakan.” CHP Milletvekili Ali Özgündüz de sarin gazının Türkiye’de bulunmasının son derece vahim olduğunu belirterek, El Nusra ve Özgür Su TEKİN: REYHANLI’NIN ÜSTÜNÜ ÖRTMEK İÇİN CHP’YE SALDIRIYORLAR İstanbul Haber Servisi CHP Genel Başkan Yardımcısı İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin, Mustafa SarıgülCHP ilişkisi üzerine yapılan haberlerin uydurma olduğunu söyledi. Taksim Gezi Parkı’nda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Tekin, “Partimize yönelik yeni bir medya kampanyası başlatıldı. AKP’nin Reyhanlı’daki sorumluluğunun üstünü örtmeye çalışanlar, CHP’yi tartıştırmaya ve gündemi değiştirmeye çalışıyorlar” dedi. Öte yandan üniversitelilerle sohbet etmek üzere İstanbul Gelişim Üniversitesi’ne gelen Tekin konuşmasının bitiminde bir sürpriz yaşadı. Gül yağmuruna tutulan Tekin, öğrencilere teşekkür etti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle