23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 MAYIS 2013 PAZARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Özet Ders DÜN kutladığımız 19 Mayıs, Atatürk ’ü anmanın ötesinde, ülkenin geleceği için çok daha derinine düşünülmesi gereken bir kararlılığın da yıldönümüydü: Mustafa Kemal, yakın geçmişi bırakıp “sil baştan” diyerek yepyeni bir devlet kurmanın kaçınılmazlığını görmüş ve o süreci başlatmak üzere Samsun’a çıkmıştı. Gerisi, sanki bütün aşamalarıyla düşünülerek yazılmış bir senaryonun uygulanması gibidir. Çanakkale muharebelerini kazanan usta asker, önüne çıkan olayları ve fırsatları gerçekleştirmekte de aynı kararlılığı göstererek bu Cumhuriyeti kurdu. Dolayısıyla, bütün tarih için yapılması gereken bir değerlendirmeyi bu konuda da yaparak Mondros sonrasından ne gibi dersler çıkarılabileceğini düşünerek bakmalıyız önümüzdeki yıllara. irinci ders şu: ABD’nin Yakındoğu’yu yeniden düzenleme tasarımında aktif rol alıp bundan pay çıkarma hevesi Suriye fiyaskosuyla sonuçlanmış ve bu ülkeye büyük zararlara mal olmuştur. Komşu halkı kendi devlet başkanının zulmünden kurtarmak için askeri müdahaleye kalkışmanın, yahut “sözde özgür” isyancıları destekleyip ABD’yi de onlara silah vermeye sevk etmenin hiçbir yararı olamaz, tam tersine zararı çoğaltır. Artık komşu Rusya’nın da katılacağı bölge toplantısı için diplomasimizi seferber edip olumlu, barışçı ve yapıcı bir rol oynayarak Türkiye Cumhuriyeti’ne yakışan çağdaş tutumu ortaya koymaktan başka çaremiz yoktur. Başkalarından medet ummak yerine, her şeyden önce kendi devletimizin kuruluş ilkelerine güvenerek, o ilkelerin çağın sorunlarını çözmede de yeterli ve başarılı olabileceği dosta düşmana gösterilmeli. endi devlet felsefesine inançla sarılıp bütün uluslararası sorunların çözümünde de aynı felsefeden yararlanılabileceğini ileri sürerek dünyanın siyaset sahnesinde başrolü oynamak müttefikimiz ABD’nin de temel düsturu değil mi? Cumhuriyetçiliğimizin ilkelerinde o düsturdan geri kalan bir taraf yok. Uygulamada o ilkere göre davranabilmek, bizim de gücünü artıracaktır. Ama neymiş, Amerika’nın saydığı ilkelerin arkasında ekonomisinin ve ordusunun gücü varmış. Biz de ekonomimizin gürbüzlüğü ve askerimizin yılmazlığıyla övünmüyor muyuz? Onlardan geri kalan bir yerimiz olmalı mı? Ş Zulme İsyan: 19 Mayıs 1919… anlı Anadolu ihtilali; kapitalizm temeli üzerine oturan emperyalist saldırıya karşı görkemli bir zaferin, tarihsel ve misilsiz destanıdır. Ezilen insanlık onuruna kaydedilen bir “kutsal isyandır”. “Misakımilli” ilkesinde birleşen; soyu, din ve mezhebi ne olursa olsun “Küçük Asya’da” kendilerini ulus kabul edenler, canları pahasına bağımsızlık kazanmışlardır. Üniter eksenli bir kalkışma, 19 Mayıs 1919 tarihinde başlayan süreçte artık bu ülkenin devrimci geleceğidir. Bu kalkışma aynı zamanda halk iradesine yüzyıllarca el koymuş saltanat rejimini de tasfiye eylemidir. Kurtuluş Savaşı; evrensel sömürgeciliğe, ülkesel tutsaklığa ve ulusal egemenlik erkinin gaspına karşı yaman bir itaatsizliktir. Sevr’den Lozan’a giden yoldur. Cumhuriyet ve devrim için, ‘tam bağımsızlık’ uğruna ve nihayet dünyanın tüm ‘mazlumları’ adına antiemperyalist ilk adım o gün atılmıştır. Ertuğrul KAZANCI EğitimciHukukçu çalara ayırdıktan sonra Kafkasya’da halkları birbirine kırdırmıştır. Ukrayna’da “turuncu”, Gürcistan’da “kadife” namlı karşıdevrimlere; kara para tüccarı Soros’un “Açık Toplum Enstitüsü” eşliğinde koşmuştur. Özbekistan’da ABD lehine askeri üsler için halkı karıştırıcı, Lübnan’da mezhep çatıştırıcısıdır. Yine emperyalizm; Irak ve Libya’da petrol, Somali’de uranyum ve demir, Afganistan’da altın ve krom, Pakistan’da pamuk ve enerji peşindedir. Türkiye’yi kana boyayan ayrılıkçıların düşünsel ve lojistik destekçisidir. ABDAB projelerini, dinsel faşizm olan “Siyonizm” tutkusu için Ortadoğu planlayıcısıdır. Suriye’deki savaş tahrikçiliğini de üstlenendir. deki anayasal izler silinmek istenerek, Atatürk’ün uygun görmediği “başkanlık” sistemi de gündemde tutulmaktadır. “İnönü, Sakarya, Dumlupınar” zaferleriyle, Mudanya ve Lozan’da atılan onurlu imzaları küçümseyenlerin ulusal gurura saygıları yok mudur? Atatürk ve İnönü’yü yerenlerin, yücelttikleri kimlerdir? Cumhuriyet’in kazanımları konusunda kaygı verici işaretler ortadadır: Ulus olma kimliği nerededir? Kamu İktisadi Teşekkülleri, iç ve dış sermayenin dişlileri arasında nasıl öğütülmüşlerdir? Topraklarımızı mülk edinenlere verilen ödün sınırsızlığı, “karşılıklılık” ilkesinin hangi kefesini boşa çıkarmıştır? Saldırgan “NATO” politikalarına uyum nerelere varacaktır? Ülke ve ulus sorunlarına yabancı, kültürsüz ve kaderci bir kısım gençlik yetiştirmeye çabaları, sorgulanmakta mıdır? Sahte Ermeni soykırım savlarını savunarak armağanlarla ödüllenen bir zihniyetin, emperyalist Yunanlılar için: “Jenoside uğradılar” diye dövünenlerle farkları var mıdır? Öyleyse İsmet İnönü: “Bu memleket kadar içinde hain barındıran azdır” derken haksız mıdır? Denktaş’ı kahrederek Kıbrıs’ta: “verkurtul” hesabına düşenler, ne tür bir politikanın sahibidirler? “Washington” ve “Brüksel” tarafından ücretlenen bazı basın mensuplarının B Günümüze doğru: Devrimci düşünyapı, toplumun ilerici kıstaslardaki dirlik ve esenliğini öngörür. Halk egemenliğini esas alır. Ülke toprakları üzerinde tasa ve kıvançta beraberlik, tarihsel derinlikten gelen kitlesel mutluluklara yönelmiş ideal ve kültür birliği de ulusal bilinci oluşturur.19 Mayıs’ların kıvanç verici özgün gerçeği işte bu amaç ve anlayışta belirir. Geçen yüzyılın büyük kavgaları anımsanmalıdır. Birinci Dünya Savaşı, kapitalizmin çıkar paylaşımlı iç kavgasıdır. İkincisi, ırksal üstünlüğü öngören ve ülküsünü abartılı coşkularla yine kapitalizmin emrine vererek ortaya çıkan faşizmin işidir. Faşizm; efsanelere ve saptırılmış geleneklere dayalı gerici öğelerle bezeli emperyalist saldırı makinesinin adıdır. Yine faşizm geniş anlamda ele alınarak, ülke içinde; bilimsel, ilerici ve toplumcu esenliği hiçe sayan, dışta da; sömürgeciliği yeğleyen tavırlara özdeş tutulmalıdır. Emperyalizm, Yugoslavya’yı par Devrim karşıtlığı: Küreselleşme dünya halklarına; acı, çekişme ve sefalet getirmiştir. 1950’lerden beri Türkiye’de hükümet edenleri de çoğu kez bağdaşık etmiştir. Küreselleşme, iç payandalarla birlikte bu ülkede halktan yana olmayan siyasetlerin amansız bir düzenleyicisi olmuştur. Uygulanan liberal piyasa ekonomisi de sosyal devleti tepetakla etmiştir. Ülkemizde “ulusdevlet” meşalesine bağlı yurttaşlık duygusu budanmıştır. Laik işleyiş, yerini tarikat ve cemaatlerin etkisine bırakmıştır. Cumhuriyet’in asli kurucu iradesin K yazdıkları sindirilebilir mi? Ulusal bayram coşkularını bile köreltenler niçin etkindirler? Hukuk devletine giden yol neden engellerle doludur? İşte 19 Mayıs 2013 böylesine sorunlarla yüz yüzedir. Cumhuriyet ve devrime yönelik eleştiriler, “özgürlük” sahteciliğinde yapılmaktadır. “Mütareke” döneminin “Hürriyet ve İtilaf” zihniyetli uzantısı, sanki yaşamsal yazgı olmuştur. Ayırımcı, teokratik eğilimli ve siyasal çelişiklerden oluşan ekibin sanılarına göre; “Cumhuriyet ilkeleri ve devrim esasları sönmeye yüz tutmuştur.” Ama asıl yanıldıkları yargıları da budur. Çünkü bunca olumsuz çırpınmalara karşın Atatürkçüler, yıkıcı ve bağnaz baskılara teslim olmayacaklardır. Cumhuriyet ve devrimi savunanlar, düşünsel kudretlerini emperyalizme başkaldıran mücadele ilkelerinden almaktadırlar. Halktan yana, bilim ve çağcıllığı öncü edinmiş ve yurttaşlık ölçütünü kavramış uğraşların başarısızlığı ise tarihte yoktur. 19 Mayıs’ları yaratan düşünsellik, geçmişte ezilenlere önderlik ettikten sonra günümüzde de kitleleri tıpkı Güney Amerika’daki gibi; halkçıdevletçi kurumlaşmalar için etkilemektedir. Çünkü Kemalizm ya da Atatürkçülük; özgün, evrensel etkili, ilerici ve toplumcu bir uygarlaşma ideolojisidir. Sonuç: Demokratik ulusal bir irade, ülkeye “musallat” olmuş bozgunculuğu aşmayı bilecektir. Çünkü Cumhuriyetçi felsefe; sömürü, safsata ve istismara karşı duyarsız ve umarsız kalmamaktır. 19 Mayıs 1919 tarihi, bu ülkenin var oluşundaki başlangıçtır. H ükümet birtakım önerilerle gelenekselleşmiş milli bayram kutlamalarımızı değiştirmek istiyor. Eski Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in 21 Ocak 2012 tarihinde 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı kutlamalarının kaldırılması için öne sürdüğü gerekçelere göz atmakta fayda var. Bunlara ben gerekçe değil de bahane demenin daha doğru olduğunu düşünüyorum. I. Bahane: Masraflı oluyormuş!.. 19 Mayıs gösterileri için beş kuruş bile harcamamız olmazdı. Zira törenlere spor dersinde giydiğimiz beyaz şort, bluz ve bez lastik pabuçlarımızla katılırdık. Bazı seneler gösterilerde çember ve lobut gibi aletler olurdu ve onlarda zaten okullardan temin edilirdi. Çünkü bu spor aletleri zaten okulun jimnastik derslerinde de kullanılırdı. Son senelerin bayram kutlamaları resimlerine bakıldığında gençlerin kıyafetleri şalvarlar, şifonumsu kumaşlardan dikilmiş allı pullu kıyafet İlk Yasak... Azer ARASLI Yüksek Mimar Mühendis Tarihi Yapı Araştırma ve Koruma Uzmanı ler seçilirdi. ler, kat kat bluzlar, rengârenk papuçlardan olu50 yıl önce yapılan uygulamalar bugün de benzeşur. Bunlara şaşırmamak mümkün değil. Tabii ki bunlar gereksiz masraftır. Jimnastik yapan gençler ri şekillerde programlanmaktadır. III. Bahane: Öğrenciler üşüyüp yorulup hasta üzerlerinde hiçbir şekilde onları terletecek ve haoluyorlar!.. reketlerine engel olacak gereksiz giysi taşımamaBizim zamanımızda stadyuma okuldan jimnastik lıdır. kıyafetlerimizle yürüyerek giderdik. Hiç üşüdüğüII. Bahane: 200 bin öğrenci iki ay okuldan uzak müzü hatırlamıyorum. Hatta tam tersine güneş yakalıyor!.. nığı olurdu yüzümüzde ve bacaklarımızda. Yanlışınız var Bakan Bey. 19 Mayıs gösterileÜşümek ve hastalanmaksa mesele, futbolu ve yerinde her sene hareket çeşitliliği değişirdi. Üstelik bu hareketler ve ona eşlik edecek müzik daha sene şil sahaları da yasaklasınlar o halde. IV. Bahane: Sıkıcı oluyormuş!.. başında beden eğitimi öğretmenleri tarafından tesBelli ki Bakan Bey’in geçmişinde böyle bir tecpit edilir ve normal jimnastik dersleri müfredatınrübesi olmamış. Esasında sadece iki defa yapılan da uygulaması yapılırdı. Gösterilere bütün öğrengenel prova ile gerçekleştirilen ve yüzlerce gencin ciler katılmazdı. Jimnastikte başarılı olan öğrenci katıldığı heyecan duyduğu uyum içinde hatasız bir gösteriyi başarabilmek kolay değildir. Seyirci olarak stadyuma gelen anne ve babalar çocuklarının, diğer okullu gençlerde arkadaşlarının başarılarından gururlanır ve haz duyarlar. Sonuç olarak bütün bu bahaneleri göz önüne aldığımızda milli bayramlarımızın giderek önemsizleştirilmeye çalışıldığı ve hatta unutturulmak istendiği gerçeği ile karşı karşıya kalıyoruz. Milli bayramlarımızın her birinin ayrı özelliği vardır. 19 Mayıs 1919 Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışı, Anadolu’nun emperyalist ülkeler tarafından paylaşılmasına karşı yapacağı bağımsızlık ve Kurtuluş Savaşı’nın başlangıç noktasıdır. Ama sizler zaten ülkemiz her şeyiyle emperyalizmin kucağında oturuyor diyorsanız, tabii ki bu bayramlarında modası geçmiş oluyor!.. Ama bırakın milletçe tarihimizi canlı tutalım... En az beş senedir karartılmış Ankara Kalesi’nin ışıklarının yeniden yanmasını sağlayalım. Yaşasın 19 Mayıs gençliği.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle