22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 MAYIS 2013 PAZARTESİ 12 Yine ‘Ateşle Oynayanlar’ Üzerine Geçen pazartesi, AKP’nin ateşle oynadığına işaret etmiş, “Ya ateşi elinizden alırlar, açıkta, soğukta kalırsınız ya da sonunda bir yerinizi yakarsınız” saptamasını yapmıştım. Başbakan Erdoğan’ın ABD gezisine ilişkin yorumları okur, ortak basın toplantısını izlerken “elinden ateşi alıyorlar, soğukta yalnız kalacak ama yanmaktan da kurtulamayacak” diye düşündüm. savaş bu kazanımları ve Erdoğan’ın siyasi geleceğini tehdit ediyor. Türkiye, istikrarlı sayıldığı için yabancı sermaye çekerek gelişiyor. Suriye krizinin Türkiye’ye sıçraması halinde bu istikrar algısı kaybolur, ülkenin ekonomik mucizesi de Erdoğan’ın siyasi hayalleri de (New York Times, 16/05). The Economist’e göre, tüm ekonomik ağırlığına karşı Türkiye’nin bölgesel liderlik iddiaları şimdi artık inanılırlığını kaybetmiş. Hudson Enstitute’den Fradkin ve Libby’ye göre: “Ankara ne kadar isterse istesin Ortadoğu, Osmanlı tarafından sağlanan barış ve istikrar dönemine dönmüyor... Davutoğlu’nun Kürt sorununa çözümü, saati 100 yıl geri almak... Din temelli bir birlik oluşturmak.” Davutoğlu’nun romantik biçimde anımsadığı “eski birlik” oluşmayacak. “Ortadoğu’yu dağınıklık ve düzensizlik bekliyor” (Wall Street Journal, 16/05). Time dergisinden Tharoor da yazısında Erdoğan’ın prestij kaybettiğinden söz ediyordu. Tharoor’a göre, Erdoğan 2011 yılında New York’ta Time dergisiyle görüşürken tarihin rüzgârını yelkenine doldurmuş gibiydi. Erdoğan, “Arap Baharı” ikliminde Ortadoğu’da olayları etkileyen bir yeni Osmanlı sultanı gibiydi. Trablus’ta, Kahire’de ve diğer Arap başkentlerinde kahraman olarak görülüyordu. Hiçbir ülke bölgede bu kadar önemli değildi. İki yıl sonra Türkiye’nin yumuşak gücünün, gücü gitmiş yumuşaklığı kalmış gibi görünüyor. Artık, Erdoğan’ın dünya sahnesindeki imajı eskisine göre daha küçük, daha mütevazı. Council on Foreign Relations’dan Steven Cook, “İşte yine Washington ve Moskova’nın himayesi altında Cenevre gibi bir yerde konferansa gidiyoruz. En iyi olasılıkla Erdoğan ve siyasi kurmayları bu sürçten suratlarına yumurta yemiş olarak çıkacaklar... En kötü olasılık, ihtiraslarının ve bunlar için büyük güç patronlarına güvenmenin boşluğu ortaya çıkacak” diyormuş (16/05). Hugh Pope’a göre, Türkiye 2000’ler boyunca ekonomisine, Başbakan’ın prestijine dayanarak Ortadoğu’da büyük kazanımlar elde etmeyi amaçlıyordu. Ama bu sırada tüm büyük yatırımcılarının, ticaret ortaklarına geldiği Avrupa Birliği’ne burun kıvırdı, İsrail’e duygusal tavırlar aldı. Arap ve İranlı yorumcular da Türkiye’nin Ortadoğu politikasında Osmanlı stili bir egemenlik arzusu sezmeye başladılar. Erdoğan’ın Suriye politikası da Türkiye’yi köşeye sıkıştırdı. (The Daily Star 18/05). İkincisi, dünya basınında uzun zamandır ilk kez, Türkiye ile ilgili risklere, tehlikelere dikkat çekiliyor. Ayrıca, Reyhanlı’daki katliam, savaşın Türkiye’ye sıçraması olasılığı, hükümetin Suriye politikasına ülke içinden gelen muhalefet, Erdoğan’ın başkanlık projesinin tıkanmaya başlaması, siyasal İslam içindeki saflaşmalar, son olarak Reyhanlı olayının ardından, MİT’in Emniyet’i, cemaatin yazarlarının MİT’i suçlama çabaları, Suriye krizi dolayısıyla 400700 bin arası sığınmacı, sınır kapılarının güvenliğindeki boşluklar konuşuluyor. Türkiye, adeta yönetilmesi giderek zorlaşan bir ülke imajı yaratmaya başlıyor. Bu noktada, “elindeki ateşi alsalar bile yanmaktan kurutulamayacak” kaygısına geri dönebilirim. AKP Türkiyesi, ABDRus yaklaşımını benimseyip siyasi çözüm sürecini desteklemeye başlasa bile bu kez dişinden tırnağına silahlı, ülkeye kolaylıkla girip çıkabilen, camileri kullanan halk içinde yaşayan SelefiEl Kaide grupları var. Bunlar ortada kalacaklar. O zaman ihanete uğramışlık duygularıyla Türkiye’yi hedef almaya, Afganistan’ı anımsatacak bir durum yaratmaya başlayabilirler. EKONOMİ [email protected] 13 Spor Sevgisi İçin... Başta futbol olmak üzere önemli spor dallarında bir çalışma yılı daha bugünlerde sona eriyor. Yıl boyu yaşanan ve yer yer kitleselleşen sporda kavga ortamı geçen hafta sonu bir taraftarın öldürülmesi noktasına vardı. Bu yetmezmiş gibi ırkçı davranışlar da yaşandı. Kürt sorununa çözümü barışta arayan bir toplumun, insanı, yalnız bedeniyle değil, yaratıcı aklıyla da güzelleştiren sporda bir çatışma ortamına sürüklenmesi bir büyük çelişkidir. Bu yıkıcı çelişkinin giderilmesi gerekiyor. HHH Sporu çatışma ortamına taşıyan nesnel ekonomik ve toplumsal koşullar arasında, özellikle de ailesinin yoksulluğu nedeniyle çocuğun ve gencin eylemli spordan uzak kalması; ailelerin ve okulların çocuklara sporu sevdirmedeki yetersizlikleri; aile içi şiddet; spor salon ve alanlarının azlığı sayılabilir. Nesnel koşulların düzeltilmesi için toplumsal duyarlığın artması ve ülkeyi yönetenlerin bu amaçla çaba harcaması gerekiyor. Ancak, sporu, bugünkü hastalıklı çatışma ortamından ve toplumu bundan doğan korku dehşetinden kurtarmak üzere hemen yapılabilecek ve yapılması gerekli çok iş vardır. Görevin büyüğü siyasete düşüyor. Ancak siyaset bu konuda da çok duyarsız kalıyor. Geçen hafta sonu yaşanan öldürme olayından bu yana günler geçmesine karşın, ne Başbakan, ne Gençlik ve Spor Bakanı ne de siyasetin muhalefet kesimini, sporda şiddet ve çözümü konusunu gündeme getirdi; ırkçılığın kesinkes oluşamayacağını vurguladı! Büyük takımların taraftarlarının aynı stadyumda maç izlemelerini bile sağlayamayan siyasetin son olaylar karşısındaki akıl dışı duyarsızlığı mutlaka tedavi edilmelidir. Para karşılığı ya da karşılıksız yapılan biçimleri; kişisel ve toplumsal boyutlarıyla ülke sporunun sürüklendiği yıkım süreci tersine çevrilerek, sağlıklı bir bakım ve onarımın konusu olmalıdır. Kaldı ki, bu kadar duyarsızlıktan sonra, hükümetin 2020 Olimpiyatları’nı İstanbul’a almak için uluslararası düzeyde uğraşmasının bir anlamı kalır mı? Bu tutumla mı ülke insanı, olimpiyatın, “citius, fortius, altius”, daha hızlı, daha güçlü, daha yüksek kavramlarının dostluk, barış ve özgürlük içinde yarışı yansıtan anlayışıyla buluşturulacak? Asıl görev spor kamuoyuna düşüyor. Sporun her düzeydeki kişi ve sorumluları, yani üst kurullar; kulüplerin başkan ve yöneticileri; çalıştırıcıları; sporun yazılı ve sözlü yorumcuları; özellikle de çocukların ve gençlerin örnek aldığı oyuncular, kısaca yaşamını spora veren ve ekmeğini spordan sağlayanlar, sporun şiddetin kaynağı olmasını önlemek için ayrıca çaba harcamalıdır. HHH İki somut önerim var: Birincisi, önümüzdeki futbol mevsiminde maçların önceden belirlenen hakem listesi temelinde her hafta başı yapılacak kura çekimiyle saptanacağı kuralı getirilemez mi? İkincisi, Burak Yıldırım’ın öldürüldüğü 12 Mayıs 2013, spora barışı, dostluğu ve sevgiyi getirecek yeni bir anlayışın ve uygulamanın; bir büyük toplumsal uyanışın doğum günü yapılamaz mı? Kısaca, sporun insana ve yaşama değer verilmesi, dostluk içinde yarış anlayışıyla yeniden yapılanması için çaba harcanması büyük önem taşıyor. Türk gençliğinin Tuzaktan çıkış yolu geleceği karanlık Ekonomi Servisi CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, TÜİK’e göre genç nüfus içinde “mutlu” olduğunu ifade edenlerin oranının 5 puan düşerek yüzde 64.6’ya indiğini belirtti. AKP’nin, gençlerin eğitim ve istihdam başta olmak üzere birçok alandaki ciddi sorunlarına çözüm bulma gibi bir niyet de taşımadığının altını çizen Oran, AKP “biat kültürü” aşısıyla yeni nesillerden, teokratik sistemlerdeki gibi “kullar”; faşist sistemin tipolojisine uygun robotlar yaratma çabasında olduğunu dile getirdi. 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı nedeniyle yazılı bir açıklama yapan Oran, TÜİK verilerine göre gençliğin içinde bulunduğu tabloyu da şöyle özetledi: * 75 milyonluk ülkenin 6’da birini, 1524 grubundakiler oluşturuyor. Şubat işgücü verilerine göre 11.5 milyon kişi olan kurumsal olmayan genç nüfusun 4.3 milyonu işgücünde yer alıyor, bunların 3.4 milyonu çalışıyor. Çalışan gençlerin de 1.6 milyonunun sosyal güvencesi bulunmuyor. * Kayıt dışılık oranı özellikle ilköğretim mezunlarında yüzde 60’a, ilko Dört pilot bölgede çalışmalara başlayan TÜRKONFED kalkınma ajanslarına model hazırlıyor Basın toplantısında ne oldu? Basın toplantısı, daha önce yapılan resmi toplantının sonuçlarını dünya kamuoyuna açıklıyordu; bu nedenle akşam yemeğinden farklı yönde bir gelişme olabileceğini beklemek gerçekçi değildi. Başbakan’ın Brookings’de yaptığı konuşması da basın toplantısında açıklananları onayladı. Bu yüzden, basın toplantısının ardından Erdoğan Obama’dan istediklerini alamadı, buna karşılık Obama’nın yaklaşımını benimsedi, kendi çizgisinden uzaklaştı yorumunu yapanlar haklıydılar. Obama, askeri müdahaleden yana olmadığını, havadan korunacak bir koridor oluşturma projesini en azından şimdilik benimsemediğini, askeri değil, siyasi çözümden yana olduğunu, Esad’ın gitmesini istemekle birlikte, bunun karşılıklı müzakere süreci içinde gerçekleşmesini amaçladığını ifade etti. Kimyasal silahlar tartışması ABD’yi müdahale etmeye zorlayacak bir ağırlığa sahip değildi. İsyancılara yardım edilecekti ama bunun nasıl, ne zaman, ne ölçekte olacağı açık değildi. Başbakan Erdoğan’ın çantasındaki malların hiç birini Obama yönetimi satın almışa benzemiyordu. MİT Müsteşarı’nın çantasında getirdiklerini gösterecek birini bulduğu şüpheliydi, çünkü CIA Başkanı Brennan’ın uçağı o sırada İsrail’e iniyormuş (Ajans France Press 16/05). Dahası, Türk heyetini kabul ederken gösterilen üst düzey merasimin yansıttığı ilgi basın toplantısında yoktu. Basın toplantısında Obama, esas olarak ABD sorunlarını konuştu, ABD basını bu konular üzerinde durdu, sıradan bir iki soru dışında Erdoğan’la pek ilgilenmedi. Ben dikkat etmedim, ama Huffington Post’un aktardığına göre TV kanalları da Erdoğan’ın konuşmalarını neredeyse tümüyle atlamış. Gezinin IRS skandalı krizi gibi kötü bir zamana geldiğini göz önüne alsak bile, ABDTürkiye ilişkilerinin ve Suriye konusunun AKP tarafının beklediği ilgiyi görmediğini kabul etmemiz gerekiyor. Başbakan Erdoğan “Bardağın dolu kısmına bakın” diyordu ama buna bakmak için ABD’ye gelmemiz gerekmiyordu diye düşünüyorum. Bardağın boş kısmına bakınca da Türkiye’nin ABD ve Rusya inisiyatifiyle başlayan sürece, herhangi bir belirleyiciliği olmadan, adeta izleyici olarak dışardan “katılacağı” anlaşılıyor. Şimdi bu büyük güçler AKP Türkiyesi’nden, Suriye politikasını değiştirmesini, ateşle oynamaktan vazgeçmesini istiyorlar. Ama, ne yazık ki bana, AKP Türkiyesi elini ayağını yanmaktan kurtaramayacak gibi geliyor. Bu konuya döneceğim. Başbakan Erdoğan’ın ABD gezisi sırasında,Türkiye ile ilgili gelecekte tatsız sonuçlara yol açabilecek bir algı değişikliği dikkatimi çekti. Bu değişikliğin iki bileşeni var. Biri Erdoğan’la ilgili. Öbürü de genel olarak Türkiye’yle... Çağaptay ve Jefferey’ye göre geride kalan 10 yıl boyunca Türkiye esas olarak istikrarsız bir bölgede bir istikrar adası olma itibarına sahipti. Ancak Suriye’deki TÜİK verilerine göre, 3.4 milyon çalışan gençten 1.6 milyonunun sosyal güvenceden yoksun olduğunu vurgulayan Oran, “dindar gençlik” yetiştirmeyi kendine birincil hedef olarak belirleyen AKP’nin gençleri israf ettiğini, ülkenin de geleceğini kararttığını dile getirdi. kul mezunlarında yüzde 81’e, okuryazar olmayanlarda yüzde 93’e ulaşıyor. * Gençlerde işgücüne katılım oranı yüzde 37.5, işsizlik oranı da yüzde 20.4 düzeyinde. * 2011’de gençlerin yüzde 69.6’sı mutlu olduğunu söylerken, bu oran 2012’de 5 puan düştü. * “Dindar nesil” yetiştirmeyi kendisine birinci hedef olarak belirleyen AKP, geleceği miz olan gençleri israf ediyor. AKP, gençlerle birlikte ülkenin de geleceğini karartıyor. AKP, memuru dinlemedi Et tüketiminde sınıfta kaldık Ekonomi Servisi Türkiye’de geçen yıl kişi başına ortalama et tüketimi 32.6 kilogram ile AB ve dünya ortalamasının altında kaldı. ABD Gıda ve Tarım Politikası Araştırma Enstitüsü’nün raporuna göre, geçen yıl dünyada kişi başına et tüketimi ortalama 38.7 kilogram oldu. Türkiye’de geçen yıl ağırlıklı piliç eti olmak üzere günlük ortalama 89.3 gram et tüketildi. ABD vatandaşları günlük 298.3 gram, AB vatandaşları 211.2 gram et tüketti. AB ve 22 ülkenin yer aldığı listede Türkiye yıllık et tüketiminde sondan 7’nci sırada yer aldı. MUSTAFA ÇAKIR THY grevine destek çağrısı Ekonomi Servisi Dördüncü gününü geride bırakan THY grevi için sivil toplum örgütleri, dernekler, sendikalar ve siyasi partilerden destek ziyaretleri devam ederken Limter İş Sendikası da birlikte mücadele çağrısı yaptı. Dün akşam saatlerinde BDP İstanbul Milletveli Sebahat Tuncel ve bir grup partilinin yanı sıra çeşitli dernek ve sivil toplum kuruluşlarının destek ziyaretinde bulunduğu grev için bir açıklama da Limter İş Sendikası’ndan geldi. Limterİş, tüm emekçileri THY grevi etrafında birleşmeye çağırarak “THY grevi, birleşik mücadeleyle kazanılacak” dedi. Ah! Bir zamanlar... ANKARA Memur konfederasyonları ile kamu çalışanlarının hakları konusunda birçok toplantı yapan hükümet, Meclis’e sunduğu tasarıda üzerinde uzlaşma sağlanan hiçbir maddeye yer vermedi. Buna karşın memurların karşı çıktıkları değişiklikler tasarıda yer aldı. Memurlarla hükümet arasında geçen yıl gerçekleştirilen toplusözleşme görüşmelerinde anlaşmazlık nedeniyle karara bağlanamayan sosyal haklar, Kamu Görevlileri Danışma Kurulu’nda ele alındı. Üzerinde uzlaşma sağlanan; 2005’ten sonra göreve başlayanlara 1 derece verilmesi, yüz kızartıcı suçlar hariç disiplin cezalarının affedilmesi, yıllık izinlerin işgünü esasına göre düzenlenmesi, 4/B ve 4/C’lilerin izinlerinin memurlara parelel olması, kadınlara daha az gece nöbeti ve vardiya yazılması gibi bir dizi değişikliğe yer verilmedi. Buna karşın Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği fazla mesaileri kaldıran KHK değişikliği gibi, memur konfederasyonlarının karşı çıktıkları birçok düzenleme tasarı ile yeniden getirildi. * Barış ve demokrasi sürecinin başarıyla yürümesi, bölgenin kalkınmasında da çok önemli rol oynayacak, silahların susmasıyla birlikte, bölgede yatırım ve istihdam artacaktır. Barış ve istikrar ortamında, devlet bütçesinde terörle mücadeleye ayrılan kaynakların da ekonomik olarak üretken alanlarda kullanılmasının yolu açılacaktır. Barış sürecini başarıya ulaştırmazsak yeni açıklanan teşvik paketi de başarısız olacak. * TÜRKONFED olarak, terör sorununun çözülmesi ve Kürt sorununun çözümünün önünün açılması konusundaki çabaları destekliyoruz. Ancak kalıcı barış için olmazsa olmaz olan nokta yeni bir anayasadır. Seçim barajını kaldırmazsanız, fikirlere yasak koyarsanız kalıcı bir barışı sağlamanız mümkün değil. * Yeni anayasa, tüm vatandaşların eşit bireyler olarak var olmasını güvence altına alacak şekilde hazırlanmalı, herhangi bir kişi, kurum ya da değere kutsallık atfetmemeli; temel kaygısı ve önceliği “çağdaş, evrensel hukukun egemenliği” ve “insan onuru” olmalıdır. * Bu süreçte hukukun üstünlüğünü tam anlamıyla tesis edelim. Teşvik, kalıcı barışla başarılı olur ŞEHRİBAN KIRAÇ Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) kalkınma ajanslarına model oluşturmak için kolları sıvadı. Bölgelerin neye ihtiyacı olduğunu, hangi sektörlerde yatırım yapılabileceğini ve nihai amaç olarak da bölgeye yatırım çekmek için yola çıkan TÜRKONFED, yoksul, orta gelir tuzağı ve zengin olan 4 ilde pilot çalışmalara başladı. Diyarbakır ve Tunceli’de yoksulluk, Mersin’de orta gelir tuzağı, Edirne ve Bursa’da zenginliğe odaklanan TÜRKONFED çalışmanın sonuçlarını eylül içerisinde bir rapor Bugüne kadar mesleki eğitim, kahalinde açıklayacak. Kuruluş ayrı dın istihdamı, KOBİ’ler, kalkınma ca çalışmanın sonuçlarını Kalkın ajansları gibi alanlarda araştırmalar yaptık, raporlar hazırladık. Bunların ma Bakanlığı’na da suncak. TÜRKONFED’in başkanı Süley hepsi gündemde önemli yer tuttu. * Kalkınma ajansları çok fazla man Onatça, Türkiye’de kalkınma kamu ağırlıklı. Bu işi valiler ya da ajanslarının kamu ağırlıklı olduğunu belediye başkanları yürütüyor. Haleleştirerek kalkınma konusunda uzbuki bu iş uzman olan, kalkınma ile man olan özel sektörün bu oluşumun uğraşan özel sektörden geçiyor. Yedışında kaldığına işaret etti. TÜRrel yönetimler söz sahibi olsun. HanKONFED, Prof. Dr. Erinç Yeldan gi sektörler öncelikli, hangi alanlaröncülüğünde hazırladığı “Orta Geda kalkınma sağlanabilir bunların lir Tuzağı” çalışmasını daha ileriye belirlenmesi gerekiyor. Türkiye’de götürmek için yine Yeldan ile yeni bir çalışmaya başladıklarını, bu se maalesef yetkisi olan insanlar başfer kalkınma ajanslarına model oluş kalarına yetki vermek istemiyorlar. * İş dünyası mutlaka kalkınma turacaklarını aktardı. Cumhuriyet’i ziyaret eden TÜRKONFED Başkanı Onatça’yla, yeni çaSon İşsizlik lışmalarından barış süreciaçıklanan ekonomik veriler ne, Türkiye’nin ekonomisigerek büyüme gerekse istihdam kronik ne kadar bir dizi konuyu kobeklentilerin altında kaldı. İşsizlik i nuştuk. İşte Onatça’nın kokronik hale geldi. Yüzde 4’lük ld e g hale nuşmasının satır başları: büyüme hedefi koyarsanız 2023 * TÜRKONFED şu anhedeflerine ulaşmak mümkün değil. da 21 federasyon ile 11 bin Türkiye’nin en az yüzde 7.5 büyümesi lazım. Türkiye bu iş insanı ve 1 milyon kişiyıl yüzde 4 büyüme bekliyor. Peki seneye ne yapacağız? ye istihdam sağlıyor. Üye Bu sefer açığı kapatmak için en az yüzde 10 büyümek lerimizin 20 milyar dolarlazım. Bunu başarmak mümkün görünmüyor. lık iş hacmi var, 65 milyon dolarlık ihracat yapıyoruz. “Orta Gelir Tuzağı” çalışması ile kamuoyunda büyük yankı uyandıran TÜRKONFED, şimdi de bu tuzaktan çıkış yolu olabilecek bir çalışma için kolları sıvadı. En alttan en üste dört farklı gelir grubuyla, yeni hazırlanacak çalışmaya veri oluşturmak üzere yola çıkan konfederasyon, potansiyel ve olanakları araştırarak nihai olarak güney ve doğuda hangi sektörlere ne tür yatırımların çekilebileceğine ışık tutmak istiyor. ajansları içinde aktif rol almalı. * “Orta Gelir Tuzağı” araştırmamız bir durum tespitiydi. Şimdi bunu ileriye taşıyıp üç farklı alanda yoksulluk, orta gelir tuzağı ve zengin illerde yapalım dedik. Yoksulluk için Diyarbakır ve Tunceli’de yaptığımız toplantılarda insanlara yoksulluğun farkında mısınız, bundan nasıl çıkılır, birinci önceliğiniz nedir (öncelik güvenlik) gibi sorular sorduk. * Orta gelir tuzağı için Mersin’i seçtik, oradaki toplantılarda da orta gelir tuzağından nasıl çıkılır sorusuna yanıt aradık. * Zengin olarak da Bursa’da toplantılar yaptık, buradakilere de siz zengin olmuşsunuz biz nasıl sizin gibi olabiliriz sorularına yanıt aradık. Araştırmanın sonuçlarını eylülde açıklayacağız. Süleyman Onatça TEB, yenilikçi fikirleri ödüllendirdi Finans sektöründe yenilikçi ve yaratıcı projelere katkı sağlamak amacıyla Türk Ekonomi Bankası’nın (TEB) düzenlediği Akıl Fikir Yarışması’nın 6’ncısı sonuçlandı. Yarışma 10 bin 200 projeye ulaştı. ÖğrenciYeni Mezun kategorisinin birincisi Sabancı Üniversitesi Ekonomi Bölümü öğrencisi Emre Tekin’e 15 bin TL ödül verilirken; ilk üçe girenlere Bahçeşehir Üniversitesi’nde MBA bursu ve tüm finalistlere mini laptop hediye edildi. HSBC’den aidatsız kart HSBC, yeni kredi kartı HSBC Concept’ten kart ücreti ve yıllık aidat almıyor. HSBC Concept sahipleri artı taksit, taksit erteleme ve NakitPuan kampanyalarından faydalanabilecek ve tamamen kendi tercihleri doğrultusunda ek ücret ödeyecek. Free shop olarak bilinen gümrüksüz satış mağazaları geçen yıl 1 mil İstanbul’a yapılacak ve yar Avro’ya yakın ciro yaptı. 2012 so dünyanın en büyük havali nu itibarıyla 144 gümrüksüz satış mamanlarından biri olacak 3. ğazasında 996 milyon 555 bin 572 havalimanının sözleşmesi Avro’luk sigara, puro, sigarillo, yap bugün imzalanacak. 3. harak valimanı ihalesi 3 Mayıs’ta içec sigara, tütün mamulleri, alkollü ek, parfüm, kozmetik, gıda ve digerçekleştirilmişti. ğer ürünlerin satışı gerçekleşti. Dev projede imzalar atılıyor Free shop’lar para bastı Onur Air satıldı Türkiye’deki havacılık faaliyetlerine 1992’de başlayan özel havayolu şirketi Onur Air satıldı. Şirketin tamamı, Kudret Tuncel, Mehdi Shams, Hüseyin Yavuz Baran, Dilay Akın, Mihran Aksak Uysal tarafından devir alındı. Yaklaşık 250 milyon dolara satılan şirket, bugün 1600 çalışanı ve 32 uçağı ile yurtiçinde 14, yurtdışında 5 tarifeli uçuş yapıyor. (ÖZCAN YAŞAR) Yepyeni Bellona Enerji Serisi Yataklarıyla açık havada uyanmak gibi! Viscojell Fresh Yatak & Electro Kumandalı Baza Başlık Best Ayakucu Viscojell Hijyen Yatak & Electro Kumandalı Baza Başlık Şimdi uykuların havası değişiyor! Hepimiz, gün boyu enerjik olmak ve öyle görünmek isteriz. Bellona çözümü buldu! Günün sonuna kadar yetecek enerjiyi uyku sırasında depolamanıza yardımcı Bellona Enerji Serisi yatakları, Triple Fresh ve Viscojell Teknolojileri ile açık havada uyumuş gibi maksimum enerjiye kavuşmanız için üretildi. KUMAŞ TEKNOLOJİSİ Bellona’nın özel olarak geliştirdiği Triple Fresh Teknolojisi’ne sahip yatak kumaşı, içerdiği özel bileşenler sayesinde, havayı temizler ve ideal uyku havasının oluşmasını sağlar. Uykudan maksimum verim alınması ve gün boyu devam edecek enerjinin kazanılmasına yardımcı olur. VISCOJELL TEKNOLOJİSİ Vücut ağırlığına ve ısıya duyarlı Viscojell sünger vücudun şeklini alarak kan dolaşımını rahatlatır, kas ve sinirler üzerindeki baskının azaltılmasına yardımcı olur. İçeriğindeki mikrojel karışımı sayesinde vücut ısısını dengeler, terlemeyi önler, ısı iletkenliğini maksimum düzeyde tutar. ÖZEL FERMUARLI YIKANABİLİR PED Fermuar özelliği sayesinde, Triple Fresh teknolojili ped kolayca çıkarılıp, ihtiyaç duyulması halinde çamaşır makinesinde yıkanabiliyor. www.facebook.com/bellonamobilya Reklam filmini seyretmek için kodu cihaz n za okutunuz. twitter.com/mobilyabellona
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle