18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 NİSAN 2013 PAZAR [email protected] 18 İTALYAN FİLOZOF ANTONIO NEGRI İSTANBUL’DA KÜLTÜR Talent Unlimited Vakfı bünyesindeki genç Türk müzisyenler Londra’da olağanüstü bir konser verdi HANDE EAGLE Yetenek sınır tanımıyor Genç piyanist Gökçin, aranjmanı yüce şeylerin yetenekli kişiler tanı gerçekleştirdiği Pink Floyd par rafından yapıldığı kanısındayım” çalarının “Liszt”leştirilmiş versi diyor. “Bu yüzden yetenekli olanyonlarını önümüzdeki İstanbul Mü lara yardım etmeyi bir insani gözik Festivali’nde de seslendirecek. rev sayıyorum, hiç olmazsa kenGenç Türk müzisyenleri, farklı ulus dim için. Türkiye’de genç yetenek lardan bestecilerin yapıtlarına, farklı çok ama ilerlemeleri ve uluslararası kişilikleri ve yetenekleriyle bambaş düzeyde tanınmaları çok zor çünka tatlar katarak St. Jakü müzik konumes Kilisesi’ni ulus u Canan Maxton’ın kurduğu sunda çok imkân lararası, özgür ve kayok. Bu yüzden vakıfta öncelik Türk müzik kurduğum vakıfbullenici bir mekâna dönüştürürken, sahne öğrencilerine veriliyor. Talent ta öncelik Türk den adeta bir alkış tu Unlimited Ensemble’ın St. James müzik öğrencifanıyla uğurlandılar. lerine veriliyor.” Kilisesi’nde verdiği konser Canan Maxton’ın Böyle bir vakıf çocukluğunda başla dinleyicilerin alkış tufanıyla son kurmaya kalktı yan klasik müzik sevğında, kimi dostbuldu. gisi gönlünden hiç ayları kalkıştığı bu rılmamış. Üniversite yıllarında Ro işin çok zor olduğunu söylemişler bert Kolej Klasik Müzik Kulübü’nün Maxton’a. Ama maddi bir kazanç kurulmasına yardımcı olmuş ve mü elde etmeden çalışmanın ne demek ziğe duyduğu aşkı yaşamı boyunca olduğunu anlayamayanlara da rastdevam ettirmiş. Günümüzde bu sev lamış. “Bence” diyor, “yüksek yegisinin kanıtı kurucusu olduğu Ta tenekler tüm insanların çocuklalent Unlimited Vakfı. rıdır, sadece anne ve babalarına Maxton’a neden böyle bir hayır ya da ülkelerine değil tüm dünkuruluşu kurduğunu ve neden bu ku yaya aittirler. Onları benimsemeruluşun Türk öğrencilere öncelik ta miz lazım”. nıdığını sorduğumda, “Dünyadaki Talent Unlimited müzisyenlerinin büyük bölümü İngiltere’de oldukları için okudukları okullardan burs alıyorlar. Ama Talent Unlimited’ın Cornucopia dergisi ve Ladybug Home Textiles gibi bazı sponsorları da var. Konserlerini Clear Insurance firması ücret almadan sigortalıyor. Konser bileti alan bazı kişiler de bağışta bulunuyorlar. “Sayın Büyükelçimiz Ünal Çeviköz de rezidanslarında müzisyenlerimize yardım etmek için konserler düzenlediler” diye ekliyor Canan Maxton. Gülsin Onay, Ruşen Güneş, Emre Aracı gibi müzisyen ve müzikologların da katılımıyla desteklenen Talen Unlimited’ın kurucusu Canan Maxton’ın gelecekte gerçekleştirmek istediği şeylerden biri de Royal College of Music, Royal Academy of Music, Guildhall School of Music and Drama, Purcell School of Music ve Yehudi Menuhin School gibi İngiltere’nin önde gelen müzik okullarında sürekli olarak her yıl verilebilecek bir burs yaratmak ve finansal yardımın tüm kriterlerini yerine getirebilen Türk müzisyenlerine verilmesini sağlamak. [email protected] ‘Yoksulluğa birlikte direnmeliyiz’ vam etti: “Bütün Avrupa’da şu an büyük bir kriz yaşanıyor. Genç kuşaklar ciddi ciddi geleceklerini düşünmeye başladı. Ekonomik ve toplumsal kriz süpürge darbesi etkisi yaptı. Herkeste derin bir belirsizlik durumu hâkim. Yaşananlar insanların özgürlük ve eşitliğinin kamusallığını bozuyor. Rant keyfi oluştu. Kapitalizm bize gerçek aktör olduğumuzu unutturuyor. Kriz ve yoksulluğa birlikte direnmeliyiz. Devrimi yaparken de kapitalistlerin direttiği gibi değil, kendimize özgü organizasyon şeklinde yapmalıyız.” Kültür Servisi “İmparatorluk” ve “Çokluk” gibi yapıtların yazarı ünlü İtalyan filozof Antonio Negri, dün Bakırköy Belediyesi ve MonoKL (Mono Kurgusuz Labirent) Yayınları tarafından düzenlenen Filozoflarla İstanbul’da: “Yeni Özgürlük ve Özne Biçimleri” konferansına katıldı. Judith Revel, Marco Assennato, Volkan Çelebi, Ahmet Soysal’ın da konuşmacı olarak katıldığı konferans dizisi kapsamında Negri bugün de saat 14.00’te özel bir sunum daha yapacak. Hayatın kendisinin kapitalizm tarafından ele geçirildiğini söyleyen Negri, şöyle de Kung Fu ‘Tüm Bu Başlangıçlar’ (Dokuz Sekiz) Çekirge görünümlü dört ustalık adayı; vokalde Öykü Akgürgen, gitarda Murat Altınöz, basta Alp Okçu, davulda Osman Konuray ya da son dokuz yılın değişmeyen kadrosuyla Kung Fu. Kadıköy Anadolu Lisesi’nde başlayan arkadaşlık şimdi “Tüm Bu Başlangıçlar” adıyla ilk albüme dönüştü. Kavırlarla yola koyulup besteye terfi ederken kendilerini rock barların tozlu sahnelerinde bulmuşlar, 2008 Miller Music Factory (cover) birincisi olduklarında da hatırı sayılır bir tanınırlık elde etmişlerdi. Altı yıl gibi uzun zamanda demlediler bu albümü. Buna rağmen baştan sona belli bir bütünlük içinde tınlıyor; nedeni, sahnede iyi çalan enerjik bir topluluk olmanın albüme yansıması. İçinde Kargo’dan Franz Ferdinand’a; pek çok etki gözlemleniyor. Ayrıca bir Barış Manço, bir Zeki Müren yorumu var. Her ikisi de yetişmelerinde ve müzik beğenilerinde önemli rol oynamış isimler. Etkiler kavırlarla sınırlı değil; neredeyse tüm şarkılara kokusu sinmiş. Özellikle “Eğ ri Büğrü”; eğer geçmişten bir parça yorumlanacaksa böyle yorumlanmalı. Piyasayı yer yerinden oynatacak bir topluluk mu Kung Fu? Muhtemelen hayır. İlk albümüyle samimiyetini ortaya koyarak, geleceğe dair umut veren bir topluluk mu, peki? Kesinlikle evet… [email protected] LONDRA 2000’den bu yana çeşitli Türk ve uluslararası vakıflar ve yardımcı gruplar için gönüllü konserler organize etmiş olan Canan Maxton’ın kurucusu olduğu Talent Unlimited Vakfı yetenekli, çalışkan, azimli ve finansal olanakları kısıtlı olan genç Türk müzisyenlere lisanüstü eğitimlerine İngiltere’de devam edebilmeleri için finansal destek sağlayan yepyeni bir kuruluş. Yeteneğin sınır tanımadığına inanan bu kuruluş bünyesinde, olağanüstü Türk gençlerinden oluşturulan Talent Unlimited Ensemble, 25 Nisan’da Piccadilly’deki St. James Kilisesi’nde ilk konserini verdi. Türkiye’nin Londra Büyükel çisi Ünal Çeviköz ve eşi Emel Çeviköz’ün de katılımıyla gerçekleşen konserde Mevlan Mecid (keman), Emre Engin (keman), Nazlı Erdoğan (viyola), Ayşe Deniz Gökçin (piyano), Opal Beşli (viyola), Cansın Kara (çello), Emre Erşahin (kontrbas) Bach, Dvorak, Rahmaninov, Tabakov, Piazzolla, Vieuxtemps ve Fazıl Say’ın yapıtlarını dinledik. Cansın Kara ve Ayşe Deniz Gökçin, Say’ın çello ve piyano için “Dört Şehir”inden “Sivas”ı seslendirdi. Gecenin sürprizi ise Gökçin’in “ Pink Floyd Lisztified ”ıydı (“ Liszt ”leştirilmiş Pink Floyd). Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu artık oyunlarının prova sürecini seyirciye açıyor Woodkid ‘The Golden Age’ (Green United Music) Kendi müziğinden önce başka müzisyenlerin şarkıları için yönettiği videolarla ünlendi Woodkid. 29 yaşındaki Fransız sanatçı, gerçek adı Yoann Lemione olan bir grafik tasarımcı ve yönetmen aynı zamanda. Birçok ünlünün video klibini yönetip Grammy adaylığına va ran başarılar elde etti ama yeteneğini görsel alanla sınırlamakla kalmadı ve bu yıl ilk albümünü çıkardı. Şarkılarında çocukluktan yetişkinliğe geçen bir gencin hissettikleri, yeni bir dünyaya adım atarken arkasında bıraktığı izlere duyduğu özlem yatıyor. Albümle birlikte satılan bir kitapta, çocukluğunun geçtiği Polonya’ya gittiğinde geçmişiyle kurduğu bağları anlatıyor Lemione. Bunun etkisiyle albümde çok belirgin bir melankoli hissi var. Yaşlandıkça kuruyan ve güçlü fırtınalarda kırılan ağaçlar gibi insanın da yaşlandıkça duygusal olarak kırılganlığının arttığını vurguluyor şarkıları. Woodkid’in vokali, kitabında anlatılan öyküyü sinemasal bir yorumla aktarmaya uygun bir duygusallığı barındırıyor. Antony Hegarty’i anımsatan yumuşak ve dramatik bir sesi var. The Golden Age, yitip giden altın çağa hüzünle bakan düşünceleri ve yarattığı sound ile bütünlüklü bir konsept albüm, etkileyici ir orkestral pop örneği. www.zulalkalkandelen.com Poyrazoğlu Mutfağı’nda seyirci var! Bülent Kayabaş, Nur Gürkan, Özdemir Çiftçioğlu SEYİRCİ NE DEDİ? Nilüfer Belgin Demirel Dünya mutfağı aşçısıyım, aşçılık da bir sanat. Burada da tiyatronun mutfağına girdim. Bu mutfak daha zor, ama Ali Bey bu mutfakta malzemeyi iyi kotarıyor! Sevgi Pekaydın Bir oyun sahnelenmeden önce neler yapılıyor onları gördük, izledik. Oyun sırasında not alıyoruz, sonra da fikrimizi söylüyoruz. Hulisi Gültekin Yağız Ali Bey oyunculara direktif veriyor. Seyircinin yorumunu dikkate alıyor, izleyiciye değer veriyor. Tiyatroda daha önce hiç böyle bir uygulama yapılmamıştı. u Ali Poyrazoğlu “Seyirciyi, tiyatronun iktidarına taşıyan oyunlar yapıyorum. Bunu bir adım daha ileri götürmek istedim. Seyirciler bizim meslektaşımız, o zaman provaları seyircilerimize de açabiliriz, seyirci bu işin mutfağını da görmeli” diyor. CEREN ÇIPLAK Lenin’in ölürken son sözleri neydi? Churchill neden devamlı puro içiyordu? Bu soruların cevabını hiç karşılık beklemeden anlatacak biri var! Darwin’in 200 yaşındaki deniz kaplumbağası... O, insani özellikler taşıyan bir kaplumbağa, bir tanık, sıradışı bir tanık. Avrupa’nın 200 yılını beyninde taşıyor. Merakı sayesinde, minik adımlarla çağdaş tarihin içinden geçmiş, “hızlı” evrim geçirmiş bir kaplumbağa... Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu, 40. yılında, Avrupa tarihinin 200 yılı üstüne bir oyun sahneliyor. Bir tarih profesörünün yazdığı kitaba Darwin’in kaplumbağasının müdahalesini anlatan “Kaplumbağa” adlı oyun 29 Nisan’da izleyicisi ile buluşacak. İspanyol yazar Juan Mayorga’nın yazdığı oyunu Ali Poyrazoğlu yönetiyor, aynı zamanda da rol alıyor. Seyircisini meslektaşı olarak gören Ali Poyrazoğlu, yeni oyunun provalarını seyirciye açtı. Hatta, bundan böyle Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu, her oyunun prova sürecini seyirciye açacak. Poyrazoğ lu, “seyirci açılımı”yla ilgili olarak şöyle diyor: “Biz, seyircinin, tiyatro yapma süreciyle ilgili farklı bir deneyim yaşamalarını istiyoruz. Tiyatro bir takım oyunudur, seyirciyle birlikte oynuyoruz. Seyirciyi, tiyatronun iktidarına taşıyan oyunlar yapıyorum. Bunu bir adım daha ileri götürmek istedim. Seyirciler bizim meslektaşımız, o zaman provaları seyircilerimize de açabiliriz, seyirci bu işin mutfağını da görmeli. Bir oyunun nasıl hazırlandığını, nasıl çalıştığımızı, neleri paylaştığımızı, hazırlarken yazılı metnin nasıl görsel dile dönüştüğünü görmeli, çünkü oyunu sahneye koyma işi, ikinci yazma işidir. Yazarların kâğıda yazdığını görsel bir dille sahneye yazıyoruz. ” Biz de seyirciyle birlikte “Kaplumbağa” oyununun provasına katıldık. Seyirci, prova sırasında not alıyor, provanın sonunda da oyunla ilgili düşüncelerini söylüyor. Provaya katılan seyirci türlü türlü... Kek, pasta getiren de var, kahve fincanı takımı gibi hediye getiren de... Peki, Ali Poyrazoğlu, seyircisiyle böyle bir diyaloğu nasıl yakaladı? “Seyircime arkadaşım gibi davranıyorum. Seyircimi yolda bulmadım; kumbaraya para atar gibi 40 yıldır biriktiriyorum.” Ali Poyrazoğlu, oyunla ilgili olarak da şöyle diyor: “Bu oyun, tarihin düzmece bir tarihe dönüştürülerek, herkes tarafından kendi menfaatına göre yorumlanması üstüne bir oyun. Bugünü, insanlığın gülünç yanlarını, herkesin kendine göre yazmak istediği tarihi, ayrıntılardan yola çıkarak sımsıkı kavrıyor Kaplumbağa oyunu. Bu oyunun Avrupa’da 50 prodüksiyonu var. Oyun, günlük yaşamın akışında görmezden geldiklerimizi net, berrak kavramamızı sağlıyor. Tiyatro bir mikroskoptur, yaşamı, gülünç, acıklı yanlarıyla keşfetmeye yarar. Tüm mikrop ve bakterileri de fark etmemizi sağlar. Özellikle bu oyun böyle bir oyun.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle