23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 NİSAN 2013 PAZAR 10 EKONOMİ [email protected] G20 finans önderlerine göre global talebi canlandırmak için daha fazla adım atılmalı En büyük sorun işsizlik Ekonomi Servisi IMFDünya Bankası Yıllık Bahar Toplantıları kapsamında, Dünya Bankası’nın Avrupa ve Orta Asya (AOA) bölgesine yönelik raporu yayımlandı. Rapora göre, krizin en fazla vurduğu AOA bölgesinde toparlanma hâlâ orta düzeylerde seyrediyor ama diğer bölgelerle karşılaştırıldığında iyileşmenin en yavaş olduğu yer. Bölgedeki en büyük sorunlardan biri işsizlik. Washington’daki IMFDünya Bankası Yıllık Bahar Toplantıları kapsamında G20 Ekonomi Bakanları ve Merkez Bankası Başkanları toplantısı yapıldı. G20 ülkelerinin finans liderleri, ulusal borç sevi u Dünya Bankası’na göre Avrupa ve Orta Asya’da uzun vadeli işsizliğin yanı sıra genç nüfustaki işsizlik kaygı yaratıyor. Genç nüfusun işsizlik oranları yetişkinlere oranla çok daha fazla artıyor. İstihdam yaratmak için hırslı reformlara ihtiyaç var. yelerinin düşürülmesi için sert hedefler koyulmasına ihtiyaç olmadığı yönünde mutabakata vardı. Finans liderlerine göre küresel ekonomi ana risklerden kaçınmayı başardı ve mali piyasalardaki durum gelişmeye devam etti. Buna rağmen küresel büyüme çok zayıf kalmaya devam etti ve işsizlik oranları birçok ülkede yüksek seviyelerde kaldı. İşsizlik oranlarının Orta ve Doğu Avrupa’da yüksek seviyelerde kalmaya devam ettiği, Batı Balkanlar’da artmayı sürdürdüğü, buna karşın Türkiye ve BDT bölgesinde biraz azaldığı kaydediliyor. Raporda, işsizliği azaltmanın AOA bölgesi için acil zorluklardan biri olduğu vurgulandı. Ancak düzenli şekilde reform yapanlar ve bunu hızlı uygulayan ülkelerin daha çok ilerleme kaydettiğine dikkat çekildi. Bahar toplantılarının sonuç bildirgesin de ise şunlara yer verildi: l Dünya genelindeki ekonomik politika yapıcıların global talebi canlandırmak için daha fazla adım atması gerekiyor. l Toparlanma her ülkede aynı düzeyde görülmedi ve farklı hızlarda gelişti. Yükselen piyasalar göreceli güçlü büyümeler yaşarken, ABD’de özel sektör talepleri aşamalı olarak arttı. Avro bölgesindeki iyileşme ise tamamen gerçekleşmedi. l Bakanlar ve merkez bankası başkanları, ilerlemeler devam ederken, büyümenin güçlü, sürdürülebilir ve dengeli hale getirilmesi için daha fazla eylemlere ihtiyaç olduğu yönünde karar verdi. İzlenimler Bir ülkenin en büyük zenginliği, ekonomik gücü insanıdır. Farklılığı, gelişmiş insan yaratır. Ülke insanının değer yargıları, davranış biçimleri, sahip olduğu nitelikler, ülkenin gelişmişlik düzeyini, geleceğini de belirler. Bu nedenle halkın düşüncelerini, görüşlerini, beklentilerini öğrenmek, davranışlarını gözlemlemek, geleceğe dönük gerçekçi tanılar koymak için de önemlidir. Olanak ölçüsünde, birinci elden, görüşerek, gözlemleyerek, birlikte yaşayarak izlenim edinmeye çalışırım. Halkın ne düşündüğü; nasıl davrandığı, beklentileri ülkenin geleceği açısından son derece yaşamsaldır. Ülkemiz ya bağımsızlığını, varlığını, bütünlüğünü özgürlüğünü koruyacak ya da bir çatışma, bölünme, ortamına sürüklenecek, tümüyle emperyal güçlerin güdümünde bir ülke konumuna düşecek. Denilebilir ki birinci elden kısıtlı bilgi toplamaya ne gerek var? Kamuoyu araştırmaları yapılıyor, TV’lerde açık oturumlar düzenleniyor. Bu kanallardan hem de daha kapsamlı bilgi ve izlenim edinilebilir. İstatistik eğitimi almış herkes, anket, sormaca yönteminin teorik eksikliklerini, uygulama zorluklarını, kişisel eğilimlerin etkilerini bilir. Kaldı ki bu tür araştırmaların, algılandırma yönetiminin bir aracı olarak kamuoyunu yansıtmak için değil, kamuoyu oluşturmak için yapıldığını düşünür ve gözlemlerim. TV’lerde yapılan sözde tarafsız açık oturumlardan ne öğrenilebilir? Nasıl doğru izlenimler edinebilirsiniz? Katılanların önemli bir bölümü belli çevrelerin sesyayarları. Doğru tanı yok, çözümleme yok, gerçekleşebilir öngörü yok, kişilik eksiklikleri var. Sadece klişe laflar ve bir de uğultu. Bu tür toplantıları düzenleyen ve yönetenlerin, bilgili, her açıdan konuya hâkim ve bağımsız olmaları gerekir. Bir filozofun gözlemlediği gibi bilgiyi, yanıtlar değil sorular soruların içeriği gösterir. Ortada güvenilir bilgi edinme kanalları olmayınca da insan yetersiz de olsa birinci elden bilgi ve izlenim edinmek gereğini duyuyor. Halkımız günümüzde yaşanan olayları nasıl görüyor? Ülke nereye gidiyor? Sınırlı gözlemler, sormacalar yaparak buradan genellemeler yapmanın hatalı olduğunu biliyorum. Bunun bilincinde olmakla beraber halkta bir tepki, bir tedirginlik, geleceğe ilişkin belirsizlik, kaygılar gözlüyorum. Benim Türkiye Cumhuriyeti karşıtları ile bir temasım, bir diyaloğum olamaz. Ne ben onları ikna edebilirim ne de onlar beni izlemeye çalıştığım yoldan çevirebilirler. Bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti karşıtlarının yaşanan dağılma sürecini desteklemelerini, bir şekilde görev almalarını da doğal karşılarım. Türkiye geneli için oransal bir dağılım verme olanağım yok. Tedirginlik, tepki, kaygı var, ama çözümün nasıl olacağı konusunda da kesin bir beklenti yok. Bu bağlamda kafa karışıklığı seziliyor. “Otuz yıldır silahla çözülemedi” aşılaması, telkini, propagandası etkili olmuş görünüyor. Terör, bu açıdan bakıldığında başarı kazanmış izlenimini veriyor. Terörün amacı zaten “bu iş silahla çözülemez, müzakereye oturmakla olur” kanısını zihinlere yerleştirmekti. Dikkat edilirse emperyal güçlerin telkinleri de hep bu yönde olmuştur. İktidara karşı bir tepki, bir güvensizlik gözlemleniyor. Bu genel seçimlere, olası bir anayasa referandumunda oy dağılımına nasıl yansır? İktidarın iticiliği kadar muhalefetin çekiciliği, uyandırdığı güven de etkili olur. Yine kısıtlı bir gözlem, ama MHP sürece karşı dik durduğundan, MHP’ye en azından yakınlık artmış gözüküyor. AKP’den, hatta CHP’den MHP’ye oy kayması olabilir. Buradaki kuşku, MHP’nin geçmişte, AKP’yi son aşamalarda desteklemiş olması. Yine son aşamada MHP, AKP’ye yol açar mı kaygısı var. Bazı çevreler, hangi amaçlara hizmet ettiği kuşkulu STÖ’ler, Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı işlenmekte olan suça ortak aramakta, CHP’yi de suça ortak etmeye çalışmakta; aksi halde “CHP kırılır, bölünür” gibi tehditler de savurmaktadırlar. Yaşamları boyunca CHP’ye oy vermemiş, oy vermeyecek olan bu kişilerin, örgütlerin ayartısına (iğvasına) kapılınmamalıdır. CHP antiemperyalist, ulusalcı, ilkeleri arasında laiklik ve halkçılık da olan bir partidir. CHP, günümüze değin ilkeleri ve bağımsızlık savaşından gelen gelenekleriyle ayakta kalmıştır. CHP’nin seçim başarısı, ülkenin üniter yapısını ve ilkelerini savunmakla artacaktır. CHP’den daha etkili bir muhalefet genel beklentiler arasındadır. 650 bin kadın sürücü otogazı tercih ediyor Ekonomi Servisi Aygaz Genel Müdürü Yağız Eyüboğlu, yıllarca mutfaklarında tüpgazın güvenli ve çevreci yanına tanık olan kadınların, ekonomik ve yüksek performansı nedeniyle araçlarında da otogazı tercih ettiğini belirtti. Eyüboğlu’nun yaptığı açıklamada, otogaz kullanıcılarının profilini ve tercih nedenlerini ortaya çıkarmak üzere yaptıkları araştırmada ilginç sonuçlara ulaştıklarını kaydetti. Son 10 yılda dünyada otogaz kullanımının yüzde 60 oranında arttığını vurgulayan Eyüboğlu, “Günümüzde dünya çapında 21 milyondan fazla araç bu yakıt türünü tercih ediyor. Türkiye’nin LPG’li araç parkı ise dünya LPG’li araç parkının yaklaşık yüzde 17’sini, Avrupa’nın ise yüzde 24’ünü oluşturuyor. Türkiye, bu özelliğiyle otogaz tüketiminde Avrupa’da birinci, otogazlı araç sayısında ise tüm dünyada lider ülke konumunda” bilgisini verdi. Eyüboğlu, bine yakın TSE’li dönüşüm servisinin her yıl 300 bin adede yakın aracı otogaza dönüştürdüğüne dikkati çekti. Türkiye’de 2012’nin şubat ayında 3 milyon 309 bin kişi olan otogaz kullanıcı sayısı, bu yılın aynı ayında 297 bin 516 kişilik artışla 3 milyon 606 bin 566 kişiye ulaştı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle