28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 NİSAN 2013 PERŞEMBE 2 “Önce evlâdı fatihan’dık, sonra evlâdı müdafidan olduk.” Sevilen, sayılan bir vatan evladı böyle konuşuyor! Nerden mi? Cezaevindeki hücresinden... Hangisi, o kadar çoklar ki!.. Herhangi birisi de olabilir. Adı anılan kişi asker, bir komutan!.. Nice benzerleri gibi o da “içeri” atılmış. Ne yapmış da!.. Bu sorunun yanıtı yok! Bu tür cezaları verenler, sonra da uygulayanlar bile bilmez... Neden, bunca asker, sivil “hain” mi, “casus” mu? Hiçbiri değil, yalnızca yurtsever, Cumhuriyet devriminin ilkelerine bağlı aydın insanlar... Eski MİT Müsteşarı, eski Jandarma Genel Komutanı Teoman Koman bakın ne diyor: “Bilseydim 50 lira verip poşu takar PKK’ye katılırdım. Dağa OLAYLAR VE GÖRÜŞLER diye... Ama böyle bir umuda şimdilik yer yok. Hasdal, Silivri, Mamak, Sincan cezaevleri tıklım tıklım... Bir yanda ulusalcı aydınları parçalara ayırmak, yavaş yavaş yok etmek, öte yandan Türkiye’yi ayrı ayrı devletçiklere dönüştürmek... Trakya, Britanya, Karya, Likya, Kapadokya, Galatya, Ermeniya, Antakya, Mezopotamya... Gidiş nereye? Oraya, neresiyse orası?.. Yıkıntıya, yıkmaya, Türk’ün gücünü, kurduğu doksan yıllık cumhuriyetiyle birlikte tarihin karanlığına gömmeye... İstenen, özlenen budur. Kimler mi? Siz hepsini biliyorsunuz... Gözleriniz, aklınız var, hangi uçuruma sürüklendiğimizi görmek, anlamak... Körler, sağırlar, dilsizler, akılsızlar toplumu değilsek!.. 24 Nisan Yaklaşırken… Daver DARENDE Emekli DiplomatYazar 24 Nisan yaklaşırken başta ABD ve Fransa’da olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde Ermeni diyasporasının Türkiye karşıtı faaliyetlerini yoğunlaştırmak için büyük çaba harcadığı fark edilmektedir. ABD Başkanı Obama’nın geçen yıl olduğu gibi bu yıl da Ermeni sorunu konusunda daha ılımlı bir dil kullanması, ancak ABD’deki Ermeni seçmenini düşünerek, onları da memnun etmek amacıyla Ermenice “meds yeghern” (büyük felaket) ifadesini yinelemesi beklenebilir. 1915 olaylarının yıldönümü yaklaşırken Ermeni diyasporası Türkiye karşıtı her gelişmeyi kendi lehine çevirme çabası içinde görünmektedir. ABD’de Ermeni ve Rum kökenli Amerikalıların Türkiye’ye karşı geleneksel ortak tavırlarını sürdürecekleri, Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’ın “inkâr yasası”nı Anayasa Konseyi kararı nedeniyle gerçekleştiremeyince “ara formül” üzerinde duracağı yabancı basın haberlerinde yer almaktadır. Buna göre Fransa, yasada “Ermeni soykırımı” demeyecek ancak Ermeni tezlerine hakareti suç sayacaktır. Tüm bu olumsuz gelişmeler ışığında önümüzdeki yakın dönemde başta ABD olmak üzere AB’nin ve Ermeni diyasporasının ülkemize yönelik baskılarının artarak devam edeceğinden kuşku duyulmamalıdır. 24 Nisan ve 2015 tarihi yaklaşırken, yeni yol haritasında öngörülen dayatmalara karşı ulusal çıkarlarımızı düşünerek çok dikkatli ve hazırlıklı olmak zorundayız. Gidiş Nereye? çıkardım, gidip barış elçisi olurdum, 80 yaşımda vatan haini oldum” sözleri vurdu beni. Yazıktır, günahtır, zulümdür... Orduyu parçalamak, daha doğrusu ortadan kaldırmak! Kendi askerine güvenmemek!.. Türk’ün en güvenli askerini sindirmek ya da yandaş yapabilmek... Teoman Koman daha birçok general gibi görevinden uzaklaştırılmış, sanık diye mahkemelerde yargılanıp ağır hapis cezalarına çarptırılmış... “Haksızlıkları yapanlar nasıl cezalandırılır? Bir gün” diye Fazıl Say Olayı Bir Rejim Sorunudur! Fazıl Say, dâhi kimliğiyle zaten başlı başına bir olaydır… Başka hiçbir şey yapmasa, hiçbir şey söylemese de sadece müziği, onu uluslararası bir “Olay” yapmıştır! H Elbette böyle bir deha kabına sığmaz… Sahip olduğu, inandığı değerleri de dile getirir, bunlar için konuşur da, eylem de yapar! H Üstelik Fazıl Say, başka bazı ünlülerimizin başvurduğu yola da başvurmamış… Belli ödüllere, başarılara ulaşmak, uluslararası kamuoyundaki ününü ve prestijini artırmak için, yabancı medyada, onların istediği, hoşlandığı biçimde konuşmak, yorumlar yapmak yolunu seçmemiştir… Kendi ülkemizde, kendi sorunlarımıza ilişkin, özgürlükçü, demokrat, laik bir tutum ve davranış sergilemektedir! H Bir başkasının yazdığı, Ömer Hayyam’a atfedilen bir dörtlüğü, tekrar “tweet” ettiği için, Türk Ceza Kanunu madde 216/3’teki “Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” hükmüne göre, 10 ay hapisle cezalandırıldı. Hükmün açıklanması geri bırakıldı ve 5 yıl denetim getirildi. Yani 5 yıl içinde bir kez daha bu suçu işlerse hapse atılacak! Böylece bir taşla iki kuş vurulmuş oluyor: Fazıl Say hem mahkum oluyor… Hem de en azından beş yıl için susturuluyor! H Fazıl Say’ın “retweetinin” yukardaki yasa maddesine göre cezalandırılıp cezalandırılamayacağı tartışması bir yana… Uzmanlar haklı olarak konuyu düşünce özgürlüğü ve AİHM içtihatları çerçevesinde yorumluyor, çoğunluğu rahatsız edebilecek şok ifadelerin de bu özgürlük içinde olduğu ilkesine göre kararın oradan döneceğini belirtiyor! Elbette Fazıl Say’ın bir dâhi olması onu yasaların üzerine çıkarmaz… Ama konunun toplum, siyaset, adalet ve totaliterleşme eğilimleri açısından çok daha başka bir önemi var: Moda deyişle “mahalle baskısı” denilen totaliter anlayışın, adalet mekanizmasını da etkilemiş olması… Sünni Müslüman anlayış biçimindeki “çoğunluk baskısının” artık mahkemeler yoluyla da bütün vatandaşlar üzerinde bir “Demokles’in kılıcı” haline getirilmiş olması bir rejim sorunudur!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle