28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 NİSAN 2013 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 17 ‘Türk mimarisi’ denilen yeni adalet saraylarımız ‘çağdaş uygarlıktan uzaklaşma’dır ‘Adalet Sarayları’ sorgulanıyor Son yıllarda çoğalan “Türk Mimarisiyle Adalet Sarayı” tasarımları Mimarlık dergisinin 370’inci sayısında sorgulanıyor. Mimarlar Odası’nın 50’nci yılını kutlayan dergide “ikinci 50 yıl”a bu konuyla girilmesi de çok anlamlı... TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. Hakan Sağlam’ın derlediği sorgulamanın “Mimarlık ve İktidar” başlığıyla kaleme alınmış olması ise derginin “belgesel” niteliğine çok uygun düşüyor; çünkü mimarlık, yarım yüzyılın sadece mesleki gelişmelerini değil, gelmiş geçmiş tüm egemen siyasetlerin mimarlığa bakışlarını sergilemesi açısından da eşsiz bir arşiv. (Arşiv için bkz: www.mimarlikdergisi.com) Peki, ülkeyi sarmalayan sözde “Türk mimarisi” adalet sarayları bugünkü iktidarın hangi mimarlık anlayışını yansıtıyor? Yanıtı için elbette yine egemen siyasetin “kültür anlayışı”nı irdelemek gerekiyor… Geleceğin tarihçileri, 2000’li yılların başlarında Türkiye’yi yönetenlerin siyasi tercihlerine de etki eden “çağdaş uygarlık kavramı”na bakışlarını bu yapılara bakarak daha net görecekler ve belki de şöyle tanımlayacaklar: “Yaratıcı aklın Anadolu’daki eşsiz tarihsel serüveninden ilham alarak çağdaş ve kimlikli bir toplumsal kültürü geliştirmek yerine, ‘geçmişi taklit’ ederek uygarlık yürüyüşündeki ilerlemeyi yadsıyan gerici bir muhafazakârlık...” Nitekim Çamlıca Tepesi’ne kondurulmak istenen sözüm ona yarışma projesindeki Sultanahmet taklitçiliğine ya da yiAntalya Adalet Sarayı. Kuşadası Adalet Sarayı. Yozgat Sorgun Adale t Sarayı. Artvin Adalet Sarayı. Konya Adalet Sarayı. Kaman Adalet Sarayı. Sözde “kimlikli” adalet saraylarımızdan bazıları... (Tümü için Adalet Bakanlığı web.sayf.bakınız) ne İstanbul’un sözüm ona modern semtlerinden Ataşehir’deki gökdelenlerin ezdiği klasik Osmanlı taklidi camiye “Mimar Sinan” adının verilmesine bakın, başka ne yazabilirler ki?.. Mimarlar ne diyor? Adalet Bakanlığı’nın, cephelerine “geçmişin çirkin taklitleri” giydirilmiş “saray”larına gelince... Hakan Sağlam, iktidar gücünün mimariye yansımasın daki evrensel süreçleri de irdelediği yazısında diyor ki; “İronik bir yaklaşımla daha baştan bu yapı grubunun demokratik bir ülkede ‘saray’ olarak adlandırılması bile, iyi bir bezeme örneğidir...” Yazıda görüşleri alınan mimarlarımızdan bazı vurgulamalar ise şöyle: Adnan Aksu: “Yapılara dini motifler, camilerine öykünülen dönemin sivil mimari imgeleri giydiriliyor. Ada let sarayının güçlü ve anıtsal olması gerekmiyor, öncelikle adalete güven duymak istiyorum.” Cem Açıkkol: “Adaletin gücünü temsil eden, ağırlaştıran ve vatandaşın üzerinde ezici baskı yaratan tarzı doğru bulmuyorum. Adalet yapıları sevecen, vatandaşı içine çeken, mekânları son derece duygulu ve sıcak olmalıdır. Genellikle medrese ve kervansaray cephelerinde ve giriş kapılarında kullanılan öğelerin günümüz adalet saraylarının cephelerinde kullanılması eklektiktir; kötü kopyadır.” Pınar Dinç: “Tarihsel öğelerin cephelere sonradan eklenmesini ‘yapıştırma’ buluyorum. Yapının içi ve dışı bir bütündür, mimarlığı da mimarlık yapan budur. Biz mimarlar yapıştırmayanları, içini dışını birlikte çözebilenleri daha çok alkışlıyoruz.” Hasan Özbay: “Selçuklu’daki yapı tipolojilerini günümüze aktardığımız zaman bu sadece biçimsel, cepheye dayalı indirgeme olmaktadır. Her dönem anıtsallık ile var olan yapılar var. Adalet saraylarında da bu anıtsallık, devlete karşı güvenin bir temsili ve mimari bir yaklaşım olarak algılanıyor.” Eleştiriler karşısında kimi “akil” kişilerin ise “yapıların kimlikli olmasına neden itiraz ediliyor” dediklerini duyar gibiyim. Onlar için, Atatürk’ün 1936’da Anadolu Medeniyetleri Müzesi inşaatını ziyaretindeki sözlerini özetleyerek yetinelim: “Bizde de bize has bir modern mimari yaratmalıyız. Fransız modern mimarisi Fransız ruhunu, Alman modern mimarisi Alman kültürünü, İtalyan modern mimarisi İtalyan medeniyetini yansıtırken bizim modern mimarimiz de ne geçmişi, ne de onları taklit etmeli; bugüne ait asrın Türk mimarisi olmalıdır.” (Resimler www.tidb.adalet.gov.tr’den alınmıştır.) Fazıl Say’ı Öldürmeli mi? Sinirlerim yatışsın diye bekledim. Yatışmıyor. Ne diyor Fazıl Say’ı mahkum eden madde: “...dini değerleri aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde...” Tanrı aşkına! On bin kişi birbirine tıpatıp aynı dizeleri, aynı tümceleri yolladı! On bin kişi içinde hiçbiri değil de Fazıl Say mı kamu barışını bozdu! Al sana adalet! Fazıl Say’ın “tweet”lerini beğenmiyorsan internette takipçisi olmazsın, o kadar! Fazıl aynı sözcükleri bir Ortodoks, Protestan, Alevi, Bektaşi için kullansaydı yine de mahkemeye verip onu hapse mi mahkum edeceklerdi sanıyorsunuz? Güldürmeyin beni! Kamu barışını bozmaya elverişli olan, Fazıl Say’ın davranışı değil. Kamu barışını bozmaya fazlasıyla elverişli olan, Sünniliği ideolojiye dönüştürüp hukukun üzerine yerleştirme çabası! Al sana adalet! Soruyorum: Fazıl Say’ı öldürmeli mi? Başlığı abartılı mı buldunuz? İnanın değil! Bu işin sonu oraya dek gidebilir. Çünkü artık hedef haline getirilmiş olan Fazıl Say’dır! Anımsayın: Hrant Dink katliamına uzanan yolun taşları da böyle dizildi! Önceki akşam, Osman Kavala’yla bir metin hazırladık. Dün sabah özellikle sanatçılara, yazarlara, müzikçilere yönelik birkaç adrese yolladık. Üçdört saatte yüzlerce mail yağmaya başladı. İlk imzacılar arasında Zülfü Livaneli’den Latife Tekin’e, Ayla Erduran’dan Genco Erkal’a, Yıldız Kenter’den Şirin Pancaroğlu’na, Serra Yıılmaz’dan Tarık Akan’a, Rutkay Aziz’den Tilbe Saran’a, Meral Çetinkaya’dan Ali Nesin’e, Zehra ve Nazan İpşiroğlu’ndan Turgay Fişekçi’ye, Cihat Aşkın’dan Ayşegül Devecioğlu’na bu ülkenin birbirinden değerli sanatçıları, yazarları, müzisyenleri var. Bu imza kampanyası iki gün sürecek, 19 Nisan Cuma, sabah saat 08.00’de sona erecek. “Neye yarar ki?” diyeniniz varsa, yanıtım şöyle: Ülkem adına utancımızı azaltmayacak, o kesin... Gözdağı ve tehdidi ortadan kaldırmayacak... Olsa olsa her birimizin kendine karşı duyduğu saygının azalmasını önleyecek. Hazırladığımız metin şöyle: Onay verenler, onayladıklarını fazilsaykararinatepki@gmail.com’a bildirebilirler. “Fazıl Say’a verilen 10 ay hapis cezası ülke içinde ve dışında tepkiyle karşılandı. Bu kararın özellikle yurtdışında ülkemizin itibarını zedeleyeceği açıktır. Ancak, bundan çok daha önemlisi bu kararın ülkemizde ifade özgürlüğü açısından doğuracağı etkidir. Böyle bir ceza, tabu sayılan konular üzerinde özgürce konuşmak ve yazmak isteyenlere bir gözdağı ve tehdit oluşturacaktır. Tartışma olanağını ortadan kaldıracak, baskı işlevi görecektir. Bu tür kararlar ancak demokrasileri gelişmemiş, özgürlüklerin kurumsallaşmadığı ülkelerde ortaya çıkabilir, buralarda normal karşılanabilir. Çağdaş hukuk devletlerinde bu tür kararları savunanlar ayıplanacaklarını, mesleki itibarlarının zedeleneceğini bilirler. Özellikle bu kararlar sanatçılara, bilim insanlarına yönelik alındıysa. Ülkemizde ifade özgürlüğü açısından bu karara böyle bir tepki gösterilmesinin önemli olacağını düşünüyoruz, bu kararın toplumun farklı görüşlere sahip en geniş kesimleri tarafından  kınanmasını diliyoruz.” Gözdağı ve tehdit AKÜN VE ŞİNASİ’NİN SATIŞI 3. KEZ ERTELENDİ 19. ULUSLARARASI ANKARA KARİKATÜR FESTİVALİ BAŞLIYOR ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Devlet Tiyatroları (DT) Akün ve Şinasi sahnelerinin de bulunduğu binanın satışı için üçüncü kez yapılan ihale de geçerli teklif verilmediği için ertelendi. Tiyatro sanatçıları da ihaleyi protesto etmek için Akün Sahnesi önünde “Akün ve Şinasi bizimdir, sattırmayız” sloganları attı. Emek İnşaat A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı Ergünay Yazar, ihalenin, geçerli teklif verilmediği için ertelendiğini söyledi. Binanın satışı için daha önce açılan iki ihalenin de düşük fiyat ve teklif gelmemesi nedenleriyle yapılamadığını söyleyen Emek İnşaat yetkilileri, ihalenin iptal edilip edilmeyeceğine yönetim kurulunun karar vereceğini bildirdi. Bu arada, “Başkent Dayanışması Platformu” üyeleri, ihalenin yapılacağı saatte Akün Sahnesi’nin önünde basın açıklaması yaptı. Grup adına açıklamayı okuyan Devlet Tiyatrola rı Sanatçıları Derneği Başkanı Erdinç Doğan, “Türkiye gelişiyor, demokratikleşiyor. Son yıllarda bu cümleyi fazlasıyla duyar olduk. İyi de gelişmiş ülkelerin başkentinde bir kültür merkezi, kültür sarayı vardır. Bizim başkentimiz Ankara’da yok. Tiyatronun demokrasi kültürüne katkısı tüm dünyaca kabul edilmiştir ve bu anlayışın sonunda bugün Paris’te 120 tiyatro her gece perde açar. Berlin’de 60’ı aşkın, Londra’da yine aynı civarda, Atina’da 110 tiyatro binası vardır” dedi. Doğan şöyle devam etti: “Başkentimizin 2 güzel tiyatrosunun yok edilmesinde İstanbul Emek Sineması için birkaç gün önce tüm sanat âlemini şaşkınlığa sevk eden beyanını tekrarlayan Kültür ve Turizm Bakanı’na sesleniyoruz: Bu satışa engel olunmaz ya da bu binaları Kültür Bakanlığı satın almazsa, bu kültürün geleceğinin karanlığıdır.” Darko Drljeviç ‘Karanlıklar içinde bir Türkiye istemiyoruz’ 7’den 77’ye, 7’den 17’ye Kültür Servisi Merkezi Ankara’da bulunan Nezih Danyal Karikatür Vakfı’nın düzenlediği Uluslararası Karikatür Festivali bu yıl 19. kez yapılıyor. Yarın saat 11.00’de, Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü galerisinde festival yarışmalarının ve Japonyalı çizer Tai Tanabe’nin sergileri eşliğinde açılış töreni yapılacak. Etkinlikler saat 15.00’te Resim ve Heykel Müzesi’ndeki Robert Rousso ve Alicja Bednarek sergileriyle devam edecek. 20 Nisan saat 14.00’te Türkİngiliz Derneği’nde, festivale katılan ülkelerin çizgi film gösteriminin ardından, saat 15.00’te gazetemiz çizeri Semih Poroy karikatürleri sergisinin açılışı yapılacak. Saat 17.00’de ise Peter Nieuwendijk ve Valentin Georgiev’in sergileri, Uğur Mumcu Vakfı galerisinde izlenebilecek. Festival, 21 Nisan saat 14.30’da, Kutup Yıldızı Dershanesi’nde 717 yaş grubuyla yapılacak atölyeyle son bulacak. Öte yandan, festivalı kapsamında yer alan, “Uluslararası 777 Karikatür Yarışması”nı Karadağ’dan Darko Drljeviç kazandı. Festivalin, “Ulusal 717 Karikatür Yarışması”nda ise İstanbul’dan Güney Karakoçoğlu’nun çalışması ödüle değer görüldü. İki çizere ödülleri açılış töreninde verilecek. n Kültür Servisi “Filozoflarla İstanbul’da: Yeni Özgürlük ve Özne Biçimleri” konferansına İtalyan filozof Antonio Negri onur konuğu olarak katılacak. Etkinlik, 2728 Nisan tarihlerinde Bakırköy Belediyesi Yunus Emre Kültür Merkezi’nde düzenlenecek. Bakırköy Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen’in öncülüğünde MonoKL (Mono Kurgusuz Labirent) Yayınları işbirliğiyle düzenlenen etkinliğe Judith Revel, Marco Assennato, Volkan Çelebi, Ahmet Soysal da konuşmacı olarak katılacak. Filozof Antonio Negri İstanbul’a geliyor Kültür Servisi Yedirenk Sanat Vakfı, “Birlikte Yaşama” konulu uzun metrajlı senaryo yarışması düzenliyor. Yarışmanın seçici kurulu Hülya Koçyiğit, Halil Ergün, Birol Güven, Hasan Kaçan, yönetmen Yüksel Aksu, Senaryo Danışmanı Öktem Başol ve Yedirenk Sanat Vakfı Başkanı Ali Tokul’dan oluşuyor. Yarışma başvuruları 15 Ağustos’a dek devam edecek. İlk 10’a kalan eserler http://www.yedirenk.org adresinde ilan edilecek, yarışma sonuçları ise 1 Ekim 2013 tarihinde açıklanacak. (http://www.yedirenk.org) ’ a m a ş a Y e t k i l r i ‘B sı a m ş ı r a y o y r a n e s
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle