12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 8 HABERLER CÜNEYT ARCAYÜREK ANAYASA gibi bir “temel kurallar bütünü” şimdiki gibi bir dağınıklığa kurban edilmemeli ve kesin kurallar içermesi gereken bir metin belirsizlik dumanında kaybolmamalıydı. O konuda gelinen nokta, hukuk ve politika açısından endişe vericidir... Dağınıklığa ve belirsizliğe karşı Sayın Başbakan’ın önerdiği çare yeterli değil; çözebileceklerinden daha çok yeni sorunlara yol açacak. “Yeni anayasa konusunda ortak bir metne varılmazsa kendi metnimizi dosyadan çıkarıp halkoylamasına gideriz” diyerek defteri kapatmak “hukuk devleti” olduğu söylenen bir siyasal rejime yakışmaz. epsinden önemlisi, yeni bir anayasa yapmak için hukuk diliyle “asli kuruculuk” yetkisi gerekir; yeni bir devletin kuruluşunda olduğu gibi. Devlet zaten varsa ancak “tali kuruculuk”tan söz edilebilir ki kaç maddeye dokunulursa dokunulsun onun da adı “anayasa değişikliği”dir. Bu yetki ise uygulanmakta olan anayasayla “değiştirilmesi bile önerilemez” biçiminde kesin güvenceye büründürülmüş maddelere dokunma yetkisi vermez. u duruma aldırış etmeden davranmak deyim caizse, “sivil darbe” demektir ki o zeminde oyçokluğundan yararlanarak halkoylamasına başvurup hukuken geçersiz bir metne geçerlik vermeye kalkışmakla koparılacak tartışma da yıllarca bitmek bilmez. Aynı titizliği anayasaya değişiklik getirme sürecinin her aşamasında gözetmek gerekecektir. Örneğin süreci başlatmak için TBMM üye tamsayısının üçte biriyle madde değişiklikleri önerileri de yürürlükteki anayasanın koyduğu değişmezlik kurallarına uymalıdır. lbet, gazete köşeleri ve sütunları üniversite kitaplarıymış gibi anayasa dersleriyle doldurulamaz. CUMHURİYET 29 MART 2013 CUMA GÜNCEL ? Baştarafı 1. Sayfada çıkaracak yeni ve kimi tasarıları bugünden açıklıyor. Şairin dediği gibi gözü mazide... Ama kuşkusuz anladığımız anlamda ati (gelecek) değil bu ülkenin kaderinde! Ne yaman yazgısı varmış mı diyeceğiz, yoksa ne zavallı bir ülke imiş ki Türkiye; başına Atatürk’ten sonra RTE gibi kafası Osmanlı’ya takılı, Osmanlı’yı taklit etmekten başka düşüncelere kapalı bir adamın on yıldır diktası altında! Cumhurbaşkanlığı yetmiyor RTE’ye. 2023’te yine Başbakan olmayı düşlüyor.. Şayet 2023’te başbakan olursaymış; Osmanlı’nın başarıyla uyguladığı eyalet sistemini önerirmiş! Ayrımcılığı güncel hale getirdi. Ne kadar yalanlarsa yalanlasın, ülkenin bölüneceği olasılığı gündemde... Laikliği eze eze kadında türbanı, kapanmayı, erkekte sarığı serbest bıraktı. Çözüm sürecinde Kürt dayatma ve baskısını azaltmak için şimdi eyalet mamasını uzatıyor. Eyaletin yanı sıra yeni Osmanlı’yı tamamlamak için erkekte fese, kadında peçeye dönüleceğini vaat etse de bugünden geleceğimizi nelerin kuşatacağını öğrensek! ??? İktidarında tek bir faili meçhul cinayet işlenmediğini övünerek sık sık açıklayan ve daha önceki yıllardaki faili meçhul cinayetlerden söz ederek bugünün muhalefet partilerine saldıran RTE... ... Meclis Komisyonu’nun hazırladığı 34 kişinin hayatına mal olan Uludere katliamının raporunu acaba nasıl tanımlıyor? Açıklasa da öğrensek... Şu trajikomik rapora bakınız: Uludere’de jet bombalarıyla katledilen 34 vatandaşımızın ölümünde “kasıt” yokmuş! Jetlere emir vererek 34 kişiye bombalar yağdıran “sorumlular” da saptanamamış! Bu duruma göre Uludere katliamı nedir? 34 faili meçhul cinayet! ??? CHP ve MHP yüz vermiyor. Başkanlık rejimini yeni anayasaya yerleştirmek için bir umudu vardı. Kimi ödünler vererek BD (Kürt) Partisi ile uzlaşacağı, başkanlık sistemini Meclis’ten geçirecek zorunlu milletvekili sayısını yakalayacağı sanısına kapıldı. BDP’nin Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş önceki gün gazetecilere; “Başkanlıkta pazarlık ve (tabii AKP ile) uzlaşma da olmadığını” açıklamaz mı? Bu açıklamayla BDP; RTE’nin son umudunu da çöpe atıyor. Demirtaş; “AKP’nin çizdiği şekildeki bir başkanlığa şu ya da bu hak karşısında asla evet demeyeceğiz. Uzlaşma yoktur, olmayacaktır da” diye basın aracılığıyla kamuoyuna güvence veriyor. ??? Çözüm süreci tartışmaları... PKK ne zaman nasıl çekileceği (tabii çekilirse) hangi koşullarda sınır dışına çıkacağı... Çözüm sürecinde yeni anayasa gibi konularda tartışmaların yoğun biçimde sürdüğü şu günlerde ana muhalefet ne yapıyor, ne diyor derseniz… ... bu köşeden beklediğiniz bilgileri maalesef alamayacaksınız. Ha, bakın hak yemeyelim. Genel başkan son grup toplantısında demokrasinin gerçekleşmesi için belki yüzlerce kez söylediği bir koşulu yineledi. Özel mahkemelerin kaldırılması için getireceğiniz yasaya derhal olumlu bakarız, dedi ve lakin, ne çare ki sürekli suskunluğundan söz ederek eleştiren gazete (gazeteciler) var ya... işte onların içindeki kimilerinin görevi, varsa yoksa CHP’yi eleştirmek olanlar... demokrasi için saydığı 15 maddeyi görmezden geldiler… diyor!.. Dün CNNTürk, (sabah programında) Deniz Baykal’ın Kayseri’de yaptığı konuşmayı özetledi... Baykal; “Türkiye neredeyse bir suç örgütü liderinden uluslararası kahraman çıkarıyor… PKK geçmişte suç örgütü iken bugün Başbakan muhatabı olmuştur. Başbakan ayrıştırma sürecini ısrarla sürdürmüştür” dedi ve “asayiş probleminin siyasal soruna dönüştüğünü” vurguladı Biri iktidara sert yükleniyor. Diğeri konuşuyor konuşmasına da bekleneni söyleyemediği için suskunlukla eleştiriliyor. Bu ne hal?.. ??? Eski, önceki genel başkan, suskunluğu eleştiri konusu olan yeni genel başkana “vekâleten” konuşuyor ... diyorlar!.. Sağlam Zemin Yokluğu E H B Aynı şey televizyon yahut radyo yayınları için de söylenebilir. Bu ülke medyasının talihsizliği şurada: Demokrasiyle yönetilen başka ülkelerin siyasal ya da toplumsal sorunlarına ilişkin temel kurallar belli ve herkesle benimsenmiş olduğu halde, bizde öyle değil; siyasal ya da toplumsal sorunlar gibi politikanın kuralları da hep tartışma konusudur. Okuyucudan özür dileyerek belirtmeliyiz ki, o tür sorunları ele almanın tatsızlığı ve bezdiriciliği de bundan kaynaklanır. Oyun kurallarının uygulanışını ve hakem kararlarını değil de kuralların kendilerini tartışarak futbol maçı seyredilemezse, anayasa kurallarının hep tartışıldığı güvensiz zeminde siyasal ya da toplumsal sorunların özüne inerek çözüm bulunamaz. Daha doğrusu, asıl çözümlere ne zaman kalır, ne takat. ‘Babamı savunmaya Gülşah Balbay, kızı Yağmur Balbay’ın Norveç’te yaptığı konuşma nedeniyle öğrenim gördüğü okulda baskı gördüğünü ve kızına başka okul aradığını açıkladı devam edeceğim’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Milletvekili Mustafa Balbay’ın eşi Gülşah Balbay, kızları Yağmur Balbay’ın Norveç’te “Özgür medya” konferansında “Babamın hapse atılmasıyla teröristin kızı damgası yedim, okulda dışlandım” dediği için okulunda azarlandığını, baskı gördüğünü söyledi. Balbay, “Okuldan özür bekliyorum ama başka okul arıyorum, çocuğumu onlara emanet etmem” derken Yağmur Balbay da “Babamı savunmaya devam edeceğim” dedi. Gülşah Balbay ile ile Tevfik Fikret Lisesi öğrencisi Yağmur Balbay, geçen günlerde Norveç’te düzenlenen “Özgür Medya Konferansı”nda konuşmuşlardı. Yağmur Balbay “Okulda arkadaşlarım tarafından teröristin kızı damgasını yedim. Ne zaman ki Ergenekon Davası’nın bir tertip olduğu Türk kamuoyunca anlaşıldı benim hayatım da düzeldi” demişti. Gülşah Balbay, Norveç’ten döndükten sonra yaşadıklarını ise şöyle anlattı: “Okulda huzursuzluklar başladı. Öğretmenler Yağmur’u azarlıyor, başarısızsın diyorlar. En sevdiği ders Fransızca, üst üste iki kez sıfır alıyor. Norveç’te olduğumuz gün sınav yapılıyor. Babasına gittiği günler ödevden kaçmıştır, sınavdan kaçmıştır, diye arkadaşları tarafından dışlanması sağlanıyor. Dün gelmedin, ödevden kaçtın diyen öğretmenler var. Savcının mütalaası açıklandıktan sonra daha çok Yağmur’un üstüne geliniyor. Okulda Yağmur’u almaya gittiğimde, Genel Müdür Ayşe Başçavuşoğlu’nun beklediğini söylediler. Bana ‘Norveç konuşmanızı hiç beğenmedik. Orada yaptığınız konuşma bize yakışmadı. Yağmur’un konuşmadan önce düşünmesi gerekirdi. Bu şekilde yurtdışında bildiri yayımlamak da ne oluyor? Ben burada öğretmenleri tutamam, teröristin kızı damgası yedim haberinden sonra bütün okul kaynadı. Böyle bir habere ne gerek vardı. Bütün öğretmenler isyanda. ‘Biz Yağmur’a ne yapmışız da bunları anlatıyor’ diyorlar. Sizin bu tavrınızı asla tasvip etmiyoruz. Son sözüm budur’ dedi ve elini masaya vurdu. Bana tek kelime ettirmeden ‘Bu konuyu daha fazla uzatmayalım, sen de sus artık’ dedi. Kapıyı açtı, gidebilirsin dedi. Yağmur da yaşadıklarını anlattı. Fen odasına çekmişler, orada üç öğretmen, neden bu konuşmayı yaptığını soruyor. ‘Neden böyle şeyler uyduruyorsun, sen yazıyorsun, diyorlar. Bu okuldakileri biliyorsun, sana kimse hiçbir şey yapmaz, bir daha konuşmadan önce düşün, düşünmeden konuşunca sonra sana pahalıya mal olur, babanı savunmak senin neyine’ diyorlar. Her derste diğer öğrencilerin hissedeceği şekilde Yağmur’u azarlıyorlar.” Gülşah Balbay, “Ben çocuğumu aldım. Orada tutarsam not ortalaması düşürülüyor. Birkaç okulla görüşme halindeyim. Bu tutumun karşısında özür dileseler de çocuğumu onlara emanet etmeyi düşünmüyorum” dedi. Yağmur Balbay da “Okulumu değiştireceğim, yeni bir okula geçeceğim. Benim için o kadar önemli değil, derslerime çalışmaya devam edeceğim, babamı savunmaya devam edeceğim. Öğretmenlerim, resmen bana, babanı savunma zorunluluğun yok, dediler. Ben onlardan empati kurmalarını bekledim. Asla vazgeçmeyeceğim” diye konuştu. AKP’li vekil Balbay’a saldırdı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Genel Kurulu’nda CHP’nin “tutuklu gazeteciler”le ilgili Meclis araştırma önergesinin görüşmelerinde AKP Milletvekili Yılmaz Tunç, gazetemiz yazarı ve CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay’ı üyesi olduğu “TBMM’yi devirmekle” suçlarken Türkiye’de gazetecilik faaliyetinden dolayı sadece 4 gazetecinin tutuklu olduğunu ileri sürdü. TBMM Genel Kurulu’nda önceki gün CHP’nin tutuklu gazetecilerle ilgili grup önerisinin görüşmelerinde CHP’li Veli Ağbaba, kendisi ve arkadaşlarının en çok tutuklu gazeteci ziyaret eden milletvekilleri olduğunu belirterek ülkedeki bu tablonun “utanç verici” olduğuna dikkat çekti. Ağbaba AKP hükümeti döneminde ülkenin en büyük “gazeteci zindanı” haline geldiğini ve 70 gazetecinin fiziki olarak “zindanda” olduğunu belirtti. AKP’li Tunç ise tutukluluğu nedeniyle yanıt olanağı bulunmayan Balbay’a saldırdı. Tunç, gazetecilerin adam öldürmekten banka soyma, yağma, gasp, terör örgütüne üyelik, anayasal düzeni değiştirme, örgüt adına para toplama gibi faaliyetlerden suçlandıklarını ileri sürdü. Tunç’un bu sözlerine CHP’li Ağbaba, “Bunları terörist yapan onlar değil, sizin zihniyetiniz, faşizm!” diye tepki gösterdi. Tunç, Balbay’ın ise “gazetecilik suçundan tutuklu olmadığını” savunurken Balbay’ın Sarıkız, Ayışığı Yakamoz, Eldiven darbe planlarına destek vermek suçlamalarıyla tutuklu olduğu sözlerine CHP’liler itiraz etti. Balbay ile bir “paşa” arasında geçtiğini iddia ettiği konuşmayı okuyan Tunç, “TBMM’yi devirmek için bir gazetecinin paşalarla böyle bir sohbet etmesi bir gazetecilik faaliyeti midir? Bunun değerlendirmesini bağımsız yargı yapacak” görüşünü savundu. MAHKEMEDE DERS ÇALIŞIRDI Haber Merkezi Ergenekon davasında tutuklu olan gazeteci Tuncay Özkan’ın kızı Nazlıcan Özkan’dan Yağmur Balbay’a destek mesajı geldi. Avusturya Lisesi’nden ayrılmak zorunda kalan Nazlıcan Özkan, Yağmur Balbay’la ilgili Silivri’de duruşma sırasında yaşadığı anısını ve duygularını şöyle paylaştı: “2009’dan, ay ya da gün hatırlayamıyorum, aynından onlarca var. Olduğu yere yakışmayan güzellikte dokuz yaşında bir kız çocuğu; metin, sapasağlam ve biraz öfkeli gözleriyle Silivri yerleşkesinin içindeki duruşma salonunda ne yapıyor? Öğleden sonra saatlerinde mübaşirle bir kâğıtkalem trafikleri oluyor. Sanık bölümünde oturan adama sayfalarla kâğıtlar yolluyor, sonra adam geri yolluyor, sonra tekrar. Dokuz yaşında bir kız çocuğu kantinde oturuyor, mübaşirin getirdiği defterde, sanık bölümünde oturan adamın yazdığı matematik sorularını çözüyor. Bir şeyler yanlış, kulak uğuldatıyor. Mahkeme salonunun kantini ona yakışmıyor. O çok aldırmıyor, soruları çözüp yolluyor. Bense bazen sessizce yanına uğruyorum, belki arada, biraz gülümsüyorum. Saatler ilerliyor, duruşma bitmiyor. Akşam 10’da bu güzel kız çocuğu duruşma kaldırımı serçesi oluyor. Okulunda öğrendiği Fransızca şarkıyı mırıldanıyor. Buraya hiçbir güzellik yakışmıyor, sorgulamaktan vazgeçip sadece dinliyorum. Gece 1’de biten duruşmadan küçük kız ve ben, elimiz boş evlerimize dönüyoruz. 2013 yılının mart ayında Norveç’e gidiyor. Duruşma kaldırımı serçesi, kendisine matematik soruları yazan o adamın suçsuzluğunu Fransızca dünyaya anlatıyor. 2013’ün bir çarşamba akşamı kendimi onun başına vahim bir şey gelmediğine dair ikna etmeye çalışıyorum.” CHP’den önerge Yağmur Balbay’ın okulu ile ilgili sorun CHP’li Umut Oran tarafından TBMM gündemine taşındı. Oran, verdiği soru önergesinde Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’ya “Yağmur Balbay’ın uzaklaştırıldığı doğru mu, 15 Mart’tan itibaren Yağmur Balbay’a yönelik disiplin işlemi yapılmış mıdır, Yağmur Balbay ve ailesi ‘mobbing’ tabir edilebilecek uygulamalara hedef olmuş mudur” sorularını yöneltti. Gerekirse özür dilerim SİNAN TARTANOĞLU Tevfik Fikret Eğitim Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Kuntalp: Erdemol’a ‘Yılın Gazetecisi’ ödülü İstanbul Haber Servisi Gazetemizin dış haberler servisi muhabirlerinden eski İngiltere temsilcimiz Mustafa Kemal Erdemol’a, İngiltere’de “Yılın Gazetecisi Ödülü” verildi. Çalışmalarını Londra’da sürdüren Türkiye Araştırmaları Merkezi’nin geleneksel olarak her yıl İngiltere sosyal politik ve ekonomik hayatına katkıda bulunanlara verdiği “Toplumsal Başarı Ödülleri” önceki gün sahiplerini buldu. Londra Sheraton Oteli’nde önceki gün düzenlenen ödül törenine İngiltere Başbakan Yardımcısı Nick Glegg başta olmak üzere önde gelen İngiliz politikacıları ve Lordlar Kamarası üyelerinin yanı sıra çok sayıda Türk ve İngiliz akademisyen ile gazeteci katıldı. Törene katılamayan Erdemol’un ödülünü eşi Meral Erdemol aldı. Aynı zamanda Britanya Türk Gazeteciler Birliği Başkanı da olan Erdemol’un “Lordlar Kamarası’nda Taranmak Yasak”, “Bush Çağı Yazıları”, “Aklını Yitiren Türkiye”, “Deri Değiştirmeden Yaşamak” ve “Suriye Denklemi” adlı kitapları bulunuyor. ‘Empati kurmalarını bekledim’ ANKARA Tevfik Fikret Eğitim Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Erden Kuntalp, Gülşah Balbay’ın Yağmur ve Deniz Balbay’ı okuldan almak istemesi karşısında, “Çok üzülürüm, çünkü başarılı ve sevilen öğrenciler. Arkadaşlarından ayrılması çocuklar açısından da olumsuz bir durum yaratır. Ama neticede anne baba olarak onlar karar verir” dedi. Çocukların okuldan ayrılmalarına gerek olduğu inancını taşımadığını belirten Kuntalp, “Her çocuk bizim okullarımıza ayrıcalık katar. Ayrılacaklarını düşünmüyorum. Çünkü sorunu halledeceğiz. Onları mutlu edecekse, ben özür de dilerim” diye konuştu. Kuntalp, “Şaşkınlık içindeyim. Olay nasıl bu kadar boyutlandı anlamıyorum. Yağmur Balbay’a mobbing uygulanması, notlarının kırılması gibi durumlar kesinlikle varit değildir. Bizim çizgimiz bellidir. Ve bu çizgi Mustafa Balbay’ın savunduğu ve gelişmesini istediği bir çizgidir. Anneleri ile görüşmek iste BAKAN NABİ AVCI MÜFETTİŞ GÖREVLENDİRDİ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Yağmur Balbay’ın okul sorununun çözümü için müfettiş görevlendirdi. Avcı, Cumhuriyet’e yaptığı açıklamada, 2 gün önce CHP Milletvekili Recep Gürkan’ın kendisini aradığını, “Hocam, Mustafa Balbay’ın Tevfik Fikret’te okuyan çocukları rahatsızlık duyuyor. Okul yönetiminden kaynaklı bir sorun yaşanıyor” dediğini söyledi. Gürkan’ın “çocuklara yönelik bir rahatsızlık hissettirildiği, bundan da ailenin rahatsız olduğu ve çocukları okuldan almayı düşündüğünü” belirttiğini anlatan Avcı, şu açıklamayı yaptı: “Ben de hem okulu hem de aileyi arayacağımı, çocuklara hiçbir zarar gelmesini istemediğimi söyledim. Sonra Ankara İl Milli Eğitim Müdürümüzü görevlendirdim. ‘Çocuklara en küçük baskı olmamasını, çocukların medyaya konu olmamasını ve zarar görmemelerini’ istedim. Okulun üç müdürüyle de görüştü. Bir sıkıntı olmadığını söylemişler. Ben de Gülşah Hanım’ı aradım, bana bir sorun aktarmadı. Çocukların babalarını özlediğini söyledi. Konuyu yakından takip edeceğimi söyledim, ‘Şikâyetiniz olursa arayın’ diyerek telefonumu verdim. Basından öğrendiğim bilgiler üzerine İl Milli Eğitim Müdürümüzü arayarak ilgilenmesi talimatını verdim, bugün okula iki tane müfettiş gidecek” dedi. dim. Ancak ulaşamadım” dedi. Yağmur Balbay’ın ödevleri ile ilgili yaşanan sorunun anımsatılması üzerine ise Kuntalp, “Bildiğim kadarıyla kendisi gibi 3 öğrenci ile birlikte ödevini yapmadığı için, öğretmenleri ödevlerinizi bitirin diyor. Yani bir öğrenci değil, 4 öğrenci söz konusu” yanıtını verdi. Her çocuğa eşit işlem yaptıklarını söyleyen Kuntalp, “Biz, her çocuğun okul için bir ayrıcalık olduğunu düşünüyoruz” dedi. Yağmur Balbay’ın Norveç’te yaptığı konuşmanın kendilerinde bir rahatsızlık ya ratıp yaratmadığı sorusuna ise Kuntalp, “Hiç üzerimize alınmadık. Çocuğun o anki duygusal durumu olarak düşündük” karşılığını verdi. Genel Müdür Ayşe Başçavuşoğlu ile Gülşah Balbay arasındaki diyalog ile ilgili olarak da Kuntalp, “Ayrıntısını bilmiyorum. Ama bu kadar yansıyacak bir tarzı olamaz. Okul açısından bir hassasiyet gösterilmiş olabilir. Bunu Ayşe Hanım’a sorun. Öğretmenlerin de aynı hassasiyet içinde olabileceğini düşünüyorum. Sohbet sırasında okulun işin içine çekilmesinden endişe ettiklerini söylemiş olabilirler” dedi. Okuldan yapılan açıklamada ise “Öğrencilerimizin olağanüstü bir dönemden geçtiklerini biliyoruz. Bu bilinçle öğrencilerimize en iyi eğitimi almaları konusunda bundan sonra da destek olacağız. En büyük tesellimiz, Sayın Mustafa Balbay’ın okulumuza gönderdikleri bir mektupta çocuklarının okulumuzda ne kadar mutlu olduklarını ifade etmiş olmasıdır” denildi. ‘Destek olacağız’
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle