11 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 14 HABERLER CUMHURİYET 29 MART 2013 CUMA ‘BDP aktör olmalı’ Siz, “İstihbarat örgütleriyle olmaz, BDP sürece dahil olmalı” diyordunuz. Bir biçimde oldu. Bu yeterli mi? Bu şüphesiz yeterli değildir. Mektup getirip götürmek sürece dahil olmak değildir. BDP sürecin başta gelen aktörü olmalıdır. Direktif alan değil, tartışan bir konumda olmalıdır. Görüşmelerin MİT ile yapılıyor olması yanlıştır. MİT güvenlik örgütüdür. Kürd sorunu güvenlik sorunu değil, politik bir sorundur. Görüşmeler hükümetle yapılmalıdır. Görüşmeleri BDP ve Kürd sivil toplum örgütleri yapmalıdır. Tutsak Abdullah Öcalan’ın bu görüşmeleri yapması yanlıştır. Hindistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesi sırasında, cezaevinde tutulan Gandi’yi bir İngiliz yetkilisi ziyaret eder. Gandi’yle süreç hakkında konuşmak ister. Gandi görüşmeyi reddeder. Gandi’nin İngiliz yetkiliye ne dediğini burada söylemek istemiyorum. BDP, Avrupa’daki Kürd siyasetçiler, KCK yöneticileri, Kandil’deki PKK komutanları, bu sözün, bu tutumun bilincinde olmalıdır. Abdullah Öcalan’ın bizzat kendisi de bu sözün, bu tutumun bilincinde olmalıdır. Öcalan’ın “Mandelalaştığı” değerlendirmelerine katılıyor musunuz? Katılmıyorum. Öcalan’ın görüşmeleri yapması doğru değil. Mandela cezaevindeyken Afrika Ulusal Konseyi ile görüşün, dedi. Öcalan da BDP’yi göstermeli. BDP aktör olmalı. PARLAMENTO DIŞI PARTİLERİN YORUMU Barış özlemi kullanılıyor TÜREY KÖSE Öcalan’ın ‘akil insanlar’ için önerdiği Beşikçi, Nevruz mesajlarını eleştirdi ANKARA DSP Genel Başkanı Masum Türker, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Nevruz mesajlarıyla başlayan süreci “Öcalan, Küçük Ortadoğu Projesi’ni gerçekleştirdi” diye değerlendirirken TKP Dönem Sözcüsü Erkan Baş “AKP hiçbir sorunu çözemez” dedi. İşçi Partisi Genel Başkan Vekili Hasan Basri Özbey de süreçle ilgili “Mehmetçiğe de zarar, Memo’ya da. Bölge hem iç, hem dış savaşa doğru sürükleniyor” uyarısında bulundu. Parti yöneticilerinin süreçle ilgili değerlendirmeleri özetle şöyle: Başbakan ‘tıkaç’ komisyonu istiyor TÜREY KÖSE ‘DİN BAYRAĞI TÜRKİYE’Yİ BİRLEŞTİRMEZ’ Erkan Baş (TKP Merkez Komite Dönem Sözcüsü): AKP hiçbir sorunu çözemez. Silahların, bombaların, çatışmaların merkezde durduğu ve her gün gencecik insanların yaşamlarına mal olan bir savaşın sona ermesini kim istemez? Açıkça söyleyelim bunu istemeyen her kimse, insanlık düşmanıdır. Ancak bize göre bu noktadan sonra büyük bir tuzakla karşı karşıyayız. Tüm Türkiye halklarının barış isteğinin, barışa duydukları büyük özlemin, gerici sermaye iktidarı tarafından kullanılması tehlikesiyle karşı karşıyayız. Bugün daha fazla duyduğumuz barış sözcüğü maalesef, AKP’nin piyasacı düzenini oturtması tartışmalarıyla, gerici bir yeni anayasayı kabul ettirme planlarıyla, Ortadoğu’da ABD’nin mevziilerini kuvvetlendirecek hamlelerle birlikte anılıyor. Son günlerde süren tartışmalar, basit bir gerçeği bütün çıplaklığıyla bir kez daha gösterdi. AKP’nin ve yandaşlarının sözünü ettiği barış, Türkiye’nin yoksul halklarının özlediği, gerçekten ekmek kadar su kadar ihtiyaç duyduğu barış değildir. Her siyasi hareket kendi kimliğine, programına temsil ettiği sınıfların çıkarlarına uygun adımlar atar. AKP de bunu yapmaya devam edecek. Bize göre AKP “Kürt sorununda çözüm ” yalanıyla uğursuz iktidarına yeni dayanaklar yaratma peşindedir. Türkiye’de yaşayan halkların örneğin din bayrağının birleştiriciliğinde birlikte yaşaması mümkün değildir. Türkiye’de yaşayan tüm halkları birleştirebilecek olan emektir, emperyalizme karşı mücadeledir, gerici, ırkçı siyasi hareketlere karşı ortak mücadeledir. ANKARA PKK lideri Abdullah Öcalan’ın “akil insanlar” komisyonunda yer almasını önerdiği sosyolog İsmail Beşikçi, “görüşmeleri Öcalan’ın yapmasının yanlış olduğunu, BDP’nin sürecin aktörü olması, mektup getirip götürmekle yetinmemesi gerektiğini” söyledi. Öcalan’ın söyleminin iktidarla örtüştüğünü vurgulayan Beşikçi, “Öcalan’ın inkârcı, asimilasyoncu, ırkçı, sömürgeci, Türkİslam sentezi anlayışı sloganlarına sarılması devleti rahatlatabilir ama Kürtlere bir hak, özgürlük getirmez. İslam kardeşliği Kürtleri oyalama, kandırma sloganıdır” eleştirilerini dile getirdi. Beşikçi, Öcalan’ın “Mandelalaştığı” saptamalarına da karşı çıkarken “Mandela cezaevindeyken, Afrika Ulusal Konseyi ile görüşün, dedi. Öcalan da BDP’yi göstermeli” dedi. “Sarı Hoca” olarak anılan İsmail Beşikçi, yaşamını Kürtlerin varlığını kanıtlamak için mücadeleye adamış. Üstelik, kendisi Kürt de değil. İsmail Beşikçi Vakfı internet sitesinde “Türk ve Hanefi bir ailenin çocuğu” olduğunun altı çiziliyor. 1962 yılında Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi İdari Bölümü’nden mezun olmuş. Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Kürsüsü’nde çalışmaya başlamış. Ancak ihbarlar üzerine soruşturma açılmış ve üniversitedeki görevine son verilmiş. Daha sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde göreve başlamış. Sonrasında, hayatının 17 yılından fazla süresini hapishanelerde geçirmiş. Öcalan’ın “akil insanlar” arasında yer almasını istediği Beşikçi, “Yazılı basında birkaç yerde adımı gördüm” diyor, ancak henüz iktidar tarafından arayan olmamış. Kürt sözcüğünü Kürd olarak kullanan ve doğru söyleyişin bu olduğunu ifade eden Beşikçi, sorularımıza şu yanıtları verdi: ? Türkiye’de, barışın oluşmasını sağlayacak bir ortamın oluşması gerektiğine dikkat çeken sosyolog İsmail Beşikçi, Öcalan’ın söyleminin iktidarla örtüştüğünü belirtti. “İslam kardeşliği, Kürdleri kandırma sloganı“ diyen Beşikçi “Misakımilli’yle egemenlerin arzusunun” ifade edildiğini dile getirdi. Kopukluk derinleşiyor Erdoğan’ı barış konusunda samimi buluyor musunuz? Silahların susmasının karşılığı Erdoğan’ın başkanlığı mı olacak? Barış konusunda Başbakan Erdoğan’ın ve Kürdlerin beklentileri çok farklıdır. Başbakan, barıştan, gerillaların sınır dışına çekilmelerini anlamaktadır. Başbakan’a göre başka da bir sorun yoktur. Kürdler ise Kürdlerin haklarının ve özgürlüklerinin kazanıldığı bir ortamı düşünmektedir. Başkanlık, Başbakan için önemli bir hedeftir. Ama Kürdlere bir hak vermeden veya en azını vererek bu işi kotarmaya çalışmaktadır. Başbakan’ın düşündüğü başkanlık değil ama ABD’de uygulanan başkanlık sistemi üzerinde konuşulabilir. ABD’deki sistem ile Başbakan’ın istediği sistem çok farklı. Orada Başkan’ı denetleyen kurumlar var. Umutlu musunuz? Bir sosyolog olarak toplumdaki bu kutuplaşma konusunda ne düşünüyorsunuz? Umutluyum diyemiyorum. Türk toplumu ile Kürdler arasındaki kopukluk sürüyor, derinleşiyor. Kopukluğu sağlayan devlet. ‘ÖCALAN’IN KÜÇÜK ORTADOĞU PROJESİ’ Masum Türker (DSP Genel Başkanı): 21 Mart’taki Nevruz kutlamalarında terör örgütü elebaşı Öcalan tarafından gönderilen mektup, MİT kontrolünden geçti. Mektupta “silahlı unsurların geri çekilmesi” ifadesi yer alıyor, “silahların teslimi” şeklinde bir ifade yok. Parlamentodaki liderlerden bayrak hamaseti yapmak yerine bunu sorgulamalarını isterim. Düne kadar Büyük Ortadoğu Projesi konuşuluyordu. Nevruz’da ise Öcalan, ABD tarafından dizayn edilen Küçük Ortadoğu Projesi’ni gerçekleştirdi. Bu projenin iki eşbaşkanı var: Bunlardan birisi Öcalan, diğeri ise Başbakan Erdoğan. Diyarbakır’da hem Türk bayrağı hem de PKK bayrağı açılmış olsaydı, Öcalan ve Erdoğan arasındaki konfederasyon kanıtlanmış olacaktı. Öcalan’ın mektubu oluşturulmak istenen Kürt Konfederasyonu’nun manifestosudur. Akil adamların Meclis’te seçilmesini isteyenler var. O partinin dünden bugüne kadar sesi çıktı mı? O parti daha tehlikeli bir işi istiyor. Eğer böyle olursa Cenevre Anlaşması devreye girer. Artık teröristin adı “gerilla” olur. Herhangi bir ihtilaf durumunda senin ülkene BM’nin gelme hakkı doğar. Bunu kim istiyor? “Atatürk’ün partisiyim” diye iddiada bulunan partinin yöneticileri. Öcalan, şimdi dini ön plana çıkarıyor. Öcalan’ın açıklaması, hükümet ile mutabakatın sonucunda üzerinde anlaşılmış bir metindir. Bu bir hayal belgesidir. Türkiye Cumhuriyeti’ni biçimlendirmek için ortaklık belgesi hazırlanmış ve bu belge topluma “barış ve kardeşlik” cambazlığıyla yutturulmaya çalışılmıştır. Fotoğraflar: NECATİ SAVAŞ ‘İslam kardeşliği, kandırmacası’ Öcalan’ın Nevruz mesajlarını nasıl değerlendirdiniz? “İslam kardeşliği” ve “Misakımilli” vurguları tartışma yarattı. Siz bu eleştirileri nasıl karşılıyorsunuz? “Bin yıllık İslam kardeşliği”, “Çanakkale’de birlikte savaştık”, “Cumhuriyeti omuz omuza mücadele ederek kurduk” “AleviSünni İslam kardeştir” “İslam Birliği”, “Misakımilli” gibi sloganlar, inkârcı, asimilasyoncu, ırkçı, sömürgeci, Türk devletinin, Türkİslam Sentezi anlayışının sloganlarıdır. Öcalan’ın bu sloganlara sarılması devleti rahatlatabilir ama Kürdlere bir hak, özgürlük getirmez. “İslam kardeşliği”, Kürdleri kandıran, oyalayan bir slogandır. İttihat ve Terakki’den beri Türk egemenleri Kürdlere karşı hep bu sloganı kullanmışlardır. Cumhuriyet dönemi bunu daha ince politikalarla uygulamıştır. Öcalan, Kürdlerin haklarını ve özgürlüklerini hiç gündeme getirmeden, “Misakımilli”den söz etmektedir. Bu, devletin gizlemeye çalıştığı bir arzudur. Devletin, Türk egemenlerinin bu arzusunu Öcalan ifade etmektedir. Ama yaşama geçmesi artık mümkün değildir. Siyasal bakımdan eşitlik olmadan kardeşlik olmaz. “İslam kardeşliği” Kürdleri her zaman kandırmıştır. Ama, “İslam kardeşliği” sloganına kanmayan Müslüman halklar da vardır. İbrahim Sediyani’nin, “Kürdleri kandıran ama Bengal halkını kandıramayan ‘İslam Kardeşliği’” yazısı dikkate değer bir yazıdır. Öcalan’ın AKP iktidarının söylemiyle örtüşen, “neoOsmanlı” mesajlar verdiği eleştirileri hakkında ne düşünüyorsunuz? Burada AKP söylemiyle bir örtüşme vardır. 2 Şubat 2013’te Diyarbakır’da, Demokratik Toplum Kongresi Alevilik sorunu konusunda bir sempozyum düzenlemişti. Bu sempozyum daha başlamadan, DTK, “Alevilik İslamdır, Şiiliktir…” diye 12 sayfalık bir bildiri yayımlamıştı. Bu da AKP politikaları ve anlayışıyla örtüşmenin bir göstergesiydi. Araplar, Farslar ve Türkler, İslamı her zaman kendi milli çıkarları doğrultusunda kullanmışlardır. ‘SÜREÇ HEM TÜRK’E HEM KÜRT’E DÜŞMAN’ Hasan Basri Özbey (İşçi Partisi Genel Başkan Vekili): Türkiyemiz, başını ABD’nin çektiği şer ittifakının hayâsız saldırısıyla demirden dağların arasına hapsedilmiştir. ABD memurları Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Fethullah Gülen ve Abdullah Öcalan koalisyonu İsrail’le birliktedir. Türk milleti anayasa dışına sürülmekte, ayaklar altına alınmak istenmektedir. Türk ordusunu imha operasyonu yürüten BOP Eşbaşkanlığı, PKK’yi “İkinci İsrail”in, bölge ülkelerine saldırı timi yaparak, PKK’ye değil, TSK’ye silah bıraktırmaktadır. Atatürk Cumhuriyeti yıkılmakta, vatanımız bölünmektedir. Sosyalist sola, Kürt soluna çağrı yapıyoruz. Öcalan ABD’nin planının parçası. Öcalan’ın açıklamasındaki dikkat çekici unsur, birleştirici unsur olarak İslamiyet ve Osmanlıcılığı önermesi. Bu da Tayyip Erdoğan’ların programının parçası. İslamcılığın, tarikatçılığın, mezhepçiliğin birleştirici olması olanaksız. Öcalan’ın Fethullah Gülen’e selam göndermesi de tabloyu daha da netleştirici. İsrail’in işin içine girmesi çarpıcı. PKK’yi sözde Türkiye dışına çıkarıyorlar ama bölge halklarına karşı BOP’un silahlı gücü haline getiriyorlar. Bölge kanlı bir savaş sürecine doğru sürükleniyor. PKK, Amerika’nın bölge halkına karşı kullanacağı silahlı güç haline geliyor. Mehmetçiğe de zarar, Memo’ya da. Hem Türk’e, hem Kürt’e düşman bir süreç. Sosyalist kimi arkadaşlarımız, yeni anayasa konusunda “Kürtlere özgürlükler getirecek ama gerici bir anayasa olacak” diyorlar. Gerici bir anayasadan Kürt’e özgürlük çıkar mı? özüm için bazı ilkeler var Akil İnsanlar Komisyonu’nun işlevi ne olur, Başbakan’ın seçmesi doğru mu? Bu komisyonun işlevi, tarafların buna verdikleri anlama göre değişir. Kürd sorununda çözüm elbette önemlidir. Bunu temel bazı ilkeleri vardır. Kürdlerin kendi kendilerini yönetmesi, kendi geleceklerini belirleme hakkı, anadilinde yani Kürd dilinde mecburi eğitim temel ilkelerdir. Başbakan’ın düşündüğü, bu gelişmeleri sağlayacak ortamın oluşmasına tıkaç olacak bir komisyondur. Bunun için üyelerini bile kendisi seçmek istemektedir. Barış için, Akil Adamlar Komisyonu’ndan önce, Türkiye’de, barışın oluşmasını sağlayacak bir ortama gerek vardır. Başbakan, Filistinliler konusunda ne gibi haklar ve özgürlükler düşünüyorsa, Kürdler için de bunları düşünebilmelidir. Ç Eğer düşünmüyorsa, bunun neden böyle olduğu sorgulanmalıdır. İktidar çekilme sürecinde Meclis’in devreye girmesini istemiyor. Meclis’i devreye sokmadan, “akil insanlar” vs. sonuç almak mümkün mü? İktidar için önemli olan gerillaların geri çekilmesidir. Kürdler için önemli olan ise Kürdlerin, Kürd toplumu olmaktan, Kürd milleti olmaktan doğan haklarıdır. Öcalan’ın bunları dile getirmemesi yanlıştır. Bazı kazanımlar olması gerekir. O kazanımlara göre süreç gelişir. Meclis’te konuşulabilir, tartışılır. Bu süreçte kan duracak mı? Ayrıca, siz öteden beri federasyonu savunuyorsunuz. Bu konuda bir öngörünüz var mı? Neden kan akıyor? Bunun temel nedeni, Kürdlerin Kürd toplumu olmaktan doğan haklarının gasp edilmesidir. Bu hakların kazanılması da önemlidir. Kürdler en azından federasyonu savunmalıdır. BDP’nin, Avrupa’daki Kürd siyasetçilerin, KCK yöneticilerinin, Kandil’deki PKK komutanlarının, Abdullah Öcalan’ın bizzat kendisinin, neden bunları savunmadıkları dikkate değer bir konudur. Ortadoğu’da Kürdler çok büyük bir nüfusa sahip, en az 40 milyon. Ayrı bir devlet gündemdedir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle