11 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 MART 2013 CUMA 4 HABERLER Öcalan konuşuyor, bu konuşmayı referans alan AKP farklı, BDP farklı anlamlar çıkarıyor ‘Suçsa Ben Bu Suçu İşliyorum’ Suçsa ben bu suçu işliyorum. İktidarı meşru bir hareketi suç olmaktan çıkarmaya zorlama amacını güden bir muhalefet partisi lideri veya etkin bir sivil toplum kuruluşunun yöneticisi değil, bizzat TC Adalet Bakanı Sadullah Ergin’dir yukarıdaki sözlerin sahibi. Sayın Bakan sözlerine bir açıklık getirmek üzere şunları da eklemeyi unutmamış: Bir savcı çıkıp “siz Türkiye’ye niçin barışı getirmeye çalışıyorsunuz” diye hesap mı soracaktır? Hep yazılıp çiziliyor ama nedense bir türlü anlaşılmıyor. İktidar, yasalara meydan okumanın, engelleri o yolla aşmanın yeri değildir. Muhalefet, kamuoyunun vicdanı ile çatışan bir yasal yasaklamanın ortadan kaldırılması için yakınma veya meydan okuma yöntemini uygulayabilir. Bu da gelişmiş demokrasilerde, pek sıkça başvurulan olağan bir yol değildir. Ama iktidar makamı aynı yöntemin uygulanacağı yasakların çevresinden dolanarak aşılacağı bir yer değildir. Demokrasilerde iktidarda olanlar eylemlerinin meşruiyetini o yolla değil, yasal düzenlemelerle sağlarlar. Kürt sorununun çözümünde atılması planlanan adımlar ile ilgili olarak, yasal düzenleme isteyenler, velev ki, kafalarının arkasında başka hesaplar da olsa, haksız değillerdir. HHH Ama iktidar her gelişmenin dizginini elinde tutarken, hiçbir konuda yasal düzenlemeye de gerek görmüyor. Adalet Bakanı’nın bu tavra gösterdiği gerekçe de ilginçtir: Bir savcı çıkıp, “siz neden Türkiye’ye barışı getirmeye çalışıyorsunuz” diye hesap mı soracaktır? Ya da “akan kanın, gözyaşının dindirilmesi için niçin gayret ediyorsunuz” diye mi soracaklardır? Önce bir noktayı belirteyim. “Barış getirme kutsal misyonu, akan kan ve gözyaşını dindirmek!” gibi hamasi deyişleri daha fazla uzatmak artık kabak tadı vermeye başladı. Ayrıca her engelin, her sakıncanın ileri sürülmesine karşı, “ama kan ve gözyaşını dindiriyoruz, barışı getiriyoruz” hedefini ileri sürmenin bir anlamı da yok. Kanı ve gözyaşını dindirip barışı getirmeye evet. Evet ama nasıl? Ne karşılığında? Ne yolla? Her şeyin hem yasal gerekliliklerine ve sınırlarına uygun, hem de şeffaf olarak cereyan etmesi şart. Bakan’a düşen, “suçsa, ben bu suçu işliyorum” demek değil, onu suç olmaktan çıkarmaktır. Bir savcının çıkıp hesap sormasına gelince: Sadullah Bey’in bugün bakan olarak imkânsız gördüğünün, yarın öbür gün koşullar değişince gerçekleşmesi pekâlâ mümkündür. HHH 1978 yılında, Barış Derneği üyesi iken, o günkü Dışişleri Bakanı Gündüz Ökçün’ün önayak olması ile, Dışişleri Bakanlığı’nın talebi, aldığı uçak bileti, verdiği harcırah üzerine, Adis Ababa’da yapılan Tricontinental Asya Afrika Konferansı’na katıldım. Barış Derneği’nin o zamanki genel sekreteri Enis Coşkun ile birlikte toplantıya katılmadan önce, Dışişleri Bakanlığı’nda yetkililerle toplantılar da yaptık. Adis Ababa’da konferans sırasında, Kıbrıs Rum nasyonal sosyalisti Dr. Lissarides ile dişe diş mücadele verdik, fakat başarılı olamadık. Lissarides ve ekibi yıllardır o tür platformlarda ilişkiler oluşturmuşlardı. Neyse, Kıbrıs konusunda Ankara’nın ve de Türk barışçılarının tezlerini anlatmakta başarısız olduk. Ama elimizden geleni yaptık. Gerçi bunu kanıtlamamız mümkün değildi. Çünkü Adis Ababa’daki büyükelçimiz Suphi Meriç ne kendisi konferansla ilgilendi ne de birini görevlendirdi. Ama işin en ilginç yönü, 1982 yılında, Barış Derneği üyesi olmaktan tutuklanıp yargılandığımda, bir de Adis Ababa toplantısına katıldığım için, aleyhimde hiçbir delil olmadığı halde suçlandım. O seyahate gitmem için talepkâr olanların hiçbiri de mahkemeye doyurucu bir bilgi sunamadıklarından derdimi anlatana kadar akla karayı seçtim. Kısacası gün gelir devran döner; devlet bugün bakanı ile yapmanı istediğini yaptığın için yarın savcısıyla hesap sorar. Yani Güngör Uras üstadın deyişiyle: “Burası Türkiye abicim. Burada her şey olur.” Biri yanlış anlıyor! AYŞE SAYIN/ERDEM GÜL ANKARA Kürt sorununun çözümü sürecinde izlenecek yol haritası konusunda AKP ve BDP arasında “yöntem ve söylem” tartışması yaşanıyor. Her iki tarafın da Abdullah Öcalan’la görüşme sonrasında ortaya koydukları, “yol haritası ve takvimi”nin birbiriyle çelişmesi dikkat çekti. Öcalan’ı referans göstermelerine karşın BDP ve AKP’nin görüş ayrılıkları yaşaması, gözleri BDP heyetinin 4. İmralı ziyaretine çevirdi. Kürt sorununun çözümü konusunda “önce çekilme ve silah bırakma, son aşama yasal düzenleme” diyen AKP ile “Çekilme Meclis kararıyla olmalı” diyen BDP arasındaki temel görüş ayrılıkları şöyle: Takvim tartışması: AKP’ye u Öcalan’ın konuşmalarının ardından sürece ilişkin yol haritalarını açıklayan AKP ve BDP, ne zamanlama, ne yasal düzenlemeler ne de Meclis’in nerede devreye gireceği konusunda ortak bir söylem geliştirebildi. Süreçte ortaya çıkan ‘yanlış’ anlamaların BDP heyetinin İmralı’ya yapacağı 4. ziyaret ile giderilmesi umuluyor. göre çekilme aşaması Öcalan’ın Nevruz’da Diyarbakır’da okunan mesajıyla başladı. AKP, Öcalan’ın “silahlar sussun, sınır dışına çıkılsın” mesajıyla birlikte çekilmenin gerçekleşeceği sürecin ikinci aşamasına geçildi. AKP’de, bu andan itibaren PKK’lilerin sınır dışına çıkışlarının başlaması gerektiği belirtiliyor. BDP’ye göre ise Öcalan’ın Nevruz mesajını, PKK’ye “çekilin” çağrısı değil, “geri çekilme aşamasına geldik” şeklinde yorumluyor. BDP’liler, Öcalan’ın çekilme çağrısını, hükümetin atacağı adımları izleyip muhtemelen İmralı’ya gidecek 4. BDP heyeti aracılığıyla yapacağını ifade ediyorlar. Yasalanayasal düzenleme: AKP’de çekilme için yasaya ihtiyaç olmadığı konusunda kesin bir görüş bulunuyor. AKP’ye göre çekilmenin yasal bir düzenlemeye bağlanmasına ihtiyaç bulunmuyor. BDP kanadı ise, “Yasal düzenleme talebi geri çekilecek olanların yani PKK’nin, Öcalan’ın önerisidir. Bir BDP dayatması, şartı değil” görüşünü dile getiriyor. BDP bu çerçevede yasal düzenleme önerilerini de Adalet Bakanlığı’na sundu. Meclis’te komisyon: AKP, sürece Meclis’in dahil edilmemesi konusunda kesin bir tavır sergiliyor. AKP’de bu konudaki tutum, “Sürecin tek muha tabı hükümettir. Meclis’te bir komisyon kurulsun şeklindeki BDP talebi İmralı’da varılan mutabakata uygun değil” şeklinde ifade ediliyor. BDP ise Öcalan’ın Meclis dışındaki bir “akil insanlar” komisyonunun yanı sıra, Meclis’te çözüm sürecine ilişkin yasal düzenlemenin altyapısını hazırlayacak bir “barış komisyonu” ve “hakikatleri araştırma komisyonu” koşullarını İmralı ziyaretinde de dile getirdiğini aktarıyorlar. Akil insanlar: İktidar partisi akil insanlar komisyonunun hükümet, hatta doğrudan Başbakan tarafından belirlenmesini istiyor. AKP’ye göre bu komisyon ağır lıkla kamuoyunun sürece desteğini artırma anlamında halkla ilişkiler işlevi görecek. Başbakan ve hükümete sürecin yürütülmesi anlamında bir tür danışmanlıkmüşavirlik hizmeti verecek. BDP ise bu komisyonun, kamuoyu oluşturmaktan çok, doğrudan yürütülen müzakerelerde devreye girmesi, Öcalan, Kandil dahil bütün kesimlerle görüşerek sürecin “gözlemcisi ve hakemi” olması gerektiğini belirtiyor. Öcalan’la doğrudan temas: AKP, PKK’lilerin Öcalan’la doğrudan temas kurmalarına kapıları kapalı tutuyor. BDP’liler ise PKK yöneticilerinden Murat Karayılan’ın, “örgütteki orta kademe yöneticilerini ikna etmekte zorlanıldığı” mesajının altında “doğrudan temas” isteminin yattığını savunuyor. KARAYILAN: MUHALEFETTEN TEPKİ: Öcalan devreye girsin DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Terör örgütü PKK’nin Kandil’deki yöneticisi Murat Karayılan, Avrupa’da PKK çizgisinde yayın yapan Nuçe TV’ye konuştu. Geri çekilme konusunda TBMM’nin karar almasını istediklerini belirten Karayılan, sınır ötesine çekilmenin 56 yıldan beri gündemde olduğunu ifade etti. Karayılan, “Sayın Başbakan, ‘bu defa infazlar olmayacak’ diyor. Sözlü söylemle olmaz. Oslo sürecinin tıkanmasının sebeplerinden biri buydu. Biz çağrıyı olduğu gibi kabul ediyor ve uygulamak istiyoruz. Eskisi gibi çok kapsamlı bir anayasal düzeyde kararla değil, komisyon kurulması ve yasal kararlar almasını istiyoruz. Sanki orada birkaç grup var, gel deyince gelirler. 30 yıllık bir grup var, gel demekle gelinmez, ben getiremem. Savaşla sonuca varacağına inanıyorlar. Apo devreye girmeden bu güçlerin hepsini ikna edip geri çekemeyiz” dedi. Demokratik çözümden yana olduklarını vurgulayan Karayılan, “Türk ordusu 30 yıldır bu dağlardan bizi sökemedi. Biz de Türk ordusunu yenemedik. Yenişemeyen bir durum söz konusu. Bu nedenle silah yapması gerekeni yaptı ama, ‘silah kökten devre dışıdır’ demek ayrı bir konudur. Tercihimizi demokratik çözümden yana yaptık. ‘Herkes ev ödevini yapmalıdır’ diyoruz. Biz ateşkes yaptık” diye konuştu. Bu millet eyalete izin vermez ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 2023 yılına gelindiğinde eyalet sistemine geçilebileceğine yönelik ifadeleri muhalefetin tepkisini çekti. CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan, Türk milletinin başkanlık karşılığında eyalet anayasasına izin vermeyeceğini belirtirken MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, AKP’nin Cumhuriyeti yıkma projesinin üniter devlet yerine eyalet tipi örgütlenme olduğunu kaydetti. Türkiye Harp Malulü Gaziler Şehit Dul ve Yetimler Derneği Kırıkkale Şubesi Başkanı Rıfat Öcal ve beraberindekileri TBMM’de kabul eden Tarhan, Erdoğan’ın ağzındaki baklayı çıkararak eyalet sisteminden söz ettiğini ifade etti. Başkanlık karşılığı eyalet anayasasının yapılmasına Türk milletinin izin vermeyeceğini dile getiren Tarhan, “Biz Türk milletine yardımcı oluruz. Bu konuda hukuk içinde göze göz dişe diş bir mücadeleyi göze alıyorsa buyursun denesin” dedi. “Başkanlık karşılığı ne verecekse cebinden mi verecek” diye sorarak, Erdoğan Mehmetçiklerin aziz hatırasını bedel olarak vermeyi düşünüyorsa bunu vermeyeceklerini kaydetti. MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural da TBMM’de yaptığı basın toplantısında gazetecilerin soruları üzerine Erdoğan’ın 2023 yılında eyalet sistemine geçilebileceği açıklamasını “Başbakan zaten başkanlık sistemiyle eyalet ve federasyona geçmek istiyor” diye değerlendirdi. AKP’nin milli ve üniter devlete, Cumhuriyete savaş açtığını kaydeden Vural, Başbakan Erdoğan’ın Türkiye’yi etnik kimliklere bölerek federasyona dönüştürmek istediğini ifade etti. Uludure’de yaşamını yitirenlerin anneleri ve eşleri, TBMM Dikmen Kapısı’nın önünde oturma eylemi yaparak Uludere Alt Komisyonu’nun “olayla ilgili kasıt yoktur” sonucuna varan raporunun kabul edilmesini ve TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün’ün eleştirilere “vicdanım rahat” karşılığını vermesini protesto ettiler. Ellerinde kaybettikleri yakınlarının fotoğrafları olan ailelere, BDP milletvekilleri Hasip Kaplan, Ertuğrul Kürkçü, İdris Balüken ve İbrahim Binici de destek verdi. Aileler adına açıklama yapan Veli Encü, alt komisyon raporunu, “Üzerimize atılan en son bomba” olarak nitelendirerek, “Meclis kendi tarihine kara bir leke olarak geçecek bir skandala imza atmıştır. Bizim nezdi süreci sabote edecek’ ‘Uludere raporu mizde Meclis, Adaleti Kaldıran Parti’nin Meclisi haline dönüşmüştür. Süreci tam desteklediğimizi ancak hükümeti ve devlet sorumlularını samimi bulmadığımızı belirtmek istiyoruz. Samimilerse Roboski katliamı ile yüzleşmeye davet ediyoruz. Barışın yolu Roboski’den geçer. Biz aileler devletle helalleşmeyi beklerken kabul edilen utanç raporu bu süreci sabote edecek en büyük adım olmuştur” diye konuştu. BDP Milletvekili Hasip Kaplan da “Bu iş bitmedi. Adalet mücadelesi asıl şimdi başlıyor. Süreç için, çözüm için, barış için, adalet için özür bekliyoruz. Etkili bir yargılama istiyoruz. Erdoğan’ın da bu olayın burada kapanmadığını bilmesi gerekiyor” açıklamasını yaptı. (Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ) ‘Cumhuriyet’i yıkma projesi’ Çiçek’e göre Meclis’le olmaz ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Başkanı Cemil Çiçek, İmralı sürecinde gündeme gelen akil adamlar komisyonuna ilişkin, “Meclis’te milletvekili olmayanlardan müteşekkil bir komisyon kurulamaz” değerlendirmesini yaparken, yeni anayasa süreciyle çözüm süreci arasında doğrudan bağ kurulması halinde sıkıntı çıkacağı uyarısında bulundu. Çiçek, Diplomasi Muhabirleri Derneği (DMD) üyeleriyle dün kahvaltıda bir araya gelerek gündeme ilişkin soruları yanıtladı. 300 kadar akademisyen ve gazetecinin yayımladığı ve anayasadan “Türk milleti” ifadesinin çıkarılmamasını isteyen bildiri konusunda “Aksini söyleyen, ‘etnik çağrışımlar yapacak ifadeler olmasın, herhangi bir ideolojik vurgu olmasın’ diyen birçok kişi görüşünü bildiriyor. Bunu ifade özgürlüğü çerçevesinde değerlendirmek lazım” dedi. Çiçek, anayasada vatandaşlıkla ilgili maddenin henüz müzakeresinin yapılmadığını, alınan kararla üzerinde anlaşılması zor olan maddelerin en sona bırakıldığını kaydetti. Kamuoyunda çözüm süreciyle anayasa arasında doğrudan ilgi kurmanın bazı sıkıntılar çıkaracağına işaret eden Çiçek, “Çünkü 4 siyasi partinin bu sürece bakışı farklıdır. Komisyonda da bu işler görüş birliğiyle çıktığına göre, demek ki bu süreçle bağlantısı kurulduğunda bazı sıkıntılar da olacaktır” diye konuştu. Süreçle ilgili olarak Meclis’in işin neresinde bulunduğunu açıklayan Çiçek, “Türkiye’de konular, yürürlükteki mevzuat hesaba katılmadan; anayasa, içtüzük hesaba katılmaksızın tartışılıyor” derken, tartışmalar yapılırken bu hususlara bakmak gerektiğini söyledi. Çiçek, akil adamlar komisyonu ile ilgili olarak Meclis’te üç tip komisyon kurulabildiğine işaret ederek “Her üçünün de ortak noktası bu komisyonlarda görev yapanların tamamı milletvekilidir. Halbuki, akil adamlar diye ifade edilen hususta dile getirilen şahısların hiçbirisi milletvekili değildir. Dolayısıyla Meclis’te milletvekili olmayanlardan müteşekkil bir komisyon kurulamaz. İhtiyaç varsa, uygun görülüyorsa bu Meclis’in dışında kurulmuş olması gerekiyor” görüşünü dile getirdi. Çiçek, cezaevindeki gazeteciler ve milletvekillerinin durumunun sorulması üzerine Yüksek Mahkeme’den düzgün içtihatların çıkmasının taşıdığı öneme dikkat çekerken uzun tutukluluklar için ise “Uzun tutukluluk, maalesef yargının bize armağan ettiği bir husus” eleştirisini yaptı. TBMM’nin milletvekillerinden oluşmayan bir komisyon oluşturamayacağını söyledi ÇELİK’TEN ‘ÖL DE ÖLELİM’ TEPKİSİ Akil adamlar ‘Bahçeli evlat acısını bilmez’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, partililerinin “Vur de vuralım, öl de ölelim” sloganlarına MHP lideri Devlet Bahçeli’nin “Onun da sırası gelecek” sözlerini “Evladı yoktur, evlat acısını bilmez” diye değerlendirdi.Çelik, ayrıca çözüm sürecinde pazarlık yapıldığı iddialarıyla ilgili olarak da, “Mehmetçiğin kanı üzerinden hesap yapmak en aşağılık şeydir. Biz bunu pazarlık yapmayız. Bunu kendimize yakıştıramayız” diye konuştu. Çelik, “İzmir’in farklı dindarlığı var” sözleri çok tartışılan Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’e sahip çıktı. Çelik, “Bazı cahil cühelalar Mehmet Görmez’e saldırıyor. Çok samimi bir din bilginidir. İrfan geleneğine ihtiyacı var sözünden dolayı Mehmet Görmez’e saldırılıyor. Asıl cümleyi okuyayım. İzmir’in daha barışçı bir dindarlığı var. Bu dindarlığın irfana ihtiyacı var demek istedi” diye konuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle