11 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29 MART 2013 CUMA CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 17 derneğin başkan yardımcısı Meriç Donuk arpla ve çeng ile mini dinletiler sundu. Hasan Uçarsu’nun Marmara depreminden sonra bestelediği parçası hepimizin yüreğine yerleşti... Onları dinledikçe o minicik odanın duvarları yok oldu, oda büyüdü büyüdü, Beşiktaş’a, İstanbul’a sığmaz oldu. Minik oda kanatlanıp evrene açıldı. Dinleti bitti, oda yine küçüldü. Çaykahve, ziyaret bitti. Geleceğe yatırım Şirin Pancaroğlu arp sanatını temsil eden önemli bir isim. Çalgısıyla adının bütünleşmiş olması, yeteneği ve ustalığı dışında, onu çok farklı kılan başka özellikleri var. Bu özellikleri bir çırpıda şöyle özetleyebilirim: Eğitimciliği, toplumsal sorumluluğu, Türkiye’nin müzik kültürüne katkıları, bir de arp sanatına evrensel katkıları... Şirin Pancaroğlu’nun yıllardır geçmişle gelecek arasında, gelenekselle modernite arasında, yorumcularla besteciler arasında, ustalarla öğrenciler arasında kurduğu köprüleri ne denli vurgulasam azdır. (Albümler, yayınlar tanığımdır!) Geçen hafta ondan heyecan dolu bir mesaj aldığımda, soluğu Ortaköy’deki Arp Sanatı Derneği’nde aldım. Heyecana neden olan olay şuydu: Londra City’nin belediye başkanı Lord Mayor Gifford’un eşi, Lady Mayoress Dr. Clare Gifford İstanbul’a geliyordu. Her gittikleri yerde, kendi ŞİRİN PANCAROĞLU: ARP SANATIYLA 35. YIL İyi ki Kitaplar Var... Perşembe sabahı. Biraz sonra köşe yazımı yazmak için bilgisayarın başına geçeceğim. Cumhuriyet Kitap ekinde göz gezdirmeyi bitirdikten sonra. Ama elimdeki sayfaları bırakamıyorum. Birsen Ferahlı’nın yazısına saplanıp kalıyorum. Selim İleri’nin Everest Yayınları’ndan çıkan son kitabı “Mel’un –Bir Us Yarılması”. Ve sonra, bu kitaptaki alıntılardan biri. Sanki bir sabah şamarı. Beklenmedik bir darbe. İki gündür kafamda kurgulamakta olduğum bir başka yazıyı bir anda silip süpürüyor: “Her şeyi yazmaya çalışıyorum. Yazdıklarım, ne yazıktır ki, hafızasını kaybetmiş veya kaybettirilmiş insanlara hiçbir şey ifade etmeyecek. Mâzisi silinmiş ve o mâzinin silinmesinden, tabuta konup toprağa verilmesinden horon tepecek kadar hoşnut, başına gelen büyük felâketten daima habersiz bir toplumda, bu keşmekeşte, bu hercümerçte kime sesleneceğim? Çoğu defa, kelimelerim bir mânâ taşımayacak.” Bir defa daha dilinin doruklarına tırmanmış bir yazar. Bir defa daha Türkçenin bir yazarın kalemiyle müziğe dönüşmesi. Ama hayır. Sadece bunlar değil beni bir anda okuduğum satırların vurgunu kılan. Sayın Birsen Ferahlı: “Bu ifadelerden de anlaşılacağı gibi, Mel’un bir itiraz kitabı…” demiş ve eklemiş: “Zaten gerçek edebiyat her zaman insanın acılarını ve iktidarın alacasını dile getirmez mi? Tarih olayları kaydederken, edebiyat insanı kaydeder…” Mel’un, tam bir isyan kitabı. Sadece yedi sekiz satırla bütün bir toplumun resmini çiziveren ve resmin arka planında da sanki aynı toplumun tarihini özetleyiveren bir eser. Daha önce henüz tamamını okumadığım bir kitaptan yapılma bir alıntıdan yola çıkarak eser hakkında kehanette bulunmaya kalkıştım mı, bilemiyorum. Hatırlayamıyorum. Ama burada, karşımda sanki bütün kitaba damgasını vurmuş bir isyanın ifadesi var. Son zamanlarda peşpeşe karşılaştığım düş kırıklıkları; gazetelerde her sabah gözümü alan aynı haber başlıkları; yıllar yılı anılan olayların ve insanların hakkını verememiş olmanın beceriksizliğini onları anma yoluyla örtmeye çalışan kimi gözü yaşlı satırlar; daha dün, hep aynı sözlerin tekrarlanmasıyla geçiştirilen bir başka “Dünya Tiyatro Günü” ve o günün önce hıçkırıklarla, sonra da “patetik” duygularla kaleme alınmış bildirileri; hep tek yönlü, suçlayanları aklama çabalarıyla örülü suçlamalar ve bütün bunların ardından o alıntının şamarını yemek: “Mâzisi silinmiş ve o mâzinin silinmesinden, tabuta konup toprağa verilmesinden horon tepecek kadar hoşnut, başına gelen büyük felâketten daima habersiz bir toplumda, bu keşmekeşte, bu hercümerçte kime sesleneceğim?” Alıntının bütününden yansıyan, kesinlikle karamsarlık değil. Nasıl bir toplumda yaşamakta olduğumuzu gerekli acımasızlıkla, hiçbir tavizden medet ummaksızın sergileyen, gerçekçi bir döküm! Hem de geleceğin daha farklı olmasını isteyen herkes için olmazsa olmaz bir döküm! aşbakan ve bakanlara duyurum: Ertesi gün medyamızda boy boy, Çevre ve Şehircilik Bakanı Bayraktar, Ali Ağaoğlu ve Londra’nın finans merkezi City’nin belediye başkanı Lord Gifford’un fotoğrafları vardı. İstanbul’da kurulacak finans merkezi için çalışmaya talipmiş İngilizler... Emlak sayfalarına bakınca, birden Lady Grifford’ın bir gün önceki 1000 sterlinlik (2750 TL) bağışı bana çok az geldi. Arp Sanatı Derneği, bu bağışı 5000 TL’ye tamamlayabilirse bu yaz 3 öğrencisini Avrupa’daki uzmanlık sınıflarına yollayabilecek... İhale işlerine aklım ermez ama ben yetkili olsam kanun gücünde bir kararname çıkarır, Türkiye’deki her ihalede ihaleyi alanın da verenin de kültürel ve sanatsal amaçlı bir bağış yapmasını sağlardım! Başbakan’a ve bakanlara duyururum! Bir duyuru da müzik tutkunlarına: Şirin Pancaroğlu, arpla 35. yılını 3 Nisan’da Londra’nın yeni görkemli kültür merkezi Kings Place’ta vereceği solo konserle kutluyor. Londralılar kaçırmasın! B Meriç Donuk çeng çalıyor. Lady Grifford ve Şirin Pancaroğlu. Arp Sanatı Derneği ilgi alanı doğrultusunda bir sivil toplum kuruluşuna bağışta bulunmak İngiliz geleneğinin bir parçasıydı. Lady Grifford’un ilgi alanı müzikti; araştırmış ve bağışı Arp Sanatı Derneği’ne yapmaya karar vermişti. Ertesi gün bağışla birlikte Lady Grifford ziyarete geliyordu derneğe. Olaya iki de konuk davetliydi: Besteci Hasan Uçarsu ve ben... Mecidiye Mahallesi Muhtarlığı diye bilinen tek katlı yapının bir odasını Beşiktaş Belediyesi, derneğe vermişti... (Buna da şükür mü demeli?!) Oda küçük, arp büyük... O minicik odaya İngiliz heyet girdiğinde herhalde çok şaşırdı. Öyle ya derneğin misyonu az buz değildi: Arpı ve tarihsel, geleneksel çalgı çengi tanıtmak, hem genç müzisyenleri hem dinleyicileri çoğaltmak; Türk bestecileri arp için yapıt üretmeye yöneltmek, arp sanatçılarının performans düzeyini yükseltmek... Şirin Pancaroğlu önce kısacık bir tanıtım yaptı. Sonra genç arpçılar Pelin Arman ve Güneş Hızlılar arpla, Küçük oda kanatlandı Festival Güler Sabancı’nın konuşması ve Studio Festi topluluğunun Su ve Ateş Anıları gösterisiyle açıldı. Bakan Çelik’in memleketi Adana’daki festivalin açılışına katılamaması konuklar arasında burukluk yarattı. CEREN ÇIPLAK n Kültür Servisi32. İstanbul Film Festivali, Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda, sunuculuğunu Mehmet Ali Alabora’nın üstleneceği açılış töreniyle bu akşam başlıyor. Ünlü oyuncu Patricia Arquette ve usta yönetmen Bille August’un da katılacağı açılışta, Türkiye sinemasının unutulmaz isimlerinden oyuncu Ahmet Mekin, oyuncu Lale Belkıs, senarist Ayşe Şasa ile görüntü yönetmeni Aytekin Çakmakçı’ya festivalin “Sinema Onur Ödülleri” takdim edilecek. 1996’da Oscar’a aday olan “Elveda Las Vegas” filminin yönetmeni Mike Figgis de festivalde sinemaseverlerle buluşacak. İstanbul Film Festivali başlıyor Kosova’da caz’lan Kültür Servisi Türkiye’nin önde gelen caz müzisyenleri, Kosova’nın başkenti Priştine’deki 2. Türk Caz Haftası’nda buluşuyor. “Caz’lan” sloganıyla düzenlenen etkinliğin açılışı, 2 Nisan’da Kosova Ulusal Tiyatrosu’nda “Kerem Görsev Chamber Jazz” ile gerçekleşecek. 3 Nisan’da “Maden Öktem Ersönmez” ve 4 Nisan’da caz bestelerinin bilgisayar ve elektronik altyapılarla hazırlanmış düzenlemelerini sahneye taşıdığı “Cereyanlı” isimli projede Alp Ersönmez, caz vokalisti Elif Çağlar ile “Oda Tiyatrosu”nda performans sergileyecek. “Selen Gülün Quintet” 5 Nisan’da Shehi21 konser salonunda sahnede olacak ve haftanın kapanışı “Burhan Öçal & İstanbul Oriental Ensemble” ile 6 Nisan’da Ulusal Tiyatro’da gerçekleştirilecek. Ayrıca, hafta boyunca Türkiye’den müzisyenlerle Kosovalı müzisyenlerin birlikte atölye çalışmaları ve konserlerden sonra, Hamam Caz Bar’da doğaçlama caz dinletileri gerçekleştirilecek. Türk Caz Haftası, Türkiye Cumhuriyeti Priştine Büyükelçiği tarafından İstanbul Serbest Müzisyenler ve Yapımcılar Derneği işbirliğinde gerçekleştiriliyor. Alp Ersönmez ADANA – Adana’nın yerel radyosunu dinlediğinizde sıklıkla “Kebap gibi fırsat” sözünü duyarsınız. Adanalı tiyatro izleyicisine “kebap gibi fırsat” sunan “Devlet Tiyatroları Sabancı Uluslararası Adana Tiyatro Festivali” önceki gün Dünya Tiyatro Günü’nde başladı. Bu yıl 15.’si düzenlenen festival, İtalyan topluluk Studio Festi’nin, Seyhan Nehri ve Taşköprü üzerinde sergilediği “Su ve Ateş Anıları” gösterisiyle açıldı. Açılış töreninde bir konuşma yapan Sabancı Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, 15 yıl önce Sakıp Sabancı’nın Adana’yı bir kültür sanat merkezi yapma hayaliyle, yerel bir şenlik olarak yola çıktıklarını, bugün ise dünyaca ünlü tiyatro topluluklarının Adana’ya gelmek için yarıştığını belirterek, “Shakespeare, ‘Dünya bir oyun sahnesi, bizler sadece birer oyuncuyuz’ der. Biz de Sabancı Vakfı olarak bu festivalle Adana’mızı ‘bir oyun sahnesi’ne dönüştürmenin heyecanını yaşıyoruz” dedi. ‘Adana bir oyun sahnesi’ Festival, İtalyan topluluk Studio Festi’nin “Su ve Ateş Anıları” gösterisiyle açıldı. 15. D E VL ET T İ YAT ROL ARI SABAN C I U L U SL ARAR ASI ADAN A T İ YAT RO FEST İ VAL İ BAŞL ADI Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Lemi Bilgin de “Adana, bu festivalle şimdiye dek 5 bin sanatçı ağırladı. Onlar ülkemizin gönüllü tanıtıcıları oldular” dedi. Festivalin “Sakıp Sabancı Yaşam Boyu Başarı Ödülü”, bu yıl tiyatro sanatçısı Rutkay Aziz’e verildi. Rutkay Aziz, yaptığı konuşmada tiyatronun onurlu ve soylu bir sanat olduğunu belirterek, “Tiyatroyu sansürden ve baskılardan uzak tutup özgürlük yolu açalım” dedi. Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik’in açılış törenine programındaki ani değişiklik nedeniyle katılamaması ve gönderdiği mesajda memleketi Adana’yı “muhabbetle selamlamakla” yetinmesi ise konuklar arasında burukluk yarattı. KOSOVA TÜRK Açılış töreni, bu yıl Türkiye’de Dünya Tiyatro Günü Bildirisi’ni CAZ HAFTASI kaleme alan tiyatro sanatçısı Gök26 NİSAN sel Kortay’ın bildiriyi okumasıyla sona erdi. TARİHLERİNDE 65 bin izleyici çeken festivalin Adanalı izleyicilerinin bilet bulama maktan şikâyetçi olmaları karşısında, Lemi Bilgin, önümüzdeki yıllarda daha fazla salonda daha fazla temsil sergilemek için çalıştıklarını söyledi. Festivalin ilgi çeken oyunlarından Hindistan’ın Taj Ekspres topluluğunun “Aşkın Yeni Adresi” oyunu bugün saat 20.00’de Adana H. Ömer Sabancı Kültür Merkezi’nde sahnelenecek. Oyun, 1 Nisan saat 20.00’de de İstanbul Sabancı Üniversitesi’nde sahnelenecek. Festival, ayrıca, kurucuları arasında Shakespeare’in de bulunduğu İngiltere’nin köklü tiyatrolarından Globe Tiyatrosu’nu ağırlayacak. Globe Tiyatrosu, Shakespeare’in “Kral Lear” oyununu sahneleyecek. Oyun, 24 Nisan’da İstanbul Aya İrini Müzesi’nde, 28 Nisan’da da Adana H. Ömer Kültür Merkezi’nde sahnelenecek. Son yıllarda programında genç tiyatro topluluklarına da yer veren festival, bugüne dek 67 yabancı tiyatro topluluğunu ağırladı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle