14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 MART 2013 PAZARTESİ HABERLER Biraz daha özen gösterebilsek Okur köşesine değinmek istediğim birkaç konu var. 2013 yılına girerken bazı yazar ve çizerler Cumhuriyet’ten ayrılmak zorunda kaldılar kanımca. Yönetimin almış olduğu bir kararı eleştirecek değilim; holding gazetesi olmadığından ‘küçülmeye’ gitmek olağan bir durumdur; ama bence çizerlerden Mustafa Bilgin ve Kemal Ürgenç ve de dünyanın en güzel dili olan Türkçemizi daha da güzelleştiren Feyza Hepçilingirler kesinlikle ‘yuvaya’ dönmeliler. Yazıların puntolarının büyütülmesini istiyorum. Yakın gözlüğü kullanmama rağmen yazılanları okumakta zorlanıyorum. Özellikle bazı genç yazarlar özensiz davranıyor gibi geliyor bana. Örneğin 19 Mart 2013 tarihli Cumhuriyet Ankara ekinde ‘Gazi maskotunu arıyor’ başlıklı yazıda ‘maskot’ sözcüğü iki kez maskot şeklinde kesilmiş. Ben emekli İngilizce öğretmeniyim. Zamanında öğrencilerime Cumhuriyet ayarındaki İngilizce yazılmış gazetelerin (Times ve Daily Telegraph gibi) eski nüshalarını dağıtırdım. En doğru İngilizceyi görebilsinler diye. Cumhuriyet gazetemizde pek sık olmasa da (de da ekleri bitişik yazıldı mesela) yanlışlıklar oluyor. Yani bir Türkçe öğretmeni yabancı uyruklu öğrencilerine Türkçe gazete dağıtsa, dilimizi öğrenmek isteyenler yanlışlıklar içinde boğulacaklar. Bu konuda biraz özen gerekiyor düşüncesindeyim. Yine bir örnek vereyim: 13. sayfadaki ekonomi bölümünden. ‘Putin ateş püskürdü’ başlıklı haberin 2. sütununda, ‘İngiltere Maliye Bakanı George Osborne...’ diye başlayan bir bilgi var. Osborne, Paddington Londra doğumlu olduğuna göre İngiliz olması kuvvetle muhtemeldir; ama kendisi Britanya Maliye Bakanı’dır. Aynı yanlışlık Kraliçe ve bu aralar televizyon haberlerinde sık sık görünen Prenses Kate için de geçerli. Cumhuriyet gazetesi okuyucularına böyle bir genel kültür bilgisini vermelidir diye düşünüyorum. İyi günler dilerim. Saygılarımla. A. Tarık Emre CUMHURİYET SAYFA 7 Okurlarla kısa kısa Sayın temsilci, takip ettiğim kadarıyla Cumhuriyet gazetesinde Güney Afrikalı engelli atletle ilgili 4 haber yapıldı 19 Mart 2013 Salı günü ve bu haberlerin gazetenizin 4. sayfasında, 40.000 tümünde engelli atlet insanımızın katili, T.C. düşmanı bir için “ampute atlet” esirin 21 Mart’ta yapacağı terimi kullanıldı. Bu açıklamayı “Tarihi çağrı” olarak Türk basınının içler niteleyen duyurunuzu şiddetle acıklı durumunu kınıyorum. Onun bu çağrısını 41 gözler önüne seriyor, yıllık okuru olduğum gazete tarihi basın eliyle dilimiz çağrı olarak nitelendiremez. Okur kirletiliyor. Dil sayınızı azaltmak için daha fazla bilincine sahip çaba göstermeyin lütfen. olmayan insanlar Başlıklarınızı kurucularınızın gazetecilik yürekliliğiyle yazın. Ömer Karabey yapmasın. Bazen merak ediyorum, dili Merhaba Güray Bey, ilk olarak yeni görevinizi kutlamak isterim. 20 kirletmek için bilinçli bir proje mi yaşındayım, 8 senelik Cumhuriyet uygulanıyor, kültür gazetesi okuruyum, Cumhuriyet’le emperyalizmi mi büyüdüm desem yanlış olmaz. Bu yürütülüyor? İlk iki ortaçağı aratmayan ortamda haber üzerine Cumhuriyet’in tünelin sonundaki gazetenize telefon ışık olduğunu ve her birimizin o etmemle haber ışığa ulaşmak için hiç durmadan düzeltildi, engelli çalışmamız gerektiğini biliyorum. kelimesi kullanıldı, Elinden geldiğince her gün 3 adet Cumhuriyet gazetesi alan bir okur son iki haberde ise olarak yolunuzun ve yolumuzun tekrar “ampute” hep düz ve taşsız olması en buyuk kelimesi kullanıldı. dileğim. Sevgiler. Arien Earth Ali Cetin Sayın Uğur Saten, Sungu Çapan’ın film tanıtımı ile ilgili eleştirilerinizi kendisine ilettim. 17 Mart 2013 tarihli gazetenin 13. sayfasında yer alan “İsrail saldıracak kadar güçlü değil” başlıklı yazıda İran’ın Ankara Büyükelçisi Bahman Hüseyinpur İsrail Büyükelçisi olarak tanıtılmaktadır. Saygılarımla. Ufuk Özgelen Ampute de ne? Dereyi Görmeden.... “Kendi kendine gelin güvey olmak” deyişinin cuk oturduğu bir döneme, medya zoruyla sokulmak istendiğimizi sanıyorum. Söze “bir mesaj dinledim hayatım değişti” diye başlanmasa da terör saldırılarının tümüyle bittiğine ilişkin yorumlardan geçilmiyor. Terörün sona erdirilmesinin sağlayacağı oylar nedeniyle iktidar partisinin yaratmak istediği ortam; sosyal açıdan yanlış olsa da ülkemizdeki yerleşik siyaset açısından abes bulunmayabilir. Aynı yayın organının bir bölümünde bu hava yansıtılırken hemen yanındaki bölümde, pembe beklentilerin tam zıddı olan ve aba altından sopa göstererek Türkiye’ye dayatılan koşulları okuyup dinlemek normal sayılır duruma geldi. ??? Terör örgütünün bir numarası olan mahkum Öcalan’ı Türkiye’nin neredeyse 1 numarası konumuna getiren sürecin, başarılı olduğu doğru ama kimin başarılı olduğunu söylemek şimdilik olası değil. Diyarbakır’daki Nevruz etkinliğinde katılımcıların attığı “Öcalan’a özgürlük, Kürtlere statü” söylemleri, Öcalan’ın iletisinin öteki yüzünü de ortaya koyuyor. İktidar partisinin verdiyse bile bilmediğimiz ödünlerinin neler olduğu da kısa süre sonra sır olmaktan çıkacaktır. İlk kez Cumhuriyet Halk Partisi tarafından dile getirilen “akil adamlar” önerisinin reddedilmesine karşın Öcalan önerdiğinde tartışmasız kabul edilmesi ve uygulanmaya konulacağının açıklanması, üzerinde önemle durulması gereken başka bir noktadır. ??? PKK’nin muhatap olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni almaya çalışması, iktidarın yol haritasının da mihenk taşına vurulmasının önünü açacaktır. Öcalan’ın önerilerinin Kandil’dekiler tarafından kayıtsız koşulsuz kabul edildiğine ilişkin yorumlar da gerçeği yansıtmaktan uzak kalmaktadır. Karayılan’ın şu açıklaması pazarlık aşamasının düzeyini de göstermektedir: “Geri çekilmeye ilişkin olarak da; eğer Türk devleti, hükümet ve parlamento sorumluluğunu yerine getirir ve geri çekilmeye ilişkin gerekli kararları alırsa, gerekli kurum ve komisyonları oluşturursa, geri çekilmenin zeminini eğer oluşturursa biz onu da yerine getireceğiz. Şimdi bu zeminin oluşturulmasını bekliyoruz.” ??? Dereyi görmeden paçaları sıvamanın daha hangi zararlarını göreceğiz bakalım... Örnek Bir Yazar Eylemi Mart ayının ana konusu Cumhuriyet gazetesi açısından kuşku yok Ergenekon davasında savcıların “mütalaalarını” açıklaması ve aralarında yazarımız İzmir Milletvekili Mustafa Balbay’ın, gazetecilerin, yazarların, eski Genelkurmay Başkanı’nın, emekli muvazzaf askerlerin bulunduğu 64 kişi hakkında ömür boyu ağırlaştırılmış hapis isteminde bulunmasıydı. Gazete konuyu ayrıntılı bir şekilde okurlarına duyurdu. Bu duruşma öncesinde Balbay’ın eşi Gülşah Balbay ve kızı Yağmur yapılan hukuksuzluğu anlatmak için yurtdışındaydılar. Gülşah Balbay ve Yağmur’un Norveç’te yaptığı büyük ilgi gören konuşmalar gazetemizde haberleştirildi. Ama konuşmalar o kadar güzeldi ki, yazarlarımız Zeynep Oral, Nilgün Cerrahoğlu ve Işıl Özgentürk, bu güzel konuşmanın tamamını aralarında paylaşarak okurlarımıza duyurdular. Okurlarımız bu güzel yazar eylemini şöyle değerlendirdiler: ? Sevgili Zeynep Oral, geçen pazar günü, Nilgün Cerrahoğlu ve Işıl Özgentürk’le birlikte kaleme aldığınız, daha doğrusu yayımladığınız Gülşah ve Yağmur Balbay’ın konuşma metnini nefesimi tutarak, utanç ve isyan duyguları içerisinde okudum.Gerçekten çok çarpıcı bir konuşma! Bu konuşmayı bu şekilde bölüşerek köşelerinize taşıdığınız ve tüm yaşananlara dikkat çektiğiniz için sizleri candan kutlarım! Bu haksız tutuklanmaların en kısa sürede sona ermesi hepimizin en büyük arzusu. Umarım bu amaca ulaşmakta başarılı olursunuz. Desteğimiz hep sizinle! Sevgilerimle. Nil Sami ? Sayın Cerrahoğlu, Sayın Oral, Sayın Özgentürk! Kırk yıllık değil de kırk iki yıllık Cumhuriyet okuruyum. Bu müthiş operasyona ilk kez şahit oluyorum. İşte Cumhuriyet gazetesinin ruhu bu! Yağmur Balbay’ın konuşması dünkü gazetede haber olarak yer aldı ama konuşmanın tamamı yoktu. Üçünüzün dayanışması ile konuşmanın tamamı okuyucuya ulaşmış oldu. Bana göre bu, basın tarihine örnek olarak girecektir. Üçünüze İÇTEN TEŞEKKÜRLER! İyi ki varsınız. Sevgi ve saygılar. Haydar Babur ? Sayın Cerrahoğlu, Oral ve Özgentürk, herkesin birbirinin kuyusunu kazdığı ortamda gösterdiğiniz mesleki ve insani dayanışmaya hayran kaldım. Sevgiler, saygılar size! Serap Kayhan ? Arkadaşlar, Balbay’ın dostu ve avukatıyım. Pazar günü Silivri Cezaevi’nde Balbay’ın avukatı ve dostu olarak yine her zamanki gibi olağan ziyaretlerim ile yanındaydım. Gülşah Hanım’ın konuşmasının sütunlarınızda yayımlanmasından dolayı o minicik alanda Balbay’ın gözlerindeki sevinci ve coşkuyu, hayat sevincini bana anlatırkenki heyecanını anlatamam. Bu akıllıca ve müthiş girişim için hepinize tek tek teşekkür ediyoruz. Sevgi ve saygılar. Av. Ahmet Kemal Şenpolat ? Değerli yazarlar, sizlerin okuyucunuz olmak beni mutlu ediyor. Sizi seviyorum. Ahde vefa, mertlik, eğilmeme, dostluk, her şey var sizde. Cumhuriyet okuru olmaktan gurur duyuyorum. İyi günlere... Mustafa Emirlioğlu Daha iyi bir gazete için Okurlarımızın gazetemizden ayrılan ya da gazete yönetimi tarafından görevi sonlandırılan yazarlar çizerler ve çalışanlarla ilgili görüş ve eleştirilerini gazete yönetimine ilettim. Yönetimin yanıtı kısaca şöyledir: “Cumhuriyet gazetesi ülkemizdeki ekonomik krizden tüm öteki gazeteler gibi etkileniyor. Bu nedenle bir daralmaya gitmek zorunluluğu doğdu. Daha çok idari personelimizi etkileyen bu daralma gazetemizi yaşatabilmek, daha iyi çıkarabilmek ve gazete çalışanlarına hak ettikleri ücretleri verebilmek amacı taşıyor. Bir yazarımızla ise daha önce de açıklandığı gibi gazetecilik etiğine uygun olmayan, yazar ve çalışanlarımızı hor gören tutumu nedeniyle yollarımızı ayırdık ve bu ayrılığın nedenlerini kamuoyuna açıkladık.” İlhan Selçuk ilkesi: Yorum özgür, haber gerçek olmalı Bu arada okurlarımıza yazarlarla ilgili eleştirilerini doğrudan yazarlara iletmelerinin daha doğru olacağını söylemek isterim. Kuşkusuz ben de eleştirilerinize aracılık edebilirim ama bu zaman kaybına yol açar. Ustamız İlhan Selçuk’un sürekli yinelediği bir gazetecilik ilkesini anımsatmama da lütfen izin verin: Cumhuriyet gazetesinde yorum özgür, haber gerçek olmak zorundadır. ‘Milletle alay ediyorlar’ yok saydılar Alevileri hep ? “Türk Milletine Savunma” başlığıyla açıklama yapan eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, intihar eden Yarbay Ali Tatar’a da değinerek, “İşlenen insanlık suçu karşısında duyarsız kalınmıştır” dedi. Ergenekon davasında tutuklu yargılanan Başbuğ, savcının mütalaasının ardından eleştirilerini sürdürdü 4 SENE NEDEN BEKLEDİLER? M Başbakan savcılığa devam ediyor İstanbul Haber Servisi Ergenekon davasından 4 yılı aşkın süredir tutuklu bulunan CHP İzmir Milletvekili ve gazetemiz yazarı Mustafa Balbay, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın AKP Genel Merkezi’ne ve Adalet Bakanlığı’na saldırıların “Ergenekon” bağlantılı sözlerine tepki gösterdi. Balbay Twitter hesabına konulan notunda şöyle dedi: “AKP’ye ve Adalet Bakanlığı’na saldırıyı DHKPC üstlendi. Başbakan mütalaasını verdi: ‘Ergenekon yapmıştır!’ Savcılığa devam ediyor.” İstanbul Haber Servisi Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, Ergenekon davasında iddia makamının esas hakkındaki mütalaasına karşı üçüncü kez “Türk Milletine Savunma” başlığıyla açıklama yaptı. Başbuğ, “amirallere suikast” soruşturması sırasında Deniz Öğretmen Yarbay Ali Tatar’ın intiharını anımsatarak savcılara “Onurlu, şerefli Türk subayı intihar etmiştir. Soruşturma safhasında, insanların teşhis edilmesi, aşağılanması ve yargısız infaz edilmelerine karşı ısrarla durmamıza rağmen savcılar ne yapmışlardır” diye sordu. “Soruşturmaları ve kovuşturmaları etkilemek amacıyla açıklama yapmakla” suçlandığını belirten Başbuğ, “Bu iddia çirkindir, ağırdır. Neredeyse 4 sene geçtikten sonra belirli amaç bu konuşmalara dört elle sarılmaya çalışmak, bir hukuk devletinde olacak bir şey değildir” dedi. İlker Başbuğ, internet sitesinde ve sosyal paylaşım sitesi Twitter hesabında dün yayımlanan açıklamasında, savcıların Türkiye Cumhuriyeti’nin 26. Genelkurmay ütalaada, suç unsuru olarak 17 Aralık 2009 günü Trabzon’da yaptığı konuşmasından ve 11 Şubat 2010 tarihindeki röportajından alıntılar yapıldığını belirten Başbuğ, “Ben bugün de bu sözlerimin arkasındayım. Genelkurmay Başkanlığı görevinden ayrıldığım son dakikaya kadar, yetki ve sorumluluklarım çerçevesinde haksızlıklara karşı mücadele ettim; bu yapılanlara karşı hiçbir zaman sessiz kalmadım. Bu benim, Türk ordusuna komuta eden bir komutan olarak görevimdi, sorumluluğumdu. Aksini düşünenlere şaşarım” dedi. Başbuğ şöyle devam etti: “Eğer bu konuşmalarda savcıların düşündüğü gibi iddia edilen suçlar işlenmiş ise konuşmaların akabinde neden ilgililer tarafından gerekli yasal yaptırımlara başvurulmamıştır. Çünkü, bu konuşmalar doğrudan kamuoyuna aksetmiş, aleni şekilde yapılan konuşmalardır. Neredeyse 4 sene geçtikten sonra belirli amaç bu konuşmalara dört elle sarılmaya çalışmak, bir hukuk devletinde olacak bir şey değildir.” Başkanı’nın “Türk Silahlı Kuvvetleri’ne sızan ve ilerleyerek Türk ordusunda Genelkurmay Başkanlığı’na, örgütte de üst düzey yöneticiliğe yükseldiği” suçlamasında bulunduklarına dikkat çekti. Mütalaada, “Örgütün amaçları doğrultusunda yapmış olduğu basın açıklamaları ve değişik faaliyetlerle devam eden Ergenekon Terör Örgütü’ne yönelik soruşturma ve ordusunu ‘Türk tanımamışlar’ kovuşturmaları etkilemek amacıyla alenen sözlü ve yazılı beyanlarda bulunmak” şeklinde başka bir suçlama yer aldığını belirten Başbuğ şu açıklamada bulundu: “Böyle bir iddiayı ileri sürebilmek için insanın Türk ordusunu hiç tanımaması, anlamaması, Türk ordusunu başka kuruluş ve yapılarla karıştırması gerekir. Bu iddia çirkindir, ağırdır. Bu iddia ile Türk milletinin aklı ile alay edilmekte, binlerce yıl geçmişi olan devlet anlayışı da yerle bir edilmektedir.” “Kafes Eylem Planı” soruşturması sürecinde bazı gazetelerde çıkan haberlere dikkat çeken Başbuğ, “Savcılar, soruşturma safhasında, insanların teşhis edilmesi, aşağılanması ve yargısız infaz edilmelerine karşı ısrarla durmamıza rağmen savcılar ne yapmışlardır? Deniz Öğretmen Yarbay Ali Tatar, 5 Aralık’ta tutuklanmış, 16 Aralık’ta ise serbest bırakılmıştır. İşin garibi Trabzon konuşmasından bir gün sonra 18 Aralık’ta hakkında tekrar yakalama kararı çıkarılmıştır. Kendilerine yöneltilen suçlamalar arasında iddia edilen, kamuoyuna o şekilde yansıtılan, ‘Amirallere Suikast’ davası da vardır. Böyle ağır bir ithamı kabullenemeyen, onurlu, şerefli Türk subayı Ali Tatar intihar etmiştir. Savcılar bu işlenen insanlık suçu karşısında ne yapmışlardır!” şeklinde tepkisini dile getirdi. İstanbul Haber Servisi Sultangazi Pir Sultan Abdal Cemevi’nin yıkılması ve cemevi başkanı hakkında açılan davaya tepki göstermek amacıyla dün Sultangazi Esentepe Mahallesi’ndeki Pir Sultan Abdal Cemevi önünde dayanışma konseri düzenlendi. Sultangazi Pir Sultan Abdal Cemevi’nin kaçak olduğu, cemevi başkanı Zeynel Odabaş hakkında ise “çevre kirliliği” ve “imara aykırı iskân yapmak” suçundan 5 yıl hapis istemiyle açılan davaya tepki göstermek için düzenelenen dayanışma konserine aralarında CHP’li Sezgin Tanrıkulu ve Aykut Erdoğdu’nun da bulunduğu çok sayıda Alevi yurttaş katıldı. Odabaş da belediyeye müracaat etmelerine karşı imar izni ve su müracaatlarının kabul edilmediğini belirterek şunları söyledi: “Siyasiler, bu ülkede Alevileri hep yok saydılar. Söz konusu Aleviler olunca ise imece usulü yapılmış olan cemevi bile Encümen kararı ile yıkılmaya çalışılıyor.” AKKİRAZ’A TAZMİNAT GEREKÇESİ ‘Eleştiri değil saldırı’ ALİCAN ULUDAĞ Savcıların “26’ncı Genelkurmay Başkanı bir türlü somut olarak ortaya konulamayan örgütün amaçları doğrultusunda bu şekilde hareket etme talimatını kimden, ne zaman, nerede, nasıl almıştır” sorusunun yanıtını vermeleri gerektiğini belirten Başbuğ, “Mütalaada iddia edilen örgüte ilişkin hiçbir yapılanma bilgisi olmadığı gibi, elbette bu soruya cevap olarak da hiçbir şey yoktur” dedi. ‘Ö rgütün yapılanma bilgisi yok’ ANKARA Sivas katliamı davasında, dosyanın zamanaşımı gerekçesiyle düşürülmesini isteyen savcıya “Yezid’in torunu” diyen CHP İstanbul Milletvekili, sanatçı Sabahat Akkiraz’a verilen tazminat cezasının gerekçesi açıklandı. Akkiraz’ın açıklamalarının düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmeyeceğini savunan mahkeme, “Davalının ifadeleri değer yargısı dışında ağır hakaret ve isnatlar içermektedir” ifadesini kullandı. Kararın gerekçesini açıklayan mahkeme: “Davacı bir kamu görevlisidir. Davalının verilen mütalaayı eleştirmekten ziyade doğrudan davacının şahsına yönelik ve eleştiri sınırlarını aşan, haksız fiil niteliğinde beyanlarla kişilik haklarında saldırıda bulunduğu kanaatine varılmıştır.” Fotoğraf: ERHAN KIZILGÜL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle