14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 MART 2013 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ [email protected] 11 Sürekli yardımseverlikle, yaptığı bağışlarla övünen Türkiye, bu alanda sınıfta kaldı Yardımsever değiliz Ekonomi Servisi Türkiye, İngiltere merkezli “Charities Aid Foundation” tarafından hazırlanan “Dünya Bağışlama Endeksi”nde 146 ülke arasında 137’nci oldu. Anketini Gallup’un yaptığı rapora göre bu yıl dünyada insanlar 2011’e göre daha az yardımsever oldu. ANKA’nın haberine göre Endeks, ülkeleri “Yardım kuruluşlarına bağış yapanların yüzdesi”, “Vaktini yardım işlerine ayıranlar” ve “Tanımadıkları kişilere yardım edenler” itibarıyla sıraladı. Avustralya dünyadaki en cömert ülke ilan edilirken bu ülkedeki insanların üçte ikisi yabancılar için bağışta bulundu. Türkiye “Para Bağışlama” ka Dünya ülkelerinin yardımseverliklerini ölçen ‘Dünya Bağışlama Endeksi’ne göre Türkiye yardımseverlik sıralamasında ölçülen 146 ülke arasında 137’nci yani sondan sekizinci oldu. Filistin, Ürdün gibi ülkeler Türkiye’den daha yardımsever çıktı. tegorisinde 115’inci, “Gönüllü Çalışmak İçin Ayrılan Zaman” sıralamasında 138’inci, “Yabancılara Yardım Etme” endeksinde ise 120’nci sıraya yerleşti. Endekte şu tespitlere yer verildi: * Filistin, Ürdün gibi ülkeler 2012’de yardımseverlikte Türkiye’nin üzerine yerleşti. İsrail 54, Filistin 123, Ürdün 110’uncu oldu. * Türkiye’nin yardım için adeta seferber olduğu Somali en yardımseverler sıralamasında 27’nci çıktı. Somali’de insanlar zorlukları birbirlerine yardım ederek atlatmaya çalıştı. * Dünyanın en bağışçı ilk 10 ülkesi şöyle: Avustralya, İrlanda, Kanada, Yeni Zelanda, ABD, Hollanda, Endonezya, İngiltere, Paraguay, Danimarka. * İran 12’nci olarak en üst sıradaki Müslüman ülke oldu. * Yardımseverlik endeksinin son sıralarda yer alan en kötü durumdaki ülkeler kötüden iyiye şöyle: Karadağ, Yunanistan, Arnavutluk, Togo, Ruanda, Çin, Burundi, Türkiye, Sırbistan, Bulgaristan. * Türkiye’de şirketlerin bağışta bulunmaları henüz emekleme çağında. Birçok kişi hâlâ kültürel alışkanlıklar nedeniyle parasını yerleşik kurumlara bağışlamak yerine dilencilere veriyor. Türkiye’nin kökleşmiş bir bağış kültürü yok, Türk halkının daha az hayırsever olmasının temel nedeni bu. İnsanlar başkalarını taşımak yerine kendi çıkarlarını güvence altına almayı tercih ediyor. * Dünyada yardımlaşanların oranı 2007’den bu yana düştü. Son yıllarda küresel yardımlaşmadaki dalgalanma hem dünya ekonomisinin büyümesini hem de dünyadaki afet ve felaketleri yansıttı. * Küresel olarak kadınlar erkeklerden daha çok para bağışında bulunuyor, fakat erkeklerin gönüllü faaliyete zaman ayırma ve yabancılara yardım konularında kadınlara üstünlüğü var. Raporda yaşanan büyük ekonomik değişim ve belirsizlik ortamında hükümetlere, bağışçıların, başka ülkelere dahil, bürokrasiye kapılmadan vergi açısından uygun ve kolay bağış yapabilmelerini sağlayın çağrısı yapıldı. Barışın Olmayan Ayağı Kürt sorunu yeni bir aşamaya taşınıyor. İmralı ziyaretleri sonrasında yaşananlar; Nevruz’la gelen ateşkes kararı, özellikle de ülkenin bölünmesine yol açmayacak bir barış umudunun doğmuş olması, çözüm yönünde yeni adımlar atılacağını kanıtlıyor. Ancak süreç Kürtİslam sentezi eksenine yerleştiriliyor. Böyle olunca gidişin evrensel hak ve özgürlükler düzleminde sorgulanması giderek daha fazla önem kazanıyor. HHH AKP’nin; hukukun üstünlüğü, bağımsız yargı, basın özgürlüğü, üniversite özerkliği, katılımcı siyasal yapı ve bunların kurumlaşması gibi ana konularda ülkeyi ne duruma getirdiği, her gün somut örnekleriyle yaşanıyor. Öte yandan, kamuoyuna yansıyan son açıklamalarda, PKK’nin bu konularla, yani, demokrasinin evrensel değerleriyle ilişkisine hiçbir açıklık getirilmiyor; bu çok önemli ve yaşamsal alan tamamıyla geçiştiriliyor. Yıllar öncesinde, gerçekte sadece söylemde kalan solculuğunu da bir tarafa bırakan PKK, tarihsel gelişme çizgisinin kanıtladığı ve niteliğinin bir sonucu olarak, toplumun Kürtlerin dışında kalan solcu ve ilerici kesimleriyle işbirliği yapmadı ya da nesnel olarak yapamadı. Kendi içinde de bölgenin yarı feodal üretim yapısını sorgulamadı; örneğin, yöre insanının ekonomik özgürlüğüne temel olacak bir toprak reformunu bile önermedi. Daha genelde, tüm kesimleriyle toplumun yaşadığı hukuksuzluklar, ağır baskılar, hak ve özgürlüklerin sınırlanması, eşitlik kavramının hiçe sayılması, eğitimin çağdaşlıktan uzaklaştırılması; basınyayının, sendikaların, üniversitelerin ve bilimin yanlış ve çağdışı biçimlendirilmesi girişimleri; sanatın küçümsenmesi ve giderek sermayenin AKP yönünde el değiştirmesi gibi gelişmeleri Kürt siyaseti yalnızca izledi. Böyle bir özgeçmiş, PKK’nin AKP ile işbirliğinin sıradan bir burjuva demokrasisinin temel hak ve özgürlüklerini gündeme getirmesine bile olanak tanımıyor. Son İmralı kaynaklı açıklamalar bir kez daha kanıtlıyor ki, AKPPKK işbirliği kendisine, sözüm ona, antiemperyalist bir söylem gömleği giydirilmeye çalışılan İslam enternasyonalizmi ortak noktasına dayanıyor; sonuçta, AKPPKK bireşiminin temeli olarak geriye sadece siyasal İslam kalıyor. HHH Hiç kuşkusuz barışa ulaşılmalıdır. Ancak gelişmeler, AKPPKK işbirliğinden hiçbir biçimde barışın kalıcılığını sağlayacak, evrensel ölçüleriyle özgürlükçü, eşitlikçi, katılımcı ve demokratik bir Türkiye çıkacağı sonucunu vermiyor. Buradan çıksa çıksa, barış başarısına sarılarak topluma sunulan başkanlık sistemi ve ülke siyasetinin yerleştirildiği siyasal İslamın yeni bir türü çıkar. Üzülerek belirtmeliyim ki; ülke siyasetinin AKPPKK ortaklığının dışında kalan bölümü, bu ikiliyi, temel insan hak ve özgürlükleri düzleminde sorgulama etkinliğini bir türlü gösteremedi ve de gösteremiyor; böyle olunca da kendisi barış sürecinin de sonrasının da giderek tümüyle dışında kalıyor. Barış coşkusunu toplum olarak yaşamalıyız. Ancak, siyasal İslam düzlemine taşınan ve demokrasi ayağı olmayan bir barış ne kadar kalıcı olur sorusu, işin acı tarafı olarak, ayrıca sorulmalıdır. Beyanname süreleri uzatıldı Ekonomi Servisi Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, yurttaşın mağdur olmaması için KDV ve gelir vergisi beyannamelerinin verilme süresinin uzatılmasına karar verildiğini açıkladı. Şimşek, martta bazı beyannamelerin verilme sürelerinin hata sonu tatili dolayısıyla aynı günlere denk gelmesi ve özellikle kira beyannamelerinin verilme sürelerinin uzatılması konusunda yurttaştan yoğun talep geldiğini belirtti. Maliye Bakanı Şimşek, “Bu çerçevede 25 Mart 2013 Pazartesi günü son gün olan KDV beyannamelerinin verilme süresi 26 Mart 2013 Salı gününe, 25 Mart 2013 Pazartesi günü son gün olan Gelir Vergisi beyannamelerinin (kira beyannameleri dahil) verilme süresi 29 Mart 2013 Cuma gününe kadar uzatılmıştır” dedi. ‘Krizi fırsat bilmesinler’ Ekonomi Servisi Dışişleri Bakanlığı’ndan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin, Rusya’dan kredi almak için adadaki doğalgaz kaynaklarını teminat olarak göstereceği iddialarına geç de olsa açıklama geldi. Bakanlığın internet sitesinde yapılan açıklamada, “Rum tarafının bugün karşı karşıya bulunduğu ekonomik krizi yeni oldu bittiler yaratmak için bir vesile olarak kullanması kabul edilemez” denildi. Açıklamanın Güney Kıbrıs’ın Rusya ile anlaşamayıp AB çözüm planına yönelmesinden sonra gelmesi dikkat çekti. Güney Kıbrıs yönetiminin adanın tek sahibi olduğu yanılsamasının bölgede yeni bir krize yol açabileceğinin altının çizildiği açıklamada, “Türkiye gerek kendi kıta sahanlığındaki hak ve menfaatlarını korumakta, gerek Kıbrıs Türk tarafına verdiği desteği sürdürmekte kararlıdır” denildi. Finansal krizin dinamikleriyle, büyük güçler arası rekabetin, jeopolitiğin dinamikleri kesişiyor. Güney Kıbrıs’ta yaşananlardan, Yunanistan, İrlanda gibi örneklerden hareketle bir genelleme yaparsak, sanırım “bir sömürge sendromu” ile karşı karşıya olduğumuzu söyleyebiliriz: Giderek artan sayıda ülkenin yöneticileri, karar alma kapasitelerini, ulusal kaynakları üzerindeki denetimlerini yalnızca bağlı oldukları ekonomik dinamiklerin etkisiyle değil (emperyalizm), aynı zamanda ve artan oranda büyük güçlerin siyasi müdahaleleriyle de kaybediyorlar. Kıbrıs’ta nefesler tutuldu REŞAT AKAR Güney Kıbrıs’ta kriz için çözüm arayışı sürerken protestolar da hız kesmiyor. Cumartesi günü binlerce banka çalışanı Maliye Bakanlığı önünde kurtarma planını protesto etti. Eylemciler “Size kim oy verdi? Troyka mı?” pankartları taşıdı. açıldığında Rum kesimi ilas edecek. Rum basınına göre, adanın güney kesiminde Rumlar LEFKOŞA Borç kriziyle boğuşan kredi kartı kullanamıyor ve bazı temel gıda Güney Kıbrıs’ın çözüm arayışı sürerken maddelerinde kıtlık yaşanıyor. AB’nin tanıdığı zaman dolmak üzere. Rusya ise Yunanistan bankalarına yaptığı Reuters’ta çıkan habere göre Güney geri dönmeyen yüklü yatırımlar nedeniyle Kıbrıs, Bank of Cyprus’taki 100 bin mali krize giren Güney Kıbrıs’a, AB ile Avro’nun üzerindeki tasarruflara anlaşmaya varması halinde mali yardımyüzde 20 vergi koyulması konusunda Krize çözüm bulması için son 24 saati kalan Kıbrıs, da bulunabileceğini bildirdi. anlaşmaya vardı. Habere göre, diğer Öte yandan İngiltere’de siyasi sığınmabankalardaki 100 bin Avro’nun üze iflasa adım adım yaklaşıyor. Brüksel’den de anlaşma cı olarak yaşayan Rus milyarder Boris rindeki hesaplara yüzde 4 vergi uy çıkmazsa Avrupa ’nın verdiği zaman dolmuş olacak. Berezovsky’in Rum kesiminde yaşagulanacak. Emeklilik fonlarına ise Salı bankalar açıldığında iflas da beraberinde gelecek. nan ekonomik kriz sırasında ölü bulundokunulmayacak. ması kafaları karıştırdı. Rus işadamının Rum lider Nikos Anastasiadis, Rum Kıbrıs Bankası’nda milyonlarca bu konudaki müzakereleri sürdürmek kez Bankası’nın verdiği zaman dolmuş ola Avro’luk mevduatı olduğu belirtildi. Rum üzere özel bir uçak ile Brüksel’e ha cak. Pazartesi, Güney Kıbrıs’ta resmi tatil. Bir hükümetinin yapacağı kesintiler nedeniyle reket etti. Rum yönetimi ile AB ara hatadır kapalı olan bankaların salı açılma de ciddi bir miktarda para kaybına uğrayasında uzlaşma sağlanması durumun sı bekleniyor. Çözüm bulunamazsa bankalar cağı kaydedildi. GK hemen Rusya ile görüşerek, mineral ve doğalgaz haklarına karşılık yardım alma olasılığını araştırmaya başladı. Almanya ve İngiliz kaynakları, basını da hemen bu görüşmelere karşı bir kampanya başlattı. Çünkü Kıbrıs yalnızca bir “ada” değil, aynı zamanda Avrasya ve Doğu Akdeniz satranç tahtalarında bir piyondu. Bu iki satranç tahtasını birbirine, enerji jeopolitiği üzerinden Rusya ve Avrupa ilişkisi bağlıyor. İkincisi, Rusya’nın GK bankalarında büyük fonları var. Üçüncüsü, AB enerji tedarikinde Rusya’ya yüksek düzeyde bağımlılık geliştirmiş durumda. GK’nin gaz rezervlerinin denetimini AB ele geçirirse, Rusya’ya bağımlılığı azalacak. Rusya ele geçirirse, AB’nin hem kuzeyden hem de güneyden Rusya’nın enerji kanallarına bağımlılığı daha da artacak. ABD’nin “stratejik ortağı” Türkiye’nin İran ve Hazar Denizi enerji ürünlerini Avrupa’ya ulaştıran enerji otoyolu olma hayali büyük ölçüde sarsılacak. İsrail’in GK enerji kaynaklarına ulaşma umudu da... Bunlara ek olarak Doğu Akdeniz’de kalıcı bir donanma bulundurmaya karar verdiğini açıklayan Rusya’nın (topraksuenerji.org, 19/03) Doğu Akdeniz gazına ulaşmaya başlamasıyla bu bölgede askeri, siyasi varlığı da artacak. GK’de mali krizi patlak verince, AB’nin tavrı, “Ben sana 10 milyar Avro yardım yaparım ama sen de, geriye kalan 5.8 milyar Avro’luk açığı bankalarındaki büyük mevduatlardan yüzde 10 vergi alarak yaratacağın kaynakla kapat” demek oldu. AB, bu ültimatomla, GK bankalarındaki büyük hesapların sahiplerini, esas olarak Rusyalı yatırımcıları hedef alıyordu. Böylece hem GK’ye borç veren AB ülkeleri, Rusya kaynaklı sermayeyi kullanarak paralarını kurtarmayı amaçlıyor, hem de Rus yatırımcıların hatta nüfusun GK’den kaçması için zemin hazırlıyordu. Yalnızca krizin faturası Rusya’ya çıkarılmakla kalınmıyordu, Rusyalı yatırımcıların kaçmaya başlamalarıyla Rusya’nın GK üzerindeki mali, siyasi etkisi hızla eriyip yok olacaktı. Halbuki, GK hükümeti Rusya ile mali bağlarını korumak istiyor. Ama Merkel’e göre “bu model artık geçerli değil”. Handelsblatt gazetesinin aktardığına göre, bundan böyle GK’ye para giriş çıkışını AB Merkez Bankası denetleyecek, “Kıbrıs halkı da yaşamaya yetecek kadar para alabilecek” (WSWS, 23/03). Hafta boyunca Almanya şimdi GK üzerinde “sakın ha AB dışında çözüm arama” basıncını giderek artırdı. Yorumcular, olayın jeopolitik boyutlarını sürekli vurguladılar. “Sömürgecilik sendromu” o kadar normalleşmiş ki, Standart Bank’tan Timothy Ash, “GK, Türkiye’den gelecek bir mali yardım karşılığında 2004 Annan Planı’nı kabul edebilir” senaryosunu öneriyor (Financial Times, 21/03). Kısacası, kriz bahanesiyle Kıbrıs’ın doğal kaynakları masaya yatırılıyor, GK adeta talan edilmeye hazırlanılıyor, bu sırada, Öcalan’ın mektubundan sonra, Türkiye basınında yeni haritalar dolaşıyor, İsrail Türkiye’den, Obama “vesayeti” altında özür diliyor; tarih bölgemizde giderek hızlanıyor... da, Brüksel’deki Eurogrup özel toplantısında kredi anlaşmasının nihai şeklinin belirlenmesi bekleniyor. Eğer dayanışma fonuyla AB’nin 10 milyar Avro’luk kurtarma paketi için gerekli olan 5.8 milyar Avro bulunamazsa, Avrupa Mer Güney Kıbrıs’ın ne önemi var? Geçen hafta Prof. Krugman’ın hatırlattığı gibi, Güney Kıbrıs’ta “her şey” vardı: Kaynakları mevduatlarını karşılayamayan bir banka sistemi, büyük bir gayrimenkul piyasası balonu, mal, emek ve varlık fiyatlarında göze çarpan bir aşırı değerlilik. GK’nin banka sisteminin batmak üzere olduğu aylardır biliniyor, konuşuluyordu. Ama Brüksel bürokrasisi, Avrupa Merkez Bankası, IMF parmağını bile kıpırdatmadı. Kriz patlak verince de kurtarma paketi yerine herkesin dudaklarını uçuklatan bir banka mevduatlarından vergi alma önerisiyle geldi. Avro bölgesi ekonomisinin yüzde yarımını aşmayan GK’ye bakarak bu ilgisizliği, “batarsa batsın, ateş olsa cürmü kadar yer yakar” yaklaşımıyla açıklamak, “Paranızı yatırırken (bankaya borç verirken) düşünseydiniz” demek kolay, “Bu hesaplar zaten Rus mafyasının, ‘oligarkların’ devlet izniyle para yıkama makinesi değil mi?” Bir başka, kapsamlı bir açıklama daha olanaklı. Almanya, Avro bölgesiyle ticaretinde 19992011 arasında 750 milyar Avro fazla yaratmış. Avro bölgesi, Almanya açısından, 20. yüzyılın bir jeopolitik kavramını kullanırsak, vazgeçilemez bir “lebensraum” (yaşam alanı) oluşturuyor (The New York Times, 21/03). Bu yaşam alanının ne pahasına olursa olsun, gerektiğinde uyumlu olmayanların dışlanması, uygun olanların itirazlarının bastırılması yoluyla korunması gerekiyor. Bu bağlamda, Almanya, GK’yi diğer AB ülkelerini de korkutarak disiplin altına alacak yeni uygulamalar için, fazla bir risk almadan kobay olarak kullanabilir, hatta gerekirse kurtarır, gerekirse de kolaylıkla feda edebilir. Güney Kıbrıs, Kriz ve Jeopolitik Türk kadını yılda 2 Avrupalı 6 mayo alıyor Ekonomi Servisi Mayo pazarı perakendede 170 milyon dolara dayandı. Türkiye’de ve Avrupa’da bikini, İran’da tankini, Ortadoğu’da mayo ve Rusya’da mayokini satılıyor. Avrupalı yılda 6, Türkler 2, Ortadoğulular 3 ve Rusya 4 mayo satın alıyor. Sunset mayo markasının yüzde 30’luk payıyla pazar lideri olan Günkar Grubu, mayo sektörünün önümüzdeki yaz dönemi için sezon değerlendirmesini yaptı. Türkiye’de bir kadının yılda 2 mayo satın aldığını, bu rakamın bir deniz, güneş tatili ülkesi olan Türkiye için çok düşük olduğunu ifade eden Günkar Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Güneş “Avrupa’da bu rakam yılda 56 adeti buluyor. Türkiye’de 33.5 milyon kadının 7 milyonu tatil yapıyor, mayo giyiyor. Sunset’de hedef mayo giyebilecek 15 milyon potansiyel Türk kadınına ulaşmak” dedi. Güneş, Türkiye’nin batısında bikini, doğusunda mayo, Karadeniz’de ise etekli mayoların ağırlıklı satıldığını söyledi. Krizde batan geminin malları... Gerçekten de, GK banka sistemi batmaya, vatandaşlar bankaların önünde uzun kuyruklar oluşturmaya başlayınca, uluslararası jeopolitik hesapların da bu gecikmede rol oynadığını düşündüren gelişmeler öne çıktı. GK hükümeti, hem ekonomisinin Rusya açısından önemini, hem de İzlanda deneyimini anımsayarak Almanya’nın AB projesi açısından “riskli” jeopolitik hamleler yapmaya başladı. İzlanda hükümeti AB’den ve IMF’den yardım alamayınca Rusya’ya yönelmiş, Rusya Merkez Bankası, söylentilere göre yaklaşık 4 milyar dolarlık bir fonu İzlanda bankalarına yatırınca, IMF hemen devreye girmiş kesenin ağzını açmak zorunda kalmış. GK’de yaklaşık 50.000 Rus vatandaşı yaşıyor. Rusya’ya giren “yabancı” sermayenin yüzde 40’ı bu adadaki hesaplar üzerinden gerçekleşiyor. GK’nin en büyük bankalarından Kıbrıs Ticaret Bankası tümüyle Rusya’nın mülkiyetinde; bankacılık alanında bir yeniden yapılanmada önemli bir rol oynayacağı düşünülüyor. Buna karşılık Rusyalı zenginlerin getirdikleri paralar GK ekonomisine, halkın refahına önemli bir katkı oluşturuyor. GK banka sistemi krize girince, adanın doğal kaynakları, Doğu Akdeniz’deki stratejik konumu gündeme geldi. 2011’de, adanın açıklarında, potansiyel olarak 20 trilyon metreküp kapasiteli bir doğalgaz yatağı bulunmuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle