25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 MART 2013 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 8 Nisan çağrısı Balbay ısrarla anlattı İstanbul Haber Servisi Savcıların haklarında “ağırlaştırılmış müebbet hapis” istedikleri Mustafa Balbay ile Tuncay Özkan, 8 Nisan’da yapılacak duruşmaya katılım çağrısı yaparak “Bu mütalaa yırtılacak, Silivri yıkılacak” dedi. Balbay ve Özkan çağrısında Ergenekon savcılarının açıkladığı “sözde” esas hakkındaki mütalaanın faili meçhul, dayanaksız suçlamalarla dolu bir ihbar mektubundan farksız olduğu dile getirildi. Savcıların Türkiye Cumhuriyeti’ne ve Türk halkına karşı suç işlediğini vurgulayan Özkan ve Balbay, açıklamalarında şu ifadelere yer verdi: “Cumhuriyet savcılığı ayaklar altına alınacak kadar ucuz değildir. Tasfiye halindeki mahkemede okunan bu mütalaayı yırtıyoruz. Savcılar varlığını kanıtlayamadıkları örgüt için ‘sabittir’ deyip geçmiştir. Sabit olan tek şey hukuksuzluktur, zulümdür. Gelinen noktada hukuku halkla aramanın tam zamanıdır. Halkımızı 8 Nisan’da Silivri’de olmaya, adalet mücadelesini birlikte vermeye çağırıyoruz. Bu mütalaa yırtılacak, Silivri yıkılacak.” savcılar dikkate almadı Notlarının üzerinde oynandığını ve hukuka aykırı elde edildiğini birçok kez dile getirdi İstanbul Haber Servisi Ergenekon davasında önceki gün esas hakkında mütalaasını açıklayan savcıların, CHP İzmir Milletvekili ve gazetemiz yazarı Mustafa Balbay’ın 20 Temmuz 2009’dan bu yana savunma ve talep konuşmalarında dile getirdiği açıklamalarını dikkate almadığı anlaşıldı. Mahkemenin çizelgesine göre 40 saat 53 dakika konuşan Balbay, kendisine atfedilen notların üretilmiş olduğunu ve hukuka aykırı elde edildiğini anlatamadı. Balbay’ın avukatı Mehmet İpek, “Mütalaa iddianamenin tekrarından başka bir şey değil” değerlendirmesi yaptı. Savcılar, Balbay hakkında “hükümete darbeye teşebbüs”ten ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemlerini hukuka aykırı elde edilen dijital verilere dayandırdı. Savcılar “gizli belge” iddiasıyla TCK 326 ve devamı maddelerine göre değişen hapis cezası istediler. Savcılar, Balbay’a ilişkin “darbe teşebbüsü” iddialarını, Balbay’ın bilgisayarından “silinen öğeleri” geri getiren özel bir programla elde edildiği iddia edilen “notlar”a dayandırdı. Balbay, konuşmasının büyük bölümünde “Hukuka aykırı delillerin dosyadan çıkarılmasını” talep etti. Balbay, duruşmalarda bilgisayarından elde edildiği iddia edilen notların üzerinde Emniyet’te oynandığını dile getirerek “Dosyada bana atfedilen notlar benim notlarım değildir. Bunlar benim notlarımdan usulsüz ya da kanuna aykırı şekilde ele geçirilip müdahale edilerek oluşturulmuş ve muhtemelen sonradan üretilmiş notlardır” şeklinde açıklamada bulundu. Balbay, kendisine ait olduğu iddia edilen dijital kayıtların “iki dakika otuz saniyede” oluşturulmuş gibi göründüğüne dikkat çekerek delil olarak kullanılamayacağını anlattı. Mütalaada ayrıca Balbay’ın çok sayıda “gizlilik dereceli belge” bulundurduğu ileri sürülerek hapis cezası istendi. Balbay savunmalarında, “gizli belge” olduğu iddia edilen belgeleri kitaplarında yayımladığını anlattı. kında savcıların “yakalama emri” istemini ise mahkeme kabul etmedi. Mütalaada şu görüşler yer aldı: “Cumhuriyet Çalışma Grubu faaliyetlerinde bizzat yönlendirici rol aldığı, katıldığı TV programlarında ve yazılarında menfi kamuoyu oluşturulması faaliyetlerine katıldığı.” ‘Silivri Mütalaası’ Türkiye, tarihi kimi zaman sıkıştırarak yaşıyor. İktidarın acelesi var. Hazmı zor işler peşinde koşmayı seviyor AKP. Bir yandan “Kürt meselesini çözmeye çalıştığını” ilan ediyor, bunun için yasama ve yargıyı dolanarak adımlar atıyor, ağırlaştırılmış ömür boyu hapse mahkum PKK lideri ile görüşüyor, diğer yandan halkın önemli bir kesiminden onay görmeyeceği belli olan kimi işleri yaparken muhalefet partilerine bilgi bile vermiyor. Arada bir ayar verdiği medyası ile işi bitirmeye çabalıyor. Eski dostlarını, akıllı destekçilerini bile bir çırpıda gözden çıkarıveriyor. Zor iştir bu. Bu türden zor işleri muhalefeti işin içine katarak, halkı bilgilendirerek yapamazsınız. Bunun için “dediğim dedik” olmak gerekir. Bu açıdan iktidarın sürdürdüğü politikalarda herhangi bir çelişki yoktur. İktidar önüne koyduğu hedefler açısından tam bir tutarlılık içinde yoluna devam ediyor. Zaman zaman önüne çıkan engelleri ustaca bertaraf ediyor. Örneğin kendi kurduğu mahkemelerde savcılar boylarını aşan işler yapmaya kalkışırsa, çoğunluğa sahip olduğu parlamentoda işi hızla çözüveriyor! Ama aynı mahkemelerin pek gerekli gördüğü misyonlarını tamamlamalarına da hiç sesini çıkarmıyor. Arada bir “benim paşamı neden tutukladınız” gibi sözlerle gaz almasını da ciddiye almayacaksınız herhalde. O hukuksuzluk önümüzdeki aylarda işini tamamlayacak, özel yetkili mahkeme savcının delilsiz, kanıtsız ömür boyu hapis istemleriyle doldurduğu mütalaasını bir iki küçük değişiklikle onaylayacaktır. Aynı günlerde terör sorununun çözüldüğü de ilan edilecektir. Çözülecek mi peki? ??? Kürt sorununun çözümünü başkanlık sisteminin kabulüne bağlayan AKP’nin bu sorunu çözmeye niyetli olduğuna inanmak zor. Bu koşulun “İmralı’da mukim mahkum” tarafından kabul edildiğini bildiğimize göre demokratikleşme masalına inanmamız için bir neden kalmamıştır. Öyleyse gelecek olan demokrasi değil, olağanüstü yetkilerle donatılmış başkanlık rejimidir. Uzun bir süredir sorduğumuz, yandaşların, liberal kalemlerin ısrarla kaçındıkları soru hâlâ yanıtsızdır: Ancak demokratik bir tartışma ortamında toplumsal bir anlaşma ile çözülebilecek Kürt sorunu, örneği hiçbir yerde bulunmayan bir başkanlık rejiminde çözülebilir mi? Yoksa kısa vadeli bir “zafer” Kürt tarafının bugünkü gündemine uygun mu düşüyor? Uygun düşüyor olmalı ki, BDP lideri Kışanak ve Öcalan başkanlık rejimine onay verdiklerini zaman yitirmeden açıkladılar. ??? Konu parlamentoya geldiğinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu konuyu görüşmeye başladığında bazı milletvekilleri haklarında istenen ağırlaştırılmış ömür boyu hapis istemiyle Silivri’de kalmayı sürdürüyor olacaklar. İddia odur ki, Silivri tutuklularının özgürlüğü AKP’nin hedefleri ile yakından bağlı olacaktır. Bir “üslup ve zamanlama ustası!” olarak siyaset tarihinde yerini alacağı belli olan Başbakan af konusunu anlattığı bir açıklamasında yalnızca Cumhuriyet’in manşet yaptığı sözleriyle “genel afla devlete karşı işlenen suçların affını” birbirinden ayırmıştı. Kuşkusuz ortada bir suç falan yoktur ama bir tür “başkanlığıma giden süreci kabul edin, özgürlüğünüzü alın” hesabı yapıldığı ortada. Sevgili arkadaşımız Balbay ve diğer tutuklular anlaşılıyor ki daha bir süre Silivri’de kalacaklar. Sevgili Yağmur’un konuşmalarını, tek satırına kıyamayan yazarlarımız yine aralarında bölüşerek sizlere ulaştıracaklar. Özgürlükler siyasi iktidarın şantajına boyun eğerek değil, demokrasi mücadelesiyle kazanılacak. Yol ayrımına yaklaşıyoruz. Ya demokrasi için savaşanlar AKP’yi geriletecek ya da AKP hedeflerine ulaşacak, Ve siyasi iktidarın dayatmalarına boyun eğersek eğer, tüm Türkiye Silivri olacak. ‘Bu notlar benim değil, üretilmiş’ ‘1 milyon kişiyle gidelim’ AYŞE SAYIN ANKARA CHP’de, AKP’ye geçen Salih Fırat’tan boşalan grup yönetim kurulu üyeliğine Orhan Düzgün seçildi. Grup toplantısında seçimin tamamlanmasının ardından söz alan bazı milletvekilleri, Ergenekon davası konusunda partinin daha fazla sesini yükseltmesi ve kamuoyu oluşturmasını istedi. Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz, toplumun İmralı görüşmeleri ile ilgili pazarlıkların topluma kanıksatılmaya başlandığına işaret etti. Ergenekon davasının tamamen siyasi bir dava olduğunu ve insanların hiçbir hukuki yargılama yapılmadan “tutsak” olarak tutulduğunu ancak kamuoyuna bu olayın unutturulmak istendiğini belirten Yılmaz, CHP’nin buna izin vermemesi gerektiğini ifade etti. Bu süreçte CHP’nin “toplumsal muhalefeti” örgütlemesi ve kamuoyuna gerçeklerin doğru anlatılması gerektiğini belirten Yılmaz, Türkiye’nin tüm bölgelerinde “adalet mitingleri” düzenlenmesi gerektiğini, Ergenekon’un bundan sonraki ilk duruşma tarihi olan 8 Nisan’da da tüm örgütler ve yurttaşların Silivri’deki duruşmaya katılımının sağlanmasını istedi. Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk de Yılmaz’a destek vererek “Bu şaka değil, insanlar müebbete mahkum edilecekler, CHP bu konuda sesini daha da yükseltmeli” derken, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, “Silivri’ye 1 milyon kişiyi yığmalıyız” ifadesini kullandı. Tek delil yazıları ve katıldığı programlar İstanbul Haber Servisi Ergenekon savcıları, gazetemiz yazarı Prof. Dr. Erol Manisalı hakkında televizyon programlarını ve yazılarını “darbe teşebbüsü” suçuna delil kabul ederek “ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası” istedi. Uzun süredir kanser hastalığıyla mücadele eden Manisalı hak Savcılar 722 yılda okunabilecek dosyadan hem örgüt çıkardı hem de rekor cezalar istedi Savcıdan ezbere mütalaa İLHAN TAŞCI ANKARA Ergenekon’da aralarında İlker Başbuğ’un da bulunduğu sanıklar hakkında ağırlaştırılmış müebbetin “darbeye teşebbüs”ten istenmesinin “örgüt yöneticiliğinden ceza istenmedi” biçiminde yorumlanmasına karşın, savcının mütalaasında hem “terör örgütü” hem de sanıklar için “terörist” değerlendirmesi yapılıyor. Terör örgütü kapsamında suç işlendiği kabul edildiği için de Terörle Mücadele Yasası’ndaki yarı oranında ceza artırımı uygulamasıyla istenen cezalar müebbetten ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemine dönüştürülüyor. Ergenekon dava dosyasındaki belgeler 3 terabayta ulaştı. Bu ise yaklaşık 120 milyon sayfa Word belgesi anlamına geliyor. Bu da ortalama 45 milyar 500 milyon kelime anlamına geliyor. Hızlı okuma eğitimi almamış bir insan dakikada 180 kelime okuyabiliyor. İstenen cezalarla ilgili Yargıtay aşamasında dosyanın tamamının okunabilmesi ancak 722 yılda yapılabiliyor. lemler” zaten “terör kapsamında” işlenmiş suç sayıldığı için cezalar müebbet hapis yerine ağırlaştırılmış müebbet hapis istemine çıkartılıyor. ANKARA İSTANBUL Kendinin gizli tanığı Savcı ‘terörist’ diyor Aralarında eski Genelkurmay Başkanı Başbuğ, CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay, gazeteci yazar Tuncay Özkan, YAŞ üyesi Orgeneral Nusret Taşdeler’in de bulunduğu 64 kişi hakkında “darbeye teşebbüs” suçlamasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenirken, Türk Ceza Yasası’nın 314. maddesinde düzenlenen “örgüt yöneticiliğinden” ceza istenmemesi tartışmalara neden oldu. Örgüt yöneticiliğinden ceza istenmemesi “savcılık, terör örgütü yok dedi” gibi yorumlanırken olmayan örgütün adamlarına nasıl ceza verildiği tartışılmaya başlandı. Oysa, sanıklar hakkında istenen cezalar sıralanırken Terörle Mücadele Kanunu’nun 5. maddesinin de uygulanması istendi. Bunun anlamı ise sanıkların “terör örgütünün yöneticilerimensupları” olarak değerlendirildiği anlamını taşıyor. Sanıklara atılı “ey Savcılığın hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesini istediği Osman Yıldırım davanın en tartışmalı ismi oldu. Yıldırım, Danıştay saldırısının “hükümlüsü”, gazetemizin bombalanmasının “sanığı”, Ergenekon soruşturmasının “tanığı”, davasının ise “gizli tanığına” dönüşen Yıldırım, bir anlamda kendi kendini de suçlamış oldu. Protestoya gaz bombası Haber Merkezi Ergenekon davasında savcıların esas hakkındaki mütalaası yurtta protesto edildi. İP, TGB ve Vardiya Bizde Platformu Kızılay’da Adalet Bakanlığı önünde protesto gösterisi düzenledi. İP Genel Merkezi’nden bakanlığa kadar slogan atarak yürüyen grup adına bakanlık önünde açıklama yapan İP Genel Başkan Vekili Hasan Basri Özbey, “Bu açıklanan korkunun mütalaasıdır. ABD’nin mütalaasıdır. Tanımıyoruz biz bu mütalaayı” dedi. Açıklamanın ardından grup, Gazi Mustafa Kemal Bulvarı üzerinden İşçi Partisi’ne dönmek isterken polis müdahale etti. Bir yandan trafiği kesmeye çalışan Çevik Kuvvet ekipleri, bir yandan da karşıya geçmeye çalışan gruba saldırdı. Bir Emniyet amirinin yere düşen bir TGB üyesini tekmelediği görüldü. Bu sırada biber gazı sıkıldı ve gaz bombası atıldı. Kısa süren arbedenin ardından çevik kuvvet bulvar üzerinde barikatını kurdu, TGB’li gençler de polisin karşısında kol kola girdi. İstanbul’da İşçi Partisi (İP) ve Türkiye Gençlik Birliği (TGB) üyelerinin de aralarında bulunduğu bir grup İstiklal Caddesi’ndeki İP Genel Merkezi önünde toplanarak kararı protesto etti. Sloganlar atan grup Fransız Konsolosluğu önüne yürüyerek açıklama yaptı. İP İstanbul İl Başkanı Osman Kuruca, “AKP iktidarı bölücü anayasa için takvim yaparken, yurtseverlere gözdağı verilmiş olacak. Plan budur” dedi. TGB Başkanı Çağdaş Cengiz ise 8 Nisan Pazartesi günü tüm yurttaşları Silivri’ye çağırarak “TGB olarak, 8 Nisan, 23 Nisan ve 19 Mayıs tarihlerinde milyonları alanlara toplayacağız” diye konuştu. TGB üyeleri, daha sonra Levent’teki AKP binası önüne gitti. AKP binasının önünde basın açıklaması yapmak isteyen TGB’lilere polis müdahalede etti. İzmir”de düzenlenen protesto gösterisine ise yaklaşık 2 bin kişi katıldı. Mersin, Adana, Yalova ve daha birçok ilde de protesto gösterileri düzenlendi. Fotoğraflar: VEDAT ARIK, NECATİ SAVAŞ Her iki ceza da müebbet gibi algılanmasına karşın iki cezanın infaz rejimleri birbirlerinden çok farklı özellikler taşıyor. Sanıklar, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alırsa tek kişilik hücrede tutulacaklar. Hiçbir şekilde cezaevi dışına çıkamayacaklar. Yakınlarının cenazelerine bile katılamayacaklar. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının infazı 30 yılda tamamlanıyor ve cezanın infazına ara verilmiyor. Müebbet hapis cezasının infazı ise 24 yılda tamamlanıyor. bile Cenazeye gidemezler WSJ: Mütalaa Erdoğan’a uyarı NEW YORK (ANKA) ABD’de yayımlanan Wall Street Journal (WSJ) gazetesi, Ergenekon davasında savcının mütalaasına geniş yer verdi. Gazetenin haberinde, “Darbe komplosu davası, Erdoğan için siyasi bir çatlağın sinyalini veriyor. Ergenekon davası, Türkiye’de geniş destek gören bir dava olmaktan çıkarak çok tartışmalı, protestolar odağı ve Erdoğan’ın son 10 yılda iktidarını sağlamlaştırmaya yardımcı olan muhafazakâr ittifakında derin çatlaklara neden olan bir dava haline geldi” ifadelerine yer verildi. Gazete, savcılığın sanıklara yönelik “sert” muamelesini, Kürt “isyanı”na son vermek amacıyla “tarihi adımlar” atan Erdoğan için, “eski müttefiklerini bir kenara bırakmaması yönündeki bir uyarı” diye niteledi. ‘Kalkmasa idam isteyeceklerdi’ İstanbul Haber Servisi Savcıların esas hakkındaki mütalaasında “hükümete darbe teşebbüsü” suçunu düzenleyen TCK 312/1’e göre ceza verilenlere, Yargıtay içtihatları gereği terör örgütü yöneticiliği ve üyeliği suçuna ilişkin TCK 314/1 maddesinden ceza verilemeyeceği yönündeki değerlendirme dikkat çekti. Avukatı İlkay Sezer aracılığı ile açıklama yapan İlker Başbuğ “Mütalaada açıkça görüleceği gibi terör örgütü yöneticiliği suçlaması aynen durmaktadır. Türkiye’de idam cezası kaldırılmamış olsa idi cumhuriyetin savcıları, hiç tereddüt etmeden, Türk ordusunun komutanı ile onun 14 silah arkadaşı için de idam cezasını isteyeceklerdi” dedi. İZMİR VE ESKİŞEHİR BARO BAŞKANLARI SAVCILIK MÜTALAASININ SAKAT OLDUĞUNU BELİRTTİ ‘TSK yargılanmıyor’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, Ergenekon davasında eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ hakkında müebbet hapis istemiyle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Yılmaz, “Yargılananlar, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) değildir. TSK’ye ait olup da bir şekilde bir başka yerle bağlantı var mı yok mu şeklinde itilaflı olanlardır. Siyaseti TSK üzerinden yapmayalım” dedi. Yılmaz, MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural’ın, “Başbuğ’a müebbet hapis verilirken, Öcalan’a beslediğiniz muhabbetin kaynağı nedir” şeklindeki sorusunu yanıtlarken, “TSK ortak değerimizdir. Koruyormuş gibi yapıp da saldırmayalım” ifadelerini kullandı. ‘Vicdanlar kabul etmez’ İZMİR / ESKİŞEHİR (Cumhuriyet) İzmir Barosu Başkanı Sema Pekdaş, Ergenekon davasında savcılık mütalaasının kamu vicdanında kabul görmekten uzak olduğunu söyleyerek “Deliller tartışılmadan, yeni delil sunulmasına izin verilmeden hazırlanmış ve sunulmuş bir mütalaa söz konusu. Baştan sakat bir durum oluşmuş durumda. Adil yargılama gerçekleşmemiştir. Deliller toplanmamıştır. Böyle bir mütalaa öncelikle dayanaksızdır ve objektif değildir. Dolayısıyla sakattır. Bu nedenle de kabul edilemez. Bu mütalaa kamu vicdanını ikna edecek nitelikte değildir” dedi. Eskişehir Baro Başkanı avukat Rıza Öztekin de MİT, Emniyet ve Jandarma’nın böyle bir terör örgütü yapılanması olmadığına dair görüşleri bulunduğunu anımsatarak “Eğer bir örgüt varsa lideri kimdir? Mustafa Balbay’ın kalemi, Haberal’ın ameliyatta kullandığı malzemeler silah gibi elverişli vasıta olamayacağına göre ne ile nasıl darbe yapıp hükümeti düşüreceklerdir bilemiyoruz. Kamuoyu vicdanında bu projenin adı ülkenin bölünmesidir” diye konuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle