25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 MART 2013 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA Katkılar gitti zam geliyor Soruları da yanıtlayan Bılıkçı, sekEkonomi Servisi Et Üreticileri Birliği (ETBİR) Baş töre ilişkin yapılan denetlemelere ilişkanı Mustafa Bılıkçı, kır kin soruyu, “Bakanlık’ta yaklaşık 2 mızı ve beyaz et ürünlerinin bin 200 denetçi olduğunu, yeni alım sınırlandırılması ile birlik da yapacaklarını, 700800 kişi daha te daha önce karışım olarak alacaklarını biliyoruz. Bence iyi desatılan salam, sosis gibi kır netliyorlar” şeklinde yanıtladı. Yaşanacak zammın karışımlı ürünmızı et ürünlerinde yüzde 10 ile 20 arasında bir fiyat leri etkileyeceğine işaret eden Bılıkçı, artışı gözlemlenebileceğini “Yüzde 100 kırmızı etten üretilen sucukta ise bir artış olmayacaktır. açıkladı. Bılıkçı, ETBİR yönetim ku Tebliğ öncesi, karışımlı ürünler vardı, bu ürünlerrulu üyeleri ile de fiyat farklılıkbirlikte, yürürlüları olacaktır ve ğe giren Türk Gıda ırmızı et ürünlerine beyaz et ağırlıklı salam ve Kodeksi Et ve Et Ürünleri Tebliği’ni de katkısının kaldırılması ile daha sosisi etkileyebilir. Sucuk, pastırma, ğerlendirmek üzere basın önce karışım olarak satılan kavurma, yani patoplantısı düzenledi. Bılıksalam, sosis gibi ürünlerin zarın yüzde 70’ini çı yaptığı açıklamada, kırmızı ve beyaz et ürünle fiyatlarının artabileceği, artışın oluşturan ve yüzde 100 kırmızı etten rinin sınırlandırılması ile yüzde 10 ile 20 arasında üretilen ürün grubirlikte daha önce karışım olabileceği belirtildi. ETBİR bunda bir fiyat arolarak satılan salam, sosis gibi kırmızı et ürünlerinde Başkanı Bılıkçı, fiyatı piyasa tışı oluşmayacakyüzde 10 ile 20 arasında koşullarının belirleyeceğini de tır. Eskiden de yüzde 100 kırmıbir fiyat artışı yaşanabilehatırlattı. zı et ile üretiliyorceğini ancak artışı piyasa du. Bunlara zaten koşullarının belirleyeceğibir katkı maddeni dile getirdi. si konulmuyordu” diye konuştu. enetim artacak Türkiye’de en çok tercih edilen Gelişmeleri değerlendiren Bılıkçı, “Yeni şarküteri ürünlerinin sucuk ve pastebliğ ile birlikte özellikle et ürünlerin tırma olduğunu, yabancı ülkelerin de kaliteli ve kırmızı et içeriğinin art sosis, salam ve jambon tercih etması nedeniyle genel bir fiyat değişimi tiğini dile getiren Bılıkçı’nın, Nigözlemlenebilir. Öte yandan pek çok elsen şirketinin verilerine dayanafirma daha sağlıklı ve güvenli üretim rak verdiği bilgiye göre, sucuğun yapabilmek için yatırım yapmak du toplam pazardan aldığı pay yüzde rumunda kalacaktır. Ancak bu artış, 54.52, salamın yüzde 21.24, sosektöre çok daha kaliteli ürün girme sisin yüzde 13.2 pastırmanın ise sini sağlayacak ve halk sağlığı açısın yüzde 5.80. Bunları, yüzde 3.17 dan çok daha güvenli bir ortam olu ile kavurma, yüzde 1.14 jambon, şacaktır” ifadesini kullandı. yüzde 0.69 ile füme et takip ediyor. EKONOMİ ekonomi@cumhuriyet.com.tr 11 Dersimiz Aritmetik, Konumuz Büyüme Tavuk kıyması tamamen yasak Tebliğde bir başka radikal kararı da MDM (tavuk kıyması) kullanımının yasaklanması oluşturuyor. Daha önce yayımlanan taslak tebliğde MDM kullanımı yüzdesel oranla sınırlandırılmıştı. Ancak ölçümünün mümkün olmaması nedeni ile suiistimale açık yönü bulundu. Bu nedenle uygulama hayata geçirilmedi. Son tebliğ ile bakanlık, MDM kullanımını tamamen yasakladı. Sucuk üretiminde ise bitkisel ya da hayvansal kaynaklı hiçbir takviye proteine izin verilmedi. Öte yandan fermente sucukta ısıl işlem uygulaması kaldırılarak geleneksel Türk sucuğu üretim usulleri koruma altına alındı. Salam sosis gibi et ürünlerine konulan protein alt limitleri ve konulan bu alt limitlerle ilişkili nem ve yağlılık kriterleri ürünün kalitesinin yukarıya taşınmasını sağladı. Jambon için ilk kez kimyasal limitler konularak ürün standart hale getirildi. Köfte ve dönerde nişasta, hayvansal ya da bitkisel kaynaklı takviye protein kullanımı yasaklandı. K ‘Tebliğ, önemli bir adım’ Et üreticileri Et ve Et Ürünleri Tebliği’ni “Ülkenin et ürünleri sektörü için büyük bir adım” olarak yorumluyor. Türk sucuğu, kavurması ve pastırmasının doğru üretildiğinde, dünya markaları çıkarılabilecek çok özel üretim alanları olduğunun, dünya markası çıkarabilmenin öncelikli şartı olarak da standardı korumak, sağlıklı üretim yapmak, geleneksel lezzetleri ve reçeteleri yeni teknoloji ile yeniden üretmek gerektiğinin altı çiziliyor. Tebliğ, genel olarak kırmızı ve beyaz et karışımını sınırlandırıyor. Tebliğ kapsamında, kırmızı etle üretilen ürünlerde beyaz et kullanılamıyor. Ancak beyaz etle üretilen ürünlerde istendiği takdirde kırmızı et de kullanılabiliyor. Fakat ürün isminde bunun belirtilemeyeceğine dikkat çekiliyor. D ‘Cep’te tarife karşılaştırma dönemi Turkcell, Vodafone ve Avea, internet sayfalarından cep telefonlarında tarifeler arası karşılaştırma imkânı sunan uygulamaya başladı. Ekonomi Servisi GSM operatörleri, cep telefonlarında tarife karışıklığına son vermek için internet sayfalarından tarifeler arası karşılaştırma olanağı sunacak. Mobil iletişim sektöründeki gelişmeler ve numara taşıma hakkının sağlanmasıyla artan rekabet sonrası GSM operatörleri, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun (BTK) talebi üzerine tüketici lehine yeni bir uygulamayı hayata geçirdi. Mobil telefon kullanıcıları, test sürecinde olan uygulama kapsamında GSM operatörlerinin internet sitelerinden tarife ve paketleri karşılaştırabiliyor. Her cep telefonu operatörünün internet sitesinde yalnızca kendisine ait tarifeler karşılaştırılabiliyor. Tüketiciler, test sürecinde karşı laştırma sayfalarına yönelik görüş ve önerilerini BTK’ye iletilebilecek. Ve Güneşli’ye 50 milyon TL 50 milyon liralık yatırımla inşa edilen Ve Güneşli projesi görücüye çıktı. Ve Güneşli’de metrekare fiyatları 3 bin 500 liradan başlıyor Ekonomi Servisi Depar Teknik YapıKeleşoğlu İnşaat ve Teleset Mobilya ortaklığında inşa edilen ‘Ve Güneşli’ projesi tanıtıldı. Metrekare birim fiyatlarının 3 bin 500 liradan başladığı projede lansman öncesi yüzde 20 satış gerçekleşti. 9 bin metrekarelik arsa üzerinde inşa edilen ve 32 bin metrekarelik inşaat alanına sahip olan Ve temel dinamiği var. 3 T: Ticaret, turizm ve telekomünikasyon. Bugün 2 milyar insan internette, her yıl 1 milyar insan iş ya da turizm amaçlı uluslararası seyahat yapıyor. Yalnız Güney’in bu yükselişi önemli bir tehdidi de beraberinde getiriyor: Demografik genişleme ve ekonomik ve demokratik beklentilerin artması ile doğru orantılı olarak yeni iş alanları ve istihdam yaratılamaması halinde bu ülkeleri derin huzursuzluklar bekliyor. Diğer bir deyişle yeni Arap Baharları her an kapıyı çalabilir.. Bu arada şunu da hatırlatalım: 1996 yılındaki İnsani Gelişme Raporu’nda 5 istenmeyen büyüme tipi açıklanmıştı. İstihdam yaratmayan büyüme, eşitsizlikleri artıran büyüme, toplumun en dezavantajlı kesiminin katılımını engelleyen büyüme, kayıt dışı büyüme, geleceği (doğal kaynakların ve çevrenin doğru kullanımını) gözetmeyen büyüme. Sizce Türkiye’de bu büyüme tiplerinden hangisi ya da hangileri uygulanıyor dersiniz? Güneşli’de 214 daire ile ticari birim yer alıyor. Yalçın Koreş Caddesi üzerinde yükselen Ve Güneşli projesi 2014’te teslim edilecek. 8912 katlı üç bloktan meydana gelen Ve Güneşli’nin inşaatı yüzde 30 tamamlandı. Yüzde 60’ı 1+1 dairelerden oluşan Ve Güneşli’de 3 adet 3+1 daire, 15 adet stüdyo ve kalanı 2+1 konutlardan meydana geliyor. Raporda GüneyGüney işbirliğinin hızla arttığına dikkat çekiliyor. Özellikle Brezilya, Çin ve Hindistan’ın Afrika’da ciddi altyapı yatırımları, kalkınma işbirlikleri, eğitim ve sağlık alanında ortak anlaşmaları hayli yüksek. Tüm bunlar küresel kuralların yeniden belirlenmesinde Güney’in önemli bir güç olacağını gösteriyor. Bir diğer önemli unsur da tarım. Tarıma yatırım, Güney’in iddialı ülkelerinin gündeminde. Ve bu devlet politikası olarak belirleniyor. Rapordan Çin’in dünyada en iyi tarımsal araştırmaları yapan ülke olduğunu öğreniyoruz. 1.100 araştırma enstitüsünü ve üniversiteleri bünyesinde toplayan Çin Tarım Bilimleri Akademisi hem ülke içinde önemli çalışmalar yapıyor hem de Afrika ülkeleri ile yeni tarımsal faaliyetlerini sürdürüyor. Keza Brezilya’da devletin uygulamaya aldığı “Tarımsal Araştırma ve Yenilikçilik Sistemi” ile işçi başı tarımsal verimlilik 4 misli artmış. Peki Türkiye tarımsal alanda nasıl atılımlar yapıyor dersiniz? Neyse, yukarıda ortaya attığım soruları şimdi tüm bu bilgiler ışığında yanıtlamaya hazır mısınız? Önce 2 soru. 1 Şöyle yakın geleceğe doğru bir uzgörüde bulunacak olsanız Türkiye’yi nasıl konumlandırırsınız? Siyasi, ekonomik ve toplumsal açıdan nasıl bir Türkiye bekliyor bizi? 2 Aynı gelecek diliminde nasıl bir dünyada yaşıyor olacağız? Yoo. Hemen yanıt beklemiyorum. Sadece gündeminize getirmek istedim. Ben de bu arada size Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın (UNDP) geçen hafta açıkladığı 2013 İnsani Gelişme Raporu’ndan biraz bahsedeyim. Takip ettiyseniz bilirsiniz, genelde raporun İnsani Gelişme Endeksi’ndeki (İGE) ülke sıralaması kamuoyunda yer alır. Bu kez de öyle oldu. Türkiye 186 ülke içinde 90’ıncı sırada. Geçen yıl 92. iken 2 sıra üste çıktık. Endeks milli gelir, eğitim, sağlık, adaletli gelir dağılımı, cinsiyet ayrımının azalması ve eşitliği, iyi yaşam koşulları gibi çoklu kriterlerle ölçülüyor. Ancak... Kişi başı milli gelir dışarıda tutularak hesaplanan endekste Türkiye’nin 186 ülke içindeki sıralaması oldukça düşük bir yerde: 111. sırada. Yani kişi başı milli geliri ayırın bir tarafa, toplumumuz insani gelişmişliğinin düzeyini görün.Tabii şaşırılacak şey değil bu. İktidarın ana gündemini “her alanda dinsel özgürlükler”, “çok çocuk doğurma”, “hızlı kentleşme, yeni konutlar, AVM’ler; tabiatı ve kültürel varlıkları yok etme pahasına inşaat” oluşturursa sonucun farklı olmasını beklemek anlamsız. Gelelim raporun diğer öğelerine... “Güney’in Yükselişi: Farklılıklar Dünyasında İnsani Gelişme” başlığını taşıyan rapor gelişmekte olan ülkelerin yükselişini, bu yükselişin nasıl küresel dünyanın süregelen düzenini değiştirmeye başladığını anlatıyor. Örneğin Güney’in orta sınıfı. Yoksul ve gelişmekte olan ülkelerde orta sınıf; demografik, kişi başına düşen gelir ve beklentiler açısından hızlı bir yükseliş içinde. Orta sınıf, günde 10 ila 100 dolar arasında kazanan ya da harcama yapan grup olarak tanımlanıyor. Türkiye ekonomisinin 2023’e ilişkin önemli hedefleri var. Bunların başında ulusal ekonomimizin dünyanın en büyük on ekonomisi arasında yer alması ve fert başına gelirinin de 25.000 dolar düzeyine çıkması göze çarpıyor. Ancak Türkiye ekonomisinin mevcut büyüme hızının yüzde 2.5 4 civarında kalması ve süregelen durgunluk konjonktürü, bu hedefe ulaşabilmek açısından ileriye dönük bir ivmelenme için umut vermiyor. Bu konuda “açıklayıcı” bir “çözüm önerisini” geçen hafta İzmir’de Ege Bölgesi Sanayici ve İşadamları Derneği’ndeki konuşmasında Başbakan Yardımcısı Sayın Ali Babacan’dan bizzat dinleme fırsatı buldum. Sayın Babacan’ın yaklaşımına göre söz konusu hedefin gerçekçiliğini değerlendirmek için Türkiye ekonomisinin büyüme hızını sadece TL bazında ölçmek hatalıydı. Milli gelirimiz TL bazında yüzde 4 5 düzeyinde büyüse dahi, buna ek olarak döviz kurunda enflasyon farkından arındırılmış reel ucuzlamanın sürdürülmesi durumunda, gelirimiz dolar bazında daha da artmış gözükecektir. Dolayısıyla, TL bazındaki reel büyümeye döviz kurunun ucuzlamasından kaynaklanan fiyat etkisini de eklediğimizde fert başına gelirimizin 25.000 dolara çıkması kolaylıkla mümkün olabilecektir. Sayın Babacan, “hesapların bu doğrultuda yapılmış olduğuna” vurgu yaparken 2000’li yıllara değinerek “20022012 arasında milli gelir TL bazında sadece yüzde 40 artmış iken doların ucuzlaması neticesinde milli gelirde dolar bazındaki artışın yüzde 300 olarak gerçekleşmiş” olduğunu da bu işleme örnek olarak gösteriyordu. HHH Söz konusu açıklamanın, 2003 sonrası büyüme söyleminin aslında ne kadarının gerçek, ne kadarının kur dönüşümünden kaynaklanan bir yanılsama olduğunun itirafı olarak değerlendirilebileceği hususunu şimdilik bir tarafa bırakalım ve 2023 için söz konusu büyüme hesabını yakından irdeleyelim: 2013 yılı itibarıyla fert başına milli gelirimiz 10.300 dolardır. 2023’te fert başına gelirin 25.000 dolara çıkması için yılda yüzde 9 oranında büyüme gerekecektir. Söz konusu dönemde milli gelirimizin TL bazındaki (“gerçek”) büyümesinin yılda yüzde 5 olması iyimser; ancak Türkiye’nin potansiyel büyüme hızıyla tutarlı bir varsayım olarak kabul edelim. Bu durumda geriye döviz kurunun reel ucuzlamasına dayalı yüzde 4’lik bir “kur etkisi” gerekecektir. Yani, büyüme denklemi şu hali almaktadır: Dolar bazında yüzde 9 büyüme = TL bazında yüzde 5 reel büyüme + yüzde 4 kur ucuzlaması. HHH Şimdi soru şudur: Türk ekonomisi 10 yıl boyunca döviz kurunda reel olarak yüzde 4 oranında ucuzlamayı kaldırabilir mi? Bu sorunun yanıtı çok açıktır: Dövizin fiyatının 10 yıl boyunca reel olarak ucuzlaması sonucunda Türk sanayisinin ithalat bağımlılığı giderek artacak; dış açık (cari işlemler açığı) dayanılmaz boyutlara yükselecek; rekabet gücünün giderek yitirilmesi sonucunda işsizliğin kronikleşmesi ve emek gelirlerinin düşürülmesi kaçınılmaz olacaktır. Böylesi bir süreçte Türkiye’nin mevcut olan taşeronlaştırılmış ve uluslararası sermayenin kaprislerine bağımlı bir ülke konumu kesin tescil edilmiş olacaktır. Sorunun bir de finansman boyutu vardır. 10 yıl boyunca Türkiye’de dövizin reel fiyatını yüzde 4 oranında ucuzlatacak sermaye girişlerinin hacmi olağandışı boyutta olmalıdır. Oluşacak cari işlemler açıklarını kapatmak için Türkiye giderek daha yüksek dış borçlanmaya sürüklenecek ya da “özelleştirme” ve benzeri pazarlıklar aracılığıyla ülkemizin yeraltı ve yerüstü kaynaklarının ve tüm stratejik varlıklarının geleceği ulusal ve uluslararası tekellerin sömürüsüne terk edilecektir. Dahası, böylesi bir boyutta yabancı sermaye gerekliliğinin sadece “iktisadi” bir sorun olmakla kalmayıp siyasi ve uluslararası güvenlik açmazlarını da içeren ve ülkemizin siyasi bağımsızlığını tehdit eden bir sorunlar yumağına dönüşmesi kaçınılmaz olacaktır. Böylesi bir ekonominin (TL bazında) reel olarak yüzde 5 büyümesini beklemek hayaldir; iktisadi gerçeklerle bağdaşmayan “sanal” bir projedir. Kendi öz dinamiklerini yitirmiş ve üretim potansiyelini yurtdışı sermaye akımlarına terk etmiş bir ekonominin, değil 10 sene boyunca, herhangi bir süre içinde sürdürülebilir büyüme ve gelir yaratması beklenemez. Ulusal medyamızda bazen köşe yazarları yazılarını anlamlı atasözleriyle bitirmektedir. Biz de bu yazımızı bir Kızılderili atasözüyle (!) noktalayalım: “Sönmekte olan bir balonun düzenli hareket etmesi beklenmez.” İnsani Gelişmişlik, Türkiye ve Dünya... 2009’da güneyin orta sınıfı 1.8 milyar insandan oluşuyordu. 2020’de bu sayının 3.2 milyara, 2030’da ise 4.8 milyara ulaşacağı tahmin ediliyor. Halen dünya tüketiminin üçte biri güneyin orta sınıfı tarafından gerçekleştiriliyor. Güney’in özellikle de Çin ve Hindistan’ın hızlı büyümesi olmasaydı zengin(!) Kuzey’de süregelen ekonomik krizin çok daha derin olacağı kesindi. Yakın gelecekte Kuzey’in Güney’e daha çok ihtiyaç duyacağı öngörülüyor. Güney’in orta sınıfının 3 Ekonomi Servisi İstanbul’un finans merkezi olmasıyla ilgili projelerde işbirliği ve yatırım imkanlarını incelemek üzere İngiltere’den gelen heyet dün İstanbul Uluslararası Finans Merkezi’nin şantiyesini gezdi. Heyete başkanlık eden Londra Finans Merkezi Belediye Başkanı Lord Mayor Gifford, Ağaoğlu Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ağaoğlu ile de bir araya geldi. Burada değerlendirme yapan Lord Mayor Gifford, “Bizim uzmanlığımızı ve deneyimimizi sizin olağanüstü vizyonunuz ve hayalinizle birleştirdiğimizde çok olumlu sonuçlar alırız” diyerek Türkiye ile çalışma konusundaki istekliliklerinin altını çizdi. İstanbul’un vizyonuna Londra’dan destek
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle