23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 4 HABERLER CUMHURİYET 25 ŞUBAT 2013 PAZARTESİ 3 saatlik görüşmeye MİT görevlisi de eşlik etti. Öcalan heyete metin sunmadı ‘Yol haritası’ yok AYŞE SAYIN ANKARA BDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan, milletvekilleri Altan Tan ve Sırrı Süreyya Önder’den oluşan heyetin ziyaret ettiği Abdullah Öcalan’ın, PKK’ye yönelik yaptığı “tutsakların serbest bırakılması” çağrısının altında, hükümetin Meclis’e sevk kararı aldığı 4. yargı paketinde KCK tutuklularının serbest bırakılması beklentisinin yattığı öğrenildi. Heyette yer alan Altan Tan, Öcalan’ın kendilerine kamuoyuna yansıdığı gibi “yol haritası” olarak hazırlanmış bir “metin sunmadığını” söyledi. BDP heyetinin Öcalan’la 3 saatlik bir görüşme yaptığı ve görüşmeye bir MİT görevlisinin de baştan sona katıldığı öğrenildi. Edinilen bilgiye göre, beklentilerin aksine heyet adada bulunan diğer tutuklularla görüştürülmeyerek ziyaret Öcalan’la sınırlı tutuldu. Öcalan’ın Kandil, örgütün Avrupa ayağı ile BDP ve kamuoyuna yönelik mesajlarını not alan BDP heyetinin, hiçbir açıklama yapmamayı planladığı, ancak Öcalan’ın PKK’nin elindeki rehinelerle ilgili mesajının okunmasını bizzat istediği öğrenildi. Öcalan’ın bu tavrının altında, hükümetin geçen cuma günü Meclis’e sevk kararı aldığı 4. yargı paketine karşı bir adım ve “iyi niyet jesti” olarak özellikle açıklattığı belirtildi. Geçen hafta 10 dolayındaki KCK tutuklusunun serbest bırakılmasını da dikkate alan Öcalan’ın, PKK’nin elindeki “rehinelerin bırakılması” yönündeki çağrısının örgütte kısa sürede karşılık bulmasını talep ettiği ve bu nedenle heyetin İmralı dönüşü mesajını hemen kamuoyuna duyurmasını istediği öğrenildi. Öcalan’ın bu kapsamda, örgütün atacağı adımın hükümetin de KCK tutuklularının serbest bırakılmasını kolaylaştıracağı değerlendirmesinde bulunduğu kaydedildi. Görüşmede Öcalan’ın, Kürt kimliğinin tanınmasının en önemli adımı olarak nitelediği belirtilen “anayasal yurttaşlık” konusunda ısrarlı olunmasını istediği kaydedildi. Öcalan İmralı’ya giden heyete, “tek kalemde” çözüm önerisi yerine, müzakereler ilerledikçe aşamalı olarak çözüm önerilerini aktaracak. Bundan sonraki süreçte de BDP’den yeni heyetlerin adaya gideceği ve karşılıklı atılan adımlara göre Öcalan örgüte ve BDP’ye aşamalı takvim sunacak. Rehinelerin yanı sıra Öcalan’ın mart ayı itibarıyla örgüte “ateşkes” çağrısı yapacağı, bunun karışılığında askeri operasyonların da durdurulması talebinde bulunması bekleniyor. PKK’lilerin sınır dışına çıkarılması konusunda ise hükümetin anayasa, KCK’lilerin serbest bırakılması ve askeri operasyonları durdurma taleplerinin karşılanmasına ilişkin atacağı adımların görülmesinden sonra belli bir takvim dahilinde söz konusu olacağı kaydediliyor. BDP heyetinin İmralı dönüşünde, BDP eş genel başkanları Selahattin Demirtaş ve Gültan Kışanak’ı bilgilendirdiği öğrenildi. Ancak heyet, Öcalan’ın mesajları ile ilgili ayrıntılı bilgiyi bugün grup toplansıtında verecek. Cumhuriyet’in görüştüğü Tan, “Öcalan mektup ya da yol haritası sundu mu” sorusu üzerine “Sohbet havasında geçti. Öcalan bize bir metin vermedi” demekle yetindi. Buldan, grup toplantısına kadar kamuoyuyla bilgi paylaşmama kararı aldıklarını belirtti. ‘Değerlendirme salı günü’ EŞŞARİKA (AA) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İmralı’ya giden BDP heyetinin açıklamalarını salı günkü grup toplantısında değerlendireceklerini söyledi. Erdoğan, Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) bağlı EşŞarika Emirliği’nde düzenlenen 2. EşŞarika İletişim Forumu’nda yaptığı konuşmada, “Dinlerin, mezheplerin, ırkların ve dillerin bu kadar iletişim aracına rağmen birbirinden uzaklaşması hayırlı bir gelişme değildir. İşte, bu süreci tersine çevirmek zorundayız. ” dedi. Gazze’de, Suriye’de çocuklar ve kadınların yaşamlarını yitirmesi karşısında susanlardan olmayacağını söyleyen Erdoğan, Suriye yönetimine de yüklenerek “Kendi öz halkına karşı acımasızca katliamlar yapan, ama kendi topraklarını işgal edenlere karşı on yıllardır dilsiz kalan Suriye’nin zalim diktatörü, yani dilsiz şeytanı karşısında biz susmayacağız” diye konuştu. BAE’deki EşŞarika İslam Medeniyeti Müzesi’ni de ziyaret eden Erdoğan, çıkışta gazetecilerin İmralı’ya yapılan görüşmelere ilişkin sorularını yanıtladı. Erdoğan, İmralı’ya giden BDP heyetinin açıklamalarını Türkiye’ye döndükten sonra değerlendireceğini belirterek, “Döndükten sonra arkadaşlarımla değerlendirmeyi yapacağız. Nedir, ne değildir, öğreneceğiz. Öğrendikten sonra da en kısa zamanda gerekli olan açıklamaları, ilgili bakan arkadaşlarım vasıtasıyla veya salı günü grupta uygun bir şekilde yaparız” dedi. Öte yandan Şarjah kentinde ziyaret için yoğun güvenlik önlemleri alınırken Erdoğan’ı İslam Medeniyeti Müzesi’ne gelişinde karşılamak isteyen bir Türk kadın Arap korumalar tarafından karga tulumba uzaklaştırmaya çalışıldı. Erdoğan’ın “Bırakın. Bir kadına böyle davranılır mı?” diye sert çıkmasının ardından kadın bırakıldı. Türkiye’de Cemaatleşme… Bir süredir internet ortamında adımla gezinen bir yazı var. Bu yazı ‘Fethullah Gülen Neden Hacca Gitmedi?’ başlığını taşıyor, bir açıklama yapıyor, benim de adımla dolaşıyor. Hemen belirteyim ki daha önce de belirttim bu yazı benim değildir. Hiçbir yazımda sadece Fethullah Gülen değil, hiç kimsenin adının geçtiği bir polemik yoktur. Fethullah Gülen’in hacca gidip gitmemesi konusu benim ilgimin de dışındadır, bilgimin de dışındadır. Bu yazıyı yazan kimse imzasını atmaktan çekinerek bir sahtecilik yapmış ve adımı kullanmıştır. Kendisini defalarca adını açıklamaya davet ettim, oralı olmadı. Böylece sahteciliğini kabul etmiş oldu. Hangi nedenle olursa olsun bu korkak sahtekârlık, adımın arkasına saklanarak yapılmış bu karaktersiz davranış en hafifi ile utanılması gereken bir ayıptır. Gelelim bunu yazanın amacına. Olasılıkla yazan ‘Fethullah Gülen’in hacca gitmediğini, gidemediğini yazarak onu gözden düşürmeyi hedeflemiştir. Bunu okuyan ya da dinleyen dindar kişi “Ya, demek ki bizim din adamı bildiğimiz Fethullah Gülen hoca hacca gitmemiş, ben de artık ona inanmam” diyecek. Yazan herhalde öyle sanıyor. Bunu düşünmek bile gaflettir. Belli ki bunu yazanın inanç dünyası ile hiç ilgisi yok. İnsan neye inanıyor, neden inanıyor, haberi bile yok. Onun için de bu gerekçeye sığınmaya kalkıyor, adımı da bu girişime alet yapıyor. Bu belden aşağı mücadele sahibinin ve onun gibi düşünenlerin bilmesi gerekir ki, bu yol sadece kayıpla sonuçlanır. Zaten kayıpla da sonuçlanmaktadır. Nedenleri de düşünülmemektedir, tartışılmamaktadır. Biz düşünelim ve tartışalım. AVRUPA’DA GÜVENLİ HAVAYOLLARI LİSTESİNDE 60 ŞİRKET ARASINDA 54. SIRADA THY S.O.S veriyor ÖZCAN YAŞAR Aşamalı plan Türkiye Sivil Havacılık Sendikası Genel Başkanı Atilay Ayçin, merkezi Almanya’da bulunan bağımsız bir uçak kaza araştırma kurumunun yaptığı istatistiklere göre, Türk Hava Yolları’nın (THY) Avrupa’da “En güvenli havayolları” sıralamasında 60 şirket arasında 54. sırada yer aldığını söyledi. Ayçin, büyük çıkış yakaladığı söylenen THY’de bazı işlerin iyi gitmediğini ve Avrupa’daki bağımsız kuruluşların araştırmaları ve istatistik sonuçlarının da tezlerini doğrular nitelikte olduğunu bildirdi. Ayçin, filonun yaklaşık 3 kat artmasına rağmen hemen hemen aynı sayıdaki çalışanın verdiği mücadelenin takdir edilmesi ge rektiğini belirtti. Şirkette, yıllık ve haftalık izinlerin asgariye çekilmeye çalışıldığını ve mevcut personelden azami ölçüde yararlanma çabalarının bulunduğunu vurgulayan Ayçin, bu yöntemin, “sıfır hata” ile çalışılması gereken havacılık sektörü şirketi için büyük riskler oluşturduğuna dikkat çekti. THY’den yapılan açıklamaların, çoğu kez gerçekleri yansıtmadığının altını çizen Ayçin, Avrupa’daki bağımsız araştırma kuruluşlarının yaptığı araştırma sonuçlarına göre şirketin durumunun sivil havacılık arenasında pek iç açıcı olmadığını söyledi. Alman Uçak Kaza ları Veri Değerlendirme Merkezi’nin JACDEC, (Jet Airliner Crash Data Evaluation Centre) istatistik sonuçlarına göre THY’nin, Avrupa’da “en güvenli havayolları” sıralamasında 60 şirket arasında 54. sırada yer aldığını ifade eden Ayçin, bu durumun Türk sivil havacılığı için de bir tehlike ve kötü imaj oluşturduğuna dikkat çekti. Ayçin, THY’deki teknik ve uçucu personel ihtiyacının ivedi olarak karşılanamaması durumunda tehlikenin her zaman kapıda olacağını da vurguladı. Uluslaşma mı? Cemaatleşme mi? Türkiye 90 yıldır ulus olamadı. Atatürk’ün birey için gösterdiği hedef ‘yetkin birey’, toplum için gösterdiği hedef ‘ulus’ idi. Ulusal kimlik de ‘yurttaşlık’ olacaktı. Bu hedeflerin hiçbiri gerçekleşmedi. Ne birey, ‘bağımsız yetkin birey’ olabildi. Ne toplum ‘ulus’ olabildi. Ne de ‘yurttaş’ kimliği gerçekleşti. Nedeni, geleneksel kültürdür. Geleneksel kültürün kimi özellikleri ‘bireyulus’ hedefini desteklemediği için başarılı olamamaktadır. Nedir bu özellikler? Birincisi; topluluk sorumluluğunu birey sorumluluğundan daha önemli saymasıdır. Topluluğa karşı sorumluluk önceliklidir ve daha güçlüdür. İkincisi; topluluğa karşı olan güven, özgüveninden daha yüksektir. Bu nedenle de her şeyi başkasından beklemektedir. Bu nedenlerle de elbette başka nedenler de vardır amaTürkiye cemaat kültürüne daha yakındır. En küçük sosyal kurum olan ‘aile’ de bunun göstergesidir. Değerler ölçeğinde ‘aile değeri’, ‘birey değeri’nden çok daha üstte yer almaktadır. Aile, grup, camia, taraftar topluluğu, kurumsal kimlik, nerede ve ne yolla olursa olsun ‘birey’in her zaman üstündedir, daha değerlidir, daha çok güven vericidir. Dinsel cemaatler kapalı topluluklardır. Dışa yönelik tartışmaları yoktur. Eleştiri kendi içlerinde ve ancak yetkililer arasında yapılır. Onun için güçlü bir dayanışmaları vardır. Ortak enerjileri eğer doğru yönlendirilirse çok etkin olurlar. Laik topluluklar ise, içlerindeki eleştirileri, tartışmaları açık yaparlar, dayanışmaları zayıftır. Ortak enerjilerini aralarındaki tartışmalarda, çekişmelerde harcadıkları oranda etkinliklerini kaybederler. Cemaatlerde bir imam vardır, cemaat ona uyar. Laik topluluklarda ise herkes liderdir, ortada cemaat yoktur. Bu özellik ciddi farklar ve sonuçlar yaratır. Eğer, birbiri ile bütünleşme, ortak enerji havuzu yaratma, koyulan hedeflere yürüme sürecindeki farklar dikkate alınırsa sonuçlar daha iyi anlaşılır. Türkiye’de ‘cemaat’, ‘camia’, ‘akrabalık’, ‘hemşerilik’, ‘tanıdıklık’, ‘yakınlık’ her zaman birey olmanın üstünde bir güç taşır. Bu güç hem bir ait olma duygusu verir, hem de güven ve dayanışma sağlar. Onun için de ‘cemaatleşme’ ülkemizde kültürel temelli toplumsal bir olgudur. Uzun yıllardan beri cemaatler, tarikatlar, çeşitli dayanışma grupları siyasetin içinde yer almış, güç kaynakları olmuşlardır. Aslında kendine laik diyen kesimin de kültürel temeli çoğunlukla bu eksende yürümektedir. Önemli olan da bu kültürel temeli daha etkin yöntemlerle çağdaş doğrultuda değiştirebilmektir. En önemli yöntem de eğitimdir. Eğitim eğer yetkin birey yetiştirme doğrultusunda bir eksende gelişirse özerk kişilikli birey yetişebilir. Aile ve sosyal kurumlar da güven verici sosyal destekler sağlanırsa özerk birey yetiştirmeyi başarabilirler. O zaman toplum da geleneksel dayanışma bağları yerine çağdaş toplumsal bağlar kurabilir. Eğer “neden” sorusunu soramazsak “nasıl” olduğunu anlayamayız. Konu kişilere indirgenerek yandaş ya da karşıt olmaya dayandırılırsa hiçbir zaman anlaşılamaz. Fethullah Gülen, bir neden değil, bir sonuçtur. Bu konunun bize düşündürdüğü de budur… THY’den dua uygulaması İstanbul Haber Servisi Türk Hava Yolları (THY), hac ve umre için yapılan Suudi Arabistan uçuşlarında koltuklarda bulunan kişisel ekranlarda dua uygulaması başlattı. Özellikle umre ve hac uçuşlarındaki uçaklarda yer alan sefer duasının bir kısmı şöyle: “...Allahım bu yolculuğumuzu bize kolaylaştır ve uzaklığımızı yakınlaştır. Allahım yolculuğumuz süresince yardımcımız sensin. Geride bıraktığımız ailemizin görüp gözeteni, koruyup kollayanı da sensin. Allahım yolculuğun zorluklarından ve üzücü durumlarla karşılaşmaktan sana sığınırım. Malımı mülkümü, ailemi ve çocuklarımı başlarına gelebilecek kötülüklerden sen koru ya Rabbi. Amin.” Demirtaş’tan muhalefete çağrı ADIYAMAN (AA) BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Diğer muhalefet partileri de destek olmak istiyorsa, gelen cenazelerden rahatsız oluyorlarsa ‘kan ve savaş bitsin, çözelim’ diyorlarsa destek versinler” dedi. Demirtaş, partisinin Adıyaman il kongresinde yaptığı konuşmada “Biz barışa destek veriyoruz, AKP’nin politikalarına değil” dedi. Demirtaş şöyle konuştu: “Trabzon’daki ve Samsun’daki yurttaş, bu savaşı istemediğinizi biliyoruz. Biz de istemiyoruz. Savaş bitsin, silahlar sussun, tamam; fakat özgürlükler de olsun. Bu ülkenin sınırları içinde özgürce eşitçe yaşasınlar istiyoruz. Türkiye vatandaşı birdir.” ‘Kadrolaşma büyük tehlike’ THY’de bir çalışanın en az 5 yıllık bir eğitim süreci sonucunda verimli bir eleman haline gelebildiğine dikkat çeken Ayçin, şirketteki hızlı kadrolaşma gayretlerinin bu kıstasları altüst ettiğini söyledi. “Dünya Sivil Havacılık” standartlarına göre uçucu personelin dinlendirilmesi gerektiğini belirten Ayçin, personel eksikliği nedeniyle bu uygulamanın tam olarak uygulanamadığını kaydetti. Filodaki uçak sayısının 200’ü aştığına dikkat çeken Ayçin, yaklaşık 3 kat artan uçak filosunu geçmişteki sayıya yakın bir personelle sürdürmeye çalışmanın ne kadar güvenli bir faaliyet olacağının sorgulanması gerektiğini dile getirdi. Ayçin, “En az personelle en fazla verim almaya çalışılıyor. Bu durum uçuş güvenliğini de tehlikeye sokuyor” dedi. ? JACDEC güvenlik listesinde son 10’da yer alan havayolu şirketleri şunlar: 51. SkyWest Airlines, 52. South African Airways, 53. Thai Airways, 54. Türk Hava Yolları, 55. Saudia, 56. Korean Air, 57. GOL Transportes Aéreos, 58. Air India, 59. TAM Airlines, 60. China Airlines. SON 10’DA YER ALAN ŞİRKETLER
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle