25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 ŞUBAT 2013 PAZAR 12 HABERLER GÜNDEM MUSTAFA BALBAY ? Baştarafı 1. Sayfada yapılması, aslında Türkiye’nin çok seçenekli konumunu ortaya koyuyor. Tartışma yanlış biçimde başladığı ve sürdürüldüğü için de kısır atışmalardan öteye gidilemiyor. Napolyon’un, “Coğrafya ülkelerin kaderini belirler” sözü en çok Türkiye’ye uyan bir tarif. Türkiye öyle bir konumda ki, dünyanın ekseni nereye kaysa bir ucunda biz oluyoruz. Zira Türkiye, dünya ile komşu. Yakın tarihin penceresinden bakıldığında bu, soğuk savaş döneminde de öyleydi, sonrasında da. Bugün yeni şekillenmeler yaşanıyor, Türkiye neredeyse her senaryonun bir parçası. ??? Güncel tartışmanın boyutunu daha da genişletelim, 21. yüzyılın ikinci on yılında Türkiye’nin seçeneklerini sütuna yatıralım. Daha İstanbul’u fethetmeden önce Balkanlar’a yerleşen Osmanlı’nın yönü hep Batı’ya dönüktü. Cumhuriyet döneminde de Türkiye, Avrupa kurumlarının kurucusu ya da parçası oldu. Avrupa Konseyi’nin kurucu üyelerinden biri biziz. AB süreci ise daha farklı tartışmaların ve dengelerin sarmalında ilerliyor. Türkiye bugün sendikalardan üniversitelere, spordan siyasete kadar 300’ü aşkın Avrupa kurumunun üyesi. Atatürk, dış politikayı şekillendirirken tek boyutlu bakmadı. Batı’da Zagreb’e kadar uzanan bir Balkan Paktı’na öncülük ederken Doğu’da da Kâbil’i de içine alan Sadabad Paktı’nın mimarı oldu. Uzun 20. yüzyıl sürecinde Türkiye, zaman zaman İran ve Pakistan’ı kapsayan Doğu arayışlarını kalıcı yapamadı. 1991’de Sovyetler Birliği’nin çökmesinin ardından bağımsızlıklarını ilan eden Orta Asya cumhuriyetleriyle ilk 5 yılda olağanüstü bir hareketlilik yaşandı. Bu devletleri ilk biz tanıdığımız için tümünde “01” numaralı diplomatik plaka Türkiye’ye ait. Başlangıçta düzenlenen “Türkçe Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları Zirveleri” bir dizi dalgalanmanın ardından geç de olsa kurumlaştı. Keşke başlangıçtaki heyecan, kalıcı yapılar üretseydi. Sovyetler Birliği’nin dağılması Türkiye’nin önüne bir başka işbirliği bölgesi daha açtı; Karadeniz. 1992’de başlayan Karadeniz Ekonomik İşbirliği (KEİ) zirveleri de beklenen düzeyde kurumsallaşmadı ama hâlâ Orta Asya gibi seçeneklerden biri. İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) 60’a yakın ülkeye, 1.5 milyar nüfusa hitap ediyor. İçinde siyasal, ekonomik, toplumsal bütünlük olmasa da Türkiye’nin yararlanabileceği önemli bir zemin. Akdeniz ülkelerinin bir araya gelerek oluştuğu topluluk en azından “spor” yapıyor. Akdeniz oyunları çok istikrarlı olmamasına karşın Türkiye’nin katılımcısı olduğu organizasyon. Yönlendirici lider ülkelerin öncülük etmesi halinde Akdeniz havzası yabana atılacak seçenek değil. Türkiye’nin coğrafi tariflerinden biri de Balkanlar’ın parçası olması. 20. yüzyılda Balkan ülkeleriyle pek çok ortaklık yaşandı. Ortadoğu en azından coğrafi kaderimiz. Buradaki ülkelerle ilişkilerimiz daha çok sorunları paylaşmak yönünde olsa da, her krizin fırsatı da beraberinde getirdiğini unutmamak gerek. ŞİÖ, 1996’da Rusya, Çin, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan’ın sınır sorunlarını çözmek için bir araya gelmesiyle oluştu. Başlangıçta adı Şanghay Beşlisi idi; zamanla sınır sorunları aşıldı, kadro genişledi, işbirliği derinleşti ve ŞİÖ oldu. Bu yapıyla Orta Asya kardeşliğimiz var. ??? Yukarıda sıraladıklarımızın hiçbiri ötekinin seçeneği değil. Hepsi Türkiye’nin ufku. Avrupa, tüm ekonomik ilişkilerimizin yarısını oluşturan, 4 milyon insanımızın yaşadığı vazgeçilmez bir coğrafya. Asya, 11 milyon kilometrekarelik bir alanda 300 milyon insanın 25 ayrı biçimde Türkçe konuştuğu, çok büyük ekonomik fırsatları içeren bir coğrafya. Karadeniz’de en uzun sınır bizim. Akdeniz’in kuzeydoğu çatısı Türkiye. Atatürk’ün cumhuriyetin ilk yıllarında Batı’da ve Doğu’da attığı temeller bugün daha da güncel. Bütün mesele dünyaya tek gözle bakar gibi tek ufukla bakmamak. Kocaeli F Tipi Cezaevi’ndeki hükümlülerin yaşadıkları sorunları yazması ‘sakıncalı’ görüldü Mektup ‘eylem’ oldu GÜNEY, KANADA’DAN KONUŞTU MAHMUT LICALI Ergenekon bir projeydi, bitti Haber Merkezi Emniyette sorgulandığı 2001 yılında verdiği ifadelerle Ergenekon davası iddianamesinde referans olarak gösterilen Tuncay Güney, “Ergenekon davası bir projeydi, bitti artık” dedi. SkyTürk 360 televizyonunda canlı olarak yayımlanan “Şimdi Söz Sende” programına yaşadığı Kanada’nın Toronto kentinden telefonla katılan Güney, “Ergenekon davası bir projeydi, bitti artık. İçeridekilerin çıkması gerekir. Benim yüzümden tabii ki insanlar cezaevine girmesinler. Ben vicdanen rahatsızım. İşkence görmeseydim o konuşmaları yapmazdım. Ergenekon’un temeli sayılan Emniyette verdiğim ifadeler geçersizdir. Devlet beni kullandı. Türkiye’de adalet aramak genelevde bakire aramaktan farksızdır.” Güney, Paris’te öldürülen üç PKK’li kadının katil zanlısı Ömer Güney’i tanımadığını belirterek “Paris suikastı faili meçhul kalacaktır” dedi. ANKARA Kocaeli 1 No’lu F Tipi Cezaevi’ndeki hükümlü ve tutuklular, yaşadıkları sorunları ve hak gasplarını anlatan mektupları milletvekilleri ve basına göndermek istedi. Ancak cezaevi yönetimi mektup göndermeyi “eylem” kabul ederek izin vermezken, “bu eylem tarzının bir yıldır sürdürüldüğünü” bildirdi. Hükümlü ve tutukluların cezaevi yönetiminin bu kararının bile mektup aracılığıyla göndermesine izin verilmedi. Hükümlü ve tutuklular, yaşadıkları sorunları mektup aracılığıyla kamuoyuna duyurmaları, “yazdıkları mektupların sakıncalı olduğu” ve “mektuplarda yalan, yanlış bilgiler bulunduğu” gerekçesiyle engellenirken, mektup yazma eylem olarak tanımlandı. Hükümlü ve tutuklular TBMM İnsan Hakları Komisyonu üyesi CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’e gönderdikleri mektupta yaşadıklarını anlattı. Mektupta hükümlüler, “Yazdığımız tüm mektuplar sakıncalı bulunarak gönderil miyor. Bırakın mektuplarımızı, mektuplarımızın engellendiğine dair muhattabını bilgilendirmemiz, engelleme kararını kendisine göndermemiz bile engelleniyor” görüşünü bildirdi. ‘Ailevi mektuplara el konuluyor’ Hükümlüler içeriğinde hiçbir politik ifade bulunmayan ailevi mektuplara bile el konularak gönderilmediğini belirtirken; yaşadıkları koşulların kamuoyunda görülebilmesi için “F Tipi” adlı film hakkında basına gönderdikleri mektupların bile engellendiğini ifade etti. Aygün’e ulaşan mektuptala birlikte Kocaeli 1 No’lu F Tipi Cezaevi Disiplin Kurulu Başkanlığı’nın “Sakıncalı Mektup Değerlendirme Kararı” da yer aldı. Kararda, hükümlü ve tutukluların mektuplarının içeriği incelendiğinde noktalama işaretlerine kadar birbirlerinin aynısı olduğu belirtilerek, “Gönderilmek istenen bu mektubun birebir aynısı onlarca mektup diğer basın mensuplarına da gönderilmek istenmektedir. Dolayısıyla toplamda onlarca mektup var gibi görünse de içerik olarak sadece bir mektup bulunmaktadır” denildi. Mektup yoluyla ceza infaz kurumunda yaşanan sistematik bir hak gaspı olduğu intibasının uyandırılmak istendiği belirtilen kararda, mektup göndermek “eylem” olarak nitelendirildi. Kararda, hükümlü ve tutukluların “bu (mektup gönderme) eylem tarzını” yaklaşık bir yıldır devam ettirdikleri ifade edildi. Kararda, milletvekillerinin yasama yılı içindeki yoğun görevleri esnasında bilgilendirilmeleri için ayrıntılı karar metinleri hazırlandığı, bu nedenle gönderilmesine karar verilen mektupların geciktiği ifade edildi. Aygün’e gönderilen sakıncalı mektup değerlendirme kararında; sakıncalı mektuplarlar hakkında verilen ayrıntılı kararların; milletvekillerinin Meclis gündemi dışına çıkılmak süretiyle gereksiz soru önergelerinin önüne geçilmesi amacıyla hazırlandığı belirtildi. Kararda, sakıncalı olduğu gerekçesiyle gönderilmeyen söz konusu mektupların yüksek güvenlikli ceza infaz kurumlarını tartışmaya açılması amacıyla yazıldığı ifade edildi. İSTANBUL KILIÇDAROĞLU GÖRÜŞTÜRÜLMEDİ Küçük’e sadece mesajı gitti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ergenekon davasından tutuklu bulunan Prof. Dr. Yalçın Küçük’ü Silivri Devlet Hastanesi’nde geçirdiği ameliyat nedeniyle telefonla arayan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Küçük’le görüştürülmediği ortaya çıktı. Genel merkezden yapılan açıklamada Kılıçdaroğlu’nun geçen perşembe ve cuma günleri Prof. Küçük’ü, geçmiş olsun dileğini iletmek için ameliyat olduğu hastane telefonundan arayıp bilgi almak istediği ifade edildi. Açıklamada, “Birkaç kez aranmasına rağmen değişik gerekçeler öne sürülerek Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, Yalçın Küçük, yakını, refakatçisi veya güvenliğinden sorumlu olan herhangi bir kişi ile görüştürülmedi. Öte yandan CHP lideri Kılıçdaroğlu, Temren Küçük hanımefendi aracılığıyla da Yalçın Küçük’e ulaşmak istedi, ancak telefon bağlantısı sağlanamadı” bilgisine yer verildi. Açıklamada, Kılıçdaroğlu’nun ancak dün, kendisine not bırakan eşi aracılığıyla Küçük’e geçmiş olsun mesajını iletebildiği belirtildi. Vardiye Bizde Platformu İstanbul, Ankara, İzmir’de eylem yaptı Adaletin ruhuna lokma İSTANBUL/ANKARA/ İZMİR (Cumhuryet) Balyoz davasında yargılanan askerlerin yakınlarının oluşturduğu “Vardiya Bizde Platformu”nun düzenlediği “Sessiz Çığlık” eylemi sanatçı, gazeteci, akademisyen ve çok sayıda yurttaşın katılımıyla İstanbul, Ankara, İzmir’de gerçekleştirildi. Ankara’da Sakarya meydanında toplanan Balyoz davası hükümlülerinin aileleri “Hukukun ölen ruhuna” diyerek kazanla lokma dağıttı. Eylemde bazı ailelerin ağlaması karşısında “Ağlamayın yargılayanları sevindirmeyin” tepkisi yükselirken bir çocuğun “Ben Hayatta En Çok Babamı Sevdim” pankartını taşıması dikkat çekti. İstanbul’da Beşiktaş meydanında gerçekleştirilen eylemde Balyoz davasının 11 Şubat 2011’deki duruşmasında eski 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan , eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral İbrahim Fırtına ve eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnek’in de aralarında bulunduğu 163 emekli ve muvazzaf askerin topluca tutuklanmalarının yıldönümü olduğuna dikkat çekildi. Eylemde yapılan açıklamada, “İki yıl önce başlayan ve sevdiklerimizi bizden alan bu kâbus aslında sadece bizlerin değil Türk milletin ve çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin ANKARA İstanbul Haber Servisi Cezaevlerinde hasta tutukluların durumuna dikkat çekmek için her hafta Galatasaray’da “F Oturması” adıyla eylem yapan İHD İstanbul Şubesi, dünkü eyleminde hasta tutuklu Fatma Tokmak’ın serbest bırakılmasını istedi. Eylemde “Fatma serbest kalsın, oğlu Azat’a kavuşsun” denildi. İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Cezaevleri Komisyonu’nun düzenlediği eylemde konuşan Şube başkanı Ümit Efe “Fatma Tokmak her an hayatını kaybetme riskiyle karşı karşıya. Gelin hep birlikte onu kurtaralım” diye konuştu. Tokmak’ın avukatı Eren Keskin de “Tokmak ağır kalp hastası. Emekli General Ergin Saygun, hastalığı gerekçe gösterilerek tahliye edildi. Bizler, aynı hakkın Tokmak ve tüm hasta tutuklular için uygulanmasını istiyoruz” dedi. GALATASARAY’DA 411. BULUŞMA geleceği oldu. Bu olaylarla karşılaşmadan önce Türkiye’de adalet ve gerçek hâkimler var diye düşünüyorduk, ancak davanın ilerleyen safhalarında adalete tam olan inancımız kökünden sarsıldı. Bu hukuki bir dava değil, siyasi bir tasfiye operasyonudur” denildi. Konuşmalardan sonra sanatçı Haluk Çetin ise katılımcılara dinleti sundu. Eyleme gazetemiz yazarları Ataol Behramoğlu, Orhan Bursalı ve ressam Bedri Baykam, tiyatro sanatçısı Ayten Gökçer, Türkiye Gençlik Birliği İZMİR Hasta Fatma oğluna kavuşsun (TGB), Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) İstanbul şubeleri ve İstanbul Genel Sözcüsü İlhan Gülek de katılarak destek verdi. Cumhuriyet Platformu önderliğinde CHP ve birçok derneğin katılımıyla Kadıköy’de de eylem yapıldı. Etkinlikte konuşan avukat Celal Ülgen “Silivri Cezaevi’nde yüzlerce yurtsever, asker ve aydın dünyada örneği görülmemiş fabrikasyon delille tutukludur. Böyle tek bir kişinin bile tutulması o ülkede yargının olmadığını gösterir” dedi. İzmir’de Kıbrıs Şehitleri Caddesi’ndeki eyleme CHP milletvekilleri Kamer Genç ve Musa Çam, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ve eşi Türkegül Kocaoğlu’yla yurttaşlar da destek verdi. Topluluğa seslenen Genç, “Cezaevlerine konulan askerlerimiz, ülkemizin bütünlüğünü savunan dış güçlere karşı duran insanlardır. Uyanmamız gerekir” dedi. Fotoğraflar: NECATİ SAVAŞ, HİCRAN ÖZDAMAR, HAZAL OCAK ‘Bayrak asılsın, konuşayım’ ? Yurt Haberler Servisi BDP Eşbaşkanı ve Siirt Milletvekili Gültan Kışanak, Siirt’te bir düğün salonunda yapılan BDP il kongresine katıldı. Kışanak kongre konuşmasına, yere düşerken partililer tarafından tutulan Türk bayrağı tekrar asılana kadar ara verdi, “Bayrak asılsın devam edeyim” dedi. Cumartesi Anneleri Sierra ilgisi istedi İstanbul Haber Servisi Galatasaray Meydanı’nda 411. kez toplanan Cumartesi Anneleri, dün Diyarbakır’da 9 Şubat 1994 günü minibüsü durdurularak gözaltına alınan ve bir daha bulunamayan Muhterem Ayato’nun akıbetini sordu. 1995’te istanbul’da gözaltına alınan Fehmi Tosun’un eşi Hanım Tosun, geçen haftalarda İstanbul’da kaybolan ve kısa süre önce cesedine ulaşılan ABD’li Sarai Sierra için hükümetin gösterdiği çabaya dikkat çekerek “Sierra’nın cesedi nasıl bulunduysa bizim yakınlarımızın cesetleri de bulunsun. İlle ABD’li mi olmamız gerekiyor?” diye sordu. Şahin, lösemi hastası küçük kızın gerekirse Ankara’ya getirilmesi talimatını verdi Solin için Ankara devrede Haber Merkezi Cizre Belediye Başkan Yardımcısı, KCK tutuklularından Hanım Onur’un lösemi hastası kızı Solin’in tedavisi için Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin devreye girerek “Ne gerekirse yapılması, gerekirse tedavi için Ankara’ya getirilmeleri” talimatını verdi. 5 yaşındaki Solin için sosyal medyada başlatılan kampanyayı gören Bakan Şahin, Mardin Valisi’ni arayarak Solin’in durumu hakkında bilgi aldı. Solin’in ağabeyi Mirhat’ın da epilepsi hastası olduğunu öğrenen Fatma Şahin, valiye iki kardeşin tedavileri için “Ne gerekirse yapılması, gerekirse tedavi için Ankara’ya getirilmeleri” talimatını verdi. Bunun üzerine, anneleri Hanım Onur’un tutuklu, babalarının ise kayıp olduğu Solin ve Mirhat’ın bakımını üstlenen aile bireyleriyle temasa geçildi. Onur kardeşlerin tedavi için Ankara’ya getirilmeleri için ailenin onayının beklendiği bildirildi. KCK davasından 2011 Eylül ayında gözaltına alınıp tutuklanan BDP’li Cizre Belediye Başkan Yardımcısı Hanım Onur’un, lösemi hastası 5 yaşındaki kızı Solin ve epilepsi hastası 7 yaşındaki oğlu Mirhat’a kavuşması için imza kampanyası başlatılmıştı. Arınç: Yargı dikkat etmeli ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, katıldığı açılış töreninde yaptığı konuşmada, uzun tutukluluk sürelerine değindi. Arınç, “Yargı, 4 yılı 5 yılı bulmuş tutukluların sürelerine bundan sonra çok daha dikkat eder ve eğer mümkünse tutuksuz yargılanmaları için gerekli kararları alır; isteğimiz budur. Yargının işine karışmak değil ama yargıyı bu konuda uyarmak vazifemizi yerine getirmeye çalışıyoruz” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle