25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 ARALIK 2013 PAZARTESİ CUMHURİYET kultur@cumhuriyet.com.tr SAYFA KÜLTÜR 15 ‘Asıl soygun 90’larda yapıldı’ Eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Resim Heykel Müzesi’nden çalınan eserler için başlatılan operasyonu Cumhuriyet’e değerlendirdi nusu çalışmaların ilk kez yine kendi bakanlığı döneminde yapıldığını vurguladı. Aydınlanma Tehlikelidir … Hem de, çok! Hele şu “Aydınlanma” denen illet, bir de bütün bir toplumun iliklerine işlemişse yani örneğin “Tanzimat” gibi, bir “ferman”ın buyrukları arasına sıkışıp kalacak yerde, her kul’un kendi iç aydınlanmasını gerçekleştirebileceği bir yoğunluğa erişmişse, eriştirilmişseve böylece de aslında kul’u kul olmaktan çıkarıp, görebilen birey’e dönüştürebilmişse bakmakla yetinmeyip gören, gördüğü ile de yetinmeyip üzerinde eleştirel bir akılcılığın bilgiyi rehber edinmiş tüm gücüyle düşünmeyi alışkanlık edinmiş bireyler üretmeye başlamışsa. “Bütün bunlar olsaydı gerçekten…” demiştim o akşam, televizyonda o gazeteciyi gördüğümde, “o zaman herhalde böyle bir suratla karşılaşmayacaktım …” “Mesleğin duayenlerinden” diye nitelendirilenlerden biriydi gazeteci. Yüksek lisansını “yandaşlık” konusunda yapmış, doktorasını da herhalde “yalakalığın incelikleri” üzerine kaleme aldığı bir tezle vermiş olan bir gazeteci. Ve o suratı... Onyıllar sürmüş bir yalakalık ve yağdanlık uygulaması nedeniyle, bütün bunların canlı reklamıymışçasına etten ve kemikten yapılma bir surata takılmış, hayır, belki bir zamanlar takılmış, ama şimdi çoktandır örttüğü suratla artık organik bir kaynaşmayı yansıtan tek bir gülümseme... Yıllar boyunca, belki de bütün bir hayatın her anı boyunca, iktidar sahiplerinin yüzünden bir an olsun sapmamak için harcanmış onca çabanın sonucunda, gülümsemeden katılıp kalmaya geçmiş bir insanlık hali. “Aydınlanma gerçekleşseydi bu ülkede …” diye geçirmiştim o akşam aklımdan, “ben şimdi böyle bir suratla karşılaşmayacaktım”... O surat, programda kusacağı utanmazca yalanları pekiştirsin diye, bir de “uzman” davet etmişti. Kendisinden yaşça epey genç, ama ileride yalakalıkta onu aratmayacağı “tilkimsi” olmasına çalıştığı “tilkimsi” dedim, çünkü tilkilerin bakışları gerçekten zekâ saçar!evet, “tilkimsi” bakışlarından daha bugünden belli bir uzman. “Duayen”, onu: “Yükseköğrenimini ülkemizin en seçkin üniversitelerinden birinde çok parlak bir derece ile tamamlamış genç bir akademisyen…” diye tanıtmıştı. Son yıllarda ülkemizin hiçbiri dünyanın ilk iki yüz üniversitesi arasında bulunmayanyaklaşık yüz seksen üniversitesinden böyle “akademisyenler” bolca yetişiyordu. Yalanlarını birlikte ve birbirlerini pekiştirerek sıraladılar. Batı’nın ve dünyanın sürekli değişim halindeki yeni “konjonktüründen” bolca ve yeterince anlaşılmaz bir dil ile söz edip, bu konjonktürü göz önünde tutmadan “meşru iktidar”ın yapabileceklerini ve yapamayacaklarını sıralamanın ne kadar “yersiz” olduğundan söz ettiler... Yersizdi, çünkü iktidar “meşru”ydu, yani “yasalara” göre iktidardaydı. O nedenle “yapamayacağı” bir şeyin de olmaması gerekirdi... Peki, ya kanunların adalet düşüncesi ile bağdaşmayabileceği olasılığı? Ya yazılı yasaların yanı sıra yazılı olmayan, ama insan olmanın gereği olan yasalar? Ha, onlar mı? Böyle konuların ancak “Aydınlanma”da yeri vardı, ve bu ülkede “Aydınlanma” düşüncesi, tıpkı onun bir zamanlarki savunucusu Köy Enstitüleri gibi, ya da koyunlarının başında otlağa giderken torbasında öğlen yiyeceği peynir ve ekmeğin yanına “Antigone” metnini de koyan, enstitü öğrencisi küçük çoban gibi, çoktan silinip gitmişti. Birileri silmişlerdi. “Aydınlanma” çok tehlikeli olduğu için… u Günay, müzeden kaybolduğu belirtilen eserlerin akıbetinin yeni olmadığını, en büyük soygunların 1990’lı yıllarda yapıldığını söyledi. Eski Bakan, kendisinin yaptırdığı envanter çalışması sonucunda 256 eserin kayıp, 46 eserin de sahte olduğunun ortaya çıktığını vurguladı. SELDA GÜNEYSU MÜSTEŞAR ÖZGÜR ÖZARSLAN: ANKARA Eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, Ankara Devlet Resim Heykel Müzesi’nden çalınan eserlere ilişkin başlattığı operasyonla ilgili “Söz konusu müzeden kaybolduğu belirtilen eserlerin akıbeti yeni değil. Söz konusu eserlerin müzenin envanterinde bulunmadığı ve kayıp olduklarına ilişkin ilk rapor 1996 yılındaki Sayıştay raporlarıdır. Söz konusu Sayıştay rapolarına istinaden ben bakanken, yetkili tüm kişilerle, 200809 yılları arasında envanter çalışmaları yapıldı. Bu operasyon, benim dönemimde yapılan envanter kayıtlarına ilişkindir. Müzeden asıl ve en önemli büyük soygunlar 1990’lı yıllarda yapılmıştır” dedi. Günay, kendi bakanlığı döneminde, İstanbul’daki Emniyet’e, bakanlığa gelen çok sayıda ihbarları da bizzat kendisinin aktardığını belirterek, söz konusu operasyona ilişkin haberlerin basında “yeniymiş gibi sunulmasına” da “şaşırdığını” ifade etti. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Ankara Devlet Resim Heykel Müzesi’nden çalındığı tespit edilen eserlere ilişkin soruşturma başlatmış ve aralarında ünlü işadamlarının da olduğu pek çok sanat galerisi, müzayedecinin evleri ve işyerleri aranmıştı. Söz konusu soruşturma kapsamında müzeden çalınmış olduğu tespit edilen 30 eser ele geçirilmiş ve Bakan Ömer Çelik, 40 eser için de polisin operasyonlarının süreceğini açıklamıştı. Söz konusu operasyona ilişkin olarak da eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Cumhuriyet’e özel açıklamalarda bulundu. Günay, söz konusu operasyonun yeni olmadığını, müzeye ilişkin ilk ve en kapsamlı envanter çalışmasının kendi bakanlığı döneminde, 200809 yılları arasında, çeşitli üniversitelerin bilim kurullarının da katılımıyla gerçekleştirildiğini belirterek, müzedeki en büyük soygun olaylarının 1990’lı yıllarda Müzede yıllarca asgari düzeyde dahi önlemler alınmadığını da dile getiren Günay, “Müzede üst düzey koruma önlemlerinin alınması için gerekli çalışmalar da benim bakanlığım döneminde başlamış ve müze 2009 2010 yılları arasında geniş restorasyon işlemlerinden geçirilmiş ve 2011 yılında yeniden hizmete açılmıştı. Müzedeki güvenlik sistemleri baştan aşağı yenilenmişti. Önceden penceler önünde demir parmaklılar vardı ve bu parmaklılar müzeyi korumaya elverişli değildi. Evvela, bu parmaklıklar değiştirildi ve oralara demir kafesler örüldü. Sonra müzenin güvenliği yeni teknoloji ile donatıldı. Hırsızlıklara karşı yeni çağrı sistemi oluşturuldu. Güvenlik personelinin sayısı artırıldı. Tüm bunların yanında müzenin garip bir biçimde orijinalliğini u 12 Eylül askeri darbesi dönemi ve sonrasında müzenin sahipsiz yitirmiş tavanları yekaldığını, “hoyrat kullanıldığını” belirten Günay, o dönemde birçok nilendi. O tavanlar özgün mimariyle eserin gerçek olmadığı halde müzeye alındığını, müzedeki gerçek yeniden restore edileserlerin de darbe dönemi ve sonrasında yöneticilere armağan di. Daha önce 300’ün edildiğini, yerlerine ise taklitlerinin konulduğunu söyledi. altında olan resim ve heykellerin sayısı 800’lere ulaştırıldı. Ayrıca gerçekleştirildiğini kaydetti. ayında resmi olarak müzenin daha önaçıldığını, ancak heceden mezbele durumecdi Gönül uyarmıştı’ men ardından gelen 12 da olan bahçe düzenlemGünay, “Müzeye ilişkin ilk geniş Eylül Askeri Darbesi esi de ilk kez yine benkapsamlı rapor, 1996 yılında dönemi ve sonrasında im bakanlığım dönemiSayıştay tarafından hazırlanmış müzenin sahipnde yapıldı. Oraya geniş raporlardır. Dönemin Sayıştay siz kaldığını, “hoybir bahçe düzenlemesi Başkanı Vecdi Gönül, ben bakanken rat kullanıldığını” yaptık” diye konuştu. beni bu konuda uyarmış ve müzedeki vurgulayan Günay, o Bakanlığın kendi döneeserlerin bir şekilde kaybolduğuna, dönemde birçok eserin minde yaptığı tüm bu Sayıştay’ın da o dönem bu kayıp gerçek olmadığı halçalışmalara karşın bugün eserleri raporlaştırdığına dikde müzeye alındığını, müzeden çalınan eserlkat çekmişti. Ben bakanken, Sayın müzedeki gerçek esere ilişkin basında yer alGönül’ün de önerisiyle, müzede erlerin de darbe dönean haberlerin “yeniymiş” geniş bir çalışma başlatmış ve söz ko mi ve sonrasında Eski Kültür ve Turizm Bakanı gibi aktarılmasına bir anErtuğrul Günay, Metin nusu rapora dayanak teşkil ederyöneticilere armağan lam veremediğini ve Erksan’ın cenaze töreninde basının tutumu karşısında ek, envanter çalışması yaptırmıştım. edildiğini, yerl8 Ağustos 2012 tarihinde Bu envanter çalışması sırasında, erine ise taklitlerinin “şaşırdığını” söyleygazetemize yaptığı açıklamada, 256 eserin kayıp, 46 eserin de sahte konulduğunu aktardı. “300’e yakın eserde sıkıntı var. en Günay, ayrıca kendi olduğu o çalışmalar sonucunda ortaYıllarca müzedeBir kısmı kayıp, bir kısmı taklit, döneminde, MİT’e, Türya çıkmıştı. Bu çalışmalar sonucunki eserlere ilişkin bir kısmı fotokopi, bir kısmı kiye İstatistik Kurumu’na müzeye girmemesi gerekirken ve bazı bakanlıklara da da İstanbul Emniyeti’ni uyarmış doğru düzgün bir engirmiş eserler” demişti. ve bakanlığa o dönem gelen ihbarları vanter çalışmasının müzenin koleksiyonunkendileriyle paylaşmıştım” dedi. yapılmadığını, hiçbir dan armağan edilen 100’ün Ankara Devlet Resim Heykel eserin sağlıklı bir şekilde kayıtlarının üzerindeki eseri de yeniden müzeye Müzesi’nin 1980 yılının Nisan tutulmadığını belirten Günay, söz kokazandırdıklarına vurgu yaptı. Başsavcılığın başlattığı soruşturma derinleşirken, İstanbul Emniyeti’nin bugünlerde müzenin koleksiyonunda yer alması gereken ancak “el altından gizlice satılmak istenen” eserlere ilişkin de operasyon yapacağı kaydedildi. Başsavcılığın talimatı üzerine “el altından gizlice satılmak istenen” eserlerin arasında Bedri Rahmi Eyüboğlu, Şevket Dağ, İbrahim Çallı ve Hoca Ali Rıza’ya ait tabloların olduğu da belirtildi. Ayrıca Cumhuriyet’e açıklama yapan Müsteşar Özgür Özarslan, “Ankara Devlet Resim Heykel Müzesi için başlatılan bu operasyon, bizim çalışmalarımızın, tespitlerimizin son ayağını oluşturuyor. Bakanlık olarak 1996 yılından bu yana eserlerin peşindeydik. Sanıyorum operasyonda sona yaklaşıldı” dedi. Yürütülen soruşturma kapsamında eserlerin ne zaman, ne şekilde müzeden çıkarıldığını ve kimlerin nasıl aldıklarını, nasıl satıldıklarını savcılığın soruşturmasının belirleyeceğini belirten Özarslan, “Biz de savcılığın soruşturmasından çıkacak sonucu bekliyoruz. Çıkan sonuca göre hareket edeceğiz. Eserler, gerekli soruşturma yapıldıktan ve incelemeden geçtikten sonra en kısa zamanda ait olduğu yere, Ankara Devlet Resim Heykel Müzesi’ne gelecek ve envantere kayıt ettirilecek. Bundan sonra biz, bakanlık olarak söz konusu eserlerimizin en iyi korunması konusunda çalışmalar yürüteceğiz” görüşünü dile getirdi. ‘Operasyonda sona yaklaşıldı’ ‘Yıllarca önlem alınmadı’ ‘V İBB ŞEHİR TİYATROLARI’NDAN YENİ OYUN: ‘VAKTİ GELDİ’ Üç eski . . . ş a d a k r a Kültür Servisi İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın yeni oyunu “Vakti Geldi” 1115 Aralık’ta Üsküdar Musahipzade Celâl Sahnesi’nde ilk kez seyirci karşısına çıkacak. Gökhan Eraslan’ın yazdığı, Naşit Özcan’ın yönettiği oyun, üç eski okul arkadaşının, geçmişte kaldığına inandıkları ve üzerine sünger çektikleri bir olayın, yıllar sonra yaşamlarının tüm seyrini değiştirmesini anlatıyor. Dramaturgluğunu Hatice Yurtduru’nun, sahne tasarımını Gamze Kuş’un, kostüm tasarımını Ayşen Aktengiz Bayraşlı’nın, müziklerini Ömer Göktay’ın yaptığı oyunda, Orhan Hızlı, Ali Karagöz, Yeşim Koçak ve Selçuk Soğukçay rol alıyor. TÖREN 26 OCAK’TA YAPILACAK ‘Tiyatroya tacizin hududu yok’ u Sorunun şahsi Tiyatro sanatçısı Emolmadığını söyleyen re Kınay’ın sahibi olduğu, Kınay, “Verilen bu İstanbul Moda’daki Duru karar Kadıköy Anadolu Tiyatro’nun kapanmaması Lisesi’nin arazisiyle, için hukuk mücadelesi sürerken, kaymakamlıktan bir oraya ilişkin gelecekteki yazı gönderilerek, Kadıköy planlarıyla ilgili Anadolu Lisesi’nin baholabilir. İktidarın artık çesinde bulunan, tiyatroya bağlı Picasso Sahnesi’nin bağımsız kültür sanatı ve tiyatronun ofisi olarak istememeleriyle ilgili kullanılan binanın boşaltılolabilir” dedi. ması istendi. Kınay, yürütmeyi durdurma davasının sonucu beklenmeden kaymakamlıktan tebliğ geldiğini söyleyerek, “Çarşamba günü saat 10.30’da polis nezaretinde, çok üzülerek, ödüllü oyunlar oynadığımız sahneyi tahliye edeceğiz” dedi ve Kadıköy Anadolu Liseliler ile sanatçı dostlarına “gelin birlikte teslim edeASLI ULUŞAHİN Emre Kınay, Duru Tiyatro’ya bağlı Picasso Sahnesi’nin boşaltılması kararını yorumladı: Grammy adayları belirlendi Kültür Servisi Bu yıl 56’ncısı verilecek Grammy Ödülleri’nin adayları belirlendi. 26 Ocak’ta Los Angeles’ta düzenlenecek törenle sahiplerini bulacak ödüllerin adayları, televizyondan yayımlanan bir konserle açıklandı. Amerikalı rap şarkıcısı Jay Z, rap ve pop kategorilerinde 9 dalda adaylıkla listenin öne çıkan ismi oldu. Kendrick Lamar, Macklemore ve Ryan Lewis, Justin Timberlake ve Pharrell Williams’ın yedişer adaylık aldığı listede, dikkati çeken isim ve gruplar arasında Daft Punk, Drake, Lorde, Bruno Mars ve Taylor Swift de yer alıyor. Yılın albümü dalında ise “The Blessed Unrest” adlı albümüyle Sara Bareilles, “Random Access Memories” adlı albümüyle Daft Punk, “Good Kid, M.A.A.D City” adlı albümüyle Kendrick Lamar, “The Heist” adlı albümleriyle Macklemore ve Ryan Lewis ile “Red” adlı albümüyle Taylor Swift aday göterildi. lim” çağrısında bulundu. Kınay, gazetemize yaptığı açıklamada, “Anlamakta zorlandığım bir süreçten geçiyoruz. Bizi buraya davet eden Milli Eğitim Bakanlığı’ydı. Hatta o dönem Hüseyin Çelik ‘Yaptığınız, Okullar Hayat Bulsun Projesi kapsamında çok önemli’ dedi. Şimdi tahliye edilmesi istenen Picasso Sahnesi de Milli Eğitim’den izin alınarak sahneye dönüştürüldü. Tiyatronun ofisi olarak kullanılan kulübe izin alınarak inşa edildi. Bir sürü para harcadık, devletle on yıllık sözleşme yaptık. Şimdi devlet ‘sözleşmeyi feshediyorum, defol’ deyip bizi kapının önüne koyuyor” dedi. “Artık tiyatroya tacizin adı yok, hududu da yok” diyen Kınay, “Şimdi benim hakkımı kim savunacak? Devletin yaptığı her şeyde kamu yararı aranır. Buraya 7 yılda 1 milyona yakın insan geldi, etkinliğe katıldı. Kamuya ait bir şeyi kapatıyorsun, bunda kamu yararı nerede? Burası AKP’li bir milletvekilinin ya da bir bakanın oğlunun olsa, başına yine bunlar gelir, bu zulmü çeker miydi?” diye sordu. “Bu meselenin şahsi bir şey olduğunu düşünmediğini” söyleyen Kınay sözlerini şöyle sürdürdü: “Verilen bu karar Kadıköy Anadolu Lisesi’nin arazisiyle, oraya ilişkin gelecekteki planlarıyla ilgili olabilir. İktidarın artık bağımsız kültür sanatı istememeleriyle ilgili olabilir. Ama şu var ki ağzından ahlakı düşürmeyenlerin bu yaptığı ahlaki değil. Zaten biri ağzından neyi düşünmüyorsa o eksiktir. Ahlak eksik, ağızlarından düşürmedikleri demokrasi eksik.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle