Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
9 ARALIK 2013 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFAİ ekonomi@cumhuriyet.com.tr EKONOMİ 11 ‘Borcunu ödeyebilen ve ödeyemeyen’ ayrımı yapılmaksızın sınırlama doğru değil Yol yanlıştı ama şimdi şarampole gidiyor u Cari açığı aşağı çekmek amacıyla bankacılık sektörüne ve kredi kartı uygulamalarına dönük getirilen önlemleri değerlendiren ING Bank Genel Müdürü Pınar Abay, önlemlerin büyümeyi olumsuz etkileyeceğini, yabancı sermaye açısından belirsizlik yaratacağını ve bankacılık sektörünü de sıkıntıya sokacağını dile getirdi. OLCAY BÜYÜKTAŞ AKÇA Siyasetin ‘Eskiyen’ Sahası Ülke siyaseti 201415 yıllarında üç önemli seçim yaşayacaktır. Sırasıyla yerel yönetimler, Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri sonucu kamu yönetiminin nasıl çalışacakları değil, yalnızca kişileri belirlenecektir. Siyasetin biçimi, içeriği ve diliyle eski usul yapılacak olması önemli bir iç çelişki oluşturuyor. HHH Siyaset, anayasası, seçim sistemi ve diğer yasakçı yasalarıyla esas olarak varlığını sürdüren 12 Eylül 1980’in çevresini çizdiği dar sahada oynanıyor. Seçim yapılacak her üç alanda hiçbir yeni öneri geliştirilmiyor. Bütçe görüşmeleri çerçevesinde bile çok önemli ekonomik ve toplumsal sorunlar tartışılmıyor. Bir türlü artırılamayan tasarruf oranları; ağırlaşan cari açık; kalıcılaşan yüksek oranlı işsizlik; artan yoksulluk yok sayılıyor. Neredeyse salgın durumuna gelen kadına yönelik şiddet ve cinayetler, siyaseti duyarlı kılmıyor. Nasıl yerlerde süründüğü OECD araştırmalarıyla belgelenen eğitimin yürekler acısı durumu da siyasetin gündemine giremiyor. Toplumun tüm sorunları AKPcemaat ikilisinin çıkardığı dershane gürültüsüne indirgeniyor. Oysa bu ikili, kendi yetkililerinin belirttiği gibi, yıllarca sermaye birikimi sağlama, kadrolaşma ve Cumhuriyetin değerlerini silme amacıyla gerçekten tarihsel bir işbirliği yaptı. Sonuçta, toplumsal yapının üç temel dayanağı, hukuk, askeriye ve özellikle de eğitim eskiye dönük biçimde yapılandırıldı; bu ikili arasında paylaşıldı. Kürt hareketinin sınırlı etkisi bir yana siyaset oyunu esas olarak AKPcemaat ikilisi arasında oynanıyor. Son aylarda bu ikili arasında bir kayıkçı kavgasından başka bir anlamı bulunmamasına karşın kamuoyunu kilitleyen ve giderek tüm toplumu bunlardan birinin taraftarı olmaya zorlayan bir süreç yaşanıyor. Basınyayının çok büyük bölümü de ikiye ayrılıyor; bir taraf AKP kalesini, diğer taraf da cemaat kalesini korumaya soyunuyor. Yetmiyor, karşı tarafı uyarıcı gazete ilanları devreye giriyor. Siyasetin diğer oyuncuları da örneğin laikliği savunduğunu öne sürenlerin önemli bir bölümü ile eğitimi şimdiye dek bir kamu hizmeti sayan ana muhalefet partisi, en son dershane örneğinde görüldüğü gibi, kendi kalesine gol atan bir tutumla ve seçimlerde oy alınacağı gibi boş bir umutla cemaatçi kesiliyor! HHH Siyasetin eylemi gibi, söylemi de yerlerde sürünüyor. 12 Eylül’ün markası olan kişileri fişleme işlemleri, teknolojik yeniliklerin de desteğiyle yeni biçimler alarak devam ediyor. Günümüzün en önemli kavramlarından biri, bürokratımı yedirtmem oluyor. Siyasetin çamur deryasında düşünceler ve görüşler, en hafiflerini alırsak, bavul, çete, fitne, ihanet, inat ve mafya gibi seviyeli (!) sözcükler kullanılmadan açıklanamıyor. İlkelleşen kültürü siyasetin dilini de eskitiyor; füruat, hikmet, takva, amal, icmai ümmet, makuliyet, zan ve gayretullah… gibi eskiden yaygın kullanılan sözcüklerin kullanımı hızla yaygınlaşıyor. HHH Türkiye 2014’e bu siyasi ortamda giriyor. Elbette, geçen yıl başlayan ve futbol sahalarına kadar uzanan toplumsal uyanışların da kanıtladığı gibi umutlu olmalıyız. İyi de yaklaşık 150 yıl öncesine giden Ziya Paşa dizesi, isterseniz seheri seçim diye okuyun, bakın ne diyor? Böyle gecenin hayr umulur mu seherinde? KAHRAMANMARAŞ Cari açığı aşağı çekmek amacıyla ihtiyaç kredilerine sınırlama getirilmesinin ilke olarak doğru, ancak herkese uygulanmasının doğru olmadığını belirten ING Bank Genel Müdürü Pınar Abay, pek çok ülkede bu tip önemlerin hane halkı borçluluk oranlarına göre saptanması gerektiğinin altını çizdi. Bankanın Kahramanmaraş’ta açtığı çağrı ve operasyon merkezinin açılışı sonrası bir grup gazetecinin sorularını yanıtlayan Abay, geliri düşük borçluluk oranları yüksek olanlarla, geliri iyi borçluluk oranları makul olanların aynı kefeye konulmasının olumlu sonuç doğrumayacağına dikkat çekti. Cari açığı aşağı çekmek amacıyla bankacılık sektörüne ve kredi kartı uygulamalarına dönük getirilen önlemleri değerlendiren Pınar Abay’ın saptamaları ve sorulara ilişkin yanıtları özetle şöyle; 4Cari açığı tetikleyen ihtiyaç kredilerine ilişkin saptama doğru, bununla nasıl başa çıkılır diye bakıldığında, birçok ülkede uygulanan bir yöntem var. Hane halkının borçluluk oranlarına göre tüketici kredilerinde kısıtlama getiriliyor. 4 Hane halkının borcunun özellikle düşük gelirli segmentlerde yüksek olması, ülke için iyi bir şey değil. Bunun durdurulması lazım. Fakat regülasyon bunu adreslemeye çalışırken buradaki herkesi adreslemesi doğru değil. 4 İhtiyaç kredilerine 36 ay sınırı getirerek bunu ödeyebilecek olanları da kısıtlıyor. Kredi kartındaki limitler herkese geliyor. Maraş, bankanın mutfağı olacak ğı iniyor gibi durumdayız. 4 Gelen önlemlerle şunu riske atıyoruz. Birincisi bankaların sağlığı... 4Tüketiciler için de ödeme gücü olan tüketicileri gereksiz yere kısıtlarla karşı karşıya bıKahramanmaraş’ta rakıyoruz. kısa bir süre önce 4Banka olarak gelen önlemlerhizmete başlayan ve den oldukça memnunuz. Çün20 milyon liralık yatırımla kü çok uzun süredir kart ücİstanbul dışında hem çağrı reti almıyoruz banka olahem de operasyon merkezi olarak çok olumsuz etkirak konumlandırılmış en büyük lenmiyoruz. yatırım olma özelliğini taşıyan çağrı 4 Ama ING merkezinin, tüm ülkeye tek bir noktadan hizmet vereceğini anlatan Pınar Bank şapkasını Abay ve ING Bank Operasyon Genel çıkarıp da banMüdür Yardımcısı Görkem Köseoğlu, kacılık sektörü 2014 sonunda operasyonların tamamının açısından yoburadan yapılacağı bilgisini verdiler. rumladığımız Halen 147 çalışanı bulunan merkez uzun zaman bence vadede 750 kişilik istihdam yaratacak. Çalıgelen tedbirşanların yüzde 85’ini kadınların oluşturduler doğru istiğu merkezde yaş ortalaması 25. kamette, ama Bankacılık işlemlerinin mutfağını Maraş’a tekrar üzerintaşımak istediklerini anlatan Abay, ING de çalışılması grubu içinde bir ya da daha fazla işlemin gerekiyor. buradan yapılmasını arzuladıklarını dile getirdi. Sütçü İmam Üniversitesi ile işbirliği yapetkilenecek tıklarını, çalışan kalitesinin çok yüksek olduğunu anlatan Abay, bankacılık 4 İlk etapta işlemlerini kolaylaştıran basit süreçler yapılması gere sunacaklarını belirterek ken şey kredi kar“Sesimizi yükseltme zamanındayız. tındaki tedbirler keNeden kredi kartında kart ücreti sinlikle büyük bankayoksa puan verilmez. Neden ların lehine, küçüklerin vadeli mevduat vadesinden aleyhine oldu. Rekabet için önce çekilemez. Biz, hayır yanlış bir karar. Limitleri önbunlar verilebilir gibi ceden aşmış olan bankalar avanyaklaşım içersindetajlı duruma geçti. Limiti sonrayiz” dedi. 2013 performansı iyi Abay, ING Bank’ın 2013 yılı performansı ile ilgili şu bilgileri verdi: 2013 yılı 3’üncü çeyreğinin sonunda vergi öncesi kâr 188 milyon TL. Toplam mevduat hacmi 15.6 milyar TL, kredi hacmi de 22.5 milyar TL. Şube başına verimlilikte anahtar ürünlerde en hızlı büyüyen bankalardan biri. 2013 yılı 3’üncü çeyrek sonuçları itibarıyla baktığımızda; şube başına hacim büyümesinde ihtiyaç kredisinde yüzde 33.7 ile ilk sırada yer alırken, kredi kartında yüzde 33.9 ve kurumsal kredilerde yüzde 17.7 ile ilk üçte yer alıyor. Bireysel mevduatta yüzde 7.7 büyüme elde ederek beşinci sırada. Bundan sonra, ilk etapta yüzde 5 pazar payı elde etmeyi hedefleniyor. Büyüme Vur deyince öldürülüyor 4 Bir geçiş dönemi tanınabilir. Burada bir anda vur deyince öldürme durumuna geldik. Hani gittiğimiz istikamet yanlıştı arabayı biraz çevirmek gerekiyordu ama şimdi araba şarampolden aşa dan aşacak olan ve üstelik de tüketiciye ücretsiz kredi kartı verecek olan banka, kart veremez hale geldi. 4 Nasıl GSM operatörlerinde numara taşıma oldu bizim de limit iptallerinin kolaylaşması lazım ki rekabetin önü açılmalı. 4 Tüketici kredilerinde müşteri borçluluğunu ve gelirini dikkate alan bir ince elek gelmesi lazım. Biz bir anda frene basınca ülkedeki perakende sektörü bundan etkilenecek. Ekonomik büyüme etkilenecek. 4Yönetmelikte gelir tahmin modeli diye bir şeyden bahsediliyor. Bunun neye göre yapılacağı belli değil. 4Mesela tüketici kredi kartı borcunu yapılandırmak istiyor ve ancak beş yılda ödeyebilir. Biz müşteriye ne diyeceğiz kusura bakma 36 aydan uzun yapılandıramam mı diyeceğiz. Bir Yapılandırma zor çok alt detay belli değil. BDDK bazı uygulamalarda ince ayar gelmesi gerektiğinin farkında ve Bankalar Birliği ile tekrar görüş alışverişinde bulunacak. 4Tüketimin büyümesi iyi bir şey ama fark edildi ki bu kesim dar gelirli kesim ve borçlanması tehlikeli düzeyde artarak devam Kimse elma almasın ediyor. Bu durdurulmazsa 3 sene sonra takip rasyolarından şikâyet ederiz. O segment çok tehlikeli olduğu için bir yerde dur denmesi doğru bir karar ama bu çaba içinde elmaları herkese bıraktırıyoruz. Halbuki bazılarının elmaları daha çok alması gerekiyor. 4 Tüketici kredilerin büyümesi durur. Ekonomi yüzde 3.6 civarında büyür. Biz büyümeyi daha zorlaştıracağını düşünüyoruz. Nâzım Hikmet” başlıklı sunumunu dinlemeye başlarken, önce, “ne gerek var şimdi diye” düşündüm. Sonra Sungur’un sunumunun arkasında yığdığı arşiv çalışmasından, geliştirdiği savlardan gerçekten etkilendim. Ama sonunda, benim “Nâzım’ı şu veya bu akıma, mal etmeye çalışmak yerine, şiirlerini çalışmalı ve tartışmalıyız” inancım değişmeden kaldı. Son tahlilde Nâzım bir siyasi teorisyen olarak değil, bir şair olarak dikkat çekti, tarihte yerini aldı. Mirasının isteyen herkese açık olması gerekir diye düşünüyorum. Raşit Kaya Hocamızın yönettiği, Prof. Ali Murat Özdemir ve birlikte çalıştığı bir grup genç akademisyenin sunum yaptığı “Kolektif Emperyalizm...” oturumları geniş bir teorik malzemeyi, bölge ülkelerini kapsayan çalışmaları içeriyordu. “Siyasal Rejimin Dönüşümü” başlıklı oturumda, son yıllarda haklar ve özgürlükler kaybolurken devletin nasıl otoriterleşmeye başladığı ayrıntılı biçimde konuşuldu. Katılıp katılmamak bir yana Utku Balaban’ın AKP tabanı olarak “Faburjuvazi” kavramı ilgimi çekti; daha fazla öğrenme arzusu uyandırdı. Deniz Yıldırım’ın Carl Schmitt’in, “nomos” kavramına dayanarak “istisna olanın toplumsallaşması” (Kanun Hükmünde Kararnameler), “muhalefetin kamplara doldurulması” (yargının hapishaneye taşındığı Silivri Kampusu), “toprağa el konması” ( Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın pratikleri), “yasa ile yasadışı arasındaki farkın kalkması” üzerinden yaptığı sunumun çok ilginç olduğunu düşündüm.. Ben kongreden, TSBD’ye, sunum yapanlara karşı, bu olanağı yarattıkları için kendimi borçlu hissederek ayrıldım. Sosyal Bilimciler İçin Rehabilitasyon Merkezi Geçen hafta üç gün boyunca ODTÜ’de gerçekleştirilen 13. Ulusal Sosyal Bilimler Kongresi Türkiye’nin sosyal bilimciler için gittikçe nefes alması zorlaşan kültürel ortamında, adeta bir rehabilitasyon merkezi gibiydi. Türkiye Sosyal Bilimler Derneği (TSBD) Başkanı Dr. Galip Yalman’ın açılış konuşmasında belirttiği gibi, “ODTÜ’de geçen yıl tanık olduğumuz ve ODTÜ öğretim üyeleri ve çalışanlarının önemli bir bölümünün tepki gösterdiği ve kınadığı demokratik hak ve özgürlükleri şiddet kullanarak engellemeye yönelik uygulama ve anlayışların, Taksim Gezi Parkı Direnişi ile ülke çapında yayılan protesto eylemlerine karşı da artan bir biçimde sürdürülmesi, karşı karşıya olunan sorunların daha da vahim boyutlar kazanmasına yol açmıştı. En son olarak ODTÜ yerleşkesinden yol geçirilmesine yönelik olarak gerçekleştirilen fiili saldırı ve kural tanımaz davranışlar, nasıl bir yönetim/iktidar zihniyeti ile karşı karşıya olduğumuzu” göstermekteydi. Böyle bir dönemde bir araya gelebilmek sosyal bilimciler açısından özellikle önemliydi. TSBD tarafından iki yılda bir, düzenlenen, ODTÜ’nün geleneksel desteğiyle yapılan Ulusal Sosyal Bilimler Kongreleri farklı disiplinlere mensup sosyal bilimciler topluluğunu bir araya getiriyor, bilim insanlarının, Boratav Hocamızın sözleriyle “Kendi disiplinlerinin ve uzmanlık alanlarının dışında Türkiye’de nelerin yapılmakta olduğunu fark etmelerine imkân sağlıyor”. Kongrede düzenlenen oturumlar “sosyal bilim disiplinleri arasındaki ayrışmanın” aşılması yönünde, “toplumsal olgu ve süreçlere” farklı perspektiflerle, farklı araç ve yöntemlerle bakmak anlamına geliyor”. Böylece kongre, Türkiye’nin akademik ve entelektüel yaşamına benzersiz bir katkı yapıyor. Bu yıl kuruluşunun 46. yılını kutlayan TSBD’nin başkanı Dr. Yalman ve arkadaşlarının çabalarıyla düzenlenen kongreye ilgi çok büyük oldu. Kongrede 80 oturumda, Türkiye’deki 60 üniversitenin yanı sıra yurtdışındaki 13 üniversite ve diğer kurumlardan gelen 454 bilim insanı tarafından, her biri birer özgün çalışma ürünü olan 326 bildiri sunuldu. Bildiri sahiplerinin yarısından fazlasının Türkiye’nin üç büyük kentinde yerleşik devlet ve vakıf üniversiteleri dışında kalan üniversitelerden geldiğinin ayrıca vurgulanması gerekiyor. Sabah saat 09.00’da başlayan oturumlara Ankara’nın soğuk havasına karşın yoğun ilgi vardı. Günlük ortalama 750 1000 arası bir katılımın gerçekleştiği düşünülüyor. Gerek sunumlarda, gerekse kongre salonlarında, izleyiciler, sunum yapanlar, birlikte Türkiye’de, dünyada yaşanan gelişmeleri değerlendirdiler; geleceğe yönelik dönüştürücü açılımlarını, beklentilerini, kaygılarını paylaştılar; ülkenin farklı bölgelerinden geliyor olmaları nedeniyle konuşmalar geniş bir panoramanın oluşmasına da katkı yapıyordu. TSBD’nin önem verdiği bir başka etkinlik, yeni kuşaklara yönelik ödül töreniydi. Genç sosyal bilimcileri özendirmek amacıyla ilk kez, derneğin kuruluşunun 20. yılı münasebetiyle 1987 yılında yapılan Genç Sosyal Bilimciler Yarışması disiplinler arası çalışmaları özendirmek amacını da güderek yüksek lisans, doktora tezleri ile tez dışı yayımlanmış, yayımlanmamış çalışmaları kapsayacak biçimde üç farklı kategoride ödül dağıtıyor. Bu yıl da ödüle layık görülen genç sosyal bilimcilere ödülleri takdim edildi. Bu yıl, değerli hocalarımız meslektaşlarımız, dostlarımız, Prof. Dr. Aydın Aybay, Prof. Dr. Pars Esin, Prof. Dr. Kurthan Fişek, Prof. Dr. Alpaslan Işıklı, Dr. Attila Karaos manoğlu, Dr. Nail Satlıgan, Dr. Ata Soyer, Dr. Taner Yelkenci ve Tevfik Çavdar aramızda değildi, kongrede onları da saygıyla, özlemle andık. Kolektif emperyalizm, ‘Gezi’ ve AKP rejimi Ben kongreye “Gezi Direnişi Üzerine” başlıklı bir oturumda “Gezi Olayının Özgünlüğü, Gezi, Direnişin Evrenselliği” başlıklı bir sunumla katkı vermeye çalıştım. Buna ek olarak, “Kolektif Emperyalizm, Mağrip’ten Maşrık’a Yakın Coğrafya Notları” (iki oturum); “AKP ve Siyasal Rejimin Dönüşümü” ve Nail Satlıgan’ın anısına yapılan “Kapitalist Üretim Tarzı ve Ötesi”, “Türkiye Solu’nun Tarihinden Momentler” başlıklı oturumlara katıldım. Prof. Fuat Ercan’in sunduğu Gezi görselleriyle ayrıca canlanan “Gezi Direnişi” oturumunda tartışmalar, Gezi “olayında/direnişinde/ isyanında”, “orta sınıf” denen kesimin niteliği, ekonomi politiği, katılımının anlamı üzerinde yoğunlaştı. “Orta sınıf” tezinin içinin boşluğu ve ideolojik işlevi bence bir kez daha ortaya çıktı. Sevgili Satlıgan’ın anısına yapılan oturumda, çok değerli, bilgilendirici, Nail’in bıraktığı mirasa layık sunumlar, Kapital ve Grundrisse üzerinde odaklanmıştı. Oktar Türel Hocamızın Kapital II üzerine yaptığı sunuş ve Özgür Öztürk’ün “Hegel’in Mantık Bilimi” ile Grundrisse’yi karşılaştıran çalışmaları, benim özellikle ilgimi çekti. Umarım Öztürk, çalışmasının ayrıntılı bir versiyonunu yayımlar da bu çok ilginç konu üzerinde daha yoğun düşünme şansımız olur. “Türkiye Solu’nun Tarihinden Momentler” oturumu çok öğretici oldu. Sungur Savran’ın “Stalinizm ve Devrimci Marksizm Arasında Sanayici ‘Viking Treni’ ile Baltıklar’a uzanacak 80 oturum, 326 sunum Ekonomi Servisi Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) öncülüğünde kurulan Büyük Anadolu Lojistik Organizasyonlar (BALO), 8 Eylül’de başladığı Anadolu ve Avrupa arasındaki demiryolu taşımacılığı faaliyetlerinden sonra Kuzey Avrupa ve İskandinavya ülkelerine de demiryolu taşımacılığına başlıyor. TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, gelecek yıl ağustos ayından itibaren Viking Treni ile Baltık Ülkelerine de tarifeli tren seferlerinin başlayacağını söyledi. Hisarcıklıoğlu, yeni rotayla, Anadolu’dan demiryoluyla toplanan yüklerin Tekirdağ’a ve buradan Bulgaristan, Romanya, Ukrayna, Belarus ve Litvanya’ya kadar ulaşacağı belirtti.