25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 ARALIK 2013 SALI 6 HABERLER HÜKÜMETİN YOLSUZLUK VE RÜŞVET OPERASYONUNUN ARDINDAN KAMUDA BAŞLATTIĞI ‘DEĞİŞİM’ SÜRÜYOR ‘Dinleme’ye MİT’ten atama ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Fethi Şimşek’in Ankara Başsavcılığı’na atanmasıyla boşalan dinlemenin kalbi olan Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’na (TİB) A. Cemaleddin Çelik atandı. Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğü’nde uzman olarak görev yapan Çelik, 2012’den beri Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşarlığı’nda çalışıyordu. MASAK Başkan Yardımcılığı görevinden alınan Faruk Elieyioğlu da Vergi Başmüfettişi olarak atandı. Ayrıca Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde iki müdür yardımcısının görev yeri değiştirildi. Dinlemelerin merkezi olan Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’na (TİB) kritik bir atama yapıldı. A. Cemaleddin Çelik, TİB başkanı oldu. Ankara Üniversitesi SBF Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunu olan Çelik, Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğü’nde uzman yardımcısı ve uzman olarak görev yaptı. Başbakanlık Güvenlik İşleri Genel Müdürlüğü’nde ise Uzman, Daire Başkanı ve Genel Müdür Vekilliği görevlerinde bulundu. 2012 yılından itibaren Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı’nda çalışmaktaydı. Çelik’in dış politika ve uluslararası güvenlik sorunları üzerine araştırma ve çalışmaları bulunuyor. Çelik’in atandığı TİB Başkanlığı’nı kurulduğu günden beri Fethi Şimşek yürütmüştü. Geçen günlerde Şimşek’in Ankara Başsavcılığı’na atanmasıyla başkanlık koltuğu boşalmıştı. MASAK Başkan Yardımcılığı görevinden alınan Faruk Elieyioğlu’nun yeni görevi de belli oldu. Elieyioğlu vergi başmüfettişi olarak atandı. Öte yandan Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde iki müdür yardımcısının görev yeri de değiştirildi. Toplum Destekli Polislik Şubesi’nden sorumlu müdür yardımcısı İsmail Öztürk ile Muhabere Elektronik Şube Müdürlüğü’nden sorumlu müdür yardımcısı Lokman Kırcılı, görevlerinden alınıp Polis Akademisi’ne tayin edildiler. Antalya Emniyet Müdürlüğü’nde 12 şube müdürü görevlerinden alınarak yerlerine yeni atamalar yapıldı. Buna göre Mehmet Taha Gün Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’ne, Bülent Elaldı Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü’ne, Antalya’da 12 müdür gitti Mehmet Ömür Saka Koruma Şube Müdürlüğü’ne, Hakan Güler Silah ve Patlayıcı Maddeler Şube Müdürlüğü’ne, Volkan Altınbudak Muhabere Elektronik Şube Müdürlüğü’ne, Halis Çevik Konyaaltı İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne, Berhan Ergenç Gazipaşa İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne, Gökhan Tayuk Spor Güvenliği Şube Müdürlüğü’ne, Metin Demirbağ Personel Şube Müdürlüğü’ne, Mehmet Burak Semetay Yanar Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’ne, Özgür Önder Karataş Tanık Koruma Şube Müdürlüğü’ne, Murat Coşkuner Radyo TV ve Foto Film Şube Müdürlüğü’ne getirildi. Bu arada Sakarya İstihbarat Şube Müdürü Murat Akça görevinden alındı. Akça’nın yerine henüz atama yapılmadığı öğrenildi. RTE, Gülen’i İçeri Attırır mıydı? İktidar ve yandaşlarının ağzından düşmüyor: “Bu bir siyasi operasyon”… Habertürk’te “Enine boyuna” programında ve aslında bütün diğer tartışmalarda da yaşanan ve söylenen bu: Ama bu bir siyasi operasyon! Yani siyasi amaçlı olduğu için, bakanları boyunlarından vuran rüşvet belgeleri, iddiaları gerçek dışı mı? Bu operasyon siyasi amaçlı olabilir, hatta siyasi amaçlıdır derim, ama böyle olması iktidarın taaa Bakanlar Kurulu’na kadar uzanan rüşvet ve yolsuzluk batağı üzerine güçlü ipuçlarını görmezlikten mi gelelim? Siyasi bir amacı olmasa ne diyecektiniz? “İftira atılıyor” mu? İktidar ve medya yandaşları ne diyeceklerini şaşırmış durumda. İktidara karşı operasyonun siyasi amaçlı olması nedeniyle yolsuzluk ve rüşveti görmezden gelin, diyecekler ama onu diyemiyorlar. Tam bir sefalet ve çıkmaz sokak… HHH 12 yıllık ortaklarına demediklerini bırakmıyorlar.. En büyük dış müttefiki ABD, Türkiye’nin “istiklaline (bağımsızlığına!) el uzatılırsa, kirli tuzaklar kurulursa o elleri kırarız”ın hedefi oldu! Ne demiştik? İçeride işler karışınca, “büyük dış düşmanlar yaratmak” bütün sağcı ve otoriter politikacıların başvurduğu ebedi ve ezeli yöntemdir. En büyük “iç müttefiki” ve koalisyon ortağı Cemaat ise en hafifinden devlet içindeki “çete” oldu.. Bu kadarla kalsa iyi, hain ve ajan statüsü de eklendi: O dış düşman “hangi ajanı hangi haini kullanırsa kulansın, bu millet.. gereken cevabı vermesini bilir”. Şüphesiz “yasal olmayan yapılanma” da Cemaate yönelik büyük bir tehdit. ..Yani kanun dışı.. ..Yani hakkında dava açılabilir... Şimdi bütün bu ve benzeri tanımlamalarla, hain ve ajan nitelemelerini de bir araya getirirseniz, ortaya dört dörtlük bir “yabancılarla işbirliği halinde devlet içinde yasadışı örgüt kuran ve Türkiye’nin menfaatlerini ve sırlarını yabancılara peşkeş çeken” bir suçlama ve dava açma iddianamesi çıkıyor. Acaba hangi savcılık bu dosya ile ilgileniyor dersiniz? Tabii iktidarın unuttuğu bir şey var: Saldırdıkları “örgüt” ile, 12 yıldır et ve tırnak gibi birbirine yapışmış yaşıyorlardı! Yani ortada bir “suç örgütü” varsa, en büyük destekçileri ve müttefikleri de kendileriydi! Eeee. Ne olacak şimdi?! ‘Anayasaya aykırı’ YARGI DERNEKLERİ TEPKİLİ: Türkiye Barolar Birliği, Adli Kolluk Yönetmeliği değişikliğinin iptali istemiyle dava açtı Valiler yargının amiri oldu ANKARA/İSTANBUL (Cumhuriyet) Adli Kolluk Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikle operasyonlarda adli kolluğa valiyi bilgilendirme zorunluluğunun getirilmesi, yargı derneklerinin tepkisini çekti. Yargı örgütlerinin yöneticilerinin yönetmelik değişikliğine ilişkin değerlendirmeleri şöyle: Orhangazi Ertekin (Demokrat Yargı Derneği Eşbaşkanı): Adli Kolluk Yönetmeliği’nde yapılan değişiklik, son derece talihsiz bir girişim. Bu değişiklik nedeniyle soruşturmalarının iki amiri olmuştur. Normalde amir savcıdır. Ama yönetmelik değişikliğiyle birlikte adli soruşturmaya idari amir de dahil ediliyor. Dolayısıyla çifte adli amir olmuş oluyor. Bu, olağan soruşturma sürecine aykırıdır, aynı zamanda Ceza Muhakemesi Yasası’na da aykırıdır. Bu tartışmalara iktidar çekişmesi olarak bakmak lazım. Yaşanan olay Cemaat ile hükümetin iktidar çekişmesinin bir yansımasıdır. Cemaat devletin alt kadrolarına, devletin mutfağına hâkim. Hükümet, cemaatin buradaki hâkimiyetine son vermek istiyor. Hükümet, KCK, Ergenekon ve Balyoz gibi hedefe kendisinin yerleştirildiğini düşünüyor. Hem hukuken hem siyaseten farklı pozisyonlar almaya başladılar. Önümüzdeki süreçte bunun yansımalarını göreceğiz. Yeni dengeleri bulana kadar bu çekişme devam edecek. Murat Arslan (YARSAV Başkanı): Bu değişiklik, yönetmelik yoluyla kanundaki soruşturmanın gizliliğini ihlal edecek bir davranıştır. Bu aynı zamanda adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçuna girebilir. Dolayısıyla ileride bu düzenlemeler, bu yönetmelikle birlikte kolluğa yönelik yapılan operasyonlar, hepsi bir soruşturma konusu olan düzenlemeler. Normal genel hukuk bilgileri dışında, mantığa bile çok aykırı bir düzenleme. Bu değişikliğe yargıda çok ciddi bir tepki var. Yargı kendisine yönelik müdahalelerde bir birlik haline gelebiliyor. Şu anda yargıda adalet.org’ta hâkim ve savcılar da bir yürüyüş gerçekleştirsin diye öneri getiriyor. Yargıya müdahalelerin hepsi yanlıştır. Değişiklik yargı bağımsızlığını etkiler, zedeler. Yürütmenin yargı üzerindeki etkisini artırır. Avukat Şenal Sarıhan: Adli Kolluk Yönetmeliği’nde yapılan değişiklik, açıkça yürütmenin, yasal yolları da alet ederek yargıyı denetimi altına alması demektir. Yürürlükte bulunan Ceza Muhakemesi Yasası, 157 ve 164. maddeleri, soruşturmanın gizliliğini ve sürdürülen soruşturmada yargıcın etki altında kalmadan hukukun gereklerine göre hareket etmesini güvence altına almaktadır. Adli soruşturmaların idareye bildirilerek gerçekleştirildiği bir toplumda suçun gizleneceği ve besleneceği yer yürütme olacaktır. Ne yazık ki bu düzenleme ile hukuk, bir kez daha ve sürekli olarak idarenin keyfine terk edilmiş olmaktadır. Adli kolluk, adı üzerinde adliyenin emrindedir. Ancak yapılan düzenleme, özellikle son on yılda tüm soruşturmaların yürütmenin istemi ve doğrudan müdahalesi ile gerçekleşmiş olduğunu da açığa çıkarmaktadır. 12 Eylül hukukunda dahi rastlanmayan bu düzenleme, iktidarın, total olarak toplumun tüm kurum ve bireylerinin hücrelerine nüfuz etmeye yönelişinin yani totaliter bir rejimi inşa edişinin açık örneğidir. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye Barolar Birliği (TBB), yolsuzluk operasyonları sonrasında jet hızıyla gerçekleştirilen ve soruşturma yetkilerinin mülki amirlerle paylaşılması yoluyla, “yürütmenin yargı alanına müdahalesine imkân sağlayan” Adli Kolluk Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’e karşı yürütmenin durdurulması istemi ile Danıştay’a iptal davası açtı. Dava dilekçesinde 21 Aralık 2013 tarih ve 28858 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Adli Kolluk Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik”in 2. maddesinde yer alan “c) En üst dereceli kolluk amiri adli olayları, suç işlenmesini önlemek, kamu düzen ve güvenini korumakla ve bu konuda gerekli tedbirleri almakla görevli ve yetkili olan mülki idare amirine derhal bildirir”, 3. maddesinde yer alan “ve en üst dereceli kolluk ‘AKP İÇİNDEN DE İTİRAZ GELDİ’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP Milletvekili Haluk Özdalga, Adli Kolluk Yönetmeliği’nde yapılan değişikliğin vahim olduğunu belirterek, “Kuvvetler ayrılığına aykırı, hukuk devletinin özüne de sözüne de uymuyor” dedi. Bu düzenlemeyle adli soruşturmaların gizliliğinin de fiilen ortadan kalktığına dikkat çeken “Mevcut durum dahi yeterli değildi. Merkezi idareden bağımsız, savcılıklara bağlı ayrı bir adli kolluk teşkilatı kurmamız gerekiyordu. Tersini yaptık ve adli kolluk hizmetini İçişleri Bakanlığı’nın gözetim ve denetimine bağlı kıldık. Bu değişiklik endişe verici, çünkü demokratik toplum açısından kötüye gidişi ifade ediyor” dedi. amirine Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 135. maddesinin altıncı fıkrasında sayılan suçlar nedeniyle yapılan soruşturmaların aşamaları hakkında cumhuriyet savcısı tarafından doğrudan veya varsa ilgili cumhuriyet başsavcı vekili aracılığıyla cumhuriyet başsavcısına yazılı olarak bilgi verilmesi zorunludur. Bu bildirim yazıları görüldü şerhinden sonra soruşturma dosyasında muhafaza edilir” hükümlerinin iptaline ve iptali talep edilen düzenlemeler ile ilgili olarak dava sonuna kadar yürütmenin durdurulmasına karar verilmesi istendi. Mülki idare amirlerinin cumhuriyet savcılarına herhangi bir şekilde emir ve talimat veremeyeceğine, bu bağlamda adli işlemlere ve derdest soruşturma dosyasına müdahale edemeyeceğine işaret edilen TBB dilekçesinde “Getirilen bu düzenleme yargı yetkisinin yürütmede yer alan bir aktör ile paylaşılması sonucunu doğurmakta, dolayısıyla kuvvetler ayrılığı ilkesi ihlal edilmektedir. Düzenleme, Fotoğraf: DHA anayasanın 9. maddesinde hüküm altına alınan ‘yargı yetkisinin bağımsız mahkemelerce kullanılacağı’ ilkesine de aykırılık oluşturmaktadır” denildi. Kocaeli’nde toplanan EgeMarmara bölgeleri baro başkanları da yayımladıkları bildirgede adli kolluk yönetmeliğinde yapılan değişikliğe ilişkin şu görüşleri dile getirdi: “Başta siyasi iktidar olmak üzere herkes, yargıya baskı, müdahale ve etkileme anlamına gelebilecek her türlü davranış, tasarruf ve düzenlemeden kaçınmalı; toplumda soruşturmanın engellendiği, bazı kişilerin kayrıldığı algısı yaratılacak bir yola gidilmemelidir. Siyasi iktidar tarafından alelacele yapılan değişiklik, kaygılarımızı artırmaktadır.” Bildiride değişikliğin Ceza Muhakemesi Yasası’nın 157 ve 164. maddelerine aykırı olduğu vurgulandı. 157 ve 164’e aykırı Gülen bir siyasi liderdir! Gülen Hareketi’nin lideri Fethullah Gülen’i siz bir “emekli vaiz” sanıyorsunuz... Bu sıfatla Gülen’i küçük görme eğilimi var... Gülen aslında tam bir siyasi lider karakteri çiziyor. Şüphesiz ki farklı görüşler olabilir aralarında, ama Gülen’in otoritesi bütün bu farklılıkların üzerinde ve hepsini kapsıyor. Gülen, din ile siyaseti, başarılı bir şekilde birleştirmiş ki, küresel işler yapacak kadar büyüyebilmiş... Gülen’in “entelektüel kapasitesi” ile de RTE’yi “dövebilecek boyutta” olduğuna inanmaya başladım! Ama Gülen, devlette ve toplumsal hayatta en etkin erklerde iyi yetişmiş elemanlarıyla örgütlenmeyi ana faaliyeti saptadığı için, seçmen kitlelerini peşinden sürükleme ve demagoji konusunda Recep Tayyip Erdoğan ile baş edemez... Baş edemez mi dedim? Gülen’i meydanlarda büyük kitlelere nutuk atarken hayal etsek, belki fikrimiz değişir... Böyle bu durumda, mesela diyelim, Recep Tayyip Erdoğan vallahi Gülen’i, dini siyasete alet ettiği gerekçesiyle içeri attırabilir! Kısa bir süre önce, Gülen’i “vatana dönmeye” ikna etmeye çalışıp durdu! Şimdi de “gel parti kur, seçimlere katıl” diyor ya... Şüphelenmeye başladım! Gazeteciler Emniyet’e polisle girebildi Türkiye’yi sarsan rüşvet ve yolsuzluk operasyonu sonrası Emniyet müdürlüklerine girişleri yasaklanan gazeteciler sansürü protesto etti. İstanbul’da Vatan Caddesinde bulunan Emniyet Müdürlüğü binası önünde bir araya gelen gazeteciler önce İstanbul’a yeni atanan Emniyet Müdürü Selami Altınok’a ulaşmaya çalıştı. Ancak Altınok, gazetecilere görüşme yapamayacağını iletti. Emniyet müdürlüğüne giriş için kullandıkları kimlik kartlarını göstere rek, kamera ve fotoğraf makinelerinin yere bırakan gazeteciler uygulamayı protesto etti. Gazeteciler daha sonra binasındaki basın odasındaki eşyalarını almak için emniyete girmek istediler. Önce girişlerine izin verilemeyen gazeteciler Basın Protokol Şube Müdürlüğü yetkililerinden görüşüldükten sonra içeri girebildiler. Yanlarında kendilerine eşlik eden polisler ile basın odasına giren gazeteciler eşyalarını topladıktan sonra binayı terketti. Baransu’dan savcılıkta eylem İstanbul Haber Servisi Taraf Gazetesi yazarı Mehmet Baransu, Telekominikasyon İletişim Başkanlığı tarafından engellenen www. yenidonem.com adlı internet sitesinin kapatılmasıyla ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı’yla görüşmek için İstanbul Adalet Sarayı’na geldi. Çolakkadı’yla görüşemeyen Baransu, başsavcılığın önünde sonunda kadar bekleyeceğini söyledi. Başsavcılığın ilgili kurumlara gönderdiği yazıda site adı bulunmamasına rağmen sadece kendi internet sitesinin engellendiğini belirten Baransu, “Bu uygulama tamamen hukuksuzdur. Benzer içerikli haberleri diğer sitelerin, televizyonların ve gazetelerin de yapmasına rağmen onlar hakkında herhangi bir işlem yapılmadı. Başsavcılığın bu yasağın kaldırılmasına yönelik bir işlem yapmaması durumunda idare mahkemesine başvuracağım. Bunun dışında TİB ve Başsavcılık hakkında da tazminat davası açacağım” diye konuştu. TGS: Yasak kabul edilemez İstanbul Haber Servisi Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) yeni Genel Başkanı Uğur Güç, gazetecilerin Emniyet müdürlüklerine girişlerinin yasaklanmasını “sansür” olarak değerlendirdi, halkın haber alma hakkının engellenemeyeceğini belirtti. Bakan çocuklarının da adının karıştığı yolsuzluk operasyonunun ardından Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından gazetecilerin Emniyet müdülüklerine girişlerinin yasaklanması ve Emniyet kartlarının alınması üzerine açıklama yapan TGS Başkanı Uğur Güç, “TGS olarak bunu kabul etmemiz mümkün değil” dedi. TGS olarak gerekli girişimleri yapacaklarını anımsatan Güç, AKP hükümeti döneminde gazeteciler üzerinde baskıların arttığını da dikkat çekti. Güç, “Gazetecilerin Emniyet’e alınmaması, yolsuzlukların üzerinin örtülmek istenmesidir” diye konuştu. Gazetecilerin sendikalı olması ve örgütlenmesi gerektiğine vurgu yapan Güç, “Örgütlü olursak sesimiz daha güçlü çıkar” dedi. Yargıçlar Sendikası da Adli Kolluk Yönetmeliği’nde yapılan değişikliğin iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle Danıştay’da dava açtı. Dava dilekçesinde, değişikliğin anayasaya aykırı olduğu vurgulandı. Bu düzenleme ile adli kolluk görevlisini belirleme yetkisinin açıkça mülki amire verildiği anımsatılan dilekçede, şöyle denildi: “Bu durum da erkler ayrılığına, yargı bağımsızlığına açıkça aykırılık yaratmaktadır. Mülki amir, bu yolla adli soruşturmayı etkileyebilecek ve nüfuz edebilecektir. Adli soruşturmayı yapan kadroların sürekli olarak mülki amir tarafından değiştirilebilmesi, böyle bir ortamın yaratılması, adli kolluğun hiç bir güvence söz konusu edilmeksizin mülki amirin emrinde tutulması, bağımsızlık ve tarafsızlık içinde yapılması gereken soruşturmalar için gerekli ortamı yok etmektedir.” Bu değişikliğin soruşturmalarda gizliliği ihlal edeceği, savcıları etkisiz bir konuma iteceği vurgulanan dilekçede, “Adli soruşturmaların mülki makamlara bütünüyle açılması, mülki makamlara açılacak soruşturmalar nedeniyle, mülki makamlar ve onların üstlerine sürekli olarak soruşturmalara müdahale ortamının var edilmesi anlamına gelmektedir” denildi. da Sendika dava açtı Yalçın Akdogan: Eniştemi tanımam İstanbul Haber Servisi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi başdanışmanı ve milletvekili Yalçın Akdoğan’ın eniştesi Oktay Ferşat’ın “Sağlık Bakanlığı’nın 2 numarasına 100 bin lira verdim. Anlatırsam, hükümet düşer” sözlerinin görüntüleri ortaya çıktı. Akdoğan’ın eniştesi Oktay Ferşat’ın 112 Acil Servis istasyonu işi için Sağlık Bakanlığı’na 100 bin TL rüşvet verdiğini söylediği görüntüler, internette ve bazı televizyon kanallarında yayımlandı. Akdoğan Twitter’dan şöyle mesaj yayımladı: “Hiçbir ilişkim ve dahlim olmayan olayları, konuşmadığım ve davalık olduğum şahısları benimle ilişkili gibi göstermek alçaklığın, kahpeliğin daniskasıdır.” Akdoğan’ın Oktay Ferşat hakkında suç duyurusunda bulunduğu dilekçesinde “kendisini tanımadığı” savunuldu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle