18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 ARALIK 2013 SALI CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ [email protected] 13 Hakİş’e bağlı Hizmetİş Sendikası’nda yıllardır usulsüz para transferleri yapıldığı ortaya çıktı u Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na verilen bir şikâyet dilekçesi ve eklerinde yer alan yeminli mali müşavir raporlarına göre on yıllardır soyulduğu ileri sürülen Hizmetİş’te, son üç yılda usulsüz harcanan miktar 2 milyon 600 bin lira civarında. OLCAY BÜYÜKTAŞ AKÇA İşçiyi yıllardır soydular Müşavir raporundan Araştırmayı yapan müşavirlik tarafından, kasa işlemlerine ilişkin dokümanların ve muhasebe kayıtlarının incelenmesi sonucu kayıtlarda tahrifatların yapıldığı, bazı işlemlerin muhasebe sistemlerine hiç aktarılmadığı veya yapılan ödemelere ilişkin bir kısım belgelerin eksik olduğu ya da hiç olmadığı saptandı. İncelemeler sonucu kasa hesabında yapılan usulsüz işlemler ve yöntemler şöyle sıralandı: 4 Belgesiz gider kaydı. 4 Sahte ve içeriği itibarıyla yanıltıcı belge kullanımı. 4 Mükerrer gider kaydı. 4 Şahsi harcamaların gider kaydı: Belge ve bilgi incelemesi sonucu 2010, 2011 ve 2012’ye ilişkin fark toplamı 1.092.520,25 lira olarak saptandı. 4 Banka hesaplarına ilişkin; 102 bin, 19 bin, 72 bin gibi meblağların çekildiği görüldü. 4 Nakit girişlerinin kayıtlara alınmaması, aynı dönemlere ait 248.292,46 liranın yersiz gider yazıldığı görüldü. Sonuç olarak; 4 Çeşitli yöntemlerle sendikanın gerçek harcama işlemleri dışında nakit çıkışı yaptığı, 4 Yersiz çıkış yapılan tutarların gizlenmesi amacıyla çeşitli muhasebe hilelerine başvurulduğu, 4 Bütün dönemlerin ayrıntılı bir şekilde incelenmesi gerektiği sonucuna varıldı. Şahmaran DİSK davası yargılamasının Metris’te, kış ayazında yapılan duruşmalarından birinde verilen arada, içimize işlemiş dondurucu soğukta koridorları yürüyerek ısınmaya çalıştığımz sırada sanık yakınları genç eş ve kızlar o gün girişte yaşadıklarının öfkesini üzerlerinden atamamış olarak yüksek sesle paylaşıyorlardı... Yaşıtları genç kadın polislerin göğüslerini, her yerlerini, aybaşı bezlerine kadar didik didik etmelerinin onur kırıcı öfkesi ile gözleri buğulananları büyükleri yumuşatmaya çalışıyorlardı... Dikkatim, kulak antenlerim onlara açık, koluma girerek kulağıma eğilmiş, fısıltılı bir sesle bir şeyler soran komşum Şahmaran’ın “DİSK’e bağlı Oleyis Sendikası yöneticileri arasında tutuklu Ali Kocaman’ın eşi” önce ne demeye çalıştığını bile anlayamamıştım... “Bizimkiler bugün 49 mu 52 mi sayamadım” derken... Kapalı spor salonu gibi düşünülmüş, tutuklu sanıkların beton zemin üzerinde sıralanmış sandalyelerde oturtuldukları, yakınları olarak da kendilerinin yüzlerini bile göremeden yüksekteki tribünlere yerleştirilmiş konumdaki, özenilmiş gibi yaratılmış ekten insan hakları ihlallerini de kastetmiyordu... Uzun yargılama ayları, yılları sonrasında, 4 yıllık tutuklulukların ardından sağlıklı çıkabilen gençler bile parmakla gösterilecek kadar az olmuştu. Taşta çok daha donmuş olarak kaldırılmış parmakları ile görevli yargıçtan tuvalet izni için bekletilmeleri görüntülerini, yüzlerini görebilen gazetecilerin oturma alanından uzakta ben yıllarla hiç unutamadım... O gün için sevgili komşumun çok başka derdi varmış... Aklına nasıl takmış, nasıl başarmış inanılır, akıl alır gibi değil ama başarmış... Sabahın köründe mısır unu ile kızarttığı hamsileri soğutmadan, ılık ılık naylon torbalara sıralamış. İple birbirine bağlayarak beline kumaş gibi dolandırarak sarmış... Üzerine kokuyu da sindirmeyecek biçimde kalın, uzun bir şeyler giymiş... Yaşına, şansına güvenerek aramadan geçmeyi başarmış... Benden bile sakladığı bir tanıdıkla içeri ulaştırmayı başarmış. Şimdi de adam başı 510 hamsi düşebilir miyin derdine düşmüş. Parmakları ile sayıp duruyor, bir türlü hesabın içinden çıkamıyordu... Karanlık bir günün karabasan ortamında, içerdekilere ne boyutlarda moral vermiş olabileceğinin ayrımında bile değildi... Sevinçle, kahkahalarla sarılıp yüzünü öptüğümde ancak kendi ile barışık aynı sevinci paylaşabilmişti. Kendi dünyasının doğallığı içinde yaptığı özverinin onurunu unutun, ayrımında bile değildi... HHH Geçen cumartesi günü Ankara’da Cumhuriyet Kadınları’nın kuruluşunun 17. yıldönümü etkinliklerine katıldığım için, karşı apartman komşumun, Sevgili Ali Kocaman’ın, hep yanında özverili eşi Şahmaran Hanım’ın da öldüğünü duyamadım... Pazar öğlene doğru evden çıkarken, komşuları ile helalleşmek üzere getirilen cenazesi ile çıkış kapısında yüz yüze kalınca, çoğunluk yine kadın “helal olsun”u çok içten seslendirenlerin, aynı doğallık içinde vericiliğin, özverinin, yürekli duruş, desteğin... boyutlarının ayrımında olmaksızın aynı sevgiyle, acılı uğurlayışlarına ancak tanıklık edebildim... Belki de hiçbirinin benimle paylaştığı o büyük insanca duruş, direniş öyküsünü bilmiyor olabileceklerini de düşündüm... Ülkemizin kadınlarının, bu ülkenin dünyanın en çatışmacı bir geçiş köşesinde ayakta kalışındaki çok güçlü, bir o kadar özverili, ağır bedellere katlanarak duruşlarının payını gösteren bu anı tam da bu nedenle sizlerle paylaşmak istedim... Şahmaran Kocaman’ın birkaç gün önce kalbinin zorlamasından yakınırken, yaşam boyu kendinden çok çocukları, eşi için yaşamış, koşturmuş, yorulmuş bedeni, kalbi iflas ederken bile kaygıları onların üzerindendi... Işıklar içinde yatsın... Cumhuriyet Kadınları’nın bir toplumun yaşamında çok kısa 17 yıllık süreçte geldikleri yeri, ülke çapında il ve ilçelerdeki örgütlülüklerini, çalışmalarını ortaya koyan raporlarına bir gün önce göz gezdirmiştim... Gönüllü, özverili çalışmaları ile, kazanımları, topluma katkıları ne kadar büyük olsa da, ülke koşullarına bakarak kaygılanıyorlardı... Türkiye insan eksenli tüm araştırmalara, ulusalevrensel raporlara göre kadın haklarındaki insani gelişmişlikte hiç de iyi noktalara gelememiş, tam tersi göreceli pek çok anlamda geriye sürüklenmişti... Ülkemiz kadınını ileriye taşıma amacı ile yıllarını vermiş Cumhuriyet Kadınları’nın bu olumsuz sürüklenişten kaygı duymalarından daha doğal ne olabilirdi ki... Gelin görün ki ortada emeğin boşa gittiği gibi bir tablo hiç ama hiç yok... Sadece paranın çıkarları, insansız piyasalar ekseninde küreselleşmenin gerçekleştirilebildiği dünya düzeninde, 1970’lerden günümüze gelişmeler hiç de uygarlık, bilimsel teknolojik devrimler, insan hakları, demokrasi, eşitlikçi, kadından, sosyal devlet düzeninden yana açılımcı yaşanmadı. Çatışmacı, milyarlarla dünyalının en çok da kadılar ile çocukların en altta ezildikleri vahşi bir geçiş dönemi yaşandı. Bu ülkenin Cumhuriyet değerleri, kadınlarının bilinçli, özverili, dik duruşları olmasaydı... Sınılarımızın öte yakasında, iç savaşlarda, İslam dünyasında kadınların ödedikleri bedellere bakıldığında, ülkemiz kadınlarını bilinçli, onurlu duruşları ile koruyabildiklerimiz çok daha çarpıcı gözükmüyor mu? Çalışma yaşamının gittikçe zorlaştığı, örgütlenme önündeki engellere her gün bir yenisinin eklendiği bir dönemde işçi sendikaları hakkında tatsız haberler üst üste geldi. Yolsuzluk iddalarına bu kez konu olan sendika Hakİş’e bağlı Hizmetİş sendikası... Suçlananlar ise genel başkan, genel sekreter, genel mali sekreter, genel teşkilatlanma sekreteri, genel eğitim sekreteri ve denetleme kurulu üyeleri... Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na yapılan bir şikâyet ve ekli dilekçelerinde yer alan yeminli mali müşavir incelemelerine göre, işçiler bu kez işverenleri tarafından değil örgütlendikleri kurumun yöneticileri tarafından soyuldu. İddiaya göre sendika 15 yıldır soyuluyor ve soygunun miktarı ilk belirlemelere göre 20 milyon lira civarında. Şikâyet dilekçesinde bakanlık tarafından incelenmesi istenen usulsüzlükler; sendika harcamaları muhasebe kayıtlarında kabarık gösterilerek fatura ödemelerinin yasal düzenleme gereğince banka kanalı ile ödenmesine ek olarak elden de ödeme yapıldığı gösterilerek mükerrer çıkışla, kendilerine ve çalışanlarına yasaya aykırı olarak (6359 sk. 28/6 ve tüzük hükümleri) şahsi avans temini ile, şahsi hesaplara para transferi, banka hesaplarından para çekmeyle belgesiz gider kaydı, nakit çıkışların kayda alınmaması gibi yöntemlerle yapıldı. İddialara göre sendika yıllardır sözü edilen yöntemlerle soyuluyor. Ancak yöneticilere gelen ihbarlar ya dikkate alınmıyor ya da bilindiği için es geçiliyor. Ancak durum artık göz ardı edilemeyecek bir boyuta ulaşınca, yönetim bu kez yolsuzlukların nasıl yapıldığını merak ediyor ve iki yeminli mali müşavirden araştırma isti Şaşırtan istek yor. Araştırma sonunda çeşitli yöntemlerle para çıkışları olduğu saptanıyor. Ancak sendika bu kez iş yaptığı şirketlere ikinci kez para aldıkları gerekçesiyle dava açıyor. Gelişmeler üzerine şirket sahibi de, “Hizmetİş’in temizlik işlerini yapıyorum, yapılan iş karşılığında da fatura kesip paramı banka havalesi ile alıyorum. Bu sendikacılar banka havalesinden sonra bir de elden ödeme gösterip adıma kasalardan kendi ceplerine para çıkışı yapmış bulunmaktalar. Şimdi de kendi ceplerine attıkları paraları benden istemekteler” diyerek bakanlıktan denetim ve bilgi istiyor. Emekliye bir kötü haber daha Ekonomi Servisi SGK, Kamu Başdenetçisi (ombudsman) Nihat Ömeroğlu’nun 2000’den sonra emekli olanların aylıklarına zam yapılması yönündeki tavsiye kararını uygulanabilir nitelikte bulmadı. SGK, 2000 ve sonraki yıllarda emekli olanlara aylıklarının hesaplanması sırasında gelişme hızından pay verildiği için bu grubun intibak u Kamu düzenlemesinin dıBaşdenetçisi şında tutulduğunu Ömeroğlu’nun belirtti. Türkiye Emektavsiye kararına, liler Derneği (TÜSGK olumsuz yanıt ED) Hukuk Danışverdi. Buna göre manı Avukat Cafer 2000 yılından sonra Tufan Yazıcıoğlu, SGK’nın 2000 emekli olanların ve sonraki yıllaremekli maaşında da emekli olanların artış olmayacak. maaşında intibak düzenlemesi yapılamayacağı görüşünün, emeklileri üzen bir karar olduğunu ifade etti. Yazıcıoğlu, konunun Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı olduğu esasından da hareketle yargıya taşınacağını söyledi. TÜED’in sorunun çözüme kavuşturulması için hükümet nezdindeki girişimlerine de devam edeceğini belirten Yazıcıoğlu, sorunun çözümünde yasal düzenlemenin gerekliliğine dikkati çekti. Bayram gelmiş neyimize Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ise veriler sonrası yaptığı açıklamada, sanayi üretimindeki daralmayı 9 günlük Kurban Bayramı tatiline bağladı. Açıklanan verilerin yıl sonu büyüme hedeflerini desteklediğini savundu. Sanayi yine durdu u Sanayi üretimi ekimde yüzde 2 artış beklentisinin aksine yüzde 0.5 daraldı. TÜİK verilerine göre, mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretimi de yüzde 3.1 azaldı. Ekonomi Servisi Sanayi üretimi ekimde dayanıksız tüketim malı imalatındaki gerilemenin etkisiyle bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 0.5 daraldı. Reuters anketine göre, toplam sanayi üretiminde bir önceki yılın aynı ayına göre artışın yüzde 2 olması bekleniyordu. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretimi de ekimde bir önceki aya göre yüzde 3.1 azalırken, takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretimi bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 0.7 arttı. Sanayi üretimi ağustos ayında yaşanan beklenmedik daralmanın da desteğiyle eylülde bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 6.4 ile beklentilerin üzerinde artmıştı. Sanayi üretimde alt sektörler incelendiğinde dayanıksız tüketim malı imalatı yüzde 4.8, madencilik ve taşocakçılığı sektörü yüzde 7.9 daralırken ara malı imalatı yüzde 1, dayanıklı tüketim ma lı imalatı yüzde 2.5, sermaye malı imalatı ise yüzde 1.6 arttı. Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretiminde imalat sanayi sektörü endeksi yüzde 3.7 azaldı. Garanti Yatırım Başekonomisti Gizem Öztok Altınsaç, yıl başından bu yana sanayi üretim artışının ortalama yüzde 2.4 seviyesinde olduğunu söyleyerek “Dayanıksız tüketim malı imalatındaki daralma endeksi aşağı çekiyor, yıllık yüzde 5’e yakın daralma var” dedi. Yıllardır “Türkiye’nin borçlanma politikası yanlış, cari açık başa bela olacak, bunu görmek için büyük iktisatçı olmaya gerek yok” dedik durduk. Ama küresel ekonomiye, borçla yaratılan geçici refaha aldananlar bu kaygımızı paylaşmadılar. Ama gelinen noktada ekonomiyi yönetenler dahil çoğu çevreler borç stoku ve cari açığın sorun yaratacağında hemfikir. Borç Stoku ve Cari Açık Tehlikesi aşırı borçlandı, diyor Mahfi Eğilmez, özel sektör Ali Babacan endişeli Ekonominin patronu MÜSİAD, “Uluslararası Genç İşadamları Kongresi”nde şu kaygılarını dile getirdi: “Gelişmiş ülkelerin kamu borç stoku İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki rakamlara ulaşmış durumda. Bu savaşın getirdiği maliyet, hasar neyse son ekonomik krizin küresel ekonomide yarattığı hasar da aynı. Bu ağır hasarı karşılamak için merkez bankaları karşılıksız para bastırıyor. Gelişmekte olan ülkeler de bunu alıp rezerv diye saklıyorlar. Bu çark şimdilik dönüyor. Ama bu çarkın ne zamana kadar döneceği belirsiz. Bu bir süre sonra pek çok ülkenin yabancı para biriminde ciddi oynaklıklar başlayabilir. Bu da bütün dünyayı son derece olumsuz etkiler.” Ekonomist Dr. Eğilmez AKP’nin dış borçlanmayı özel sektörün boynuna yıktığını, dış borcun son 8 yılda 5 kat arttığını ve 252 milyar dolara çıktığını belirtiyor. Fed tahvil alımı kısıtlamasına gitmesi halinde özel sektörün bu borçla daha da tedirgin olacağı görüşünü ileri sürüyor. Umut Oran: Vatandaş borç batağında… CHP Genel Başkan Yardımcısı’na göre, hane halkı borç tutarı 321 milyar. Bireysel kredi kartları ile birlikte hane halkının borçlarının harcanabilir gelirine oranında büyüme AKP döneminde 10 kat arttı. Yani makas büyüyor. Kemal Derviş’e göre cari açık tehlikeli Türkiye’yi kırılgan kılan en önemli yapısal boyutun yüksek cari işlemler açığı olduğunu belirten Derviş, “Cari açığı, büyümeyi yavaşlatarak değil, hızlı büyümeye rağmen düşürebilmek temel amaç olmalı” dedi Kemal Derviş, Cumhuriyet Halk Partisi tarafından basına kapalı düzenlenen Uluslararası Ekonomi Çalıştayı’nda moderatörlüğünü yaptığı “Küreselleşme Çağında Büyüme, Gelir Dağılımı ve Ekonomik Politika” başlıklı oturumun ardından basın toplantısı düzenledi. Çalıştayda tartıştıkları konulardan birinin büyüme olduğunu belirten Derviş, “Türkiye’nin güzel büyüdüğü zamanlar oldu. Fakat bazen büyüme hızı düşüyor. Bu büyümeyi sürdürülebilir ve istikrarlı bir şekilde götürmek için neler yapılabileceğini, bunun dış ticaret, sanayi, kur ve faiz politikasıyla ilişkilerini ve bu konuda dünyadaki deneyimleri tartıştık. Türkiye’yi kırılgan kılan en önemli yapısal boyut, cari işlemler açığının büyük olması. Büyüme hızlanınca cari açık da yükseliyor. Cari açığı büyümeyi yavaşlatarak değil, hızlı büyümeye rağmen düşürebilmek temel amaç olmalı” diye konuştu. Bu arada CHP’nin Kemal Derviş ile yeni bir ekonomi politikası arayışında olduğunu ve bunun daha belirgin adımlarını ileride göreceğimizi ayrıca belirtelim. Türkiye’nin bu yılın ocakkasım döneminde yaptığı 270 ton 669 kilogramlık altın ithalatı, tüm zamanların en yüksek altın ithalatı oldu. Parasal ifadesi şu: Kasım ayında 1.2 milyar dolar altın ithalatı yapılırken ocakkasım dönemi altın ithalatı 14.1 milyar dolar. Altın ithalatı, cari işlemler açığında ilave kötüleşmeye yol açacak şekilde hızla artıyor… Fed bu ay içinde veya Mart 2014’te tahvil alımını azaltma kararını açıklarsa piyasaların bundan çok tedirgin olacakları kesin. Ekonomimizi gelecekte birçok tehlikelerin beklediğini söylersek piyasalardaki gelişmeleri abartmış olmayız sanırım… Altın ithalatında patlama Banka kredileri 1 trilyonu aştı Ekonomi Servisi Bankacılık sektörü kredileri 29 Kasım itibarıyla geçen yılın aynı dönemindeki 788.2 milyar TL’ye göre yüzde 30.2 artışla 1.03 trilyon lira oldu. Krediler bir önceki haftaya göre ise yüzde 1.01 artış kaydetti. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre, kredilerde 2012 sonuna göre artış ise yüzde 27.4 oldu. Bir haftalık süreçte taksitli ticari kredilerin tutarı yüzde 1,34 artarak 121 milyar 796 milyon liraya yükseldi. Bankaların bireysel kredi kartları alacak tutarı ise 82 milyar 534 milyon lira olarak hesaplandı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle