19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 EKİM 2013 SALI 22 Aslında tüm kabahat merhum Bülent Ecevit’te. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin “devlete meydan okunacak” tek ve en önemli yer olduğu bilgisini Tayyip Bey’e ilk o verdi! Tayyip Bey, o dönemde (Mayıs 1999) yasaklıydı. Siyaseti uzaktan izliyordu. Lideri Necmettin Erbakan’a ise mesafeliydi. Türbanıyla Meclis’e girmeye çalışan kadın milletvekilini Ecevit’e karşı koruyamadığı için, onu yeterince cesur görmüyordu. Ecevit, kürsüde “Burası devlete meydan okunacak yer değildir. Bu kadına haddini bildirin!” dediğinde Erbakan ağzını açıp tek bir şey söylememişti. Tayyip Bey’e “AK Parti” ilhamı işte o gün geldi. “Devlete asıl meydan okunacak yerin TBMM olduğuna” o gün karar vermişti. Nitekim 3 yıl sonra, “yüzde 9.6 ile baraj altında bırakılan” DYP’nin de katkısıyla, yüzde 34 oy ile Meclis’in yüzde 66’ını emri altına aldı. Sonrası çorap söküğü gibi... 11. yıldayız. 15’e tamamlandığında... Atatürk’ün kurduğu laik Cumhuriyet devletinin, “hafif?” İslam devleti olacağı şimdiden kesinleşti. Ama hafifleyen devlet mi, sulandırılan İslamiyet mi, yoksa her ikisi mi? Bunu 4 yıl içinde göreceğiz. Niye 15? Çünkü ifrit oldukları Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’ni 15 yıl yönetti. AKP’nin ilk 11 yılda yaptıkları aslında bu 15 yılın izlerini tek tek silmek veya tersine çevirmek için! Ama atladıkları var. Henüz hilafet ilan edilmedi. Hanedan resmen davet edilmedi. 28 Mayıs 1927: Teşviki Sanayi Kanunu. 1 Kasım 1928: Yeni Türk Alfabesi’nin kabulü. 3 Nisan 1930 : Kadınlara belediye seçimlerine katılma hakkı. 12 Nisan 1931: Türk Tarih Kurumu’nun kurulması. 12 Temmuz 1932: Türk Dil Kurumu’nun kurulması. 18 Temmuz 1932: Türkiye’nin Milletler Cemiyeti’ne (BM) girmesi. 21 Haziran 1934: Soyadı Kanunu’nun kabulü. 5 Aralık 1934: Kadınlara milletvekili seçilme hakkı. 10 Kasım 1938: Atatürk’ün ölümü. HHH AKP’nin “Hedef 2023” diye sloganı var. Ama hedefi şimdiden tutturmuş gibiler!.. Cumhuriyetin ruhuna... Hidayete eren bazı hacı kadın milletvekillerimiz... TBMM salonunda birkaç gün içinde fatiha okuyacaklar! Devlete Fatiha Okuma Yeri!.. Şapka Kanunu ise “ilga” edilmedi (Sadece başörtülü hacı kadınlar marifetiyle üstü örtülmek isteniyor, o kadar). İşte Cumhuriyetin ilk 15 yılı: 29 Ekim 1923: Cumhuriyetin ilanı ve M. Kemal’in cumhurbaşkanı seçilmesi. 3 Mart 1924: Halifeliğin kaldırılması. Tevhidi Tedrisat Yasası, Osmanlı hanedanının yurtdışına çıkarılması. 20 Nisan 1924: Yeni anayasanın kabulü. 13 Şubat 1925: Şeyh Sait İsyanı. 4 Mart 1925: Takriri Sükun Yasası. 2530 Kasım 1925: Şapka Yasası. Tekke, türbe ve zaviyelerin kapatılması. 26 Aralık 1925: Uluslararası saat ve takvimin kabulü. 17 Şubat 1926: Medeni Kanun ile Kabotaj Kanunu’nun kabulü. Adsız Millet!.. Cumhuriyetin 90. kuruluş yıldönümünde neredeyiz? Cumhuriyet devrimlerinin bir bölümünün kazındığı, silindiği, çoğunun erozyona uğratıldığı bir döneme geldik. Özellikle küresel güçlerin desteği, cemaatler ortaklığıyla kurulan AKP döneminde, toplumun olmaz dediği, ummadığı, beklemediği gelişmeler yaşandı... Doğal olarak karşıdevrim süreci, bugünkü iktidarla açıklanamaz. Antiemperyalist, ezilen halklara, uluslara örnek olmuş bir kurtuluş savaşıyla kurulan Cumhuriyete yönelik karşıdevrim olgusu, Mustafa Kemal’in ölümünün ardından başladı. Ne zaman ki Sovyetler Birliği’ne karşı emperyalist Batı’yla ikili anlaşmalara, NATO gibi kurumsal ve bağımlı ilişkilere girildi, cumhuriyet devrimi adım adım geriledi. Çanakkale’ye İngilizleri, Anzakları yolladıkları gibi, Anadolu’nun çocuklarını da Kore’de bilmedikleri topraklara gönderdiler. O çocuklar neden ve kimin uğruna savaştıklarını anlamadan, sömürgecilerin çıkarları için öldüler. Mustafa Kemal’in asıl önem verdiği bağımsızlık olgusu, adım adım böyle yok oldu. Bu süreç, yıllar içinde, kimi zaman “demokrasi”, kimi zaman “askeri vesayetin” kaldırılması adına gerici sağ iktidarlar, sahte solcular, liberal ve neoliberallerin işbirliğiyle gerçekleşti. Paylarını, ödüllerini aldıktan sonra işbirliği yaptıkları gerici çevrelerce mendil gibi kenara atılmış sahte solcular, liberaller, bugün kimileri sutre gerisinde, kimileri mevcut iktidardan uzaklaşma sinyali veren “büyük patronun” işaretiyle, “güvenli kıyılara” doğru yelken açmışsalar da, suçları büyüktür. Oysa askeri vesayet dedikleri, Mustafa Kemal Atatürk öncülüğünde gerçekleştirilen devrim ve düzen değildi. Askeri vesayetin asıl sahibi, küresel dış güçler, emperyalistlerdi. Bugün orduyu tasfiye eden güçlerdi. Ordu da, sahte Atatürkçü Evren cuntası örneğinde olduğu gibi bu uğurda kullanıldı. ABD güdümlü 12 Eylül’ler, 28 Şubat’lar bugünler için gerçekleştirildi... HHH Cumhuriyet devrimi antiemperyalist, bağımsızlık temelinde aydınlanmacı, toplumcu, kamucu, kul değil birey, ümmet değil millet temelli bir yapılanmaydı. Tarihsel kökeninde gericiliği ve emperyalizmi alt etme pratiği yatar... Şimdi neredeyiz, ne oldu? Yıkılmış bir cumhuriyetin bayramı mı kutlanıyor? İkinci bir cumhuriyet mi kuruluyor? Yeniden cumhuriyet mi, yeni bir cumhuriyet mi? Tartışmalıdır... HHH Yanıtları ne olursa olsun geldiğimiz aşamada iktidar sahipleri, “millet” dedikleri unsurun adını koyamıyor artık. Başbakan Erdoğan önceki gün Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nde millet tanımına yeni bir açılım getirerek şunları söyledi: “Sen illa oraya onu ‘Türk milleti’ diye dayatırsan, öbürü de diyor ki ‘Hayır, Kürt milleti’, öbürü çıkar ‘Laz milleti’, öbürü ‘Boşnak milleti.’ Niye bunu böyle diyorsun? Diyor ki ‘Türk milleti hepsini kavrar.’ Hayır Türk milleti hepsini kavramaz, millet hepsini kavrar...” Bugün milletin adı yoktur artık onların dilinde. Bu doğrultuda kapitalist, emperyalist düzen Türkiye pazarında yol almıştır, daha kolay sömürü için. Peki, kim bu ulus, kim bu millet? Devrimle kurulan Cumhuriyette Türk milleti tanımı, Mustafa Kemal’in deyimiyle etnik bir kökeni değil, ulus birliğini anlatıyordu oysa... Cumhuriyet önemlidir, vazgeçilmemeli, sahip çıkılmalı ve geliştirilmelidir. Devrimin kazanımlarını yeniden sağlamak, eşitlikçi özgürlükçü sosyalist bir cumhuriyet kurmak ve ardından sınıfsız, sömürüsüz bir düzene ulaşmak için, kırmızı bir gülle bayramınızı kutluyorum... Yasalar, uygulanırken, gerekçesine veya yasa koyucunun iradesine bakılır. İktidar, her fırsatta Cumhuriyeti, “fil tarifi yapar gibi” eline, diline ve işine geldiği gibi tanımlıyor. Cumhuriyet nedir ve bizimkinin önemi nerededir? Bunun için, kurucusunun meramına ve sözlerine kulak vermek gerekir: Nutuk’ta özetle şöyle diyor: l Cumhuriyet ahlak ve fazilete dayanan bir idaredir. l Cumhuriyet, düşünce serbestliği taraftarıdır. Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre hürmet ederiz. Her kanaat bizce muhteremdir. l Cumhuriyetimiz öyle zannolunduğu gibi Cumhuriyet İçin Nutuk Zamanı... zayıf değildir. l Bedava da kazanılmış değildir. Bunu elde etmek için çok kan döktük. İcabında müesseselerimizi müdafaa için, lazım olanı yapmaya hazırız. l Gelecek nesillerin, Cumhuriyetin ilanı günü, ona en merhametsizce hücum edenlerin başında, ‘Cumhuriyetçiyim’ iddiasında bulunanların yer aldığını görerek şaşıracaklarını asla farz etmeyiniz! l Bilakis, Türkiye’nin münevver (aydın) ve Cumhuriyetçi çocukları, böyle Cumhuriyetçi geçinenlerin hakiki zihniyetlerini tahlil ve tespitte hiç de tereddüde düşmeyeceklerdir! HHH Bugün en kutlu gün. Cumhuriyetin halini, geleceğini görmek ve inanç tazelemek için de. ‘Nutuk’a bir kez daha göz atma zamanı! Kadınla yara açm rın aktan sonra yaptıkları iyi şey ya en ra sarmaktır! Barb D’AUREVey İLLY (Hacı kadınların Meclis’te açmaya çalıştıkları yarayı acaba yin kadınlar m e saracak? ı ) ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] Seviyor Sevmiyor… Seviyor Sevmiyor… Bugün 29 Ekim. Cumhuriyeti sevmiyorsunuz. Geçen yıllarda yaptığınız, yapmaya çalıştığınız engellemeler belleğimizde. Bazen resmi mecburiyetler karşılığında “severmiş” gibi yapıyorsunuz ama tüm işiniz Cumhuriyetin temellerini çözmek. Bu Cumhuriyeti kuran askerleri sevmiyorsunuz. Atatürk’ü sevmiyorsunuz. Onun temsil ettiği hiçbir çağdaş değeri sevmiyorsunuz. Kadınları sevmiyorsunuz. Kadınlarda sizi ilgilendiren özgürlükleri veya meslekleri değil, türbanları! Yeşili, ormanları sevmiyorsunuz. Hayvanları, kedileri köpekleri sevmiyorsunuz. Andımızı sevmiyorsunuz. “Türklüğü” sevmiyorsunuz. Laiklikten nefret ediyorsunuz ya da bu kavramı kafanıza göre her gün yeniden yazıyorsunuz. İşinize gelmeyenleri hatırlamayı sevmiyorsunuz. Mantıktan nefret ediyorsunuz. Muhalefet sevmiyorsunuz. Felsefe derslerini, özgür beyinleri sevmiyorsunuz, özgür basından nefret ediyorsunuz. Demokratik kitle örgütlerini, sendikal hakları, sivil toplumu sevmiyorsunuz. Üniversite öğrencilerini sevmiyorsunuz. Parkları sevmiyorsunuz. İstanbul’u İstanbul yapan kent dokusunu sevmiyorsunuz. Ankara’yı, Anıtkabir’i, “Gâvur İzmir” i sevmiyorsunuz. Bağımsız yargıyı, güçler ayrılığını sevmiyorsunuz. Yaptığınız icraatların hiçbir şekilde tartışılmasını, soruşturulmasını, eleştirilmesini sevmiyorsunuz. TV’de rakip partilerin ve özgür kalemlerin sorularına muhatap olmayı sevmiyorsunuz, daha ötesi bundan kaçıyorsunuz. Çapulcuları sevmiyorsunuz. İnsan sevmiyorsunuz, fakir insan hiç sevmiyorsunuz. Kabuklu deniz mahsulü sevmiyorsunuz. İnsan vücudundan korkuyorsunuz. Mayo, bikini, manken, nü model sevmiyorsunuz. Kızların okullarda kantine girmesini hatta erkek öğrencilerle aynı merdiveni kullanmalarını sevmiyorsunuz. Hamile kadınların sokakta gezmelerine bile katlanamıyorsunuz. “Çarşı”yı sevmiyorsunuz. Yüzde 50’den nefret ediyorsunuz. Para ile satın alamadıklarınızdan nefret ediyorsunuz. İçkiyi sevmiyorsunuz, hatta rakı sofralarından korkuyorsunuz. Heykel ve resim sevmiyorsunuz. Karikatür ve tiyatro sevmiyorsunuz. Bale ve operadan nefret ediyorsunuz. İnönü’yü sevmiyorsunuz. Darwin teorisini, bağımsız bilim yuvalarını sevmiyorsunuz. Size kulak asmadan doğruları söyleyen dürüst imamları, yalan söylemeyi reddeden gerçek Müslümanları sevmiyorsunuz. Demokrasiyi sevmiyorsunuz... “İleri demokrasi”yi(!) seviyorsunuz. Bakalım başka neler seviyorsunuz... Dini ve namaza gitmeyi gösteriş haline getirmeyi seviyorsunuz. Sanki Allah sizin destekçinizmiş gibi, siyaset yaparken ikide bir adını ağzınıza almayı seviyorsunuz. Devrimleri birer birer sulandırarak yok etmeyi seviyorsunuz. Tek yakınınızın katıldığı büyük basın ihalelerini seviyorsunuz. Elinizdeki iktidar gücü ile tehdit etmeyi seviyorsunuz. Masum insanlar sizin gibi düşünmüyor, yaşamıyorlarsa, onlara hayatı zindan edecek her hamleyi seviyorsunuz. Biber gazı ve şiddeti seviyorsunuz. Tecavüzcüleri veya Sivas katillerini korumayı seviyorsunuz. Sürekli herkesi tehdit altında yaşatacak yeni ceza ve taciz imkânı veren yasaları çıkarmayı seviyorsunuz. Örtülü ödenek seviyorsunuz. Parayı delicesine seviyorsunuz. Her yeri ranta açmayı, betonlaşmayı, AVMrezidans açmayı seviyorsunuz. Gruplar halinde erkek erkeğe gezmeyi seviyorsunuz. Badem bıyık seviyorsunuz. Yandaşlarınızla kadrolaşmayı seviyorsunuz. Rakip partilerin belediyelerine baskın yapmayı seviyorsunuz. Yeni uçaklar, arabalar, bol koruma, gösteriş, daha fazla gösteriş seviyorsunuz. Arabistan şaşaalarını seviyorsunuz. Gemicik seviyorsunuz. Tarihten işinize gelmeyen bir sayfa açıp, onun üzerinden hayali davalar açmayı, korkutmayı seviyorsunuz. Devlet imkânlarını sadaka verir gibi kullanmayı seviyorsunuz. Spora siyaset karıştırmayı seviyorsunuz, onu da yüzünüze gözünüze bulaştırıyorsunuz. Aydınları aşağılamayı seviyorsunuz. Ağlamayı, duygu sömürüsünü, mağdur edebiyatı yapmayı seviyorsunuz. Demagojiyi seviyorsunuz. Yüzsüz, isimsiz elektronik sesli tanıklar seviyorsunuz! Yüksek yargıyı Adalet Bakanlığı’na bağlamayı seviyorsunuz! “Kul” vatandaşları seviyorsunuz. Önünüzde eğilen bükülenleri seviyorsunuz. Korku imparatorluğu yaratmayı seviyorsunuz. Emperyalizmin buyruklarıyla komşu ülke karıştırmayı seviyorsunuz. Başka dinden insanlarla “hoşgörülü” gibi poz vermeyi seviyorsunuz. Seçimlerde devlet imkânlarını parti için seferber etmeyi seviyorsunuz. Bazen insan merak ediyor: Tüm bu yaptıklarınızla gurur duyuyor musunuz? Kendi masallarınıza inanıyor musunuz? HARBİ SEMİH POROY BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ [email protected] BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN T.C. NAZİLLİ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN KAMULAŞTIRMA İLANI ESAS NO: 2013/201 Esas KAMULAŞTIRILAN TAŞINMAZIN BULUNDUĞU YER: Aydın ili Nazilli ilçesi Sümer Mahallesi MEVKİİ: Sarı Mehmet Kuyusu PAFTA NO: M20B12C4 ADA NO: 1956 PARSEL NO: 1Q VASFI:Tarla YÜZÖLÇÜMÜ:17.121 MALİKİN ADI VE SOYADI: Musa DÖKMECİ KAMULAŞTIRMAYI YAPAN İDARENİN ADI: BOTAŞ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ KAMULAŞTIRMANIN VE BELGELERİN ÖZETİ: 1 Davacı kurum tarafından yukarıda ada ve parsel numarası yazılı taşınmazın Nazilli İzmir Doğal Gaz İletim Hattı projesi kapsamında yapılan Erenji Nakil hattı güzergâhına isabet eden tapuda Aydın ili, Nazilli ilçesi, 1956 ada 1 parselin dava edilen kısmı 10,20 m2 mülkiyet kamulaştırılması ve 809.93 m2 daimi irtifak hakkı, T.C. Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun 12/06/2003 tarih ve 15238 sayılı kamu yararı kararı gereğince BOTAŞ Genel Müdürlüğü’nün 08/01/2013 tarih ve 0009 sayılı olur ile kamulaştıma kanunu hükümlerine göre BOTAŞ lehine kamulaştırılmasına karar verildiği ve dava konusu taşınmazda belirtilen taşınmazın BOTAŞ lehine tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. 2a) İlan tarihinden itibaren 30 gün içinde kamulaştırma işlemini idari yargıda iptal veya adli yargıda maddi hatalara karşı düzeltim davası açılabilir. b) Açılacak davalarda husumet anılan idareye yöneltilmelidir. c) 30 gün içinde kamulaştırma, işlemine karşı idari yargıda iptal davası açanların dava açtıklarını ve yürütmenin durdurulması kararını aldıkları belgelendirmedikleri takdirde kamulaştırma işlemleri kesinleşecek ve mahkemece tespit edilen kamulaştırma bedeli üzerinden taşınmaz mal kamulaştırmayı yapan idare adına tescil edilecektir. d) Mahkemece tespit edilecek kamulaştırma bedeli hak sahipleri adına TC Ziraat Bankası Nazilli Şubesine yatırılacaktır. e) Konuya ve taşınmaz malın değerine ilişkin tüm savunma ve delillerin ilan tarihinden itibaren 10 gün içinde mahkemeye yazılı olarak bildirilmesi gerekmektedir. f) Davanın yargılamasının Nazilli 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/201 esas sayılı dosyasından yürütüldüğü, ilgililerin Nazilli 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne başvurabilecekleri Keyfiyet 2942 Sayılı Kamulaştırma Yasası’nın 10. maddesinin 4. bendi uyarınca İLAN olunur.20/06/2013 “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın: 64236) 1/ Samsun yö 1 resine özgü, 2 kuşbaşı et ve bulgurla yapı 3 lan bir yemek. 4 2/ Bir nesnenin 5 uzayda kapla 6 dığı yer... Bir 7 takvim türü. 3/ Manda yavru 8 su... Karagöz 9 ve ortaoyunun 1 2 3 4 5 6 7 8 9 da Ermeni tipleme1 İ N C E GÖ L Ş sine verilen ad. 4/ T A P İ Cinsel güçsüzlük... 2 S A A T İ N “Hayır” anlamında 3 T A R A M A 4 İ T İ A N İ İ kullanılan söz. 5/ Taşınır ya da taşın 5 D Y A L A M U K Z AM maz bir mala devlet 6 R E E L çe el konulması. 6/ 7 A R A Ş İ R A N EME Bir renk... Halk ede 8 K O T R A S EMP A T İ K biyatında aruz ölçü 9 süyle yazılan bir şiir türü. 7/ Mimarlıkta, bir işlevi karşılamak amacıyla duvar içinde bırakılan girinti... Hayvanı avcılığa alıştırma işi. 8/ Denizcilikte, yelkeni gergin tutmakta kullanılan halat. 9/ Bir yaşında keçi yavrusu... Düşlerin görüldüğü uyku evresine verilen ad. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Karabatak kuşuna verilen bir başka ad. 2/ Halk şairi... Güneydoğu Anadolu’da işkembe dolmasına verilen ad. 3/ Bazı kuşların civcivlikten çıkmış yavrularına verilen ad... Büyük bira bardağı. 4/ Akdeniz Bölgesi’nde bir dağ... Endonezya’nın plaka imi. 5/ Güney Anadolu’ya özgü, cevizli bir hamur tatlısı. 6/ Utanç duyma... Yağma. 7/ Bir peygamber... İçinde diri balık saklanan, denizden ayrılmış havuz. 8/ Taze sığır gübresi... Bir cetvel türü. 9/ Kadınların dölyatağında oluşan ur... Yenecek kadar olgun olmayan. 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle