19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 OCAK 2013 PAZAR 8 GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada PKK’linin öldürülmesinden sonraki gelişmeler siyaseti de, Güneydoğu’yu, Kürt milliyetçiliğini ve politikalarını da, partiler arası ilişkileri de etkiledi. Diyarbakır’daki cenaze töreninde günlerce konuşulan, korkulanın aksine herhangi bir kışkırtma ya da PKK ve “önder” Öcalan lehine gösteri olmaması; pek çok çevrede, özellikle iktidarda barış isteklerine yönelişin kanıtı diye değerlendiriliyor. Sessizliğe, provokasyon olmamasına karşın; üç tabutun PKK bayraklarıyla son yolculuklarına uğurlandığı da unutulmamalı ve şu soru akıllardan uzak olmamalı: Bu dinginlik geçici mi yoksa kimi BDP+PKK dayatmalarının alacağı sonuca mı bağlı? Göreceğiz! ??? Barış havasının birden egemen olmasını BDP+PKK doğrultusundaki cephenin mi yoksa İmralı ile görüşmeleri başlatan hükümetin mi sağladığı bir başka değerlendirme konusu. AKP merkezindeki son toplantıda partiyi yöneten MYK’ye egemen olan görüş; birden ülkeyi kucaklayan barış havasını hükümetin, tabii RTE’nin başlattığı görüşünün egemen olduğuna işaret ediyor. Oysa BDP’ye göre, bugün barış yönünde ılımlı rüzgârlar esiyorsa, hükümet; bu ortamı muhatap almak zorunda kaldığı Öcalan’la pazarlığın ilk aşaması görüşmelere borçlu. Kuşkusuz AKP dışındaki partiler; MHP hariç İmralı görüşmelerinin başlamasından ve barış görüşmelerini baltalamaya yönelik olduğuna inandıkları 3 PKK’li kadının öldürülmesinden sonra da; terörü durduracak, barış sağlayacak görüşmelere olumlu gözle baktıklarını açıkladılar. Barış? Kiminle gelecek? Barış, PKK’nin silahları bırakmasına mı, yoksa PKK ayağındaki Kürtçü dayatmacılarla hükümet arasındaki görüşmelere ve pazarlığa mı dayanıyor? Henüz BDP+PKK’nin İmralı aracılığıyla öne sürecekleri koşullar ortaya çıkmadı. Üstelik, bir hafta Çin’de gezinen ana muhalefetten meydan okuyan sesler duyuluyor. CHP’den, mademki “hükümet sorunu çözmeye soyundu, çözsün de boyu kaç, görelim” demeye gelen; barışın hâlâ ufukta görünmediğine değinen açıklamalar dikkat çekiyor ??? Muhalefet görüşmelere ve olası sonuçlara kuşkuyla bakmakta haklı. Zira, muhalefetin desteğine sürekli gereksindiğini ve desteğini alamadığı için durmadan muhalefeti halka şikâyet eden hükümetin; çözüm arayışlarında izleyeceği politikalara... ... muhalefetin katkısını arayacağına işaret eden en ufak bir belirti yok! RTE, hükümet uygulamalarına ve kararlarına önceden bilgilendirmediği muhalefetten gözü kapalı destek bekliyorsa; çözüm umutları yine askıda kalacak, demektir. Yeni sürecin başarıya ulaşmasını istiyorsa hükümet... ... parlamento ortamında ulusal iradeyi AKP’nin yüzde 50 veya dolayındaki oylara hapsetmeyen bir anlayışla en azından İmralı’daki gelişmeleri... ... fazla şansı yok ama çözümle ilgili önlem ve önerilerini muhalefetle paylaşması gerekiyor. ??? Henüz bu olasılıkların gerçekleşeceğine değinen bir hareket yok; lakin ana muhalefette yine gündemin vazgeçilmez konusu olmaya aday olası kimi gelişmeler içeren haberler gazetelerin ön sayfalarında. Kılıçdaroğlu’nun Tunceli’deki avukatlığı sırasında yaşamını adadığı Kürtçülükle ilgili çaba ve çalışmalarına “Gel, Meclis çatısı altında devam et” diye partiye çağırdığı ve milletvekili seçtirdiği Hüseyin Aygün; yine CHP’nin başını ağrıtan bir olay olarak gündemde. Kurtuluş Savaşı’nda; Kürtler ve Ermenilerden sonra, Rumların da topyekun katledildiğini öne süren Rum yazarla aynı koşuttaki Hüseyin Aygün’ün bu olayı, parti ilkelerine ve geçmişine vurduğu son darbe! Parti merkezinden günü birlik bilgi alan Kılıçdaroğlu, Aygün olayını, soruna döndüğünde bakacağını ve gerekeni yapacağını içeren yanıtlarla geçiştiriyor. Şayet Aygün, Kılıçdaroğlu’nun özenle altını çizdiği “parti ilkelerine aykırı hareket eden” bir milletvekili ise... bir lider, Çin’de de Maçin’de de olsa, ama gerçekten bir lider olduğunu kanıtlayacak bir açıklama yapar; dönüşünde gereken bilgileri derleyerek Aygün’ü parti disiplin kuruluna sevk edeceğini söyleyebilirdi, söylemeliydi.. Ne var ki, Aygün’ü koruyan ve kollayan önceki davranışları dikkate alınırsa Kılıçdaroğlu’nun... ... son demecinde inanılmaz şımarık bir insan ve küstahlık örneği vererek; Tunceli’de son genel seçimde milletvekili çıkaramayacağını iddia ettiği CHP’ye, bu ilde seçim kazandırdığını ve böylece partinin vazgeçilmezi olduğunu ilan eden Aygün’ü partiden ihraç istemiyle disiplin kuruluna göndermesi zayıf bir olasılık... ??? “CHP bu olayı çözmelidir. Çünkü olay artık Hüseyin Aygün sorunu olmaktan çıkıp, CHP sorununa dönüşmüştür.” (Ali Sirmen’in dünkü ‘Hüseyin Aygün Sorunu’ başlıklı yazısından) Acaba, bu gerçeğe kulak verecek mi, verebilecek mi Kılıçdaroğlu? HABERLER Su bile vermediler DHKP/C operasyonu kapsamında gözaltına alındıktan sonra açlık grevine başlayan avukatlar saatlerce susuz bırakıldı İstanbul Haber Servisi DHKP/C operasyonu kapsamında gözaltına alınan Halkın Hukuk Bürosu avukatları, Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Merkezi, Ankara ve İstanbul Şubesi yöneticileri ve Grup Yorum üyelerinin de aralarında bulunduğu 64 kişi, Emniyet’te açlık grevine başladı. Gözaltına alınanlara saatlerce su ve şeker verilmedi. Avukatlar, “Müvekkillerimizin Emniyet’e girdiklerinden bu yana susuz olduklarından endişeli Evine “şafak baskını” yapılan ÇHD İstanbul Şuyiz” dedi. Çağdaş Hukukçular Derneği be Başkanı Taylan Tanay, buradaki aramanın İstanbul Şubesi Başkanı Taylan Ta ardından ÇHD’ye götürüldü. Aramalar bittikten nay, İstanbul Şubesi yöneticileri Güç sonra Emniyet’e götürülmek üzere aşağı indirilü Sevimli, Güray Dağ, Gülvin Ay len Tanay, slogan atmak isteyince polislerce darp edildi. Polis, Tanay’a destek için gelen dın ile üyeler Ebru Timtik, Barkın avukatlara da biber gazı ile müdahale etti. Timtik, Naciye Demir, Günay Dağ ve Şükriye Erden, eski şube başsaldırı eylemi, 3 polisin şehit edilmesi, 7 pokanlarından Efkan Bolaç, Ankara Şube Yöneticisi Betül Vangölü ile Grup Yo lisin ve 6 vatandaşın yaralanmasına ilişkin rum üyeleri, Yurt gazetesi muhabiri Sami olduğu belirtildi. Açıklamada, “kozmik oda” iddiası ortaMenteş, Yürüyüş dergisi çalışanları, Gençlik Federasyonu üyelerinin de aralarında bu ya atılarak “ülkemizin kozmik bilgilerini lunduğu 11’i avukat 64 kişinin, Vatan Cad şifreli metinler halinde kodlayarak radesi’ndeki İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde porladıkları, başka ülkeler lehine ajan faaişlemleri devam ediyor. Diyarbakır Barosu liyeti yürütmek için gizli haberleşme Başkanı Tahir Elçi, avukat Eşber Yağ merkezleri oluşturdukları tespit edilmişmurdereli de görüşme yapmak için Emni tir” denildi. İstanbul Emniyet Müdürlüğü yet’e gitti. Avukat Ali Şafak avukatların ya önünde açıklama yapmak isteyen Halk Cepsa gereği Emniyet’te ifadelerinin alınama hesi ve TAYAD üyelerine, polis müdahayacağını bu nedenle savcılığa çıkarılmalarını le etti. TAYAD’lı Hüsnü Yıldız yüzüne isatalep ettiklerini ifade etti. İstanbul Emniyet bet eden gaz bombası ile yaralandı. SanatMüdürlüğü’nden yapılan açıklamada ope çı Pınar Aydınlar da tazyikli su nedeniyle rasyonun, İstanbul’da, 6 silahlıbombalı bacaklarından yaralandı. GÜNDEM MUSTAFA BALBAY ? Baştarafı 1. Sayfada iddianamenin daha eklenmesiyle birlikte dava yeni bir şekil aldı. Arkasının nasıl geleceği şu aşamada meçhul. Bir olasılık, 18 Şubat’ta öğreneceğiz. 5 yıllık yargılama süreci dikkate alındığında 18 Şubat her olasılığa açık. Bakarsınız pat diye esas hakkındaki mütaalaya geçilir, bakarsınız birkaç iddianamemiz daha olur. Geçen yıl temmuz ayında yürürlüğe giren 3. yargı paketine göre özel yetkili mahkemeler tasfiye halinde ama, tasfiye halinde mi tavsiye halinde mi belli değil. ??? Davanın rakamsal boyutları sanıkların ve avukatların yaptıkları hesaplamalarla geçen kasım ayında kamuoyuna yansımıştı. Mahkeme kaleminden alınan genel verilerle davanın iddianameleri, tanıksanık ifadeleri, delil klasörleri, davayla ilgili görülüp istenen eski dosyalar 120 milyon sayfayı buluyor. Sanıklar ve avukatları bu tabloya bakıp, “Buradan adalet çıkmaz” demişti. Bu gerçeği mahkeme de gördü ve 11 Ocak’ta aldığı kararlarla bir anlamda kabul etti. Mahkeme de kendi bakış açısıyla davanın rakamlarını çıkarmış. Mahkeme kararının ilgili bölümünü paylaşalım: “4 yıl 2 ayı aşan süre içerisinde birleşen dosyalar dahil bugün itibarıyla toplam 576 duruşma yapıldığı, sanıklar ve müdafilerinin savunmalarını ve dinlenen tanıkların beyanlarını içeren duruşma tutanaklarının toplamının 39.000’den fazla sayfadan oluştuğu, bu süre zarfında 7100 civarında ara karar verildiği, sanıkların kullandığı değerlendirilen tüm cep telefonlarının baz istasyonlarını da gösterir HTS raporlarının getirtildiği, ayrıca 100’den fazla naip hâkim incelemesi yaptırılarak değişik konularda raporlar aldırıldığı... Toplam klasör sayısının 2538’e ulaştığı... Sanıkların dinlenmesini istediği 835 tanıktan 57 tanığın dinlendiği... Hususları dikkate alındığında mazeret bildirerek duruşmaya gelmeyen, daha önce dinlenmesine karar verilen tanıkların dinlenmesinden de vazgeçilmesine...” Olabildiğince özünü vermeye çalıştığımız yukarıdaki kararı Türkçeye çevirdiğimizde satırbaşları şunlar: Dosyanın çok kabardığını ben de kabul ediyorum. Bu aşamadan sonra yeni tanık dinleyemem. Savcılığın istediği tüm tanıkları dinledik. Sanıkların dinlenmesini istediği 835 tanıktan 57’sini dinlemek yeterli. Daha önce eski MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun’la, davayı en yoğun şekilde kaleme alan, konuşan Şamil Tayyar’ın dinlenmesine karar vermiştim ama bundan vazgeçiyorum. ??? Ergenekon davasının en kilit unsuru, böyle bir örgütün var olup olmadığı. Örgütün varlığına kanıt olarak gösterilen şemayla ilgili en önemli kişi de tartışmalı dönemin MİT Müsteşarı Atasagun. Bu nedenle vereceği ifade mahkeme diliyle söylemek gerekirse maddi gerçeğin ortaya çıkmasını sağlayacak. Ama mahkeme, Atasagun’un dinlenmesinin “davayı uzatacağını” düşünüyor. Ergenekon davasıyla ilgili ilk kitapları yazan Tayyar bunların tümünü belgelere dayalı olarak kaleme aldığını her fırsatta yineledi. Mahkeme Tayyar’ı dinlemenin de davayı uzatacağı kanısında. Oysa Atasagun, mahkemenin evire çevire neredeyse her tanığa sorduğu şemayı saçma sapan bulduğunu daha önce kamuoyunda dile getirmişti. Tayyar da birkaç çeşit Ergenekon’dan söz etmişti. Savcının istediği tüm tanıkları dinleyen, sanıkların istediği tanıkların ise sadece yüzde 6’sıyla yetinen mahkeme, bütün bunlardan öte daha önce dinleme kararı aldığı Atasagun ve Tayyar’da vazgeçiyor. En hafif anlatımla bu, mahkemenin gerçeği aramaktan vazgeçtiğini gösteriyor. Mahkemenin mantığı şu: Suçlamayı uzattık, savunmayı kısaltalım! Suriye’den kınama Hakkında yakalama kararı bulunan ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı, Beyrut’tan bir yazılı açıklama yolladı. Kozağaçlı, “Operasyonu anlamak için derneğimizin 10 yıllık tarihine ve takip ettiğimiz davalara bakmak yeterlidir” dedi. Bu arada Suriye resmi haber ajansı SANA’ya göre, Suriye Demokratik Ulusal Bloku, Adalet ve Kalkınma için Ulusal Gençlik Partisi ve Özgürlük ve Değişim için Halk Cephesi, hükümeti bir açıklama yollayarak gözaltıları kınadı. Açıklamada bu adımın muhalefetin Erdoğan hükümetinin Suriye’deki suçlara dahline karşı çıkmasını önleme amacı taşıdığını öne sürdü. Kozağaçlı ile Genel Merkez yöneticisi Oya Aslan’ın Suriye halkını olumsuz etkileyen tahribatı yerinde incelemek için Suriye’ye geldiğini bildiren SANA, Suriye’deki olaylara karışan Türk hükümetine dava açmaya yönelik ortak paydaları araştırdıklarını da yazdı. SANA’nın Türkçe sitesinde de Kozağaçlı’nın, derneğin AKP hükümetinin gerçek yüzünü göstermek amacıyla Türkiye’deki tüm uluslararası sendika ve derneklerle çalışacağını açıkladığına yer verildi. Tanay’a gözaltı gözaltı Tanay’a sırasında darp darp sırasında Barolar Birliği ve Yargıçlar Sendikası’ndan baskınlara kınama: Hukuku imha girişimi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye Barolar Birliği Başkanı Vedat Ahsen Coşar, avukatların gözaltına alınması ve Çağdaş Hukukçular Derneği’nin (ÇHD) aranmasına tepki göstererek hiçbir suçlama ve gerekçe gösterilmeden yapılan baskılarla derneğin kriminalize edilmeye çalışıldığını açıkladı. Yargıçlar Sendikası da avukatlara yönelik operasyonu “hukukun imhası girişimi” olarak nitelendirerek, “Avukatlık mesleğinin icrasına yapılan saldırı, yargılanma hakkına, yargıya ve hukuka yapılmış bir saldırıdır” dedi. TBB Konuk Evi’nde basın toplantısı düzenleyen Coşar, 15 avukatın gözaltına alınması ve ÇHD bürolarının basılmasına tepki gösterdi. Coşar, son 10 yılda ölüm ve yaralanmayla sonuçlanan avukatlara yönelik 300’den fazla saldırı meydana geldiğini söyledi. Coşar, meslektaşlarına yönelik arama, gözaltı ve yakalama kararlarının hâkimliklerce alındığını, avukatların, arama ve gözaltı için mahkeme kararı olması gerektiğine yönelik itirazlarına ise itibar edilmediğini söyledi. Coşar, sözlerini şöyle sürdürdü: “ÇHD hakkında hiçbir suçlama ve gerekçe gösterilmeden dernek merkezi ve şubelerine arama ve el koyma kararları verilmiş, dernek doğrudan hedef alınarak kriminalize edilmeye çalışılmıştır. Elbette ki suç şüphesi söz konusu ise arama ve gözaltı işlemleri yapılacaktır. Ancak bu soruşturmaya uğrayanların avukat olmaları, arandıklarında ya da çağrıldıklarında her zaman gelecek olmaları dikkate alındığında bu işlemlerin sabaha kadar düzenlenen operasyonlarla değil daha titizlikle ve hukuka uygun yapılması gerektirmektedir.” Coşar, “Ülkemizdeki uygulama biçimi itibarıyla tutuklama, istisna ve önlem olmaktan çıkmış, erken infaza dönüşmüştür” diye konuştu. ‘Susmadık susmayacağız...’ Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) ve Halkın Hukuk Bürosu’na (HHB) üye avukatlar, DHKPC’ye yönelik operasyonlar kapsamında 15 avukatın gözaltına alınmasını protesto etti. Beyoğlu’ndaki İstanbul Barosu önünde toplanan avukatlar, cüppelerini giyerek Taksim Meydanı’na yürüdü. “1974’ten beri susmadık, susmayacağız” pankartı taşıyan avukatlar adına yapılan açıklamada, gözaltına alınan avukatların açlık grevinde olduğu anımsatılarak “Avukatlara şeker ve su verilmiyor. Gözaltındaki arkadaşlarımız için yaptığımız tüm girişimler sonuçsuz kaldı. Temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamıyorlar” denildi. Eyleme BDP Milletvekili Sebahat Tuncel de destek verdi. (Fotoğraf: CİHAN ORUÇOĞLU) BALYOZ TUTUKLUSU EMEKLİ TÜMAMİRALLERDEN ORTAK AÇIKLAMA: Çubuklu’nun ataması cezaevinde yapıldı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ergenekon davasında, eski Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ ile tutuklu yargılanan Genelkurmay Adli Müşaviri Tümgeneral Hıfzı Çubuklu, Genelkurmay Hukuk İşleri Müdürlüğü’ne atandı. Çubuklu’nun atandığı birimin pasif bir görev olduğu belirtildi. Çubuklu’nun atanmasına ilişkin karar, dün Resmi Gazete’de yayımlandı. Çubuklu’nun yerine ise Hâkim Albay Muharrem Köse atandı. ‘Saldırı hukuka’ Yargıçlar Sendikası da yaptığı yazılı açıklamada avukatların gözaltına alınmasını eleştirdi. 18 Ocak 2013 tarihinde, sabaha karşı daha gün doğmadan, Türkiye güne gözünü açmadan hukukun imhası girişiminde bulunulduğu, an itibarıyla hukukun kendisini savunamaz hale getirildiği belirtilerek “Savunma ve gözlemci avukatlar ile görevli savcı beklenmeden, arama ve tespit işlemlerinin yapılması açık hukuk ihlalidir” denildi. ‘Bu oyunu bozacağız’ Vardiya Bizde Platformu, “Sessiz Çığlık” eylemlerinin 8.’sini dün İzmir Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde yaptı. Eyleme, CHP’li vekiller de destek verdi. Eylemde, Kurmay Albay Yüksel Yalçın’ın ablası, kardeşine yazdığı mektubu okudu. CHP’li Dilek Akagün Yılmaz da “Tayyip diktatörlüğünün oyunlarını bozmaya geldik. Bu konuda mücadele edeceğiz” dedi. İstanbul Haber Servisi Balyoz davasının tutuklu sanıkları emekli tümamiraller Fikret Güneş, Cem Gürdeniz ile emekli tuğamirallar Ahmet Türkmen, Fatih Ilgar, İsmail Taylan, Cem Çakmak ve Hakan Eraydın avukatları aracılığı ile “Balyoz’un gerekçesiz kararı” başlıklı bir açıklama yaptı. “Hukuksal ve bilimsel gerçeklerden bu kadar uzak olabileceğini beklemiyorduk” diyen amiraller kararda tespit ettikleri tutarsızlıkları sıraladı. Amiraller, “hukuk skandalı” olarak niteledikleri kararla ilgili “Sahteciliğin açık olduğu bu davada kararın sağlam gerekçelere dayandırılması zaten mümkün değildi” dedi. Açıklamada mahke menin gerekçeli kararında ileri yaştaki bir kişinin günler süren savunması sırasında dil sürçmesi ile “Harekât Planı” yerine “Darbe Planı” ifadesini kullanmasından medet ummasının, “Gerekçe bulamıyorum” itirafından başka bir şey olmadığının altı çizildi. Açıklamada dosyadaki 30 bilirkişi raporundan sadece 5’inin esas alındığı belirtildi. Dava boyunca sadece mahkemenin belirlediği kamu tanıklarının dinlendiğini bu tanıkların tamamının da sanıklar aleyhine ifade verdiği anımsatıldı. En şaşırtıcı durumun ise Balyoz Darbe Planı’na ilişkin belgeleri bavulla Mehmet Baransu’ya getiren Orhan Aykut adlı kişinin dinlenmemesi olduğu belirtildi. ‘Devlet kendi işçisine bile sahip çıkamadı’ umartesi Anneleri, Galatarasay MeyC danı’nda 408. kez gerçekleştirdikleri oturma eyleminde Beyoğlu Belediyesi’nde temizlik işçisi olarak çalışırken 1996’da kaybedilen İsmail Şahin’in dosyasını açıkladı. Aile, Şahin kaybolduktan sonra Beyoğlu Belediyesi’ne başvurup Şahin’in mesai saatleri içinde kaybolması nedeniyle işveren olarak sorumlu olduğunu söyleyip araştırma yapmasını istedi. Savcılığa suç duyurusunda bulunuldu. Dönemin Beyoğlu Belediye Başkanı olan Nusret Albayrak aileye beklemelerini söyledi. Başvurulara karşın dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı Tayyip Erdoğan aile ile görüşmedi. Şahin’in eşi Kiraz Şahin “Başbakan bütün milleti temsil ediyor, ama bir işçisine sahip çıkamıyor” dedi. Fotoğraf: FATİH ERDOĞDU Sahtecilik olduğu açık
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle