19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 4 HABERLER CUMHURİYET 20 OCAK 2013 PAZAR 28 Şubat döneminin Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir’den Batı Çalışma Grubu iddiaları Ölümlü Mehmet Ali’nin Ölümsüz Yaşam Sevinci Sevgili, Sanıyorum bir yıl kadar oluyor. “Medya Mahallesi” programına çağrılıydım. Programın düzenleyicisi ve sunucusu Aşyenur Arslan, arada Mehmet Ali Birand ile hastaneden bir telefon bağlantısı yapacağımızı söyledi. Galatasaray’dan iki sınıf küçüğüm olan ve gazeteciliğe hemen hemen aynı yıllarda başladığımız Mehmet Ali, en menhus olan, çabuk ilerleyen bir kanser türüne yakalanmış, ağır bir ameliyat atlatmıştı. Telefon bağlantısı hoparlörle verilecek ve böylece izleyici de dinleyebilecekti. Mehmet Ali ile birlikte çalışmış olan ve onu çok sevdiği belli olan Ayşenur Arslan çok heyecanlıydı. Nihayet bağlantı kuruldu. Galiba yırttım Ayşenur, diyordu Menmet Ali, “doktorlar da öyle söylüyorlar”. Telefondan çıkıp, hoparlörle yayılan ve adeta elle tutulurcasına somut hale gelmiş olan, Mehmet Ali’nin sesinden yansıyan yaşam sevinci, kentin ve ülkenin dört bir yanındaki hanelere ulaşıyordu. Nâzım’ın Abidin’e sorduğu “Mutluluğun resmini yapabilir misin?” sorusunun yanıtını, yıllar sonra yaşam sevincinden şakıyan sesiyle veriyordu Mehmet Ali Birand. Böylesine somut, böylesine, yalnız kulakla duyulur değil gözle görünür, elle tutulur biçimde yaşam sevincine daha önce bu yoğunlukla tanık olmamıştım. O hafta bu olayı sana da buradan yazmıştım. ??? Doğu toplumlarında keder ve tevekkül bulaşıcıdır, sanki ayıpmışçasına, keyfi, kişioğlu gizlice tek başına yaşar. Oysa Mehmet Ali’nin o günkü yaşam sevinci bulaşıcıydı. Programdan keyifle, içimde bir hafiflikle çıktım ve şimdi ne kadar olacağını söylemeyeceğim bir süre, yaşam sevincinin o sesi beni izledi. Onun için diyorum ki, o an Mehmet Ali Birand’ın çok zengin programları içinde en değerlisi, en eşsizi gerçekleşmişti. Keşke, biri anımsasaydı da, Birand’ın o anki konuşmasını bir kez daha yansıtsaydı. Belki de ölümünden sonra, o muhteşem yaşama tutunma azmi ve keyfini yansıtmanın anlamı kalmamıştır diye düşünülmüş olabilir. “Olayın kaçınılmaz sonu görününce, o sesteki umut tınıları da soluyor” denebilir mi? Bu satırları kaleme almadan önce, baktım o günkü müstesna olayın tanığı ve düzenleyicisi Ayşenur Arslan, “Mehmet Ali Birand gerçekçi adamdı, hastalığının niteliğini ve öleceğini biliyordu” diyor. Tabii ki öyleydi ve hiç kuşku yok ki, Mehmet Ali yaşam sevincini şakırken de kaçınılmaz olarak, öleceğini biliyordu. Zaten hiçbir insanın yazgısı bundan farklı değil. ??? Mehmet Ali Birand ölümlüydü. Ama yaşama sevinci ölümsüzdü. Zaten bütün insanlar ölümlüdürlar, ama kimilerinin yaşam sevinçleri ölümsüzdür. Yaşam sevinci olduğu sürece ölüm yoktur, ölüm olduğunda da kişioğlu yoktur ki, sevincin sorgulaması olsun. Evet, Mehmet Ali Birand da var oldukça sürdü yaşam sevinci. O yaşam sevinci de ne ola ki, diye küçümsenecek türden değildir. Yaşamın kendisini de sevincini de Şeyh Galip eşsiz bir şekilde şöyle dile getiriyordu: “Bir şulesi var ki şemi canın Fanusuna sığmaz asumanın.” ‘Emir Erbakan’dan’ AYŞE SAYIN Bir, Batı Çalışma Grubu’nun Necmettin Erbakan’ın bilgisi dahilinde kurulduğunu söyledi. ANKARA CHP Cezaevleri İzleme Komisyonu üyelerinin Sincan Cezaevi’nde ziyaret ettiği 28 Şubat döneminin Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir, Batı Çalışma Grubu’nun (BÇG) dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan’ın bilgisi dahilinde kurulduğunu, MGK’nin genel sekreterinin de bizzat başbakanın emri ile koordinatör olarak atandığını belirterek “İlk genelgeyi Emniyet Genel Müdürlüğü yayımladı. MİT’in, Emniyet’in brifingleri var” dedi. CHP Cezaevleri İzleme Komisyonu üyeleri Veli Ağbaba, Özgür Özel ve Nurettin Demir’den oluşan heyet, 16 Ocak’ta 28 Şubat davası kapsamında tutuklanan eski YÖK Başkanı Prof. Dr. Kemal Gürüz, dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir, Emekli Korgeneral Kamuran Orhon, emekli ? CHP Cezaevleri İzleme Komisyonu üyelerinin ziyaret ettiği Çevik Bir, “İlk genelgeyi Emniyet Genel Müdürlüğü yayımladı. MİT’in, Emniyet’in brifingleri var” dedi. Albay İsrafil Aydın ile emekli Tümgeneral Bekir Memiş’i kaldıkları Sincan Cezaevi’nde ziyaret etti. Cezaevi ziyaretinde tutukluların yakınmaları üzerine ilginç bir “yasak” kararı da çıktı. Tutuklu Albay Aydın’ın verdiği bilgiye göre cezaevi yönetimi tutukluların, “sol örgütleri” çağrıştırdığı için “kırmızı”, jandarmayı çağrıştırdığı için “haki yeşil” ve gardiyanları çağrıştırdığı için de “lacivert” giymelerini yasakladı. Gürüz ve Bir’in değerlendirmeleri şöyle: Eski YÖK Başkanı Gürüz: Hukuk cinayetiyle karşı karşıyayız. Ben Demirel’de 28 Şubat’a ilişkin hiçbir tedirginlik hissetmedim. Demirel ile baba oğul gibiyiz. Hiç böyle bir şeyden söz etmedi. BÇG ne dir diye içimde şüphe var. 28 Mart’ta Meral Akşener genelge yayımlıyor, kararlar nasıl uygulanacak diye. 10 Nisan’da ise BÇG kuruluyor. YÖK’te tutulan notlar, gelen ihbarlar fiş diye gösterilmez. 2 defter var, fişleme belgeleri dediler. Benim yazım değil. Eski Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir: Genelkurmay’da çalışma grupları kurmak doğaldır. Bölücülük tehdidi gündeme geldiği zaman Güven Çalışma Grubu kuruldu. İç Güvenlik Harekât Dairesi kuruldu. Buranın ilk başkanı daha sonra MHP’den milletvekili seçilen Erdal Sipahi oldu. Batı Çalışma Grubu da o dönem görev yaptı. BÇG, İç Güvenlik Harekât Dairesi bünyesinde çalıştı. İlk ge nelgeyi Emniyet Genel Müdürlüğü yayımladı. Biz ondan sonra ilk yazıyı 4 Nisan’da yazdık. MGK genel sekreteri koordinatör olarak atandı. Bize bu emri Başbakanlık veriyor. MGK genel sekreterinin koordinatör atanması da Başbakanlık emri. MİT’in, Emniyet’in brifingleri var. Bizi yargılıyorlar, onlara bir şey yapılmıyor. Emekli Albay İsrafil Aydın: Gölcük’te ele geçirilen 5 No’lu CD’deki bir dijital çalışmanın altında ismim olduğu için cezaevindeyim. Rütbem ve görevimle ilgili bir şey yazılmamış. Benim dışımda 3 tane daha İsrafil Aydın var. Kuzey Irak’ta Türk askerlerinin başına çuval geçirilmesiyle ilgili olarak Amerikalı bir albaya emekli olmadan önce, ‘Çuvaldan Amerikan devlet başkanı özür dilemediği sürece bu konu kapanmaz’ dedim. YAŞ’ta terfi alamayacağımı bildiğim için emekliye ayrıldım. Öğretmenler ‘onurlarını korumak’ için yağmur altında alanlara çıktı TTK’DE GÖREVLENDİRİLMİŞLERDİ Eğitimci yine sokakta ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP’nin eğitim politikaları karşısında huzursuz, mutsuz ve umutsuz olduklarını belirten Eğitimİş üyesi yüzlerce öğretmen “Mesleğimiz Onurumuzdur” demek için Başkent’e aktı. Eğitimİş Genel Başkanı Veli Demir, “Cumhuriyet ve laiklik ilkeleriyle kavgalı olan anlayış eğitimi kamu hizmeti olmaktan çıkarıp, öğretmenlerin ve tüm eğitim çalışanlarının iş güvencesini elinden alarak kölelik düzenini kurmaya çalışmaktadır” dedi. Türkiye’nin birçok ilinden başkente gelen Eğitimİş üyesi öğretmenler, “Mesleğimiz Onurumuzdur” eylemi için yoğun yağmura karşın Tandoğan Meydanı’nda toplandı. Gazi Mustafa Kemal Bulvarı’nı trafiğe kapatan eylemciler, Tandoğan’dan Kızılay’a yürüdü. Öğretmenlerin Kızılay Meydanı’na çıkmaması için çevik kuvvet ekipleri, bulvarın sonunda barikat kurdu. Grup daha sonra Milli Müdafaa Caddesi’nde toplandı. Eyleme, CHP Genel Başkan Yardımcısı Yakup Akkaya, CHP’liler İzzet Çetin ve Namık Havutçu, TKP ve DSP’nin yanında Türkiye Gençlik Birliği ve Atatürkçü Düşünce Derneği de destek verdi. Eğitimİş Genel Başkanı Demir yaptığı açıklamada, “Eğitimde uygulanan yanlış politikalar Cumhuriyetimizin 90. yılına gireceği bir dönemde kaygı verici boyutlara ulaşmıştır. Son 10 yılın politikaları ise mesleğimizi yıkım kararlarına dönüşmüştür. Cumhuriyet ve laiklik ilkeleriyle kavgalı olan bu anlayış eğitimi kamu hizmeti olmaktan çıkarıp, öğretmenlerin ve tüm eğitim çalışanlarının iş güvencesini elinden alarak kölelik düzenini kurmaya çalışmaktadır” dedi. Başbakan Tayyip Erdoğan ve milli MEB’in ‘özel’ öğretmenleri uzman oldu SİNAN TARTANOĞLU Sudan çıkmış balığa döndük Öğretmenler Tandoğan’da toplanıp Kızılay’a yürüdü. Dalgıç kıyafetleriyle eyleme katılan bir öğretmenin tepkisi dikkat çekti. Öğretmen, “Başka çaremiz kalmadı, sudan çıkmış balığa döndük. Mutsuzuz” dedi. (Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ) ‘Kölelik düzeni’ eğitim bakanlarının öğretmenlere yönelik sözlerinin, ALO 147 ihbar hattı ile binlerce eğitim çalışanı hakkında soruşturma açılmasının, öğretmenlere uygulanan şiddetin, maaş ve ücretlerde iyişleştirme yapılmamasının altında “kölelik düzenini kurmak” amacının olduğunu belirten Demir, “4+4+4 yasası ile eğitim sistemimiz bir kaosa sürüklenmiştir. Dört aylık uygulamanın ortaya koyduğu gerçek ise, binlerce öğretmenimiz norm kadro fazlası olmuş, öğrencilerimiz okullarından ve öğretmenlerinden edilmiş, velilerimizin sırtına yüklenen eğitim harcamaları artmıştır” diye konuştu. Örgütlü mücadele sonucunda elde ettikleri özlük haklarının bir bir ellerinden alındığını ifade eden Demir, “Özür durumu atamaları yılda bir kereye düşürülürken, sağlık nedeniyle aldığımız sevk ve raporlar sonucunda ücretimiz kesilmekte, mesleğimiz kariyer basamakları uygulamalarıyla paramparça edilmekte, iş barışı bozulmaktadır. Eğitimİş, karşı devrimci güçlerin yok etmek istediği demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ne, emeğimize, geleceğimize sahip çıkmak için verdiği mücadeleden vazgeçmeceyecektir” dedi. ANKARA Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), daha önce Cumhuriyet’in duyurduğu, Bakan Ömer Dinçer’in görevlendirmelere sıcak bakmamasına ve “öğretmenin yeri okuldur” demesine karşın Talim ve Terbiye Kurulu’nda (TTK) “geçici olarak görevlendirdiği” ve aralarında Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın yakını Kemal Gül, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın danışmanı Yalçın Akdoğan’ın yakını Aslıhan Akdoğan, AKP Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik’in yakını Hatice Çelik’in de bulunduğu 48 öğretmeni, şimdi de “eğitim uzmanı” kadrosuna atadı. Eğitim Sen, atamaların Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikte yer alan “kişiye özel” geçici maddeye dayanarak yapıldığı belirtti. Bakan Dinçer, “Öğretmenin yeri okuldur” demiş, okullarda görev yapan öğretmenlerin bakanlık merkez ve taşra teşkilatında geçici olarak görevlendirilmelerine karşı çıkmıştı. Ancak “48 şanslı öğretmenin” bakanın kararlı tutumundan muaf tutularak TTK Başkanlığı’nda geçici görevlendirildiğini daha önce Cumhuriyet duyurmuştu. Daha sonra MEB, 31 Aralık 2012 tarihinde Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliği’nde değişiklik yaptı. Yönetmeliğe konulan geçici maddede “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte bakanlık merkez teşkilatında geçici görevle çalışmakta olan öğretmenlerden bakanlık merkez teşkilatındaki geçici görev süresi toplam en az altı ay olanlar eğitim uzmanı olarak atanabilirler” düzenlemesi getirildi. MEB, bu maddeye dayanarak Talim ve Terbiye’de görevlendirilen bu öğretmenleri eğitim uzmanı kadrosuna atadı. Eğitim Sen yönetmeliğin yürürlüğünün durdurulması ve iptali için Danıştay’a dava açtı. EğitimSen dava açtı DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI 12 Eylül davasına giren gizli ibareli bir belgeye göre Genelkurmay Başkanlığı emir hazırlamış Bir yılda kiraya 2.9 milyon TL MAHMUT LICALI Genelkurmay hükümeti izlemiş ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Türkiye genelindeki Kuran kursları ve müftülük binası için kiraladığı 567 binaya 2012 yılında 2 milyon 908 bin 168 TL ödendi. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Kuran kursu ve müftülük binası olarak kullanılmak amacıyla kiraladığı binalara 2012 yılında kurumun bütçesinden yapılan ödeme belli oldu. MHP Milletvekili Sadir Durmaz’ın önergesini yanıtlayan Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın açıkladığı tabloya göre Diyanet İşleri Başkanlığı 2012 yılında il ve ilçe müftülük binası ve Kuran kursu binası olarak 567 bina kiraladı. Diyanet’in bütçesinden 2012 yılında kiralanan binalara 2 milyon 908 bin 168 TL ödendi. Buna göre Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kiraladığı bir binaya ortalama 5 bin 405 TL tutarında ödeme yaptığı hesaplanırken, bazı binalara çok yüksek bazı binalara da çok düşük tutarlarda ödeme yapılması dikkat çekti. ANKARA Genelkurmay Başkanlığı’nın 12 Eylül öncesi Başbakan Bülent Ecevit hükümeti döneminde bazı hükümet üyelerini takip ettirmek için emir hazırladığı ortaya çıktı. 12 Eylül dosyasına giren “gizli” ibareli belgeye göre Genelkurmay Genel Plan ve Prensipler Başkanı Korgeneral Necdet Öztorun, 9 Ekim 1979 tarihinde “sıkıyönetim etkinlik önlemleri” konulu bir yazı hazırladı. Aşırı ideolojik uçlara mensup kişi ve gruplardan hükümet kademelerine sızmış bulunanların yakından izlenmesi gerektiğini bildiren Öztorun, “İktidar partisinin üst yönetimlerini ele geçirenler varsa bunların faaliyetleri takip edilmelidir” ifadesini kullandı. TBMM Darbeleri Araştırma ‘CEZAEVİNDE TELEFONLARA DİNLEME SİSTEMİ KURULSUN’ Raporların “Askeri önerilerin durumu” başlıklı eklerinde, Genelkurmay Başkanlığı’nın bakanlıklara “öneriler” sunduğu anlaşıldı. 6. Sıkıyönetim Koordinasyon Toplantısı’na ilişkin 21 Ekim 1982 tarihli bir sonuç raporunun ekinde, çeşitli sıkıyönetim komutanlıklarının bazı memurların görevden alınmasını istediği, ancak bakanlıkların bunları hâlâ yerine getirmediğinden şikâyet ediliyor. Bir diğer dikkat çeken öneri ise işkence merkezlerinden Mamak Askeri Cezaevi’ne ilişkin olmuş. 4. Kolordu ve Sıkıyönetim Komutanlığı, Genelkurmay Lojistik ve Muharebe Elektronik Başkanlığı’ndan şu istekte bulunmuş: “Mamak Özel Askeri ve Ceza ve Tutukevi’nde sanıkları ve görevlileri kontrol etmek maksadıyla kapalı devre TV sistemi konulması, cezaevlerindeki görüş yerlerine ses geçirmez bölümler yapılarak, görüşmelerin gizlice dinleme imkânı veren telefonlarla yapılması için teknik cihazların donatılması.” Komisyonu tarafından Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın yargılandığı mahkemeye gönderilen dosya arasında çarpıcı belgeler yer aldı. Belgeler, darbe öncesi ve sonrası uygulanan “sıkıyönetim”le askerlerin yönetim üzerindeki etkisi görülüyor. Öztorun, 9 Ekim 1979 tarihinde “sı kıyönetim etkinlik önlemleri” konulu emir hazırladı. Yazının amacını “Sıkıyönetimin cinayet faillerinin yakalanmasında etkinlik kazanabilmesi için sivil halkın desteğinin sağlanması” olarak açıklayan Öztorun, şu dikkat çekici talimatları sıraladı: Örgüt elemanları ve faaliyet sahaları hakkında detaylı bilgi toplamanın önemi kadar sempatizanları hakkında da bilgi toplanmalıdır. Özellikle etkin gruplar, öğrenciler, sanayi işçileri ve öğretmenler arasında sempatizan oluşturma çabaları ve sempatizanların faaliyetleri dikkatle izlenmelidir. Gecekondu bölgelerinde, üniversite ve yurtlarda istihbarat servisleri teşkil edilmeli, teşkil edilmişse takviye edilmeli, şüphelimemurların müstahdemin, bazı köy muhtarları ve çiftlik sahiplerinin teröristlerle ilişkileri tespit edilmeye çalışılmalıdır. Aşırı ideolojik uçlara mensup kişi ve gruplardan hükümet kademelerine sızmış bulunanların yakından izlenmesi ve pasif hale getirilmeleri ile iktidar partisinin üst yönetimlerini ele geçirenler varsa faaliyetlerinin izlenmesi gerekir. Basın ve yayın organlarında hükümet ve devlet otoritesini sarsıcı yayınlara karşı kapatma ve gerektiğinde sansür uygulanmak suretiyle kamuoyunu olumsuz yönde etkilemelerine imkân verilmemelidir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle