16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 EYLÜL 2012 PAZAR 6 HABERLER 25 gencecik, taptaze, tiril tiril insanımız... Şüphesiz çoğu kısa dönemli askerlik için de olsa, derin kaygılarla evlerinden yolcu edildiler, belki de anneleri arkalarından sular dökerek, “Su gibi git su gibi gel oğlum” dedi. Her şeyden sakınılarak binbir özenle büyütülen ve umutlar bağlanan 25 gencimiz, bir booooommmm ile kan ve et yığınına dönüştü. Canlı olmakla cansız olmak, üstelik bir anda... her ne kadar hayatın ta kendisi ise de bu, hayır, bu böyle olamaz, böyle olmamalı, buna can dayanmaz, böyle yaşanmaz, böyle ölünmez! Her can, yaratılan, kurgulanan, inşa edilen bir dünya üzerinde herkesin, anababanın, kardeşin, arkadaşın, çevrenin, toplumun milyonlarca duygusu, emeği, rengi, kokusu, dünyası, beklentisi, sevincigözyaşı, bilgisidüşü ve geleceği var! Bir boooooommmm ve kahredici büyük yokoluş... Geridekiler, bizler, görenler, bakanlar, öğrenenler olmasak, yalnız başına gerçekleşen bir olay olsa, salt bir doğa durumu olur; şimşek çakması, gökgürültüsü, yağmur yağması, sıcak bastırması, buzulların kopması gibi... Ama öyle değil. Burada bizler varız, toplum var... Kimse yalnız değil, kahrolasıca yaşam! Her şey bir seyirlik; her şey bir seyir halinde akıyor... Çırpınan bir insan var her şeyin ortasında, bir zavallı insan ve biz zavallı insanlar... ??? İnsanın kendi iradesiyle ölümünü anlarım... Ama ölümleyaşam arasındaki bireysel çizgi ortadan kaldırılıyor ve kişisel bir durumdan kitlesel, toplumsal bir duruma dönüştürülüyorsa... Yaşamak ne acı ne zor ne gereksiz ne berbat ne kötü ne öldürülesice bir şey kardeşim... Evet, böyle bir yaşamı bütünüyle öldürmek ve yerine belki hiçbir zaman var olmayacak imkânsız bir Başbakan, patlama sonrası değerlendirme yapan emekli askerleri suçladı Sorumlu yine basın GAZETECİYAZAR Yurtçu yaşamını yitirdi İstanbul Haber Servisi Gazeteci yazar Ocak Işık Yurtçu, dün sabaha karşı Ortaköy’deki evinde yaşamını yitirdi. Gırtlak kanseri hastalığı nedeniyle radyoterapi gören Yurtçu, bakımını üstlenen komşuları tarafından sabah saatlerinde evinde ölü bulundu. Yurtçu, 1 Ocak 1945’te Adana’da doğdu. 1969’da Ankara Üniversitesi’nde hukuk eğitimi alırken Cumhuriyet gazetesinin Adana Bürosu’nu 30 yılı aşkın bir süredir yöneten babası Çoban Yurtçu’nun yolundan yürümeye karar verdi. Öğrenciyken, Yenigün gazetesinde çalışmaya başladı. Demokrat, Politika, Dünya ve Cumhuriyet gazetelerinde çalıştı. 1992’de Özgür Gündem Gazetesi’nde Sorumlu Yazıişleri Müdürü olarak çalıştı. Terörle Mücadele Kanunu’nun 6. 7. ve 8. maddeleri gerekçe gösterilerek hakkında 26 dava açıldı. Dava konusu haberler ve makaleler Işık’ın kaleminden çıkmamıştı. Yurtçu 28 Aralık 1994’te tutuklandığında açılan davalardan toplam 16 yıl hapis, 1 milyar 633 milyon TL de ceza almıştı. ? Başbakan Erdoğan, “Bazı emekli askerler geldikleri ocağa ihanet ediyor” dedi. HÜLYA KESKİN ‘Toplumu demoralize ediyorlar’ Erdoğan SarıyerÇayırbaşı Tüneli ile 20 kavşak ve yolun açılış törenine katıldı. Erdoğan, tünelde, içinde İBB Başkanı Topbaş’ın da bulunduğu aracı kendisi kullandı. Her iki Boğaz köprüsünde aynı anda onarım çalışması yapılmasını eleştiren yayınlara tepki gösteren Erdoğan, basını “Toplumu karşıt güçlerle beraber demoralize etmek”le suçladı. (Fotoğraf: AA BERK ÖZKAN) Bir Booommm ve Kahrolası Yaşam Cenazeevinden Notlar yaşamı, düzeni istemek... Bunun için savaşmak ve onurla ölmek... ??? Hayatı nasıl daha yaşanabilir, insanı nasıl yaşayabilir kılabiliriz? Bu düzeni, bu toplumsal yaşam biçimini, içinde yüzdüğümüz bu yaşamı öldürmek için çalışarak... Kısa yoldan da, var olanı daha kabul edilebilir olanla değiştirmeye uğraşarak... Mesele sadece ordu biçimi de değil, siyaset biçimi! Hayır, tek bir olaya, 25 gencin öldürülmesine bakarak, “Ordu insana bakış anlayışını 180 derece değiştirmelidir” demiyorum. Ere, uzman çavuşa, astsubaya, subaya kadar... yani toplam askeri bakış değişmeli. Bombayı, topu tüfeği, uçağı, strateji ve taktiği, toprağı, karakolu, tepeyi... en önemli şey olarak merkeze koyan ve insanı ise bütün bunlar için feda edilecek bir araç, bir “ara malzeme” olarak gören askeri, siyasi bakış toptan değişmelidir. İnsanı “ölecek”, “ölmeye hazır” bir şey olmaktan çıkaran bir düşünsel dönüşüm, büyük bir olasılıkla, askeri amaçlara varılmasında çok daha etkin olacaktır. ??? “Ölmeye geldik” ilkelliğine hayır. Koru, yaşat! “Ordu burası, olur böyle şeyler, doğaldır, normaldir” anlayışını öldürmeliyiz. “Bu işler Pakistan’da, Hindistan’da da oluyor” diyen ilkel ve katilliği baştan kabul eden kafaların, toplumun yönetici yerlerindeki kökleri kurutulmalıdır. “Her şey açık, ortada” diyen Başbakan Tayyip Erdoğan, Afyonkarahisar’da 25 askerin şehit olduğu patlamayla ilgili televizyonlarda değerlendirme yapan emekli askerleri ağır bir dille suçlayarak “Bazı emekli askerler geldikleri ocağa ihanet ediyor” dedi. BDP milletvekillerine “Ya kandil ya TBMM” çağrısını yineleyen Erdoğan “CHP’ye, MHP’ye sesleniyorum. Gelin Sivas’ın ötesinde teşkilatlarınızı ayağa kaldırın, çalışsınlar, halkın arasına karışsınlar. Diyorum ki, tabela partisi olmayın, halkın arasına karışın”” diye konuştu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yapımı tamamlanan SarıyerÇayırbaşı Tüneli ile 20 kavşak ve yolun açılış törenine katılan Erdoğan, burada bir konuşma yaptı. ‘Dağa çıksınlar’ BDP milletvekillerini ağır bir şekilde eleştiren Erdoğan, şunları söyledi: “Her türlü sorunun çözüm yeri, demokratik siyaset alanıdır. Dağda siyaset yapmak isteyenler, buyursunlar dağa çıksınlar. Teröristlerle kucaklaşanlar, parlamentoda millet adına mücadele veremezler. Vermeye kalksalar dahi saygı göremezler. Eğer ‘Meclis’ diyorsan gel mücadeleni Meclis’te ver, o zaman seninle müzakere masasına oturacak siyaseti, iktidarı bulursun. Ancak eğer sen Kandil’in temsilcileriyle, ‘Tokalaştım’ diyor, ne tokalaşması, biz senin öpüşmeni veriyoruz, ‘Merhaba’ eğer buysa, biz yanlışız. Oradaki tabloyu benim milletim gördü, değerlendirdi ve sizi oturtulması gereken yere de oturttu. Bunları 75 milyon yurttaşımıza bütün vatandaşlarımıza anlatacağız. Bunların kirli yüzünü, bunların hafıza kaydında ne varsa bunları açığa koymak, açığa dökmek durumundayız.” ler” dedi. Erdoğan, televizyonlara emekli askerlerin çıkarılıp yorum alındığını belirterek şöyle konuştu: “Kendisi olmadığı süre içerisinde ne tür el bombaları üretilmiş ithal edilmiş haberi yok. Açıklamalar yapıyor. Vatandaş da bunların işin gerçeği bu zannediyor. Bazı emekli askerler geldikleri ocağa ihanet ediyor. Bu ahlaki ve vicdanı değildir. Dezenformasyon yapıyor.” Hastaneye gitti Erdoğan, açılışın ardından 22.00 sıralarında daha önce iki kez ameliyat edildiği Özel Medipol Hastanesi’ne gitti. Başbakan’ın konvoyunun ilerlemesi sırasında iki kez gazetecilerin yolu kesilerek takip etmeleri önlendi. Başbakanlık kaynaklarına göre Erdoğan’ın hastanede tedavi gören bir yakınını ziyaret etti. Afyon’daki patlama Erdoğan, Afyonkarahisar’da 25 askerin şehit olduğu cephanelik patlamasıyla ilgili televizyon yayınlarını da eleştirerek “Bazıları 12 saatte netice bekliyor. Sürekli tahrik ediyorlar. Bunlar ne kadar vurabiliriz, derdinde bir Genelkurmay Başkanı’na “ne demek istediği” açıkça sorulmalıdır. Yani kaza mı, yoksa, “kardeşim Türkiye burası” mı diyor? Böylesi ve benzeri kazalara ancak olasılığı yüksek ortamların yol açar olduğunu bilmiyor mu? “İlahi tecelli, yazgı, ne yapalım, elden ne gelir” gibi, toplumu yüzyıllardır soru sormayan, sorgulamayan bir cenderenin içine sokan yanıtlarla bütün önemli olayları geçiştiren, toplumun canı üzerinden refah, saygınlık, rant sağlayan bütün politikacı ve yönetici tiplerinin hepsinin canı cehenneme! Bir “cenaze evi”nde, her zaman baştan sona zırvalık olan “plaketkilim alışverişi” gibi tepeden tırnağa uyduruk bir bürokratik süreci gereksiz görüp reddedecek bir kafa yoksa, bu ülke baştan sona çökmüştür. (*) Arkadaşlar, okurlar, sevgililer, dostlar... Türkiye bir cenazeevidir! Yönetim biçimi, yönetim düzeni, yönetim felsefesi, yönetim anlayışı, baştan sona insan düşmanlığı üzerine kuruludur. İnsanı yaşatmak değil öldürmek üzerine!.. Tepeden, en alt birimlere kadar... Türkiye bir cenaze evi olmuştur, asla unutmayacağımız temel gerçek budur... ??? Sevgili dostum, çalışkan, onurlu, sevecen, güzel ve doğru insan Hüseyin Kıvanç’ı böyle mi kaybedecektik? Anısı, sureti hep bizimle olacak. Anlatacağız Hüseyin’i ve kitaplarını okuyacağız... (*) Melih Aşık, Doğan Kuban’ın çöküş teorisi üzerine Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji Dergisi’nde yayımladığımız yazıyı anlatan Celal Şengör’den alıntı yaptı. Kaynağını belirtelim. Şengör de Doğan Kuban da CBT yazarıdır. Doğan Kuban’ı her hafta dergimizde okumayan, büyük kayıp içindedir, bunu da belirteyim. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle