25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 EYLÜL 2012 CUMARTESİ 14 Ana Eksen Ehliyet Sultanlar, hep ehliyetli kişilerle çalışır. Talebeleri intihapla alakalı bademciğin şoför ehliyeti vardır örneğin. Erkânı harbiye reisinin de, dava ehliyeti vardır. Sultan buyurdu mu, açar davayı, süründürür. CHP’den Gülseren Onanç, Sezgin Tanrıkulu, Rıza Türmen, Burhan Şenatalar; CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun da bilgisi içinde, “liberal sol aydın” diye tanımlanan Mithat Sancar, Osman Kavala, Fuat Keyman, Cengiz Çandar gibi isimlerle görüşmüşler, “Kürt sorununa çözüm” aramışlar. CHP sözcüsü Haluk Koç’a sorduk, “Görüşme, CHP adına resmi bir temas mı?”. “Kendileri görüşmüşler, resmi olan Resmi Gazete’de, 8 Eylül’de yayımlanan bir yönetmelik ile okullardaki eğitim öğretim hizmetleri dışındaki alanlar ile hizmetlerin işletilmesi yüklenicilere bırakıldı. Milli Eğitim Bakanlığı’nın ilgili yıl bütçesinde yer alan yatırım giderleri toplamının yüzde ellisine kadarını kira gideri olarak ödeme olanağı da getirildiğinden, bundan böyle okul binası yapımı yerine kiralama yöntemine başvurulacak. görüşmeleri zaten ben açıklıyorum” demekle yetindi. “Görüşülen isimlerin CHP’ye ve genel olarak Cumhuriyet ilkelerine bakışı belli değil mi?” diye sorduk. Haluk Koç, şu yanıtı verdi: “Kendilerine göre Cumhuriyeti yorumlamak isteyenler, CHP’ye yol yöntem tarif edemez, hedef gösteremez. CHP, onların çizgisinde giderek bir değişimi yaşamış olamaz. CHP, ana eksenini, mücadele noktalarını, Yandaşa, kandaşa yeni ekmek kapısı açmak istiyorlar ama... Benzer bir uygulamayı Sağlık Bakanlığı, sağlık tesislerinde başlatmıştı. Türk Tabipleri Birliği de, uygulamayı Danıştay’a götürmüştü. Danıştay 13. Dairesi, AnkaraEtlik, AnkaraBilkent ve Elazığ’daki “Kamu Özel Ortaklığı” yöntemiyle açılan sağlık kampusları ihalelerinin yürütmesini durdurmuş, uygulamanın anayasaya aykırılığı gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuştu. dünya görüşünü koruyarak, değişen dünya koşulları ile yüzleşerek yoluna devam eder. Ana ekseni, omurgayı, akış yönünü sarsmadan, tartışmadan, tartıştırmadan... Ama bir toplumsal muhalefetin geniş zeminde oluşturulabilmesi için de ana ekseni kabul eden, ama değişik dünya görüşünde olan insanlarla teması, toplumsal muhalefete katılma yolunda açık tutar.” CHP’de “ana ekseni” herkes kendine göre yontuyor biraz... AB’nin Jetonu Düştü Avrupa Birliği artık ayyuka çıkan yargı sürecindeki ve ifade özgürlüğündeki gerilemeyi, basın özgürlüğü ihlallerini, 4+4+4’ü görmezden gelemezdi ve gelmedi de... Utku Çakırözer’in dün yazdığı gibi, Brüksel’in, Türkiye ile ilişkilerin yıllık değerlendirmesini yapmak için her sonbahar yayımladığı ilerleme raporlarının sonuncusunda bu konulara güçlü bir şekilde değinileceği anlaşılıyor. Gelgelelim laikliği özümsemiş Türk aydınlarının AB’ye karşı kırgınlıkları kolay kolay giderileceğe benzemiyor. Özellikle son 5 yıldır artan derin bir yalnız bırakılmışlık duygusu, AB’nin Türkiye’deki en büyük destekçilerini birer birer yitirmesine yol açıyor. Türkiye’nin AB üyeliğinin kamuoyunda öncülüğünü yapmış olanlar, üyelik süreciyle ilgili inanç kaybına uğradılar. Bu kişilerin AB sürecine ilişkin kuşkuları giderek artıyor ise bunun nedeni sadece AB’nin yaşadığı finansal kriz olamaz. Örneğin 28 Şubat, ABTürkiye ilişkisinde de bir kilometre taşı. 28 Şubat sürecinden itibaren, AB Türkiye ilişkisini Brüksel tarafında yönetenler ordunun yetkileri kısılınca Türkiye’de her şey hemen normale dönecek sandılar. Bir öncelikler sıralaması yapmadılar. Sadece orduya odaklandılar. 28 Şubat süreci bu anlamda AB ilişkisine büyük zarar vermiştir. Kimileri “muhafazakârlaşma” demeyi tercih ediyorsa da ülke giderek daha fazla dinsel referanslarla yönetilen bir topluma dönüştü. Bugün Türk usulü “ileri demokrasi”de imam hatiplerle yapılmaya çalışılan, hiçbir AB ülkesinde mümkün değildir. Bazı “liberal” aydınlar gibi AB de bu konularda yeni uyanmaya başladı. ??? Avrupa’nın her ülkesinin laiklik tarihi de aynı değil, uygulaması da... Ancak kabul edilen temel ilkelerin birincisi, ülke yönetiminin siyasal meşruiyetinin dine dayanmamasıdır. Tam da bu noktada sandığın yetmediği yere tosluyoruz. Oyların yüzde 80’ini de alsan, bu oylardan yola çıkarak ülkeyi dinsel referanslarla yönetmeye kalktığında demokratik meşruiyetini yitirirsin. Avrupa’nın laiklik anlayışı bunu söyler. Toplumsal hayatı dinsel yörüngede düzenleme arzusu Avrupalılıkla çelişir. Avrupa’da insanlar toplumsal ilişkilerini din öyle emrediyor diyerek değil akıl ne emrediyorsa onu yaparak düzenlerler. Demokrasi için sandık olmazsa olmaz önkoşuldur ama tek başına yeterli değildir. Şu anda Türkiye’yi yönetenlerin en büyük hatası bunun ötesini görememek. Demokrasinin ve laikliğin felsefesini sindirmeden ancak bizdeki kadar demokrat olunabiliyor. ??? Nedir AB’nin Türkiye’yi ve gerçek destekçilerini bu denli ihmal etme nedeni? Kuşkusuz kendi dertlerine düştüklerinden bakış açısını düzeltemediler. AKP’nin iktidarına denk gelen son 10 yıllık dönem, AB’nin debelenme yılları. Finansal krizde Türkiye’yi düşünecek halleri yoktu ama biz de kendimizi olumlu düşündürtecek bir şey yapamadık. Bu durum AB’nin Türkiye’deki en samimi destekçilerini yalnız bırakmasında belki hafifletici nedendir ama ödenecek bedel maalesef kalıcıdır. Ev Taşıma “Evime geldim” diyerek AKP’ye balıklama dalan eski Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Soylu Süleyman’ın, DP 5. olağanüstü kurultay konuşmasından bir bölüm: “Başka otağımız, evimiz, şemsiyemiz, çadırımız yok başka, burası DP’dir. Ben kıratla doğdum, kıratla büyüdüm, kıratla yaşayacağım, sonuna kadar da yaşayacağım. Siyaset zor bir iştir, biz ahlaklı siyaset dedik.” Soylu Süleyman, yaptığı zor işi sürdürüyor, ahlakı ile birlikte evini de AKP’ye taşıyor. Çeşitli illerden insanlara rastladık son günlerde. Hemen hemen aynı izlenimleri aktardılar: “Bir başka hava esmeye başladı. Halk genel gidişten rahatsız. Çocuklarının eğitimi ile çok uğraşıldığından yakınıyor. Uygulanan dış politika ile ülkenin tehlikeye sokulduğunu düşünüyor. Terörün bitirilemediği, aksine azdırıldığı kanısında.” Okullar Kiralanacak Suç Çanakkale 18 Mart Ünive öğretim üyesi Prof. Dr. Se rsitesi vinç Özer hakkında türbanlı öğren cilerin “kendilerini aşağıladığı” yönündeki yakınmaları üzerine soruşt urma açılmış ve kendisi görevden uza klaştırılmıştı. Prof. Özer hakkında bir soruşturma daha açılmış. Gerekçe, Batı Dilleri ve Edebiyatları programında “mitler ve edebiyat” dersin bulunan de ile Havva’ya mit” demek, “Adem “D teorisinin bu miti çürüten arwin ilk çalışmalarından biri” old bilim uğunu söylemek... 21. yüzyılda üniversitem iz bu durumda. Avrupa’dan Gelen Basınç AKP’nin sık sık anket düzenlediği bilinir. Recep Tayyip Erdoğan’ın son günlerde artan gerginliğinin ardında yatan bir neden mutlaka olmalı... Başta CHP, muhalefet, bu gelişen havadan yararlanabilecek mi, Avrupa üzerinden gelen yüksek basınç bizi de etkileyecek mi? Baksanıza, Fransa’nın ardından İtalya’da da solun başarı elde edeceğine ilişkin haberler geliyor. İtalya’da yapılan son bir anket, gelecek yıl baharda yapılacak seçimlerde merkez sol demokratik partisinin yüzde 27 ile birinci olacağını, Berlusconi’nin oylarının yüzde 25’ten yüzde 19.8’e düşerken iş ve banka çevrelerinin teknokrat Başbakan Mario Monti’yi Merkez Birliği’ne çağırmakta ısrarcı olduklarını ortaya koyuyor. Avrupa, Sarkozy’nin, Berlusconi’nin akıl tutulmasından sıyrıldı. Sıra bize gelmeli... AKP, sigortalı emeklilerin arasında maaş haksızlığını gidermek savıyla sözde bir “intibak”, yani uyum yasası çıkardı. Aradan birkaç ay geçti, AKP’nin uyduramadığı ortaya çıktı. 2 milyonu aşkın emeklinin maaşlarını yanlış hesaplamışlar. Bir kısmına fazla vermişler, bir kısmına hiç vermemişler. Dört dörtlük medrese yasasında eğitimi yaptıkları gibi, emekli maaşlarını da çorba etmişler! Şimdi düzelteceklermiş. İnansak mı? İntibak 11 Eylül’ün 11. Yıldönümünde Yeni Bir 11 Eylül Etkisi SADIK ÇELİK KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr Tam da 11 Eylül’de, İslamofobik duyguların alevlendiği, Müslüman düşmanlığının pekiştiği El Kaide saldırılarının yıldönümünde bu kez Libya’da ABD büyükelçisi ve 3 yardımcısı radikal dinci, aşırı İslamcı gruplar tarafından öldürüldü. Bingazi saldırısı ismi verilen olayın sebebi Amerikalı bir kendini bilmez tarafından çekilen abuk sabuk bir film olarak tarihe geçti. 4 kişinin içler acısı bir şekilde ölümüyle sonuçlanan olayların çıkışı, Kaliforniya’da yemeyip içmeyip İslam düşmanlığından ilham alarak İslama hakaret etmek üzere yola çıkan sözde yönetmenin Sam Bacile takma ismiyle çektiği beş para etmez filmin parçalarının Youtube’da yayımlanmaya başlamasıyla oldu. Film adı altında, fikirsel bir meczupluk, sanatsal bir rezalet olarak milyarlarca insanın kabul ettiği, inandığı bir dini ve onun değerlerini bu türden küfür ve aşağılamalarla küçük düşürmeye çalışma faaliyetleri karşısında elbette hiçbir insanın, bilhassa da inançlı Müslüman toplulukların tepki vermemesi beklenemezdi. Mısır, Libya ve son olarak Yemen’de insanlar da bu yolda ayaklandı. Ölçüsüz tepkiler ve saldırılar birbirini kovaladı. Oysaki böylesine çirkin bir oyuna gelerek halihazırda MüslümanHıristiyan savaşını körüklemek için fırsat kollayan grupların işini kolaylaştıracak şekilde büyük tepkilere, saldırılara ve nihayet cinayetlere imza atmanın kârdan ziyade her bakımdan çok büyük zararlara yol açtığına, İslam algı ve imajını zedelediğine daha önce çok defa tanıklık etmiştik. Bu doğrultuda kontrolden çıkan protesto gösterilerinde şiddetin dozunun artması sonucu Amerika’nın Libya Büyükelçisi dahil 4 diplomatın öldürülmesinin en büyük zararı yine bir kez daha İslam dünyasına olmuştur ve olacaktır. İnanç saygısızlığının en zavallı örneklerinden biri olarak çekilmiş bir filmi eleştirmek, kınamak hatta lanetlemek doğaldır, gereklidir; ancak işi bu uğurda cinayet işlemek noktasına, cehalet ve galeyanla birlikte masum insanların kurban edilmesi seviyesine taşıdığınızda bunu hiçbir biçimde haklı gösteremezsiniz. Bu, sözde film çekerek bir dine ve ona inananlara karşı yapılan edepsizliği bir çırpıda silebilecek ya da en iyi ihtimalle geri planda tutacak, verilen şiddet odaklı tepkiler ve işlenen cinayetler yapılan saygısızlığı gölgede bırakacak, insanların İslamla ilgili düşünce ve önyargılarının olumsuz anlamda ayyuka çıkmasına ve okların bir kez daha Müslümanlara doğrulmasına sebep olacaktır. Teknik olarak elbette dershanelere karşıyız. Eğitimde var olan fırsat eşitsizliğini derinleştiren, eşitsizliğin telafisini daha zor noktalara taşıyan bir “sonuç”tur dershaneler. Eğitim sisteminde yıllardır biriken yanlışlıkların bir sonucu. Ortaokul ve liselerin yalnızca not ve diploma almak için gidilen yerler haline geldiği, insanların geleceklerinin ikişer saatlik sınavlarla belirlendiği ve bu sınavlarda rekabet gücünü artırmak için özel ders ve dershanelerin yolunun tutulduğu, özel ders ve dershaneciliğin 50 bine yakın öğretmen kadrosuyla 45 milyarlık devasa bir sektör haline geldiği bir sistemden söz ediyoruz. Şimdi sorunu çözmek için sonuçtan değil, sorunu ortaya çıkaran nedenlerden başlamak gerek. Eğer işe, neticeleri silmekten başlamaya kalkarsanız, var olan ve o neticelere neden teşkil eden sorunları, bir başka ifadeyle sorunun kökenini, bataklığın kendisini görmezden gelmiş, sadece sivrisineklerle boğuşmaya çalışmış olursunuz. Oysaki kalıcı çözüm bataklığın kurutulmasıdır. Bu nedenle her şeyden önce eğitim sistemimizde var olan ve eşitsizliğe sebep olan, çocukları o eğitim eşitliğini yakalamak üzere dershanelere mecbur kılan etkenleri ortadan kaldırma yolunda adımlar atmalıyız. Dershane ve özel ders mecburiyetinin varlığını ortadan kaldırdığımızda zaten dershaneler de kendi kendilerine biteceklerdir. Bu sene okul zilinin çalmasıyla birlikte beş buçuk yaşındaki bebeler de okul sıralarındaki yerlerini aldılar. Sıralara oturabildiler oturmasına ama ülke genelindeki birçok okulda lavabolara ve pisuvarlara boyları yetmedi. Yeni öğretim yılında 6 yaş altı çocukların fizyolojik gelişimleriyle birlikte okulların fiziki koşullarının da eğitim açısından yetersizliğine dair örneklere artık sık sık rastlayacağız gibi görünüyor. Dünyanın birçok ülkesinde ilkokula başlama yaşı olarak beş buçuk yaşın yeterli görüldüğünü öne sürenler ise o bahsi geçen gelişmiş ülkelerdeki çocukların en az 23 sene boyunca kreş, anaokulu gibi okulöncesi eğitim aldıkları gerçeğini görmezden geliyorlar. Tüm bunlara rağmen çocuklarının birinci sınıfa başlamak için küçük olduklarını düşünen ve rapor alan anne ve babalar devlet büyükleri tarafından “laikçi” ve “PKK’li” olarak mimleniyor. Bu sayede var olan sorunun çözümüne yönelik herhangi bir somut adım atılmaması bir yana, toplumdaki ikilik, ayrışma, hizip ve ötekileştirme daha da derinleştirilmiş oluyor. sadik.celik.gorus@gmail.com Dershanelerin akıbeti ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Beş buçuklar okullarda HARBİ SEMİH POROY UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com 1/ Yüzüne ba 1 kılmayacak kadar sevim 2 siz ve çirkin 3 olan. 2/ Âşık 4 olmaktan du5 yulan korku. 3/ Ticaret eş 6 yası... Hint 7 müziğine öz 8 gü telli bir çalgı. 4/ Atın ba 9 şına geçirilen dizgin 1 2 3 4 5 6 7 8 9 ve süsler... Gele 1 Ş İ Ş E R T ME neksel İspanyol şar 2 İ R ON İ O L E kı ve dansı. 5/ Kar 3 V İ P MA D İ K maşık, güç, çetin. 6/ 4E N A N İ Y E T “Denizayısı” da deR E N R Ç nilen bir fok cinsi... 5 Y 6 D O Ş İ N A S İ Kimononun beline O T A Ğ bağlanan ve daha 7 İ C A T çok ipekten yapılan 8 Z A F E R O B İ A T uzun Japon kemeri. 9 K İ R E N 7/ Budala, saf... Katı, eğilip bükülmez. 8/ Kalın bükülmüş sicim... Yirmi ya da yirmi dört kiloluk tahıl ölçeği. 9/ Yücelme, yüksek bir dereceye ulaşma... Duman lekesi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Evlilik korkusu. 2/ Eski Türklerde çocukları koruyan tanrıça... Eski Türklerde başa giyilen bir tür başlık. 3/ Eskiden Türk erkeklerinin giydiği bir tür ceket ya da yelek. 4/ Tümör... “Doğar aç midelerden topu ihtilaller” (F. N. Çamlıbel)... Boru sesi. 5/ En kalın erkek sesi... Şilte yüzü ya da gömlek yapmaya yarar pamuklu bir kumaş. 6/ Kâğıt ya da metal para üzerindeki kafa resmi... Üstü kapalı olarak anlatma. 7/ “Doğu doğudur, batı da batı” örneğinde olduğu gibi, aynı düşünceyi değişik terimlerle tekrarlamaya dayanan üslup kusuru ya da oyunu. 8/ Kurşun boruların ağzını açmakta kullanılan ucu sivri takoz... Kapı ya da dolap kanatlarının kenarına çakılan çıta. 9/ Kakao ve bisküviyle yapılan bir cins pasta. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle