25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 EYLÜL 2012 CUMARTESİ 8 İstanbul PB Edirne PB Kocaeli PB Çanakkale PB İzmir B Manisa B Denizli B Zonguldak PB Sinop Y Samsun Y Trabzon Y Giresun Y PB Ankara 29 33 29 29 34 35 36 26 25 25 24 25 28 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars PB B Y B B B B B B B PB B Y 28 28 24 36 36 34 36 35 33 35 29 24 22 Oslo Y Helsinki Y Stockholm Y Londra PB AmsterdamPB Brüksel PB Paris PB Bonn PB Münih Y Berlin PB BudapeştePB Madrid PB Viyana Y HABERLER 18 18 18 22 19 19 19 18 16 20 30 28 21 Belgrad Y 33 Sofya B 30 Roma Y 27 Atina B 32 Zürih Y 12 Moskova B 15 Aşkabat B 37 Taşkent A 37 Baku PB 29 Bişkek PB 36 Tiflis Y 28 Kahire A 33 Şam A 36 Ülkemizin doğu kesimlerinin parçalı ve çok bulutlu, Doğu Karadeniz, Doğu Anadolu’nun kuzey kesimleri ile Sinop, Samsun, Ordu, Tokat, Sivas, Malatya, Elazığ, Tunceli, Bingöl ve Muş çevrelerinin sağanak ve yer yer gök gürültülü sağanak yağışlı, Bayburt, Artvin, Erzincan, Kars ve Ardahan’da ise kuvvetli sağanak yağışlı, diğer yerlerde parçalı ve az bulutlu geçeceği tahmin ediliyor. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 1 Eylül GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Emekli Oramiral Örnek, Balyoz seminerine ilişkin kayda dikkat çekti GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY ? Baştarafı 1. Sayfada öğrenebildik. Muammalar yumağı! İktidar, oh nihayet iki olay halkımızın zaten zayıf belleğinde kaybolmaya yüz tuttu diye rahat nefes alırken, bir haber jet muammasını yine gündemin ilk sıralarına alıverdi. Pilotlarımızın cansız bedenlerini dip sulardan çıkaran ünlü Nautilus kaptanının son açıklamalarına göre; bizim askersivil otoritelerin açıklamalarının aksine, şehit pilotların su üstüne vuran kasklarını, botlarını Suriyeliler bulmuş. Fakat cesetleri bulup çıkaran Nautilus, nedense jetin nasıl düşürüldüğünü saptamaya yarayacak değerde uçağın gövde parçalarını çıkarmadan birden Karadeniz’de başka göreve hazırlık gerekçesiyle olay yerinden ayrıldı. Geminin kaptanı Bob Ballard, neden uçağın enkazının çıkarılmasında görev almadığı, alelacele olay yerini niçin bıraktıkları sorusuna “Bu konuda konuşmak istemiyorum” diye yanıt veriyor. Nautilus gibi denizin 34 bin metre derinliğinde araştırma yapabilen, jetin nasıl dürüldüğünü aydınlatacak verileri toplama yeteneğine ve olanağına sahip bir geminin kaptanının olay yerini neden terk ettiklerini açıklamaktan kaçınması, doğal olarak kimi soruları akla getiriyor. Örneğin Nautilus’un ayrılmasına, orada görevli askeri yetkililerle açıklanmasından özenle kaçınılan tartışmalar mı neden olduğu, gibi sorular… ??? Jetimizin düşürülmesiyle yakından ilgilenen okurlarımdan Mehmet Ali Duran’dan bir süre önce aldığım email, hayli ilginç. “Aşağıdaki düşünce acaba 5. muamma olabilir mi?” diye soruyor ve soruyu bir başka soruyla yanıtlıyor: “Rahmetli Hacim Kamoy’u bilirsiniz. ASELSAN’ın kurucusu. Kendisinin sözlü yazılı çok kez ifade ettiği; ‘Eğer aldığınız uçakların elektronik kontrol ve kumanda sistemlerini siz yapmamışsanız, bir gün gerekli olduğunda hiçbir uçağınız havalanamayacağı gibi, havalananların da hiçbir kurşun atamadan veya kurşun yemeden düştüğü durumla karşılaşmanız mukadderdir’ ifadesi gerçekleşmiş olabilir mi’?” İlginç değil mi? ??? Başka ilginç gelişmeler de izleniyor. Suriye’de muhalefet kıpırdanmasının başladığı günden beri, Başbakan RTE TV’lere çıkıp “Suriye’deki ‘kardeşlerini’ Türkiye’ye gelmeye kışkırtan” konuşmalar yaptı. Gel dedikçe RTE, geldiler ve sayıları 100 bine dayandı ve: Dışişleri Bakanı Davutoğlu; komşu diğer devletlerle Suriye sorunu ile doğrudan ilgili devletlerin bakan düzeyinde katılmadıkları son BM Güvenlik Konseyi toplantısında sığınmacı sorununun ülkemize yüklediği ağır yükten yakınan bir konuşma yaptı. Bugüne dek sığınmacıların 300 milyon dolara mal olduğunu, bu nedenle BM’nin yardım kanallarını açması gerektiğini söylüyor. Yarını göremeyen bir dış siyasetin ilk acı meyvesi. Arkası gelecek! ??? Ne TBMM, ne kamuoyu yargısı, ne muhalefetin kimi gerçekleri açıklaması. Umurunda değil; babasının çiftliği sanki bu ülke. Hatay’ı askeri üs yapıyor Esad muhalifleri. Emirlerine tahsis edilen özel donanımlı özel çadır, Suriye iç savaşını yöneten kaçak generallerle subayların karargâhı! Meclis’ten izin almadan yabancı askerleri ülkeye kabul eden, yer gösteren, himaye eden kendi başına buyruk bir hükümet, bir iktidar. Terör, Suriye belası, PKK’nin kimi illeri ilçeleri “kurtarılan bölgeler” ilan eden propagandası… bütün sorunları öylesine yoluna koydu ve gerekli önlemleri aldı ki hükümet; Başbakan’ı eylül ayında sürekli dış gezilerde. Varsın Başbakan dışarılarda olsun. Çankaya’daki AKP’li kulağından rahatsız hastanede ama devletin ve milletin sorunlarıyla yatıp kalkıyor. Kanıtı da orta yerde. TV haberlerinde, gazetelerde. Bakın hastaneden özel fotoğrafçısına çektirdiği resimlere, rahatlayın… Tabii rahatlayabilirseniz... ‘Peki ya ezan sesi ne?’ HATİCE TUNCER Balyoz davasında son savunmasını yapan eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek, Balyoz davasının bir komplo olduğunu ifade ederek “Bu komployu hazırlayanlar faaliyetlerini tamamen iktidar partisinin ve bir cemaatin yöneticilerinin bilgisi ve teşviki ile yapmışlardır” iddiasında bulundu. Örnek, davada kendilerine komplo hazırlayanları bildiğini belirterek “Bundan sonraki hayatımızda bu kişilerin en perişan hale gelip süründüklerini görmek en büyük arzumuz olacaktır” diye konuştu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından 2003 yılında Kara Kuvvetleri Komutanı komplo olduğunu ifade ederek “Bu komployu hazırlayanlar faaliyetlerini tamamen iktidar partisinin ve bir cemaatin yöneticilerinin bilgisi ve teşviki ile yapmışlardır” iddiasında bulundu. Aytaç Yalman’a verildiği iddia edilen ses kayıtları ile dosyadaki kayıtların karşılaştırılmasını isteyen Örnek, mahkemede ses kasetleri dinlenirken Mahkeme Başkanı Ömer Diken’in her sesin sahibini sorduğunu ama kaset kaydında geçmiş olan ‘ezan’ sesi hakkında ‘Bunu kim okuyor?’ diye sormadığını belirterek “Eğer bu sesler orijinal kayıtsa size haberim var! Kaydın yapıldığı yer ses geçirmezdir. Şimdi bu kayıtlarda ezan sesinin olması nasıl izah edilecek?” diye konuştu. İstanbul’da 1. Ordu Komutanlığı’nda 57 Mart 2003 tarihindeki seminer görünümü altında “Balyoz Darbe Planı” yapıldığı iddialarına ilişkin davanın 104. duruşması yapıldı. Davanın dünkü oturumuna da avukatlar, tanık ve bilirkişi talepleri kabul edildiği gerekçesiyle girmedi. Başkan Ömer Diken, emekli Oramiral Özden Örnek’e “Çoktandır hastanedeydiniz. Geçmiş ? Emekli Oramiral Özden Örnek, Balyoz davasının bir olsun, esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmanızı aldım, okudum” diyerek söz verdi. Özden Örnek, savunmasını bir klasör ve 17 ek klasör halinde sunduğunu, 305 farklı konuyu ele aldığını anlatarak “Bu konuların yüzde 80’den fazlası sahtekârlıkla ilgilidir” dedi. TSK hedefte Ata’nın izinde yürüdüler Yurdun çeşitli yerlerinde yurttaşlar 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı yürüyüşlerle kutladı. İstanbul Kartal’da “90. yılında Ata’nın İzinde Zafer Yürüyüşü” etkinliği düzenlendi. Önceki akşam Kartallı Kazım Meydanı’ndan Kartal Meydanı’na düzenlenen yürüyüşe Kartal Belediye Başkanı Dr. Altınok Öz, Kartal CHP İlçe Başkanlığı, CHP İl Genel Meclis üyeleri, ÇYDD, ADD, Kartal Cemevi Vakfı Gençlik Komisyonu, Kartal mahalle muhtarları ile çok sayıda yurttaş katıldı. İzmir’de Aliağa Belediyesi’nin düzenlediği etkinlik kapsamında yurttaşlar Demokrasi Meydanı’nda buluştuktan sonra fener alayı gerçekleştirildi. Artvin’de ise CHP İl Başkanlığı tarafından önceki gece meşaleli yürüyüş düzenlendi. EĞİTİM İÇİN ŞARTLAR AÇIKLANDI TERÖR MAHKEMESİNE ATANDILAR Nikâh yoksa Zirve’nin iki polislik hayal hâkimi değişti Haber Merkezi Polis Meslek Eğitim Merkezi (POMEM), eğitime alacağı 2 bin 830 polis adayında “herhangi bir kadın veya erkekle nikâhsız olarak birlikte yaşıyor olmama” şartı arıyor. CNN Türk’ün haberine göre, Emniyet Genel Müdürlüğü, polis meslek eğitimi için bu yıl 2 bin 700’ü erkek 130’u kız toplam 2 bin 830 öğrencinin alınacağını duyurdu. 12. dönem polis meslek eğitimine alınacak öğrenci adaylarının 3 Eylül 21 Eylül 2012 tarihleri arasında eğitim şube müdürlüklerine müracaat etmeleri istendi. 20112012 yılları Kamu Personel Seçme Sınavları’nın birinden (KPSS P3) 60 ve üzeri puan alan ve en az 4 yıllık yüksek öğretim kurumlarından mezun olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı herkes aday olabilecek. Adayların, Polis Meslek Eğitim Merkezi (POMEM) başvuru şartları arasında, “Herhangi bir kadınla veya erkekle nikâhsız olarak birlikte yaşıyor olmamak” şartı da yer alıyor. Bunun şayet aday evliyse eşinde de aranacağı ifade ediliyor. Ayrıca adaylarda başvuru öncesi ve sırasında genelev, birleşme yeri, randevu evi, tek başına fuhuş yapılan mesken ve bu gibi yerlerde aracılık, bekleyicilik ve benzeri bir meşguliyeti bulunmamak, fuhuş, kumar, uyuşturucu veya uyarıcı madde sebebi ile hakkında herhangi bir adli ve idari soruşturma veya kovuşturma devam ediyor olmamak şartları da aranıyor. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Malatya’daki Zirve Yayınevi’nde 1’i Alman uyruklu 3 kişinin öldürülmesiyle ilgili davaya bakan Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin iki üye hâkimin, geçen ay buradaki görevlerinden alınarak yeni kurulan terörle mücadale mahkemesinde görevlendirildiği ortaya çıktı. 3. Yargı Paketi’nin yürürlüğe girmesi ile Terörle Mücadele Yasası’nın 10’uncu maddesi ile görev yapacak 13 bölge ağır ceza mahkemesi kurulmuştu. Mevcut özel yetkili mahkemeler ise ellerindeki davaları bitirene kadar çalışmaya devam edecekti. Terörle mücadele mahkemelerine atamalar yapan HSYK’nin özel yetkili Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi heyetinde görev alan iki üyenin de yerini değiştirdiği ortaya çıktı. HSYK’nin, bu hâkimlerden Mahmut Mavi’yi TMK 10. madde ile görev yapmak üzere kurulan Malatya 4. Ağır Ceza Mahkemesi’ne, yargıç Osman Kandemir’i ise özgürlük hâkimi olarak atadığı anlaşıldı. 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin başkanı Hayrettin Kısa yerini korurken bu iki üyenin yerine hâkimler Ünal Öztürk ve Bülent Coşkun getirildi. Bu arada pazartesi başlayacak davaya katılmak için Malatya’ya giden müdahil avukatlardan Erdal Doğan, atama kararlarına tepki gösterdi. Doğan, “Yeni görevlendirmeler yargının bütünlüğü ve devamlılığı açısından davayı olumsuz etkileyecek. Yargılamanın amacı olan maddi gerçeğin ortaya çıkartılmasını da etkileyecek” dedi. Askeri araç ve trene saldırı ? VAN (Cumhuriyet) Van’ın Saray ilçesine bağlı Keçikayası ile Çaybağı köyleri arasında dün teröristler yük treninin geçişi sırasında, demiryoluna yerleştirdikleri bombayı infilak ettirdi. Patlamayla birlikte raydan çıkan 4 vagon hasar gördü. Saldırının ardından bölgeye güvenlik güçleri sevk edildi. Askeri araçların gelişi sırasında aynı bölgenin yakınında, teröristlerce yola yerleştirilen bir bomba daha patladı. Saldırılar sırasında ilk bilgilere göre 6 asker yaralandı. TBMM’de darbeleri araştırma komisyonu kurulduğunu belirten Örnek, “Bu komisyonun araştıracağı darbeler arasında Balyoz yok. Esasında komisyonun iktidar partisi üyeleri Balyoz’un ne olduğunu iyi biliyorlar. Balyoz komplosunun yegâne hedefi TSK’dir” dedi. Balyoz komplosunun hedeflerinin “Geçmiş 80 yılın intikamını almak ve ülkeyi totaliter bir rejime doğru götürülmesinin yegâne engeli olan TSK’yi aşağılayarak uydurma bahaneler ile suçlayarak tasfiye etmek” olduğunu anlatan Örnek, “Bu komployu hazırlayanlar faaliyetlerini tamamen iktidar partisinin ve bir cemaatin yöneticilerinin bilgisi ve teşviki ile yapmışlardır. Maalesef hazırlanan komplonun içinde yargı, Emniyet, medya ve TSK’den bazı hain kişiler vardır” değerlendirmesi yaptı. Örnek, “Kurumları suçlamıyorum, sadece bu kurumlardaki bazı kişileri suçluyorum” dedi. Tutuklu sanık, eski 1. Ordu Komutanı Ergun Saygun’un savunması sırasında “Darbe planı yapıldığı iddia edilen seminer ses kasetlerinin Başbakan tarafından Aytaç Yalman’a verildiğini bizzat Yalman’dan öğrendim” dediğini anımsatan Örnek, “Bu kasetlerin yasal yollardan ele geçirildiğine dair bir tek bilgi, bir tek belge yok. Bavullu adam da yok. ‘Bavullu adam’ var diyen kanıtlamak zorundadır” dedi. Özden Örnek, emekli Orgeneral Yalman’a Başbakan Erdoğan tarafından verildiği iddia edilen seminer ses kayıtlarına ilişkin, “Acaba şüphelenilen yasadışı örgüt ile Başbakan’ın ilişkisi nedir? Dinleme emrini kendisi mi vermiştir? Kasetleri Aytaç Yalman kimden almıştır? Eğer kaset içindekiler suç ise neden bu suçlular hakkında bir işlem yapılmamıştır? Seminer o zamanlar suç değildi de 7 sene sonra mı suç oldu? Mahkemede ses kasetleri dinlenilirken sayın başkan her sesin sahibini sordu ama kaset kaydında geçmiş olan ‘ezan’ sesi hakkında ‘Bunu kim okuyor?’ diye sormadı. Eğer bu sesler orijinal kayıtsa size haberim var. Kaydın yapıldığı yer ses geçirmezdir. Şimdi bu kayıtlarda ezan sesinin olması nasıl izah edilecek? Acaba Başbakan’ın verdiği kasetlerden mikrofon kullanarak kayıt yapılırken mi geçti? Yoksa kasetlerin üzerinde oynanırken mi oldu? Seminer üç gün sürdüğüne göre neden başka ezan sesi veya trafik sesi yok?” diye konuştu. hazırladığı raporun özü şu: Bu veriler, bir ceza davasının delili olamaz! Neden? Çünkü ceza davalarında delillerin hiçbir şüpheye yer vermeyecek ölçüde sağlam olması gerekir. Oysa 339 sayfalık rapor baştan sona şüphelerle, acabalarla, olasılıklarla, her ihtimale açık belirsizliklerle dolu. Yer yer net ifadeler de var. Onlar da şu: Bilgisayarlarda zararlı virüslerin olduğu kesin. Bilgisayarların hedef gözeterek sosyal mühendislik saldırısına uğradığı kesin. Bilgisayarlardaki kimi “değiştirilmiş” dosyaların, dava sanıklarınca hiç açılmadığı, kullanıcılar tarafından oluşturulmadığı kesin. İddianamenin belkemiğini oluşturan “Ulusal Medya 2010” belgesinin virüsle gönderildiği; belgenin sanıklar tarafından oluşturulmadığı, açılmadığı ve değiştirilmediği kesin. Bunca kesinliklerden sonra yapılacak saptamaların dava açısından bir anlamı yoktur. İddianame bilimsel olarak sakatlanmıştır. ??? Ortadaki asıl sakat durum şu: İddia makamı sanıklara yüklediği suçu kanıtlamak için uğraşmıyor. Sanıklar masum olduklarını kanıtlamak için adeta çırpınıyor. 12 Eylül döneminin işkence aletlerinin yerini bugün iddianameler aldı. O dönemde bir kişiye suç kabul ettirmek için her türlü işkence yapılıyordu. Bugün o tür işkenceler yok. Çünkü gerek yok! İddianamede yığıyorsun bütün suçları önüne, atıyorsun cezaevine, sonra da sesleniyorsun gerine gerine: “Bak, sana kendini aklama hakkı tanıyoruz. Hukukun bu kadar geniş kullanımını başka ülkede bulamazsın. Cezaevinde zamanın da var, masum olduğunu kanıtla, biz de ona göre adil bir karar verelim...” Türkiye’de yaşanan bu. Kamuoyunun yakından izlediği, daha doğrusu ne olduğunu bilmeden sadece adını ezberlediği davaların özü bundan başka bir şey değil. Davaların başlıca dayanak noktası da Odatv örneğinde olduğu gibi dijital veriler. TÜBİTAK’tan önce ODTÜ’den Boğaziçi Üniversitesi’ne, Yıldız Teknik Üniversitesi’nden uluslararası bilimsel araştırma kuruluşlarına kadar pek çok uzmanlık merkezi, dijital verilerin hangi koşullarda delil değeri taşıyacağına ilişkin raporlar verdiler. Özel yetkili mahkemeler (ÖYM) bilime direnmeye devam ediyor. Gelinen noktada TÜBİTAK da şüpheli durumların altını çizmeden edemiyor. ??? Şüphe deyince duralım... TÜBİTAK’ın Odatv raporunun en son cümlesi şöyle: “Bu sebeple bu dosyaların zararlı yazılımlar vasıtasıyla geldiğine veya gelmediğine dair kesin bir yargıya varılamamıştır.” Her şeyi bir yana koyalım, başında bir bakanın sorumlu olduğu kurum böylesine şüpheli, kesin yargıya varamayan cümle kuruyorsa, başta vurguladığımız gibi iddialar çökmüştür. Evrensel hukukun, yüzyıllar süren deneyimin ışığında tek cümleyle özetlediği gerçek şu: “Şüpheden sanık yararlanır.” Bizde ÖYM’lerin tersine çevirdiği tablo ise şu: “Şüpheden savcı ve hâkim yararlanır.” Eğer Türkiye’de zerre kadar hukuk devleti ilkeleri olduğunu düşünüyorsak, ÖYM’lerin bu çağdışı tutumunu reddetmek, bunu yüksek sesle haykırmak gerekiyor. İddianame yazım biçiminden yargılama usullerine, basmakalıp tutuklama kararlarından “delil” çöplüklerine kadar geldiğimiz noktanın özeti şudur: Hukuka virüs bulaşmıştır. Böyle bir virüsün ne zaman, kime, nasıl zarar vereceği hiç belli olmaz. Bugün kendilerini çok güvende hissedenler, şüpheleri büke büke meslektaşlarının boynuna sicim olarak geçirmeye soyunanlar, bütün bu tabloya bakıp “Bırakın hukuk işlesin” diyenler... Sözüm size! Kemal Gürüz kalp krizi geçirdi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) 28 Şubat soruşturması kapsamında tutuklanan eski YÖK Başkanı Kemal Gürüz, kaldığı Sincan F Tipi Cezaevi’nde kalp krizi geçirdi. Bir damarında tıkanıklık tespit edilen Gürüz’e anjiyo yapıldı. Edinilen bilgiye göre Gürüz, perşembe gecesi koğuşundayken göğsünde bir ağrı hissetti. Bunun üzerine cezaevi yetkililerine haber verildi. Gürüz, cezaevi revirine kaldırıldı. Burada doktor muayenesinden geçirilen Gürüz, durumunun ciddi olabileceği şüphesiyle gece 2’de Ankara Numune Hastanesi’ne sevk edildi. Gürüz’e, hastanede anjiyo yapıldı. Eski YÖK Başkanı’nın durumunun iyi olduğu kaydedildi. Gürüz’ün bugün tekrar cezaevine götürülmesi bekleniyor. Öte yandan, bu durumdan eşi Güniz Gürüz’in ancak bir gün sonra haberinin olduğu öğrenildi. ‘Tarih affetmeyecek’ Odatv’de tahliye talebi ? İstanbul Haber Servisi Odatv davasında tutuklu gazeteciler Soner Yalçın, Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu’nun avukatları, TÜBİTAK raporuyla dijital delillerin gazeteciler tarafından oluşturulmadığının ortaya çıktığını belirterek tahliye talebinde bulundu. Avukatlar, gazetecilerin tutuklanmasına neden olan faili meçhul kişilerin tespit edilerek cezalandırılmasını da istedi. Tutuklu sanık emekli Tuğgeneral İzzet Ocak, savunmasında eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök ve eski Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Aytaç Yalman’ı kasdederek şöyle konuştu: “Bizim şanssızlığımız TSK’ye 50 yıl hizmet verdikten sonra emekli olan iki zatı muhteremin suskunluğudur. Silah arkadaşlarını umursamamışlardır. Ben artık onları ‘sözde silah arkadaşı’ olarak görüyorum.” Dava 3 Eylül’e ertelendi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle