25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 31 AĞUSTOS 2012 CUMA 12 Hidayet Allah’tan, inayet peygamberden, büyük zaferin tebriki ise Twitter ile Facebook üzerinden gelirse.. Tarihe geçmek kaçınılmaz!.. “11. Cumhurbaşkanımız” Abdullah Gül’ün “ilk 10”a girememesi kimine göre bir şanssızlıktı. Büyük zaferin tam 90. yıldönümünde yatağa düşmesi... “Başkomutan” sıfatıyla ve “ilk kez muhterem eşiyle birlikte” tebrikleri kabul edemeyişi ise büyük talihsizlik oldu. Paraşütçülükten kalma benzer beladan çekmiş ve Hacettepe’de kendisi gibi tedavi görmüş bir “Menierzede” olarak en içten şifa dileklerimizi sunarak “Her şerrin bir hayrı var!” diyoruz. Sayın Gül “Çankaya’nın ilk 10”una giremedi. Ama 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı... Twitter ve Facebook’tan kutlayan “TC’nin 1. Cumhurbaşkanı” sıfatını kazandı. 30 Ağustos da Gül’ün ilk takvimlerde bir lideri merhum tweet olarak Necmettin kalacak! Erbakan’da 29 Ekim aranlık doğumluydu (1926). yüzler ve eller Onun Facebook’un babası Sabri sözcük anlamı “Yüz Efendi de oğlu Kitabı/ Defteri”.. için “Cumhur” Twitter ise yerine “dinin cıvıldamak, ötmek Yıldızı” anlamına anlamına geliyor. gelen Ama iki sözcük de, “Necmeddin” dijital çağın gerçekliği ismini tercih içinde, bambaşka bir öz etmişti. ve içerik kazanmış “Taşıdığı isim durumda. insanın yazgısını Düşünme ve etkiler” inancı bir örgütlenme özgürlüğü dereceye kadar gibi, demokrasi ve hak gerçekleşebiliyor. arama yolları da zamana Laik ve zemine göre biçim ve Cumhuriyetin öz değiştirebiliyor doğum gününde Twitter ve Facebook dünyaya gelip de türü “toplumsal “Dinin yıldızı” mecralar”, kullananın adının gereğini niyetine göre de sonuç yerine getirmek veriyor. belli ki “zorunlu Arkasındaki dış bir misyon”!.. etkiler/etkenler pek Zafer Haftası’nın anlamı bir ve tek. Ama büyük zafere herkes ken konuşulmasa da Arap Necmettin di penceresinden bakıyor. Cumhuriyet Okurları Topluluğu CU Baharı da bu Hoca bu uğurda bir ömür harcadı. MOK dönem sözcüsü Türkan Erkin de, büyük zaferi evinin pen mecralarda yürüdü, ceresinden gördüğü biçimde göstermek istemiş! 90. yıl onuru yürütülüyor. Çıtayı ve yıldızını na Silivri ve Hasdal’dakileri unutmadan! (Dündar İncesu) Ebedi bahar Başbakanlığa havasındaki bizim iktidar kadar yükseltti. ise, sıranın “Türk “Tayyibat”, “iyi, güzel ve hoş Belki daha da yükselecekti. Baharı”na geleceğini / işler” anlamına eliyor. Ama tarih ve talih elvermedi. getirilebileceğini hiç Herkesin iyi, güzel, hoş işi önce Bayrağı onun yardımcılığını da hesaplamadan, “Arap Baharı”nı kendine, kendi ailesine ve kendi yapmış olan ve kendisi gibi “29 kayıtsız şartsız alkışlıyor. partisine... Ekim çocuğu” olan Abdullah Gül Ama içeride de “sosyal Ülkesine sıra gelirse ne âlâ. devraldı. medya”ya karşı, tıpkı gazeteler ve Bir taraf için “tayyibat” olan karşı Sırada Recep ayında doğmuş TV’ye olduğu gibi sansürcülükten taraf için “tahribat” oluyor. Recep Tayyip Bey var. ve yasaklayıcılıktan vazgeçmiyor. Muhalefet için tüm mesele, Tayyip, “iyi, güzel ve hoş” ??? “Tayyip”i olmasa bile ona göre demek. Facebook ve Twitter’a yazılan “tayyibat”ı dolayısıyla ile “tahribat”ı Siyasette başka “Tayyip” yok. her türlü muhalif notu, yorumu, aşağılara çekmek. Ama sözlüklerde ‘tayyip’in ellerindeki ileri teknoloji ile ya Yoksa 23 Nisan, 19 Mayıs, 29 çoğulu olan “tayyibat” var. anında siliyor, ya da “beğen” veya Ekim gibi.. K Sonbahara Girerken, Manzarai Umumiye! “paylaş” komutunu etkisiz hale getirerek yayılmasını engelliyor. Kimi zaman daha da şeytani yöntemlere yöneliyor.. “Cebe esrar koyma” yönteminin devamı bir uygulama ile resmen yasaklansın diye, “porno resimler” veya başkaca “yasadışı” unsurlar muhalif mecralara, alanlara yerleştiriliyor. Okurumuz N.S. soruyor: “İktidar, ‘Facebook ve Twitter uluslararası iki kurum. Sorumluluk bizde değil’ diyorsa, muhalif görüşlere karşı yürütülen bu ‘sanal ortamdaki korsanlığın’ failleri kimlerdir?” Silivri’de milletvekillerine, eski Genelkurmay Başkanı’na, komutanlara, gazetecilere, akademisyenlere uygulanan yöntemler acaba ileri demokrasiden tüm yurttaşlar yaralansın diye tüm sanal ortama da mı yayılmak isteniyor? GÖRÜŞ HİKMET ALTINKAYNAK Son Çağrı… Uçağa binmeyen yolcular için ad okunarak ‘son çağrı’da bulunulur ya. Ben de akıldan, bilimden, sağduyudan uzaklaşıp dayatmayla 4+4+4 yasasını uygulamaya kalkan zihniyete ‘son çağrı’da bulunmak istiyorum: Türkiye elden gitmeden bundan vazgeçin! Gerçeğe dönün! Ben dediğim için değil, tüm Türkiye ayağa kalktığı için; Türkiye istemediği için bundan vazgeçin! Öğretmen, okul, program hazır değilken, sadece inat uğruna bunu dayatmak, iş yapıyor görünmek eğitimcilik değildir. Hiç kimsenin zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılmasına diyeceği yok. Ama 5 yaşındaki çocuğu alıp onun hayatını altüst etmeyin. Buna hiçbir vicdan sahibi kişi de izin ver(e)mez. 10 yaşındaki çocuk ortaokula uyum sağlayamaz. Bunu yapmayın. Hiç kimse Cumhuriyet değerlerini yok etme hakkına sahip değildir, buna izin veril(e)mez. Velisi istemezse, hiçbir öğrenci otomatik olarak bir okula yazdırıl(a)maz. Bunu bilin. Hiç kimse ‘yaptım oldu’ düşüncesinden yola çıkarak, bilim dışı kurallarla milyonlarca genç beyni kölelik düzeniyle yetiştiremez. 90 yıllık modern Cumhuriyet, dünyadaki gelişmelere açık bir şekilde ilerlemeyi beklerken, bu hedef altüst edilip yön değiştirilmesine göz yumul(a)maz. Cumhuriyet’ten elinizi çekin. Anayasa Mahkemesi CHP’nin yaptığı “öz yönünden anayasaya aykırıdır” başvurusunu henüz karara bağlanmamışken, alelacele çıkarıldığı gibi, alelacele de uygulamaya geçme yoluna kendini sürüklemesi doğru değildir. Yüksek Mahkeme yasayı iptal ederse, ne yapacaksınız? Tüm bunlar MEB için vız geliyorsa, milyonlarca ailenin haklı çığlığı bir anlam ifade etmiyorsa, ne yapılırsa etkili olacak, onu açıklayın! MEB 4+4+4 konusunu ilkokul ve okulöncesi öğretmenlere okullar açılmadan önce beş günlük dersle anlatacakmış. Beş günde! Beş dakikada Beşiktaş yani! 37 Eylül tarihleri arasında uzaktan eğitim yöntemiyle 4+4+4 yasası öğretilecekmiş! Çıraklık eğitimi için bile ayların gerektiği göz önünde tutulursa, 4+4+4’ün hangi ideolojiye hizmet edeceği de kendiliğinden belirlenmiş olmuyor mu? Aylardır yazılanlar toplansa, onlarca kitap eder. Her gün her gazetede, her televizyonda öğretmenlerin, velilerin haklı isyanı var. Şimdilerde dile getirilen, bir yol olarak benimsenen, doktor raporu alarak çocuğunu 6 yaşını doldurmadan okula göndermemek! Bunun için rapor ücreti piyasası oluştuğu anlatılıyor. Rapor alamayanlar için de, çocuğunu okula göndermemesi durumunda mahkemenin vereceği (belki 500 lira) para cezası okul masraflarından daha az olacağından bu yol da konuşuluyor! Halk onaylanmayacak işlere zorlanıyor. Hiçbir hukuk devletinde vatandaşa ceza olsun diye bir yasa çıkarılmamıştır. Öte yandan okula hazır olmayan bir çocuğu okula zorla başlatmak, çocuğun okuldan soğumasına yol açacaktır. Öğretmen örgütlerinin açıkladığı gibi çocukta “okul fobisi, özgüven eksikliği, depresyon, davranış problemleri, okul uyum problemleri gibi çok çeşitli problemler” oluşacaktır. Zorunlu kesintisiz eğitimin ‘kesintili’ hale getirilmesi de ayrı bir faciadır. Aradaki iki kesinti ne içindir? Amaç kız öğrencileri okul dışına atıp onları çocuk gelin haline getirmek, okuldan uzaklaştırmak mıdır? Kız çocuklarını okutmayı bile istemeyen, onları bir türlü eşit görmeyen çağdışı bir zihniyet üzülerek söylemek gerekir ki, MEB’e benimsetilmek istenmektedir. Böyle bir anlayış aile yapımıza da büyük bir darbedir ve bu yasanın uygulanması kesinlikle ertelenmelidir. Gözden geçirilmelidir. Çünkü aslında yasa parlamentoda bile gözden geçirilmemiş, AKP’nin sayısal çokluğuyla, fiziki gücüyle, zorla kabul ettirilmiştir. Bu büyük ve haksız bir oyundur. Bunu durduracak olan halkın sağduyulu sesidir. O sesin ‘son çağrı’ olarak duyulması, anlaşılması gerekir. Yarın geç olabilir. Ya Kadir Gecesi doğsaydı.. Doğuştan şanslı olanlara “Kadir Gecesi doğmuş!” denir. Gül ise, dünyevi anlamda bir başka “kutsal gün”de dünyaya geldi. 29 Ekim günü, tam da Cumhuriyet Bayramı kutlanırken doğdu (1950). Kadir Gecesi doğsaydı, belki “Vatandaş Kadir Efendi” olarak yaşayacaktı. Ama babası Ahmet Hamdi Bey, ona yine de Kadir Gecesi doğmuş muamelesi yaptı: Kimi komşuların beklentisinin aksine adını “Cumhur” yerine “Abdullah” koydu: “Abdullah” yani, “Allah’ın kulukölesi!” Bir parantez: Hatay’da halay!.. Suriye yıllarca Hatay’ı ken di sınırları içinde gösterdi. Özgür Suriye Ordusu, sonunda savaşmadan “A na Üssü”nü Hatay’da kurdu . Bu gerçek tam da Zafer Haftası’nda ortaya çıktı. Gelecek 30 Ağustos’u art ık onlarla birlikte kutlayab iliriz! Ruanda Hukuku ile Silivri Hukuku vö’ler... MERİÇ VELİDEDEOĞLU KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr Faks: 0216 355 31 78 C MY B C MY B Geride bıraktığımız pazar günü, Leyla Tavşanoğlu yine çok aydınlatıcı “SÖYLEŞİ”lerinden birini sundu biz Cumhuriyet okurlarına. Bu ilginç söyleşide; uluslararası geçerliliği olan “denetçi” belgesine sahip “başkontrolör” göreviyle “Hazine Müsteşarlığı”nda çalışan pek çok yolsuzluk dosyası inceleyen ve 2011 seçimleriyle (CHP) İstanbul milletvekili seçilen Aykut Erdoğdu bakın ne diyor: “Biz, Dünya Bankası çalışmalarında, dünyanın birçok ülkesindeki yolsuzlukları da inceledik. Ama bizde ‘bu dönem’ yaşananlar bence, ‘Dünya Ekonomi Tarihi’ne yazılacaktır. Gördüğümüz an ‘dehşet’e kapıldığınız bu ‘yolsuzluklar’, yapılanların sadece ‘yüzde biri’!” “Yolsuzluklar”ın nasıl yapıldığını da şöyle açıklıyor Erdoğdu: “Önce yolsuzluk yapacakları kaynağı buluyorlar. Daha sonra onu KANUN’a uygun hale getiriyorlar!” “Kentsel Dönüşüm Yasası”nı buna örnek olarak veren Erdoğdu: “Bu yasa ‘dünya tarihinin en büyük vurgunu’nun yapılması üzerine hazırlandı” diyor. Böylece, “AKP” iktidarının “yasa”ları dolaysıyle “hukuk”u kullanarak ne denli “büyük çaplı ve organize yolsuzluklar”ı gerçekleştirdiğini bir bir ortaya koyuyordu. “Hukuk”un “hukuksuzlaştırılması”nın; “adaletsizlik”in kaynağı durumuna getirilmesinin dört dörtlük başka örneklerini “Silivri Mahkemeleri”ndeki duruşmalarda “da” bol bol görmek olası... “Hukukçu”lar gerçek hukuk insanları bu olan biteni kuşkusuz içlerine sindiremiyorlar; öyle ki “Ergenekon Davası”nın ilk Başkanı Yargıç Köksal Şengün: “Bu hukuk böyle gitmez! Güven yok!” diyerek isyan etmişti (Haziran 2010). “1500” yanlışı içeren Ergenekon iddianamesinin sorumlularından Savcı Zekeriya Öz; “Silivri Hukuku” olarak da adlandırılan bu durumu korumak için hemen “vuruş”a geçmiş, Yargıç Şengün’ü Adalet Bakanlığı’na şikâyet etmişti... Bilmem anımsar mıyız bunları? Elbette, geçen yılın Ağustos’unda Başkan Yargıç Şeref Akçay’ın “Balyoz Davası” için yazdığı “şerh”i de... Yargıç Akçay’ın bu “şerh”ini okuyunca, Silivri’de uygulanan hukuka neden “Silivri Hukuk”u dendiğini insan çok daha iyi anlıyor. O halde izninizle biriki alıntı aktaralım bu “şerh”den. Yargıç Akçay: “Mevcut delil durumuna göre yargılamanın yapılıp, sonunda verilecek ‘karar’a göre sanıkların ‘tutuklanıp, tutuklanmayacakları’na karar ve rilmesi gerekirken; ‘duruşmalar başında, savunmalar dahi alınmadan’, sanıkların dosya oluşuna ‘uygun olmayan’ gerekçelerle ‘tutuklanmaları’ ve ‘tutukluluk hallerinin devamı’na karar verilmesi ‘doğru değil” diyor... Ve şöyle de sürdürüyor: “Bu durumun ‘Anayasa’ ve ‘yasa’lara ayrıca AİHM Sözleşmesi ile korunan doğal ve insani hakları olan ‘adil yargılanma hakkı’nı ortadan kaldırdığı”nın “da” altını çizerek... Bir “sanık” için “solup alıp vermek” gibi önemli, dahası “yaşamsal” olan bu “hukuksal” duruma öteki “iki yargıç”ın karşı gelmesine (kararların genelde “iki”ye “bir” oyla olumsuz çıkmasına) bizler çok şaşırıyoruz. “Simgesel Eylem Grubu” olarak bunu, Silivri’ye gidişlerde özellikle dönüşlerde; otobüsde, minibüsde sık sık tartışıyoruz; ne ki içinden bir türlü çıkamıyoruz... Hele içimizden birinin “Sanıkların tutuklanması değil, serbest olarak yargılanması asıl olan”dır, kuralını ikide bir söylemesi büsbütün “iç burkuyor!..” Üstelik bu “Silivri Hukuku” yetmezmiş gibi, bir de “Bana Göre Hukuk” denebilecek başka bir “hukuk” uygulaması “da” var. “Balyoz Davası”nın 23 Ağustos’taki “100.” duruşmasında “MHP” Milletvekili Em. Korg. Engin Alan bir bakıma bu “hukuk”u anımsattı. Ülkeyi bölmek isteyen “PKK örgütü üyeliği” atılı suçuyla tutuklu olan Sabahat Tuncel; “2007”de milletvekili seçilince “10. Ağır Ceza Mahkemesi” (başka bir yargıç heyeti) tarafından “serbest” bırakılmıştı; buna karşılık bu “PKK örgütü”yle ‘mücadele’ eden Korg. E. Alan; “2011”de milletvekili seçilince aynı bu “mahkeme”, onun “tahliye talebi”ni reddetti; işte bu “çifte” uygulamayı anımsattı Korg. E. Alan büyük bir “içkırılma” ile... Dört dörtlük bu “Bana Göre Hukuk!” durumuna Yargıç Akçay: “Mahkeme uygulamaları, uygulamayı yapan kişilere göre değişmez. Önceki tahliyeyi veren başka heyet olup, ‘ben heyet olarak aynı görüşte değilim’, demek ve aynı konumdaki insanlara eşit muamele yapmamak ‘hukuk’ ile bağdaşmaz. ‘Bana Göre’ diyen bir ‘hukuk’ olamaz!” diye karşı geliyor... Silivri tutuklularından Gen. Kur. Adli Müşv. Tümg. Hıfzı Çubuklu’nun kendi gibi “hukukçu” olan kızı Savunman Nazlı Çubuklu; bu “hukuk türleri”nin(!); “Silivri Hukuku”nun, “Bana Göre Hukuk”un mahkeme uygulamalarını Hürriyet’teki söyleşideşöyle değerlendiriyor: “Ruanda Soykırım Mahkemesi bile buradakilerden iyi!” Savunman N. Çubuklu, bir “kabile devlet” olan Ruanda’da “BM”nin mahkemelerinde görev yapmış... ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc@yahoo.com 1/ Domatese kır 1 mızı rengini veren pigment. 2/ Eski 2 den uzay boşluğu 3 nu doldurduğu 4 varsayılan esnek 5 madde... Pirinçten yapılan, Japonla 6 rın ulusal içkisi. 3/ 7 Yatsı namazından 8 sonra kılınan üç rekât namaz... Ser 9 gen. 4/ Bir görevin yürü 1 2 3 4 5 6 7 8 9 tülebilmesi için merkez 1 D E L İ C E A S olarak seçilen yer... Fet 2 E Ğ İ N C A R İ hiye ilçesinde, doğal gü 3 L İ Ö R E N N zelliğiyle tanınmış bir 4 İ NÖN Ü İ K A koy. 5/ Rapor. 6/ Kork5C R Ü Y A E M mak, ürkmek... Bir nota. A R İ F E 7/ Türk müziğinde bile 6 E C E İ N E K şik bir makam... Suudi 7 A N İ K E F E K İ Arabistan’ın plaka imi. 8/ 8 A R Baryum elementinin sim 9 S İ N A M E K İ gesi... Yunan mitolojisinde, güzel sanatların dokuz perisinden biri. 9/ ABD’nin iki eyaletine adını veren kızılderili bir halk. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Balda ve birçok meyvede bulunan bir tür şeker. 2/ Eski Mısır inanışında ana tanrıça... Bir şey ödemeden alınan şey. 3/ Kısık sesli küçük keman... Toprak damları sıkıştırmakta kullanılan, silindir biçimli ağır taş. 4/ Japonlara özgü kâğıt katlama sanatı. 5/ Toplumun duygularını inciten olay ya da durum. 6/ Notada durak işareti... Bir mastar eki... Radyum elementinin simgesi. 7/ İnce yapılı... Rize’nin Çamlıhemşin ilçesinde bir yayla. 8/ İri taneli bir zeytin cinsi. 9/ Dişlerin diplerinde ve kaplarda oluşan kireç tabakası... Önü hendekli siper.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle